Türkiye, NATO’ya Üye Olmak İsteyen Finlandiya Ve İsveç’ten Ne İstiyor?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Finlandiya ve İsveç’in NATO üyelikleriyle ilgili ‘olumlu bir görüşe sahip olmadıklarını’ açıklaması dünyada ‘şaşkınlıkla’ karşılandı. Ankara, İskandinav ülkelerinin Atlantik Konseyi’ne üye olmalarını açıkça veto etme tehdidinde bulunmasa da bu durum, Türkiye ile Batı arasında yeni bir krize dönüşme potansiyeli taşıyor.
NATO komitelerinde kararlar oybirliği ile alınıyor. Bu nedenle Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üye olabilmeleri için tüm üye ülkelerin onayı gerekiyor.
Finlandiya ve İsveç yetkilileri ile Türk mevkidaşları, bu konudaki ilk teması cumartesi günü Berlin’deki gayri resmi NATO toplantısında gerçekleştirdi. İki taraf arasındaki müzakereler önümüzdeki günlerde detaylı şekilde ele alınacak.
Benzer görüşü dile getiren Ekonomi ve Dış Politika Araştırmaları Merkezi Direktörü (EDAM) Sinan Ülgen de, Türkiye’nin silah ambargosunun kaldırılması talebinin meşru olduğunu söylüyor.
Ülgen, “Bir NATO ülkesi olup aynı ittifak içinde bir başka müttefiğe silah ambargosu uygulamak çok savunulabilir bir tutum değil” dedi.
Türkiye’nin son çıkışının sadece İsveç’le sınırlı olmadığını düşünen Paul Levin, “Türkiye, Rusya’dan S-400 savunma sistemleri aldıktan sonra F-35 programından çıkarıldı ve Türkiye’ye yönelik diğer NATO ülkelerinin de resmi olmayan silah ambargosu var. Türkiye de bunu (Finlandiya ve İsveç’in NATO üyelik süreci) bir koz olarak kullanmak istiyor olabilir.” görüşünü dile getirdi.
Finlandiya ve İsveç PKK’ya destek mi veriyor?
Finlandiya Güvenlik ve İstihbarat Servisi’ne (SUPO) göre, PKK’nın Finlandiya’da teşkil ettiği tehdit unsuru ‘düşük’ düzeyde. İstihbarat Servisi’nin yayımladığı bir raporda PKK için şu ifadelere yer veriliyor:
“Finlandiya’da PKK daha çok maddi destek toplama faaliyetlerine yoğunlaşmış durumda. Bu aşırı sol grubun aktiviteleri, çoğunlukla aşırı sağ kampına karşı şiddet içermeyen bir karşıtlık ve Kürtlerin faaliyetleriyle işbirliği üzerine kurulu. Finlandiya’da bu aşırı sol kesimde şiddete destek minimum seviyede ve faliyetleri genel olarak daha çok Finlandiya dışında”
Finlandiya ve İsveç’in PKK’ya bakışında bir benzerlik söz konusu ancak EDAM Direktörü Sinan Ülgen’e göre burada asıl sorun İsveç.
Ülgen, Türkiye’nin, AB’nin de terör örgütü olarak gördüğü PKK’ya yönelik İsveç’in daha faal olmasını isteyeceğini belirtiyor ve ekliyor:
“İsveç’in YPG’ye silah ve finansman yardımını durdurması da istenecektir. Çünkü Türkiye YPG’yi PKK’nın kontrolünde olan bir örgüt olarak görüyor. Ve bu örgütle İsveç makamlarının görüşmemesini isteyecektir. Onlarla birlikte fotoğraf vererek onlara bir kamusal destek sağlanmasına yönelik politikalarını gözden geçirmesini isteyecektir. Bütün bunlar terörle mücadele kapsamına giren konular.”
“İsveç, PKK konusunda Türkiye ile aynı görüşü paylaşmıyor”
PKK ile ilgili rahatsızlığın “Türk hükümetinin gerçek kaygısı olduğuna inandıracak nedenler olduğunu” söyleyen Paul Levin, “Çünkü Türkiye’de PKK tehdidi, ana güvenlik kaygısı olarak algılanıyor.” diyor.
Levin ayrıca, Türkiye ile İsveç arasında yaşanan görüş ayrılığını da, İsveç’in PKK konusunda Türkiye ile aynı görüşü paylaşmamasına bağlıyor.
İsveç’in Türkiye dışında PKK’yı terör örgütü olarak kabul eden ilk ülkelerden biri olduğunu vurgulayan Paul Levin, “1980lerde İsveç’te bazı suikastler yaşandı ve bu olaylar, PKK’nin tehlikeli bir örgüt olarak algılanmasına neden oldu ve bu hala bu şekilde algılanıyor. PKK hala terör örgütü olarak sınıflandırılmış durumda ve özgürce hareket etmesine izin verilmiyor.” dedi.
İsveç’te aynı zamanda büyük bir Kürt diasporası olduğunu kaydeden Levin, söz konusu diasporanın PKK tarafından domine edilmediğini söylüyor. İsveç’in siyasi baskıdan kaçanlar için önemli bir sığınma merkezi olduğunu dile getiren Levin, Stockholm hükümetinin, ülkedeki azınlıkların özgürlüğünü NATO üyeliği ile değişmeyeceği mesajını veriyor.
Sinan Ülgen, Türkiye bakımından mevcut durumun artık temel özgürlükler meselesinin ötesinde olduğuna dikkat çekiyor:
“Burada İsveç’in kendi anayasası siyasi kültürü itibariyle temel hak ve özgürlüklere çok dğer verdiği açık. Türkiye’nin talepleri bu özgürlüklerin kısıtlanması olmayacaktır. Bütün bunlar terörle mücadele kapsamına giren konular. Bu artık temel özgürlükler meselesi olması ötesinde bir durum teşkil ediyor Türkiye bakımından”
(Kaynak: Euronews Türkçe)