Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, “19 Ağustos günü Türkiye’de bir siyasi darbe ile karşı karşıya kaldık. 3 büyük şehrimize; Diyarbakır, Mardin ve Van’a kayyım atandı. Bu atama başlı başına bir hukuksuzluk, bir insan hakları ihlali ve bir siyasi hak ihlalidir. Hukuksuzdur, çünkü uygulama bir OHAL uygulamasıdır.” dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, Avrupa temasları kapsamında Strazburg’da aralarında Yeşiller ve Avrupa Özgür İttifakı, Avrupa Birleşik Solu /Nordik Yeşiller ve Sol Grubunun da bulunduğu Avrupa Parlamentosu’ndaki siyasi grupların temsilcileri ve AP Türkiye eski raportörü ve Sosyalist ve Demokratlar Grubu Başkan Yardımcısı Kati Piri ile birlikte ortak bir basın toplantısı düzenledi.
Tapolantıya katılan katılımcılar kayyumu eleştirirken, HDP’ye destek verdi.
Toplantıda konuşan Temelli, “kayyum uygulamalarına karşı uluslararası kamuoyunun duyarlı olmasını bekliyoruz” diyerek şunları söyledi:
Kayyum atanması bir OHAL uygulamasıdır
19 Ağustos günü Türkiye’de bir siyasi darbe ile karşı karşıya kaldık. 3 büyük şehrimize; Diyarbakır, Mardin ve Van’a kayyum atandı. Bu atama başlı başına bir hukuksuzluk, bir insan hakları ihlali ve bir siyasi hak ihlalidir. Hukuksuzdur, çünkü uygulama bir OHAL uygulamasıdır. 2016 OHAL döneminde hayata geçirdikleri kayyum uygulamasını devam ettirme konusunda Erdoğan rejimi ısrarcıdır. Hem Anayasa hem idari hem de hukuk açısından kabul edilemez olan, Türkiye toplumuna ve Kürt halkına dayatılan bir uygulama var karşımızda.
Demirtaş davası simge bir davadır
2016’da başlayan OHAL uygulaması sürecinde demokratik siyasetin tasfiyesi ve yerel yönetimlerimize el konulması ile karşı karşıya kaldık. Yarın AİHM’de görülecek Demirtaş davası bütün bu dönemi yansıtan simge bir davadır. Demirtaş dışında binlerce siyasi tutsak var Türkiye’de. Hala cezaevlerinde onlarca belediye eşbaşkanlarımız var. OHAL sona ermiş olmasına rağmen iktidar bugün OHAL hukukunu dayatarak belediye başkanlarımızı görevden alıyor. 3 büyük şehirde 30 gün geride kalmasına rağmen hiçbir geri adım atılmadı. Tam tersine dün Diyarbakır Kulp’ta da belediye eşbaşkanları görevden alınarak yerlerine kayyım atandı. Erdoğan iktidarı Kürt halkına kayyım rejimini dayatmaya devam ediyor. Kürt halkının siyasi iradesini yok sayarak aslında otoriter bir rejimi var etme çabasında.
Bu anlayış kabul edilemez
31 Mart seçimlerinde Kürt halkı ortaya koyduğu iradesiyle demokrasi talebini çok net bir şekilde dile getirdi. Erdoğan iktidarı demokrasiye karşı otoriter rejim dayatmasını, Kürt halkının iradesine karşı yaptığı bu tasarruflarla ortaya koymuştur. Demokrasilerin birinci basamağı olan seçme seçilme hakkını yok eden bu anlayışı kabul etmemiz mümkün değil. Bu sadece siyasi hakların gaspı olarak değil bir insan hakları ihlali olarak gördüğümüz bir konu.
Sadece belediye eşbaşkanlarının görevden alınması meselesi siyasi haklar çerçevesinde ele alınsa da Kürt halkına yönelik insan hakları ihlalidir ve bunu izliyoruz. Kayyum atanmış bütün yerlerde her türlü hak ihlalinin hayata geçirildiğini hep birlikte izledik. Sivil, sosyal ve siyasal hakların tümünün gasp edildiği belgelenmiş durumda. Ama Erdoğan rejimi kayyum stratejisi ile OHAL düzeni ile ayakta durmaya çalışıyor. Bu konuda bütün uluslararası kurumların ve kamuoyunun duyarlı olmasını istiyoruz. Demokrasi ve evrensel değerlerden ve insan haklarından taviz vermeyen bir yaklaşım esas olmalıdır. Bu konuda kararlı adımların atılması ve dayanışma ortaya konulması hem Avrupa hem Türkiye hem de Ortadoğu için büyük önem taşımaktadır. Görevden alınmış belediye eşbaşkanlarımızın göreve iade edilmesi demokrasi adına önemli bir adıma vesile olacaktır. Bu konuda Avrupa Birliği kamuoyunun desteği bizim için büyük önem taşıyor.
Erdoğan, Avrupa’yı mülteciler üzerinden tehdit ediyor
Her şeyden önce Türkiye’nin içinde bulunduğu bu süreci çok iyi değerlendirmek zorundayız. Hükümetlerin kendi hesapları çerçevesinde meseleye yaklaşmaları uzun süredir ciddi sorunlara neden oldu. Erdoğan rejiminin Avrupa’ya yaklaşımı tamamen stratejik bir yaklaşımdır. Kazan-kazan formülü ile sadece iktisadi ilişkiler üzerinden Avrupa’ya yaklaşmaktadır. Demokrasi, insan hakları gibi konularda bugüne kadar hiç bir adım atmadı. Avrupa’dan bu yönde gelen taleplere karşı da Suriyeli mültecileri kozunu bir tehdit olarak kullandı. Bu sayede Türkiye’yi kendi içine kapatarak otoriter rejimini büyütmeye devam etti. Erdoğan’ın bu oyununu hep beraber bozmalıyız.