Türkiye, Nüfusundan Daha Fazla “Acil” Başvurusu Yapan Tek Ülke

Sağlık sektöründe yönelik özelleştirme politikaları, sağlık hizmetlerine erişimi zorlaştırdığı gibi, hizmet kalitesi konusunda da tartışmaları beraberinde getirdi.

Haber Merkezi / Özelleştirme politikaları sağlık hizmeti kalitesini artmadığı gibi, ticarileşmenin getirdiği ciddi sorunlar da ortaya çıkmıştır.

Bu sorunlardan biri de, hastanelerde randevu bulunamaması, randevu bulamayan hastalar çözümü acil servise başvurmakta arıyor.

İstanbul Planlama Ajansı (İPA) Başkanı Buğra Gökce, sosyal medya hesabından yaptığı açıklama ile, Tıp Bayramı’nda sağlık sisteminin mevcut sorunlarına dikkat çekti:

“Tıp Bayramı kutlanırken sağlık sisteminde sorunlar devam ediyor, sağlık emekçileri hak ve çalışma koşullarında iyileştirme istiyor.

Sağlık sistemimiz topluma eşit, ücretsiz, erişilebilir ve nitelikli bir sağlık hizmeti sunmaktan çok uzakta. Koruyucu hizmetler aksıyor. Birinci basamakta çalışan aile hekimleri hasta bakıp reçete yazma ve rapor düzenlemekten koruyucu uygulamalara, hasta takibine, hastaları bilgilendirmeye fırsat bulamaz durumdalar.

Türkiye’deki ortalama hekime başvuru sayısı 11,4 ile Avrupa ortalamasının iki katı. Kışkırtılmış sağlık talebi nedeniyle hastanelerde randevu bulunamıyor, randevu bulamayanlar çözümü acil servise başvurmakta arayınca; Türkiye, nüfusundan daha fazla sayıda acil başvurusu olan tek ülke olarak sağlık tarihine geçiyor. Aciller bu nedenle sorun yumağına dönüşmüş halde.

Sağlık Bakanlığı hekimleri ve sağlık emekçilerini koruması gerekirken yaşanan sistemsel sorunları hekimler üzerinden çözmeye çalışıyor ve hekimler hedef haline geliyor.

Hekime yönelik şiddet halk sağlığını tehdit eder bir noktaya ulaştı. Hekimler artık şiddet görme olasılıklarının olduğu branşları tercih etmiyor, klinisyenler risk alacak işlemlerden haklı olarak kaçınıyorlar, branş ve meslek değiştirenler artıyor. Hatta gelecek güvencesi ve şiddetsiz ortamda mesleğini yapabilmek adına yurtdışına gitmeye çalışıyor.

Sağlık sistemine yeteri kadar kaynak ayrılmıyor. Kamu cari sağlık harcamalarının GSYH’ye oranı OECD ülkeleri ortalamasında yüzde 7,4 iken, Türkiye’de ise sadece yüzde 3,6’dır.

2025 yılı bütçesinde Sağlık Bakanlığı’na ayrılan pay sadece %6,9’dur. Buna göre, yıl boyunca her bir yurttaşın sağlık hizmeti için yalnızca 11 bin 784 TL ayrılmıştır. Bakanlık bütçesinden sağlık emekçilerine ödenecek maaş ve ücret çıkartıldığında ise geriye kişi başına yalnızca 4 bin 460 TL kalmaktadır.

Sağlık hizmetleri özelleştirilmektedir. 1995 yılında tüm hastaneler arasında özel hastane sayısı sadece 141 iken bu sayı 2004’te 253, 2015’te 562 ve en güncel olarak 2023’te 565 olmuştur.

1995 yılında özel sektör hastanelerindeki yatak sayısı toplam hastane yatak sayısı içinde %4,1 iken, bu oran 2010 yılında %14 ve 2015’te %21 seviyelerine çıkmıştır. Bu oran günümüzde de korunmaktadır.

Özelleştirme politikasıyla sağlık hizmeti kalitesinin artmamış, ticarileşmenin getirdiği ciddi sorunlar ortaya çıkmıştır. Yenidoğan Bebek Çetesi bunun örneğidir.

Şehir olmayan yerlere yapılan Şehir Hastanelerine ödenen hasta ve görüntüleme garantilerinin sağlık sisteminin iyileşmesinden çok bu hastaneleri inşa eden ve işletenlerin durumunun iyileşmesine katkı sağladığı eleştirileri yoğun biçimde gündemde yer almaktadır.

Sağlık sektöründe özelleştirme politikalarının artışı, bireylerin sağlık hizmetlerine erişimini zorlaştırmakta, eşitlik, verimlilik ve hizmet kalitesi konusunda tartışmaları beraberinde getirmektedir.

Tüm sağlık emekçilerinin Tıp Bayramını kutlarken TTB’nin haklı çağrısına katılıyoruz: Başka bir sağlık sistemi mümkün!”

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir