Türkiye Seçimlere Giderken, Demografik Yapı Kimden Yana?
Türkiye hızla seçimlere giderken partiler kemikleşmiş tabanlarının yanı sıra halen yüksek bir oranda olarak gösterilen kararsız seçmenlerin de oylarını almak için çabalıyor. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) verilerine göre 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçiminde kayıtlı seçmen sayısı toplam 56 milyon 322 bin 632 idi.
2023 seçiminde ise tahminlere göre 5-6 milyon kadar yeni seçmen oy kullanabilecek. Yani Türkiye için bu çok önemli seçimde her 10 seçmenden yaklaşık birinin yeni seçmen olacağı düşünülüyor.
Gençlerin seçimdeki önemini gösteren bu rakam nasıl hesaplanıyor? Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre her yıl 1 milyon 250 bin – 1 milyon 300 bin kadar genç 17 yaşından 18’ine giriyor ve seçmen oluyor. O esnada her yıl yaklaşık 400 bin kadar seçmen de hayatını kaybediyor. Bu kaba hesapla her yıl ortalama 900 bin yeni seçmen sisteme giriyor. Bu hesaptan hareket edilerek 2018 yılından bu yana Haziran ayına kadar yaklaşık 5-6 milyon yeni seçmenin olduğu öngörülüyor.
Peki demografik bu değişimler, yani genç seçmenin payının bu kadar yüksek olması siyasi partileri nasıl etkiliyor? Bu sorunun yanıtı ise uzmanlara göre gençlerin siyaset kurumundan ve siyasetçilerden ne istediği, kendileri için nasıl bir gelecek hayal ettiği soruları ile yakından alakalı.
AREA Araştırma’nın Kasım ayı içindeki anketine göre kararsız seçmenin oranı yüzde 17,3 civarında. “Bugün milletvekili seçimi olsa hangi partiye oy verirsiniz?” sorusuna “Kararsızım” ya da “Hiçbiri” yanıtını veren yüzde 17,3’lük seçmenin demografik analizi yapıldığında ise yüzde 10,2’lik gibi büyük bir bölümünün 18-34 yaş aralığı olduğu görülüyor.
AREA Araştırma Başkanı Murat Karan, kararsız seçmen kitlesine eğitim açısından bakıldığında ortaöğretim ve üst eğitim düzeyinde kararsızlık oranının daha yüksek olduğunu belirterek ancak buna rağmen kendisinin bu seçimde yüzde 90 gibi bir katılım beklediğini, çünkü rekabetin çok yüksek olduğunu ifade ediyor.
Peki kararsız genç seçmen için sandık şu an için neden çekici değil?
Karan’a göre bunun farklı gerekçeleri var. Eleştirel bakış açısının genç yaşlarda daha yüksek olduğunu ve hangi ideoloji ya da kimliğe ait olursa olsun o ideolojik kimliği temsil ettiğini iddia eden siyasi partiyi ya da genel başkanını eleştirdiği için kararsız kaldıklarını belirten Karan, şu anda her iki ittifakın da kendi genç seçmenlerini motive etme ve sandığa götürme konusunda zorluk yaşadığını aktarıyor.
Kritik seçmen: 18-34 yaş arası
Seçimlere yönelik farklı ittifaklar ya da partilere yönelik analizler yapılırken, aynı zamanda yaş aralıklarına göre oy tercihleri de merak ediliyor.
Karan’a göre seçimdeki kritik seçmen kümelerinden biri “çok politik olmayan ve şu an için kararsız, kentli, genç ve eğitimli seçmenler”, yani seçmenin yüzde 40’ı civarındaki 18-34 yaş aralığındaki kesim olacak.
Bu kesimle ilişki kurabilen ve onları sandığa götüren partinin ipi göğüsleyebileceğini söyleyen Karan, “Bu seçimde gençlere ulaşan siyasi parti başarılı olacak” diyor.
Gençler siyaset kurumundan ne bekliyor?
Peki bu seçimde ilk kez oy kullanacak olan ve hayatları boyunca başka bir partinin iktidarını görmeyen, belki de halen oy verip vermeyeceği ya da kime oy vereceği konusunda kararsız kalan gençler siyaset kurumundan ne bekliyor?
Sosyoloji Mezunları Derneği’nin (SOMDER) Eylül-Ekim aylarında yaptığı araştırmaya göre “Mevcut siyasi partiler Türkiye’nin sorunlarını çözebilir mi?” diye sorulduğunda katılımcıların yüzde 81,6’sı “Hayır”, yüzde 17,8’i ise “Evet” cevabını veriyor.
DW Türkçe’den Gülsen Solaker’e değerlendirmesinde 18-35 yaş aralığında büyük oranda “genç yoksulluk” gözlemlediklerini belirten SOMDER Başkanı Özgür Aktükün, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Araştırmayı yaparken metot olarak önce gençlere sorunlarını anlattırdık. Sonra da bu sorunların kaynağı nedir diye sorduğumuzda çok net bir şekilde tüm sektörlerde ve tüm yaş gruplarında ‘siyaset’ yanıtını aldık. Kimse sorumlu ailem ya da şu kesim demedi.”
Gençlerde siyasi kurumlara ve siyasetçilere yönelik yüksek oranda bir güvensizlik bulunduğunu da belirten Aktükün, araştırmanın kendileri için çarpıcı bir başka sonucunu da aktarıyor:
“Sorumluların, yani ülkenin içine geldiği durumun ve yaşam şartlarının zorlaştırılmasının sorumlularından hesap sorulması beklentisi çok yüksek çıktı. Biz böyle bir algının gençler arasında bu kadar güçlü olabileceğine dair bir öngörüde bulunamamıştık. Bu beklentinin bu kadar yüksek olması ve bunu çok net bir şekilde ifade ediyor olmaları bizi şaşırtan bulgulardan bir tanesiydi.”
Siyasetçilerin günümüzde sorun olarak ortaya koyduğu şeylerin gençler açısından bir karşılığının genelde bulunmadığına da işaret eden Aktükün, “Mesela bir türban meselesi ya da bir aidiyet meselesi. Bu tür konularda son derece netler. Bu tür konuların bu yüzyılda bir ülkenin gündeminde ana sorun gibi konuşulmasına dair aşırı tepkileri var” diyor.
Aktükün, “Çünkü onlar gerçek sorunlara sahipler” diyerek bu gerçek sorunlarla ilgili hamaset yapılmasından hoşlanmadıklarını ve somut çözümler istediklerini belirtiyor.
Karan’a göre ise gençlerin siyasetten aradığı şey Avrupa’da ya da Amerika’daki yaşıtlarının hayatının kendisine de sağlanması. Karan bunun illa ekonomik açıdan ele alınmaması gerektiğine dikkat çekiyor:
“Gençler kendi yaşıtlarının hayatlarına sosyal medyadan bu teknoloji çağında rahat ulaşabiliyor ve oradaki gencin standartlarını istiyor. Bu standartlar içerisinde sadece ekonomik şartların daha iyi olması değil, aynı zamanda adalet, özgür yaşam, yaşam kalitesinin yüksekliği de var.”
Partilerin belki de en ıskaladıkları noktanın gençlere sadece gelecekleriyle eğitimleriyle ya de ekonomiyle ilgili vaatlerde bulunmasını gösteren Karan, “Halbuki o gençler sadece para istemiyor. Mesela en basiti yazın hükümetin yaptığı konser iptalleri gençlerin algıda seçiciliğine sebep oluyor. Yani orta ve üst yaş grubu konser iptallerinde bu kadar algıda seçici olmuyor ama gençler bunu algılıyor ve buna göre de tavır geliştiriyor” diyor.
Gençler apolitik mi?
Gençler zaman zaman apolitik olmakla ya da ülke sorunlarına kayıtsız kalmakla eleştirilebiliyorlar. Ancak araştırmalar gençlerin aslında apolitik olmadığını da gösteriyor.
Aktükün, araştırma sırasında siyaset kurumundan umutsuz olduğunu söyleyen gençlere siyaseti takip edip etmediklerine ilişkin sorular da sorarak ne kadar ilgili olduklarını ölçtüklerini belirterek bunun sonucunu şöyle aktarıyor:
“Kimin ne söylediğini görüyorlar, örnekler veriyorlar. Yani aslında siyaseti takip ediyorlar. Bu gençlerin durumu aslında sanki apolitik bir tavır gibi görünse de tam tersi son derece net bir politik tavırdır. Diyor ki ‘seni görüyorum, dinliyorum, anlıyorum ama kabul etmiyorum. Bu söylediklerin benim sorunuma çare olacak reçeteler içermiyor. Bu reçeteleri içermediği için de seninle arama mesafe koyuyorum.'”
Murat Karan da kararsız ya da tepkili olan gençlerin aslında “apolitik” olmadığını söyleyerek “Bu gençler teknolojiyi daha iyi kullandıkları için, sadece yurt içi değil yurt dışı haber kaynaklarını da takip ediyor. Aslında siyasi partiler onların hızına yetişememiş durumda” diyor.