Volodimir Zelenskiy: Rusya Savaş Suçu İşliyor

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, yayınladığı yeni video mesajında Rusya’yı savaş suçu işlemekle itham etti. Rusya’nın abluka altındaki kentlere yardım malzemeleri gönderilmesini engellediğini söyleyen Zelenskiy, “Bu bir savaş suçu ve bunun bedelini ödeyecekler” dedi.

Zelenskiy konuşmasında bir kez daha Rusya’yı kapsamlı barış görüşmeleri yürütmeye çağırdı. “Herkesin ben dinlemesini istiyorum, özellikle Moskova’da. Görüşme zamanı, konuşma zamanı geldi” diyen Zelenskiy, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün yeniden tesis edilmesi gerektiğini söyledi.

Aksi takdirde Rusya’nın “nesillerle karşılanamayacak kadar” büyük kayıplar vereceğini belirten Zelenskiy, Ukrayna’nın barış ve güvenliği sağlamak için “dürüstçe görüşmeler” yürütülmesi konusunda hazır olduğuna dair işaretleri uzun süredir verdiğini ifade etti.

ABD Savunma Bakanı Austin: Ruslar taktik hatalar yaptı

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin CNN televizyonuna, Rusya’nın Ukrayna işgali konusunda açıklamalarda bulundu. Rusların “bir dizi taktik hata” yaptığını belirten Austin, Rus birliklerinin Ukrayna’da öngördükleri şekilde ilerleme kaydedemediğini söyledi.

Austin, Rus ordusu hakkında, “Hızlı bir şekilde ilerleyeceklerini ve başkenti ele geçireceklerini düşünmüşlerdi ancak bunu yapacak durumda değillerdi” söyleminde bulundu. Rusların taktik bilgileri iyi bir şekilde kullanamadığını savunan Austin, hava ve kara birlikleri arasındaki iş birliğinin de iyi yürümediğini öne sürdü. ABD’li Bakan, “Bizim yapmalarını beklediğimiz ancak göremediğimiz bir dizi şey var” dedi.

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), bir süre önce, Rus birliklerinin Ukrayna’da ilerleyişinin durakladığını gözlemlediklerini açıklamıştı. Pentagon yetkilisi açıklamasında, başkent Kiev’in uzak mesafelerden bombalandığını ve sıklıkla sivillerin yaşadığı bölgelerin hedef alındığını söyledi. Rus birliklerinin kente yaklaşamadığını açıklayan yetkili, birliklerin Kiev’in kuzeydoğusunda kente 15-20 km., doğuda ise 20-30 km. mesafede olduğunu tahmin ettiklerini açıkladı.

“Sivil yapılar hedef alınıyor”

Pentagon yetkilisi, Rus ordusunun giderek daha fazla oranda sivil yapıları hedef aldığını belirterek “Sivil altyapıya ve sivil hedeflere yönelik saldırıların arttığını tespit ettik” dedi. Yetkilinin açıklamalarına göre, Ukrayna’daki Rus askerlerinin motivasyonuna ilişkin sorunlar da mevcut. Yetkili, “Her yerde, her birlikte neler olduğunu bilme şansımız yok. Ancak elimizde askerlerin moralinin yüksek olmadığını gösteren anekdotlar var” diye konuştu.

Pentagon’un verilerine göre, Ruslar Ukrayna işgalinin başlamasından bu yana 950’den fazla füze fırlattı. Pentagon, Ukrayna hava sahasında savaşın sürdüğü ve Rusların hava sahasında kontrolü ele geçiremediği tahmininde bulunuyor.

Paylaşın

Rusya-Ukrayna Savaşı Türkiye-ABD İlişkilerini Nasıl Etkiledi?

Rusya’nın 24 Şubat’ta Ukrayna’yı işgale başlaması, son yıllarda inişli çıkışlı bir süreç izleyen Türk-Amerikan ilişkilerinde dengeleri değiştirmişe benziyor. Ankara’nın net şekilde Rusya’nın işgal girişimini reddetmesi, Montrö Sözleşmesi uyarınca İstanbul ve Çanakkale Boğazları’nı kapatması, diplomatik çözüm için çaba göstermesi Washington’dan “takdir ve teşekkür” mesajlarını getiriyor.

Diplomatik kaynaklara göre, gelecek hafta düzenlenecek NATO Zirvesi sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Joe Biden arasında bir görüşme olması sürpriz sayılmamalı. İki ülke arasında artan diyaloğun F-16 satışı ve S-400’ler sorununu nasıl etkileyeceği, tartışılan konular arasında.

Ukrayna krizinin Türk-Amerikan ilişkilerinin seyrine ve diyaloğuna olan olumlu etkisi hem Ankara hem de Washington’daki yetkililer tarafından dile getiriliyor. Rusya’nın NATO sınırlarına kadar genişleyen saldırıları, Avrupa’nın güvenliği açısından NATO’nun kurumsal olarak önemini ortaya koyduğu gibi, jeopolitik konumu ve Moskova ile ilişkisi de Ankara’nın ittifak içindeki kritik rolünün teyit edilmesini sağladı.

Hem Washington hem de diğer önemli NATO başkentlerinde yapılan değerlendirmelerde, Türkiye’nin rolü açısından dört ana unsur öne çıktı. Birincisi, Ankara’nın Moskova ile derin ekonomik ve ticari ilişkilerine karşın Ukrayna’ya dönük askeri operasyonu kesin bir dille reddetmesi ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki kınama oylamasında uluslararası toplumla birlikte hareket etmesi.

İkincisi, Ukrayna’nın Kırım dahil toprak bütünlüğünün ve siyasi birliğinin korunmasına verdiği siyasi desteğin yanı sıra, başta silahlı insansız hava araçları (SİHA) olmak üzere, Kiev’e verdiği askeri destek. Türkiye’nin bu yöndeki desteğinin 24 Şubat sonrasında da sürdüğü uluslararası basında çıkan ve Ankara tarafından yalanlanmayan haberler arasında yer alıyor.

Üçüncü önemli gelişme, Türkiye’nin Montrö Sözleşmesi uyarınca İstanbul ve Çanakkale Boğazları’nı askeri gemilere kapatması. Başta Ukrayna olmak üzere ABD ve diğer NATO üyeleri, Rus savaş gemilerinin Karadeniz’e geçişini engelleyen bu adımı takdir ettiklerini kayda geçirdiler.

Diğer bir önemli unsur da Türkiye’nin, ikisiyle de özel ilişkilere sahip olduğu Rusya ve Ukrayna arasında sorunun diplomatik yolla çözümüne yaptığı katkı oldu. Tarafların arasındaki görüş ayrılıklarının azaltılması ve sonunda bir anlaşmaya varılması açısından oynadığı rolü sürdüren Türk liderlerinin özellikle Rusya karşıtlarıyla temasta kalmaları önemli bir araç olarak değerlendiriliyor.

Bunlarla beraber Türk dış politikasında geçen seneden bu yana gözlemlenen normalleşme kapsamında İsrail, Ermenistan, Yunanistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerle yeniden temasların kurulması ve gerilimden işbirliği sürecine geçiliyor olması da Washington’da olumlu yansıyan gelişmeler arasında.

Ankara-Washington temasları artıyor

Bu süreçte Türk-Amerikan ilişkilerine olumlu yansıyan en somut gelişme, diyaloğun sıklığı ve düzeyindeki artış oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Joe Biden’ın 9 Mart’ta yaptıkları telefon görüşmesinin yanı sıra, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ABD’li mevkidaşı Anthony Blinken ile Savunma Bakanı Hulusi Akar da ABD Savunma Bakanı Austin Lloyd ile kriz sürecinde birden fazla kez temas kurdular.

Diplomatik kaynaklar, 24 Mart’ta Brüksel’de düzenlenecek olağanüstü NATO Liderler Zirvesi sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Biden arasında yeni bir görüşme gerçekleşmesi olasılığının yüksek olduğunu kaydettiler. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun 1-2 ay içerisinde ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve diğer yetkililerle görüşmek üzere Washington’a bir ziyaretinin planlandığı da öğrenildi.

Düzenli Stratejik Diyalog Mekanizması

Türk-Amerikan diyaloğunun önemli sonuçlarından biri de Stratejik Diyalog Mekanizması’nın aktive edilmesi kararı oldu. Ankara’nın uzun zamandan bu yana talep ettiği mekanizma için yeşil ışık, Erdoğan-Biden arasında geçen sene Roma’da yapılan görüşmede yakılmıştı.

Söz konusu mekanizmayı, ikili ilişkilerin tamamını, yaşanan sorunları ve işbirliği alanlarını yapısal bir bütünlük içinde ve düzenli aralıklarla ele alınması için isteyen Ankara, dışişleri bakanı ya da bakan yardımcısı düzeyinde işletilecek bu sürecin yararlı olacağına inanıyor.

Bu konuda ilk adım 4 Mart’ta Türkiye’de temaslarda bulunan ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Wendy Sherman’ın ziyareti sırasında atılmıştı. Bu sürecin önümüzdeki haftalarda ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan Türkiye’ye yapılacak farklı düzeylerdeki ziyaretlerle daha da ileri taşınması bekleniyor.

Bu mekanizma kapsamında iki ülke arasında siyasi, ticari ve ekonomik ilişkilerin doğru ve stratejik bir düzlemde ele alınması, ABD’nin Suriye Demokratik Güçleri (SDG) kapsamında Kuzey Suriye’de YPG’ye sağladığı destek ve Türkiye’nin Rusya’dan aldığı S-400 hava savunma sistemlerinden kaynaklanan sorunların çözüme kavuşturulmaya çalışılması öngörülüyor.

Ankara’ya yaptırım baskısı yok

Ukrayna odaklı gündemde en çok merak edilen konular arasında Türkiye’nin Rusya’ya karşı başlatılan yaptırımlara katılması konusunda ABD’den bir telkin ya da baskının gelip gelmediği de yer alıyor. Ankara’nın bu yönde bir baskıyla karşılaşmadığını, hava sahasını açık tutmasının da anlaşılır karşılandığı kaydediliyor.

Ancak bu durumun Rusya’nın Suriye’den Ukrayna savaş alanına askeri ekipman ya da paralı savaşçı taşıdığı bilinen askeri uçakları kapsamamasına dönük bir beklentinin masaya gelme olasılığı Ankara’da dile getirilen konular arasında.

F-16 satışını ve S-400’leri nasıl etkileyecek?

Türkiye ile ABD arasında geçen senenin sonundan itibaren geliştirilen “pozitif gündemin” en önemli etkenlerinden bir tanesi Türk Hava Kuvvetleri’nin gereksinimi kapsamında 40 adet yeni nesil F-16 alım ve mevcut filoda yer alan 80 uçak için de modernizasyon kiti talebi oldu. S-400’leri konuşlandırdığı için beşinci nesil savaş uçağı F-35 programından çıkarılan Türkiye, bu adımla hava kuvvetlerinde zaafın önüne geçmeyi planlıyor.

Kaynaklara göre, geçen aylarda başlayan teknik görüşmeler yaz aylarında tamamlanabilir ve onay için ABD Kongresi’ne sunulabilir. Biden yönetimi, F-16’ların satışı konusunda Ankara’ya hükümet tarafından bir sorun çıkartılmayacağını ancak Kongre’de onayın güç olacağını kaydediyordu.

Ankara ise Ukrayna krizinin yarattığı büyük güvenlik riskinin sadece Türkiye değil tüm ittifakı etkileyebileceği, dolayısıyla Amerikan yönetiminin NATO’nun güneydoğu kanadının hava üstünlüğünü gözeterek F-16’ların satış onayı için Kongre nezdinde daha fazla baskı yapması gerektiğini kaydediyor.

Kaynaklar, son gelişmelerin Kongre nezdinde belli bir parça etkisi olduğuna dikkat çekiyor ve F-16’lar için onay sürecinin bundan olumlu etkilenebileceğini belirtiyor. Türkiye, NATO içerisinde ABD’den sonra en büyük F-16 filosuna sahip.

Ancak sayıları azalsa da Kongre üyeleri arasında Türkiye aleyhine konuşmaya devam eden üyeler de var. Yunan lobisine yakınlığıyla bilinen Amerikan Senatosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Senatör Bob Menendez, geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada, F-16’ların satışa onay verilmesi için Türkiye’nin S-400’leri topraklarından çıkarması gerektiğini yinelemişti.

Ankara’daki diplomatik kaynaklar ise Türk-Amerikan ilişkilerinde en ciddi tıkanma noktalarından olan S-400 hava savunma sistemleri ile ilgili sorunun ikili diyaloğun normalleşmesine paralel olarak çözülme fırsatı olduğunu düşünüyorlar.

Türkiye, S-400’leri Rusya’dan 2019 yazında konuşlandırmaya başlamış ve bir kez test etmişti. Hava savunma sisteminin Ankara yakınlarındaki bir askeri üste bulundurulduğu ancak bir daha aktive edilmediği kaydediliyor. Amerikan yasaları, Türkiye’nin Rus silah sistemini elinde tutmaması hükmünü içeriyor.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Rusya- Ukrayna Savaşı Milyonlarca Kişiyi Aşırı Yoksullaştırabilir

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından dünya genelinde gıda fiyatları artmaya devam ediyor. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) merkezli düşünce kuruluşu Center for Global Development (CGD) Ukrayna savaşı nedeniyle gıda, petrol ve doğal gaz fiyatlarında meydana gelen artışın dünya üzerinde 40 milyondan fazla kişiyi aşırı yoksulluğa sürükleyebileceği öngörüsünde bulundu.

Kuruluşun araştırmasına göre, güncel fiyatlar 2007 ve 2010 yıllarındaki rekor seviyeyi de geride bıraktı. Dünya Bankası’nın verilerine göre, 2007 yılındaki fiyat artışları 155 milyon kişinin aşırı yoksulluğa sürüklenmesine neden olmuştu. 2010 yılındaki fiyat artışlarına ise aşırı yoksul kategorisinde değerlendirilenlerin sayısı en az 44 milyon artmıştı. Dünya Bankası, günlük geliri 1,90 doların altında olanları “aşırı yoksul” olarak değerlendiriyor.

Buğday uyarısı

CGD’nin araştırmasına göre, Ukrayna’daki savaş özellikle Rusya ve Ukrayna’dan buğday ithal eden ülkeleri zor durumda bırakacak. İki ülkenin toplam buğday ihracatı, dünya genelindeki buğday ihracatının dörtte birinden fazlasını oluşturuyor. Savaştan dolayı, buğday ihracatının kesintiye uğraması bekleniyor. Bunun özellikle Mısır, Endonezya, Bangladeş, Pakistan, Azerbaycan ve Türkiye’ye etki edeceği tahmin ediliyor.

Birleşmiş Milletler (BM) Gıda Programı’ndan yapılan açıklamada da, savaş nedeniyle Ukrayna’nın 13 milyon ton buğday ve 16 milyon ton mısırı ihraç edemeyeceği belirtilmiş ve özellikle Orta Doğu ile Afrika’nın kuzeyindeki buğday ithalatına bağımlı durumda olan ülkelerde buğday fiyatlarının kısmen yüzde 70 dolayında arttığı ifade edilmişti.

Paylaşın

BM: Ukrayna’da Nüfusun Dörtte Biri Evlerinden Edildi

Birleşmiş Milletler’e bağlı Uluslararası Göç Örgütü (IOM), Rusya’nın Ukrayna’yı işgali nedeniyle yaklaşık 6,5 milyon insanın ülke içinde yerlerinden edildiğini, yaklaşık 3,2 milyon kişinin de ülkeyi terk ettiğini açıkladı.

Birleşmiş Milletler’in İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (UNOCHA) tarafından Cuma günü açıklanan ve Uluslararası Göç Örgütü’nün verilerinin kullanıldığı belgede, evlerinden edilen insanların toplam sayısının yaklaşık 9,56 milyon olduğu ifade edildi. Belgede aynı zamanda 2,2 milyon insanın da evlerini terk etmeyi düşündükleri aktarıldı.

Belgede, dördüncü haftasına giren savaş nedeniyle evlerini terk ederek yurt içinde veya yurt dışında başka bir yere gitmeye zorlanan insanların sayısının, 2011’den bu yana devam eden Suriye savaşında evlerinden olan 13 milyon insana kısa sürede yaklaşabileceği belirtildi.

Göç Örgütü’nün tahminlerine göre, 12 milyondan fazla insan da savaştan etkilenen bölgelerde ya mahsur kaldı ya da artan güvenlik riski, yollar ile köprülerin tahrip olması, kaynakların azlığı veya nerede güvende olacaklarına dair bilgi eksikliği yaşamaları nedeniyle bulundukları bölgeyi terk edemiyor.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), 24 Şubat’ta başlayan Rusya’nın Ukrayna’yı işgali nedeniyle Avrupa’nın II. Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük mülteci krizini yaşadığını belirtmişti.

Paylaşın

Vladimir Putin: Ukrayna’ya Girmesek, Soykırım Olacaktı

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya’nın Ukrayna istilasını savundu ve operasyon olmasa Ukrayna’nın doğusundaki Donbas bölgesindeki isyancıların bir ‘soykırım’a kurban gitmiş olacakları senaryosunu dillendirdi. Putin, “Bu gerçekten bir soykırımdı. Özel operasyonun amacı bunu durdurmaktı” dedi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Ukrayna istilasının başlamasından üç. hafta sonra ilk kez halkın önüne çıktı.

Dünya ülkelerinin büyük çoğunluğunca tanınmayan Rusya’nın Kırım’ı ilhakının sekizinci yıldönümü için düzenlenen ve “teknik sıkıntılar”ın ve halkın katılmaya zorlandığı şayialarının gölgelediği  devlet mitinginde konuşan Putin, Ukrayna istilasını “özel askeri operasyon” olarak niteledi ve Rusya’nın bu sayede “Uzun zamandır olmadığı kadar birlik haline geldiğini” söyledi.

“Soykırımı önlemek”

Devlet ajansı RIA Novosti’nin haberine göre haberine göre, Moskova’nın Luzhniki Stadyumu’nda gerçekleştirilen mitinge stadyumun içinde ve dışında 95-100 bin dolayında bir kalabalık katıldı. Stadyumdaki dev ekranlardan Kırım’daki askeri operasyondan görüntüler aktarılırken, Rus ordu marşları çalındı ve stadyum üç renkli Rus bayraklarıyla dolup taştı.

“Rusya için” ve “Nazizmin olmadığı bir dünya için” sloganlarıyla bezenmiş sahneden aralarında Russia Today (RT) Genel yayın yönetmeni Margarita Simonyan ve Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Maria Zakharova’nın da bulunduğu çok sayıda konuk söz aldı.

Moscow Times’ın haberine göre konuk konuşmacıların hepsinin göğüslerine, Ukrayna istilasının ardından Rusya Silahlı Kuvvetlerine verilen desteği simgeleyen Z biçiminde  turuncu-siyah Aziz Georgiy kurdeleleri iliştirilmişti.

Putin yaptığı ateşli konuşmada Rusya’nın Ukrayna istilasını savundu ve operasyon olmasa Ukrayna’nın doğusundaki Donbas bölgesindeki isyancıların bir “soykırım”a kurban gitmiş olacakları senaryosunu dillendirdi.

Putin, “Bu gerçekten bir soykırımdı. Özel operasyonun amacı bunu durdurmaktı” dedi. Putin bu konuşmayı yaptığı sırada sosyal medyada üzerindeki parkanın fiyatının 15 bin dolar olduğuna ilişkin görüntülü haberler dolaşıyordu.

Bu arada, etkinliği canlı yayınlayan Russia 24 kanalı, Putin konuşurken apansız aynı sahnede çalan bir askeri bandonun görüntülerine geçerek yayını kesti. Rusya için sıra dışı kabul edilen bu kesintiyle ilgili olarak Kremlin daha sonra olayın “sunucudaki teknik sorunlar nedeniyle” gerçekleştiğini bildirdi.

Taşıma izleyiciler

Etkinlik öncesinde verilen haberlerde görüş verenlerin çoğu katılmaya zorlandıklarından ve devlet memurlarının yıldönümü kutlamalarında kalabalık oluşturmak için kullanıldıklarından yakındılar. Stadyumun dışındaki katılımcılardan bir kadın, Sota haber ajansına, “Bizi bir otobüse bindirip buraya getirdiler” dedi.

Bu arada Avtozak Live haber kanalının paylaştığı bir fotoğrafta, etkinliğe katılanlara gelmeleri için 500 ruble teklif edildiği öne sürüldü. Sosyal medyada dolaşan videolarda da etkinlik başladıktan yaklaşık 20 dakika sonra insanların stadyumdan ayrılmaya başladığı gösteriliyordu.

Putin konuşmasında Yuhanna İncili’i 15:13’ten “Kişinin dostları için canından vazgeçmesinden daha yüksek sevgi yoktur” sözlerini tekrarladı ve halen Rusya’nın nükleer bombardıman filosunun koruyucu azizi kabul edilen 18. yüzyılın Çarlık  Amirali  Fyodor Uşakov’u anarak hitabını sonlandırdı.

Putin konuşması sırasında “Özel askeri operasyonun [komutanın] doğum gününe denk gelmesi”ndeki hikmete de işaret etmekten geri durmadı. “Bu ne tesadüftür” dedi.

Paylaşın

Ukrayna’nın ‘Tarafsızlığı’ Savaşı Sonlandırmaya Yeter Mi?

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin üçüncü haftasında çatışmalar devam ederken, Moskova ile Kiev arasında yürütülen barış müzakerelerinden uzlaşma sinyalleri gelmeye başladı. Ukrayna Cumhurbaşkanlığı ofisinden bir yetkili, müzakerelerin odak noktasının Rus birliklerinin savaşın sona ermesinden sonra Ukrayna’nın doğusunda kalmaya devam edip etmeyecekleri ve sınırların nasıl belirleneceği olduğunu ifade etti.

Sınırlar konusu Kiev’in kırmızı çizgilerinden. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, ülkenin sınırlarının 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından belirlendiği şekliyle kabul edilmesi ve bu sınırlara saygı gösterilmesi konusunda ısrarcı olduklarını ifade ediyor.

Kiev, müzakerelerde en azından bir Batılı nükleer gücün de masada olmasını ve güvenlik garantisine ilişkin hukuki açıdan bağlayıcılığı olan bir belge de talep ediyor. Associated Press’e konuşan Ukraynalı yetkili, bu şartların sağlanması halinde, ülkesinin askeri açıdan tarafsızlık statüsünü müzakere etmeye hazır olduklarını ifade etti.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve Rus tarafının baş müzakerecisi Vladimir Medinsky, Çarşamba günü yaptıkları açıklamada, Ukrayna’nın tarafsızlık statüsünün masada olduğunu belirtmiş, bu da bahsi geçen “tarafsızlık”tan tam olarak ne anlaşılması gerektiğine ilişkin soru işaretlerine neden olmuştu.

Medinskiy, Ukrayna’dan kendilerine Avusturya ve İsveç modeli tarafsız, askerden arındırılmış, ancak aynı zamanda kendi ordu ve donanmasına sahip bir devlet modeli önerisinin geldiğini ifade etti. Rus RBC’ye konuşan Lavrov ise tarafsız statü ve güvenlik garantisi konularında belirli formüllerin masada olduğunu belirterek, uzlaşmaya yakın olunduğu mesajını verdi.

Tarafsızlık günümüzde ne ifade ediyor?

Tarafsızlıktan anlaşılan, herhangi bir devletin tarafını seçmemek, bağlayıcılığı olan ittifaklara girmemek ve çatışmalara taraf olmamak olsa da, özellikle son dönemde Ukrayna savaşında olduğu gibi “tarafsız” ülkelerin de pozisyonlarını değiştirebildikleri gözlemleniyor. Tarafsızlık denince, tarafsızlık ilkesi anayasasında yer alan Avusturya’nın yanı sıra İsviçre, İsveç, Finlandiya, İrlanda ilk akla gelen Avrupa ülkelerinden.

Bu ülkeler arasında İsviçre, tarafsızlık kavramıyla en fazla özdeşleştirilen ülke konumunda. Yıllar boyu ittifaklardan kaçınan, Avrupa Birliği’ne girmeyi reddeden, karşı karşıya gelen ülkeler arasında arabulucu rol oynayan, Birleşmiş Milletler’in (BM) dört ana merkezinden birine yıllardır ev sahipliği yapan İsviçre, BM’ye bile 20 yıl önce katıldı.

Ancak İsviçre, Ukrayna’yı işgali nedeniyle Rusya’ya uygulanan yaptırımlarda AB’nin yanında pozisyon aldı. Diğer ülkelerin de tarafsız pozisyonlarında değişiklik gözlemleniyor. İsveç, Norveç’teki NATO kış tatbikatına katılırken, uzun süredir NATO’ya katılmamakta kararlı olan Finlandiya’nın bu tatbikata katılımı da dinamiklerin değiştiğini gösteriyor.

Özellikle Orta ve Doğu Avrupa’da Rusya’ya coğrafi açıdan yakın olan bazı ülkeler ise “kırılganlık ve zayıflık” olarak yorumlanabileceği ve bu durumun Moskova tarafından kullanılabileceği korkusuyla tarafsızlıktan kaçınarak NATO’ya yöneldi veya İttifak’ın parçası oldu.

Tarafsızlık krizden çıkış rotası olabilir mi?

Yakın tarihe bakıldığında, 2008’de Rusya’nın Gürcistan’a girmesiyle patlak veren kısa süreli savaş, Tiflis’in fiilen Abhazya ve Güney Osetya bölgelerini kaybetmesine ve NATO’ya girme hedefini askıya almasına yol açmıştı.

Ukrayna da giderek Batı’ya yaklaşırken Rusya, 2014’te Kırım’ı ilhak etmiş ve Rusya yanlısı ayrılıkçılar, Ukrayna’nın doğusundaki bazı bölgelerde kontrolü ele geçirmişti. Tüm bu gelişmeler, Ukrayna’nın NATO’ya katılma motivasyonunu artırdı. Kiev’in İttifakla daha sıkı ilişkiler içine girmesi ise Rusya’nın kendisine yönelik askeri tehdidin arttığı yönündeki algısını besledi ve “sabrını taşırdı.”

Stockholm Üniversitesi’nden tarihçi Leos Mullar, anayasasında “daimi tarafsızlık” ilkesi yer alan 1955 yılından beri bu statüsünü koruyan Avusturya’nın tarafsızlık modelinin Ukrayna için uygun olabileceğini ifade ediyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan önceki süreçte Nazi Almanyası tarafından ilhak edilen Avusturya, savaş sonrasında ABD, Fransa, İngiltere ve Sovyetler Birliği tarafından işgal edilmişti. 1955’te dört ülkenin, Avusturya’dan birliklerini çekmesiyle Viyana bağımsızlığını kazanmış, ancak Moskova tarafsızlık ilkesinin Avusturya anayasasıyla garanti altına alınması koşulunda ısrarcı olmuştu.

Mullar, Ukrayna örneğinde ise iki tarafta da bu kadar kan döküldükten sonra henüz bir diplomatik çıkış yolunun bulunup bulunamayacağına ilişkin çekincelerini ifade ediyor.

Kiev’in “Ukrayna modeli” ısrarı

Ukrayna, Rusya’ya ilişkin düşmanca bir niyeti olmadığını vurgulasa da güvenliğini garanti alma amacıyla NATO’ya yakınlaşmıştı. Rusya ise yıllardır, NATO’nun eski Sovyet ülkelerini içine alacak şekilde genişlemesini eleştiriyor. Bu nedenle Ukrayna’nın tarafsızlığının, Rusya’nın algıladığı askeri tehdidi azaltılabileceği belirtiliyor.

Şu ana kadar Kiev ve Moskova arasında yürütülen barış müzakerelerinde İsveç ve Avusturya modellerinin adı geçse de, Devlet Başkanı’nın danışmanı Mihaylo Podolyak, bu statünün Kiev’in koşullarına uygun olması gerektiğini vurguladı. Partnerlerinin müzakere sürecine katkı olarak bu modelleri dile getirmelerini anlayabildiklerini ifade eden Podolyak, “Ancak (tarafsızlık) modeli yalnızca Ukrayna (modeli) olabilir ve hukuki açıdan güvenlik garantilerini düzenlemiş olması gerekir” ifadelerini kullandı. Podolyak başka bir modelin ya da seçeceğin kendileri için söz konusu olamayacağını kaydetti.

Podolyak, “Ukrayna modelinin ön koşulunun garantör devletlerin vereceği tam güvenlik garantisi” olduğunu belirterek, “Bu, garantörlerin bugün olduğu gibi Ukrayna’ya saldırı durumunda kenarda duramayacakları anlamına geliyor. Bunun yerine, (böyle bir durumda) Ukrayna’nın yanında yer almalı ve bize derhal gereken silahları sağlamalılar” diye konuştu.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Volodimir Zelenski, Nobel Barış Ödülü’ne Aday Gösterildi

Bir grup Avrupalı ​​politikacı, Nobel Barış Ödülü’ne Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenski’yi aday gösterdi. Barış Ödülü için bu yıl 251 kişi ile 92 kuruluştan oluşan 343 aday gösterilmişti.

Avrupa Parlamentosuna dahil politikacılar 31 Ocak’ta süresi biten adaylık sürecinin 31 Mart’a kadar uzatılması için Nobel Komitesi’ne bir mektup gönderdi.

Hollanda, İngiltere, Almanya, İsveç, Estonya, Romanya, Slovakya, Bulgaristan’dan 36 politikacı imzaladığı mektupta ödülün Ukrayna haklı için Zelenski’ye verilmesi gerektiğini savundu.

Politikacılar mektupta, Rusya’ya karşı sürmekte olan savaşın ortasında Ukrayna’nın cesaretini övdü ve Zelenski’nin adaylığının Ukrayna halkına verilen desteği simgeleyeceğini belirtti.

Süresi biten adaylık süreci için “prosedürden bir kopuş olduğunun farkında olduklarını” belirten politikacılar mektupta şöyle dedi:

“Tarihsel olarak benzeri görülmemiş olayların ışığında, Nobel Barış Ödülü Komitesini, Nobel Barış Ödülü için 2022 adaylık prosedürünü yeniden açmaya ve yeniden gözden geçirmeye saygıyla çağırıyoruz.”

Mektupta imzası bulunan politikacılar arasında Estonya eski Başbakanı Andrus Ansip, Belçika eski Başbakanı Guy Verhofstadt, Hollanda eski Dışişleri Bakanları Bernard Bot, Bert Koenders ve Maxime Verhagen gibi isimler var.

Nobel Komitesi daha önce aday başvuru süresini hiç uzatmamıştı. Barış Ödülü için bu yıl 251 kişi ile 92 kuruluştan oluşan 343 aday gösterilmişti.

Paylaşın

Kremlin Sözcüsü Peskov: Ülke Vatan Hainlerinden Temizleniyor

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline karşı olanları “vatan haini” ilan etmesinin ardından Kremlin’den konuyla ilgili bir açıklama geldi. Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov, “Bu zor zamanlarda insanlar gerçek renklerini gösterir. Birçok insan, Rusçada dediğimiz gibi ‘vatan haini’ olduklarını gösterdi” dedi.

Putin Çarşamba günü yaptığı açıklamada Rusların “gerçek vatanseverleri alçak ve vatan hainlerinden her zaman ayırt edebileceklerini ve onları, yanlışlıkla ağızlarına giren bir sivrisinek gibi tüküreceklerini” söylemişti. Putin, “Toplumun böylesine doğal ve gerekli bir şekilde kendini temizlemesinin ülkemizi güçlendireceğine inanıyorum” demişti. Putin ayrıca Batılı ülkelerin “vatan hainlerini” Rusya’yı yok etmek için ülkenin içerisinden karışıklık çıkarma hedefiyle beşinci kol faaliyetlerinde kullanmak istediğini belirtmişti.

Putin’in bir gün önce sarf ettiği “doğal temizlik” sözüyle ne kastettiği sorulan Kremlin Sözcüsü Peskov, “Onlar hayatlarımızdan kendi kendilerine kayboluyorlar” diyerek, bu insanların bazılarının görevlerinden, bazılarının aktif iş yaşamlarından ayrıldıklarını, bazılarının ülkeyi terk ederek başka ülkelere taşındıklarını ifade etti. Peskov, “Temizlenme bu şekilde oluyor” dedi.

Biden’ın “savaş suçlusu” sözüne yanıt

Kremlin sözcüsü Peskov ayrıca, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden’ın Rusya Devlet Başkanı Putin hakkında sarf ettiği “savaş suçlusu”sözünü değerlendirdi. Rus Interfax ajansının haberine göre Peskov, Biden’ın “savaş suçlusu” benzetmesinin “kabul edilemez ve affedilemez” olduğunu ifade etti. Peskov, ABD’nin “dünyanın her tarafındaki insanları yıllardır bombaladığını” ve 1945’te savaşta yenilgisi kesinleşmiş olmasına rağmen Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine atom bombasıı attığını belirterek Biden’ın “savaş suçlusu” kelimesini ağzına almaya hakkı bulunmadığını söyledi.

Biden Çarşamba günü yaptığı Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle ilgili açıklamasında Rusya Devlet Başkanı Putin’i “savaş suçlusu” olarak nitelendirmiş, savaşın “uzun ve zorlu” geçeceğini ve Amerikan halkının, Putin’in “ahlaksız” saldırılarına karşı Ukrayna’yı kararlı bir biçimde destekleyeceğini belirtmişti.

Paylaşın

Vladimir Putin Ne İstiyor?

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Rusya işgalinin başlangıcında hızla kazanılacağını varsaydığı bir savaş için belirlediği hedefler, bugün biraz daha hafifletilmiş gibi görünüyor.

Ancak net olan şu ki, Putin bunu Rus tarihinde çok önemli bir an olarak görüyor. Rus liderin ilk amacı, Ukrayna’yı ele geçirmek, hükümetini devirmek ve Batılı savunma ittifakı NATO’ya katılma arzusunu tamamen sona erdirmekti.

Rus halkına amacının “Ukrayna’yı askerden ve Nazilerden arındırmak ve Ukrayna hükümetinin sekiz yıl boyunca zorbalık ve soykırımına maruz kalan insanları korumak” olduğunu söyledi.

Putin, “Ukrayna topraklarını işgal etmeyi planlamıyoruz. Kimseye zorla hiçbir şey dayatma niyetinde değiliz” diye ısrar etti.

Bombardıman devam ediyor – ancak barış görüşmelerinden gelen son haberler, Rusya’nın artık hükümeti devirmek istemediğini ve bunun yerine tarafsız bir Ukrayna’yı hedeflediğini gösteriyor.

Putin tüm cephelerde savaşıyor

Öte yandan Putin’in Çarşamba gecesi Rus halkına hitap ettiği konuşma oldukça sıradışıydı. Kremlin’den konuşan Rusya Devlet Başkanı’nın her cephede savaştığını gördük.

Özel askeri operasyon adını verdiği Ukrayna işgalinin plana göre gittiğini söyledi. Konuşmasında Rusya’nın askeri harekatını meşru müdafaa çerçevesine oturtmaya çalıştığını duyduk.

Putin kendi ülkesinde de bir savaşın içinde olduğunu ve uluslararası yaptırım dalgasının burada büyük ekonomik zorluğa ve sosyal huzursuzluğa neden olabileceğini biliyor.

Putin artan enflasyondan ve artan işsizlikten bahsetti. Ekonomik zorluklar şiddetlenmeye başladığında Rus halkının onu suçlamaması için günah keçileri arıyor. Hainleri, dış güçlere hizmet eden köşe yazarlarını ve “Batı yanlısı pislikleri” kınadı.

Başka bir deyişle, “onlara karşı biz, kötülere karşı iyiler” mesajı verdi. Vladimir Putin, Ukrayna işgalinin istenmeyen sonuçlarının sorumluluğundan kaçmak için ülkesinde bir bölünme yaratmaya çalışıyor. Bu konuşmanın Rus toplumu üzerindeki etkisinin ne olacağını bekleyip görmemiz gerekiyor.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Almanya Parlamentosu’na Seslenen Zelenskiy, Daha Fazla Destek İstedi

Berlin’de Alman Parlamentosu’na hitap eden Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, , İngiltere Parlamentosu’na ve ABD Kongresi’ne hitaben yaptığı konuşmaların temalarını tekrarladı ve liderleri Rusya’nın saldırısına karşı daha fazla tepki vermeye çağırdı.

Zelenskiy, ülkesi için daha fazla destek talep etti. Alman milletvekilleri tarafından ayakta alkışlanan Zelenskiy, Ukrayna halkının özgür yaşamak istediğini ve bir ülkenin boyunduruğu altına girmek istemediğini belirterek, şu anda sivil ya da asker fark etmeksizin Rus saldırılarına hedef olduklarını ifade etti.

Üç haftadır devam eden saldırılarda binlerce Ukraynalı’nın hayatını kaybettiğini, Rusya’nın sivil ya da asker ayırt etmeksizin tüm halkı hedef aldığını söyleyen Ukrayna Devlet Başkanı, “İşgalciler, Avrupa’nın ortasında 2022 yılında 108 çocuk öldürdü” diye konuştu. Zelenskiy, “Bu savaşı durdurmada bize yardım edin” dedi.

Alman milletvekillerine hitaben, “Belki farkında değilsiniz ama yine bir duvarın arkasındasınız, Berlin Duvarı değil, ama Avrupa’nın ortasında, özgürlüğün olduğu yerde, bu duvar daha da güçlü” diyen Zelenskiy, Ukrayna topraklarına düşen her bomba, alınmayan her kararla özgürlüğü tutsaklıktan ayıran bu duvara bir tuğla daha konduğunu dile getirdi.

Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, Almanya Başbakanı Olaf Scholz’a seslenerek, “Sayın Scholz, bu duvarı yıkın, bizi destekleyin” çağrısında bulundu. Zelenskiy, Scholz’dan Almanya’ya hak ettiği liderlik rolünü vermesini ve böylece “kendinden sonraki nesilleri de gururlandırmasını” istedi.

AB ve Kuzey Akım eleştirisi

Alman siyasilerin Ukrayna’ya karşı tarihi sorumluluğunu da hatırlatan Zelenskiy “Daha sonra telafisi için çok uzun zaman gerekecek bir şeyin olmaması için şimdi Ukrayna’ya yardım edilmesi gerektiği” ifadesine vurgu yaptı. Almanya’ya 1940’ların sonundaki Berlin ablukası sırasında Batılı müttefikler tarafından kurulan hava köprüsünü hatırlatan Zelenskiy, “Biz bir hava köprüsü kuramıyoruz çünkü semalarımızdan yalnızca Rus bombası yağıyor” diye konuştu.

Ukrayna Devlet Başkanı Batı’ya yönelik eleştirilerde de bulundu. Rus doğal gazını Baltık Denizi üzerinden Almanya’ya taşıyan Kuzey Akım 2 boru hattı projesinin büyük savaşa hazırlık olduğu ve savaşı finanse ettiği uyarısını defalarca yaptıklarını belirten Zelenskiy, her defasında “Bu, ekonomiyle alakalı” cevabını aldıklarını söyledi.

Zelenskiy, Ukrayna’nın NATO üyeliğine yönelik de böyle bir kararın olmadığı yanıtının verildiğini ifade etti. “Şimdi de Avrupa Birliği’ne üyeliğimiz konusunda tereddüt ediyorsunuz” diyen Ukrayna Devlet Başkanı, bunun bazıları için siyasi olabileceğini ancak, gerçekte bahsi geçen duvara bir tuğla daha eklediğini savundu.

Paylaşın