Rusya: Ambargoya Karşı Seçenekleri Değerlendiriyoruz

Avrupa Birliği’nin (AB) Rusya’ya petrol ambargosu uygulama planları karşısında Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov, Rusya’nın tüm seçeneklerini değerlendireceğini söyledi. Pakette kademeli petrol ambargosunun yanı sıra Rusya’nın en büyük bankasına yaptırım ve Rus yayıncıların Avrupa’da yasaklanması yer alıyor. Bunlar Rusya’ya karşı şu ana kadar açıklanan en sert önlemler olarak değerlendiriliyor.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, AB’nin Rusya’ya uygulayacağı yeni yaptırım paketini açıklayarak, Rusya’dan ham petrol alımının 6 ay içinde, işlenmiş petrol ürünlerinin alımının ise yıl sonuna kadar tamamen durdurulmasının hedeflendiğini söylemişti.

Rusya, 24 Şubat’ta Ukrayna’yı işgal etmiş, önce Kiev’e saldırmış, ancak burada Ukrayna’nın güçlü direnişiyle karşılaşmasının ardından yönünü ülkenin güneyine ve doğusuna çevirmişti. Rusya, işgali Ukrayna’yı milliyetçilerden ve neo-Nazilerden arındırmak için yaptığı ‘‘özel askeri operasyon’’ olarak değerlendiriyor. Batılı ülkeler ise Rusya’nın nedensiz bir savaş başlattığını belirterek, Rusya ekonomisini hedef alan bir dizi yaptırım uyguluyor.

Rusya son olarak Karadeniz’deki filosunda yer alan bir denizaltının Ukrayna’daki belli kara hedeflerine iki Kalibr füzesi fırlattığını bildirdi.

Rusya ilk kez Nisan ayının sonunda Ukrayna’daki hedefleri denizaltı saldırısıyla vurmaya başlamıştı.

Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, NATO’nun Ukrayna’ya silah taşıyan araçlarının sahada hedef olabileceğini ve imha edilebileceğini söyledi.

Rus RIA haber ajansına göre Şoygu ayrıca Mariupol kentindeki Azovstal çelik fabrikasında bulunan Ukraynalı savaşçıların güvenli şekilde abluka altında tutulduklarını bildirdi. Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin, Rus birliklerine fabrikadaki Ukrayna güçleriyle çatışmaya girilmemesi ancak sanayi bölgesinin sıkı kordon altına alınması talimatını vermişti.

‘‘Rusya güneyde ve doğuda faaliyetlerini arttırıyor’’

Ukrayna ise Çarşamba günü Rusya’nın Mariupol kentini tamamen kontrol altına almaya çalışırken, ülkenin doğusu ve güneyindeki saldırılarını arttıracağı uyarısında bulundu. Batılı ülkeler Kiev’i Rus işgalinden korumak için daha çok askeri yardım yapma kararlılıklarını belirtirken Mariupol’un, Rus güçlerine teslim olan ilk büyük şehir olabileceği yorumu yapılıyor.

Rusya Savunma Bakanlığı’ndan Çarşamba günü yapılan açıklamada, haftalardır kuşatma altında olan Mariupol’da 162 subay dahil Ukrayna’nın 36. Deniz Tugayı’ndan bin 26 askerin teslim olduğu ve limanın tamamen kontrol altına alındığı bildirildi.

Rusya, Azovstal sanayi bölgesinin ele geçirilmesi halinde, Ukrayna’nın Azak Denizi’ndeki ana limanının kontrolunu tamamen ele geçirmiş olacak. Böylece ülkenin güneyinde 2014’te Rusya tarafından ilhak edilen Kırım’la doğuda Rusya’nın desteklediği ayrılıkçılar tarafından yönetilen bölge arasında bir koridor oluşacak.

Ukrayna Genelkurmay Başkanlığı, Rus güçlerinin Azovstal’a ve limana saldırılarını sürdürdüklerini bildirdi. Savunma Bakanlığı sözcüsü ise kendilerine tesisteki Ukraynalı askerlerin teslim olduğuna dair bir bilgi gelmediğini kaydetti.

Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski ise gece saatlerinde yayınladığı video mesajında, Rus güçlerinin yenilgilerinin intikamını almak için ülkenin güneyi ve doğusundaki faaliyetlerini yoğunlaştırdığını söyledi.

Rusya tarafından desteklenen ayrılıkçılara eşlik eden Reuters haber ajansı gazetecileri, Azovstal bölgesinden dumanların yükseldiğine tanık oldu. Tesisteki 36’nci Deniz Tümeni bir gün önce mühimmatlarının bittiğini bildirmişti.

Ukrayna, Mariupol’da binlerce kişinin öldürüldüğünü söylüyor ve Rusya’yı bölgedeki sivillere yardım götüren konvoylarını engellemekle suçluyor.

Belediye Başkanı Vadim Boyçenko Rusya’nın mobil ölü yakma araçları ile savaş suçu delillerinden kurtulmaya çalıştığını öne sürüyor. Ancak Reuters haber ajansı bu açıklamayı doğrulamanın mümkün olmadığını belirtiyor.

ABD’nin Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Büyükelçisi Michael Carpenter’a göre, AGİT tarafından kurulan bir uzman heyetinin ilk raporu, Ukrayna’daki Rus birliklerinin ‘‘insanlık dışı faaliyetlerini’’ belgeliyor.

Carpenter, raporda sivillerin doğrudan hedef alındığı, tıbbi tesislere saldırıldığı, tecavüz, infaz, yağma ve sivillerin Rusya’ya zorla sınır dışı edildiğini gösteren kanıtların yer aldığını belirtti.

Kiev ilçe polis şefi, başkentin çevresinde Rus güçlerinin geri çekildiği bölgede 720 ceset bulunduğunu, 200’den fazla kişinin ise kayıp olduğunu aktardı.

Harkiv’de bombardıman yoğunlaştı

Ukrayna’nın en büyük ikinci şehri olan kuzeydoğudaki Harkiv’in belediye başkanı ise Çarşamba günü bombardımanın yoğunlaştığını ve Maxar firmasının uydu fotoğraflarının bölgede uzun zırhlı araç bloklarını gösterdiğini söyledi.

Ukraynalı yetkililer Harkiv’de son 24 saat içinde iki yaşında bir çocuk dahil en az yedi kişinin öldüğünü ve 22 kişinin yaralandığını bildirdi. Bölge Valisi Oleh Sinehubov, Ukrayna kuvvetlerinin bölgedeki kasabalara saldıran iki Rus uçağını düşürdüğünü öne sürdü.

AP: ‘‘Tiyatroda 600’e yakın kişi öldü’’

Ukrayna savaşında bugüne kadar sivillerin hedef alındığı en ölümcül saldırı ise 16 Mart’ta Mariupol’daki Donetsk Akademik Bölgesel Drama Tiyatrosu’na yapılan Rus bombardımanıydı.

Associated Press haber ajansı konuya ilişkin soruşturmasında saldırının tahmin edilenden çok daha fazla kişinin ölümüne neden olmuş olabileceği sonucuna vardı. AP, saldırının binanın içinde ve dışında 600’e yakın kişinin ölümüne yol açtığına dair kanıtlar bulduğunu bildirdi. Bu, şimdiye kadar belirtilen ölü sayısının neredeyse iki katına işaret ediyor.

AP’nin soruşturması, o gün tiyatronun içinde olanları, hayatta kalan 23 kişinin, kurtarma görevlilerinin ve tiyatronun bomba sığınağı olarak kullanılmasına aşina olan kişilerin açıklamalarıyla yeniden canlandırdı.

AP ayrıca tiyatronun kat planlarını, o gün öncesinde, esnasında ve sonrasında içeride çekilen fotoğraf ve videolar ile uzmanlardan gelen bildirimlerle yeniden çizdi.

AP tarafından elde edilen bir belgeye göre, hükümet yaklaşık 300 kişinin öldüğü erken tahmininde bulunmuş ve bir savaş suçları soruşturması başlatmıştı.

Ancak AP muhabirleri, çoğu tiyatrodan gelen ve insanların nerede barındığını ayrıntılı olarak anlatan doğrudan tanıklar tarafından defalarca gözden geçirilen binanın kat planının 3 boyutlu bir modelinin yeniden çizmesiyle çok daha yüksek bir sayıya ulaştı.

Tüm görgü tanıkları, en az 100 kişinin binanın hemen dışında kurulmuş mutfakta olduğunu ve hiçbirinin hayatta kalmadığını söyledi. Tanıklar ayrıca binanın içindeki odaların ve koridorların dolu olduğunu ve her 3 metrekare boş alana yaklaşık bir kişinin düştüğünü anlatı.

Hayatta kalanların çoğu, hava saldırısı sırasında içeride yaklaşık bin kişinin olduğu tahmininde bulundu ancak kurtarma görevlileri dahil kaçtığı görülenlerin sayısı ise 200 civarındaydı.

AP’nin soruşturması, Rusya’nın tiyatronun Ukrayna güçleri tarafından yıkıldığı veya Ukrayna askeri üssü olarak hizmet verdiği yönündeki iddialarını da yalanlıyor.

Tanıkların hiçbiri binanın içinde Ukraynalı askerlerin faaliyet gösterdiğini görmediklerini belirtti.

Görgü tanıkları içinde çocukların olduğu, herkesin şehrin en büyük bomba sığınağı olduğunu bildiği bir yer olan tiyatronun Rusya tarafından hedef alındığından şüphe duymadıklarını belirtti.

Mariupol, Ukrayna işgali sırasında Rus güçlerinin yol açtığı yıkımın ve Ukrayna’nın direnişinin sembolü olarak öne çıkıyor. Yetkililer, kuşatma sırasında kentte yaklaşık 20 bin sivilin öldüğünü söylüyor. Mariupol’e erişimin kesilmesiyle, daha fazla savaş suçunun işlenebileceğinden endişe ediliyor.

(Kaynak: Amerika’nın Sesi)

Paylaşın

Avrupa Birliği’nden Rusya Petrolüne İthalat Yasağı

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Avrupa Birliği’nin (AB) Rusya’ya uygulayacağı yeni yaptırımlar paketini açıklayarak, “Rusya’dan ham petrol alımının 6 ay içinde, işlenmiş petrol ürünlerinin alımının ise yıl sonuna kadar tamamen durdurulmasının hedeflendiğini” söyledi.

Von der Leyen, Rusya’ya uygulanacak altıncı yaptırım paketini “Ukrayna’nın Rusya’ya karşı verdiği savaşın sonucu AB’nin geleceğini de belirleyecek. Avrupa’nın güçlü, toplumlarla kaynaşık ve krizlere dayanıklı olmasının cevabı Ukrayna’da verilecek” sözleriyle duyurdu.

Yeni yaptırım paketinin içeriği hakkında Avrupa Parlamentosu’nda bir konuşma yapan Von der Leyen, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı açtığı savaşın sadece Avrupa’nın güvenliğini değil, küresel güvenliği de tehdit ettiğini belirterek, uluslararası toplumun tepkilerinin haklı olduğunu dile getirdi.

Avrupa Komisyonu Başkanı, “Güçlünün değil, uluslararası hukukun üstün ve belirleyici olacağı tartışılmaz. Bu yüzden Putin’in vahşice başlattığı saldırının bedelini ödemesi gerekiyor” dedi.

27 AB ülkesinin onayı gerekiyor

27 AB ülkesi tarafından onaylanması gereken yeni pakette Rusya’ya karşı petrol ambargosu ve bankacılık sektörüne yeni yaptırımların yanı sıra Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin ile yakınlığıyla bilinen Rus Ortodoks Kilisesi Patriği Kirill’in AB ülkelerine girişini yasaklama kararı da yer alıyor.

Pakette yer alan en önemli yaptırım ise, Rus petrolünün Avrupa’ya ithalatının yasaklanması. Von der Leyen, “ham petrol alımının 6 ay içinde, işlenmiş petrol ürünlerinin alımının ise yıl sonuna kadar tamamen durdurulmasının hedeflendiğini” söyledi.

AB ülkeleri enerji bakanları önceki gün Brüksel’deki buluşmalarında, petrol ambargosunu ele almış, Polonya ve Baltık ülkeleri ithalat yasağının hemen başlamasını isterken, Almanya ve diğer AB ülkeleri ise bu yaptırımın hayata geçirilebilmesi için zamana ihtiyaç olduğunu savunmuştu.

Konuşmasında bu konuda yaşanan anlaşmazlığa değinen Von der Leyen, daha önce petrol ithalatı yasağına onay vermeyeceklerini duyuran Macaristan ve Slovakya’ya özel bir konum tanınacağını ve bu ülkelerin petrol ambargosuna sonradan dahil olabileceklerini bildirdi.

Macar hükümeti, petrol talebinin yüzde 65’ini Rusya’dan karşıladıklarını belirterek, “Ülkenin enerji güvenliğini garanti altına almanın bizim tarafımızdan somut adımlar gerektirdiğini açıkça söylüyoruz. Bu nedenle Rusya’dan Macaristan’a gaz ve petrol tedarikini sınırlayacak yaptırımlara onay vermeyeceğiz” açıklaması yapmıştı.

Bankalar SWIFT’den çıkarılıyor

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, yeni yaptırım paketi kapsamında Sberbank, Moskovskiy Kreditniy Bank ve Rosselhozbank dahil büyük Rus bankalarının SWIFT sisteminden de çıkarılacağını ifade etti. Von der Leyen, böylece Rusya’nın küresel ödeme sisteminden tamamen kopacağını dile getirdi.

AB ve ABD, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasının hemen sonrasında bazı Rus bankalarını SWIFT’ten çıkarmışlardı. Von der Leyen ayrıca, Rus devletine ait uluslararası yayın yapan kuruluşlara da yasak getirileceğini duyurdu. Von der Leyen, “AB’de kablo, uydu, internet veya akıllı telefon uygulamaları aracılığıyla, hangi şekil ve biçimde olursa olsun yayın yapmalarına izin verilmeyecek” dedi.

Ukrayna’ya AB üyeliği perspektifi

Konuşmasının sonunda, “Biz Ukrayna’nın bu savaşı kazanmasını istiyoruz” diyen Von der Leyen, devletin ayakta kalabilmesi için her ay 5 milyar Euro mali yardım gerekeceğini, savaş sonrasında ülkenin yeniden inşası için ise 100 milyarlarca Euro desteğin kaçınılmaz olduğunu kaydetti.

Von der Leyen, “AB olarak bize düşen sorumluluğu üstleniyoruz. Bu yolun sonunda Ukrayna’nın AB üyeliği de bulunuyor” diye konuştu.

Paylaşın

Rusya’dan Batı’ya: Sabrımızı Daha Fazla Sınamayın

Ukrayna üzerinden Batı ile Rusya arasında yaşanan kriz, askeri gerilim noktasına doğru ilerliyor. İngiltere’nin, Ukrayna’nın Rus lojistik hatlarına saldırmasının meşru olacağı yönündeki çıkışına Rusya’dan sert tepki geldi.

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zakharova, “Batı açıkça Kiev’i Rusya’ya saldırmaya teşvik ediyor. NATO ülkelerinden alınan silahlar da kullanılarak. Sabrımızı daha fazla sınamaya kalkmanızı tavsiye etmem” açıklamasında bulundu.

Zakharova, İngiltere’den Salı günü gelen benzer bir açıklamaya atıfla, “Bu İngiliz mantığından yola çıkıldığında, teorik olarak Rusya’nın da, İngiltere gibi Ukrayna’ya silah sevkiyatı ile ilişkili NATO ülkelerindeki hedefleri vurabileceğini” kaydetti.

Rusya Savunma Bakanlığının Salı günü yaptığı açıklamayı hatırlatan Zakharova, “Rus topraklarına düzenlenecek her tür saldırının sonuçları olacağı” mesajının ciddiye alınması gerektiğini söyledi. Rusya Savunma Bakanlığı, ülkenin güneyinde meydana gelen patlamalar ve bir cephane deposunun yanmasıyla ilgili olarak, bu tür saldırıların devam etmesi durumunda Ukrayna’da Batılı danışmanların da bulunduğu karar alma merkezlerini vuracakları tehdidinde bulunmuştu.

Kremlin: Avrupa’nın güvenliği tehlikede

Kremlin de Perşembe günü başta İngiltere olmak üzere Batılı ülkelere sert tepki göstererek Batı ülkelerinin Ukrayna’ya yönelik ağır silah sevkiyatının, Avrupa’nın güvenliğini tehlikeye attığını vurguladı. Batı’yı, Rusya’ya karşı Ukrayna üzerinden vekalet savaşı yürütmekle suçlayan Kremlin sözcüsü Dimitri Peskov, “Ukrayna’ya ve diğer ülkelere aralarında ağır silahların da bulunduğu silahlar pompalamak, Avrupa kıtasının güvenliğini tehlikeye atmak ve istikrarsızlığı provoke etmek anlamına geliyor” dedi.

İngiliz Savunma Bakanı “meşru hedef” demişti

İngiltere Savunma Bakanı Ben Wallace bugün BBC televizyonuna yaptığı açıklamada, Rus işgaline karşı savaşan Ukrayna birliklerinin Rus askerlerinin lojistik hatlarına saldırarak gıda, yakıt ve cephane nakliyatını engellemeye çalışmasının meşru olduğunu dile getirmiş, Ukrayna’nın uluslararası hukuka göre kendini savunma hakkına sahip olduğunu belirtmişti.

Wallace, “Bu tarz işgallerde, Ukrayna’nın Rus ikmal yollarını hedef almasında olduğu gibi, yapılan saldırılar kendini savunmanın bir parçasıdır. Zira Rus ordusu petrol, gıda ve cephaneden mahrum kalırsa durur ve işgalini devam ettiremez” demişti.

İngiltere’nin Ukrayna’ya top sistemleri gönderdiğini ve bunların Ukrayna topraklarına giren Rus birliklerine karşı kullanıldığını dile getiren Wallace, söz konusu silahların menzilinin Rusya’daki hedefleri vurmaya yeterli olmadığını ve Moskova’nın iddia ettiği gibi, İngiliz silahları ile Rusya sınırları içindeki hedeflere ateş açılmış olmasının “olanak dışı” olduğunu kaydetmişti.

İngiltere, Ukrayna Savaşı’nın başlangıcından bu yana Ukrayna’ya en fazla silah yardımı yapan ülkeler arasında yer alıyor.

NATO’dan “desteğe devam” açıklaması

Rusya ve Batı arasında gerilim tırmanırken NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de bugün açıklamalarda bulundu ve NATO’nun gerekirse Ukrayna’ya daha uzun yıllar destek vermeye hazır olduğunu dile getirdi.

Bu bağlamda eski Sovyet silahlarının kullanımına uygun eğitim almış olan Ukraynalı askerlere, modern Batı askeri teçhizat eğitimi verilebileceğini kaydeden Stoltenberg, savaşın aylar hatta yıllarca sürebileceğini belirterek “Uzun vadeli olarak hazırlıklı olmalıyız” söyleminde bulundu.

Paylaşın

Rusya: Batı’nın Ukrayna’ya Gönderdiği Silahları Vurduk

Rusya Savunma Bakanlığı ABD ve Avrupa ülkelerinden Ukrayna’ya gönderilen “büyük bir balya” silahı vurduklarını duyurdu. Açıklamada Zaporijiya’daki bir silah deposunun Kalibr tipi seyir füzeleriyle vurulduğu, depoda ABD ve Avrupa’dan gönderilen silah ve cephanenin bulunduğu belirtildi.

Rusya Savunma Bakanlığı Sözcüsü İgor Konaşenkov salı gününden bu yana Rusya’nın Ukrayna ordusuna ait 59 hedefi hava operasyonuyla, 573 askeri hedefi de top ve füzeyle vurduğunu söyledi. Ukrayna birliklerinin bulunduğu mevzilerin, top, hava savunma ve füze bataryası mevkilerinin hedef alındığını söyleyen Konaşenkov iki Bayraktar SİHA’sının yanı sıra cephane depolarının da vurulduğunu belirtti.

“Kalibr füzesiyle vuruldu”

Sözcü Konaşenkov “Zaporijiya alüminyum tesislerinin bulunduğu sahada, yüksek hassasiyete sahip, uzun menzilli, deniz tabanlı Kalibr füzeleri, ABD ve Avrupa ülkelerinden Ukrayna birliklerine sevk edilen büyük bir balya yabancı silah ve cephaneyle dolu hangarları tahrip etti” dedi. Açıklamada tahrip edilen silahların tipine dair ayrıntı verilmedi.

Rusya’nın iddiası henüz doğrulanmadı. Moskova’dan şimdiye kadar yapılan açıklamalarda Batı’dan Ukrayna’ya yapılan silah sevkiyatlarının Rus ordusu açısından meşru hedef olduğu tekrarlanmıştı. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov en son dün yaptığı açıklamada NATO silahlarının Rus silahlı kuvvetleri için meşru hedefler olduğunu söylemişti.

Putin: Yanıtımız yıldırım hızında olacak

Öte yandan Rusya Federasyonu Yasama Meclisi toplantısında konuşan Vladimir Putin, dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Putin, şunları ifade etti:

Ukrayna ve Donbas’taki özel askeri operasyonda belirlenen tüm görevler tamamlanacak. Ukrayna’ya yönelik özel harekat gelecekte Donbas, Kırım ve tüm Rusya’nın güvenliğini sağlayacak. Ukrayna’da özel operasyon başlatarak Rusya Federasyonu üzerinde asılı duran gerçek tehlikeyi önledik.

Ukrayna dışarıdan (yabancı ülkeler tarafından) Rusya ile doğrudan bir çatışmaya itildi. Askerlerimiz ve subaylarımız, anavatanımızı çoktan sarmış olan gerçek bir tehlikeyi önledi. Cesaretleri, kararlılıkları, kahramanlıklarıyla topraklarımızda ortaya çıkacak büyük çaplı bir çatışmayı, engellediler.

Ukrayna’daki duruma dışarıdan müdahale etmek isteyen olursa ve stratejik tehdit oluşursa, yanıtımız yıldırım hızında olacak. Rusya kendisine yönelik bir tehdit durumunda, rakiplerinin henüz sahip olmadığı araçları yanıt olarak kullanacak.

Rusya Federasyonu’nun stratejik güvenliğinim tehdit edilmesi durumunda devreye girecek yıldırım cevaplara ilişkin tüm kararlar alınmıştır.

Paylaşın

Dokuz Doğu Avrupa Ülkesi AB’den Mülteci Yardımı İstiyor

Rusya’nın Ukrayna topraklarında başlattığı işgalin yol açtığı büyük mülteci dalgasından öncelikle etkilenen 9 doğu Avrupa ülkesi ortak bir mektupla Avrupa Birliği’nden maddi yardım talep etti.

Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Macaristan, Romanya, Bulgaristan ve üç Baltık ülkesi (Estonya, Litvanya ve Letonya) temsilcileri mültecilere sunulan barınma, gıda, eğitim ve ulaşım hizmetleri gibi ek sosyal yardımlar nedeniyle ülkelerinde ortaya çıkan ek harcamaları gerekçe göstererek karşılaştıkları maddi zorlukların Avrupa Birliği tarafından karşılanmasını istediler.

14 maddeden oluşan ortak mektup toplumsal dayanışmanın Avrupa Birliği’nin temel ilkelerinden biri olduğunu vurguluyor ve bu nedenle de Brüksel yetkililerinin hızla alacakları tedbirlerle mülteci akımından bire bir etkilenen doğu Avrupa ülkelerine yardım programlarını uygulamaya koyması gerektiğinin altını çiziyor.

Doğu Avrupa ülkeleri hükümetleri tarafından hazırlanan mektup mali yardımın yanı sıra, mülteci akımı nedeniyle söz konusu ülkelerde ekonomik dengelerin de değiştiğine işaret ederek, yapısal bazı tedbirler de öneriyor.

2021- 2027 ortak AB bütçesine ait proje ve fonların bir an önce uygulanmaya konulması ve de doğu Avrupa ülkelerinin bazı ödeme yükümlülüklerinin göçlerin neden olduğu zorluklar dikkate alınarak ertelenmesi de önerilen tedbirler arasında yer alıyor.

Ukraynalı mültecilerin sayısı 5 milyonu aştı

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği tarafından geçtiğimiz hafta yapılan açıklamaya göre savaşın başladığı Şubat ayından 19 Nisana kadar 5 milyonu aşkın Ukraynalı göçmen ülkesini terk etti.

Ukraynalı göçmenlerin yaklaşık yarısının tercih ettiği hedef ülke Polonya. Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği tarafından açıklanan rapora göre savaştan kaçan 2 milyon 825 463 göçmen bu süre içinde Polonya’ya sığınmış.

Aynı dönem içinde Romanya’ya (757 bin 047), Rusya’ya (549 bin 805), Macaristan’a (471 bin 80), Moldova’ya (426 bin 964), Slovakya’ya (342 bin 813) ve Belarus’a (23 bin 759) geçiş yapmış.

Birleşmiş Milletler Uluslararası Göç Örgütü de (IOM) de Ukrayna içinde 7,1 milyon sivilin yerinden yurdundan edildiğini açıklamıştı.

BM, savaş başladığında çatışmaların tırmanması halinde 4 milyon mültecinin ülkeyi terk edeceği öngörüsünde bulunmuştu. Bugün ulaşılan rakamlar görüldüğü gibi tahminleri de aşıyor.

Yükü komşu ülkeler taşıyor

Birleşmiş Milletler Uluslararası Göç Örgütü tarafından açıklanan bu rakamlar mültecilerin öncelikle komşu ülkelere sığındığını net bir şekilde ortaya koyuyor. Doğu Avrupa ülkeleri kaleme aldıkları mektupta Avrupa Birliği’ne bu yükün eşit bir şekilde dağıtılmasını talep ediyorlar.

AB’nin orta ve doğu Avrupa’da bulunan dokuz üyesinin bu ortak çıkışının gerisinde, Temmuz ayında AB dönem başkanlığının Prag’a devredilecek olmasının da payı olduğu biliniyor.

Bir Orta Avrupa ülkesinin dönem başkanlığı yapacağı Avrupa Birliği’nde savaş ve mülteci coğrafyasının yakınlığının neden olduğu mali sorunların daha rahat bir şekilde çözülebileceği düşünülüyor.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Ukrayna’da 13 Milyon İnsan Yerlerinden Edildi

Birleşmiş Millet Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) bugün Cenevre’de yaptığı açıklamaya göre, Rusya’nın Ukrayna’ya savaş açtığı 24 Şubat’tan bu yana yaklaşık 13 milyon Ukraynalı yerini yurdunu terk etmek zorunda kaldı.

BM’ye göre bunlardan 7 milyon 700 bini Ukrayna toprakları içinde kaldı, gerisi yurt dışına çıktı. Ukrayna’yı terk eden 5 milyondan fazla kişinin çoğunun kadın, çocuk ve yaşlılardan oluştuğu bildirildi. Bunlar arasında bir yetişkinin eşlik etmediği çocuklar ve gençler bulunduğu da haber veriliyor.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, Ukrayna’da kalanların en çok tibbi malzeme, ilaç ve nakit paraya gereksinimleri olduğunu vurguladı ve gıda ile hijyenik malzemenin eksikliğine dikkat çekti.

UNHCR yetkilileri, sığınmacı konumuna düşen Ukraynalıların insan kaçakçılarına, onlara kötü muamele yapan suç çetelerine ve onları sömürmeyi amaçlayan kadın ve çocuk tacirlerine karşı korunmaya muhtaç olduklarının altını çizdiler.

En fazla göç Mart ayında kaydedildi

UNHCR’in verilerine göre, Nisan ayında Ukrayna’dan ayrılanların sayısı 1 milyonu geçti. Mart ayında ise bu rakam 3 milyon 400 bin olarak açıklanmıştı.

Ülkesinden ayrılanların üçte ikisinin Polonya’ya sığındığı bildiriliyor. Bazılarının oradan da başka ülkelere doğru devam ettiği de kaydediliyor.

Polonya makamları, Rusya’nın Ukrayna’ya savaş açtığı 24 Şubat’tan bu yana kendi sınırlarından Ukrayna’ya giriş yapan kişi sayısının da 779 bin olduğunu açıkladı.

Savaştan önce Ukrayna hükümetinin denetiminde olan ülkedeki nüfusun 37 milyon olduğu bildiriliyor. Bu 37 milyona Rusya’nın ilhak ettiği Kırım ile ayrılıkçı Rus milislerin bulunduğu Doğu Ukrayna’daki bölgelerdeki nüfus dahil değil.

Paylaşın

Rusya, Mariupol’ü Ele Geçirdiğini Açıkladı

Rusya, Mart başından beri kuşatma altında bulunan Mariupol’ü, Azovstal Demir Çelik Fabrikası dışında tamamen ele geçirdiğini açıkladı. Kentin büyük bir kısmı son haftalarda Rusya kontrolüne geçmişti.

Rus Interfax ajansının aktardığı habere göre Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin bunun bir başarı olduğunu söyledi ve Savunma Bakanı Sergey Şoygu’yu tebrik etti.

Şoygu da kentte durumun sakinleştiğini, sivillerin geri dönebileceğini, geniş bir bölgeye yayılan fabrikada ise 2 bin civarında Ukrayna savaşçısının kaldığını belirtti.

Reuters ajansı, fabrikanın yeraltında da bölümlerinin bulunduğunu aktarıyor.

Interfax’a göre Putin fabrikaya saldırılmaması, bunun yerine kuşatma altında tutulması talimatı verdi ve “Bu yeraltı mezarlarına girmemize ve fabrikanın altındaki labirentlerde savaşmamıza gerek yok. Bölgenin bir sineğin bile dışarı çıkamayacağı şekilde kuşatılması yeterli” dedi.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ise fabrikaya yaklaşık 1000 sivilin de sığındığını duyurdu.

Ukrayna yetkilileri kentteki sivillerin bir kısmının dört otobüsle bu sabah Mariupol’ü terk ettiğini söyledi.

Rusya Savunma Bakanı Şoygu kuşatmanın başından bu yana kentten tahliye edilen sivillerin sayısının 142 bini geçtiğini açıkladı.

Ukrayna’nın Azak Denizi kıyısındaki bu kentin ele geçirilmesi, Rusya’nın 2014’te ilhak ettiği Kırım’la Rusya ve Ukrayna’nın doğusundaki Rus işgali altındaki bölgeler arasında kara bağlantısı sağlanması açısından büyük öneme sahipti.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Zelenskiy: Rusya, Donbas’a Saldırı Başlattı

Rusya’nın Ukrayna’yı 24 Şubat’ta işgaliyle başlayan savaş, Rusya’nın ülkenin doğusunda arttırdığı saldırıları ile devam ediyor. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, paylaştığı video mesajında, “Artık Rus birliklerinin uzun süredir hazırlandıkları Donbas için savaşa başladığını söyleyebiliriz” dedi.

Volodimir Zelenski, “Rusya ordusunun önemli bir kısmının artık bu taarruza odaklanmış durumda” olduğunun da altını çizdi.

Rusya ordusunu Ukrayna topraklarına yönelik füze saldırıları ile ilgili de konuşan Zelenski, Rusya’nın söz konusu saldırıları azaltmadığını ve bu füze saldırılarının savaşın durumunu değiştirmediğini ifade etti. Zelenski bu saldırıları “stratejik bir saçmalık” olarak nitelendirerek bunun “Rusya’nın kendi kendini silahsızlandırmasına yol açacağını” söyledi.

“Rusya ordusu hala sorunlar yaşıyor”

Zelenski’nin video mesajından kısa bir süre önce Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Savunma Bakanlığı Sözcüsü John Kirby de bugün (19 Nisan) itibariyle 55. gününde olan savaş hakkında konuştu.

Kirby, Rusya’nın “Donbas bölgesinde operasyonlarını şekillendirmeye çalıştığını ancak ordusunun halen ikmal, komuta kontrol ve güç entegrasyonu sorunlarının olduğunu değerlendirdiklerini” söyledi.

Kirby, “Son birkaç gün içinde, komuta ve kontrol unsurlarının, çoğunlukla helikopterlerden oluşan yoğun bir hava destek gücünün harekete geçirildiğini, topçu birlikleri ve karadan hareketlenmeleri gördük” dedi.

Rusya’dan “Lviv saldırısı” açıklaması

Öte yandan, Rusya Savunma Bakanlığı Sözcüsü İgor Konaşenkov da dün Ukrayna’nın Lviv kentine düzenlenen ve yedi kişinin hayatını kaybettiği füze saldırısına ilişkin açıklamalarda bulundu.

Konaşenkov, “Ukrayna’nın Lviv şehrinde havadan fırlatılan yüksek hassasiyetli füzelerle son günlerde ABD ve Avrupa ülkelerinden teslim edilen silahların bulunduğu lojistik merkezi vurduklarını” söyledi:

“Sabahleyin, Rus hava kuvvetlerinin havadan fırlatılan yüksek hassasiyetli füzeleriyle Lviv yakınlarında Ukrayna ordusunun Lojistik Kuvvetleri Komutanlığının 124. Müşterek Destek Merkezi vuruldu. Burada, son 6 gün içinde ABD ve Avrupa ülkelerinden Ukrayna’ya teslim edilen büyük miktarda yabancı silah partisinin bulunduğu lojistik merkezi yok edildi.”

Kremlin “Moskva” görüntülerini kabul etmedi

Devam eden savaşa ilişkin bir açıklama da Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov’dan geldi. Ukrayna’nın Neptun füzesiyle vurarak batırdığını iddia ettiği “Moskva” kruvazör gemisine ilişkin konuşan Peskov, dün sosyal medyada yayınlanan görüntüleri kabul etmedi.

Peskov sosyal medyada geminin batmadan önceki son halini yansıtan ve dumanların yükseldiği görüntüyle ilgili olarak “Görüntüleri gerçekten gördük ama ne kadar gerçek ve doğru olduğunu söyleyemeyiz” ifadelerini kullandı.

Ukrayna: Müzakere süreci karmaşıklaştı

Ukrayna Devlet Başkanlığı Ofisi Başkan Yardımcısı Mihail Podolyak da Rusya ile süren müzakere sürecine ilişkin açıklama yaparak “Bucha, Mariupol, Volnovaha’dan sonra Rusya ile müzakere sürecinin çok daha karmaşık hale geldiğini” söyledi.

Podolyak, Rusya ordusunun bu üç bölgede “işlediği savaş suçlarından sonra delegasyonlar arasında savaşı sona erdirmek için yürütülen müzakere sürecinin çok daha karmaşık hale geldiğini” ifade etti:

“Durum sürekli değişiyor ve müzakerelerin devam ettiği duygusal arka plan, buna genel olarak biraz farklı bakmak için sebep veriyor. Müzakere süreci bugün çok daha karmaşık hale geldi. Mariupol ve Volnovaha’dan sonra bunu Kiev bölgesinde de gördük. Bu, günümüzde çok karmaşık bir süreç.”

Paylaşın

Yaptırımlar, Rusya Ekonomisini Sovyet Dönemine Geri Götürür Mü?

Rusya’nın döviz cinsinden ödemelerini gerçekleştirmekte yaşadığı zorluklar, ülkenin temerrüde düşme riskini artırdı. Bu aslında tam da Batılı ülkelerin yaptırımlarla gerçekleştirmek istedikleri hedeflerden biri.

ABD Hazinesi, bankaları üzerinden Rusya’nın dolar cinsi ödemelerini gerçekleştirmesini engelledi ki ülke borç yükümlülüklerini yerine getirmekte zorluk yaşasın.

BBC Türkçe’den Özge Özdemir’in haberine göre, İngiltere Dışişleri Bakanı Liz Truss, uyguladıkları eş güdümlü yaptırımlarla birlikte Rusya ekonomisini Sovyetler dönemine geri döndürmeyi amaçladıklarını söyledi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Sovyetlerin dağıldığı dönemde, 1998 yılında Rusya’nın temerrüde düştüğü ve sabit kur rejiminin terk edildiği mali krizin ardından göreve gelmişti.

O dönem Rusya ekonomisi, dünyaya açılmaya başlamış, yıllardır kapalı olan ülkenin kapılarından kapitalizmin en büyük temsilcisi ABD’li şirketler girmeye başlamıştı.

Bugün ise tam tersi yaşanıyor.

Dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olarak yıllardır küresel finansal sisteme entegre bir ülke olan Rusya’dan büyük şirketler tek tek uzaklaşıyor.

Peki Rusya gerçekten de ekonomik olarak Sovyetler dönemine geri mi dönüyor? Eğer öyleyse bunun ekonomik ve siyasi sonuçları ne olacak?

‘Yaptırımların etkisi abartılabiliyor’

Pensilvanya Eyalet Üniversitesi’nin uluslararası finans ve enerji güvenliği merkezinin başında bulunan ekonomi profesörü Barry W. Ickes, İngiltere Dışişleri Bakanı Truss’ın sözlerini ‘abartılı’ buluyor.

“Rusya, merkezi planlamaya geri dönmüyor ve özel sektör halen işler bir halde. Rusya tabii ki yaptırımlar tarafından yıpranıyor ancak bu Sovyet zamanına dönüş anlamına gelmiyor” diyen Ickes’a göre Rusya’nın son yıllarda yaşadığı ekonomik gelişmeyi kaybettiği ise doğru.

İngiltere’deki Warwick Üniversitesi’nin ekonomi bölümünden Emeritus Profesör Mark Harrison’a göre de Rusya’nın Sovyetler’e dönmesi için Rusların gerçek gelirinin üçte biri oranında azalması gerek.

Çünkü Ruslar, 1990’lardan beri gelirlerini bu oranda artırmış durumda.

Harrison, Batı’nın uyguladığı yaptırımlarla Rusların bu oranda bir gelir kaybı yaşamasının mümkün olmadığını vurguluyor:

“Ekonomik yaptırımların etkisi bazen çok abartılabiliyor. İnsanlar eğer bir ülkeyi X’ten mahrum ederseniz X ile ilişkili bütün etkinliklerin duracağını düşünüyor. Ancak çoğunlukla gerçekleşen bu değil, çünkü yaptırımlardan etkilenenler arzı kısıtlanan malların ya da aktivitelerin muadilini bulmak için çok uğraşıyor.”

‘Dış şoklara daha dayanıklı’

Harrison’a göre bugün Rusya ekonomisinin Sovyet ekonomisinden öncelikli farkı ülkenin çok daha zengin olması.

Rusya ekonomisinin yapısı yıllar içinde birçok farklı açıdan değişti.

Öncelikli olarak ülke geliri tarım ve imalattan petrol, gaz satışı ve hizmetlere döndü. Bugün bu kalemler Rusya GSYH’sinin yüzde 60’ını oluşturuyor.

Aynı zamanda Rus ekonomisi Sovyet döneminde olduğundan çok daha dışa açık. İthalat ve ihracattan oluşan ticaretin toplamı, Sovyet ekonomisindeki değerinin iki katı.

“Batı’nın uyguladığı yaptırımların temeli de zaten bu. Ekonominin bu kadar açık olmadığı Sovyet döneminde bu yaptırımları uygulamanın bir anlamı olmazdı” diyen Harrison’a göre Rusya ekonomisinin Sovyet dönemine göre en büyük avantajı merkezi bir ekonomisi olmadığı için dış şoklara daha dayanıklı olması.

‘1930’lar ekonomisine dönüş olmayacak’

Harvard Kennedy Okulu’ndan ekonomist Richard Parker, 1991’de yıkılan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) son lideri Mihail Gorbaçov’dan bu yana Rusların “son derece acı verici ve berbat ekonomik iniş çıkışlar” yaşadığını vurguluyor.

“1990’lı yıllar sıradan bir Rus için o kadar korkunçtu ki 10 yıl içinde bir Rus erkeğinin ortalama yaşam süresi 3-4 yıl arasında düştü” diyen Parker’a göre o dönemden bu yana büyük bir ekonomik gelişme kaydedildi.

Parker, çoğu Rus’un 1990’lardaki kötü koşulları böylesine tersine çeviren Putin’den başka bir lider görmediğini vurguluyor.

Hükümetin kimi ürünleri karneye bağlamak, arz kısıntısıyla ve enflasyonla mücadelede fiyatları manipüle etmek gibi uygulamaları hayata geçirse bile Rusya’nın “savaştaki bir Batı ülkesi gibi görüneceğini; 1930’lardaki Stalin döneminin ekonomisine geri dönmeyeceğini” düşünüyor.

Merkezi yönetim ile ekonomide verimsizlikler

69 yıl boyunca süren Sovyetler Birliği’nin ekonomisini dönemlerine ayırmadan, tek bir kalemde ele almak zor. Ancak üretimin tek bir merkezden yönetildiğini ve piyasa ekonomisinin bulunmadığını söylemek mümkün.

Dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan Sovyetler, 1928 ve 1970 yılları arasında tarımda istihdam edilen çok sayıda kişinin sanayiye kaydırılmasıyla çok hızlı bir şekilde büyüdü.

1928-1940 yılları arasında yıllık büyüme ortalama olarak yüzde 5,8; 1950-1960 arasında yüzde 5,2 oldu.

1940 ve 1950 arasında yüzde 2,2’lik bir dip görüldü.

Tek bir merkezden yönetilmesi, ekonomik aktivitenin ölçümlenmesini zorlaştırarak verimsizliklerin ortaya çıkmasına neden oldu.

Merkezi planlama yüzünden neyin ne kadar üretilmesi gerektiğine sahadan alınan bilgilerle karar verilmediği için çoğu zaman Batı’nın eleştirdiği kıtlıklar ve bazı ürünlerin bulunamaması durumları ortaya çıktı.

1970 yılından sonra ise Soğuk Savaş döneminde araştırma ve geliştirme kaynaklarının sivil alandaki yeniliklerden askeriyeye kaydırılması, büyümenin azalmasındaki en önemli sebeplerden biri oldu.

Yüksek bir hızda sanayileşme ve şehirleşmenin gerçekleşmesinin ardından Sovyetler, Batı ile rekabet etmekte zorlanmaya ve Batı’nın sürekli geliştirdiği teknolojileri üretmekte zorluk çekmeye başladı.

Büyümenin 1970 ve 1975 arasında yüzde 3,7’ye, 1975 ve 1980 arasında yüzde 2,6’ya düşmesi, Sovyet liderlerinin de ekonomik gelişmenin yavaşladığını fark etmesine yol açtı.

Gorbaçov’un 1980’li yıllarda hayata geçirdiği perestroyka adı verilen reformlarla sosyalist fikirler sürdürülürken ekonominin merkezileştirilmesine son vermek ve ülkeyi yabancı ticarete açmak amaçlandı.

Önceki hiyerarşik ekonomik yapının tersine özel işletmelere izin verildi. Bununla beraber sosyal hayatın da dışarıya açılması yavaş yavaş Sovyetler’in 1991’de dağılmasına yol açtı.

Bu yıllarda ekonomi ciddi bir şekilde daraldı.

Ruble toparladı

1 Haziran 1990’da Atlantic dergisine “Çöken Sovyet ekonomisinin içinden” başlıklı çok uzun bir makale yazan Richard Parker, bugün Rusya’nın Gorbaçov’un yıkmaya çalıştığı merkezi bir ekonomik sisteme dönmeyeceğini vurguluyor.

Diğer yandan Rusya Merkez Bankası ve Rus hükümeti, rublenin çöküşünün önüne geçmek için döviz alışını kısıtlayan bir dizi önlem aldı.

Bunun sayesinde de yaptırım uygulanan bir ülke olmasına rağmen Rusya’nın para birimi ruble, savaş öncesi seviyelerine geri döndü.

Parker’a göre rublenin savaşın başlamasının hemen ardından düştüğü seviyelerden tekrar yükselmesi, Rus ekonomisinin bugünkü yapısına dair önemli bir gösterge:

“Büyük petrol şirketleri gibi oligopolistik dev şirketlerin altındaki ekonomik yapı, kendine özgü bir piyasa ekonomisine işaret ediyor. Ben bundan bir geri dönüş olacağını düşünmüyorum.”

‘Finansal ordularla savaş’

Ekonomistlere göre yatırımların etkisinin ne olacağını şimdiden görmek zor.

Diplomatik müzakerelerin nereye evrileceğini ve Putin’in nerede duracağını kestirmenin imkansız olmasının yanı sıra yaptırımların izini sürmek de kolay değil.

Diğer yandan Rusya yaptırımlarla küresel ekonomik sistemden dışlanmış gibi gözükse de ticaret ortağı olarak Batı’nın yerine Çin, Hindistan ya da Pakistan gibi başka ülkelerin gelmesine kesin gözüyle bakılıyor.

Bu yüzden yaptırımların siyasi etkisinin ne olacağını da kestirmek zor.

Warwick Üniversitesi’nden Mark Harrison, “Bazı Ruslar ülkedeki ekonomik sorunların kaynağını Putin olarak görse de bu kişilerin azınlık olduğunu varsayabiliriz. Bazı oligarklar Putin’e geçmişte verdikleri destekten pişman olsa da başka bir liderde daha iyi bir gelecek görmekte zorlanacaktır” diyor.

Aynı zamanda yaptırımların ‘Rus kimliğine’ karşı olarak algılanmasının toplumu daha da birleştirebileceğinin altını çiziyor.

Bu yüzden ekonomist Harrison’a göre işgalin gidişatını savaş alanında yaşanacaklar belirleyecek.

Ancak üç boyutlu bir satranç oyununun içinde olduğumuzu ve her hamlede yeni bir hesaplamanın yapıldığını söyleyen Richard Parker, olağan dışı ve modern bir 21’inci yüzyıl savaşının içinde olduğumuzu düşünüyor:

“Benim neslim ve ondan önceki nesil savaşın cephede, uçaklarla ve gemilerle yapıldığını düşünürdü.

“Şimdi de savaşın füzelerle sürdürüldüğünü söylemek mümkün, ancak asıl operasyon askeri ordularla değil, Wall Street’te, Londra’da ve siber alanda finansal ordularla düzenleniyor.”

Paylaşın

Türkiye, Rusya Konusunda Daha Fazla ‘Tarafsız’ Kalamaz

Bloomberg, Türkiye’nin Ukrayna-Rusya savaşında takınmaya çalıştığı ‘tarafsız’ konumun sürdürülemez olduğunu yazdı. Rusya, 24 Şubat’ta Ukrayna’yı işgale girişti. Batılı ülkeler Rusya’ya karşı yaptırımlara başlarken, Türkiye sadece Birleşmiş Milletler kararlarına uyacağını açıkladı.

Türkiye, Ukrayna’ya silahlı insansız hava araçlarını satmaya devam ederken diğer yandan Rus sermayesinin ülkeye gelmesine de sıcak bakılıyor. Yaptırımlardan kaçan bazı Rus zenginler süper yatları Türkiye’ye demirledi.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da Rusya’nın işgaline karşı eleştirilerinin hafif olduğu görülüyor. Belarus’tan sonrası Türkiye’ye taşınan Rusya-Ukrayna görüşmelerinde iktidar ‘tarafsızlık’ imajını parlatmaya çalışsa da bu sanıldığı kadar uzun sürmeyebilir.

Diken’in Bloomberg’den aktardığı analize göre savaşın devam etmesi Türkiye’nin bu pozisyonunu zora sokuyor. Erdoğan’ın savaşın başındaki hesabı Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le dostluğunu Batı’yla bir koz olarak kullanması üzerineydi. Erdoğan bu yolla ‘iletişim’ için aracı olabilir belki de ABD’yle S-400 gibi sorunlu meseleleri de çözebilirdi.

İktidar ayrıca Ukrayna’da Ruslara karşı Türk askeri insansız hava araçlarının kullanılmasının, ‘işgalci’ Rusların yanında yer aldığı imajını kırabileceğini düşündü ve NATO’ya silah ambargosunu sona erdirmesi çağrısında bulundu. ABD ve ittifakın diğer üyeleri bu konuda sessiz kaldılar çünkü Türkiye, Batı’nın uzlaşısına katılmış değil.

Analize göre Almanya’nın Rusya’ya karşı ‘pasifist’ duruşunu terk ettiği, İsviçre’nin bile yaptırımlara katıldığı bir ortamda Türkiye’nin Rus zenginlere kapısını açması Ankara için iyi bir görüntü değil. Diğer yandan analizde Rusya’nın Türkiye’deki nükleer santral projesinin de yaptırımlar nedeniyle zora girdiğine yer verildi.

Paylaşın