YSP’li Beştaş’tan İstanbul, Ankara Ve İzmir Açıklaması: Aday Çıkarabiliriz

2024 yılında yapılacak yerel seçimlere ilişkin açıklama yapan YSP’li Meral Danış Beştaş, HDP’nin üç büyükşehirde (Ankara, İzmir ve İstanbul) aday çıkarabileceğini söyledi.

Seçim sürecinde Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun HDP ile bir araya gelmemesine yönelik eleştiride bulunan Beştaş, “Masada olmamamıza rağmen Kılıçdaroğlu‘na oy verelim dedik. Ancak yüzde 1’lik partilere bakanlık verirken, partimize karşı uzak durdu.

Bu durum halkımızda ciddi tepkiye yol açtı. Vatandaş bizi eleştiriyor. Kürt illerinde Kılıçdaroğlu rekor oy aldı. Biz olmasak Kılıçdaroğlu bölge illerinde o şekilde karşılanır mıydı? Bunlara karşı bir hakkı teslim etmek lazım” dedi.

TİP hakkında da konuşan Beştaş, “Aynı eleştiriyi TİP’e de yöneltiyoruz. Erkan Baş ‘Biz Kürtlerlerle yan yana durmazsak daha fazla oy alırdık’ diyor. Bir nevi Kürtlere veba muamelesi yapılıyor.

Bu tavrı doğru bulmuyoruz. Şu an Emek ve Demokrasi Bloğu bileşenlerinin toplantıları sürüyor. Toplantı sonrası herkes kendi partisi açısından değerlendirmelerini yapacak” ifadelerini kullandı.

Yeşil Sol Parti (YSP) Erzurum Milletvekili ve Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, seçim sürecine ve 2024 yılında yapılacak yerel seçimlere ilişkin açıklamalarda bulundu.

Halk TV’de Sansürsüz adlı programına katılan Beştaş seçim sürecinde Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun HDP ile bir araya gelmemesine yönelik eleştiride bulundu.

Beştaş, “Masada olmamamıza rağmen Kılıçdaroğlu‘na oy verelim dedik. Ancak yüzde 1’lik partilere bakanlık verirken, partimize karşı uzak durdu. Bu durum halkımızda ciddi tepkiye yol açtı. Vatandaş bizi eleştiriyor. Kürt illerinde Kılıçdaroğlu rekor oy aldı. Biz olmasak Kılıçdaroğlu bölge illerinde o şekilde karşılanır mıydı? Bunlara karşı bir hakkı teslim etmek lazım” dedi.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) hakkında da konuşan Beştaş, “Aynı eleştiriyi TİP’e de yöneltiyoruz. Erkan Baş ‘Biz Kürtlerlerle yan yana durmazsak daha fazla oy alırdık’ diyor. Bir nevi Kürtlere veba muamelesi yapılıyor. Bu tavrı doğru bulmuyoruz. Şu an Emek ve Demokrasi Bloğu bileşenlerinin toplantıları sürüyor. Toplantı sonrası herkes kendi partisi açısından değerlendirmelerini yapacak” ifadelerini kullandı.

“Aday çıkarabiliriz”

Beştaş, HDP’nin üç büyükşehirde (Ankara, İzmir ve İstanbul) aday çıkarıp çıkarmayacağı sorusuna da şu yanıtı verdi: Tabii ki çıkarabilir. Bu en doğal hakkımız. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday çıkarmadığımız için muazzam bir eleştiri var.

Paylaşın

HDP Ve YSP: Barış Ve Demokrasi Mücadelesini Büyüteceğiz

YSP ve HDP parti meclisinin sonuç bildirisini yayımladı. Bildiride, “Önümüzdeki süreçte AKP-MHP bloku Kürt sorunundaki mevcut politikalarında ısrarcı olacaktır. Bizler de buna karşı “Barış ve Demokrasi Mücadelesini” büyütmekte ısrar edeceğiz. Açıktır ki yeni dönemde devlet aklı ikili bir strateji devreye koyacaktır. Bir yandan mevcut genel politikalarında ısrar ederken, bir yandan da kimi oluşumlar üzerinden siyasal gücümüzü bölgede kırmak isteyecektir” ifadelerine yer verildi.

Haber Merkezi / Bildirinin devamında, “Devlet aklı yaptığı bu siyasal-sosyolojik yatırımla, iktidarın açıkça ifade ettiği gibi Kürt halkını farklı yöntemlerle teslim alma siyasetini hedeflemektedir. İktidarın bu siyasal yönelimi, tekçi ve inkârcı devlet politikasının süreklilik içinde ve biçim değiştirerek devam etmesi anlamına gelmektedir.

Bu yönelime karşı yeni dönemde önemli politik sorumluluklarımızdan biri Sayın Öcalan’a uygulanan tecridi kırma mücadelesini sürdürmek olacaktır. Tüm tutsak yoldaşlarımızın özgürlüklerine kavuşması için mücadele etmeye, Kürt halkının ve tüm halkların mücadele tarihini sahiplenmeye ve bu tarihi güçlendirmeye yeni bir ideolojik-politik hattı da birlikte inşa ederek devam edeceğiz” denildi.

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) ile Halkların Demokratik Partisi (HDP)  6-7 Haziran’da Ankara’da yaptıkları parti meclisi toplantısının sonuç bildirisini yayımladı. Bildiriden öne çıkanlar özetle şöyle:

“Seçimin yalnızca seçim çalışması ile kazanılmayacağının ya da kaybedilmeyeceğinin farkında olan bir tarihsel deneyime sahibiz. Seçimler eşit ve adil olmayan bir zeminde gerçekleşmiştir. Ancak güçlü tarihsel deneyimimiz bize aynı zamanda seçim sonuçlarının örgütsel işleyiş ve siyaset yapma biçimimiz ile ilgili olduğunu da göstermektedir. Bu nedenle seçimlerdeki başarısızlığımız bizlerin öznel durumundan asla bağımsız değildir. Bu bağlamda, toplantımızda seçim sonuçları üzerinden, içerisinde bulunduğumuz durumun değerlendirmesini kapsamlı bir biçimde yaptık.

Hem il-ilçe örgütlerimizde hem de merkezi olarak bu tabloyu ortaya çıkaran nedenleri ele aldık. Seçim sonuçlarındaki başarısızlık; adayların belirlenme sürecine, örgütün yetersizliğine, siyasal yaklaşım farklılıklarına, kampanyanın niteliği gibi etkenlere sıkıştırılamayacak kadar yapısaldır. Sadece HDP ekseninde değil; partiyi oluşturan tüm kurumsal yapıların siyasal, örgütsel ve politik yenilenmeyi sağlamak için bu dönemin muhasebesini yapması kaçınılmazdır.

Sahici ve onarıcı bir eleştiri-özeleştiri sürecinden geçip siyasete taşıdığımız tüm güç ve iradelerle yeniden buluşmak, tazelenmek hepimiz açısından siyasal bir sorumluluk ve zorunluluktur. İlkelerde katı, pratikte esnek olma şiarıyla tarihsel mücadelelerin toplamı olan HDP fikriyatında ısrar ederken, toplumsal bağları güçlendirecek yeni mekanizmaların inşasında yaratıcı ve esnek olacağız.

Seçim dönemi boyunca bir yandan halkın sahadaki reaksiyonlarının doğru okunmadığı, diğer yandan ise özden ve esas kaynaklarımızdan uzaklaşıldığına dair eleştirilerin bir süredir devam ettiği görüldü. Bu eleştirilere karşı siyaset yapma biçimimizi nasıl değiştirebileceğimizi, hangi kurumsal mekanizmaları inşa etmemiz gerektiğini ve bunu yaparken nasıl bir örgütlenme modeline ihtiyacımız olduğunu değerlendirdik.

Temsili ve orta sınıf siyaset biçimine sıkışmak yerine siyasetin toplumsallaşmasını merkeze alacağız. Önümüzdeki mücadele döneminde toplumsal dinamikleri açığa çıkarmaya daha fazla yoğunlaşacağız.

Parti-halk ve merkez-yerel gibi hiyerarşik ikiliklerle bürokratikleşmiş yapılara, anlayışlara ve yaşamın her alanındaki toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizliklere karşı devrimci kolektif mücadeleyi ve anlayışı esas alacağız. Bu gidişattan rahatsızlık duyan ve değişimi kaçınılmaz gören her örgütlü yapı, çevre ve kişi ile bu temelde birlikteliklerde ısrar etmek direniş ve yeniden inşa hattımızın önceliği olacaktır.

Parti yapımızda kadın özgürlük mücadelesine yönelik engelleme ve ideolojik aşınmalara karşı sokaktan Meclis’e kadar her alanda eril anlayışa karşı örgütlenerek kararlı bir biçimde mücadeleyi sürdüreceğiz.

Siyaset yapma biçimimizi yeniden yapılandırma tartışmaları yürütürken siyaseti siyasetsizleştirmenin adı olarak popülizmi de ele aldık. Siyasetin yeterli düzeyde üretilememesi ile popülizmin büyümesi arasındaki ilişkiyi ortaya koyduk. Popülist eksenli siyaset tarzının yıpratıcılığına karşı yeni dönemde kolektif ve toplumsallaşan siyaset aklını yine birlikte üretmenin yollarını inşa edeceğiz.

Siyasetimizin ittifaklar ve bileşenler konusunda istenilen amaca ulaşamamış olması durumunu, derinlikli bir tartışmanın konusu olarak ele aldık ve almaya devam edeceğiz. Bu önemli tartışmayı siyasetimizin büyüme stratejisinde yeni yol ve yöntemler bulma gerekliliği merkezinde değerlendirdik. Büyüme ve genişleme siyasetinin salt siyasi partiler, örgütler ve bireylerle yapılacak dönemsel ittifaklarla mümkün olmadığı bilinciyle bu soruna çözüm üretmenin yollarını bulmanın önemi üzerinde durduk.

Üçüncü Yol’u demokratik ittifaklar ve halkın katılımı ekseninde örmenin temsil siyasetine dair isabetli eleştirilere çözüm perspektifi sunacağı inancındayız. Demokratik ittifaklar zeminiyle toplumsallaşmış siyaset, hem seçilmiş olmayı temel hedef olmaktan kurtarabilecek hem de siyasetin toplumsallaşmasının önünü açabilecektir.

“Barış ve Demokrasi Mücadelesini büyüteceğiz”

Önümüzdeki süreçte AKP-MHP bloku Kürt sorunundaki mevcut politikalarında ısrarcı olacaktır. Bizler de buna karşı “Barış ve Demokrasi Mücadelesini” büyütmekte ısrar edeceğiz. Açıktır ki yeni dönemde devlet aklı ikili bir strateji devreye koyacaktır. Bir yandan mevcut genel politikalarında ısrar ederken, bir yandan da kimi oluşumlar üzerinden siyasal gücümüzü bölgede kırmak isteyecektir.

Devlet aklı yaptığı bu siyasal-sosyolojik yatırımla, iktidarın açıkça ifade ettiği gibi Kürt halkını farklı yöntemlerle teslim alma siyasetini hedeflemektedir. İktidarın bu siyasal yönelimi, tekçi ve inkârcı devlet politikasının süreklilik içinde ve biçim değiştirerek devam etmesi anlamına gelmektedir. Bu yönelime karşı yeni dönemde önemli politik sorumluluklarımızdan biri Sayın Öcalan’a uygulanan tecridi kırma mücadelesini sürdürmek olacaktır. Tüm tutsak yoldaşlarımızın özgürlüklerine kavuşması için mücadele etmeye, Kürt halkının ve tüm halkların mücadele tarihini sahiplenmeye ve bu tarihi güçlendirmeye yeni bir ideolojik-politik hattı da birlikte inşa ederek devam edeceğiz.

Demokratik Cumhuriyet’i inşa etmeye olan inancımız ve irademiz, parlamento seçimleriyle sınırlı tutulamayacak kadar güçlü ve hayatidir. Demokratik Cumhuriyet’in örgütlenmesini yaşamın her alanında anbean hayata geçirmek yeni dönemin önemli politik sorumluluklarından biridir. Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında Demokratik Cumhuriyet talebimizi daha güçlü bir şekilde inşa edecek yolları halklar örecek, biz öreceğiz.

Fikriyatımızı en güçlü şekilde hayata geçirecek ve bizi sistemin iki hegemonik fay hattının dışına taşıyacak ideolojik-politik duruş Üçüncü Yol’dur. Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki tutumumuzdan dolayı aşınmaların meydana geldiği ortadadır. Üçüncü Yol siyasetinden uzaklaşma ve iki kutba da payanda olmama ilkesinden kısmi kopuşun yarattığı ideolojik aşınmaları birlikte onaracağız. Üçüncü Yol siyasetini toplumsallaştırmanın çaresini yine toplumsal çaba ile bulacağımıza olan inancımız tamdır.

Üçüncü Yol stratejimizin önemli hedeflerinden biri demokratik ittifakları genişletmektir. Bugüne kadar ittifak siyasetimizin seçimle sınırlı tutulması bizler açısından bir özeleştiri konusudur. Buna karşılık, toplumun tüm dinamikleriyle ittifaklar kurmak partimizin temel hedefi olmaya devam edecektir.

Bu siyasal-toplumsal yaklaşıma kaynaklık eden ise doğrudan mücadele ve özgürleşme fikriyatımızdır. Bilinmelidir ki seçim başarısızlıkları, eksiklikleri ve hataları siyasal fikriyatımıza gölge düşüremez; bilakis fikriyatımızı daha güçlü şekilde ve özeleştiri ile sahiplenmemizi ve eylememizi zorunlu kılar. Yeni dönemde, ittifak siyasetimizin toplumsal zeminde devam etmesini birlikte inşa etmenin yollarını yine birlikte arayacağız. Bu buluşmaların, parti ve halk arasındaki mesafeyi ortadan kaldırmamıza katkı sunacağına ve inşa sürecimizi güçlendireceğine inanıyoruz. İçe gömülme riskine karşı mücadeleyi büyüterek yeniden yapılanmayı esas alacağız!

Seçim sonrası bir yandan partimizin tüm alanlarında ciddi bir özeleştiri ve yeniden yapılanma tartışmalarını yürütmeye devam ederken, bir yandan da Türkiye, Kürdistan, Ortadoğu ve küresel siyasetteki reel gelişmelere karşı mücadele hattımızı örmeyi sürdürüyoruz. Hemen her gün halkların kazanımlarına karşı iktidar tarafından yeni saldırılarda bulunuluyor.

Tek tek kişileri aşan mücadele tarihimiz ve birikimimiz, partimizin emektarı olan herkesi bir arada ve barışın, özgürlüğün, emeğin, kadın özgürlüğünün ve demokrasinin mücadele safında tutma gücüne sahiptir. Bu hakikatle; yürütülen algı operasyonlarının kaynağını ve adresini bildiğimizi ve bu yönlendirmelere karşı dimdik ayakta olduğumuzu, partimizin kişilerin değil kadınların, gençliğin, işçilerin, işsizlerin, ezilenlerin ezcümle tüm halkların partisi olduğunu bir kez daha vurguluyoruz.”

Paylaşın

Mithat Sancar: Umut Ve Mücadele Bir Sürekli Devrimdir

Seçim sonuçlarına ilişkin değerlendirme yapan HDP Eş Genel Başkanı Sancar, “Yenilenmeye ihtiyacımız var. Bu ülkeyi yenilemek istiyorsak önce biz yenileneceğiz. Örgütsel, siyasal ve toplumsal alanda yenilenme sürecini bu ülkeyi özgürlüğe ve demokrasiye taşımak için yapacağız” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Biliyoruz ki bunu yapabiliriz. Bunu yapacak birikimimiz var. Geride bıraktığımız 15 günlük süre içinde yaptığımız bütün tartışmalar bize büyük bir ilham olmuştur. Bu konuda inancımız pekişmiştir. Örgütümüz eksiklik ve sıkıntılara rağmen inanç ve irade konusunda sağlamdır.”

Sancar, açıklamasının devamında, “Üçüncü Yol bizim siyasi hattımız ve çizgimizdir; aynı zamanda siyaset yapma tarzımızın adıdır. Sistem içi alışkanlıkların bizleri yozlaştırmasına izin vermeyeceğiz. Hatta bunun da ötesinde şimdi yaptığımız gibi sistem içi yozlaştırma mekanizmalarının demokrasi güçlerine bulaşmasını engelleyecek bir örnek sergileyeceğiz.

Bu görev hepimizindir. Tekrar söylüyorum, umut ve mücadele bir sürekli devrimdir. Siyasi rehavet umudun ve mücadelenin düşmanıdır. Buradayız, konuşuyoruz, eleştireceğiz, özeleştiri vereceğiz, sorumlulukların gereğini eksiksiz yerine getireceğiz ve yolumuza devam edeceğiz. Yolumuz açık olsun” ifadelerini kullandı.

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) il eş sözcüleri ile Halkların Demokratik Partisi (HDP) il eşbaşkanları, Yeşil Sol Parti Genel Merkezi’nde bir araya geldi. HDP Eş Genel Başkanı Prof. Dr. Mithat Sancar, toplantının açılış konuşmasını yaptı ve şöyle seslendi:

“Toplantı ve açıklamalarımızda, seçimlerden beklediğimiz sonuçları alamadığımızı açık yüreklilikle ortaya koyduk. Hedeflerimiz vardı, bu hedeflerimize ulaşamadık. Bu açıdan sorgulanması gereken pek çok mesele var. Bu süreci bütün boyutlarıyla ele almak daha sağlıklı bir değerlendirme için gereklidir. Öncelikle adaletsiz, eşitsiz ve baskıcı bir ortamda seçimlere girildiğini kimse aklından çıkarmasın. Sanki normal bir seçim süreci geçirilmiş gibi bir değerlendirme de bizleri doğru sonuçlara götüremez.

İktidar bütün imkanları kullandı. AKP-MHP ittifakı devlet imkanlarını seferber etti, her türlü engeli önümüze çıkardı. Kara propagandayı ve medya gücünü sonuna kadar kullandılar. Gözaltı operasyonlarına devam ettiler, sahada çalışan arkadaşlarımızı engellemek için her yolu denediler. Bunlar, rejimin zaten yapacağını beklememiz gereken operasyonlarıydı. Seçim sonuçlarının bunlardan etkilendiğini hatırımızda tutmamızda fayda var. Ama hedeflerimize ulaşmamamız sadece bunlara bağlanamaz. Sadece dış faktörlere yaslanarak bu süreci açıklamaya çalışırsak, önümüzdeki dönemin görevlerini yerine getirme konusundaki eksikliklerimiz derinleşebilir.

Adaletsizlikler, haksızlıklar, baskılar devam ediyor. Seçimden sonra döviz kurundaki yükseliş sonucu yoksulluk daha da artmıştır. Bugün milyonlar bir hafta öncesine göre daha yoksuldur. Talan ve sömürü üzerine kurulan sistem, acı reçete başlığı altında halkı ezmeye devam edeceğini göstermektedir.

Kayyım rejimi de aynı şekilde seçimden sonra devam edecek. Bunun işaretleri de Patnos Belediye Eşbaşkanlarımızın gözaltına alınmasıyla ortaya konulmuştur. Yüksekova’da 5 yaşındaki Erdem Aşkan’ın bir astsubayın kullandığı aracın çarpması sonucu ölmesinin ardından bu güvenlik görevlisinin serbest bırakılması tanıdığımız bir manzaradır. Kürt şehirlerinde çocukların zırhlı araçlarla ezilerek öldürülmeye devam etmesi cezasızlık politikasının ve Kürt politikasında güvenlikçi anlayışın bütün boyutlarıyla devam edeceğinin göstergesidir.

AİHM kararlarının uygulanması konusunda Avrupa Konseyinden gelen uyarılar kulak ardı edilmeye devam ediyor. Haksız ve hukuksuzca cezaevinde rehin tutulan arkadaşlarımız, aynı hukuksuz yöntemlerle içeride tutulmaya devam edilmek isteniyor. Bütün bunlar bize mücadeleyi büyütme mecburiyetinin ne kadar büyük ve acil olduğunu gösteriyor. Mücadele daha örgütlü ve kararlı devam etmek zorunda.

Seçim sonuçlarının ortaya koyduğu başka bir tablo da toplumun en az yarısının, ki bize göre daha fazlasının, demokratik dönüşüm taleplerinin canlı ve güçlü olduğudur. Bu demokratik dönüşüm ve adalet talebini omuzlama göreviyle karşı karşıyayız. Bunun öncülüğünü üstlenme rolü ile karşı karşıyayız. Emek sömürüsü ve yoksulluğun son bulması için bu mücadeleye öncülük yapma mecburiyetimiz vardır.

“Toplumsal dönüşüm halkın içinde yürümemize bağlıdır”

Tartışma canlandırır, eleştiri-özeleştiri güçlendirir. Bizler bunları bu süreçte yapmak için elimizden gelen gayreti sarf ediyoruz. Bu süreci halk buluşmaları ile devam ettireceğiz.

Çünkü siyasetin canlı kalabilmesi, demokratik siyasetin önümüzdeki dönemde toplumsal dönüşüm için öncü rol oynayabilmesi kendimizi yenilememize, halk ile birlikte halkın içinde yürümemize bağlıdır. Halkı dinleyerek, halkın gücünü dönüşüm kaynağı haline getirerek ancak bu görevlerin üstesinden gelebiliriz.

Topluma bir mağlubiyet, bir yılgınlık duygusu yerleştirilmek isteniyor. İktidar, dönüşüm isteyen güçleri bozguna uğratmış gibi bir algı yayılıyor. Bu tehlikeli bir tuzak, bunun herkes farkına varmalı.

Bu algının bertaraf edilmesi için en geniş demokratik mücadele ortaklığını kurma çabalarını büyütmek lazım. Demokrasi ve adalet isteyen güçlerle buluşarak bu tuzakları ortadan kaldırabilir, geleceğe birlikte yürüyebiliriz.

Yenilenmeye ihtiyacımız var. Bu ülkeyi yenilemek istiyorsak önce biz yenileneceğiz. Örgütsel, siyasal ve toplumsal alanda yenilenme sürecini bu ülkeyi özgürlüğe ve demokrasiye taşımak için yapacağız. Biliyoruz ki bunu yapabiliriz. Bunu yapacak birikimimiz var. Geride bıraktığımız 15 günlük süre içinde yaptığımız bütün tartışmalar bize büyük bir ilham olmuştur. Bu konuda inancımız pekişmiştir. Örgütümüz eksiklik ve sıkıntılara rağmen inanç ve irade konusunda sağlamdır.

Üçüncü Yol bizim siyasi hattımız ve çizgimizdir; aynı zamanda siyaset yapma tarzımızın adıdır. Sistem içi alışkanlıkların bizleri yozlaştırmasına izin vermeyeceğiz. Hatta bunun da ötesinde şimdi yaptığımız gibi sistem içi yozlaştırma mekanizmalarının demokrasi güçlerine bulaşmasını engelleyecek bir örnek sergileyeceğiz.

Bu görev hepimizindir. Tekrar söylüyorum, umut ve mücadele bir sürekli devrimdir. Siyasi rehavet umudun ve mücadelenin düşmanıdır. Buradayız, konuşuyoruz, eleştireceğiz, özeleştiri vereceğiz, sorumlulukların gereğini eksiksiz yerine getireceğiz ve yolumuza devam edeceğiz. Yolumuz açık olsun.”

Paylaşın

YSP Eş Sözcüsü Akın: Sarayı Kurtarmak İçin Yürütülen Politikalar İflas Etti

HDP ve Yeşil Sol Parti’nin Parti Meclisleri toplantısında konuşan Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü İbrahim Akın, “Şu bir haftalık durum değerlendirildiğinde bile Saray rejiminin, bu tek adam rejiminin yarattığı tahribatlar her şeyiyle açık açık ortaya dökülmeye başladı. Bakanlar Kurulu açıklandı ve arkasından Türkiye’deki mevcut ekonominin iflas ettiği açığa çıktı” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Türkiye tarihinde görülmemiş şekilde kurda rekor düzeyde bir yükseliş yaşandı. Bunların faturasını halka tahvil etmeye çalışan Saray rejimine sesleniyoruz; bunu asla kabul etmeyeceğiz. Kendinizi kurtarmak için, saraylarınızı kurtarmak için yürüttüğünüz talan politikası iflas etti. Bu iflasın faturasını emekçilere, halka ödetmelerini kabul etmeyeceğiz. Türkiye’nin özgürlüğü, eşitliği ve adaleti için mücadeleyi daha güçlü şekilde nasıl yürüteceğimizi bugünkü tartışmalarla ortaya koyacağımız politik hatla belirleyecek ve muhalefetin ve toplumun sözcülüğünü sürdüreceğiz.”

Akın, konuşmasının devamında, “Seçim sonrası tartışmalarımızı diğer partilerden farklı olarak, şeffaf bir şekilde ortaya koyacağımızı ve bütün kurullarımızda kolektif bir şekilde ortaya koyacağımızı açıklamıştık. Eş Genel Başkanlarımızla beraber ilk günden itibaren yürüttüğümüz tartışmalarla ortaya koyduğumuz tutumumuz ile açıkça Türkiye halkına ve halklarımıza seslenmiş olduk.

Sandıktan uzaklaşmaları için her şey yapılmasına rağmen özellikle Kürdistan coğrafyasındaki halklarımızı, Kürt halkını onurlu direnişleri ve partimize gösterdikleri ilgi için selamlamak istiyorum. Bütün baskılara rağmen, seçim dönemindeki her türlü saldırıya rağmen Saray’a kaybettirme kararımıza gösterdikleri tutumdan dolayı da halkımızın önünde saygıyla eğiliyoruz” ifadelerini kullandı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Yeşil Sol Parti’nin Parti Meclisleri, seçim sonuçlarını, yenileme ve dönüşüm sürecini değerlendirmek ve politik mücadele hattını belirlemek üzere Ankara Dünya Ticaret Merkezinde toplandı.

Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü İbrahim Akın, toplantının açılışında konuştu. Akın, şunları söyledi:

Hepinizi sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. Türkiye halkları olarak iki aşamalı seçimi birlikte yaşadık. Hepinize teşekkür etmek ve bütün halkımızı buradan bir kez daha selamlamak hepimizin görevidir. Hoş geldiniz. Sevgili arkadaşlar biraz önce söylediğim gibi Türkiye tarihinin en önemli seçimlerini geride bıraktık. Hem seçimin sonuçları hem de bizim açımızdan olan boyutları üzerine yoğun bir tartışma süreci içerisine girdik, bu süreci birlikte götürüyoruz. Bir şeyin altını çizmek isterim; Türkiye tarihinde görülmemiş anti demokratik, adaletsiz, hukuksuz, kuralsız bir seçim süreci ile karşı karşıya kaldık.

Devletin bütün olanakları partimize karşı harekete geçirildi. Partimiz ve bileşenlerimiz ağır bir saldırı altındaydı. Biz bunların her türlü saldırganlığına karşı tedbirlerimizi almaya çalıştık. Ama sonuç itibariyle, ortaya koyduğumuz siyasal hedeflerimiz bakımından eksiklerimizle ve zaaflarımızla da yüzleşmemiz gerekir. Saray rejimini değiştirmek için elimizden geleni yapmamıza rağmen bir bütün olarak muhalefetin başarısızlığı ve kendi hanemize düşen başarısızlığı kabul ediyoruz.

Aynı zamanda iddia ettiğimiz başka bir şey vardı. Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılı nedeniyle daha demokratik bir hayatın inşa edilmesi, Demokratik Cumhuriyetin ortaya çıkarılması hedefimiz vardı. Güçlü bir şekilde parlamentoda yer almak istemiştik. Bu konuda kısmen başarılı olmamıza rağmen bir başarısızlık ortaya çıktı. Ama bütün bunlara rağmen şunları ifade etmek isteriz. Bunların altında kalacak bir durum da söz konusu değildir. Halkımıza şunu söylemek isterim; Türkiye’deki bu kadar eşitsiz ve adaletsiz seçim koşullarına rağmen değişim isteyen, iddiasını ortaya koyan iki kişiden birinin itiraz ettiği bir seçim gerçekleşti. Halkımızın yüzde 50’si -sandıklara gitmeyenlerle birlikte daha fazlası- bu rejimi değiştirmek için kararlı bir şekilde mücadele sahasında bulundu ve bulunmaya devam ediyor.

“Sarayı kurtarmak için yürütülen politikalar iflas etti, bunun halka fatura edilmesine izin vermeyeceğiz”

Şu bir haftalık durum değerlendirildiğinde bile Saray rejiminin, bu tek adam rejiminin yarattığı tahribatlar her şeyiyle açık açık ortaya dökülmeye başladı. Bakanlar Kurulu açıklandı ve arkasından Türkiye’deki mevcut ekonominin iflas ettiği açığa çıktı. Türkiye tarihinde görülmemiş şekilde kurda rekor düzeyde bir yükseliş yaşandı. Bunların faturasını halka tahvil etmeye çalışan Saray rejimine sesleniyoruz; bunu asla kabul etmeyeceğiz. Kendinizi kurtarmak için, saraylarınızı kurtarmak için yürüttüğünüz talan politikası iflas etti. Bu iflasın faturasını emekçilere, halka ödetmelerini kabul etmeyeceğiz. Türkiye’nin özgürlüğü, eşitliği ve adaleti için mücadeleyi daha güçlü şekilde nasıl yürüteceğimizi bugünkü tartışmalarla ortaya koyacağımız politik hatla belirleyecek ve muhalefetin ve toplumun sözcülüğünü sürdüreceğiz.

Seçim sonrası tartışmalarımızı diğer partilerden farklı olarak, şeffaf bir şekilde ortaya koyacağımızı ve bütün kurullarımızda kolektif bir şekilde ortaya koyacağımızı açıklamıştık. Eş Genel Başkanlarımızla beraber ilk günden itibaren yürüttüğümüz tartışmalarla ortaya koyduğumuz tutumumuz ile açıkça Türkiye halkına ve halklarımıza seslenmiş olduk. Sandıktan uzaklaşmaları için her şey yapılmasına rağmen özellikle Kürdistan coğrafyasındaki halklarımızı, Kürt halkını onurlu direnişleri ve partimize gösterdikleri ilgi için selamlamak istiyorum. Bütün baskılara rağmen, seçim dönemindeki her türlü saldırıya rağmen Saray’a kaybettirme kararımıza gösterdikleri tutumdan dolayı da halkımızın önünde saygıyla eğiliyoruz.

Bir başka konu da kendi sürecimizi, kaderimizi belirleme konusunda yürüteceğimiz tartışmaları sürdüreceğiz. Biz bütün halkımızla ve dışarıda ve cezaevlerinde bulunan arkadaşlarımızla birlikte bu tartışmaları kolektif olarak yürütmeye kararlıyız. Hiçbir şeyin gizli kalmasını, üstünün örtülmesini istemiyoruz. Bu konuda açık bir tartışmanın yürütülmesinden yanayız ama altını çizerek şunu ifade etmek isterim; bizim altımızı oymak için, bizi birbirimize düşürmek için yürütülen tartışmalara da pirim vermeyeceğiz. Kolektif tartışma yürütmek, ortak akılla hareket etmek ve kurumsal yapımız konusunda bizi destekleyen desteklemeyen herkesin görüşünü almak konusunda hiçbir sorunumuz yok.

Ama bu tartışmaların bizi yıpratacak, muhalefetin sözcüsü olma iddiamızı bertaraf etmeye çalışacak bir yöne evrilmesine de izin vermeyeceğiz. Hem Kürt halkını birbirine düşürmeye çalışanlara hem Türkiye muhalefetinin sözünü söylememizi engellemeye ve terörize etmeye çalışanlara karşı daha güçlü ve iddialı duracağımızı ifade etmek isterim. Kongremiz öncesi en büyük kurulumuz olan Parti Meclisimizin de bu tartışmaları kolektif olarak yürütüp toplumla buluşturmasını sağlayacağız. Önümüzdeki sürecin yeniden inşası konusunda, güçlenerek iktidara yürümek için yürüteceğimiz çalışmalar konusunda şimdiden toplantımızın iyiliklere, güzelliklere ve barışa vesile olmasını diliyorum. İyi ki varsınız. Tekrar hoş geldiniz. “

Paylaşın

YSP Eş Sözcüsü Uçar: Saldırılar Karşısında Geri Adım Atmadık

Yeşil Sol Parti (YSP) Eş Sözcüsü ve İstanbul Milletvekili Çiğdem Kılıçgün Uçar, seçim sonuçları itibariyle 29 kadın milletvekiliyle eşit temsiliyeti ve en güçlü kadın temsiliyetini sağladıklarını belirtti.

Yeni dönemde hem parlamentoyu hem de sokakları ‘en güçlü biçimde’ koruyacaklarını vurgulayan Uçar, “AKP seçimlere giderken kadınların bütün kazanımlarını hedef almaktan vazgeçmedi. Kadın mücadelesinin çok uzun bir yolculuğu var.

Geldiğimiz aşamada varlığımızın bile tartışıldığı bir parlamento karşımıza çıkmış durumda. Bizler AKP-MHP iktidarının, erkek devlet şiddetinin bütün saldırıları karşısında geri adım atmadık, mücadelemiz devam edecek” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Yeşil Sol Parti’nin (YSP) kadın meclisleri, seçim sonuçlarını değerlendirmek ve önümüzdeki dönem politik mücadele hattını belirlemek üzere HDP Genel Merkezi’nde toplandı.

Toplantı, 5 Haziran 2015’teki Diyarbakır saldırısında hayatını kaybedenlerin anılmasıyla başladı. Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü ve İstanbul Milletvekili Çiğdem Kılıçgün Uçar toplantının açılış konuşmasını yaptı.

“Kadın mücadelesini büyütmeye devam edeceğiz”

İki kritik seçimi geride bıraktıklarını belirten Uçar, Kürt ve Türkiye kadın hareketinin yürüttüğü mücadelenin seçim sürecinde kendilerine ‘rehber’ olduğunu kaydetti. Uçar sözlerini şöyle sürdürdü:

“Beyannamemizde, söylemlerimizde, mücadelemizde kadın mücadelesini büyütmeyi hedefledik ve bundan sonraki çalışmalarımızda da böyle devam edecek.

Seçimlere giderken AKP-MHP iktidarına, tek adam rejimine karşı mücadelemizi en çok da kadın politikaları açısından ele aldık.

Kadın düşmanı politikalar ve buna yeni dönemde eklenen kadın düşmanı ittifaklarla birlikte yeni bir hat çizmeye çalıştıklarının farkındayız. Ama biraz önce de ifade ettiğimiz üzere dün olduğu gibi bugün de kadın mücadelesinin kazanımlarını sahiplenmeye devam edeceğiz.”

YSP Eş Sözcüsü Uçar, seçim sonuçları itibariyle 29 kadın milletvekiliyle eşit temsiliyeti ve en güçlü kadın temsiliyetini sağladıklarını belirtti.

Yeni dönemde hem parlamentoyu hem de sokakları ‘en güçlü biçimde’ koruyacaklarını vurgulayan Uçar, “AKP seçimlere giderken kadınların bütün kazanımlarını hedef almaktan vazgeçmedi. Kadın mücadelesinin çok uzun bir yolculuğu var. Geldiğimiz aşamada varlığımızın bile tartışıldığı bir parlamento karşımıza çıkmış durumda. Bizler AKP-MHP iktidarının, erkek devlet şiddetinin bütün saldırıları karşısında geri adım atmadık, mücadelemiz devam edecek” dedi.

Ortaya çıkan parlamento bizlere çok güçlü bir mücadele yürütmemiz gerektiğini gösterdi” diyen Uçar, sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Biz bu güçle seçim sonuçlarını ele alırken bir başarısızlık demiyoruz, çünkü kadın mücadelesinin başarısı seçimlerle ölçülebilecek bir başarı değildir. Dün neredeysek bugün de oradayız ve bunun güçlenmesi büyütülmesi gerektiğinin farkındayız.

Ben yeniden bu mücadeleye emek veren bütün kadın arkadaşlarıma, her birimizin emeğimize sağlık olsun diyorum. Birlikte kazanacağız; sokaklar da bizim, mücadele de bizim.”

Paylaşın

HDP’de Değişim Tartışmaları Hız Kazandı

Yeşil Sol Parti kongre sürecini erkene çekerek yaz aylarında kongreye gitmeyi planlıyor. Kongreye gidilmeden önce partinin il örgütleriyle derinlemesine görüşmeler, illerde konferanslar, toplantılar yapılacak ve yapısal sorunlara birlikte çözüm aranacak. Tüm bu süreçler sonucunda alınan öneriler doğrultusunda yeniden yapılanmaya gidilecek.

Bu yeniden yapılanma hem politik düzeyde olacak hem de yapısal değişiklikler içerecek. HDP’nin bileşen yapısı dahil tüm süreçlerin gözden geçirileceği bu dönemin sonunda Yeşil Sol Parti’nin kongresi gerçekleşecek. 1 Ekim’den önce gerçekleşmesi beklenen kongrede HDP’nin eş genel başkanları dahil tüm yönetim kadrolarında ciddi değişim olması bekleniyor.

Duvar’dan Ceren Bayar’ın haberine göre, geride bırakılan seçim sürecinde Selahattin Demirtaş’la sürekli iletişim halinde olunduğunu anlatan HDP’liler, avukatlar aracılığıyla her gün mesajlaşıldığını, seçime dair atılan neredeyse tüm adımların birlikte planlandığını, Demirtaş’ın her önerisinin değerlendirildiğini kaydetti.

Seçimden sonra yapılan toplantılarda, görüşmelerde MYK üyelerinin bir kısmının istifaya hazır olduklarını söylediğini de kaydeden HDP yöneticileri, “ortada bir başarısızlık varken sorumluluktan kaçmak doğru olmaz” görüşünün ağır bastığını ve özeleştiri süreci ile birlikte yeni dönemin hızlıca planlanmaya başlandığını aktardı.

Edinilen bilgilere göre kapatma davasının sonucunun ne olacağına bakılmaksızın ve davanın bitmesini beklemeden Meclis’te Yeşil Sol Parti grubu kurulacak. Eş genel başkanların da aralarında bulunduğu birkaç isim sembolik olarak HDP’de kalacak ancak diğer tüm milletvekili ve yöneticiler Yeşil Sol Parti’de siyaset yürütecek.

Yeşil Sol Parti’de isim değişikliğini de tartışan HDP yönetiminin, seçmenin daha kolay sahipleneceği, Kürt siyasetinin geçmiş partilerinin isimlerini hatırlatan bir isimle yola devam etmeyi de gündeme aldığı da ifade ediliyor.

Yeşil Sol Parti kongre sürecini de erkene çekerek yaz aylarında kongreye gitmeyi de planlıyor. Kongreye gidilmeden önce partinin il örgütleriyle derinlemesine görüşmeler, illerde konferanslar, toplantılar yapılacak ve yapısal sorunlara birlikte çözüm aranacak. Tüm bu süreçler sonucunda alınan öneriler doğrultusunda yeniden yapılanmaya gidilecek.

Bu yeniden yapılanma hem politik düzeyde olacak hem de yapısal değişiklikler içerecek. HDP’nin bileşen yapısı dahil tüm süreçlerin gözden geçirileceği bu dönemin sonunda Yeşil Sol Parti’nin kongresi gerçekleşecek. 1 Ekim’den önce gerçekleşmesi beklenen kongrede HDP’nin eş genel başkanları dahil tüm yönetim kadrolarında ciddi değişim olması bekleniyor.

Paylaşın

Demirtaş’tan HDP’ye Seçim Eleştirileri: Yöre Derneğinin…

14 Mayıs seçimine Yeşil Sol Parti listesinden giren HDP’nin aldığı sonucunu değerlendiren Selahattin Demirtaş, “63 milyon seçmenin olduğu bir ülkede ‘Milletvekilliği seçiminde yüzde 15’i aşacağız, Cumhurbaşkanlığı seçiminde de muhalefet adayının yüzde 50’yi geçmesini sağlayacağız’ diyorsanız seçime bir ay kala başlattığınız ve profesyonellikten uzak, bir yöre derneğinin seçim çalışması gibi amatörce bir yaklaşımla başarılı olamazsınız” dedi.

Büyük bir yenilenme hamlesinin gerekli olduğunu belirten Demirtaş, Slogancılıkla kimse daha fazla ilerleyemez. Kapitalist moderniteye bu kadar maruz kalmış bir halka demokratik moderniteyi anlatamaz ve kurumlarıyla birlikte alternatif, güzel, onurlu yaşamı sunamazsanız toplumsal çöküş kaçınılmaz olur.

Sonuçta her şeye rağmen halen çok büyük emek, fedakarlık ve bedelle yürüyen zorlu bir mücadele var. Bu mücadeleye zarar verecek yaklaşımlardan uzak durup büyük bir yenilenme hamlesiyle sürece cevap verileceğine inanıyorum” ifadelerini kullandı.

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 14 Mayıs seçimine Yeşil Sol Parti listesinden giren HDP’nin aldığı sonucu Artıgerçek’e değerlendirdi.

Demirtaş’ın “HDP açısından TBMM seçimi: Neden böyle oldu?” başlığıyla yayınlanan yazısından öne çıkanlar şöyle:

“Devleti ele geçirmiş olan bir grup, devletin tüm olanaklarını sınırsız şekilde kullandı, hiçbir ahlaki değer gözetmeden büyük bir karalama kampanyası yürüttü, sandık oyunları yaptı. Ne var ki partimizin milletvekili seçimlerinde yeterince başarılı olamamasını sadece bunlara bağlamak kolaycılık olur.

Kürt siyasi hareketi için seçimler bir varlık ya da yokluk meselesi değildir elbette. Bununla birlikte, geride bıraktığımız seçimler her bakımdan çok önemli olmasına rağmen Kürt siyasi hareketi bunu çok geç fark etti veya çok geç bilince çıkardı. Bunu yaptığında da iş büyük oranda işten geçmişti. Partimiz, oylama gününe bir ay kala seçim çalışmasına yüklendi, o da yarım yamalak ve dağınık bir çalışma şeklinde olabildi ancak. AKP-MHP iktidarı ise 2014 yılından yani çöktürme planının hayata geçirilmeye başlandığı günden bu yana uygulanan stratejinin parçası olarak özellikle son beş yıldır bir tür mühendislik yapıyor.

“Yöre derneğinin seçim çalışması gibi…”

Genel durum böyleyken eğer 63 milyon seçmenin olduğu bir ülkede ‘Milletvekilliği seçiminde yüzde 15’i aşacağız, Cumhurbaşkanlığı seçiminde de muhalefet adayının yüzde 50’yi geçmesini sağlayacağız’ diyorsanız seçime bir ay kala başlattığınız ve profesyonellikten uzak, bir yöre derneğinin seçim çalışması gibi amatörce bir yaklaşımla başarılı olamazsınız.

Bu vesileyle bazı konulara açıklık getirmekte yarar görüyorum. Son beş yıldır HDP Genel Merkezi’ne yazdığım mektuplarla, gönderdiğim mesajlarla ve makalelerimle bu gerçeği anlatmaya çalışıyorum fakat her seferinde, sesim yankılanıp bana geri dönüyor.

Yaşanan birçok şey var ve bunları halka yansıtmayı doğru bulmadığım için kurumları işletmeye gayret ediyorum. Ne yazık ki çoğu zaman da kurumlar işlemiyor.

Bize önyargıyla bakan tüm toplumsal kesimlere ulaşabilmek için cezaevinden olağanüstü çaba sarf ettim. Yaklaşık beş bin kişiye mektup ve kart yazdım, binlerce tweet, yüzlerce makale ve röportaj ile HDP’ye kendi imkanlarımla alan açmaya çalıştım. Çünkü çok büyük bir boşluk vardı ve kimse de bu boşluğu doldurmayı denemiyor ya da denese bile başaramıyordu.

Ancak bizim mahalleden bazı arkadaşlar bu çabaları anlamaya çalışmak yerine ‘kendini öne çıkarıyor’ düşüncesiyle linç etmekle uğraştılar. Oysa varsa eksiklikler, yetmezlikler ancak eleştiriyle, öneriyle giderilebilir, vefasızca saldırmakla değil…

Demokratik Kürt siyasi hareketi, genel Türkiye toplumunda yaşanan sosyolojik kırılmaları iyi analiz edemediği gibi, Kürt halkındaki değişim ve kırılmaları da doğru okumaktan uzak bir pratik sergiliyor.

Bizim artık toplumun mikro düzeydeki sorunlarından makro düzeydeki sorunlarına kadar her başlığı ana gündem yapıp örgütlenme ve çözüm politikaları üretmemiz gerekiyor.

“Büyük bir yenilenme hamlesi”

Slogancılıkla kimse daha fazla ilerleyemez. Kapitalist moderniteye bu kadar maruz kalmış bir halka demokratik moderniteyi anlatamaz ve kurumlarıyla birlikte alternatif, güzel, onurlu yaşamı sunamazsanız toplumsal çöküş kaçınılmaz olur.

Sonuçta her şeye rağmen halen çok büyük emek, fedakarlık ve bedelle yürüyen zorlu bir mücadele var. Bu mücadeleye zarar verecek yaklaşımlardan uzak durup büyük bir yenilenme hamlesiyle sürece cevap verileceğine inanıyorum.”

Paylaşın

HDP Ve YSP: Hedeflediğimiz Başarının Altındayız

HDK, DTK, HDP, YEŞİL SOL PARTİ, DBP, seçim sonuçlarına ilişkin yaptıkları ortak açıklamada, “Seçim sonuçları itibariyle hedeflediğimiz başarının altındayız ve bu durumu kabul ediyoruz” ifadelerine yer verdi.

Haber Merkezi / Ortak açıklamanın devamında, “Ancak Kürt halkının özgürlük ve Türkiye halklarının demokrasi mücadelesinin belirleyiciliğini sandık matematiği üzerinden zayıflattığını düşünenlere bir kez daha sesleniyoruz: Bizler hep siyasal olarak var olduk ve ezilenler için umut olduk.

Yeni mücadele döneminde de örgütsel, politik ve toplumsal olarak kader tayin edici rolümüz devam edecektir. Bu rolümüzü en çok da ‘devlet aklıyla’ hareket ettiğini ifade edenler biliyor. İnatla ve ısrarla; demokrasi mücadelesindeki rolümüzü daha fazla büyüteceğiz ve daha güçlü bir özgürlük çıkışının öncüsü olacağız” denildi.

Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Halkların Demokratik Partisi (HDP), Yeşil Sol Parti (YSP) ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Sözcüleri/ Eş Genel Başkanları bir araya gelerek seçim sonuçlarını ve önümüzdeki döneme dair yapılacak çalışmaları değerlendirdi.

Beş maddelik açıklama şöyle:

1. Kürt Siyasal Hareketine yönelik Çökertme Planı karşısında çetin ve sert bir mücadele dönemini hep birlikte yaşadık, yaşıyoruz. Kürt halkının özgürlük ısrarı karşısında devreye konulan süreklileşmiş darbe politikalarına en net yanıt 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinde Kürdistan’da verilmiştir.

Statüsüzlük ve rejimin inkar/imha politikaları karşısında özgürlük duruşunda ısrar eden Kürt halkının, başta seçim süreci olmak üzere ortaya koyduğu destansı direnişinin ve zulüm iktidarına karşı sandığa yansıttığı tavrının önünde saygıyla eğiliyor; önümüzdeki dönem bu kararlı duruşa doğru, etkili ve sonuç alıcı yoldaşlık yapacağımızın sözünü yineliyoruz.

2. Aynı şekilde her türden komploculuğu, hileyi, yalanı ve dezenformasyonu devreye sokan ve devletin bütün olanaklarını kullanan faşist iktidar karşısında Türkiye halklarının gösterdiği tutumu da selamlıyoruz. Toplumdaki iki kişiden birinin Saray rejimine rıza göstermediği gerçeği, bizler açısından yeni dönemde demokratik-devrimci toplumsal mücadeleyi büyütme gerekçesidir.

3. Seçim sonuçları itibariyle hedeflediğimiz başarının altındayız ve bu durumu kabul ediyoruz. Ancak Kürt halkının özgürlük ve Türkiye halklarının demokrasi mücadelesinin belirleyiciliğini sandık matematiği üzerinden zayıflattığını düşünenlere bir kez daha sesleniyoruz: Bizler hep siyasal olarak var olduk ve ezilenler için umut olduk.

Yeni mücadele döneminde de örgütsel, politik ve toplumsal olarak kader tayin edici rolümüz devam edecektir. Bu rolümüzü en çok da ‘devlet aklıyla’ hareket ettiğini ifade edenler biliyor. İnatla ve ısrarla; demokrasi mücadelesindeki rolümüzü daha fazla büyüteceğiz ve daha güçlü bir özgürlük çıkışının öncüsü olacağız.

“Moralsizliğe, yılgınlığa kapılmadan…”

4. Demokrasi ve özgürlük mücadelemizin büyük değerlerine; zindanlarda, sürgünde, mücadelenin her alanı ve aşamasında yer alan, bedel ödeyen, emek veren her arkadaşımıza, yoldaşımıza zafer sözümüzü tekrarlıyoruz.

5. Moralsizliğe, yılgınlığa asla kapılmadan ve herhangi bir algı operasyonuna prim vermeden önümüzdeki günlerde gerek bileşenlerimizle ve kurumsal yapılarımızla gerekse de halkımızla ortaya çıkan tabloyu etraflıca değerlendireceğiz. Gerekli sonuçları çıkararak emek, barış, demokrasi, özgürlük, doğa, gençlik ve kadın düşmanı bu rejime karşı bir adım dahi geri atmadan mücadelemizi daha da ileriye taşıyacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.”

Paylaşın

HDP Ve YSP’den İlk Açıklama: Demokratik Siyaseti Büyüteceğiz

Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarına ilişkin açıklama yapan Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü İbrahim Akın, “Türkiye siyasetinin öncelikli görevi, tıkandığı açık olan, toplumun kutuplaşmasına yol açan ve demokrasi zeminini ortadan kaldıran mevcut sistemi değiştirmektir. Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına girerken, sivil ve demokratik bir anayasayı hep birlikte bu anlayışla yapmamız elzemdir” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Bizler buradayız. Hem Meclis’te hem de hayatın bütün alanlarında değişim için demokratik mücadelenin öncülüğünü sürdüreceğiz, demokratik siyaseti büyüteceğiz. Bu yoldan dönmeyeceğiz, toplumu esas alarak birlikte mücadele edeceğiz, birlikte kazanacağız.”

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar ve Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Eş Sözcüleri Çiğdem Kılıçgün Uçar ve İbrahim Akın Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimlerine ilişkin basın toplantısı düzenledi. Açıklamada konuşan Akın, tek adam rejiminin baskıları karşısında eşit ve adil olmayan bir seçim süreciyle karşılaştıklarını ifade etti.

Erdoğan’ın seçim sürecinde devletin tüm imkanlarını kullandığına dikkat çeken Akın, “Aynı zamanda seçim dönemi boyunca Saray’ın propaganda aygıtı tarafından doğrudan fonlanan ve sosyal medyada trol orduları tarafından yürütülen manipülasyonlar; üretilen bilgi kirliliği ve montajlı videolar, seçimlerin adil olmadığını açıkça gösteren en çarpıcı örneklerden bazılarıdır” dedi.

Akın, şöyle konuştu: “Bu seçimlerde aslolanın rejimi değiştirmek olduğunu başından beri dile getirdik ve savunduk. Otoriterlik veya demokrasi tercihi ile karşı karşıya bırakılan topluma gerçekçi vaatler sunarak demokrasiye açılacak kapının daha fazla aralanması için çaba harcadık.  Bu stratejimiz ve buna uygun olan mücadelemizle Erdoğan’ı ilk turda durdurduk. İkinci turda da aynı stratejimizi rejimi değiştirme hedefiyle sürdürdük.

Sandık verileri de gösteriyor ki, seçmenlerimiz partimizin politikalarına ve hedeflerine kararlı bir şekilde sahip çıkmış, iradesini bu yönde güçlü bir biçimde ortaya koymuştur. Kürtlerin yoğun olarak yaşadıkları 16 bölge ilinde Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik oy tercihi 14 Mayıs’a göre aynen sürmüştür. Bütün baskılara ve kirli propagandalara rağmen halkımız geri adım atmamıştır.

Değişim ve demokrasi tercihinde ısrar eden ve parti politikalarına uygun davranan Kürt halkına ve tüm seçmenlerimize en içten ve yürekten teşekkür ediyoruz, bu duruşlarını ve mücadelelerini selamlıyoruz.  Seçim sonuçlarının temel sebeplerini sahici bir biçimde görmek ve eksikleri en doğru yöntemlerle aşmak zorundayız.

Bu bizim halkımıza ve mücadele geleneğimize karşı sorumluluğumuzun bir gereğidir. Sıcağı sıcağına bir kez daha söyleyelim ki, Cumhur İttifakı özellikle 2015 yılından bu yana devreye koyduğu toplumu kuşatma ve baskı kurma stratejisinde ısrar ederse, Türkiye’nin yaşadığı ekonomik, sosyal ve siyasal boyutları da olan çoklu kriz büyük bir çöküşe kapı aralayacaktır.

Bizler bu politikalara ve uygulamalara karşı tüm gücümüzle toplumu ve haklarını savunmaya, her alanda mücadeleye devam edeceğiz. Her bir vekilimizle parlamento çatısı altında demokrasi, barış, adalet, eşitlik, özgürlük ilkelerini savunmayı, Demokratik Cumhuriyet mücadelemizi bir üst aşamaya taşımayı sürdüreceğiz.

Sonuçlar açıkça göstermiştir ki, bu ülkedeki her iki kişiden birinin değişim talebi vardır. O nedenle Türkiye siyasetinin öncelikli görevi, tıkandığı açık olan, toplumun kutuplaşmasına yol açan ve demokrasi zeminini ortadan kaldıran mevcut sistemi değiştirmektir. Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına girerken, sivil ve demokratik bir anayasayı hep birlikte bu anlayışla yapmamız elzemdir.

“Birlikte mücadele edeceğiz, birlikte kazanacağız”

Bizler buradayız. Hem Meclis’te hem de hayatın bütün alanlarında değişim için demokratik mücadelenin öncülüğünü sürdüreceğiz, demokratik siyaseti büyüteceğiz. Bu yoldan dönmeyeceğiz, toplumu esas alarak birlikte mücadele edeceğiz, birlikte kazanacağız.”

Paylaşın

HDP Ve YSP’den Kemal Kılıçdaroğlu’na Destek Kararı

Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Yeşil Sol Parti (YSP), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na cumhurbaşkanı seçiminin ikinci turunda da destek verme kararı aldı.

Haber Merkezi / HDP ve YSP, 28 Mayıs’ta gerçekleştirilecek Cumhurbaşkanlığı Seçiminin ikinci turu ile ilgili görüş ve tavırlarını Ankara’da düzenledikleri ortak basın toplantısında açıkladı. Basın toplantısında HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar ile Yeşil Sol Parti Eş Sözcüleri Çiğdem Kılıçgün ve İbrahim Akın açıklamalarda bulundu.

Seçimin, “sisteme yönelik demokratik değişimden yana olanlar” ile “tek adam rejimini sürdürmek isteyenler” arasında bir referandum olduğunu kaydeden Buldan, şunları söyledi:

“Toplumdaki demokratik değişim direncini kıran, sömüren, sönümlendiren veya onaylayan hiçbir siyasi anlayışı doğru bulmayız. Bu tür yaklaşımlara karşı da demokratik mücadelemizi sonuna kadar sürdürürüz. Dün Zafer Partisi ve CHP arasında imzalanan protokolü de bu minvalde değerlendirdik ve eleştirilerimizi de kamuoyuyla paylaştık. Mücadelemizin ve üçüncü yol politikamızın temel hedefi, devletin ve toplumun imkanlarını düzenleyen evrensel standarda kavuşturmaktır. Bizi, tavizsiz ve baş eğmez kıldıran tek şey ezilen, mazlum halklarımızın bu talebi ve ihtiyacıdır.”

“Kürtlerin politik iradesine kayyumlar yoluyla ipotek koyanlar, aynı zamanda bütün Türkiye halklarının haklarına ve özgürlüklerine de ipotek koyanlardır” diyen Buldan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kürt sorununun çözümsüzlüğü toplumun çıkarına değildir. Bu çözümsüzlük oyunu bozulmadan cumhuriyet, demokrasiyle bütünleşemeyecektir. Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına girerken bizler, her ne koşulda olursak olalım halkın iradesini, tüm iradelerin üstünde tutacağız. Ortak ve eşit bir demokratik gelecek için mücadelemizi sürdüreceğiz.”

28 Mayıs seçiminde ‘ucube rejimin devam edip etmeyeceğinin’ oylanacağını belirten Buldan, “Erdoğan bizler açısından asla bir seçenek değildir. Ve tek seçenek, onu ve temsil ettiği iktidarı değiştirmektir” dedi.

“Sandığa eksiksiz gideceğiz”

28 Mayıs’ta herkese sandığa gitme çağrısı yapan Buldan, “Bizler inanıyoruz, sizler de inanın. Sandığa eksiksiz gideceğiz ve hep birlikte tek adam rejimini değiştireceğiz. Kendi gücümüz ve milyonların değişim arzusu en büyük ilham kaynağımızdır. Israrla ve inatla mücadelemizi sürdüreceğiz, asla ve asla pes etmeyeceğiz. Mutlaka ama mutlaka bizler kazanacağız” diyerek sözlerini sonlandırdı.

“Bu rejimi değiştirmeye karalıyız”

Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü İbrahim Akın ise değişim taleplerinin engellenemeyeceğini belirterek “14 Mayıs’ta yarım bıraktığımız işi 28 Mayıs’ta tamamlayacağız. 14 Mayıs’ta durdurduk, 28 Mayıs’ta değiştireceğiz” dedi.

“Bütün halklarımıza bir kez daha sesleniyoruz” diyen Akın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz buradayız ve değiştirme konusunda kararlıyız. Siyaseten ortaya koyduğumuz tutumumuzda herhangi bir değişiklik söz konusu değildir. 14 Mayıs’ta yaptığımız çalışma açısından bakıldığında toplumda daha güçlü bir motivasyon ve istek vardır ve Saray rejimi hiçbir zaman bu durumu engelleyemeyecektir.

Bu gücümüzü, bu enerjimizi 28 Mayıs’ta daha güçlü sandığa giderek koruyalım ve etkili bir şekilde sandıktan sonuç alalım. Türkiye’nin tarihsel ve kader seçimi olan bu seçim bir kişi seçimi değildir, bir rejim tercihidir. Bu rejimi değiştirmeye karalıyız ve hep birlikte başaracağız.”

“Bu siyaseti şoven ve milliyetçi dilden arındıracağız”

Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar da konuşmasında yeniden başlayan kayyum tartışmalarına değinerek, “Kayyum üzerinden siyaset yürütenlere dün de cevap olduk bugün de cevap olacağız. Bu siyaseti şoven ve milliyetçi dilden arındıracağız” dedi.

Kılıçgün Uçar, “Kutuplaştırıcı, düşmanlaştırıcı dil ile siyasetin mertebesini düşürenleri, iktidarda kalabilmek için her türlü yolu mübah görenleri uzun süredir birlikte takip ediyoruz. Partimiz ilk tur seçimlerinde aldığı kararla bir değişimi, dönüşümü ve demokrasiyi esas aldığını, kullandığı oyun da bu yönlü olacağını ifade etmişti. Bunu yaparken protokollere ve pazarlıklara ihtiyaç duymayan en ilkeli tutumunu en başından koyan ve bunu savunan tavrını sürdürdü” ifadelerini kullandı.

“Sandığa gidelim, sandığı koruyalım ve bu saray rejimini değiştirelim”

Son olarak konuşan HDP Eş Genel Başkanı Sancar ise 28 Mayıs seçiminin bir referandum niteliğinde olduğunu belirterek, “Bu referandum bir yanında rant, sömürü, talan, savaş ve yalan rejiminin yer aldığı, diğer yanında halkların demokratik dönüşüm, özlem ve arzusunun yükseldiği bir seçim olacaktır. Bizler tercihimizi Türkiye toplumunun demokratik dönüşüm, barış ve refah umudu ve iradesi yönünde kullanıyoruz” dedi.

Ortaya çıkan bazı gelişmeler karşısında tutumlarını bir kez daha paylaşma ihtiyacı doğduğunu belirten Sancar, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu gelişmelerin bir kısmının ortamı bulandırmak ve halkların sandığa gitme isteğini kösteklemek amacına dönük olduğunun farkındayız. Tuzaklar kuruluyor, bunları da görüyoruz ama bizler demokratik dönüşüm, adalet, refah ve özgürlük hedefimizden vazgeçmiyoruz. O nedenle bizler tercihimizi Saray rejimini değiştirme yönünde ortaya koymuştuk, aynı kararlılıkla bu tercih ve politikamızı sürdürüyoruz.

Halklarımıza da özellikle birinci turda sandığa gitmeyen yurttaşlarımıza da açık çağrımızdır: Sandığa gidelim, sandıkları koruyalım, irademizle bu Saray rejimi değiştirelim, irademize de sandıklarımıza da sahip çıkalım. Buna inanalım ve hep birlikte değiştirelim.”

Ne olmuştu?

Dün CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ, ikinci tur cumhurbaşkanlığı seçimi için bir protokol imzalamıştı.

Yedi maddelik protokolde belediyelere kayyum atanmasına dair dördüncü madde, HDP’nin tepkisini çekmişti.

Protokolde şu ifadeler yer alıyor: Terörle mücadele çerçevesinde, terörle bağlantısı hukuki kanıtlarla sabit olan mahalli idare yöneticileri yerine devlet görevlileri ataması uygulamasına yargı kararı çerçevesinde devam edilecektir.

Millet İttifakı’nın Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni’nde ise görevden uzaklaştırılan belediye başkanlarının yerine yeni belediye başkanının belediye meclisi tarafından seçileceği yazıyordu.

Kılıçdaroğlu-Özdağ protokolünü eleştiren HDP’den dün yapılan açıklamada, “Sayın Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı protokoldeki ilgili belirlemeler evrensel demokratik ilkelere aykırıdır. Kayyım uygulamaları sadece Diyarbakır’ın değil İstanbul’un ve bir bütün olarak hepimizin sorunudur” denilmişti.

Paylaşın