Çanakkale: Tuzla, Roma Köprüsü

Roma Köprüsü; Çanakkale’nin Ayvacık ilçesi, Tuzla köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Tuzla köyünün 1.5 km batısında, Gülpınar Beldesinin 7 km kuzeyindedir.

Günümüzde köprüye en yakın yerleşim yeri Tuzla köyü olduğu için Tuzla Roma Köprüsü olarak adlandırılmıştır. Halk arasında Kemer Köprü olarak da bilinir. Köprü, Tuzla Çayı (Satniois) üzerine yapılmış, bugün itibariyle Tuzla Çayı’nın yatağının değişmesi nedeniyle çayın 40-50 m uzağında kalmıştır. Oldukça harap durumda olup kemer seviyelerine kadar toprak altında bulunmaktadır.

Ortada geniş üç kemer gözü ile birlikte toplam sekiz kemerlidir ortadaki geniş kemer gözü 9,80 m genişlikte olup, küçük kemerlerin 6,50 m genişliktedir. Köprü 150 m’yi bulan uzunluğu ile Roma döneminin en uzun köprülerinden biridir. Köprü tamamen kesme olarak yerli kireç taşından yapılarak mermer kaplanmıştır. Güney bölümü daha sağlam olup mermer kaplamaların bazıları, köprü kenarlarındaki parapet geçmeleri sağlam durumdadır.
Köprünün kuzey bölümü tuzla çayı tarafından tahrip edilmiş durumdadır.

Köprünün mermer kaplamaları üzerinde tekerlek aşınması bulunmadığından ve köprünün genel özellikleri nedeni ile törensel amaçlarla kullanılan bir köprü olduğu düşünülmektedir. 22 km kuzeyinde bulunan ve bölgenin en büyük antik kenti durumundaki Aleksandria Troas ve çevrede bulunan halkların Apollon kutsal alanında yapacakları toplu tapınım törenleri için yapılmış olmalıdır.

Muhtemelen tören bu köprüden itibaren başlamaktaydı. Köprü yapım tekniği ve plan özellikleriyle Roma dönemi özelliği göstermektedir. Muhtemelen Aleksandria Troas’a büyük yardımlar yaparak imar ettiren ve adına tapınaklar yaptıran Roma İmparatoru Augustus zamanında MS 1. yy ortalarında yapılmış olmalıdır.

Paylaşın

Çanakkale: Tuzla, Murat Hüdevendigar Camii

Murat Hüdevendigar Camii; Çanakkale’nin Ayvacık İlçesi, Tuzla Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Köy ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Tuzla Hüdâvendigâr Camii Kapısının üstündeki Arapça dört satırlık kitâbesinde caminin 767 yılının Şâban ayında (Nisan 1366) I. Murad’ın emriyle Emîr Hacı b. Süleyman tarafından yaptırılmış olduğu bildirilir. Buna göre yapı, I. Murad’ın Osmanlı Beyliği’nin başına geçtiği ilk yıllarda yapılmış olup Osmanlı dönemi Türk mimarisinin ilk eserlerindendir.

Kare planlı olan cami dıştan 12,22 × 13,90 m. ölçülerindedir (içeride 11,90 × 11,95 m.). Bu oldukça büyük harim mekânı, geçişi pandantiflerle sağlanmış üstü kiremit kaplı kasnaksız bir kubbe ile örtülmüştür. Bu durum, Türk mimarisinin oldukça erken bir dönemde bile kubbeye verdiği önemi gösterir. Kubbe, köşelerde zeminden başlayan ve duvar yüzeylerinde belirgin olan dört büyük yuvarlak kemerle taşınmaktadır.

Ana mekânın önünde 5 m. kadar derinlikte üç bölümlü bir son cemaat yeri vardır. Vaktiyle açıklıkları örülerek kapatılan son cemaat yeri 1968 yılındaki restorasyonda eski haline dönüştürülmüş, harim duvarındaki kiriş izine dayanılarak üzeri ahşap tavanlı bir çatı ile örtülmüştür. Sol taraftaki minarenin kare biçiminde kaidesi ve prizmatik üçgenlerden oluşan gövdeye geçiş bölümü orijinaldir. Kesme taştan silindirik gövdeli minare 1968 yılındaki restorasyonda ilave edilmiştir.

Paylaşın

İstanbul: Hacet Deresi Tabiat Parkı

Hacet Deresi Tabiat Parkı; İstanbul’un Tuzla İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Tabiat Parkı, 16 hektar alana sahiptir.

Hacet Deresi Tabiat Parkı, günübirlik ziyaretler ve piknik için uygundur.

Tabiat Parkı’nın bitki örtüsünü ağırlıklı olarak kızılçam oluşturmakta olup yer yer saplı meşe ve sapsız meşe gibi meşe türlerinin yanında böğürtlen, ateş dikeni, kelebek çalısı ve dağ muşmulası gibi çalı türleri de bulunmaktadır.

Sahanın faunası gelincik, kızıl sincap, kirpi, köstebek, sansar türleri gibi memeli türlerin yanında çeşitli kuş türleri ve sürüngenler gözlemlenmiştir.

Paylaşın

İstanbul: Hacet Deresi Tabiat Parkı

Dünyanın en önemli kültür, turizm, sanat, finans ve ticaret merkezlerinden biri olan İstanbul, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Hacet Deresi Tabiat Parkı; İstanbul’un Tuzla İlçesi sınırları içerisinde yer alır.

2012 yılında ilan edilen Hacetderesi Tabiat Parkı, ismini içerisinden geçen dereden almakta olup yaklaşık 16 hektar alanı kaplamaktadır. Tabiat Parkı, bazı vatandaşlar tarafından içerisindeki Hacet Pınarı’nın kutsal olduğuna inanıldığından gelenekselleşmiş bir kullanıma sahiptir.

Alan genel olarak ibreli meşcerelerden oluşmakta olup hakim ağaç türü kızılçamdır. Günübirlik kullanım alanları piknik yapmaya olanak sağlar. Orman içi patikalarda doğa yürüyüşü yapılabilir. Tabiat Parkı içerisinde kır lokantası, çocuk oyun alanı bulunmaktadır. Ayrıca Tabiat Parkı’nda dini ritüel alanı bulunmaktadır.

İstanbul’un kısa tarihi

İstanbul’un tarihi, Yenikapı Theodosius Limanı kazılarıyla gün ışığına çıkan Neolitik çağ yerleşimiyle, 8500 yıl geriye uzanmış, bu süreçte kentin geçirdiği kültürel, sanatsal, jeolojik değişim ve kent arkeolojisi hakkında yeni bir dönem açılmıştır. Şüphesiz, İstanbul’un tarihi ile ilgili en göze çarpan özelliği, Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu gibi üç evrensel imparatorluğa başkentlik yapmış olmasıdır.

M.S. 4. yüzyılda Roma İmparatorluğu çok genişlemiş; İstanbul, stratejik konumundan dolayı, İmparator Büyük Konstantin tarafından Roma’nın yerine yeni başkent olarak seçilmiştir. Kent 6 yılı aşkın bir sürede yeniden düzenlenmiş, surlar genişletilmiş, tapınaklar, resmi binalar, saraylar, hamamlar ve hipodrom inşa edilmiştir. 330 yılında yapılan büyük merasimlerle, kentin, Roma İmparatorluğu’nun başkenti olduğu resmen açıklanmıştır.

Yakın çağın başladığı dönemde İkinci Roma ve Yeni Roma adları ile anılan kent, daha sonra “Byzantion” ve geç devirlerde Konstantinopolis olarak adlandırılmıştır. Halk arasında ise kentin adı tarih boyunca “Polis” olarak anıla gelmiştir. Büyük Konstantin’den sonraki imparatorların da şehri güzelleştirme çabalarının devam ettiği anlaşılmaktadır. Kentteki ilk kiliseler de Konstantin’den sonra inşa edilmiştir. Batı Roma İmparatorluğu’nun 5. yüzyılda çökmesi nedeniyle, İstanbul, uzun seneler Doğu Roma İmparatorluğu’nun (Bizans) başkenti olmuştur.

Bizans döneminde yeniden inşa edilen kent, surlarla tekrar genişletilmiştir. Günümüzdeki 6492 m. uzunluğundaki ihtişamlı şehir surları, İmparator Il. Theodosius tarafından yaptırılmıştır. 6. yüzyılda nüfusu yarım milyonu aşan kentte, İmparator Justinyen idaresinde bir altın çağ daha yaşanmıştır. Günümüze kadar ulaşan Ayasofya, bu dönemin bir eseridir. 726-842 yılları arasında kara bir devir olan Latin egemenliği, 4. Haçlı seferinin 1204 yılında şehri istilası ile başlamış, tüm kilise ve manastırlar ile abidelere kadar şehir yıllar boyu talan edilmiştir. 1261’de idaresi tekrar Bizanslıların eline geçen kent, eski zenginliğine tekrar kavuşamamıştır.

İstanbul, 53 günlük bir kuşatma sonrası, 1453’te Türklerin eline geçmiştir. Fatih Sultan Mehmet’in savaş tarihinde ilk defa kullanılan iri boyutlardaki topları, İstanbul surlarının aşılmasının önemli bir sebebidir. Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti buraya taşınmış, ülkenin çeşitli yerlerinden getirilen göçmenlerle şehir nüfusu arttırılmış, boş ve harap olan şehrin imar çalışmalarına başlanmıştır. Şehrin eski halkına din hürriyeti ve sosyal haklar tanınarak, yaşamlarını sürdürmeleri sağlanmıştır. Fetihten yüzyıl sonra ise Türk Sanatı şehre damgasını vurmuş, kubbeler ve minareler şehir siluetine hakim olmuştur.

16. yüzyıldan itibaren Osmanlı Sultanlarının Halife olmalarından ötürü, İstanbul tüm İslam dünyasının da merkezi olmuştur. Sultanların idaresinde şehir tamamen imar edilmiş, büyüleyici bir atmosfere bürünmüştür. Eski akropolde kurulu Sultan Sarayı, Boğaziçi’nin ve Haliç’in eşsiz manzarasına hakim kılınmıştır. 19. yüzyıldan itibaren Batı dünyası ile sıklaşan temaslar sonrası, camiler ve saraylar, Avrupa mimarisi tarzında, Boğaziçi kıyılarına inşa edilmeye başlanmıştır.

Kısa sürede inşa edilen birçok saray, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminin de sembolleridir. 20. yüzyılın başında, İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu’nun sona ermesine şahit olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu parçalanırken ve iç ve dış düşmanlar kendi payları için mücadele ederken; Mustafa Kemal Atatürk, Türk Milletinin desteğini alarak, silah arkadaşları ile birlikte, vatan toprağının kurtarılması için mücadeleye girişmiştir. Milletin iradesi ile kazanılan Kurtuluş Savaşı’nı müteakiben; Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde, 1923’te Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur.

Bu süreçte, başkentin Ankara’ya taşınması, İstanbul’un önemini değiştirmemiştir. Bu eşsiz şehir, büyüleyici görünümü ile dünya üzerindeki en önemli kültür-turizm-sanat-finans ve ticaret başkentlerinden biri olmayı sürdürmektedir.

Paylaşın