Rusya’nın Ukrayna İşgalinde 549 Sivilin Yaşamını Yitirdiği Belgelendi

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Rusya’nın Ukrayna işgalinde şimdiye kadar 549 sivilin yaşamını yitirdiğini belgeledi. Cenevre’deki merkezden yapılan açıklamada bu sivillerin 41’inin çocuk olduğu kaydedildi.

BM’nin elinde 957 kişinin yaralandığına ilişkin doğrulanmış bilgi bulunduğu aktarıldı. BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet gerçek sayıların kesinlikle önemli ölçüde daha yüksek olduğunu söyledi. Bachelet çalışanların kurbanların sayısını doğrulamak için süreye ihtiyacı olduğunu kaydetti. Yüksek Komiserlik sadece bağımsız olarak doğrulayabildiği rakamları açıklıyor.

“En az 71 çocuk öldürüldü”

Ukrayna parlamentosu İnsan Hakları Görevlisi Lyudmila Denisova, Rusya’nın saldırılara başladığı 24 Şubat’tan beri ülkede en az 71 çocuğun hayatını kaybettiğini açıkladı. Denisova Telegram kanalından yaptığı açıklamada, 100’den fazla çocuğun da yaralandığını bildirdi.

Mariupol kentindeki çocuk hastanesi ve doğumevine yönelik dün düzenlenen saldırıda da biri çocuk, üç kişi yaşamını yitirdi, 17 kişi de yaralandı. Hastane saldırısına uluslararası toplum tepki gösterdi. Hastanenin hedef alındığını yalanlamayan Rusya ancak “Ukraynalı milliyetçi taburların” binayı çatışmalarda kullanabilmek için hastaları ve personeli tahliye ettiğini iddia ediyor.

Antalya’daki dışişleri bakanları görüşmesinden sonuç alınamadı

Türkiye’nin arabuluculuğunda Rusya ile Ukrayna arasında Antalya’da düzenlenen dışişleri bakanları toplantısı sona erdi. Ukrayna Dışişleri Bakanı Dimitro Kuleba toplantı sonrasında yaptığı açıklamada ateşkes konusunda ilerleme sağlanamadığını, Rusya’nın şu anda bir ateşkese hazır olmadığını söyledi.

En sıkıntılı durumun Ukrayna’nın liman kenti Mariupol’de yaşandığını belirten Kuleba, Rus mevkidaşı Sergey Lavrov’un insani koridorlar konusunda bir taahhütte bulunmadığını kaydetti. Kuleba, Rusya’nın Mariupol’de kaçış koridorlarına izin vereceğini ümit ettiğini söyledi.

Kuleba ayrıca aynı formatta Rusya ile tekrar görüşmeye hazır olduklarını belirtti. NATO’nun tam üyesi olma hedefini koruduklarını söyleyen Kuleba, “Ancak bunun yakında ya da yakın gelecek içinde olmayacağını anlıyoruz” diye konuştu.

Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ise Batı’nın Ukrayna’daki tutumunu “tehlikeli” olarak niteledi. Batı’nın Ukrayna’ya ölümcül silahlar temin ettiğini belirten Lavrov, verilen bu silahların kimlerin eline geçebileceğinin belirsiz olduğunu kaydetti. “Ukrayna’nın militarizasyonunu istemiyoruz” diyen Lavrov “Ukrayna’nın nötr olmasını istiyoruz” diye konuştu.

Sonuç alınamamasından dolayı Ukrayna tarafını da suçlayan Lavrov, Ukrayna hükümetinin “görüşmek için görüştüğünü” söyleyerek Ukrayna’dan önerilerine yanıt istediklerini söyledi.

Lavrov Mariupol’de vurulan hastaneye ilişkin de buranın radikal savaşçılardan oluşan Azov Tugayı tarafından kullanıldığını söyledi. Lavrov 7 Mart tarihinde Birleşmiş Milletler’i eski hastanede tıp personeli olmadığı konusunda bilgilendirdiklerini belirtti.

Paylaşın

Rusya İflasın Eşiğinde Mi?

Batılı devletlerin Rusya’ya yönelik yaptırımları nedeniyle Moskova’nın, uluslararası finans piyasalarıyla bağlantısı büyük ölçüde koptu. Bu sebepten dolayı kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Çarşamba gecesi Rusya’nın kredibilitesini “B”den “C”ye düşürdü.

Bunun sonucunda Rus devlet tahvillerindeki değer kaybı daha da arttı. Fitch, Rusya’nın yakın zamanda temerrüde düşmesini, yani ödeme kabiliyetini yitirerek borç yükümlülüklerini yerine getiremez hale gelmesini bekliyor. Reuters’e konuşan Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Carmen Reinhardt da yine Rusya için “temerrüt” beklentisini dile getirdi.

Devletin kasası dolu

Diğer uluslararası derecelendirme kuruluşları da daha önce Rusya’nın kredi notunu düşürmüştü. Fitch mevcut hamlesini, “Rusya’nın devlet borçlarını geri ödeme kabiliyetini daha da baltalayan gelişmelerle” gerekçelendiriyor. Derecelendirme kuruluşu, bu açıklamasıyla birkaç gün önce yürürlüğe giren ve ülkenin mali yükümlülüklerinin, döviz yerine Rus Rublesi ile karşılanmasını öngören başkanlık kararnamesine atıfta bulunuyor.

Teorik olarak bakıldığında Rusya, aslında tüm mali yükümlülüklerini yerine getirebilecek düzeyde görünüyor. Zira devletin kasaları dolu. Dünya piyasalarındaki enerji fiyatları, son aylarda savaştan bağımsız olarak da zaten yükselişe geçmişti. Bu durum, Rusya’nın enerji gelirlerini daha da artırdı.

Finans haberleri ajansı Bloomberg, Rusya’nın yabancı alacaklılara karşı yükümlülüklerinin 50 milyar doların biraz altında olduğunu tahmin ediyor. Berlin’deki Alman Ekonomik Araştırma Enstitüsü (DIW) Başkanı Marcel Fratzscher DW’ye verdiği demeçte, “Rus devletinin dış borcu oldukça düşük” değerlendirmesini yapıyor.

Rusya, petrol ve doğal gaz ihraç ederek hayli yüksek bir ticaret fazlası elde etti ve bu nedenle aslında son yıllarda dış borcunu azaltabildi. Rusya Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin 640 milyar dolar civarında olduğu tahmin ediliyor. Ancak çoğu yurt dışında olan bu döviz rezervlerinin büyük bir kısmı, yaptırımlar nedeniyle donduruldu. Yani Kremlin yönetimin halihazırda rezervlere erişimi yok. Bu nedenle Alman iktisatçı Marcel Fratzscher de önümüzdeki aylarda Rusya’nın temerrüde düşeceğine inanıyor.

Hacker saldırıları ihtimali

Rusya’nın olası temerrüdünün, nispeten düşük dış borç seviyesi nedeniyle uluslararası finans sistemi üzerindeki olumsuz etkisinin sınırlı düzeyde kalması bekleniyor. Ancak Putin’in olup bitenleri elleri kolları bağlı şekilde seyretmeyeceği ve bazı karşı hamlelere başvuracağı da aşikâr. Moskova yönetimi, örneğin küresel finans sistemini etkileyecek hacker saldırıları veya döviz piyasalarında manipülatif işlemler yoluyla geçici belirsizlik ve kaos ortamı oluşturmaya çalışabilir. DIW Başkanı Fratzscher, “Rusya ve ortaklarının, Batı ekonomisine zarar vermek için gerginliği mali piyasalara da taşıyarak, küresel finans sisteminde manipülasyona neden olmaya çalışmasından endişe ediyorum,” diyor.

Bu endişe, önümüzdeki hafta gerçeğe dönüşebilir. Çünkü Rusya’nın toplam 100 milyon dolar tutarındaki faiz ödemelerinin vadesi doluyor. Ayrıca 4 Nisan’da, yaklaşık iki milyar dolarlık hacme sahip devlet tahvillerinin faiz ödemesi söz konusu. ABD’li yatırım bankası Morgan Stanley, hafta başında müşterilerine Rusya konusunda gönderdiği mektupta, “Temerrüdü en olası senaryo olarak görüyoruz” diye yazdı.

Rusya’nın mali yükümlülüklerini yerine getiremez hale gelmesi, ülkedeki yerli yatırımcıları ve özellikle bankaları da olumsuz etkileyecek. Zira devlet tahvillerinin bir kısmı yerel bankaların elinde bulunuyor. Ancak Marcel Fratzscher, miktarların yönetilebilir olduğunu, bu nedenle Rusya’nın iflası durumunda bankacılık sistemi için çok büyük bir sorun görmediğini söylüyor.

Döviz işlemlerine kısıtlama

Kremlin yönetimi, en kötü senaryoyu engellemek için yoğun çaba harcıyor. Bu çerçevede Rusya Merkez Bankası, döviz alım-satımlarına ciddi kısıtlamalar getirdi. Örneğin, önümüzdeki Eylül ayına kadar Rusların, döviz hesaplarından 10 bin dolardan fazla para çekmelerine artık izin verilmiyor. Merkez Bankası, Rus bankalarının döviz satmasının da yasak olduğunu duyurdu.

Ancak tüm bu çırpınışlara rağmen görünen o ki, Rusya önümüzdeki hafta vadesi dolacak ilk ödemelerinde temerrüde düşmek durumunda kalacak. Yine de bu durum, henüz devlet iflası anlamına gelmeyecek. Zira ilk temerrütten sonra 30 günlük bir ek süre tanınıyor. Yani Rusya’nın gerçek ödeme kabiliyeti ancak önümüzdeki Nisan ortasında kesinlik kazanacak. Ayrıca Rusya, temelde yeterli döviz rezervine sahip olduğundan ve uluslararası yaptırımlar nedeniyle rezervlerine geçici olarak erişim sağlayamadığından, bu sadece “teknik bir temerrüt” hükmünde olacak.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Ukrayna’daki Savaş için ‘Arap Baharı’ Etkisi Uyarısı

Dünya Bankası, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali nedeniyle artan gıda ve enerji fiyatlarının gıdaya erişim sorunu yaşayan ülkeleri daha da zora sokacağı ve sosyal huzursuzluğa neden olabileceği uyarısında bulundu.

Euronews’ta yer alan habere göre; Dünya Bankası baş ekonomisti Carmen Reinhart Ukrayna’daki savaşın Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Sahra altı Afrika ülkelerine önemli yansımaları olabileceğini belirtti.

Reinhart, “Aşırı duygusal olmak istemiyorum ama Arap Baharı’nın arkasındaki hikayenin bir kısmı da gıda güvensizliği ve ayaklanmalardı” diye konuştu.

Arap Baharı bir dizi Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkesinde 2010 yılında başlayan demokrasi yanlısı hareketler olarak biliniyor. Tunus’ta başlayan hareket, daha sonra Libya, Mısır, Yemen, Suriye ve Bahreyn’e sıçradı. Arap Baharı protestoları bazı ülkelerde rejim değişikliğine yol açarken, Suriye’de 10 yıldır süregelmekte olan iç savaşa neden oldu.

2007-2008 yılları arasında ve ardından 2011’de gıda fiyatlarında yaşanan keskin yükseliş sosyal çalkantlara yol açtı ve 40’tan fazla ülkede küresel gıda fiyatlarındaki artışla bağlantılı olarak ayaklanmalar yaşandı.

Orta Asya ülkeleri büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalabilir

Reınhart, Rusya ile sıkı ticaret ve ekonomik bağları bulunan Orta Asya ülke ekonomilerinin Batı’nın Rusya’ya yönelik yaptırımları dolayısıyla büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalabileceğine dikkat çekti.

Reinhart, Reuters haber ajansına verdiği röportajda yaptırımların bu ülkelerdeki para birimini vurduğunu ve bankalarda güven sorununa dair işaretlerin gelmeye başladığını belirtti. Bu olumsuzluklara gıda güvensizliği ve parasal işlemlerdeki düşüşün etkileri eklendiğinde potansiyel mülteci akını da dahil birçok karmaşık durumun önünün açılabileceği uyarısında bulundu.

Uluslararası Para Fonu (IMF) Batı’nın yaptırımları sonucu bu yıl içinde Orta Asya ekonomilerinin resesyona girebileceği beklentisinde olduğunu belirtmişti.

Borçlanma artabilir

Dünya Bankası artan gıda ve enerji fiyatları karşısında hükümetlerin alacağı tedbirlerin de varolan sorunlar zincirini derinleştirebileceği uyarısında bulunuyor.

Artan fiyatlara karşı hükümetlerin teşvikleri arttırabileceğine dikkat çeken uzmanlar bu durumun özellikle düşük gelirli ülkelerin ağır borç yükünü daha da arttıracağını belirtiyor. Banka uzmanlarına göre bu durumdaki 60 kadar ülke borçlarını ödeyemez hale geldi ya da gelmek üzere.

Mısır ve Mozambik’e dikkat

Geçtiğimiz yıla göre Ocak ayında yüzde 35 daha yüksek gerçekleşen tarım ürünleri fiyatlarının Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonucu daha da artması bekleniyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), küresel gıda fiyatlarının bitkisel yağlar ve süt ürünleri öncülüğünde şubatta tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştığını bildirdi.

Verimli toprakları nedeniyle dünyanın tahıl ambarı olarak görülen Ukrayna’da buğday, mısır, arpa ve ayçiçeği gibi gıdaların üretim ve ihracatının düşmesinin gıda fiyatlarına çok olumsuz yansıyacağı tahmin ediliyor. Dünyanın önde gelen gübre üretici ülkelerden Rusya’nın işgal dolayısıyla uğradığı yaptırımlar sebebiyle küresel çapta tarımcılık faaliyetlerini vuracak kesintiler yapabileceği kaydediliyor.

Dünya Bankası geçtiğimiz ay yaptığı değerlendirmede Ukrayna’daki gelişmelerin en olumsuz etkileyebileceği ülkeler arasında buğday ve yağ ithalatını büyük oranda Rusya ve Ukrayna’dan yapan Mısır ve Mozambik’i öne çıkarmıştı. Mısır buğday ithalatının yüzde 80’ini Rusya’dan karşılıyor.

Paylaşın

Antalya’daki Zirve Sonuçsuz Tamamlandı

Türkiye’nin arabuluculuğu ile Antalya’da düzenlenen Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov ve Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba’nın yanında Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da katıldığı üçlü dışişleri bakanları toplantısı sona erdi. 

Haber Merkezi / Antalya’daki zirve Rusya ile Ukrayna arasında savaşın başlamasından bu yana hükümet düzeyinde ilk görüşme olma niteliği taşımakta. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile üçlü dışişleri bakanları toplantısı öncesinde görüştü. Çavuşoğlu, ayrıca zirve öncesi Ukraynalı mevkidaşı Dmitro Kuleba ile de bir araya geldi.

Toplantı sonrasında basına açıklama bulunan Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba Mariupol’den insani koridor açılması ve 24 saatlik ateşkes anlaşması sağlanması konusunda bir anlaşmaya varamadıklarını söyledi.

Toplantıya iki ana amaçla geldiğini belirten Kuleba, bunlardan birincisinin kuşatma altındaki Mariupol’den sivillerin çıkışını sağlamak için insani koridor oluşturulmasının sağlanması, ikincisinin ise yine sivillerin korunması amamcıyla 24 saatlik ateşkes sağlanması olduğunu belirtti, ancak Rus mevkidaşının bu iki konuda da yetkisinin olmadığını söylediğini ve bu nedenle Moskova’daki makamlarla istişare etmesini umduğunu ifade etti.

Kuleba “Çabaları sürdürme konusunda mutabık kaldık. Böyle bir formatta tekrar görüşmeye hazırım. İnanıyorum ki iki dışişleri bakanı buluştuğı zaman barışı ve güvenliği konuşur. Savaşı bitirmek, halkın, sivillerin ızdırabını bitirmek ve topraklarımızı Rus işgal gücünden kurtarmak için sonuç verecek yeni görüşmelere hazırım” mesajını verdi.

Kuleba’nın ardından ayrı bir basın toplantısında konuşan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise Türkiye’nin inisiyatifiyle genel olarak insani konuları ele aldıklarını ve sivillerin zarar görmemesi için ne tür tedbir aldıklarını açıklamaya çalıştıklarını kaydetti.

Sivillerin gönüllüler ve bölgesel savunma güçleri tarafından kalkan olarak kullanıldığına dikkat çeken Lavrov “Bu olaylar gayet iyi biliniyor” diye konuştu.

Rusya tarafının günlük olarak insani koridor önerisini tekrarlladıklarını ve hala geçerli olduğunu belirten Lavrov “Güzergahlar durumu kontrol edenler tarafından belirleniyor ve en etkili ve güvenli yollarını amaçlıyoruz” dedi.

Lavrov ayrıca Belarus topraklarında yapılan müzakerelerin yalnızca kağıt üzerinde kalmadan, ciddi sonuç vermesini ve ukrayna krizinin bütün tarafların ve Avrupa ülkelerinin de çıkarları ele alınarak, topluca çözüme kavuşturulmasını istediklerini vurguladı.

Ukrayna’da bugün sivillerin tahliyesi için 7 koridor açılıyor

Rusya’nın işgali altındaki Ukrayna’da bugün sivillerin tahliyesi için yedi koridor açılması kararlaştırıldı. Ukrayna Başbakan Yardımcısı İrina Vereşçuk koridor açılacak olan kentler arasında Rus güçlerinin ablukası altındaki Mariupol’ün de olduğunu bildirdi.

Bu arada Polonya sınır muhafızı, Rusya işgalinin başlamasından sonra Ukrayna’dan Polonya’ya kaçanların sayısının 1 milyon 430 bini geçtiğini açıkladı. Sadece Çarşamba günü yaklaşık 117 bin 600 kişinin sınırı geçtiği aktarılıyor.

Mariupol’deki hastaneye saldırıda en az 3 kişi hayatını kaybetti

Rusya’nın Mariupol’de bir çocuk hastanesi binasına düzenlediği saldırıda en az üç kişinin hayatını kaybettiği açıklandı. Kent belediyesinin Telegram hesabından yapılan açıklamada, “Ukrayna’nın işgal altında olan Mariupol kentinde bir çocuk ve doğum hastanesine dün düzenlenen saldırıda aralarında bir kız çocuğunun da olduğu üç kişi hayatını kaybetti” denildi. Ukrayna yetkilileri daha önce saldırıda 17 kişinin yaralandığını açıklamıştı.

“Enformasyon terörizmi”

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova Ukrayna’nın Mariupol kentinde bir çocuk hastanesinin vurulmasıyla ilgili haberlere dair “enformasyon terörizmi” nitelemesini kullandı. Rusya’dan daha önce yapılan açıklamada hastanenin bir süredir askerler tarafından kullanıldığı ve ateş edildiği belirtilmişti. Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov da hastanenin vurulmasıyla ilgili olarak ordudan bilgi istendiğini duyurdu.

“Hastane uzun süredir askerler tarafından kullanılıyordu”

Rusya, Ukrayna’nın Mariupol kentinde bir çocuk hastanesi vurduğu haberini “sahte haber” olarak nitelendirdi. Rusya’nın Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilci Birinci Yardımcısı Dimitri Polyanskiy, eski doğum hastanesinin uzun süredir askerler tarafından kullanıldığını söyleyerek, “Sahte haberler işte böyle doğuyor” diye konuştu. Polyanskiy Rusya’nın 7 Mart tarihinde hastanenin askeri bir unsur haline geldiği uyarısı yaptığını ve Ukraynalıların binadan ateş ettiklerini öne sürdü.

“Hastanenin vurulması soykırımın kanıtı”

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Rus güçlerinin Mariupol’de çocuk hastanesi vurmasının, “Ukraynalılara yönelik soykırımın kanıtı olduğunu” söyledi. Zelenskiy, “Rusya Federasyonu nasıl bir ülkedir ki hastanelerden, doğum kliniklerinden korkuyor ve onları tahrip ediyor” dedi. Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov ise Reuters’e, “Rus silahlı kuvvetleri sivil hedeflere ateş etmez” açıklamasında bulundu.

Rusya’ya yaptırımların yeterli olmadığını vurgulayan Zelenskiy, Batılı şirketlerin hala çeşitli bahaneler altında Rusya pazarında kalmaya devam ettiklerini savundu. Zelenskiy, Rusya’ya yönelik yaptırımların daha da sıkılaştırılması gerektiğini ifade ederek “Bu şimdi olmazsa, Baltık devletlerini, Polonya’yı, Moldova’yı, Gürcistan’ı ve diğer tüm Rus komşularını işgalden korumak için daha fazlasını yapmanız gerekir. Yaptırımlar daha sıkılaştırılmalı” şeklinde konuştu.

Paylaşın

Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy: Rusya İle Uzlaşmaya Hazırım

Rusya ile Perşembe günü Türkiye’de yapılacak görüşme öncesinde açıklamalarda bulunan Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Rusya ile uzlaşmaya hazır olduklarını söyledi. Zelenskiy, ayrıca, ‘karşı tarafın da uzlaşmaya yanaşması gerektiğini’ belirtti.

Haber Merkezi / Alman Bild gazetesine konuşan Zelenskiy, “Her müzakerede hedefim Rusya ile savaşını sona erdirmek” dedi. “Uzlaşmaya varılabilir ama bu ülkeme ihanet olamaz” diyen Zelenskiy, karşı tarafın da uzlaşmaya yanaşması gerektiğinin altını çizdi.

Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırılarını başlatmasından bu yana iki ülke arasındaki üst düzey ilk görüşme Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile Ukraynalı mevkidaşı Dimitro Kuleba arasında Perşembe günü Antalya’da yapılacak. Lavrov’un Antalya’ya geldiği bildirildi.

Zelenskiy iki bakan arasında yapılacak görüşmeye ilişkin ayrıntılar hakkında “henüz konuşmak istemediğini” belirtti. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile henüz doğrudan teması olmadığını belirten Zelenskiy, “Sadece iki devlet başkanı arasındaki doğrudan görüşmeler ile bu savaşı bitirebiliriz” diye konuştu.

“Antalya’daki buluşma çok önemli”

Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile Ukrayna Dışişleri Bakanı Dimitro Kuleba arasında 10 Mart tarihinde Antalya Diplomasi Forumu’nda yapılması planlanan görüşmenin “çok önemli” olduğunu söyledi.

“Dışişleri bakanlarının toplantısıyla ilgili olarak; bu, müzakere sürecinin sürdürülmesidir ki bu da çok önemlidir” diyen Peskov “Önceden davranmayalım. Görüşmeleri bekleyelim” diye konuştu.

Kuleba ise görüşmeye dair büyük umutlar taşımadığını belirtti. Beklentilerinin düşük olduğunu söyleyen Kuleba “Ateşkesi, topraklarımızın kurtarılmasını önemsiyoruz ve üçüncü nokta da tüm insani sorunların çözümü” dedi.

Müzakerelerde Rusya’nın iki temel talebi ise 2014’te ilhak ettiği Kırım Yarımadası’nın Rus toprağı olarak tanınması ve Dohetsk ile Luhansk’taki “halk cumhuriyetlerinin” bağımsızlığının Ukrayna tarafından kabul edilmesi.

Antalya’daki buluşma, 24 Şubat’ta başlayan savaşta taraflar arasında hükümet düzeyinde ilk resmi görüşme olma niteliği taşıyor. Şimdiye kadar Rus ve Ukrayna heyetleri üç kez Belarus’un sınır bölgesinde bir araya geldi. Müzakerelerde siviller için kaçış koridorları oluşturulması kararı alındı ancak bunların hayata geçirilmesi sırasında da sıkıntılar yaşandı.

“Ukrayna hükümetini ‘devirmeye’ çalışmıyoruz”

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova, Ukrayna’da niyetlerinin hükümeti devirmek olmadığını açıkladı. Rus ordusunun misyonunun “mevcut hükümeti devirmek” olmadığını belirten Zaharova, Rusya ile Ukrayna heyetlerinin işgalin başlamasından bu yana üç kez bir araya geldiğini hatırlatarak, bu müzakerelerde kısmen ilerleme sağlandığını ifade etti.

Zaharova ayrıca, yaklaşık 140 bin Ukraynalının Rusya’ya kaçtığı bilgisini paylaştı. Ukrayna’nın doğusundaki Donetsk ve Luhansk’ta sivillerin tahliyesine Rusya’nın işgali başlamadan önce start verilmişti.

Paylaşın

Ukrayna’dan Kaçanların Sayısı İki Milyonu Aştı

Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) Rusya’nın işgali sonrasında Ukrayna’yı terk edenlerin sayısının 2 milyon 100 ile 2 milyon 200 bin arasında olduğunu açıkladı.

Haber Merkezi / UNHCR’den yapılan açıklamada henüz sürecin sonunun görünmediği belirtildi. Ukraynalı sığınmacıların büyük çoğunluğunun Polonya’da olduğu belirtiliyor.

UNHCR Başkanı Filippo Grandi sığınmacıların Avrupa ülkelerine dağıtılmasındansa şu anda yapılması gerekenin sınırlarda gelenlere yardımcı olmak olduğunu belirtti. Grandi sığınmacı krizinde Moldova’nın özellikle kırılgan olduğunu belirtti.

Rusya ile Ukrayna arasındaki ateşkes 12 saat sürecek

Rusya ile Ukrayna gün boyunca ateşkes ve tahliye koridorları oluşturulması konusunda mutabık kaldı. Ukrayna Başbakan Yardımcısı İrina Vereşçuk ateşkesin sabah 9’dan akşam 9’a kadar yoğun çatışmalara sahne olan altı bölgede süreceğini söyledi.

Vereşçuk bu bölgeler arasında başkent Kiev, güneydeki Zaporijya ve Ukrayna’nın kuzeydoğusundaki bazı bölgeleri saydı. Başkent yakınlarında bulunan İrpin ve Buşa’dan siviller Kiev’e nakledilecek.

“Ukrayna hükümetini ‘devirmeye’ çalışmıyoruz”

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova, Ukrayna’da niyetlerinin hükümeti devirmek olmadığını açıkladı. Rus ordusunun misyonunun “mevcut hükümeti devirmek” olmadığını belirten Zaharova, Rusya ile Ukrayna heyetlerinin işgalin başlamasından bu yana üç kez bir araya geldiğini hatırlatarak, bu müzakerelerde kısmen ilerleme sağlandığını ifade etti.

Zaharova ayrıca, yaklaşık 140 bin Ukraynalının Rusya’ya kaçtığı bilgisini paylaştı. Ukrayna’nın doğusundaki Donetsk ve Luhansk’ta sivillerin tahliyesine Rusya’nın işgali başlamadan önce start verilmişti.

Ukrayna iktidar partisinden, Türkiye ve ABD’nin güvenlik garantörü olması teklifi

Ukrayna’da iktidarda olan Halkın Hizmetkarları Partisi, ülkenin egemenliğinin korunması yeni güvenlik garantilerini gündeme getirdi. Partiden yapılan açıklamada, Türkiye olası garantör ülkeler arasında sayıldı.

“NATO, en azından gelecek 15 yıl Ukrayna’yı almaya hazır olmayacak, bunu açıkça belli etti” denilen açıklamada, Ukrayna’nın güvenliğinin zemini sağlam bir anlaşma ile garanti altına alınması gerektiği vurgulandı.

Türkiye’nin yanında ABD ve komşu bazı ülkelerin, garantör olarak askeri, ekonomik ve siyasi alanda Ukrayna’yı koruyabileceği kaydedildi.

Parti açıklamasında Rusya’nın da bu garantilere imza atması ve Ukrayna’nın egemenliğini yasal olarak tanıması gerekliliği vurgulandı. Açıklamada Kırım, Luhansk ve Donetsk bölgelerinin teorik olarak bile kabul edilmeyeceği ifade edildi.

Paylaşın

NATO Genel Sekreteri Stoltenberg: Savaş Ukrayna’nın Dışına Yayılmamalı

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Letonya Devlet Başkanı Egils Levits ile birlikte yaptığı basın açıklamasında, Rusya’nın Ukrayna’daki sivilleri hedef aldığına dair güvenilir haberler olduğunu söyledi ve Moskova’yı çatışmayı sona erdirmeye çağırdı.

Reuters haber ajansına göre Stoltenberg, “Çatışmanın tırmanıp Ukrayna dışına yayılmasını önleme sorumluluğumuz var. Müttefik toprakların her karışını koruyacağız ve savunacağız” dedi. Stoltenberg, Rusya’nın işgalinin korkunç acılara neden olduğunu ve insani etkisinin yıkıcı olduğunu da söyledi.

Ukrayna’da 474 sivil yaşamını yitirdi

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Ofisi, Rusya’nın Ukrayna’ya 24 Şubat’ta başlattığı saldırılarda bugüne kadar bin 335 sivilin hayatını kaybettiğini veya yaralandığını açıkladı. BM’nin verilerine göre, 474 sivil yaşamını yitirdi, 861’i de yaralandı.

Yaşamını yitirenlerin veya yaralananların sayısının daha yüksek olabileceğini belirten BM, “Volnovakha, Mariupol, İzyum kentlerinde yüzlerce sivilin öldüğü veya yaralandığı iddialarının” olduğunu kaydetti. BM, dün açıkladığı verilerde ise 406 sivilin hayatını kaybettiğini bildirmişti.

Öte yandan, Ukrayna Hava Kuvvetleri Rus birliklerine karşı verilen mücadelede Hava Kuvvetleri’nden 13 askerin yaşamını yitirdiğini açıkladı. Ukrayna birliklerinden toplamda kaç askerin hayatını kaybettiğine ilişkin olarak ise resmi açıklama yapılmadı.

Ukrayna’dan kaçanların sayısı 2 milyonu aşmak üzere

Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği, Ukrayna’daki savaştan kaçanların sayısının “bugün veya yarın” 2 milyonu geçmesinin beklendiğini açıkladı. Örgütün başkanı Filippo Grandi Oslo’da yaptığı açıklamada, “2 milyon eşiğini bugün ya da en geç yarın geçeceğimizi düşünüyorum” dedi.

BM’nin verilerine göre, Rusya’nın işgalinin ardından Ukrayna’dan şimdiye kadar yaklaşık 1 milyon 700 bin kişi ayrıldı. Grandi, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’nın ilk kez bu kadar kısa sürede böylesine yoğun bir göçle karşılaştığını söyledi.

UNHCR’den ikinci mülteci dalgası uyarısı

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), Ukrayna’da savaşın devam etmesi halinde ikinci mülteci dalgasının çok daha savunmasız kişilerden oluşacağı uyarısında bulundu.

UNHCR Başkanı Filippo Grandi, “Savaş devam ederse kaynakları ve bağlantıları olmayan insanlar göreceğiz” dedi. Avrupa için bu durumu yönetmenin daha zor olacağını belirten Grandi, “Avrupa ve ötesindeki herkesin daha fazla dayanışma göstermesi gerekecek” dedi.

Paylaşın

Rusya’dan Petrol Ambargosuna Karşı ‘Doğalgaz’ Tehdidi

Ukrayna işgali nedeniyle Rusya’ya karşı yaptırımlar hala gündemdeki yerini koruyor. Batının Rusya’ya petrol ambargosu girişimleri yoğunlaşırken, Moskova da doğalgaz kartını açtı. 

Rusya Başbakan Yardımcısı Aleksandr Novak petrol ambargosu tehdidi karşısında Almanya üzerinden Avrupa’ya Kuzey Akım 1 boru hattıyla verdiği doğalgazı kesme tehdidinde bulundu.

Avrupa’da Rusya petrolüne alternatifin kolay bulunamayacağına işaret eden Novak, “Bu bir yıldan uzun sürer ve Avrupalı müşteriler için çok daha pahalı olur. Avrupalı politikacılar, vatandaşlarını, onları neyin beklediğini, benzin, elektrik ve ısınma fiyatlarının fırlayacağı konusunda dürüstçe uyarmalıdır.” diye konuştu.

Novak, Rusya petrolüne olası bir ambargo nedeniyle fiyatların önemli oranda artacağına işaret ederek, “Rus petrolüne yasakların küresel piyasa için felaket sonuçlara yol açacağı kesinlikle açıktır. Petrolün varil fiyatı 300 doların üstüne çıkabilir.” ifadesini kullandı.

Rusya’nın petrol ihracatına ambargo gelmesi halinde sevkiyatlarını başka bölgelere yönlendirebileceğini anlatan Novak, bu durumdan kimsenin fayda sağlamayacağının altını çizdi.

Avrupa enerjide Rusya’ya bağımlı

ABD, Avrupa Birliği ile Rusya petrolüne ambargonun görüşüldüğünü açıklarken Almanya ve Hollanda buna karşı çıkmıştı. Avrupa Birliği, doğalgazın yaklaşık yüzde 40’ını, petrolün de yüzde 30’unu Rusya’dan alıyor ve Avrupa ülkeleri Rusya’dan gelen enerjiye büyük ölçüde bağımlı.

ABD’nin ve İngiltere’nin Rusya’dan petrol ithalatını yasaklaması bekleniyor

ABD Başkanı Joe Biden’ın bugün ABD’nin Rusya’dan petrol ithalatını yasaklayacağını açıklaması bekleniyor. Duyurunun, Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline karşı devreye alınan yaptırımlar silsilesine son halka olarak eklenmesi bekleniyor.

Beyaz Saray tarafından yapılan açıklamada, Biden’ın Ukrayna’daki haksız ve bir kışkırtmaya dayanmayan savaşı nedeniyle Rusya’yı sorumlu tutmaya devam edecek önlemler duyuracağı belirtildi.

İngiltere’nin de Rusya’dan petrol ithalatını yasaklaması bekleniyor. İngiltere Başbakanı Boris Johnson’ın, ABD’nin Rusya’dan petrol ve gaz ithalatına yönelik yasak beklentisine paralel olarak Salı günü ilerleyen saatlerde bir açıklama yapması bekleniyor.

ABD merkezli Politico ve Bloomberg yayınlarının haberlerine göre İngiltere, yasağı önümüzdeki aylarda aşamalı olarak devreye alacak. Yasak Rusya’dan ithal edilen doğal gazı kapsamayacak.

Paylaşın

Zelensky’den Batı’ya Tepki: 13 Gündür Sadece Laf Duyuyoruz

Batı ülkelerine tepki gösteren Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelensky, “On üç gündür sözler duyuyoruz. On üç gündür bize yardım edecekleri, havada uçakların olacağı, onları bize teslim edecekleri söylendi. Ancak bunun sorumluluğu da Batı’da 13 gündür karar veremeyenlerde ve Ukrayna semalarını Rus saldırılarından koruyamayanlarda.” dedi.

Haber Merkezi / Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky, Batılı ülkeleri, Ukrayna’yı Rus saldırılarından korumak için dile getirdiği sözleri tutmamakla eleştirdi.

Telegram’da yayınlanan bir videoda Zelensky, “On üç gündür sözler duyuyoruz. On üç gündür bize yardım edecekleri, havada uçakların olacağı, onları bize teslim edecekleri söylendi. Ancak bunun sorumluluğu da Batı’da 13 gündür karar veremeyenlerde ve Ukrayna semalarını Rus saldırılarından koruyamayanlarda.” dedi.

Zelensky, ısrarla Ukrayna hava sahasının uçuşa yasak bölge ilan edilmesini istiyor. Ancak NATO, böylesi bir uygulamanın NATO’yu Rusya ile doğrudan bir savaşa sokacağı gerekçesiyle talebi reddediyor.

Son olarak Polonya’nın göndermeyi planladığı savaş uçaklarını göndermeme kararı aldığı belirtilmişti. ABD ve İngiliz hükümet yetkilileri, Polonya’nın olası uçak gönderme kararına saygı duyacağı yönünde açıklamalar yaptı.

Zelensky: İşgal altında olan ve tanınmayan topraklar konusunu müzakere edebiliriz

Ayrıca ABC News kanalına konuşan Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky, Rusya’nın Ukrayna’nın doğusunda işgal ettiği topraklar ve ‘tanınmayan cumhuriyetler’ konusunu Moskova ile müzakere edebileceklerini söyledi.

Interfax haber ajansının aktardığına göre Zelensky, “Güvenlik konusundaki garantilerle ilgili konuşuyorum. Bence geçici olarak işgal edilen ve Rusya Federasyonu dışında tanınmayan cumhuriyetlerin tanınması konusunu müzakere edebilir ve bir anlaşmaya varabiliriz.” dedi.

Zelensky ayrıca, NATO’ya üyelik konusunda ise “NATO’nun Ukrayna’yı kabul etmeye hazır olmadığını anladıktan sonra bu konuya olan ilgimi kaybettim. NATO, çelişkili şeylerden ve Rusya Federasyonu ile karşı karşıya gelmekten korkuyor.” diye konuştu.

Rusya, Ukrayna’dan NATO’ya üye olmayacağını anayasa değişikliği ile garanti altına almasını, Kırım’ı Rus toprağı olarak kabul etmesini ve işgal altındaki toprakları da tanımasını talep ediyor.

Ukrayna’dan kaçanların sayısı 2 milyon sınırında

Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği, Ukrayna’daki savaştan kaçanların sayısının “bugün veya yarın” 2 milyonu geçmesinin beklendiğini açıkladı. Örgütün başkanı Filippo Grandi Oslo’da yaptığı açıklamada, “2 milyon eşiğini bugün ya da en geç yarın geçeceğimizi düşünüyorum” dedi.

BM’nin verilerine göre, Rusya’nın işgalinin ardından Ukrayna’dan şimdiye kadar yaklaşık 1 milyon 700 bin kişi ayrıldı. Grandi, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’nın ilk kez bu kadar kısa sürede böylesine yoğun bir göçle karşılaştığını söyledi.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), Ukrayna’da savaşın devam etmesi halinde ikinci mülteci dalgasının çok daha savunmasız kişilerden oluşacağı uyarısında bulundu.

UNHCR Başkanı Filippo Grandi, “Savaş devam ederse kaynakları ve bağlantıları olmayan insanlar göreceğiz” dedi. Avrupa için bu durumu yönetmenin daha zor olacağını belirten Grandi, “Avrupa ve ötesindeki herkesin daha fazla dayanışma göstermesi gerekecek” dedi.

Paylaşın

ABD, Ukrayna’ya Nasıl Yardım Edebilir?

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Rusya’nın uzun süreli bir savaş stratejisine sahip olduğunu düşünüyor ve Washington, Kiev’in direnmesine yardım etmek istiyor, ancak ‘Üçüncü Dünya Savaşı’nı kışkırtabilecek adımlardan kaçınılıyor. Böyle bir senaryoyu önlemek adına çatışmayı Ukrayna ile sınırlı tutmak hedefleniyor.

Euronews’ta yer alan habere göre, Amerikalı liderlerin kamuoyuna yaptığı açıklamalar ve bazı anonim yetkililerin AFP’ye yaptığı açıklamalara göre, Pentagon durumu dengelemeye ve olası bir nükleer gerginliği önlemeye çalışırken ‘ince bir ip üzerinde yürümek zorunda kalıyor’.

Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Avrupa’ya yaptığı son ziyarette, “çatışma hemen yakında bitmeyebilir” diye uyardı.

ABD istihbarat kaynakları, başlangıçta Kiev’in birkaç gün içinde düşmesine neden olacak bir yıldırım saldırısı olacağını düşünmüşlerdi ancak Pentagon, lojistik sorunlar ve Ukrayna’nın şiddetli direnişi nedeniyle Rusya ordusunun savaş planında oldukça geri kaldığını kısa sürede fark etti.

Ancak yine de Pentagon’a göre Rusya’nın devasa ve üstün askeri kapasitesi sonunda Kiev’i alt edebileceği varsayımı çok daha yüksek.

Üst düzey bir ABD savunma yetkilisi, “Moskova’nın kapasitesini küçümsememiz gerektiğini düşünüyorum.” diyor ancak Rusya Devlet Başkanı Vladimi Putin’in uzun vadede ‘kaybetmeye mahkum’ olduğu da düşünülüyor. Bizzat Blinken “Putin kaybetmeye mahkum” şeklinde açıklamalar yaptı.

“Acılar iyileşmeden önce kötüleşecek”

Ancak Blinken yaraların ve acının “iyileşmeden önce muhtemelen daha da kötüleşeceği” konusunda uyarılarda da bulundu.

ABD’li yetkililer uzun vade stratejilerini de buna göre uyarlıyorlar. İlk öncelikleri, bazı şehirler düşmeye başlasa bile, Ukrayna’nın direnişine devam edebilmesi için büyük yardım sağlamaya devam etmek.

Bir diplomat, özellikle Rusya’nın bazı saldırılarını engellemek adına uçaksavar savunmasını etkinleştirmek için “Ukrayna ile sağlam bilgi ve istihbarat paylaşımını” devreye soktuklarını açıkladı.

Şubat ayı sonlarında açıklanan benzeri görülmemiş 350 milyon dolarlık acil askeri yardım, Ukrayna kuvvetlerine Stinger uçaksavar füzeleri ve taşınabilir Javelin tanksavar füzeleri teslim edildi.

Washington, daha fazla silah ve mühimmatın yanı sıra ekonomik ve insani yardım da dahil olmak üzere 10 milyar dolarlık devasa bir paket yayınlamayı da planlıyor.

Bir başka üst düzey ABD’li yetkili, ağır saldırı silahları içermediği sürece askeri yardımın “sınırının” olmadığını vurguladı.

Amerikalıların en büyük korkusu, Putin’in, kendisini kışkırtılmış hissetmesi halinde, ABD ve NATO müttefikleriyle doğrudan karşı karşıya gelme riskini alarak, çatışmayı Ukrayna’nın ötesine taşıyabilecek olması.

Putin’i kontrol altında tutmak birincil öncelik

ABD’li bir yetkili, bu nedenle, “Rusya Devlet Başkanı’nı kontrol altına alma” ihtiyacının birincil direktif haline geldiğini söylüyor.

Rusya’nın işgalinden önce bile, nükleer bir karşı karşıya gelme tehdidinin son derece farkında olan Başkan Joe Biden, ABD’nin Ukrayna’ya herhangi bir doğrudan müdahalesinin bir “dünya savaşını” kışkırtacağı konusu üzerine birçok defa açıklamalarda bulundu ve bundan sakındıklarını ifade etti. Amerikan müdahalesinin kapasitesini sınırlayarak, böyle bir gerginlikten kaçınmak için direktifler verdiği belirtiliyor.

Bu nedenle Washington, Blinken ve ABD Genelkurmay Başkanı General Mark Milley tarafından ziyaret edilen, Rusya’nın komşusu olan NATO ülkelerinde sadece önleyici ve caydırıcı askeri konuşlandırmalar ele alınıyor.

Ancak Moskova’nın herhangi bir NATO ülkesini Ukrayna’nın “ortak-savaşçısı” olarak damgalamaması için de çok dikkatli hareket ediliyor ve Putin tarafından kışkırtma olarak yorumlanabilecek seçenekler reddediliyor.

Herhangi bir NATO ülkesinin müdahil olması çok riskli

Ruslar tek bir NATO ülkesinin kuvvetlerine bile saldırırsa, ABD dahil olmak üzere transatlantik ittifakın tüm üyeleri, kendilerini birleştiren ve bağlayan Kuzey Atlantik Anlaşması’nın 5. maddesi uyarınca askeri olarak yardımına koşmak zorunda kalacaklar. Bu madde NATO’nun varoluş sebebi ve üye ülkelerin bu sorumluluğu reddetme lüksü bulunmuyor.

Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenskiy’nin istediği Ukrayna üzerinde uçuşa yasak bölge kurulması fakat bu elbette kabul edilmedi çünkü böyle bir durum NATO kuvvetleri ile Rus kuvvetlerinin havada direk teması anlamına gelecek.

Blinken, NATO uçaklarının Rus savaşçıları vurmaya hazır olması gerektiğini ve bunun “tam teşekküllü bir savaşa yol açabileceğini” söyledi.

Putin, uçuşa yasak bölge uygulanması halinde Avrupa ve daha geniş dünya için “devasa ve feci sonuçlar” tehdidinde bulundu.

Polonya’nın savaş uçağı vermesi isteniyor mu istenmiyor mu?

Bu tür gerilimler ve dengeler nedeniyle Washington, Ukraynalı pilotların eğitim aldığı Sovyet yapımı savaş uçaklarının Polonya gibi ülkeler aracılığıyla Kiev’e teslim edilmesi için çaba sarf ediyor ama bir yandan da süreci yavaşlatacak adımlar atarak tansiyonu arttırmaktan kaçınmaya çalışıyor.

Biden yönetimi, bu planın “aktif olarak” incelediğini kabul etti ancak kesin bir taahhüt veya bir zaman çizelgesi sunulmuş değil.

Washington’daki bazı diplomatlar, Ukrayna hava sahasında güç dengesini önemli ölçüde değiştirmeyecek olan böyle bir jestin boş yere ABD ile Rusya çatışmasını doruk noktasına çıkarmak için yeterli olacağından endişe ediyor.

Hayatını kaybetmiş olan sivillerin görüntüleri uluslararası kamuoyunu vicdanını rahatsız ettikçe daha güçlü Batı müdahalesi çağrıları artıyor ama başta ABD olmak üzere Batılı liderler hassas dengeleri gözetmeye devam ediyorlar. Yaptırımlarla Kremlin üzerindeki baskıyı artırmanın, sonunda Putin’in savaşın geri çekilmekten daha maliyetli olduğu sonucuna varmasına neden olacağını umuyorlar. Bunun için de diplomatik kanalların ona “çıkışlar” sunmak adına açık tutulması gerektiğini düşünüyorlar.

24 Şubat’tan bu yana Ruslarla tüm üst düzey temasları kesen Amerikalılar, başkalarını Putin’le konuşmaya teşvik ediyor. İsrail ve Türkiye gibi ülkelerin arabuluculuk girişimlerinden bu süreçte yararlanılabileceği tahmin ediliyor.

Benzer şekilde, Pekin’in Moskova ile “çok sağlam” dostluğuyla övündüğü bir zamanda Blinken’in Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi ile yaptığı telefon görüşmesi, Çin’in de arabulucu rol oynama olasılığını güçlendiriyor.

Paylaşın