YSP’li Oluç’tan İktidara: Gözaltılarla Seçimin İntikamını Mı Almaya Çalışıyorsunuz?

Meclis’te düzenlediği basın toplantısında konuşan Yeşil Sol Parti Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, “İki konu bizim açımızdan ilginç olduğu için bunlara değinmek istiyorum. İktidar aslında seçim öncesi tutumunu bir alanda daha sürdürmeye devam ediyor. Gözaltı ve tutuklamalarda. İktidarın bu gözaltı ve tutuklama operasyonlarından bir fayda sağlayamadığını görmemesi gerçekten hayrete düşürücü bir durum” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Bakın büyük seçim yenilgisi aldığı Şırnak’ta seçim gününden bugüne kadar en az 100 kişi gözaltına alındı. Bu bir tesadüf mü? Şırnak’taki seçim yenilgisinin intikamını mı almaya çalışıyorsunuz? Hakkari’de -3-0 kazandığımız bir yerden söz ediyorum- seçimin üzerinden 2 hafta geçmeden gözaltılar başladı, 30’dan fazla arkadaşımız gözaltına alındı. Seçim sonuçlarının intikamını mı almaya çalışıyorsunuz?”

Oluç, açıklamasının devamında, “Sadece Şırnak ve Hakkari değil pek çok yerde benzer saldırılar var. Lafı uzatmadan şunu söyleyeyim. Bu tür gözaltı ve tutuklamalarla boyun eğdirme anlayışının tutmadığını defalarca gördünüz, bir kez daha göreceksiniz. Bunlara son verip demokrasi ve hukuk alanında adımlar atmak gerekirken, Türkiye’de yaşayan bütün halkların adalet, demokrasi ve barış ihtiyaçlarına cevap verecek adımlar atılması gerekirken aynı güvenlikçi zihniyet ile devam etmek konusundaki tutum doğru bir tutum değildir” ifadelerini kullandı.

Yeşil Sol Parti (YSP) Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. Saruhan Oluç’un açıklamaları şöyle:

“Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Yeni dönemdeki ilk basın toplantımızı yapıyoruz grup olarak. Umarım bundan sonraki çalışmalarda iyi ve verimli bir zaman geçiririz. Meclis çalışmalarına başladı. Bugün Genel Kurulda kurulmuş olacak komisyonlar okunarak çalışmalara başlanacak. Komisyonlar da bugün ilk toplantılarını yapıp divanlarını oluşturacaklar. Bundan sonra da komisyonlarda ve Genel Kuruldaki çalışma takvimi işlemeye başlayacak.

“Geçmiş dönemde Meclis doğru çalışmadı, denetim işlevini yerine getirmedi”

Yeni seçilen Meclis Başkanıyla bir toplantımız da oldu bütün parti grup başkanvekilleri olarak. Orada önerilerimizi ve geçmiş döneme dair eleştirilerimizi dile getirdik. Beklentilerimizi ifade ettik. Meclis Başkanı da büyük bir olgunlukla bu öneri ve eleştirileri dinledi. Bu konuda üzerine düşenleri yapmaya çalışacağını söyledi. Çalışma açısından bu önemli. Temel yaklaşımımız şu oldu yeni dönem çalışmalarına ilişkin. Meclis’in çalışma sisteminin ve yasamanın yürütme karşısındaki pozisyonunun doğru tarif edilmediğini ve işletilmediğini dile getirdik. Bunu daha önceki yıllarda da ifade ediyorduk. Yeni Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ekonomi ile ilgili tanımlama yaparken “rasyonel zemine döneceğiz” dedi ya dönüp dönmeyeceğini zaten göreceğiz.

“Meclis’te de rasyonel zemine dönülmesi gerekiyor”

Fakat Meclis’te de rasyonel zemine dönülmesi gerektiğini vurgulamak istiyoruz. Çünkü irrasyonel bir çalışma sistemi burada varlığını sürdürüyor. Doğru teşhisi koyarsak tedavisini de doğru yapabiliriz. Yani yürütmeyi denetleme ve yasa yapma konusunda Meclis üzerine düşeni yapabilecek hale gelmelidir. Denetleme neredeyse yapılamamaktadır Meclis’te. Yürütme üzerinde bir denetleme yetkisi yoktur. 27’nci Döneme denetlemenin bir yolu olan soru önergeleri açısından baktığımızda, yöneltilen 14 binin üzerindeki soru önergesinden sadece 1200 tanesine cevap verilmiştir.

Bu vahim bir durumdur. Yani soru önergeleri ile bile denetim yapamayan bir parlamento söz konusu olmuştur. Kurulmuş olan araştırma komisyonlarına baktığımızda muhalefetin ciddi önerileri olmuştur. Türkiye’nin ciddi sorunlarına ilişkin araştırma komisyonu kurulmasını istemiştir geçtiğimiz dönemde muhalefet ve aynı zamanda partimiz. Fakat bu araştırma komisyonlarının çok büyük bir kısmı iktidar ortakları tarafından reddedilmiştir. Araştırma komisyonları yoluyla da bir denetim imkanı olmamıştır. Yasa yapma biçimi olarak felaket bir sistem olan torba yasada ısrar etmiştir iktidar ittifakı.

Torba yasalar ile yasama faaliyetlerinin olması gerektiği işlemediği ortaya çıkmıştır. Milletvekilleri hangi torba yasa tekliflerinin görüşüldüğünü bilmeden el kaldırıp indirmek zorunda kalmışlardır. Bu sağlıklı bir yasa yapma tekniği değildir. Hatta son zamanlarda yasa yapma o kadar hızlandırılmıştır ki altına imza atmış olan milletvekillerinin içeriğini bilmediklerini açık ve net bir biçimde gördük. Dolayısıyla da bunun değişmesi gerekiyor. Yasa yapma tekniğinin değişmesi, torba yasalardan uzaklaşılması gerekiyor. İhtisas komisyonlarının doğru dürüst çalıştırılması, alt komisyonların doğru dürüst kurulması gerekiyor. Milletvekillerinin sağlıklı bir şekilde yasa yapma faaliyetlerini yapabilmeleri gerekiyor.

“Yeni dönemde yasa yapma aşamalarında STK’ların ve toplumun  görüşleri alınmalı”

Yeni dönemde yasa yapma aşamalarında STK’ların ve toplumun görüşleri alınmalı Demokratik rejimlerde sivil toplum kuruluşları yani halkın örgütlendiği dernekler, sendikalar, odalar aslında yasama faaliyetinin bir parçası haline getirilmelidir. Onların görüşleri, önerileri ve eleştirileri dinlenir. Meclis’teki torba yasa yapma tekniği nedeniyle STK ve doğrudan halk kendi örgütlenmeleri aracılığıyla yasa yapma faaliyetine katılamamıştır yeterince. Bu dönemde umarız bu konuda adımlar atılır.

Yasa yapma süreçlerinde görüşü alınır halkın. Biz bu konudaki çalışmalarımıza devam edeceğiz yeni grubumuzla birlikte. Geçmişte yaptığımız gibi bir taraftan muhalefet çalışmamızı sürdürürken, diğer taraftan da hem yeni çıkarılacak yasalar hakkındaki hem de kurulacak araştırma ve ihtisas komisyonlarındaki faaliyetlerimizle halkın bize verdiği desteğe layıkıyla cevap vermeye çalışacağız. Çalışmalarımızla bu desteğe biz de elimizden geldiğince cevap vereceğiz.

“Halkın kazanımlarını artırmak için hem Meclis’te hem de sokakta mücadeleyi sürdüreceğiz”

Temel haklar ve özgürlükler, demokrasi ve eşitlik konusundaki mücadelemizi sürdüreceğiz. Adalet ve barış mücadelesini elbette Meclis çatısı altında da sürdüreceğiz. Çalışmalarımızı o anlayışla yapacağız. Ama bir ayağımız da Meclis’in dışında halkın arasında olacağız, en küçük yerleşim birimlerinden başlamak üzere bütün illerde, ilçelerde, köylerde her türlü çalışmamızı sürdüreceğiz. İki ayaklı çalışmamızı bundan evvel de yaptığımız gibi en verimli biçimde gerçekleştirmek istiyoruz. Kararlı bir şekilde bu çalışmayı sürdüreceğiz.

Kazanımlarımızı, genel olarak halkın kazanımlarını korumak ve büyütmek için çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Daha büyük bir emek ve mücadele ile sorumluluklarımızı yerine getirmeye çalışacağız. Partimizin grubu en çok kadın temsiline sahip olan gruptur. Neredeyse yarı yarıya ulaşmıştır oranlar. Genç bir gruptur elbette ki. Bu temsil özelliklerimizle hem kadınların hem de gençlerin bu toplumdaki taleplerini ve beklentilerini karşılamaya çalışacağız. Rolümüzü en uygun şekilde yerine getirmeye çalışacağız. Meclis ile yerelin ve halkın bağını daha güçlü kurmak için mücadele edeceğiz.

“Asgari ücret iktidarın emekçilere vereceği bir lütuf değil”

Bugün kabine toplanacak ve basından öğrendiğimiz kadarıyla ve elbette ihtiyaç olduğu için kabinenin en önde gelen konusu ekonomi olacak. Asgari ücretle ilgili bir şey söylemek istiyorum. Şu sıralar Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantılarını yapmaya başladı. Önemli bir konu ve maalesef bu konu gerektiği gibi ele alınamıyor. Sanki asgari ücret konusu hükümet ile işçi temsilcileri arasındaki bir pazarlık gibi ele alınıyor. Öyle bir noktaya geldi ki özellikle son birkaç yılda, sanki Erdoğan’ın ya da iktidarın işçilere ve emekçilere gönlünden kopan bir lütuf gibi sunuluyor. Konu böyle bir konu değil, herkes bunu biliyor.

Ülkenin yarısından çoğu asgari ücretle geçiniyor ve rakam açlık sınırının çok altında. Asgari ücret neden bu kadar önemlidir sorusunun cevabının verilmesi gerekiyor. Çünkü bu ülkede yaşayan nüfusun yarısından çoğu asgari ücretle çalışıyor. Yani emekçiler, işçiler asgari ücrete mahkum edilmiş durumda. Esas sorun buradan kaynaklanıyor. Bu sorunun çözümüne kafa yorulması gerekirken bu yapılmıyor. Türk-İş’in verilerine göre Mayıs 2023 için Türkiye’deki 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 10 bin 362 lira oldu, yoksulluk sınırı ise 33 bin 752 lira oldu. Asgari ücret 8506 lira. Şimdi neresinden tutacaksınız da asgari ücreti tartışacaksınız. Yani asgari ücret zaten açlık sınırının çok altında yer alıyor.

“TÜİK rolünü oynayarak asgari ücretten önce enflasyonu düşük gösterdi”

Biz bir rakam telaffuz etmek yerine, sendikaların açlık ve yoksulluk verilerinin ve taleplerinin baz alınması gerektiğini bir kez daha belirtiyoruz. Aksi takdirde bu süreçte işçi ve emekçiler bir kez daha mağdur edilecek. TÜİK maalesef bir seçim dönemini geride bırakmamıza rağmen yine geçmiş dönemlerdeki rolünü oynadı. Asgari ücretin ve işçi, emekçi ve emeklilerin maaşlarının belirlenmesinde baz alınacak enflasyon rakımını yine düşük gösterdi. Çeşitli hile ve hurdaya başvurarak bunu yaptı. Hazine ve Maliye Bakanına buradan sormak istiyoruz.

TÜİK geçtiğimiz dönemde yaptığı gibi işçilere, emekçilere, emeklilere yönelik büyük hak kayıplarına yol açan irrasyonel hesaplama yönteminden vazgeçip rasyonaliteye dönüş yapacak mı acaba? Hazine ve Maliye Bakanının bu konuda da bir şeyler söylemesi gerekiyor. TÜİK olumsuz rolünü oynamaya devam etmiş, işçinin ve emekçinin ekmeğine göz diken bir kurum haline gelmiştir. Bir kez daha Asgari Ücret Tespit Komisyonuna söylemiş olalım; sendikaların, işçi emekçi temsilcilerinin taleplerine dikkat edin. O talepleri değerlendirin ve bu doğrultuda asgari ücretin saptanması için adım atın.

“Türk lirası 15 günde yüzde 20 değer kaybetti”

Çünkü var olan ekonomi modeli irrasyonel olarak ifade edildi Hazine ve Maliye Bakanı tarafından. Şimdi bakalım rasyonel nasıl olacak. Var olan ekonomi modeli esas itibariyle işçilerin, emekçilerin, dar gelirlilerin çok büyük bir mağduriyet yaşamasına neden oldu. Bu ekonomi modelini unutmadık, tartışmaya devam edeceğiz. Düşük faiz, düşük Türk Lirası yüksek döviz kuru ile ihraç gelirleri artacaktı ve ülkeye ciddi miktarda döviz girişi olacaktı. Öyle mi oldu? Ekonomik kriz sona erecekti, öyle mi oldu? Olmadı.

Baktığımızda irrasyonel yani akıl dışı olan, safsata olan ekonomi modeli ile Türkiye toplumuna çok büyük bir bedel ödetti bu iktidar. Ödetmeye devam edecek. Gelirken baktım dolar yaklaşık 24 lira düzeyindeydi. Nasıl bu hale geldi hatırlatmama gerek yok. Bu yükseliş de maalesef devam ediyor. 29 Mayıs-13 Haziran arasında yüzde 20’ye yakın artış oldu dolarda. Neredeyse bu süre boyunca TL ABD doları yüzde 20’ye yaklaşan bir oranda devalüe edilmiş oldu.

“İktidarın ekonomi modelindeki kafa karışıklığı devam ediyor”

Bunun sonuçlarını elbette enflasyon açısından da göreceğiz. İthalat, dış ticaret açığı açısından da bunun sonuçlarını göreceğiz. Bunun tüketicilere, topluma yansıyacağını hep birlikte göreceğiz. Seçimden sonra zamlar da durmadı, durmayacak da. Çaya yüzde 43 zam yapıldı. Benzine 2.35 TL yapıldı. Motorine 1.25 TL yapıldı. Bu ilerleyecek ve durmayacak. Benzinin fiyatı 24 lirayı, motorinin fiyatı 22 lirayı aşmış vaziyette. Böyle bir tablo ile karşı karşıyayız. Bütün bu tabloyu yaratmış olan kişilerden birisini ödüllendirir gibi Merkez Bankası Başkanlığından alıp BDDK Başkanlığına atadılar.

Ödül neredeyse. Ödülün ötesinde o irrasyonel modelinin en başta gelen uygulayıcılarından birisini şimdi de BDDK’nın başına koydu bu iktidar. Rasyonel modele dönüş böyle mi oluyor? Böyle olmayacağı belli. Aslında politikaların bütünlüklü olduğunu unutmamak lazım. Bu da iktidarın ekonomi modeli konusundaki kafa karışıklığının devam ettiğini gösteriyor. Bu şekilde güven verilemez hiçbir yere. Bu şekilde toplumun çıkarına bir ekonomi modeline dönüş sağlanamaz. Eski zihniyet ile bu iş devam etmez. Eski zihniyetin değişmesi gerekiyor, kabine değişti.

“Rasyonel modele geçtik demekle iş olmuyor”

TÜİK yeni veriler yayınladı. Hayvancılık ciddi sorunlar yaşıyor. Yani süt üretimi 2022 Nisanında 130 bin tonmuş, 2023 Nisanında 123 bin tona düşmüş. Süt üretimi düşüyor. Aynı şey tavuk üretiminde de söz konusu. 2022 Nisanında 190 bin ton tavuk eti üretilmiş. 2023 Nisan 180 bin tona düşmüş ama bu arada nüfus artıyor. Yaz aylarına girdik. Ülkeye giren turist sayısı artıyor ama içme süt ve tavuk üretimi düşüyor.

Maliyet artıyor. Tarım alanında, hayvancılık alanında ciddi maliyet artışları var. Yem fiyatlarında artış var. Bu şekilde mi iktidar tarım alanındaki sorunları çözecek? Bu çok büyük bir soru işareti. Sözde irrasyonel modeli bıraktık, rasyonel modele geçiş yaptık, kurallı bir ekonomi yaratacağız demekle bu iş olmuyor. Önlemlerde bunun görülmesi gerekiyor. Fakat şu ana kadar bir önlem göremedik ama elbette bunları izlemeye devam edeceğiz.

“Gözaltılarla seçimin intikamını mı almaya çalışıyorsunuz?”

İki konu bizim açımızdan ilginç olduğu için bunlara değinmek istiyorum. İktidar aslında seçim öncesi tutumunu bir alanda daha sürdürmeye devam ediyor. Gözaltı ve tutuklamalarda. İktidarın bu gözaltı ve tutuklama operasyonlarından bir fayda sağlayamadığını görmemesi gerçekten hayrete düşürücü bir durum. Bakın büyük seçim yenilgisi aldığı Şırnak’ta seçim gününden bugüne kadar en az 100 kişi gözaltına alındı. Bu bir tesadüf mü? Şırnak’taki seçim yenilgisinin intikamını mı almaya çalışıyorsunuz? Hakkari’de -3-0 kazandığımız bir yerden söz ediyorum- seçimin üzerinden 2 hafta geçmeden gözaltılar başladı, 30’dan fazla arkadaşımız gözaltına alındı.

Seçim sonuçlarının intikamını mı almaya çalışıyorsunuz? Sadece Şırnak ve Hakkari değil pek çok yerde benzer saldırılar var. Lafı uzatmadan şunu söyleyeyim. Bu tür gözaltı ve tutuklamalarla boyun eğdirme anlayışının tutmadığını defalarca gördünüz, bir kez daha göreceksiniz. Bunlara son verip demokrasi ve hukuk alanında adımlar atmak gerekirken, Türkiye’de yaşayan bütün halkların adalet, demokrasi ve barış ihtiyaçlarına cevap verecek adımlar atılması gerekirken aynı güvenlikçi zihniyet ile devam etmek konusundaki tutum doğru bir tutum değildir.

“Doğan Erbaş gibi hiçbir Kürt de hiçbir demokrat da boyun eğmez”

Üzülerek yine bir tablo gördük. Parti Meclisi ve MYK Üyemiz Doğan Erbaş gözaltına alındı, tutuklandı. Hakkında verilen bir mahkeme kararı olduğu için cezaevine gönderildi. Doğan Erbaş gibi yıllarca bu partinin yöneticiliğini yapmış hukukçu bir kişinin gözaltına alınırken verilen görüntüler, bu iktidarın zihniyetini gösteren görüntülerdi. Ters kelepçe ve başını eğdirmek için ensesine bastırılması.

Doğan Erbaş boyun eğdi mi, eğmedi. Daha önce bu tür uygulamalara maruz kalan hiçbir arkadaşımız boyun eğmedi ve eğmeyecek, bunu bilin. Bu mücadeleyi bu tür insanlık dışı anlayışlarla bastırmanız mümkün olmaz. Doğan Erbaş gibi hiçbir Kürt de hiçbir demokrat da boyun eğmez. Bu uygulamalardan yeni kabinenin vazgeçmesi gerektiğini vurgulamış olalım.  Doğan Erbaş’ın tutumu onurlu ve hepimize önemli bir ders olması gereken bir tutumdu.

Son bir nokta. Antalya ile ilgili bir noktaya değinmek istiyorum. Orada bir süredir devam eden bir konuda sonuç alınamadı. Muratpaşa Lisesinde 10’uncu sınıfta okuyan bir öğrenci, müdür yardımcısının kendisine fiziksel ve sözlü tacizde bulunduğuna dair şikayette bulundu. Soruşturma açılmasının üzerinden bir ay geçmesine rağmen bu müdür yardımcısı hala aynı okulda görev yapmaya devam ediyor. İnanılır gibi değil. Ortada bir taciz iddiası ve soruşturma var.

Hem Türkiye’nin taraf olduğu BM Çocuk Hakları Sözleşmesine hem Avrupa Konseyi sözleşmelerine hem de Anayasa’nın 41’inci maddesine baktığımızda, böyle bir soruşturma başladığında görevden uzaklaştırmak ve sonucunu beklemek gerekiyor. Ama müdür yardımcısı görevine devam ediyor, çocuk da o okulda öğrencilik yapmaya devam ediyor. İşlenmiş suç varsa, bunu örtbas etmeye yönelik bir adımdır. Bu olayın takipçisi olalım. Çocukların bu şekilde bir muameleye maruz kaldığı bir yerde, bunu yaptığı iddia edilen kişinin görevini sürdürmesi suçtur, kabul edilmez.

AYM’nin hukuka bağlı kalmasını umuyoruz

Soru: Seçimlerden önce reddedilmişti. Hazine yardımının geri alınmasıyla ilgili görüşünüz nedir?

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı bundan vazgeçmiyor. Daha evvel HDP’nin Hazine yardımının kesilmesi ile ilgili başvuruda bulundu. En son AYM tedbir kararının hukuka uygun olmadığı ve Başsavcının iddialarının mesnetsiz olduğu AYM tarafından kabul edildi ve tedbir kararı kaldırıldı. Fakat Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tekrar başvurmuş. AYM kararını verecektir. O zaman da iddialar mesnetsizdir demiştik, gerçekten mesnetsizdir. AYM’nin kanununda Hazine yardımıyla ilgili bir karar alma maddesi yok.

Şu olabilir; partinin kapatılmasıyla ilgili bir karara giderken partiye kapatma cezası verebilir ya da Hazine yardımının tamamının veya belli bir oranının kesilmesi cezasını verebilir. Ama Hazine yardımına tedbir koymak, verdirmemek gibi maddeler AYM’nin kanununda yok. AYM tedbiri kaldırırken de bunun hukuken uygun olmadığını ifade ederek kaldırdı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının bunu siyasi nedenlerle yaptığını biliyoruz. Hukuki bir yanı yoktur. AYM birkaç gün içinde kararı verecektir. Umarız hukuka ve kendi kanununa bağlı davranmaya devam eder AYM.”

Paylaşın

YSP’li Beştaş’tan İstanbul, Ankara Ve İzmir Açıklaması: Aday Çıkarabiliriz

2024 yılında yapılacak yerel seçimlere ilişkin açıklama yapan YSP’li Meral Danış Beştaş, HDP’nin üç büyükşehirde (Ankara, İzmir ve İstanbul) aday çıkarabileceğini söyledi.

Seçim sürecinde Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun HDP ile bir araya gelmemesine yönelik eleştiride bulunan Beştaş, “Masada olmamamıza rağmen Kılıçdaroğlu‘na oy verelim dedik. Ancak yüzde 1’lik partilere bakanlık verirken, partimize karşı uzak durdu.

Bu durum halkımızda ciddi tepkiye yol açtı. Vatandaş bizi eleştiriyor. Kürt illerinde Kılıçdaroğlu rekor oy aldı. Biz olmasak Kılıçdaroğlu bölge illerinde o şekilde karşılanır mıydı? Bunlara karşı bir hakkı teslim etmek lazım” dedi.

TİP hakkında da konuşan Beştaş, “Aynı eleştiriyi TİP’e de yöneltiyoruz. Erkan Baş ‘Biz Kürtlerlerle yan yana durmazsak daha fazla oy alırdık’ diyor. Bir nevi Kürtlere veba muamelesi yapılıyor.

Bu tavrı doğru bulmuyoruz. Şu an Emek ve Demokrasi Bloğu bileşenlerinin toplantıları sürüyor. Toplantı sonrası herkes kendi partisi açısından değerlendirmelerini yapacak” ifadelerini kullandı.

Yeşil Sol Parti (YSP) Erzurum Milletvekili ve Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, seçim sürecine ve 2024 yılında yapılacak yerel seçimlere ilişkin açıklamalarda bulundu.

Halk TV’de Sansürsüz adlı programına katılan Beştaş seçim sürecinde Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun HDP ile bir araya gelmemesine yönelik eleştiride bulundu.

Beştaş, “Masada olmamamıza rağmen Kılıçdaroğlu‘na oy verelim dedik. Ancak yüzde 1’lik partilere bakanlık verirken, partimize karşı uzak durdu. Bu durum halkımızda ciddi tepkiye yol açtı. Vatandaş bizi eleştiriyor. Kürt illerinde Kılıçdaroğlu rekor oy aldı. Biz olmasak Kılıçdaroğlu bölge illerinde o şekilde karşılanır mıydı? Bunlara karşı bir hakkı teslim etmek lazım” dedi.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) hakkında da konuşan Beştaş, “Aynı eleştiriyi TİP’e de yöneltiyoruz. Erkan Baş ‘Biz Kürtlerlerle yan yana durmazsak daha fazla oy alırdık’ diyor. Bir nevi Kürtlere veba muamelesi yapılıyor. Bu tavrı doğru bulmuyoruz. Şu an Emek ve Demokrasi Bloğu bileşenlerinin toplantıları sürüyor. Toplantı sonrası herkes kendi partisi açısından değerlendirmelerini yapacak” ifadelerini kullandı.

“Aday çıkarabiliriz”

Beştaş, HDP’nin üç büyükşehirde (Ankara, İzmir ve İstanbul) aday çıkarıp çıkarmayacağı sorusuna da şu yanıtı verdi: Tabii ki çıkarabilir. Bu en doğal hakkımız. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday çıkarmadığımız için muazzam bir eleştiri var.

Paylaşın

Mithat Sancar: Umut Ve Mücadele Bir Sürekli Devrimdir

Seçim sonuçlarına ilişkin değerlendirme yapan HDP Eş Genel Başkanı Sancar, “Yenilenmeye ihtiyacımız var. Bu ülkeyi yenilemek istiyorsak önce biz yenileneceğiz. Örgütsel, siyasal ve toplumsal alanda yenilenme sürecini bu ülkeyi özgürlüğe ve demokrasiye taşımak için yapacağız” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Biliyoruz ki bunu yapabiliriz. Bunu yapacak birikimimiz var. Geride bıraktığımız 15 günlük süre içinde yaptığımız bütün tartışmalar bize büyük bir ilham olmuştur. Bu konuda inancımız pekişmiştir. Örgütümüz eksiklik ve sıkıntılara rağmen inanç ve irade konusunda sağlamdır.”

Sancar, açıklamasının devamında, “Üçüncü Yol bizim siyasi hattımız ve çizgimizdir; aynı zamanda siyaset yapma tarzımızın adıdır. Sistem içi alışkanlıkların bizleri yozlaştırmasına izin vermeyeceğiz. Hatta bunun da ötesinde şimdi yaptığımız gibi sistem içi yozlaştırma mekanizmalarının demokrasi güçlerine bulaşmasını engelleyecek bir örnek sergileyeceğiz.

Bu görev hepimizindir. Tekrar söylüyorum, umut ve mücadele bir sürekli devrimdir. Siyasi rehavet umudun ve mücadelenin düşmanıdır. Buradayız, konuşuyoruz, eleştireceğiz, özeleştiri vereceğiz, sorumlulukların gereğini eksiksiz yerine getireceğiz ve yolumuza devam edeceğiz. Yolumuz açık olsun” ifadelerini kullandı.

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) il eş sözcüleri ile Halkların Demokratik Partisi (HDP) il eşbaşkanları, Yeşil Sol Parti Genel Merkezi’nde bir araya geldi. HDP Eş Genel Başkanı Prof. Dr. Mithat Sancar, toplantının açılış konuşmasını yaptı ve şöyle seslendi:

“Toplantı ve açıklamalarımızda, seçimlerden beklediğimiz sonuçları alamadığımızı açık yüreklilikle ortaya koyduk. Hedeflerimiz vardı, bu hedeflerimize ulaşamadık. Bu açıdan sorgulanması gereken pek çok mesele var. Bu süreci bütün boyutlarıyla ele almak daha sağlıklı bir değerlendirme için gereklidir. Öncelikle adaletsiz, eşitsiz ve baskıcı bir ortamda seçimlere girildiğini kimse aklından çıkarmasın. Sanki normal bir seçim süreci geçirilmiş gibi bir değerlendirme de bizleri doğru sonuçlara götüremez.

İktidar bütün imkanları kullandı. AKP-MHP ittifakı devlet imkanlarını seferber etti, her türlü engeli önümüze çıkardı. Kara propagandayı ve medya gücünü sonuna kadar kullandılar. Gözaltı operasyonlarına devam ettiler, sahada çalışan arkadaşlarımızı engellemek için her yolu denediler. Bunlar, rejimin zaten yapacağını beklememiz gereken operasyonlarıydı. Seçim sonuçlarının bunlardan etkilendiğini hatırımızda tutmamızda fayda var. Ama hedeflerimize ulaşmamamız sadece bunlara bağlanamaz. Sadece dış faktörlere yaslanarak bu süreci açıklamaya çalışırsak, önümüzdeki dönemin görevlerini yerine getirme konusundaki eksikliklerimiz derinleşebilir.

Adaletsizlikler, haksızlıklar, baskılar devam ediyor. Seçimden sonra döviz kurundaki yükseliş sonucu yoksulluk daha da artmıştır. Bugün milyonlar bir hafta öncesine göre daha yoksuldur. Talan ve sömürü üzerine kurulan sistem, acı reçete başlığı altında halkı ezmeye devam edeceğini göstermektedir.

Kayyım rejimi de aynı şekilde seçimden sonra devam edecek. Bunun işaretleri de Patnos Belediye Eşbaşkanlarımızın gözaltına alınmasıyla ortaya konulmuştur. Yüksekova’da 5 yaşındaki Erdem Aşkan’ın bir astsubayın kullandığı aracın çarpması sonucu ölmesinin ardından bu güvenlik görevlisinin serbest bırakılması tanıdığımız bir manzaradır. Kürt şehirlerinde çocukların zırhlı araçlarla ezilerek öldürülmeye devam etmesi cezasızlık politikasının ve Kürt politikasında güvenlikçi anlayışın bütün boyutlarıyla devam edeceğinin göstergesidir.

AİHM kararlarının uygulanması konusunda Avrupa Konseyinden gelen uyarılar kulak ardı edilmeye devam ediyor. Haksız ve hukuksuzca cezaevinde rehin tutulan arkadaşlarımız, aynı hukuksuz yöntemlerle içeride tutulmaya devam edilmek isteniyor. Bütün bunlar bize mücadeleyi büyütme mecburiyetinin ne kadar büyük ve acil olduğunu gösteriyor. Mücadele daha örgütlü ve kararlı devam etmek zorunda.

Seçim sonuçlarının ortaya koyduğu başka bir tablo da toplumun en az yarısının, ki bize göre daha fazlasının, demokratik dönüşüm taleplerinin canlı ve güçlü olduğudur. Bu demokratik dönüşüm ve adalet talebini omuzlama göreviyle karşı karşıyayız. Bunun öncülüğünü üstlenme rolü ile karşı karşıyayız. Emek sömürüsü ve yoksulluğun son bulması için bu mücadeleye öncülük yapma mecburiyetimiz vardır.

“Toplumsal dönüşüm halkın içinde yürümemize bağlıdır”

Tartışma canlandırır, eleştiri-özeleştiri güçlendirir. Bizler bunları bu süreçte yapmak için elimizden gelen gayreti sarf ediyoruz. Bu süreci halk buluşmaları ile devam ettireceğiz.

Çünkü siyasetin canlı kalabilmesi, demokratik siyasetin önümüzdeki dönemde toplumsal dönüşüm için öncü rol oynayabilmesi kendimizi yenilememize, halk ile birlikte halkın içinde yürümemize bağlıdır. Halkı dinleyerek, halkın gücünü dönüşüm kaynağı haline getirerek ancak bu görevlerin üstesinden gelebiliriz.

Topluma bir mağlubiyet, bir yılgınlık duygusu yerleştirilmek isteniyor. İktidar, dönüşüm isteyen güçleri bozguna uğratmış gibi bir algı yayılıyor. Bu tehlikeli bir tuzak, bunun herkes farkına varmalı.

Bu algının bertaraf edilmesi için en geniş demokratik mücadele ortaklığını kurma çabalarını büyütmek lazım. Demokrasi ve adalet isteyen güçlerle buluşarak bu tuzakları ortadan kaldırabilir, geleceğe birlikte yürüyebiliriz.

Yenilenmeye ihtiyacımız var. Bu ülkeyi yenilemek istiyorsak önce biz yenileneceğiz. Örgütsel, siyasal ve toplumsal alanda yenilenme sürecini bu ülkeyi özgürlüğe ve demokrasiye taşımak için yapacağız. Biliyoruz ki bunu yapabiliriz. Bunu yapacak birikimimiz var. Geride bıraktığımız 15 günlük süre içinde yaptığımız bütün tartışmalar bize büyük bir ilham olmuştur. Bu konuda inancımız pekişmiştir. Örgütümüz eksiklik ve sıkıntılara rağmen inanç ve irade konusunda sağlamdır.

Üçüncü Yol bizim siyasi hattımız ve çizgimizdir; aynı zamanda siyaset yapma tarzımızın adıdır. Sistem içi alışkanlıkların bizleri yozlaştırmasına izin vermeyeceğiz. Hatta bunun da ötesinde şimdi yaptığımız gibi sistem içi yozlaştırma mekanizmalarının demokrasi güçlerine bulaşmasını engelleyecek bir örnek sergileyeceğiz.

Bu görev hepimizindir. Tekrar söylüyorum, umut ve mücadele bir sürekli devrimdir. Siyasi rehavet umudun ve mücadelenin düşmanıdır. Buradayız, konuşuyoruz, eleştireceğiz, özeleştiri vereceğiz, sorumlulukların gereğini eksiksiz yerine getireceğiz ve yolumuza devam edeceğiz. Yolumuz açık olsun.”

Paylaşın

YSP Eş Sözcüsü Akın: Sarayı Kurtarmak İçin Yürütülen Politikalar İflas Etti

HDP ve Yeşil Sol Parti’nin Parti Meclisleri toplantısında konuşan Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü İbrahim Akın, “Şu bir haftalık durum değerlendirildiğinde bile Saray rejiminin, bu tek adam rejiminin yarattığı tahribatlar her şeyiyle açık açık ortaya dökülmeye başladı. Bakanlar Kurulu açıklandı ve arkasından Türkiye’deki mevcut ekonominin iflas ettiği açığa çıktı” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Türkiye tarihinde görülmemiş şekilde kurda rekor düzeyde bir yükseliş yaşandı. Bunların faturasını halka tahvil etmeye çalışan Saray rejimine sesleniyoruz; bunu asla kabul etmeyeceğiz. Kendinizi kurtarmak için, saraylarınızı kurtarmak için yürüttüğünüz talan politikası iflas etti. Bu iflasın faturasını emekçilere, halka ödetmelerini kabul etmeyeceğiz. Türkiye’nin özgürlüğü, eşitliği ve adaleti için mücadeleyi daha güçlü şekilde nasıl yürüteceğimizi bugünkü tartışmalarla ortaya koyacağımız politik hatla belirleyecek ve muhalefetin ve toplumun sözcülüğünü sürdüreceğiz.”

Akın, konuşmasının devamında, “Seçim sonrası tartışmalarımızı diğer partilerden farklı olarak, şeffaf bir şekilde ortaya koyacağımızı ve bütün kurullarımızda kolektif bir şekilde ortaya koyacağımızı açıklamıştık. Eş Genel Başkanlarımızla beraber ilk günden itibaren yürüttüğümüz tartışmalarla ortaya koyduğumuz tutumumuz ile açıkça Türkiye halkına ve halklarımıza seslenmiş olduk.

Sandıktan uzaklaşmaları için her şey yapılmasına rağmen özellikle Kürdistan coğrafyasındaki halklarımızı, Kürt halkını onurlu direnişleri ve partimize gösterdikleri ilgi için selamlamak istiyorum. Bütün baskılara rağmen, seçim dönemindeki her türlü saldırıya rağmen Saray’a kaybettirme kararımıza gösterdikleri tutumdan dolayı da halkımızın önünde saygıyla eğiliyoruz” ifadelerini kullandı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Yeşil Sol Parti’nin Parti Meclisleri, seçim sonuçlarını, yenileme ve dönüşüm sürecini değerlendirmek ve politik mücadele hattını belirlemek üzere Ankara Dünya Ticaret Merkezinde toplandı.

Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü İbrahim Akın, toplantının açılışında konuştu. Akın, şunları söyledi:

Hepinizi sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. Türkiye halkları olarak iki aşamalı seçimi birlikte yaşadık. Hepinize teşekkür etmek ve bütün halkımızı buradan bir kez daha selamlamak hepimizin görevidir. Hoş geldiniz. Sevgili arkadaşlar biraz önce söylediğim gibi Türkiye tarihinin en önemli seçimlerini geride bıraktık. Hem seçimin sonuçları hem de bizim açımızdan olan boyutları üzerine yoğun bir tartışma süreci içerisine girdik, bu süreci birlikte götürüyoruz. Bir şeyin altını çizmek isterim; Türkiye tarihinde görülmemiş anti demokratik, adaletsiz, hukuksuz, kuralsız bir seçim süreci ile karşı karşıya kaldık.

Devletin bütün olanakları partimize karşı harekete geçirildi. Partimiz ve bileşenlerimiz ağır bir saldırı altındaydı. Biz bunların her türlü saldırganlığına karşı tedbirlerimizi almaya çalıştık. Ama sonuç itibariyle, ortaya koyduğumuz siyasal hedeflerimiz bakımından eksiklerimizle ve zaaflarımızla da yüzleşmemiz gerekir. Saray rejimini değiştirmek için elimizden geleni yapmamıza rağmen bir bütün olarak muhalefetin başarısızlığı ve kendi hanemize düşen başarısızlığı kabul ediyoruz.

Aynı zamanda iddia ettiğimiz başka bir şey vardı. Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılı nedeniyle daha demokratik bir hayatın inşa edilmesi, Demokratik Cumhuriyetin ortaya çıkarılması hedefimiz vardı. Güçlü bir şekilde parlamentoda yer almak istemiştik. Bu konuda kısmen başarılı olmamıza rağmen bir başarısızlık ortaya çıktı. Ama bütün bunlara rağmen şunları ifade etmek isteriz. Bunların altında kalacak bir durum da söz konusu değildir. Halkımıza şunu söylemek isterim; Türkiye’deki bu kadar eşitsiz ve adaletsiz seçim koşullarına rağmen değişim isteyen, iddiasını ortaya koyan iki kişiden birinin itiraz ettiği bir seçim gerçekleşti. Halkımızın yüzde 50’si -sandıklara gitmeyenlerle birlikte daha fazlası- bu rejimi değiştirmek için kararlı bir şekilde mücadele sahasında bulundu ve bulunmaya devam ediyor.

“Sarayı kurtarmak için yürütülen politikalar iflas etti, bunun halka fatura edilmesine izin vermeyeceğiz”

Şu bir haftalık durum değerlendirildiğinde bile Saray rejiminin, bu tek adam rejiminin yarattığı tahribatlar her şeyiyle açık açık ortaya dökülmeye başladı. Bakanlar Kurulu açıklandı ve arkasından Türkiye’deki mevcut ekonominin iflas ettiği açığa çıktı. Türkiye tarihinde görülmemiş şekilde kurda rekor düzeyde bir yükseliş yaşandı. Bunların faturasını halka tahvil etmeye çalışan Saray rejimine sesleniyoruz; bunu asla kabul etmeyeceğiz. Kendinizi kurtarmak için, saraylarınızı kurtarmak için yürüttüğünüz talan politikası iflas etti. Bu iflasın faturasını emekçilere, halka ödetmelerini kabul etmeyeceğiz. Türkiye’nin özgürlüğü, eşitliği ve adaleti için mücadeleyi daha güçlü şekilde nasıl yürüteceğimizi bugünkü tartışmalarla ortaya koyacağımız politik hatla belirleyecek ve muhalefetin ve toplumun sözcülüğünü sürdüreceğiz.

Seçim sonrası tartışmalarımızı diğer partilerden farklı olarak, şeffaf bir şekilde ortaya koyacağımızı ve bütün kurullarımızda kolektif bir şekilde ortaya koyacağımızı açıklamıştık. Eş Genel Başkanlarımızla beraber ilk günden itibaren yürüttüğümüz tartışmalarla ortaya koyduğumuz tutumumuz ile açıkça Türkiye halkına ve halklarımıza seslenmiş olduk. Sandıktan uzaklaşmaları için her şey yapılmasına rağmen özellikle Kürdistan coğrafyasındaki halklarımızı, Kürt halkını onurlu direnişleri ve partimize gösterdikleri ilgi için selamlamak istiyorum. Bütün baskılara rağmen, seçim dönemindeki her türlü saldırıya rağmen Saray’a kaybettirme kararımıza gösterdikleri tutumdan dolayı da halkımızın önünde saygıyla eğiliyoruz.

Bir başka konu da kendi sürecimizi, kaderimizi belirleme konusunda yürüteceğimiz tartışmaları sürdüreceğiz. Biz bütün halkımızla ve dışarıda ve cezaevlerinde bulunan arkadaşlarımızla birlikte bu tartışmaları kolektif olarak yürütmeye kararlıyız. Hiçbir şeyin gizli kalmasını, üstünün örtülmesini istemiyoruz. Bu konuda açık bir tartışmanın yürütülmesinden yanayız ama altını çizerek şunu ifade etmek isterim; bizim altımızı oymak için, bizi birbirimize düşürmek için yürütülen tartışmalara da pirim vermeyeceğiz. Kolektif tartışma yürütmek, ortak akılla hareket etmek ve kurumsal yapımız konusunda bizi destekleyen desteklemeyen herkesin görüşünü almak konusunda hiçbir sorunumuz yok.

Ama bu tartışmaların bizi yıpratacak, muhalefetin sözcüsü olma iddiamızı bertaraf etmeye çalışacak bir yöne evrilmesine de izin vermeyeceğiz. Hem Kürt halkını birbirine düşürmeye çalışanlara hem Türkiye muhalefetinin sözünü söylememizi engellemeye ve terörize etmeye çalışanlara karşı daha güçlü ve iddialı duracağımızı ifade etmek isterim. Kongremiz öncesi en büyük kurulumuz olan Parti Meclisimizin de bu tartışmaları kolektif olarak yürütüp toplumla buluşturmasını sağlayacağız. Önümüzdeki sürecin yeniden inşası konusunda, güçlenerek iktidara yürümek için yürüteceğimiz çalışmalar konusunda şimdiden toplantımızın iyiliklere, güzelliklere ve barışa vesile olmasını diliyorum. İyi ki varsınız. Tekrar hoş geldiniz. “

Paylaşın

YSP Eş Sözcüsü Uçar: Saldırılar Karşısında Geri Adım Atmadık

Yeşil Sol Parti (YSP) Eş Sözcüsü ve İstanbul Milletvekili Çiğdem Kılıçgün Uçar, seçim sonuçları itibariyle 29 kadın milletvekiliyle eşit temsiliyeti ve en güçlü kadın temsiliyetini sağladıklarını belirtti.

Yeni dönemde hem parlamentoyu hem de sokakları ‘en güçlü biçimde’ koruyacaklarını vurgulayan Uçar, “AKP seçimlere giderken kadınların bütün kazanımlarını hedef almaktan vazgeçmedi. Kadın mücadelesinin çok uzun bir yolculuğu var.

Geldiğimiz aşamada varlığımızın bile tartışıldığı bir parlamento karşımıza çıkmış durumda. Bizler AKP-MHP iktidarının, erkek devlet şiddetinin bütün saldırıları karşısında geri adım atmadık, mücadelemiz devam edecek” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Yeşil Sol Parti’nin (YSP) kadın meclisleri, seçim sonuçlarını değerlendirmek ve önümüzdeki dönem politik mücadele hattını belirlemek üzere HDP Genel Merkezi’nde toplandı.

Toplantı, 5 Haziran 2015’teki Diyarbakır saldırısında hayatını kaybedenlerin anılmasıyla başladı. Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü ve İstanbul Milletvekili Çiğdem Kılıçgün Uçar toplantının açılış konuşmasını yaptı.

“Kadın mücadelesini büyütmeye devam edeceğiz”

İki kritik seçimi geride bıraktıklarını belirten Uçar, Kürt ve Türkiye kadın hareketinin yürüttüğü mücadelenin seçim sürecinde kendilerine ‘rehber’ olduğunu kaydetti. Uçar sözlerini şöyle sürdürdü:

“Beyannamemizde, söylemlerimizde, mücadelemizde kadın mücadelesini büyütmeyi hedefledik ve bundan sonraki çalışmalarımızda da böyle devam edecek.

Seçimlere giderken AKP-MHP iktidarına, tek adam rejimine karşı mücadelemizi en çok da kadın politikaları açısından ele aldık.

Kadın düşmanı politikalar ve buna yeni dönemde eklenen kadın düşmanı ittifaklarla birlikte yeni bir hat çizmeye çalıştıklarının farkındayız. Ama biraz önce de ifade ettiğimiz üzere dün olduğu gibi bugün de kadın mücadelesinin kazanımlarını sahiplenmeye devam edeceğiz.”

YSP Eş Sözcüsü Uçar, seçim sonuçları itibariyle 29 kadın milletvekiliyle eşit temsiliyeti ve en güçlü kadın temsiliyetini sağladıklarını belirtti.

Yeni dönemde hem parlamentoyu hem de sokakları ‘en güçlü biçimde’ koruyacaklarını vurgulayan Uçar, “AKP seçimlere giderken kadınların bütün kazanımlarını hedef almaktan vazgeçmedi. Kadın mücadelesinin çok uzun bir yolculuğu var. Geldiğimiz aşamada varlığımızın bile tartışıldığı bir parlamento karşımıza çıkmış durumda. Bizler AKP-MHP iktidarının, erkek devlet şiddetinin bütün saldırıları karşısında geri adım atmadık, mücadelemiz devam edecek” dedi.

Ortaya çıkan parlamento bizlere çok güçlü bir mücadele yürütmemiz gerektiğini gösterdi” diyen Uçar, sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Biz bu güçle seçim sonuçlarını ele alırken bir başarısızlık demiyoruz, çünkü kadın mücadelesinin başarısı seçimlerle ölçülebilecek bir başarı değildir. Dün neredeysek bugün de oradayız ve bunun güçlenmesi büyütülmesi gerektiğinin farkındayız.

Ben yeniden bu mücadeleye emek veren bütün kadın arkadaşlarıma, her birimizin emeğimize sağlık olsun diyorum. Birlikte kazanacağız; sokaklar da bizim, mücadele de bizim.”

Paylaşın

HDP’de Değişim Tartışmaları Hız Kazandı

Yeşil Sol Parti kongre sürecini erkene çekerek yaz aylarında kongreye gitmeyi planlıyor. Kongreye gidilmeden önce partinin il örgütleriyle derinlemesine görüşmeler, illerde konferanslar, toplantılar yapılacak ve yapısal sorunlara birlikte çözüm aranacak. Tüm bu süreçler sonucunda alınan öneriler doğrultusunda yeniden yapılanmaya gidilecek.

Bu yeniden yapılanma hem politik düzeyde olacak hem de yapısal değişiklikler içerecek. HDP’nin bileşen yapısı dahil tüm süreçlerin gözden geçirileceği bu dönemin sonunda Yeşil Sol Parti’nin kongresi gerçekleşecek. 1 Ekim’den önce gerçekleşmesi beklenen kongrede HDP’nin eş genel başkanları dahil tüm yönetim kadrolarında ciddi değişim olması bekleniyor.

Duvar’dan Ceren Bayar’ın haberine göre, geride bırakılan seçim sürecinde Selahattin Demirtaş’la sürekli iletişim halinde olunduğunu anlatan HDP’liler, avukatlar aracılığıyla her gün mesajlaşıldığını, seçime dair atılan neredeyse tüm adımların birlikte planlandığını, Demirtaş’ın her önerisinin değerlendirildiğini kaydetti.

Seçimden sonra yapılan toplantılarda, görüşmelerde MYK üyelerinin bir kısmının istifaya hazır olduklarını söylediğini de kaydeden HDP yöneticileri, “ortada bir başarısızlık varken sorumluluktan kaçmak doğru olmaz” görüşünün ağır bastığını ve özeleştiri süreci ile birlikte yeni dönemin hızlıca planlanmaya başlandığını aktardı.

Edinilen bilgilere göre kapatma davasının sonucunun ne olacağına bakılmaksızın ve davanın bitmesini beklemeden Meclis’te Yeşil Sol Parti grubu kurulacak. Eş genel başkanların da aralarında bulunduğu birkaç isim sembolik olarak HDP’de kalacak ancak diğer tüm milletvekili ve yöneticiler Yeşil Sol Parti’de siyaset yürütecek.

Yeşil Sol Parti’de isim değişikliğini de tartışan HDP yönetiminin, seçmenin daha kolay sahipleneceği, Kürt siyasetinin geçmiş partilerinin isimlerini hatırlatan bir isimle yola devam etmeyi de gündeme aldığı da ifade ediliyor.

Yeşil Sol Parti kongre sürecini de erkene çekerek yaz aylarında kongreye gitmeyi de planlıyor. Kongreye gidilmeden önce partinin il örgütleriyle derinlemesine görüşmeler, illerde konferanslar, toplantılar yapılacak ve yapısal sorunlara birlikte çözüm aranacak. Tüm bu süreçler sonucunda alınan öneriler doğrultusunda yeniden yapılanmaya gidilecek.

Bu yeniden yapılanma hem politik düzeyde olacak hem de yapısal değişiklikler içerecek. HDP’nin bileşen yapısı dahil tüm süreçlerin gözden geçirileceği bu dönemin sonunda Yeşil Sol Parti’nin kongresi gerçekleşecek. 1 Ekim’den önce gerçekleşmesi beklenen kongrede HDP’nin eş genel başkanları dahil tüm yönetim kadrolarında ciddi değişim olması bekleniyor.

Paylaşın

HDP Ve YSP: Hedeflediğimiz Başarının Altındayız

HDK, DTK, HDP, YEŞİL SOL PARTİ, DBP, seçim sonuçlarına ilişkin yaptıkları ortak açıklamada, “Seçim sonuçları itibariyle hedeflediğimiz başarının altındayız ve bu durumu kabul ediyoruz” ifadelerine yer verdi.

Haber Merkezi / Ortak açıklamanın devamında, “Ancak Kürt halkının özgürlük ve Türkiye halklarının demokrasi mücadelesinin belirleyiciliğini sandık matematiği üzerinden zayıflattığını düşünenlere bir kez daha sesleniyoruz: Bizler hep siyasal olarak var olduk ve ezilenler için umut olduk.

Yeni mücadele döneminde de örgütsel, politik ve toplumsal olarak kader tayin edici rolümüz devam edecektir. Bu rolümüzü en çok da ‘devlet aklıyla’ hareket ettiğini ifade edenler biliyor. İnatla ve ısrarla; demokrasi mücadelesindeki rolümüzü daha fazla büyüteceğiz ve daha güçlü bir özgürlük çıkışının öncüsü olacağız” denildi.

Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Halkların Demokratik Partisi (HDP), Yeşil Sol Parti (YSP) ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Sözcüleri/ Eş Genel Başkanları bir araya gelerek seçim sonuçlarını ve önümüzdeki döneme dair yapılacak çalışmaları değerlendirdi.

Beş maddelik açıklama şöyle:

1. Kürt Siyasal Hareketine yönelik Çökertme Planı karşısında çetin ve sert bir mücadele dönemini hep birlikte yaşadık, yaşıyoruz. Kürt halkının özgürlük ısrarı karşısında devreye konulan süreklileşmiş darbe politikalarına en net yanıt 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinde Kürdistan’da verilmiştir.

Statüsüzlük ve rejimin inkar/imha politikaları karşısında özgürlük duruşunda ısrar eden Kürt halkının, başta seçim süreci olmak üzere ortaya koyduğu destansı direnişinin ve zulüm iktidarına karşı sandığa yansıttığı tavrının önünde saygıyla eğiliyor; önümüzdeki dönem bu kararlı duruşa doğru, etkili ve sonuç alıcı yoldaşlık yapacağımızın sözünü yineliyoruz.

2. Aynı şekilde her türden komploculuğu, hileyi, yalanı ve dezenformasyonu devreye sokan ve devletin bütün olanaklarını kullanan faşist iktidar karşısında Türkiye halklarının gösterdiği tutumu da selamlıyoruz. Toplumdaki iki kişiden birinin Saray rejimine rıza göstermediği gerçeği, bizler açısından yeni dönemde demokratik-devrimci toplumsal mücadeleyi büyütme gerekçesidir.

3. Seçim sonuçları itibariyle hedeflediğimiz başarının altındayız ve bu durumu kabul ediyoruz. Ancak Kürt halkının özgürlük ve Türkiye halklarının demokrasi mücadelesinin belirleyiciliğini sandık matematiği üzerinden zayıflattığını düşünenlere bir kez daha sesleniyoruz: Bizler hep siyasal olarak var olduk ve ezilenler için umut olduk.

Yeni mücadele döneminde de örgütsel, politik ve toplumsal olarak kader tayin edici rolümüz devam edecektir. Bu rolümüzü en çok da ‘devlet aklıyla’ hareket ettiğini ifade edenler biliyor. İnatla ve ısrarla; demokrasi mücadelesindeki rolümüzü daha fazla büyüteceğiz ve daha güçlü bir özgürlük çıkışının öncüsü olacağız.

“Moralsizliğe, yılgınlığa kapılmadan…”

4. Demokrasi ve özgürlük mücadelemizin büyük değerlerine; zindanlarda, sürgünde, mücadelenin her alanı ve aşamasında yer alan, bedel ödeyen, emek veren her arkadaşımıza, yoldaşımıza zafer sözümüzü tekrarlıyoruz.

5. Moralsizliğe, yılgınlığa asla kapılmadan ve herhangi bir algı operasyonuna prim vermeden önümüzdeki günlerde gerek bileşenlerimizle ve kurumsal yapılarımızla gerekse de halkımızla ortaya çıkan tabloyu etraflıca değerlendireceğiz. Gerekli sonuçları çıkararak emek, barış, demokrasi, özgürlük, doğa, gençlik ve kadın düşmanı bu rejime karşı bir adım dahi geri atmadan mücadelemizi daha da ileriye taşıyacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.”

Paylaşın

HDP Ve YSP’den Kemal Kılıçdaroğlu’na Destek Kararı

Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Yeşil Sol Parti (YSP), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na cumhurbaşkanı seçiminin ikinci turunda da destek verme kararı aldı.

Haber Merkezi / HDP ve YSP, 28 Mayıs’ta gerçekleştirilecek Cumhurbaşkanlığı Seçiminin ikinci turu ile ilgili görüş ve tavırlarını Ankara’da düzenledikleri ortak basın toplantısında açıkladı. Basın toplantısında HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar ile Yeşil Sol Parti Eş Sözcüleri Çiğdem Kılıçgün ve İbrahim Akın açıklamalarda bulundu.

Seçimin, “sisteme yönelik demokratik değişimden yana olanlar” ile “tek adam rejimini sürdürmek isteyenler” arasında bir referandum olduğunu kaydeden Buldan, şunları söyledi:

“Toplumdaki demokratik değişim direncini kıran, sömüren, sönümlendiren veya onaylayan hiçbir siyasi anlayışı doğru bulmayız. Bu tür yaklaşımlara karşı da demokratik mücadelemizi sonuna kadar sürdürürüz. Dün Zafer Partisi ve CHP arasında imzalanan protokolü de bu minvalde değerlendirdik ve eleştirilerimizi de kamuoyuyla paylaştık. Mücadelemizin ve üçüncü yol politikamızın temel hedefi, devletin ve toplumun imkanlarını düzenleyen evrensel standarda kavuşturmaktır. Bizi, tavizsiz ve baş eğmez kıldıran tek şey ezilen, mazlum halklarımızın bu talebi ve ihtiyacıdır.”

“Kürtlerin politik iradesine kayyumlar yoluyla ipotek koyanlar, aynı zamanda bütün Türkiye halklarının haklarına ve özgürlüklerine de ipotek koyanlardır” diyen Buldan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kürt sorununun çözümsüzlüğü toplumun çıkarına değildir. Bu çözümsüzlük oyunu bozulmadan cumhuriyet, demokrasiyle bütünleşemeyecektir. Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına girerken bizler, her ne koşulda olursak olalım halkın iradesini, tüm iradelerin üstünde tutacağız. Ortak ve eşit bir demokratik gelecek için mücadelemizi sürdüreceğiz.”

28 Mayıs seçiminde ‘ucube rejimin devam edip etmeyeceğinin’ oylanacağını belirten Buldan, “Erdoğan bizler açısından asla bir seçenek değildir. Ve tek seçenek, onu ve temsil ettiği iktidarı değiştirmektir” dedi.

“Sandığa eksiksiz gideceğiz”

28 Mayıs’ta herkese sandığa gitme çağrısı yapan Buldan, “Bizler inanıyoruz, sizler de inanın. Sandığa eksiksiz gideceğiz ve hep birlikte tek adam rejimini değiştireceğiz. Kendi gücümüz ve milyonların değişim arzusu en büyük ilham kaynağımızdır. Israrla ve inatla mücadelemizi sürdüreceğiz, asla ve asla pes etmeyeceğiz. Mutlaka ama mutlaka bizler kazanacağız” diyerek sözlerini sonlandırdı.

“Bu rejimi değiştirmeye karalıyız”

Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü İbrahim Akın ise değişim taleplerinin engellenemeyeceğini belirterek “14 Mayıs’ta yarım bıraktığımız işi 28 Mayıs’ta tamamlayacağız. 14 Mayıs’ta durdurduk, 28 Mayıs’ta değiştireceğiz” dedi.

“Bütün halklarımıza bir kez daha sesleniyoruz” diyen Akın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz buradayız ve değiştirme konusunda kararlıyız. Siyaseten ortaya koyduğumuz tutumumuzda herhangi bir değişiklik söz konusu değildir. 14 Mayıs’ta yaptığımız çalışma açısından bakıldığında toplumda daha güçlü bir motivasyon ve istek vardır ve Saray rejimi hiçbir zaman bu durumu engelleyemeyecektir.

Bu gücümüzü, bu enerjimizi 28 Mayıs’ta daha güçlü sandığa giderek koruyalım ve etkili bir şekilde sandıktan sonuç alalım. Türkiye’nin tarihsel ve kader seçimi olan bu seçim bir kişi seçimi değildir, bir rejim tercihidir. Bu rejimi değiştirmeye karalıyız ve hep birlikte başaracağız.”

“Bu siyaseti şoven ve milliyetçi dilden arındıracağız”

Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar da konuşmasında yeniden başlayan kayyum tartışmalarına değinerek, “Kayyum üzerinden siyaset yürütenlere dün de cevap olduk bugün de cevap olacağız. Bu siyaseti şoven ve milliyetçi dilden arındıracağız” dedi.

Kılıçgün Uçar, “Kutuplaştırıcı, düşmanlaştırıcı dil ile siyasetin mertebesini düşürenleri, iktidarda kalabilmek için her türlü yolu mübah görenleri uzun süredir birlikte takip ediyoruz. Partimiz ilk tur seçimlerinde aldığı kararla bir değişimi, dönüşümü ve demokrasiyi esas aldığını, kullandığı oyun da bu yönlü olacağını ifade etmişti. Bunu yaparken protokollere ve pazarlıklara ihtiyaç duymayan en ilkeli tutumunu en başından koyan ve bunu savunan tavrını sürdürdü” ifadelerini kullandı.

“Sandığa gidelim, sandığı koruyalım ve bu saray rejimini değiştirelim”

Son olarak konuşan HDP Eş Genel Başkanı Sancar ise 28 Mayıs seçiminin bir referandum niteliğinde olduğunu belirterek, “Bu referandum bir yanında rant, sömürü, talan, savaş ve yalan rejiminin yer aldığı, diğer yanında halkların demokratik dönüşüm, özlem ve arzusunun yükseldiği bir seçim olacaktır. Bizler tercihimizi Türkiye toplumunun demokratik dönüşüm, barış ve refah umudu ve iradesi yönünde kullanıyoruz” dedi.

Ortaya çıkan bazı gelişmeler karşısında tutumlarını bir kez daha paylaşma ihtiyacı doğduğunu belirten Sancar, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu gelişmelerin bir kısmının ortamı bulandırmak ve halkların sandığa gitme isteğini kösteklemek amacına dönük olduğunun farkındayız. Tuzaklar kuruluyor, bunları da görüyoruz ama bizler demokratik dönüşüm, adalet, refah ve özgürlük hedefimizden vazgeçmiyoruz. O nedenle bizler tercihimizi Saray rejimini değiştirme yönünde ortaya koymuştuk, aynı kararlılıkla bu tercih ve politikamızı sürdürüyoruz.

Halklarımıza da özellikle birinci turda sandığa gitmeyen yurttaşlarımıza da açık çağrımızdır: Sandığa gidelim, sandıkları koruyalım, irademizle bu Saray rejimi değiştirelim, irademize de sandıklarımıza da sahip çıkalım. Buna inanalım ve hep birlikte değiştirelim.”

Ne olmuştu?

Dün CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ, ikinci tur cumhurbaşkanlığı seçimi için bir protokol imzalamıştı.

Yedi maddelik protokolde belediyelere kayyum atanmasına dair dördüncü madde, HDP’nin tepkisini çekmişti.

Protokolde şu ifadeler yer alıyor: Terörle mücadele çerçevesinde, terörle bağlantısı hukuki kanıtlarla sabit olan mahalli idare yöneticileri yerine devlet görevlileri ataması uygulamasına yargı kararı çerçevesinde devam edilecektir.

Millet İttifakı’nın Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni’nde ise görevden uzaklaştırılan belediye başkanlarının yerine yeni belediye başkanının belediye meclisi tarafından seçileceği yazıyordu.

Kılıçdaroğlu-Özdağ protokolünü eleştiren HDP’den dün yapılan açıklamada, “Sayın Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı protokoldeki ilgili belirlemeler evrensel demokratik ilkelere aykırıdır. Kayyım uygulamaları sadece Diyarbakır’ın değil İstanbul’un ve bir bütün olarak hepimizin sorunudur” denilmişti.

Paylaşın

YSP-HDP: Oynanan Oyunların Ve Kurulan Tuzakların Farkındayız

Kemal Kılıçdaroğlu ile Ümit Özdağ’ın açıkladıkları ortak deklarasyon sonrası toplanan YSP ve HDP tarafından, toplantı sonrası yapılan açıklamada, “Ülke için bir referanduma dönüşmüş 28 Mayıs seçimleri ve sonrası için oynanan oyunların ve kurulan tuzakların farkındayız” denildi.

Haber Merkezi / Açıklamanın devamında, “”Bugün başlattığımız değerlendirmelerimize partilerimizin bileşenleri ve kurulları ile devam ediyoruz. Değerlendirmelerimiz sonucu nihai kararımızı, seçimlerdeki tutumumuzla ilgili açıklamamızı yarın (25 Mayıs 2023) halklarımızla paylaşacağız” ifadelerine yer verildi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Yeşil Sol Parti (YSP) Merkez Yürütme Kurulları (MYK) Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ile Zafer Partisi (ZP) Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın açıkladıkları ortak deklarasyonun Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimlerinde partilerinin tutumuna ve seçmene yönelik çağrılarına olası etkilerini değerlendirmek üzere bir araya geldi.

Toplantı sonrasında varılan sonuçlar bir bildiriyle açıklandı. Dört maddede özetlenen ortak sonuçlar şöyle ifade edildi:

Ülkemizde yaşanan sorunların temelinde demokrasi ve hukuk açısından evrensel ilkelere uymayan uygulamalar bulunduğunu uzun zamandan bu yana ifade ettik, etmeye de devam ediyoruz. Özellikle seçim hukuku ve halk iradesini, yerel demokrasiyi yerle bir eden kayyım politikaları bu uygulamaların başında gelmektedir. Halkın iradesini gasp eden kayyım atamaları demokrasi ve hukuk açısından kabul edilemez ve bu konudaki yaklaşımımız değişmezdir.

Sayın Kılıçdaroğlu’nun bugün açıkladığı protokoldeki bu konuyla ilgili belirlemeler evrensel demokratik ilkelere aykırıdır. Tutumumuz ve eleştirimiz net ve açıktır. Kayyım uygulamaları sadece Diyarbakır’ın değil İstanbul’un ve bir bütün olarak hepimizin sorunudur.

Demokrasi ve hukukun evrensel ilkelerine sahip çıkmak ve bu konuda ilkesiz duruşlara taviz vermemek hepimizin görevidir. Bunu bir kez daha hatırlatıyoruz. Bizler demokrasi, hukuk ve adalet mücadelesinin kararlı öznesi olmayı sürdüreceğiz.

Ülke için bir referanduma dönüşmüş 28 Mayıs seçimleri ve sonrası için oynanan oyunların ve kurulan tuzakların farkındayız. Bugün başlattığımız değerlendirmelerimize partilerimizin bileşenleri ve kurulları ile devam ediyoruz. Değerlendirmelerimiz sonucu nihai kararımızı, seçimlerdeki tutumumuzla ilgili açıklamamızı yarın (25 Mayıs 2023) halklarımızla paylaşacağız.

Paylaşın

YSP Milletvekili Önder’den Kılıçdaroğlu’na Destek Açıklaması

Yeşil Sol Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Cumhurbaşkanı Seçimi’nin ikinci turunda da Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleyeceklerini belirtti.

Sırrı Süreyya Önder, Cumhurbaşkanı Seçimi’nin ikinci turuna ilişkin “Sandıklara gitmemek yapmayacağımız, tercih etmeyeceğimiz bir seçenektir” dedi.

Yeşil Sol Parti’den İstanbul milletvekili seçilen Sırrı Süreyya Önder, HDP İstanbul İl Örgütü’nün Youtube kanalında seçimlere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Önder’in açıklamasından satırbaşları şöyle:

“Sandıklara gitmemek tabii ki bir seçenektir, bir tutumdur. Tarihte de yeri vardır. Boykot bizim kendi geleneğimizde de yapılmıştır ama şu anda bu lüks sayılacak bir tutum olur. Çünkü ne sonuç üreteceği baştan belli bir tavır takınmış oluruz.

Bu sonuçta bizim açımızdan hangi seçenek galip gelirse gelsin, bizim açımızdan olumlu hiçbir sonuç üretmeyecek bir seçenektir. Dolayısıyla belki de yapmayacağımız, tercih etmeyeceğimiz tek seçenek olarak bunu görmek zorundayız. Geleceğimize kayıtsız kalmak anlamını taşır.

Kendisinin taahhüt ettiği birtakım şeyler var. Yani örneğin bağımsız yargı bunu kendisi kamuoyu önünde defalarca deklere etti. Örneğin bizim arkadaşlarımızın cezaevinde boşuna yatıyor oluşunun ya da siyasi bir hınç alma duygusuyla yatıyor oluşunun altını kendisi çizdi.

Dolayısıyla ağır bir sorumluluk aldı üzerine. Bunları yerine getirmek zorunda zaten bu ülkede değişim talebi de tam bu noktalarda en başta adaletsizlikten şikayet alanında odaklanıyor.

Kılıçdaroğlu’nun bir hiyerarşik olarak önce şunu yapacağı, sonra bunu yapacağı ya da bunu yapmayacağı gibi bir şey ben öngöremem ama kesinlikle adalet bahsinden başlaması gerektiğini düşünüyorum. Birincisi bu.

İkincisi bu sistem artık aleni ve çok hoyratça bir yağma, talan düzenine dönüştü. Bu anlamda da bu halkın kaynaklarının öz kaynaklarının talanının önüne geçecek bir adım atmasını bekliyorum.

Ondan sonrası gülistanlık olmayacak yine kendi egemen blokun kendi içinde iç çekişmeleri, çatışmaları devam edecek. Biz burada ne kadar aktör olabilirsek, ne kadar gelişmelerde insiyatif ve irade koyabilirsek o şekilde şekillenecektir diye düşünüyorum.”

Paylaşın