ABD’den Ukrayna’ya Yeni Yardım Paketi: 400 Milyon Dolar

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Savunma Bakanlığı, Ukrayna’ya 400 milyon dolarlık ek güvenlik desteği açıkladı. Bu, ABD’nin Ukrayna’ya göndereceği 43’üncü güvenlik destek paketi.

Rusya’nın 2022’de Ukrayna’yı işgal etmesinden bu yana ABD, Kiev’e 43 milyar dolardan fazla askeri yardım sağladı. Yeni destek paketi hava savunma füzeleri, zırhlı araçlar ve küçük drone’lar da içeriyor

Pakette ilk kez ABD tarafından tedarik edilen Teledyne FLIR savunma şirketinin ürettiği Black Hornet keşif drone’ları da yer alacak. FLIR İnsansız Hava Sistemleri, ABD ordusuna küçük keşif drone’ları sağlaması için Nisan ayında 93 milyon dolarlık ihalenin sahibi olmuştu.

Silah yardım paketi ayrıca, Patriot hava savunma sistemleri ve Ulusal Gelişmiş Karadan Havaya Füze Sistemleri (NASMS) için mühimmat, Stinger uçaksavar sistemleri, Yüksek Hareketli Topçu Roket Sistemleri (HIMARS) için daha fazla mühimmat; Stryker Zırhlı Personel Taşıyıcıları ve çeşitli diğer füze ve roketleri içeriyor.

Yardım, Başkan’a acil durumlarda Kongre onayı olmaksızın ABD stoklarından diğer ülkelere hızla mal, ekipman ve hizmet transferi yapmasına olanak tanıyan kararname kapsamında sağlandı. Ukrayna’ya gönderilecek bu malzemeler, ABD’nin envanter fazlasından alınacak.

Bu, ABD’nin Ukrayna’ya göndereceği 43’üncü güvenlik destek paketi. Rusya’nın 2022’de Ukrayna’yı işgal etmesinden bu yana ABD, Kiev’e 43 milyar dolardan fazla askeri yardım sağladı.

Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, yardımı açıkladığı sırada Rusya’nın geçen hafta Karadeniz Tahıl Anlaşması’ndan çekilmesinin ardından Ukrayna limanlarına ve altyapısına saldırımasına da değindi.

Blinken, “Rusya her an güçlerini Ukrayna’dan çekerek bu savaşı ve Ukrayna kentleriyle halkına karşı bu zalim saldırılarını sonlandırabilir. Ne kadar zaman alırsa alsın ABD, ortakları ve müttefikleri Ukrayna için birlik olacak” dedi.

Karadeniz Tahıl Anlaşması bir yıl önce Birleşmiş Milletler (BM) ve Türkiye arabuluculuğunda Rusya’nın işgali nedeniyle kötüye giden küresel gıda kriziyle mücadele amacıyla imzalanmıştı.

İngiltere bugün yaptığı açıklamada Rus ordusunun Karadeniz’deki sivil gemileri hedef almaya başlayabileceğine işaret eden istihbarat aldığını söyledi. Öte yandan Avrupa Birliği, Ukrayna’nın neredeyse tüm tarım ürünlerini demiryolu ve karayoluyla ihraç etmesine yardım etme sözü verdi.

Paylaşın

Dikkat Çeken İddia: Ukrayna Tankları Rusya Petrolüyle Çalışıyor

Macaristan ve Türkiye’de rafine edilen Rusya petrolünün Ukrayna’ya gönderildiği öne sürüldü. ABD ve Birleşik Krallık, İtalya, Fransa, Japonya, Almanya, ABD ve Kanada’dan oluşan G7, Rusya petrolü için kısıtlama getirmişti.

Moskova, kısıtlamalara petrol satışlarında ABD dolarının kullanılmasını durdurarak yanıt verdi. OPEC+ ülkeleri ise, Washington’un üretimi artırarak telafi etme isteklerini görmezden geldi.

Almanya merkezli ekonomi gazetesi Handelsblatt, Ukrayna’nın kullandığı Batı menşeli tanklar ve dizel jeneratörlerin Rus petrolüyle çalıştırıldığını yazdı. Haberde Macaristan ve Türkiye’de rafine edilen Rus petrolünün Ukrayna gönderildiği öne sürüldü.

Ukrayna gümrük yetkililerine dayandırılan haberde, Macar petrol ve gaz devi MOL’un son 6 ayda Ukrayna’ya satışlarını ikiye katladığı ifade edildi ve MOL’un elindeki rezervlerin çok büyük bir bölümünün Rusya’dan alındığına dikkat çekildi.

Macaristan, Avrupa Birliği üyesi olsa da, boru hatları yoluyla Rusya’dan petrol ithal etmek için Brüksel’den özel bir muafiyet almıştı. Gazete Macaristan’ın yaptırımlar nedeniyle pazardaki payı azalan AB ülkelerine oranla Kiev’e daha düşük fiyatlar teklif edebileceğini yazdı.

Savaş öncesinde Ukrayna, iç ihtiyacının yüzde 30’unu Azerbaycan’dan alınan petrolün işlendiği Poltava bölgesindeki Kremenchug rafinerisinden sağlıyordu. Nisan 2022’de Rus füzelerinin hedefi olan rafineri daha sonra sınırlı kapasitede çalışmaya başlamıştı.

Kiev yönetimi ithal ürünlere bağımlı olsa da NATO ülkelerinin gönderdiği tank ve zırhlı araçlara rağmen şu anda Ukrayna’da bir petrol sıkıntısı bulunmuyor.

Orta Avrupa Enstitüsü’nde analist Michal Paszkowski konuyla ilgili değerlendirmesinde, “Yakıt sevkiyatı Polonya üzerinden demiryoluyla yapılıyor. Petrol Slovakya ve Macaristan’dan boru hattıyla gelirken, dizel Romanya’dan deniz yoluyla taşınıyor” diye konuştu.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Putin: Ukrayna’nın Karşı Saldırı Batı’nın Desteğine Rağmen başarısız Oldu

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna’nın başlattığı karşı saldırının Batılı ülkelerin askeri ve mali desteğine rağmen başarısız olduğunu söyledi. Putin,  “Ne Kiev rejimine pompalanan devasa kaynaklar ne de Batılı silahlar, tanklar, toplar, zırhlı araçlar ve füzeler işe yarıyor” ifadesini kullandı.

Polonya’yı eski Sovyet coğrafyasında “toprak hırsı” gütmekle itham eden Vladimir Putin, Moskova’nın müttefiki olan, Polonya’nın komşusu Belarus’u olası saldırılara karşı korumak için elindeki her türlü aracı kullanacağı uyarısında bulundu.

Rusya Devlet Başkanı Putin, “Belarus söz konusu olduğunda, Birlik Devleti’nin bir parçasıdır ve Belarus’a saldırmak Rusya Federasyonu’na saldırmak anlamına gelecektir. Buna elimizdeki tüm imkanlarla karşılık vereceğiz” diye konuştu.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Güvenlik Konseyi toplantısında konuştu. Sputnik’in aktardığına göre Putin, “Ne Kiev rejimine aktarılan devasa kaynaklar ne Batı yapımı silahların, tankların, zırhlı araçların, füzelerin ne de ordumuzun hatlarını yarmaları için Ukrayna’ya gönderilen binlerce yabancı paralı asker ve danışmanın bir yardımı oldu” dedi.

“Dünyanın tamamı, övüle övüle göklere çıkarılan ve yenilmez olduğu söylenen Batı tanklarının alev alev yandığını görüyor” diye ekleyen Rusya devlet başkanı sözlerini şöyle sürdürdü:

“Fakat en önemlisi, Ukrayna ordusu birimleri, intihar saldırısı denebilecek saldırıları sonucunda büyük kayıplar verdiler. On binlerce insanlarını kaybettiler. Ukraynalılar da gittikçe daha sık, çok meşru olan soruyu sormaya başlıyor: Ne için, kimin bencilce çıkarları için ölüyor akrabalarımız ve yakınlarımız? Onlar da yavaş yavaş ayılıyorlar.”

Avrupalıların, devletlerinin Ukrayna’ya yaptığı yardımlar konusundaki düşüncelerinin de değiştiğini kaydeden Putin, “Avrupalılar ve Avrupalı elitler Ukrayna’ya yapılan yardımları, çöpe atılmış para ve çabalar olarak görmeye başladılar. Bunun, okyanusun ötesindeki hegemonun, çıkarlarına hizmet ettiğini görüyorlar. Zira Avrupa’nın zayıflaması da Ukrayna krizinin sonsuza dek sürmesi de bu ülkenin (ABD) işine yarıyor” dedi.

Rusya Devlet Başkanı, bununla beraber bazı Doğu Avrupa liderlerinin, Ukrayna’da yaşanan trajediyi izlerken “ellerini ovuşturduklarını” kaydetti ve ekledi:

“Basında yer alan ve Polonya-Litvanya-Ukrayna birleşimi olarak anılan planları da görmezden gelemem. Ukrayna topraklarında kullanılması için düzenli bir askeri birim oluşturulacağından söz ediyorlar. Bu birimin, Batı Ukrayna’nın güvenliğini sağlamak adına da kullanılacağını söylüyorlar. İşin aslı, bu toprakları işgal etmek istiyorlar. Nitekim Polonyalı paralı askerlerin, Ukrayna’nın Lviv kenti ya da başka yerlerine girmeleri halinde orada sonsuza dek kalacakları açık.

Kiev rejimi kendini kurtarmak ve varlığını sürdürmek adına her şeyi yapacaktır; Ukrayna halkı, egemenlik ya da ulusal çıkarlar umurlarında değil. Polonyalı liderlere gelince, belli ki istedikleri, NATO şemsiyesi altında bir koalisyon oluşturarak Ukrayna krizine doğrudan müdahil olmak. Bunu da, Ukrayna topraklarından büyükçe bir lokmayı kendilerine ayırmak için yapıyorlar ve tarihi olarak kendilerine ait saydıkları Batı Ukrayna’yı ‘geri almayı’ planlıyorlar.”

“Onların Belarus topraklarıyla ilgili hayalleri olduğunu da biliyoruz” diye devam eden Putin, şu vurguyu yaptı: “Nasıl bir politika izleyeceği Ukrayna rejiminin kendi bileceği iş, ancak Belarus’a karşı, yani onlarla oluşturduğumuz Birlik Devleti’ne karşı saldırganlık sergilemek, Rusya’ya karşı saldırganlık göstermek anlamına gelecektir. Buna da elimizdeki tüm imkanlarla yanıt verilecektir. O nedenle bu planları yapanların, planlarının sonuçlarını iyice düşünmeleri gerekir.”

‘Polonya’nın batı toprakları, Stalin’in Polonyalılara hediyesidir’

Bununla beraber Rusya Devlet Başkanı, Polonya’nın şu anki topraklarına ilişkin, “Polonya, Sovyetler Birliği sayesinde, Stalin’in sayesinde batıda önemli topraklar aldı. Almanya’nın topraklarından söz ediyorum. Bugünkü Polonya’nın batı toprakları, Stalin’in Polonyalılara hediyesidir. Varşova’daki dostlarımız bunu unutmuşa benziyor. Ancak bizler unutmadık” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Buğday Fiyatları Tırmandı; AB: Rusya Gıda Krizinden Sorumlu

Tahıl Koridoru Anlaşmasını askıya alan Rusya’ya tepki gösteren Avrupaa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Rusya’nın büyük bir küresel gıda arzı krizinden sorumlu olduğunu ifade etti.

Josep Borrell ayrıca Rusya’yı Ukrayna’nın liman kenti Odessa’daki tahıl depolama tesislerini kasten vurmakla suçladı; saldırıların gıda krizini daha da derinleştireceğini söyledi.

Rusya’nın pazartertesi gününden bu yanan Odessa’ya yönelik saldırılarında, Ukraynalı yetkililerin verdiği bilgiye göre 60 bin ton civarında tahıl harap oldu.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Odessa’ya saldırıların tahıl anlaşmasının askıya alınmasıyla bağlantılı olduğunu savunarak Rusya’nın tahıl anlaşması altyapısını kasıtlı bir şekilde hedef aldığını savundu.

Ukrayna Tarım Bakanı Mikola Solskyi altyapıda meydana gelen hasarın tamamen giderilmesinin en az bir yıl alacağını söyledi. Rusya Savunma Bakanlığı ise saldırıların hedefini cephane depoları ve askeri tesisler olarak açıklamıştı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, taleplerinin karşılanması halinde tahıl anlaşmasına geri döneceğini söyledi. Bu talepler arasında Rusya’nın tarım bankasının küresel bir ödeme sistemine yeniden kabul edilmesi de yer alıyor.

Rusya Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada “20 Temmuz 2023 tarihinde Moskova saatiyle 00:00’dan itibaren Karadeniz’den Ukrayna limanlarına giden tüm gemiler potansiyel askeri kargo taşıyıcısı olarak kabul edilecektir” denildi.

Açıklamada “Bu tür gemilerin bayrak devletleri, Kiev rejiminin yanında Ukrayna çatışmasına dahil olmuş sayılacaktır” ifadesi kullanıldı.

Bir Beyaz Saray sözcüsü Rusya’yı sivil gemilere yönelik saldırılardan Ukrayna’yı sorumlu tutmayı planlamakla suçladı.

Türkiye ve BM’nin Rusya ve Ukrayna ile ayrı ayrı imzaladığı anlaşma, savaş sırasında Ukrayna tahılının dünya pazarlarına ihracatını düzenliyordu.

Rusya ile imzalanan diğer anlaşma, Rus tahıl ve gübre ihracatının Batı’nın uyguladığı yaptırımlardan etkilenmemesini güvence altına alıyordu. Rusya, bu konuda yeterli adımların atılmadığı gerekçesiyle daha önce anlaşmayı uzatmama tehdidinde bulunmuştu.

Avrupa borsalarında buğday fiyatları Çarşamba günü bir önceki güne göre yüzde 8,2 artarak ton başına 253,75 euro’ya yükseldi. Mısır fiyatları da yüzde 5,4 arttı.

ABD buğday vadeli işlemleri Çarşamba günü %8,5 artarak Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden bu yana en yüksek günlük artışını gerçekleştirdi.

Marex Capital analisti Charlie Sernatinger, bu tür bir tırmanma tehdidinin “hem Rusya hem de Ukrayna’nın Karadeniz’den su yoluyla yapılan tüm tahıl sevkiyatlarını kesebileceğini” ve bunun da savaşın başlangıcındakine benzer bir duruma neden olacağını söyledi.

A/C Trading’in başkanı Jim Gerlach’a göre “Ukrayna’da işler yeniden kızıştı. Orada gerçek bir çatışma yaşanıyor ve kimse bunun ortasında kalmak istemiyor. Orası Avrupa’nın ekmek sepeti ve nakliyeciler geri çekiliyor.”

Paylaşın

Tahıl Koridoru Anlaşması: Rusya’dan BM’ye Üç Ay Süre

Bu gece yarısından itibaren Karadeniz’de Ukrayna’ya doğru giden tüm gemilerin potansiyel askerî hedef sayılacağını bildiren Rusya, Tahıl Koridoru Anlaşması’nın koşullarını yerine getirilmesi için Birleşmiş Milletlere (BM) üç ay süre verdi.

Türkiye ve BM’nin Rusya ve Ukrayna ile ayrı ayrı imzaladığı anlaşma, Ukrayna tahılının dünya pazarlarına ihracatını düzenlerken, Rusya ile imzalanan diğer anlaşma, Rus tahıl ve gübre ihracatının Batı’nın Rusya’ya uyguladığı yaptırımlardan etkilenmemesini güvence altına alıyordu. Rusya, bu konuda yeterli adımların atılmadığı gerekçesiyle daha önce de defalarca anlaşmayı uzatmama tehdidinde bulunmuştu.

Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Maria Zaharova, Rus tahıl ve gübresinin ihracatıyla ilgili anlaşmanın uygulanması ve Rusya’nın masaya dönmesi için topun BM’de olduğunu belirterek “Rusya-BM memorandumu, aynen alıntılıyorum, üç yıllığına yürürlükte kalacaktır. Taraflardan birinin anlaşmadan çekilmek istemesi durumunda üç ay önceden bildirimde bulunması gerekmektedir. Biz şu an bu bildirimde bulunmuş oluyoruz” diye konuştu.

Buna göre BM’nin somut sonuçlar ortaya koymak için üç ay süresi bulunduğunu belirten Zaharova, “Dolayısıyla BM Sekreterliği’ndekiler mikrofonlara koşmasınlar, bu üç ayı somut sonuçlara ulaşmak için kullansınlar. Somut sonuçlar çıkarsa bu kapsamlı konuda görüşmelere geri döneriz” ifadelerini kullandı.

Rusya ayrıca, Tahıl Koridoru Anlaşması ile ilgili yaşanan gerginliğin ardından Karadeniz’de Ukrayna yönüne gitmekte olan yük gemilerini potansiyel askerî hedef olarak göreceğini bildirdi.

Rusya Savunma Bakanlığından yapılan açıklamada, “20 Temmuz Moskova saatiyle gece yarısı saat 00.00’dan itibaren Karadeniz’de, Ukrayna limanlarına doğru seyretmekte olan tüm gemiler, potansiyel askerî kargo taşıyıcısı olarak değerlendirilecektir. Bu gemilerin bayrak devletleri, Kiev rejimi yanında Ukrayna ihtilafına taraf olmuş sayılacaktır” ifadesine yer verildi. Karadeniz’in kuzeydoğu ve güneydoğu kesimlerindeki uluslararası karasuları, seferler açısından “geçici olarak tehlikeli” ilan edildi.

Rusya Pazartesi günü, Türkiye ve Birleşmiş Milletler (BM) arabuluculuğunda geçen yıl Temmuz ayında İstanbul’da imzalanan Tahıl Koridoru Anlaşmasını, Rusya’ya yönelik taahhütlerin yerine getirilmediği gerekçesiyle askıya almıştı. Türkiye ve BM’nin Rusya ve Ukrayna ile ayrı ayrı imzaladığı anlaşma, Ukrayna tahılının dünya pazarlarına ihracatını düzenlerken Rusya ile imzalanan diğer anlaşma, Rus tahıl ve gübre ihracatının Batı’nın Rusya’ya uyguladığı yaptırımlardan etkilenmemesini güvence altına alıyordu. Rusya, bu konuda yeterli adımların atılmadığı gerekçesiyle daha önce de defalarca anlaşmayı uzatmama tehdidinde bulunmuştu.

Ukrayna’dan devriye çağrısı

Ukrayna ise Türkiye’nin boğazlardan geçişlere izin vermesi durumunda anlaşmanın Rusya’sız da devam ettirilebileceğini savunmuş, ayrıca Karadeniz’e kıyısı bulunan ülkelere yük gemilerinin güvenliğini sağlama çağrısı yapmıştı. Rusya ise Ukrayna’yı, Karadeniz tahıl koridorunu askerî amaçlarla suistimal etmekle suçluyor.

Ukrayna Devlet Başkanlığı Ofisi Danışmanı Mihail Podolyak Çarşamba günü yaptığı açıklamada, “Türkiye, Bulgaristan gibi bölgeyle irtibatlı ülkeleri içerecek bir askerî devriye oluşturmak için” BM tarafından görevlendirme yapılması önerisini gündeme getirdi.

“Batı anlaşmayı siyasi şantaj aracına dönüştürdü”

Karadeniz’de gerilim artarken Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Batılı ülkeleri, tahıl anlaşmasını siyasi amaçlarına alet etmekle suçladı. Putin, “Batı, gerçekten ihtiyacı olan ülkelere yardım etmek yerine anlaşmayı siyasi şantaj için kullandı, anlaşmayı küresel tahıl pazarındaki çokuluslu şirketler ve spekülatörleri zenginleştirmeye yönelik bir araca dönüştürdü” suçlamasında bulundu.

Tahıl anlaşmasının mevcut haliyle tüm anlamını yitirdiğini belirten Putin, Rusya’nın taleplerinin bütünüyle karşılanması durumunda tahıl anlaşmasına geri dönmeyi düşüneceklerini de sözlerine ekledi. Rusya’nın öncelikli talepleri arasında, tarım ürünleri ihracatında faaliyet gösteren Rus bankalarının SWIFT ödeme sistemine erişiminin sağlanması bulunuyor.

60 bin ton tahıl harap oldu

Rusya’nın, Ukrayna’nın liman kenti Odessa’ya Pazartesi başlattığı hava saldırıları Salı gecesi de sürdü. Çok sayıda füze ve silahlı insansız hava araçlarıyla (SİHA) düzenlenen saldırılarda Ukrayna verilerine göre 60 bin tondan fazla tahıl harap oldu.

Ukrayna Tarım Bakanı Mykola Solskyi, saldırılarda Odessa ve Çornomorsk limanlarındaki tahıl depoları ve altyapının kasıtlı olarak hedef alındığını kaydetti. Solskyi, Salı gecesi Odessa yakınındaki Çornomorsk limanında ihracat için depolanan 60 bin tonluk tahılın harap olduğunu belirterek altyapıda meydana gelen hasarın tamamen giderilmesinin en az bir yıl alacağını söyledi. Rusya Savunma Bakanlığı ise saldırıların hedefini cephane depoları ve askeri tesisler olarak açıklamıştı.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy de, Odessa’ya saldırıların tahıl anlaşmasının askıya alınmasıyla bağlantılı olduğunu savunarak Rusya’nın tahıl anlaşması altyapısını kasıtlı bir şekilde hedef aldığını savundu. Zelenskiy, “Her Rus füzesi sadece Ukrayna değil, dünyada normal ve güvenli bir yaşam sürdürmek isteyen herkes için bir darbedir” dedi.

Rusya ise Odessa’ya saldırıların, 2014’te ilhak ettiği Kırım Yarımadası’nı Rus ana karasına bağlayan köprüye düzenlenen saldırıya misilleme amacı taşıdığını bildirmişti.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Türkiye – Rusya İlişkileri; Denge Politikasında İbre Kayıyor Mu?

Türkiye’nin geçen hafta İsveç’in NATO (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) üyeliğine ilişkin gösterdiği tutum değişikliği ve ardından Rusya’nın Türkiye’nin arabuluculuğunda sağlanan Tahıl Koridoru Anlaşması’ndan çekilmesi Ankara – Moskova ilişkilerini tartışmaya açtı.

Rusya uzmanı Aydın Sezer, Türkiye’nin İsveç için aldığı kararın tam bir onay anlamına gelmediğini ve şu an için “sarı ışık” olarak görülebileceğini belirterek şöyle devam ediyor:

“Bu gelişme ‘Rusya’dan uzaklaşılıyor mu?’ anlamına bence gelmez. Çünkü kıyaslanacak boyutta konular değiller. Rusya’yla iktisadi anlamdaki karşılıklı işbirliği Türkiye’nin hiçbir zaman bozmayı ya da tehlikeye atmayı düşünebileceği bir konu değil. Yazın tam ortasında turizm sezonundasınız. İkincisi de kış geliyor ve siz Rusya’ya en az 12 milyar dolar doğal gaz borcuyla giriyorsunuz.”

Sezer, İsveç’e onay verilmesinin ardındaki görünür nedenin F-16’lar olduğunu, ancak ABD ve Batı’dan beklenen sıcak paranın da önem taşıdığını düşünüyor.

Türkiye’nin eski Moskova Büyükelçisi ve aynı zamanda 2010-2013 arasında NATO Genel Sekreter Yardımcılığı da yapmış olan Hüseyin Diriöz de Türkiye’nin gerek süreçsel olarak Batı ile Rusya gerekse son savaşta Ukrayna ile Rusya arasında izlediği politikalarına atıfla Türkiye’nin aslında tarafsız olmadığı tespitini yapıyor:

“Türkiye, evet, dengeli bir politika izliyor ama bu tarafsız olduğu anlamına gelmez. Çünkü bir NATO ülkesi olan Türkiye taraftır. Dengeli olmak demek tarafsız olmak demek değildir.”

NATO’nun Vilnius zirvesi öncesinde Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin Türkiye ziyareti ile başlayan bir dizi adım, geçen haftadan bu yana Türkiye – Rusya ilişkilerinin nereye evrildiği ve ekonomik zorluklar yaşayan Türkiye’nin “Rusya’dan uzaklaşarak daha çok Batı’ya mı yaklaşmak istediği” sorularına yol açtı.

Bazı dış politika uzmanları, Türkiye’nin ekonomik zorlukların da etkisiyle kendisini yavaş yavaş Batı’ya yaklaştırmakta olduğu görüşünde, kimileri de Ankara’nın Batı ile Rusya arasında takip ettiği denge politikasında temel bir değişim beklemiyor.

Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya’ya Batı tarafından uygulanan ambargolar ve yaptırımlar Türkiye’yi Rusya’nın gözünde önemli bir pozisyona getirmiş, Batı ülkeleri ve Batılı örgütlerden istediğini alamadığını düşünen Ankara da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e yaklaşmıştı. Savaşın ardından denge politikası gözeteceği mesajını veren Ankara, BM Güvenlik Konseyi kararı olmadıkça yaptırımlara uymayacağını açıklamış, Tahıl Koridoru Anlaşması’nda da etkin rol üstlenerek iki tarafla da konuşabilen ülke konumunu sürdürmeye çalışmıştı. Hatta Türkiye’deki seçim sürecinde Rusya’nın yaptığı bazı jestler Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a destek olarak da yorumlandı.

İsveç’in üyeliğine onayın etkisi ne olabilir?

Ancak Türkiye’nin geçen hafta İsveç’in NATO üyeliğine ilişkin gösterdiği tutum değişikliği ve ardındanRusya’nın Türkiye’nin arabuluculuğunda sağlanan Tahıl Koridoru Anlaşması’ndan çekilmesi Ankara – Moskova ilişkilerini tartışmaya açtı.

NATO’nun geçen hafta yapılan Vilnius zirvesinde Türkiye, son 15 aydır üye olmaya çalışan İsveç’e yeşil ya da Sezer’e göre “sarı ışık” yakarken TBMM’den onayın geçmesi için İsveç’in şartları yerine getirmesini ve Avrupa Birliği (AB) kurumlarının da bazı adımlar atmasını talep etti. İttifak başkentlerinde zirvenin ilk birkaç gününde heyecanla karşılanan bu onay, TBMM sürecinin en iyi ihtimalle Ekim ayına bırakılmasıyla yerini tanıdık bir belirsizliğe bıraktı.

Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov ise zirvenin ardından “Türkiye’nin NATO’ya karşı yükümlülükleri var, bu konuda hayal görmüyoruz. Türkiye ile farklılıklarımız var aynı zamanda ortak çıkarlarımız da var. Moskova, Ankara ile ilişkilerini geliştirmeye daha da istekli” şeklinde bir açıklama yaptı.

Rusya’nın Türkiye’nin bu adımını olumsuz açıdan değerlendirmeyeceğini düşünen Rusya uzmanı Aydın Sezer, Rusya’nın gelişmelerden faydalanacağını söylüyor:

“Bilakis Türkiye’nin NATO’yla ilişkileri ne kadar güçlü olursa Rusya bundan o kadar fayda elde eder. Çünkü Türkiye her zaman NATO içerisinde sorun çıkartma potansiyeli olan bir ülke. S-400’den tutun, İsveç’in üyeliğinin geciktirilmesine kadar.”

Sezer, Türkiye’nin İsveç için aldığı kararın tam bir onay anlamına gelmediğini ve şu an için “sarı ışık” olarak görülebileceğini belirterek şöyle devam ediyor:

“Bu gelişme ‘Rusya’dan uzaklaşılıyor mu?’ anlamına bence gelmez. Çünkü kıyaslanacak boyutta konular değiller. Rusya’yla iktisadi anlamdaki karşılıklı işbirliği Türkiye’nin hiçbir zaman bozmayı ya da tehlikeye atmayı düşünebileceği bir konu değil. Yazın tam ortasında turizm sezonundasınız. İkincisi de kış geliyor ve siz Rusya’ya en az 12 milyar dolar doğal gaz borcuyla giriyorsunuz.”

Sezer, İsveç’e onay verilmesinin ardındaki görünür nedenin F-16’lar olduğunu, ancak ABD ve Batı’dan beklenen sıcak paranın da önem taşıdığını düşünüyor.

Türkiye’nin eski Moskova Büyükelçisi ve aynı zamanda 2010-2013 arasında NATO Genel Sekreter Yardımcılığı da yapmış olan Hüseyin Diriöz de Türkiye’nin gerek süreçsel olarak Batı ile Rusya gerekse son savaşta Ukrayna ile Rusya arasında izlediği politikalarına atıfla Türkiye’nin aslında tarafsız olmadığı tespitini yapıyor:

“Türkiye, evet, dengeli bir politika izliyor ama bu tarafsız olduğu anlamına gelmez. Çünkü bir NATO ülkesi olan Türkiye taraftır. Dengeli olmak demek tarafsız olmak demek değildir.”

DW Türkçe’den Gülsen Solaker’e konuşan Diriöz, Türkiye’nin NATO ile ilişkilerine ve eskiden Sovyetler Birliği ardından Rusya ile kurduğu denge tarihsel perspektiften bakıldığı zaman 1960’lardan sonra dış politikanın çeşitlendirildiğini ancak temel ayağın her zaman için sağlam şekilde Batı ve kurumları üstünde olduğuna işaret ediyor.

Diriöz, 1970’lerden ve özellikle de Kıbrıs harekâtından sonra konulan ambargoyla Sovyetlerle ilişkilerin geliştiğini ve Türkiye’nin de Almanya, Fransa, İtalya gibi o dönemde Batı içinde olan ama Sovyetlerle ilişkilerde daha rahat olan ülkeler arasında yer aldığını anımsatıyor.

Diriöz, NATO’nun Vilnius zirvesinde İsveç’in katılımı ile ilgili verilen onayın da Türkiye’nin temelde ayağının nereye bastığının görülmesi açısından önemli olduğunu ifade ediyor:

“Bazı uluslararası analistler, Batı’nın Suudi Arabistan ile ilişkisini ‘contractual’ yani ‘parça başı’ olarak tanımlar. Bizim Batı’yla ilişkilerimizin ise Batı’nın Suudi Arabistan’la olan ilişkilerinden farklı olarak aynı zamanda, biraz ortak değerlere dayalı ve ortak geleceğe yönelik olarak görülmesi önem taşır.”

Tahıl Koridoru Anlaşması’nın geleceği

Rusya’nın askıya aldığı ve süresi dolan Tahıl Koridoru Anlaşması’nın uzatılması için uluslararası toplumdan çağrılar birbiri ardına gelirken Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suudi Arabistan ziyareti öncesinde havaalanında yaptığı açıklamada iyimser konuştu ve Putin ile konuyu telefonla görüşeceğini belirtti.

Ancak Rusya uzmanı Aydın Sezer’e göre Erdoğan’ın bu konuda asıl konuşması gereken kişi Putin değil ABD Başkanı Joe Biden ve Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri olmalı. Sezer, Ukrayna ve Rusya ile ayrı ayrı imzalanan ve Ukrayna tahılının dış pazarlara ulaşması protokollerinin uygulaması ile ilgili bir sıkıntı bulunmadığına, asıl sıkıntının Rusya’nın tahıl ve gübre ile ilgili BM’yle imzaladığı anlaşmada çıktığına dikkat çekiyor.

“Bu anlaşmayla Batı ve Birleşmiş Milletler verdiği sözleri yerine getirmedi” diyen Sezer, bu nedenle Erdoğan’ın Rusya ile değil asıl Batı ülkeleri ve BM ile görüşmesi gerektiğini çünkü Putin’in ikna edilecek bir durumu olmadığını belirtiyor.

Öte yandan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın bugün Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiği açıklandı. Türk Dışişleri’nin açıklamasında Tahıl Anlaşması çerçevesindeki gelişmelerin ele alındığı görüşmede orman yangınlarında kullanılmak üzere Rusya’dan büyük gövdeli bir yangın uçağı temin edilmesinin de gündeme geldiği belirtildi.

Fidan dün gece de BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile yaptığı telefon görüşmesinde tahıl anlaşmasına ilişkin son gelişmeleri ele aldı. Ancak görüşmeye ilişkin detay verilmedi. Ukrayna lideri Zelenskiy ise yaptığı son açıklamada, Tahıl Anlaşması’nın Rusya olmadan da devam edebileceğini belirterek “Ukrayna, BM ve Türkiye gıda koridorunun güvenliğini ve gemi denetimlerini sağlayabilirler” ifadelerini kullandı. Zelenskiy’nin bu önerisine ilişkin Ankara’dan henüz bir değerlendirme gelmedi.

Azov komutanlarının serbest bırakılması

Zelenski’nin ziyareti sırasındaAzov komutanlarının serbest bırakılması da son dönemin önemli gelişmelerinden.

Türkiye, varılan uzlaşma ile kendi topraklarında tutulan, Rusya’nın “savaş suçluları” olarak gördüğü, Ukrayna’nın ise Mariupol kentini savunması nedeniyle çok önem verdiği Azov Taburu’ndan beş komutanı ziyaret sırasında Zelenksiy’e iade etmişti.

Sezer, Rusya için “terörist” olarak tanımlanan bu komutanların teslim edilmesinin ardından Moskova’dan ilk başta bazı serzenişler geldiğini, ancak ertesi günlerde Dışişleri Bakanı Fidan’ın Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından bu tepkinin çok sertleşmediğine dikkat çekiyor.

“Resmi düzeyde Rusya bu konuda daha ileri gitmedi. Fakat medyada ve kamuoyunda hâlâ devam eden bir Türkiye karşıtlığı söz konusu” diyen Sezer, Zelenski’nin ziyaretiyle ortaya bir sorun yumağı çıktığını düşünüyor ama bunun çok ciddi hasar bırakmayacağı görüşünde.

Putin Ağustos’ta Türkiye’ye gelir mi?

Erdoğan’ın Ağustos ayı için duyurduğu Putin’in Türkiye ziyaretinin olup olmayacağı da şu an için tam net değil.

Rusya’nın henüz planlanmış bir ziyaret olmadığını söylediğini belirten Sezer, ona gelen duyumlara göre şu an için tüm seçeneklerin masada olduğunu, iki liderin belki üçüncü bir ülkede bir araya gelmesinin de söz konusu olabileceğini belirtiyor.

Paylaşın

Rusya – Ukrayna Savaşı’nda 9 Bin 287 Sivil Hayatını Kaybetti

Rusya – Ukrayna Savaşı’nda 9 bin 287 sivilin hayatını kaybettiği, 16 bin 384 kişinin de yaralandığı açıklandı. Savaşta çocukların en fazla etkilenen grup arasında yer aldığını ifade edilirken, 537 çocuğun öldürüldüğü bildirildi.

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nde düzenlenen Ukrayna oturumunda, katılımcılar Rusya’ya savaşı sonlandırma ve Karadeniz Tahıl Koridoru Anlaşması’na dönme çağrısı yaptı.

BM Siyasi ve Barış İnşası İşlerinden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Rosemary DiCarlo, burada yaptığı konuşmada, Rusya’nın Ukrayna savaşının üzerinden 500 gün geçtiğini, bu dönemin Ukrayna halkı için ” cehennem” gibi olduğunu söyledi.

DiCarlo, savaşın başlangıcından bu yana teyit edilen bilgilerin 9 bin 287 sivilin hayatını kaybettiğini, 16 bin 384 kişinin ise yaralandığını gösterdiğini belirtti.

Çocukların en fazla etkilenen grup arasında yer aldığını ifade eden DiCarlo, 537 çocuğun öldürüldüğünü bildirildi.

DiCarlo, bu yıl 79 ülkeden yaklaşık 345 milyon kişinin gıda güvensizliğiyle karşı karşıya kalacağının öngörüldüğünü kaydedilerek, “Karadeniz Tahıl Koridoru Anlaşması 33 milyon ton gıdanın ihracatını sağladı. Küresel gıda fiyatlarını düşürdü.” açıklamasında bulundu.

BM ve Rusya arasındaki mutabakat zaptının da somut sonuçlar verdiğini aktaran DiCarlo, BM’nin çabalarını sürdürmeye devam edeceğini söyledi.

İngiltere Dışişleri Bakanı James Cleverly ise Rus kamplarında yaklaşık 19 bin Ukraynalı çocuğun bulunduğunu belirterek, “Rusya Ukrayna’nın kimliğini ve kültürel tarihini çocukları savaş aracı olarak kullanarak silmek istiyor.” değerlendirmesinde bulundu.

“Dünya izliyor ve Rusya sorumlu tutulacaktır.” vurgusunda bulunan Cleverly, savaşın sadece Ukrayna halkını değil, tüm dünyadaki muhtaç toplumlara zarar verdiğini kaydetti.

Cleverly, “Rusya’ya masaya dönme ve Karadeniz Tahıl Koridoru Anlaşması’nı sonsuz olarak uzatma ve tam olarak uygulama çağrısında bulunuyoruz” dedi.

Rusya’nın faaliyetlerinin “yemeği insanların ağzından aldığını” belirten Cleverly, savaşın bir 500 gün daha sürmesine izin verilmemesi gerektiğinin altını çizdi.

Zelenskiy BM Genel Sekreteri Guterresile görüştü

Öte yandan, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres ile Karadeniz Tahıl Koridoru Anlaşması’nı telefonda görüştü.

Zelenskiy, Telegram kanalından yaptığı açıklamada, Guterres ile telefon görüşmesi yaptığını bildirdi.

Guterres ile görüşmesinde Karadeniz Tahıl Koridoru Anlaşması’nı ele aldıklarını belirten Zelenskiy, “Rusya’nın küresel gıda piyasasını istikrarsızlaşmaya çalıştığını ve Ukrayna’nın gıda ürünlerine bağlı çeşitli ülkelerdeki 400 milyon kişinin hayatını tehlikeye attığını” savundu.

Zelenskiy, “Tahıl anlaşmasının sürdürülmesi gerekiyor. Guterres ile gıda güvenliği ve Karadeniz’de gıda yollarının sağlanması amacıyla sorumlu devletlerle de birlikte çalışma konusunda mutabık kaldık” dedi.

Tahıl anlaşması

Türkiye, Ukrayna, Rusya ve BM arasında 22 Temmuz 2022’de İstanbul’da tahıl sevkiyatı anlaşması imzalanmıştı.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Karadeniz Tahıl Koridoru Anlaşması’nın durdurulduğunu belirterek, ilgili şartlar uygulandığında Rusya’nın anlaşmaya geri döneceğini dün bildirmişti.

Rusya Dışişleri Bakanlığı da söz konusu anlaşmaya, Batı’nın Rus gıda ve gübresine yaptırım uygulamaktan vazgeçmesi halinde döneceklerini açıklamıştı.

Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, Türkiye ile BM’ye Karadeniz Tahıl Koridoru Anlaşması’nı Rusya’sız sürdürme teklifini içeren mektup gönderdiğini belirterek, “Ukrayna, BM ve Türkiye, birlikte gıda koridorunun çalışmasını ve gemilerin denetlenmesini sağlayabilir.” ifadelerini kullanmıştı.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Tahıl Koridoru Anlaşması: Rusya Çekildi

Mevcut şartlarda anlaşmaya katılımlarını durdurduklarını, gerekli koşullar sağlanırsa anlaşmaya geri döneceklerini söyleyen Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov, “Anlaşma bugün itibariyle artık yoktur” dedi.

Temmuz 2022’de Birleşmiş Milletler ve Türkiye’nin arabuluculuğundan varılan anlaşma, Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle limanlarda abluka altında olan Ukrayna tahılının güvenli bir şekilde ihraç edilmesini sağlayarak küresel gıda krizini hafifletmeyi amaçlıyordu.

RIA haber ajansı Kremlin’in kararını Türkiye, Ukrayna ve BM’ye bildirdiğini kaydetti.

Anlaşma Rusya’nın Ukrayna işgalinin neden olduğu küresel gıda krizini önlemek için Birleşmiş Milletler ve Türkiye arabuluculuğunda geçen yıl Temmuz ayında imzalanmıştı. Anlaşmayla, çatışmalar nedeniyle Karadeniz üzerinden Ukrayna tahılının dünya piyasalarına güvenli şekilde taşınmasına yeniden başlanması hedefleniyordu.

Birçok kez uzatılmış olan anlaşmanın süresi bugün doluyor. Rusya aylardır anlaşmayı bir kez daha uzatması için gerekli koşulların yerine getirilmediğini kaydediyor.

Rusya, anlaşma kapsamında sözü verilen kendi tahıl ve gübresini ihraç etmesini sağlayacak adımların atılmadığını söylüyor.

Rusya’nın gıda ve gübre ihracatı Batı’nın Ukrayna savaşı nedeniyle uyguladığı yaptırımlardan muaf olsa da Moskova ödeme, lojistik ve sigorta kısıtlamalarının ihracat önünde engel oluşturduğunu belirtiyor.

Moskova’nın temel taleplerinden biri Rus Tarım Bankası Rosselkhozbank’ın SWIFT sistemine yeniden bağlanmasıydı. Banka AB tarafından 2022 yılının Haziran ayında Rusya’nın işgali yüzünden sistemden çıkartılmıştı.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, geçen hafta Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’e bir mektup yazarak Karadeniz’den tahıl ihracatına birkaç ay daha izin vererek AB’ye Rosselkhozbank’ın şubesini SWIFT’e bağlamak için zaman tanımasını istediğini aktarmıştı.

Rusya bugün Ukrayna’yı gece saatlerinde Kırım köprüsüne deniz drone’larıyla saldırarak iki kişiyi öldürmekle suçladı.

Erdoğan: Dostum Putin’in…

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise Körfez ülkelerine ziyareti öncesi düzenlediği basın toplantısında, Türkiye’nin temennisinin anlaşmanın devam etmesi olduğunu söyledi.

Erdoğan, “Diplomatik gayretlerimizi yoğunlaştırdık. Bugün yapılan açıklamaya rağmen dostum Putin’in bu insani köprünün devamını istediğine inanıyorum. Bu arada Dışişleri Bakanım muhatabıyla görüşmelerini yapacak. Ben de seyahatten döner dönmez Sayın Putin ile görüşeceğim. Kendisiyle Ağustos ayında Türkiye’de bir araya geldiğimizde tüm bu hususları konuşacağız” dedi.

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ayrıca Rus tahıl ve gübresinin sevkinin önünün açılması için nasıl hareket edilmesi gerektiğini de istişare edeceğiz…Temenni ediyorum ki bir mesafe alırız ve aralık vermeden yolumuza devam ederiz. Belki Ağustos ayını beklemeden Sayın Putin ile telefon görüşmesi gerçekleştirerek adımlarımızı atarız.”

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ülkesinin kendi gıda ihracatı ve diğer önemli düzenlemelerin önündeki engellerin kaldırılmasına yönelik sözlerin tutulmadığını söylemiş ve anlaşmadan çekilebileceklerinin sinyalini vermişti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise Cuma günü Putin ile telefon görüşmesi sonrası yaptığı açıklamada, anlaşmanın yeniden uzatılacağına inandığını söylemişti.

Paylaşın

Ukrayna, Karşı Taarruz Harekatında Taktik Değiştirdi

Rusya’ya karşı başlatılan taarruzda verilen zararlar nedeniyle Ukrayna ordusunun taktik değiştirdiği top ve uzun menzilli füzelerle saldırılar düzenlediği ifade ediliyor.

Ukrayna’nın başlattığı karşı taarruz harekatının ilk iki haftasında sahaya sürdüğü silahların yüzde 20’sini kaybettiği, taktik değişiklikten sonra, kaybın yüzde 10 seviyelerine düştüğü belirtiliyor.

Yaklaşık 1 ay önce karşı taarruz harekatına başlayan Ukrayna ordusunun hızını azaltan en önemli faktörlerden birinin Rus güçleri tarafından döşenen mayın tarlaları olduğu belirtiliyor.

ABD merkezli New York Times gazetesi, Ukrayna ordusunun başlattığı karşı taarruz harekatının ilk iki haftasında sahaya sürdüğü silahların yüzde 20’sini kaybettiğini öne sürdü.

Amerikalı ve Avrupalı yetkililere dayandırılan habere göre, Ukrayna ordusunun kaybettiği silahların içinde Batı ülkelerinden gelen tanklar ve zırhlı personel taşıyıcıları da bulunuyor.

Gazete NATO tarafından eğitilen 47. Mekanize Birliği’nin elindeki 99 Bradley zırhlı muharebe aracının yüzde 30’unu iki haftada kaybettiğini, 33. Mekanize Birliği’ninse elindeki Almanya yapımı Leopard tanklarının üçte birini bir hafta içinde kaybettiğini yazdı.

Verilen zararlar nedeniyle Ukrayna ordusunun taktik değiştirdiği ve Rus güçlerine top ve uzun menzilli füzelerle saldırılar düzenlediği ifade edilirken, ilerleyen haftalarda kaybın yüzde 10 seviyelerine düştüğü belirtildi.

Rus savunma hattı nedeniyle Ukrayna ordusunun yaklaşık 100 kilometrelik ilerleme hedefinin sadece 8 kilometresini kat edebildiği ifade edildi.

Ukrayna ordusunun güney cephesinde yürüttüğü taarruz harekatında denize ulaşarak Rus güçlerini ikiye bölmeyi planladığı biliniyor.

Bir Ukrayna askeri bağlı olduğu birliğe ait droneların Velika Novosilka kasabasının güneyinde topçu ateşine yakalanan Batı yapımı zırhlı araçları görüntülediğini söyledi.

İsminin Igor olduğunu söyleyen asker, “Hepsi yandı. Herkes bir ilerleme olmasını umuyor” diye konuştu.

Mayın tarlaları yavaşlatıyor

Yaklaşık 1 ay önce karşı taarruz harekatına başlayan Ukrayna ordusunun hızını azaltan en önemli faktörlerden birinin Rus güçleri tarafından döşenen mayın tarlaları olduğu belirtiliyor.

Konuyu gündeme taşıyan Washington Post gazetesi, ülkenin doğusunda ve güneyinde yürütülen harekat öncesi sürecin uzun tutulması nedeniyle Rus ordusunun savunma hazırlıkları için yeterli zamanı bulduğunu ve elinde tuttuğu bölgelerin 5-15 kilometre önlerine kadar anti-tank, anti-personel mayınları ve tuzak telleri döşediğini bildirdi.

Mayın tarlalarının sıklığı nedeniyle Kiev güçlerinin strateji değiştirdiği ve zırhlı araçları geride bırakarak yürüyerek ilerlemeye başladığı kaydedildi.

Konuyla ilgili konuşan Ukrayna Genelkurmay Başkanı Valeriy Zalujni, “Artık sadece zırhlı bir tankla hiçbir şey yapamazsınız. Çünkü mayın tarlası çok derin. Er ya da geç durdurulup, yoğun ateşle imha edilir” ifadelerini kullandı.

Zalujni durumu aşabilmek için uzaktan mayın temizleyecek cihazlara ve F-16 benzeri modern savaş uçaklarına ihtiyaç duyduklarını söyledi.

Gazete Ukrayna’nın mayın tarlalarıyla mücadelesinin tanklar ve zırhlı araçların zayıflıklarını da ortaya çıkardığını belirtti. Taarruz için kilit önemde olduğu iddia edilen Bradley zırhlı muharebe araçları ve Leopard tanklarının da bu durumdan mustarip olduğunu yazdı.

Ukrayna ordusunun, isabet almasına rağmen bu araçları övdüğü belirtilen haberde, Bradley ve Leopardların içinde bulunan birçok askerin mayın patlamalarını hafif yaralanmalarla atlattığına dikkat çekildi.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

G7’den Ukrayna’ya Güvenlik Garantisi; Rusya Ve İran’dan Tepki

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Almanya, Japonya, Fransa, Kanada, İtalya ve İngiltere’den oluşan G7, Ukrayna’ya uzun vadeli güvenlik garantileri öngören bir ortak deklarasyon yayınladı.

Haber Merkezi / Deklarasyona Rusya ve İran’dan tepki geldi. Kremlin sözcüsü Dimitri Peskov deklarasyonla ilgili olarak atılan adımı “aşırı derecede büyük bir hata ve potansiyel olarak oldukça tehlikeli” olarak değerlendirdiklerini duyururken, İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney Batı ülkelerini Ukraynalıların hayatlarını tehlikeye atmakla suçladı.

G7 deklarasyonunda, “Her birimiz, Ukrayna ile uzun vadeli güvenlik taahhütleri üzerinde çalışacağız” denilerek Ukrayna’nın NATO müttefikleriyle ihtiyaçları konusunda ikili görüşmeler yürütmesinin önü açıldı.

Bunlar arasında kara, hava ve deniz alanlarında güvenlik yardımı ve modern askeri teçhizat sağlanması, hava savunması, topçu ve uzun menzilli silahlar, zırhlı araçlar ve hava muharebesi gibi diğer temel yeteneklerin arttırılması yer aldı.

Ayrıca Ukrayna’nın endüstriyel altyapısının kalkınmasına destek, Ukrayna güçlerinin eğitimi ve eğitim tatbikatları, istihbarat paylaşımı ve işbirliği, siber savunma, güvenlik, güçlenme girişimleri, hibrid tehditlerle mücadele, yeniden yapılandırma ve ayağa kaldırma çalışmalarıyla Ukrayna’nın ekonomik istikrarını ve dayanıklılığını arttırma, Ukrayna ekonomisinin refahını ve enerji güvenliğini sağlayacak koşulları oluşturma yer alıyor.

Rusya’nın açtığı savaştan kaynaklanan ihtiyaçları karşılayacak teknik ve mali desteğin sağlanması, Kiev’in Avrupa-Atlantik hedeflerine ulaşması için gerekli yönetim reformlarının etkili şekilde uygulanmasını sağlamak için destek sözü de verildi.

Metinde, “Gelecekte Rusya tarafından düzenlenecek bir silahlı saldırıda derhal Ukrayna ile görüşülerek uygun adımlar belirlenecek” denildi. Ayrıca deklarasyonda Rusya’ya ekonomik ve diğer yaptırımların uygulanması ve Ukrayna ile BM Sözleşmesi’nin 51’inci maddesi çerçevesinde kendini savunma hakkını kullanırken doğacak ihtiyaçları için görüşmeler yapılması yer aldı.

Bu kapsamda, “Ukrayna ile topraklarını bir kez daha savunma zorunda kalması durumunda güvenlik garantileri ve düzenlemeleri paketi üzerinde çalışacağız” denildi. Bunlara ek olarak Rusya’dan yaptırımlar ve ihracat kısıtlamalarıyla hesap sorulmaya devam edeceği belirtildi, savaş suçlularının ve Ukrayna’ya karşı işlenen hassas sivil altyapıya saldırı gibi uluslararası suçların hesabının sorulmaya devam edeceği kaydedildi.

“Savaş suçları cezasız kalamaz” denilen deklarasyonda “Sorumluların uluslararası hukuka uygun şekilde cezalandırılmasına olan bağlılığımızı yineliyoruz. Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi mekanizmaların çalışmalarına desteği sürdüreceğiz” ifadeleri kullanıldı.

Öte yandan Rusya’nın Ukrayna’da neden olduğu zararı karşılayıncaya kadar mal varlıkları üstündeki kısıtlamaların süreceği belirtildi. Rus saldırganlığının neden olduğu zarar, kayıp veya yaralanmaların tazminine yönelik uluslararası bir mekanizmanın kurulması gereğine vurgu yapılan açıklamada uygun mekanizmaların geliştirilmesi için çalışılacağı belirtildi.

Ukrayna’dan beklentiler

Deklarasyonda Ukrayna’dan beklentiler de yer aldı.

Bunlar, “Ortakların güvenliğine pozitif katkı sağlamak ve ortakların desteğiyle şeffaflıkla hesapverirlik ölçütlerini güçlendirmek, ordunun demokratik sivil kontrolunu güçlendirmek ve Ukrayna’nın savunma kurumları ve sanayisinde verimliliği ve şeffaflığı arttıracak savunma reformları ve modernizasyonda ilerleme sağlamak” olarak sıralandı.

Metinde “Bu çaba, Ukrayna gelecekte Avrupa-Atlantik topluluğuna üyelik yolunda ilerlemeye devam ederken ileriye götürülecektir” denildi.

“Rusya’nın güvenliği ihlal ediliyor”

Kremlin sözcüsü Dimitri Peskov deklarasyonla ilgili olarak atılan adımı “aşırı derecede büyük bir hata ve potansiyel olarak oldukça tehlikeli” olarak değerlendirdiklerini duyurdu. Peskov, “Ukrayna’ya güvenlik garantileri vererek Rusya’nın güvenliğini ihlal etmiş oluyorlar” dedi. Batı’nın “bilgelik göstereceğine” dair umutlarını koruduklarını belirten Peskov, bunun olmaması halinde Avrupa ülkelerinin “çok uzun yıllar boyunca daha da tehlikeli” hale geleceğini söyledi.

“Silah şirketleri ceplerini dolduruyor”

G7 ülkelerine bir tepki de İran’dan geldi. İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney Batı ülkelerini Ukraynalıların hayatlarını tehlikeye atmakla suçladı. Batılı ülkelerin “Ukrayna halkını cepheye sürerek Amerikan silah şirketlerinin ceplerini doldurduğunu” belirten Hamaney, Batı ülkelerinin “yağmacı” ve “sömürgeci” güdülerinin Ukraynalıları savaşmaya ve Batı silah üretim ve satış şirketlerinin çıkarlarına hizmet için ölmeye ittiğini ileri sürdü.

“Güvenlik zaferiyle dönüyoruz”

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ise deklarasyonu ülkesi açısından “anlamlı bir güvenlik zaferi” olarak niteledi. Zelenskiy, “Ukrayna delegasyonu evine Ukrayna için, ülkemiz için, halkımız için, çocuklarımız için anlamlı bir güvenlik zaferi götürüyor” ifadelerini kullandı.

“Varlığımızı sürdüreceğiz”

ABD Başkanı Joe Biden da G7 deklarasyonuyla ilgili olarak, “Bunun, Ukrayna’ya olan bağlılığımızı ifade eden güçlü bir açıklama olduğunu düşünüyorum. (Ukrayna) bugün özgürlüğünü savunurken geleceğini de yeniden kuruyor. Ne kadar sürerse sürsün yanında olmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Batılı ülkeler şimdiye kadar Ukrayna kara kuvvetlerini modern silahlarla teçhizatlandırmış ancak Rusya ile savaş halindeki ülkeye savaş jeti ya da savaş gemisi tedariğinde bulunmamıştı.

Paylaşın