Seçimin Sonucu HDP’nin Desteği Belirleyecek

BBC, 14 Mayıs’ta yapılması planlanan seçimlere ilişkin dikkat çeken bir analiz yayınladı. Hazine yardımlarının bulunduğu hesaplara bloke konduğunu, kapatma davası açıldığını ve partinin eski eş genel başkanı Demirtaş’ın 2016’dan beri cezaevinde tutulduğunu hatırlatılan analizde, seçimlerin sonucunu belirleyebilecek olan partinin HDP olduğunu vurguladı.

HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır milletvekili Hişyar Özsoy ise HDP’nin kapatılmasının söz konusu olabileceğini ama bu durumun seçimleri etkilemeyeceğini söyleyerek “Eğer parti kapatılsa bile halkımız diğer siyasi partileri kullanarak seçimlere girmenin yolarını bulacaktır” dedi.

İngiliz yayın kuruluşu BBC, Türkiye’de yaklaşan seçimleri mercek altına aldı. Artı Gerçek‘in aktardığına göre, 14 Mayıs’ta yapılması planlanan seçimler öncesinde ekonomik krizin derinleştiği belirtilen analizde, “Türkiye’deki seçimler: Yaşam pahalılığının ortasında Erdoğan için en büyük sınav” başlığı kullanıldı. BBC, seçimlerin sonucunu belirleyebilecek olan partinin HDP olduğunu vurguladı.

“Çok savunmasız hissediyorum. Sanki bir ormanda hayatta kalmaya çalışıyorum”

Analizde, “Türkiye’de resmi enflasyonun yüzde 57’nin üzerinde olduğu bir ortamda milyonlarca kişinin yaşam pahalılığı ile mücadele ettiği”, ev kiralarının artmasıyla barınma krizi yaşandığı hatırlatıldı.

BBC, 4 bin 500 TL’lik ev kirası iki katına çıkan bir yurttaşın, yeni ev arayışında 30 bin TL’lik kira talepleriyle karşılaştığı yönündeki şikayetlerine de yer verdi. Maaşının aynı oranda artmadığını belirten bu kişi, “Çok savunmasız hissediyorum. Sanki bir ormanda hayatta kalmaya çalışıyorum” dedi.

BBC, Erdoğan’ın seçim öncesinde enerji teşvikleri, asgari ücretin iki katına çıkarılması, emeklilikte yaşa takılanlar gibi ekonomik adımlar attığını hatırlatsa da, pazardaki bir yurttaşın “Bu sene bir anda fakirleştik. Sokaktaki enflasyonun yüzde 600 olduğunu hissediyoruz ama emeklilik maaşlarına sadece yüzde 30 oranında zam yapıldı” şeklindeki sözlerine de yer verdi.

‘Seçimin sonucunu belirleyecek olan…’

Analizde, Erdoğan’ın ekonomi politikalarını tersine çevirmeyi ve Merkez Bankası’nın bağımsızlığını yeniden tesis etmeyi vaat eden Altılı Masa’nın cumhurbaşkanı adayının henüz açıklanmadığı da hatırlatıldı.

Masanın adayını büyük ihtimalle CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu olacağını, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun adının da geçtiğini belirten BBC, “Seçimin sonucunu belirleyecek olan, Türkiye’nin üçüncü büyük partisi” ifadelerini kullandı.

“Cumhurbaşkanını çok büyük ihtimalle HDP’nin desteği belirleyecek”

BBC, HDP’nin Hazine yardımlarının bulunduğu hesaplara bloke konduğunu, kapatma davası açıldığını ve partinin eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş’ın 2016’dan beri cezaevinde tutulduğunu hatırlattı.

HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır milletvekili Hişyar Özsoy ise BBC’ye demecinde HDP’nin kapatılmasının söz konusu olabileceğini ama bu durumun seçimleri etkilemeyeceğini söyleyerek “Eğer parti kapatılsa bile halkımız diğer siyasi partileri kullanarak seçimlere girmenin yolarını bulacaktır” dedi.

BBC ise şu yorumu yaptı: “Eğer cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalırsa, Türkiye’nin bir sonraki cumhurbaşkanını çok büyük ihtimalle HDP’nin desteği belirleyecek.”

Paylaşın

ABD’den Türk Şirketleri Ve Bankalarına Rusya Tehdidi

Hükümet yetkilileri ve bankacılık sektörü temsilcileriyle biraraya gelen ABD Maliye Bakanlığı’nın Terörizm ve Mali İstihbarat Müsteşarı Brian Nelson, yaptırım listesindeki Rus kurumlarla iş yapmaları halinde Türk şirketlerinin ve bankalarının yaptırım riskiyle karşı karşıya kalabilecekleri uyarısında bulundu.

Nelson’ın Türkiye’yi de kapsayan temasları ve özellikle Rusya’ya karşı yaptırımlara uyulması konusunda verdiği mesajlar, Biden yönetiminin Moskova’ya yaptırımları sıkılaştırdığı bir döneme rastlıyor.

ABD Maliye Bakanlığı geçtiğimiz hafta açıklanan yaptırımlarda Rusya’nın savunma endüstrisini ve paralı asker şirketi Wagner’le bağlantılı firmaları hedef almıştı. Maliye Bakanlığı geçtiğimiz Çarşamba günü de Rusya’ya uygulanan yaptırımların delinmesini amaçlayan ve farklı ülkelerde faaliyet gösterdiği belirtilen bir ağı hedef aldıklarını açıklamıştı.

ABD’li Müsteşar Brian Nelson Birleşik Arap Emirlikleri’nin ardından Türkiye’de başkent Ankara ve İstanbul’da temaslarda bulundu. Amerikalı yetkili, ziyaretin İstanbul ayağında Rusya’ya Ukrayna işgali sebebiyle uygulanan uluslararası yaptırımları görüşmek üzere Türkiye Bankalar Birliği ile biraraya geldi.

ABD Maliye Bakanlığı’nın Terörizm ve Mali İstihbarat Müsteşarı burada yaptığı konuşmada, kara para aklama ve terörizmin finansmanıyla mücadelede zayıf noktaların giderilmesine yönelik ortak çabanın altını çizdi.

Bakanlığın resmi internet sitesinde yayınlanan konuşma metnine göre Müsteşar Nelson, yaptırım uygulanan Rus kurumlarıyla iş yapan Türk şirket ve bankalarının “G7 pazarına erişimlerini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabilecekleri” uyarısı yaptı.

“Çift kullanımlı teknoloji transferi” uyarısı

Amerikalı yetkili Türk şirketleri ve bankalarının, Rus askeri endüstriyel kompleks tarafından kullanılabilecek çift kullanımlı teknoloji transferine ilişkin işlemlerden kaçınmak amacıyla daha fazla önlem almaları gerektiğini vurguladı.

Amerikalı yetkilinin açıklamasında bahsi geçen çift kullanımlı teknoloji, hem ticari hem de askeri alanda kullanılabilen malzemelere işaret ediyor.

ABD Maliye Bakanlığı’na bağlı Yabancı Varlıkların Kontrolu Ofisi (OFAC) 26 Ocak’ta Rus savunma şirketleriyle bağlantılı olduğu iddia edilen firmalara genişletilmiş yaptırım açıklamıştı.

Aviacon Zitotrans adlı Rus kargo havayolu şirketinin, Rus devleti kontrolundaki savunma şirketi Rosoboroneksport adına yurtdışında Rus savunma ekipmanı satışını kolaylaştırmak amacıyla, Türk bir şirketi ve Türk diplomatları kullanmaya çalıştığı iddia edilmişti.

Rus devletinin kontrolunda bulunan savunma şirketi Rosoboroneksport, ABD’nin yaptırım listesinde yer alıyor.

“Suistimale açık sektörlerden biri emlak”

Türkiye ve ABD’de yasadışı aktörlerin kötüye kullanımına en açık sektörlerden birinin emlak sektörü olduğunu belirten ABD’li üst düzey yetkili, lüks gayrimenkul üzerinden kara para aklanmasını engellemek için özel sektörün emlak işlemlerini sıkı incelemeye tabi tutması gerektiğini söyledi.

Brian Nelson yaptırım listesindeki Rus oligarkların Amerika’da emlak yatırımı yapması olasılığına karşı özel sektörü uyardıklarını hatırlattı.

Türkiye’nin Rusya’dan enerji ithalatı ve tarım ürünü ticaretine bağımlı olduğunu anladıklarını belirten ABD’li müsteşar, son bir yıl içinde Türkiye’den Rusya’ya ikinci derece ürün ihracatındaki artışa dikkat çekti.

Amerikalı yetkili bu durumun Türkiye’de özel sektörü yaptırım riskine karşı açık hale getirdiği uyarısında bulundu.

“Moskova şeffaf olmayan ekonomik ilişkilerini kullanmaya çalışıyor”

Müsteşar Nelson, “Moskova şeffaf olmayan ekonomik ilişkilerini uluslararası yaptırımlara karşı koymak için kullanmaya çalışıyor. Rus bankaları aldatıcı ödeme uygulamalarını teşvik ediyor ve bilgiyi gizleyen ödemeler uyguluyor” dedi.

Nelson, yaptırım listesinde bulunan Rus kurumlarıyla iş yapan Türk şirket ve bankalarının “G7 pazarına erişimlerini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabilecekleri” uyarısı yaptı.

Daha sıkı denetim ve paravan şirket uyarısı

Rus işadamlarının Türkiye’de gayrimenkul ve yat almaya devam ettiğini belirten Amerikalı yetkili yaptırım riskinin azaltılması için, Rus kurum ve şahıslarla yapılan işlemlerde daha sıkı denetim uygulanması çağrısında bulundu.

Nelson, “Denetim ABD’nin yaptırım listelerini kontrol etmenin ötesine geçmeli. Taramada yaptırım listesinde bulunan Rus ve Belaruslu aktörlerin paravan olarak kullandıkları şirketler de tespit edilmeli” dedi.

Rusya’nın Ukrayna işgalini kınayan Türkiye, Kiev’e silahlı insansız hava araçları göndermişti. Türkiye Karadeniz’de komşusu olan Moskova ve Kiev’le yakın ilişkilere sahip.

Türkiye son dönemde Rusya ile ticaretini ve turizm faaliyetlerini de arttırdı. Bazı Türk şirketlerin, Batılı ortakların yaptırımlar sebebiyle geri çekilmesinin ardından, Rus varlıklarını satın aldığı ve satın almaya çalıştığı biliniyor.

ABD’li yetkili, Türkiye’nin çatışma bölgelerine yakın uluslararası bir ticaret merkezi olması sebebiyle zorluklarla karşı karşıya olduğunu anladıklarını belirtti.

“Hükümetler olarak uluslararası ortamdaki bu tehditleri azaltmaya çalışmakla birlikte, hükümetlerin gittikçe değişen yasadışı finans tehditleri karşısında özel sektör kadar hızlı uyum sağlayamadığı alanlar var” diyen Amerikalı yetkili, Türk mali sisteminin korunması için bağımsız adımlar atılması çağrısı yaptı.

Müsteşar Nelson, Rusya’nın uluslararası yaptırımları ve Türkiye dahil çok sayıda ülkedeki mali denetimleri baypas etme çabalarını durdurmak için çalıştıklarını ifade etti.

“Rusya’nın mali sistemi kötüye kullanmasına karşı koyacağız”

ABD Maliye Bakanlığı’nın Terörizm ve Mali İstihbarat Müsteşarı Brian Nelson’ın Türkiye’yi de kapsayan temasları ve özellikle Rusya’ya karşı yaptırımlara uyulması konusunda verdiği mesajlar, Biden yönetiminin Moskova’ya yaptırımları sıkılaştırdığı bir döneme rastlıyor.

ABD Maliye Bakanlığı geçtiğimiz hafta açıklanan yaptırımlarda Rusya’nın savunma endüstrisini ve paralı asker şirketi Wagner’le bağlantılı firmaları hedef almıştı.

Maliye Bakanlığı geçtiğimiz Çarşamba günü de Rusya’ya uygulanan yaptırımların delinmesini amaçlayan ve farklı ülkelerde faaliyet gösterdiği belirtilen bir ağı hedef aldıklarını açıklamıştı.

Biden yönetimi Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinin birinci yıldönümünün yaklaştığı günlerde, Moskova’nın uluslararası yaptırımları ve denetimleri baypas etme çabalarını engellemeye devam edeceklerinin mesajını veriyor.

ABD Maliye Bakanlığı’nın Terörizm ve Mali İstihbarat Müsteşarı Brian Nelson da, “Rusya’nın saldırganlığı devam ettiği sürece ABD ve müttefikleri önlemlerin kapsamını genişletmeye devam edecek ve Rusya’nın bu haksız savaşını finanse etmek için küresel mali sistemi kötüye kullanmasına karşı koymak için çalışacağız” ifadelerini kullandı.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

14 Mayıs’ta Yapılması Planlanan Seçimlere İlişkin 3 Farklı Senaryo

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın işaret ettiği 14 mayıs cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine ilişkin dikkat çeken bir rapor yayınlandı. Raporda, seçimlerin ekonomi ve piyasalar üzerindeki etkileri 3 farklı senaryoyla değerlendirildi.

Bloomberg HT’nin aktardığı Morgan Stanley’in raporuna göre; farklı seçim sonuçlarının kur ve Türk varlıkları üzerindeki olası etkilerini yayımlayan banka, 2022 dördüncü çeyreğinde rezervler ve mevduat faizlerindeki artışların Merkez Bankası’na seçimlere dek Türk Lirası’nı istikrarlı tutmak için alan sağladığını ancak TL için yukarı yönlü risklerin sürdüğünü belirtti.

Morgan Stanley ekonomistleri tarafından hazırlanan raporda, 2023 ikinci yarıyıl görünümünün mevcut düşük faiz politikası ya da geleneksel güvenilir mali politikalara dönüş yapılarak kayda değer bir sıkılaştırma politikasından hangisinin seçileceğine bağlı olduğuna dikkat çekildi.

Banka, Türk lirasının orta vadede her senaryoda değer kaybetmesinin muhtemel olduğuna dikkat çekerken, geleneksel politikaların daha pozitif bir etki yaratacağını kaydetti.

Hisse tarafında ise güçlü bir performans yaşanan 2022 yılı sonrası Türk hisse senetleri piyasasının yıl başından bu yana kayda değer derecede dalgalı geçtiğine dikkat çekildi.

Raporda, gelecekteki ekonomi politikalarının farklı seçim sonuçlarına göre değişebileceği ve bu durumun hisse performanslarını da etkileyeceği ifade edildi. Bu durumun, hisse yatırımını zorlaştıracağına dikkat çekildi.

Tahvil tarafı için ise yapılacak seçimlerin risk primini artırdığı ifade edildi. Seçim sonrası ortaya çıkabilecek belirsizliğin politik bir atalete sebebiyet verileceği belirtilirken geleneksel politikalara dönüşün kısa vadede olumlu etki yaratacağı vurgulandı. Öte yandan uzun vadede yerel yatırımcıların eurobonda daha az talep göstereceği ve makasın açılacağı kaydedildi.

Morgan Stanley ekonomistleri cumhurbaşkanlığı seçimini Recep Tayyip Erdoğan, parlamentoyu muhalefetin kazandığı senaryoda “Dövizde büyük bir ön düzeltme” yaşanabileceğini belirtti.

Öte yandan bu senaryoda 2024 yılında enflasyonun yüzde 35-40 seviyesinde süreceğini ve daha düşük büyüme yaşanacağına yer verildi.

Ekonomistler yayımladıkları raporda bu sonucun, politika faizinde bazı ayarlamalarla sonuçlanabileceğini regülasyonların ise büyük ölçüde değişmeyeceğini öngördü.

Ekonomistler, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘kesin zaferi’ durumunda ise; düşük faizlerin devamı ve ‘sıradışı regülasyonlara daha fazla bel bağlanmasını’ bekliyor.

Muhalefetin ‘kesin zaferi’ senaryosunda ise beklenti regülasyonların yürürlükten kaldırılması, Merkez Bankası bağımsızlığının güçlendirilmesi ve politika faizinin “ciddi bir şekilde yükseltilmesi” yönünde oldu.

Paylaşın

“Türkiye, Finlandiya’nın NATO Üyeliğini Mart’ta Onaylayabilir” İddiası

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Stockholm’de Kuran-ı Kerim’in yakılması ve yırtılması eylemlerinin ardından İsveç’in NATO üyeliğini desteklemeyeceklerini bildirmişti. Buna karşın Erdoğan Finlandiya’nın üyelik başvurusuna ise olumlu yaklaştıklarının sinyalini vermişti.

Şimdiye kadar 28 NATO ülkesi İsveç ve Finlandiya’nın başvurusuna onay verirken Türkiye ve Macaristan bu konuda henüz yeşil ışık yakmadı.

Türkiye’nin, Finlandiya’nın NATO’ya adaylığını en geç mart ayına kadar onaylayabileceği ileri sürüldü.

Bloomberg’e konuşan ve isminin açıklanmasını istemeyen kaynaklar, Finlandiya’nın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın güvenlik kaygılarını gidermek için yeterli çabayı göstermiş olabileceğini ifade etti.

Aynı kaynaklar İsveç’in ise beklentileri karşılamamasından dolayı Ankara’nın başvuruyu onaylamaya henüz hazır olmadığını belirtti.

“Onay seçimlerden önce çıkabilir”

Öte yandan ekonomi gazetesi, Türkiye’nin Finlandiya’nın üyeliğine onayı beklenenden daha önce verebileceğini de ileri sürdü.

Bu ülkenin NATO üyelik onayının seçimden sonra geleceği belirtiliyordu. Fakat Bloomberg, bu tarihin mart ayı ortasında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) seçim öncesi tatile girmesinden önce olabileceğini kaydetti.

İsveç’te Kuran-ı Kerim yakma eyleminin ardından Türkiye, İskandinav ülkesini sert şekilde eleştirmişti. Türk yöneticiler, Finlandiya’nın üyeliğine yönelik olumlu açıklamalar yaparken, İsveç’e kapıları kapatmıştı.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından iki İskandinav ülkesi NATO’ya katılmak için aynı anda başvuruda bulunmuş ve süreçte birlikte hareket edeceklerini açıklamıştı.

Son olarak Finlandiya Başbakanı Sanna Marin İsveçli mevkidaşı Ulf Kristersson ile Stockholm’de yaptığı görüşme sonrasında iki ülkenin üyelik için gerekli “tüm koşulları” taşıdığını belirterek “İsveç sorun yaratan değil, güvenilir bir komşumuz” dedi.

Paylaşın

ABD Kongresi’nden Başkan Biden’a Türkiye Ve F-16 Çağrısı

ABD’de 29 Demokrat ve Cumhuriyetçi senatör Başkan Joe Biden’a yazdıkları mektupta, iki İskandinav ülkesinin İsveç ve Finlandiya’nın Türkiye’nin öne sürdüğü şartları yerine getirmek için “tam ve iyi niyetli çaba” içinde olduklarını yazdı.

Senatörler, “NATO’ya katılım protokolleri Türkiye tarafından onaylandıktan sonra Kongre, F-16 savaş uçaklarının satışını değerlendirebilir. Ancak bunu yapmada başarısızlık, bekleyen bu satışın sorgulanmasına neden olur” dediler.

Kongre bu mektupla ilk kez Türkiye’ye F-16 satışını iki İskandinav ülkesinin NATO’ya katılımıyla doğrudan ve açıkça ilişkilendirmiş oldu.

ABD’de her iki siyasi partiden senatörler, Başkan Biden’a mektup yazarak Türkiye’ye F-16 satışının, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılım protokolleri onaylanana kadar geciktirilmesi çağrısında bulundu.

Türkiye ile karşılıklı fayda sağlayan güvenlik ilişkisinin, ABD’nin çıkarına olduğunu belirten senatörler, “Protokollerin onaylanmaması ya da onay için bir takvim sunulmaması, Rusya’nın Ukrayna işgalini sürdürdüğü sırada İttifak’ın birliğini tehdit etmektedir.” ifadelerini kullandı.

ABD Senatosu NATO Gözlemci Grubu’nun Eş Başkanları olan Demokrat Senatör Jeanne Shaheen ve Cumhuriyetçi Thom Tillis, Başkan Biden’a gönderdikleri mektupta, Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelik protokollerini onaylamakta gecikmesine ilişkin endişelerini ifade etti.

“İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üye olmaları ittifakı daha da güçlendirecek”

Senatörler mektupta, NATO protokolleri onaylanana kadar Kongre’nin, Türkiye’ye F-16 savaş uçağı satışının değerlendirmeye başlamaması gerektiği görüşünü dile getirdi. Senatörler, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üye olmalarının Rusya’nın Ukrayna işgalini sürdürdüğü sırada ittifakı daha da güçlendireceğini vurguladı.

ABD’li senatörler “Türkiye ile verimli ve karşılıklı fayda sağlayan bir güvenlik ilişkisi ABD’nin çıkarınadır. Hükümetin İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılım protokollerini onaylamasını bekliyoruz. Protokollerin onaylanmaması ya da onay için bir takvim sunulmaması, Rusya’nın Ukrayna işgalini sürdürdüğü sırada İttifak’ın birliğini tehdit etmektedir.” ifadelerini kullandı.

Ukrayna’nın işgali karşısında NATO’nun güçlü bir tavır gösterdiğinin altını çizen senatörler, “Putin Ukrayna’yı işgal ettiğinde transatlantik ittifakın parçalanmasını umuyordu ancak ABD ve müttefikleri daha önce benzeri görülmemiş bir birlik ve güç sergiledi” diye yazdı.

ABD’li senatörler Başkan Biden’a ABD’nin Türkiye Büyükelçisi, ABD’nin NATO temsilciliği, İsveç ve Finlandiya dahil olmak üzere müttefiklerle diyalogu sürdürmesi ve Türkiye’nin de transatlantik birliğin desteklenmesi için hızla harekete geçmeye teşvik edilmesi çağrısında bulundu.

“İsveç ve Finlandiya iyi niyetle çaba gösterdi”

Türkiye’nin güvenlik kaygılarını dile getirmesi üzerine Madrid’de düzenlenen NATO Zirvesi sırasında, üçlü mutabakat zaptı imzalandığını hatırlatan senatörler, “O zamandan bu yana İsveç ve Finlandiya, uluslararası terörizm ve İsveç ve Finlandiya’nın yanı sıra ABD ile AB’nin terör örgütü listesinde bulunan PKK ile mücadeleye yönelik çabaların artırılması dahil, anlaşmada gündeme getirilen kaygıları gidermek üzere çalıştı” diye yazdı.

İsveç ve Finlandiya’nın silah ihracatına ilişkin düzenlemeleri gözden geçirmek üzere süreç başlattığını belirten senatörler, İsveç’in son dönemde savunma endüstrisinden Türkiye’ye askeri ekipman gönderilmesi için ilk ihracat lisanslarından birini verdiğine de dikkat çekti. Finlandiya’nın da benzer şekilde ihracat lisansı vermeyi değerlendirdiği belirtildi.

Senatörler İsveç ve Finlandiya’nın Türkiye’nin talep ettiği koşulları yerine getirmek için iyi niyetli çaba göstermesine ve sağlanan ilerlemeye rağmen, Türkiye’nin protokolleri onaylamadığını ve protokollerin onayının değerlendirilmesi konusunda bir takvim vermeye yanaşmadığını belirtti.

Mektupta Türkiye’nin Rusya’nın Ukrayna işgali devam ederken değerli bir NATO müttefiki olduğunu gösterdiği; ancak Türkiye’nin bu iki ülkenin NATO üyeliklerini onaylamamasının ilişkilere gölge düşürdüğü ifade edildi.

İsveç ve Finlandiya’nın NATO protokollerinin onaylanmamasının, “İttifak’ın güvenliğinin yanı sıra Avrupa ve Vladimir Putin’in tehdit etmeye devam ettiği uluslararası dünya düzeni açısından bir risk oluşturduğu” vurgulandı.

“Türkiye protokolleri onayladığında Kongre F-16 satışını değerlendirebilir”

Biden yönetiminin Türkiye’ye F-16 satışına destek vermesinin ve iki ülkenin işbirliği yaptığı güvenlik önceliklerinin desteklenmesinin, demokratik müttefiklere destek konusunda ortak bir anlayışa dayandığı dile getirildi.

Mektupta, “NATO katılım protokolleri Türkiye tarafından onaylandığında, Kongre F-16 satışını değerlendirebilir. Ancak protokollerin onaylanmaması satışın sorgulanmasına yol açacaktır” ifadeleri yer aldı.

Başkan Biden’a gönderilen mektupta her iki siyasi partiden toplam 29 senatörün imzası bulunuyor. Senato Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Demokrat Senatör Bob Menendez’in Türkiye’ye F-16 satışına ısrarla karşı çıktığı biliniyor.

Senato Dış İlişkiler Komisyonu üyelerinden Demokrat Senatör Chris Van Hollen da Çarşamba günü Politico haber sitesine verdiği bir söyleşide, özellikle Türkiye’nin NATO’nun genişlemesi konusundaki tavrını gündeme getirerek, Türkiye’ye F-16 satılmaması gerektiği görüşünü dile getirmiş, “Bu benim şahsi görüşüm ancak Senato’da çoğunluğun hissiyatını yansıttığını düşünüyorum” demişti.

Paylaşın

The Economist’ten Dikkat Çeken Analiz: Türkiye Veto Avantajını Ele Geçirdi

The Economist, İsveç’te Kuran yakılma eyleminin ardından, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği süreci ve Türkiye’nin tutumunu değerlendirdiği yazıda, “Türkiye veto hakkını ele geçirdi” ifadelerine yer verildi.

Londra merkezli The Economist dergisinin 4 Şubat’ta yayımlanacak son sayısında çıkan “Yanmış bir Kuran, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılmasını engelliyor” başlıklı makalede, İsveç’te Kuran yakılma eyleminin ardından, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği süreci ve Türkiye’nin tutumu değerlendirildi. Dergi, “Türkiye veto hakkını ele geçirdi” yorumunu yaptı.

Aşırı sağcı Rasmus Paludan’ın Stockholm’deki Türkiye Büyükelçiliği önünde Kuran yakmasını besleyen motivasyonun “ne olduğunun bilinmediğini” ileri süren The Economist, “aşırı sağcı dikkat çekici bir siyasetçi” olarak nitelendirdiği Paludan’ın daha önce de benzer şekilde Kuran yaktığını, lakin bu sefer sonuçların farklı olduğu değerlendirmesini yaptı.

‘Türkiye yeterli bulmadı’

“Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılma başvurularını geciktirdiği” ifade edilen makalede, Kuran yakma olayının Müslüman dünyasında İsveç karşıtı gösterilere yol açtığı ve ardından AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da her iki ülkenin NATO’ya katılım müzakerelerini askıya aldığı hatırlatıldı.

Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılım başvuruları üzerinden 9 ay geçtiği belirtilen makalede, 30 üyeli Kuzey Atlantik İttifakı’nın 28 üyesinin başvuruları onayladığı, an itibariyle sadece Türkiye ve Macaristan’ın onay vermediği bildirildi. Öte yandan, Macaristan’ın yakın zamanda iki ülkenin başvurularını onaylayacağını açıklaması aktarıldı.

“Türkiye’nin iki ülkeden başta PKK olmak üzere, ‘Türk karşıtı teröristler’ olarak gördüğü hareketlere baskı yapmasını talep ettiği” belirtilen yazıda, NATO Zirvesi’nde üç ülkenin imzaladığı mutabakata bağlı olarak İsveç ve Finlandiya’nın gerekli adımları attıklarını savunduğu, lakin “Türkiye’nin bu adımları yeterli bulmadığı” ifade edildi.

İsveç: Türkiye’nin harekete geçme zamanı geldi

The Economist’e konuşan İsveç Dışişleri Bakanı Tobias Billstrom, “Mutabakatı yerine getirdik ve Türkiye’nin harekete geçme zamanı geldi” dedi. Yazıda, İsveç ve Finlandiya’nın “Türkiye’nin Suriye’yi işgal ettikten sonra uyguladıkları” ambargoyu kaldırdığı belirtilirken, İsveç’in “PKK da dahil olmak üzere terörist grupların üyeliğini suç sayan bir yasayı” gelecek ay çıkaracağı kaydedildi.

Öte yandan, Türkiye’nin İsveç’in “sığınma hakkı olan muhalifler” olarak gördüğü 100’den fazla kişiyi iade etmesini istediği de hatırlatıldı. Yazıda, “uzun süredir iltica politikalarını memnuniyetle karşıladığı” için İsveç’te yaşayan yaklaşık 100 bin Kürt olduğu, diğer taraftan Finlandiya’da 15 bin Kürt’ün yaşadığı aktarıldı.

Türkiye’nin duruşunu “siyasi bir kampanya” olarak nitelendiren The Economist, “Erdoğan ilkbaharda veya yazın başında zorlu bir seçimle karşı karşıya; İsveç’in sözde Kürt yanlısı ve Müslüman karşıtı eylemleri üzerine [Türkiye’de] milliyetçi kızgınlığı körüklüyor” yorumunu yaptı.

‘Türkiye’de iç siyasetin bu tür kararlara yol açtığını birçok kez gördük’

Fin ve İsveçli yetkililerin, Temmuz ayında Litvanya’da düzenlenecek NATO Zirvesi öncesinde, Türkiye’nin tutumunu değiştireceği ve başvuruları onaylayacağı yönünde görüş bildirdiği ifade edildi. İsveç Dışişleri Bakanı Billstrom, “Türkiye’de iç siyasetin bu tür kararlara yol açtığını birçok kez gördük” görüşünü dile getirdi.

Türkiye’nin NATO başvurularını veto etme gücünün, “Avrupa meseleleri üzerinde ucuz bir kaldıraç sağladığını” ifade eden The Economist dergisi, görüştüğü Aslı Aydıntaşbaş’ın “Erdoğan’ın bu durumu Batı ülkelerine Suriye’deki Kürt gruplara verdikleri desteği azaltmaları için baskı yapmak için kullanabileceğini bile düşünebileceği” görüşünü aktardı.

‘ABD’nin müdahalesini gerektirebilir’

Erdoğan’ın ‘Finlandiya’nın NATO başvurusunun onaylanabileceği ancak İsveç’e karşı çıkıldığı’ açıklamasının, “baskıyı artırmak için iki ülkeyi bölmeye çalışmasının” yansıması olduğu belirtildi.

Makalede, “Avrupa’daki pek çok açmaz gibi, bu durum da ABD’nin müdahalesini gerektirebilir. Örneğin uzun süredir ertelenen F16 savaş uçaklarının satışını Erdoğan’ın katılımları onaylaması için bir pazarlık kozu olarak kullanabilir” denilerek ABD’den F-16 satışının İskandinavya ülkelerinin NATO’ya katılımı için kullanılabileceği belirtildi.

(Kaynak: Sol Haber)

Paylaşın

Demokrasi Endeksi: Türkiye, 167 Ülke Arasında 103. Sırada

2022 Demokrasi Endeksi’nde Türkiye, 167 ülke arasında 103’üncü sırada yer aldı. Türkiye için hazırlanan raporda “Türkiye’nin demokratik değerleri aşınmaya devam ediyor” başlığı atılırken, ülke “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde son on yılda puanında ciddi bir düşüş yaşadı” ifadelerine yer verildi.

Listede Türkiye’yi Benin, Nijerya, Fildişi Sahili, Pakistan ve Moritanya takip ediyor.  İskandinav ülkesi Norveç, listenin ilk sırada yer alırken, Orta Asya ülkesi Afganistan, son sırada yer aldı.

10 puan üzerinden yapılan değerlendirmede Norveç, 9,81 ile listenin zirvesinde bulunuyor. Yunanistan ise “en kayda değer genel iyileşmeyi” gerçekleştirdi.

İngiltere merkezli araştırma ve analiz şirketi Economist Intelligence Unit (EIU) tarafından yapılan değerlendirmede Afganistan 0,32 puanla sonuncu oldu.

Endeskte ülkeler, ‘tam demokrasi’, ‘kusurlu demokrasi’, ‘hibrit (karışık/melez) rejim’ ve ‘otoriter rejim’ olarak dört kategoriye bölündü.

Raporda “Türkiye’nin demokratik değerleri aşınmaya devam ediyor” başlığı atılırken, ülke “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde son on yılda puanında ciddi bir düşüş yaşadı.” deniliyor.

“Medya, muhalefet üzerindeki baskı arttı”

Türkiye’de “demokrasinin ciddi şekilde sınırlandığı” belirtilen raporda “Seçimler genellikle özgür ve adil değil, medya sansüre tabi, hukukun üstünlüğü zayıf ve yolsuzluk yaygın.” şeklinde değerlendirme yapılıyor.

‘Otoriter rejim’ kategorisinin 6 basamak üzerinde yer alan Türkiye’nin ortalama puanı 2012’deki 5,76 seviyesinden 2022’de 1,41 puan düşerek 4,35’e geriledi.

Raporda “Bu düşüş eğilimi cumhurbaşkanının giderek artan otokratik yönetimini yansıtmaktadır.” deniliyor.

2022’de seçim yasasının değiştirildiği ve kamu düzeni hakkında “yanlış bilgi yayanlar” için hapis cezası içeren yeni bir dezenformasyon yasasının kabul edildiği hatırlatılan raporda, “Erdoğan, 2022’de medya, muhalefet ve toplumsal muhalefet üzerindeki baskıyı artırdı.” ifadesine yer veriliyor.

İskandinav ülkeleri en üstte yer almaya devam ediyor

İskandinav ülkeleri, küresel sıralamada ilk altı pozisyonun beşinde yer alıyor.

Norveç, 9,81puanla ilk sırada bulunurken onu 9,61 ile Yeni Zelanda takip ediyor. Onları İzlanda, İsveç, Finlandiya ve Danimarka izliyor.

Raporda bu ülkelerin başta seçim süreci ve çoğulculuk ile hükümetin işleyişi olmak üzere tüm kategorilerde yüksek puana sahip olduklarına vurgu yapılıyor.

İsviçre, İrlanda, Hollanda ve Tayvan ilk on arasında yer alan diğer ülkeler.

‘En kayda değer iyileşmeyi’ Yunanistan yaptı

Finlandiya, İrlanda ve İtalya, puanlarını iyileştirmelerine rağmen diğer ülkelerin daha hızlı ilerleme kaydetmesi nedeniyle sıralamada geriledi.

Yunanistan, 7,97 puanla dokuz basamak yükselerek 26. sıraya yerleşti ve “en kayda değer genel iyileşmeyi” gerçekleştirdi.

Otoriter rejim sayısı 59

Demokrasi Endeksin’de 10 üzerinden 8 puan ve yukarısında puan alanlar ‘tam demokrasi’ olarak nitelendiriliyor. Bu noktada Şili, Fransa ve İspanya’nın yeniden en üst sıradaki ülkeler arasına katılmasıyla 2021’de 21 olan “tam demokrasi” sayısının 2022’de 24’e yükseldiği kaydedildi.

Endekste 167 ülke ve bölgeden 72’si yani yüzde 43.1’i demokrasi olarak kabul ediliyor.

“Kusurlu demokrasilerin” sayısı 2022’de beş ülke azalarak 48’e geriledi.

59 ülke ise “otoriter rejimler” kategorisinde sayıldı. 36 ülke ise “hibrit rejimler” olarak sınıflandırıldı.

Endekste ‘otorites rejim’ kategorisinde yer alan son 10 ülke ise şu şekilde: Afganistan, Myanmar, Kuzey Kore, Orta Afrika Cumhuriyeti, Suriye, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Türkmenistan, Çad, Laos ve Ekvator Ginesi.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

İsveç Başbakanı’ndan “Kur’an Yakma Eylemleri” Açıklaması: Kullanışlı Aptallar

Ülkedeki Kur’an yakma eylemleri konusunda açıklamalarda bulunan İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, “Mevcut güvenlik ortamında bu türden eylemleri düzenleyen grup ve kişiler İsveç’e zarar vermek isteyen güçler için kullanışlı aptallar oldu” dedi.

Kristersson, İsveç hükümetinin gerginliğin yatıştırılması için diplomatik girişimlerini sürdürdüğünü ve kendisinin bu doğrultuda BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile bir telefon görüşmesi yaptığını ifade etti.

İsveç Başbakanı Ulf Kristersson İsveç’teki parti liderleriyle basına kapalı yaptığı görüşmenin ardından düzenlediği basın toplantısında ülkedeki Kur’an yakma eylemleri konusunda açıklamalarda bulundu.

“Yabancı aktörlerin, hatta devlet aktörlerinin bu yaşananları İsveç’in güvenliğine doğrudan zarar verecek şekilde kışkırtmaya çalıştığını gördük” diyen İsveç Başbakanı, “Mevcut güvenlik ortamında bu türden eylemleri düzenleyen grup ve kişiler İsveç’e zarar vermek isteyen güçler için kullanışlı aptallar oldu” dedi.

Kristersson, İsveç hükümetinin gerginliğin yatıştırılması için diplomatik girişimlerini sürdürdüğünü ve kendisinin bu doğrultuda BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile bir telefon görüşmesi yaptığını ifade etti.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan soruşturma

Öte yandan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Türkiye’nin İsveç Büyükelçiliği önünde Kur’an-ı Kerim yakan aşırı sağcı İsveçli siyasetçi Rasmus Paludan ve Hollanda Parlamentosu önünde Kur’an-ı Kerim yırtan Irkçı Batı’nın İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar (PEGIDA) hareketi lideri Edwin Wagensveld hakkında “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme ve halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama” suçlarından resen soruşturma başlattı.

Başsavcılık tarafından yapılan yazılı açıklamada, “söz konusu şüpheliler tarafından İslam Dininin kutsal değerleri olan Kur’an-ı Kerim ve İslam Peygamberi Hazreti Muhammed’e yönelik olarak halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme ve halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama niteliğinde eylemler yapıldığı anlaşılmakla; Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından iddia konusu olaylara ilişkin olarak işin gerçeğinin araştırılması amacıyla şüpheliler hakkında müsnet eylemleri sebebiyle 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 12. ve 13. maddeleri uyarınca halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme ve halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama suçlarından eylemlerine uyan 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 216/1 ve 216/3 maddeleri uyarınca 2023/27095 soruşturma numarasıyla resen soruşturmaya başlanılmıştır” ifadeleri yer aldı.

Ne olmuştu?

İsveç’te Danimarka’nın aşırı sağcı siyasi partisi Hard Line’ın lideri Rasmus Paludan tarafından düzenlenen eylemde Türkiye’nin Stockholm Büyükelçiliği önünde Kur’an-Kerim’in yakılması, NATO’ya üyelik sürecinde Türkiye’nin vetosu ile karşı karşıya olan İsveç ile Türkiye arasında yeni bir gerginliğe neden olmuştu. Eylemlerin ardından İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılım sürecinde Türkiye’nin vetosunu kaldırması için oluşturulan üçlü mekanizma Ankara’nın talebi üzerine iptal edilmişti.

Paylaşın

Türkiye – Suriye Yakınlaşması: İran’da Görüşmelere Katılacak

Türkiye ile Suriye ilişkilerinin normalleşme sürecine İran’da katılacak. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, İran ile de Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin iyileştirilmesi sürecine dahil olması konusunda anlaşmaya varıldığını açıkladı.

Sergey Lavrov, ayrıca, “Adım adım ilerleme ve her adımın küçük de olsa somut sonuçlar getirmesi gerektiği konusunda anlayış var.” dedi.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri, Rusya’nın başkenti Moskova’da yaptıkları görüşmenin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuştu.

Lavrov’un gündeminde Türkiye ve Şam yönetimi arasında son haftalarda hız kazanan normalleşme adımları da vardı.

Türkiye hükümetinin Şam yönetimi ile ilişkileri normalleştirme politikalarını desteklediklerini söyleyen Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, İran ile de Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin iyileştirilmesi sürecine dahil olması konusunda anlaşmaya varıldığını açıkladı.

Lavrov, özetle şöyle konuştu:

“İran’ın bu çalışmaya dahil olması konusunda anlaşma sağlandı. Hem Rusya hem İran hem de Türkiye, Suriye meselesinin çözümüyle uğraşan Astana üçlüsü üyesi. Türkiye-Suriye ilişkilerinin iyileşmesini teşvik etme yönünde ilerideki temaslara Rusya ve İran’ın eşlik etmesinin mantıklı olduğunu düşünüyorum. Süre ve belirli format üzerinde çalışmalar sürüyor.

“Adım adım ilerleme ve her adımın küçük de olsa somut sonuçlar getirmesi gerektiği konusunda anlayış var.”

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in arabuluculuğunda Şam yönetimi ve Türkiye hükümeti arasındaki yakınlaşma, savunma bakanlarının ve milli istihbarat başkanlarının 28 Aralık 2022 tarihinde Rusya’nın başkenti Moskova’da bir araya gelmesiyle sonuçlanmıştı.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Şubat ayında Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad ile bir araya gelebileceğini açıklamıştı.

Rusya-Ukrayna savaşı

Sergey Lavrov, Mısırlı mevkidaşı ile yaptığı ortak basın toplantısında, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in bir gün önce Orta Doğu turu kapsamında Mısır’ı ziyaret ettiğine dikkat çekerek Şukri’nin, Blinken’in savaşla ilgili mesajını kendisine ilettiği bilgisini paylaştı:

“Rusya’nın mevcut durumun kapsamlı şekilde çözülmesini amaçlayan herhangi bir ciddi teklifi dinlemeye hazır olduğunu her zaman söyledik. Bakan aracılığıyla Rusya’nın durması, Rusya’nın Ukrayna’dan çıkması ve sonra her şeyin yoluna gireceği mesajını bir kez daha duyduk.

Rusya Silahlı Kuvvetleri, Batı’nın Ukrayna’daki planlarının gerçekleşmemesi için gerekli tüm önlemleri alıyor ve bu planlar gerçekleşmeyecek.”

Paylaşın

Ekonomistlerin Türkiye İçin Yıl Sonu Enflasyon Beklentisi Yüzde 41

Reuters anketine katılan 10 ekonomistin yıl sonu enflasyon tahminlerinin medyanı yüzde 41 olurken, tahminler yüzde 30 ile yüzde 48 arasında değişti. Merkez Bankası ise enflasyonun yıl sonuna kadar yüzde 22,3’e kadar düşeceğini öngörmüştü.

Türkiye İstatistik Kurumu ise ocak ayı enflasyon verilerini 3 Şubat Cuma günü açıklayacak.

Türkiye’de enflasyon, 2021 yılı sonunda yaşanan döviz krizi nedeniyle yükselmiş olsa da, ekim ayında son 24 yılın zirvesi olan yüzde 85,51’e ulaştı. Enflasyonda aralık ayında da baz etkisi nedeniyle keskin bir düşüş yaşanmış ve ocak ayı içinde benzer bir düşüş beklenmeye başlanmıştı.

Ancak ekonomistler, enflasyonun 2023’te Merkez Bankası’nın tahmin ettiği yüzde 22,3’lük oranın neredeyse iki katına çıkacağını ve bu yıl mayıs ayında yeniden seçime gidilmesi nedeniyle hayat pahalılığının artabileceğini bekliyor.

Ocak ayı enflasyon tahmini yüzde 51-54

Gazete DuvaR’da yer alan habere göre; Reuters anketine katılan 13 ekonomistin ocak ayı için yıllık enflasyon tahminlerinin medyanı yüzde 53,5 olurken, tahminler yüzde 51,2 ile yüzde 56,65 arasında değişti.

Aylık bazda medyan tahmini ise yüzde 2,30 ile yüzde 5,95 aralığında olurken, ortalama beklenti %3,8 artış gerçekleşmesi oldu. Aylık bazda beklenen keskin artış ise toplu taşıma, tütün ürünleri, hizmetler ve artan gıda fiyatlarını da içeren bir dizi yeni yıl zammından kaynaklandı.

Yükselen fiyatlara rağmen Merkez Bankası ise 2021 sonundan bu yana politika faizini %19’dan %9’a düşürerek alışılmışın dışında bir adım atmıştı. Banka bu hamlesiyle geçen yılın sonlarında yaptığı en son indirim serisinin ekonomik yavaşlamayı ele almayı amaçladığını söylemişti. Perşembe günü ise Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu, Türkiye’de keskin fiyat artışlarının devam etmesi için hiçbir temel nedenin kalmadığını söyleyerek, enflasyonun yıl sonuna kadar %22,3’e düşeceği yönündeki tahminini korumuştu.

Ancak Reuters anketine katılan 10 ekonomistin yıl sonu enflasyon tahminlerinin medyanı %41 olurken, tahminler yüzde 30 ile yüzde 48 arasında değişti. Türkiye İstatistik Kurumu ise ocak ayı enflasyon verilerini 3 Şubat Cuma günü açıklayacak.

Paylaşın