Kahramanmaraş Depremleri Seçimlerde Erdoğan Üstünde Baskı Oluşturdu

Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerde binlerce kişinin hayatını kaybetti. Depremlerin vurduğu 10 ilde üç ay süreyle olağanüstü hal ilan (OHAL) edildi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gündeminde, binlerce kişinin öldüğü depremlerin ardından 14 Mayıs’ta yapılacağını ilan ettiği seçimleri erteleme konusunda henüz bir plan değişikliği bulunmuyor.

Fransız haber ajansı AFP, onbinlerce yurttaşın ölümüne neden olan Maraş depremlerinin cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki muhtemel etkilerinin kaleme alındığı bugün yayımlanan haberini “Ölümcül deprem, mayıstaki seçimlerde Erdoğan üstünde baskı oluşturdu” başlığıyla verdi.

Türkiye ve Suriye’de ölenlerin sayısının 15 bini geçtiği belirtilerek başlayan haberde 14 Mayıs’ta yapılması planlanan seçimlerden “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi kariyerinin en büyük sınavı” diye bahsedildi.

Ajans, “Erdoğan, pazartesi yaşanan felaketten önce de bir dizi krizi yatıştırmaya çalışıyordu” ifadelerini kullandı ve cumhurbaşkanının “ekonomiye alışılmışın dışındaki yaklaşımının ülkeyi enflasyonist sarmala sürüklediğini” öne sürdü.

Haberde son yıllarda yaşanan orman yangınları gibi çevre felaketlerinin ve hükümete yönelik yolsuzluk iddialarının iktidara zorluk yarattığı ve Erdoğan’ın da bu yüzden deprem müdahalelerinde atağa geçtiği öne sürüldü.

Ajans, Erdoğan’ın depremden saatler sonra Ankara’da basın açıklaması yaptığını ve felaketin üç günü boyunca ekranlardan halka seslenmeye devam ettiğini belirtti.

Haberde, cumhurbaşkanının depremin en sert vurduğu illerden olan Hatay’daki konuşmasında hükümetin “eksikliklerini” kabul ettiğini ama “böyle bir felakete hazır olunamayacağının” altını çizdiği aktarıldı.

Devamında 1999’daki Gölcük depreminin ardından dönemin başbakanı Bülent Ecevit’in çok eleştildiği hatırlatıldı ve Erdoğan’ın 2002’de iktidara gelmesinde “daha iyi felaket yönetimi vaadinin” etkili olduğu iddia edildi.

AFP, uzmanların “Erdoğan’ın krizi iyi yönetmesi halinde pozisyonunu güçlendirebileceğini fakat başarısız olursa sonunun Ecevit gibi olabileceğini” söylediklerini aktardı.

Haberde Londra merkezli siyasi risk danışmanlık şirketi Teneo’dan Wolfango Piccoli’nin şu değerlendirmesine yer verildi :

Etkili bir acil durum müdahalesi, Erdoğan’ın liderliğindeki ulusal dayanışma duygusunu tetikleyerek cumhurbaşkanı ve partisini güçlendirebilir. Fakat depremin büyüklüğü hükümete ciddi zorluk yaratacak.

Ajansa konuşan Britanya merkezli Dış Politika Merkezi’nde araştırma görevlisi olan Emre Çalışkan da “Deprem sonrası müdahale başarılı olmazsa, Erdoğan mayıstaki seçimleri kaybedebilir” dedi.

Haberde, Türkiye’nin güneyinde yakınlarını enkazdan kurtaramayan ailelerin hükümete “ateş püskürdüğü” yazıldı ve hayatta kalanların da 24 saatten daha uzun bir süre boyunca devletin yardım görevlilerinin yiyecek ve barınak sağlamasını beklediği öne sürüldü.

Yakınlarını depremde kaybeden analist Gönül Tol, Hatay’da AFP muhabirine görüş verdi ve “Erdoğan iktidarının bu felaketten etkilenmemesi imkansız” dediği aktarıldı.

Ayrıca haberde Tol’un şu ifadelerine yer verildi:

1999’da sivil toplum kuruluşları yardım etmek için yorulmadan çalışmıştı. Bu kez sayıları daha az çünkü Erdoğan 2016’daki darbe girişiminin ardından pek çok sivil toplum kuruluşu üstünde baskı kurdu.

Haberde yer alan fotoğraflardan birinin altındaysa “Önceki afetlerde görünür bir liderlik etmekten kaçınmış olan Erdoğan, bu kez ön planda” ifadeleri kullanıldı.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Dünya Sağlık Örgütü 3. Seviye Acil Durum İlan Etti

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Türkiye ve Suriye’de binlerce kişinin hayatını kaybetmesine neden olan Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremler nedeniyle ‘3. Seviye Acil Durum’ ilan edildiğini açıkladı.

Haber Merkezi / Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Direktörü Dr. Hans Kluge, dün gerçekleşen DSÖ Yönetim Kurulu’na Türkiye ve Suriye depremi ile ilgili bilgilendirme sunumunda yaptığı açıklamada, “Kendi hayatları tehlikedeyken müdahale eden Gaziantep’teki saha ofisimizdeki DSÖ personeli de dahil olmak üzere ilk müdahale ekiplerini takdir ve takdirle karşılıyorum” dedi.

Hans Kluge, DSÖ Avrupa’nın ekiplerinin Gaziantep, Ankara ve İstanbul’da faaliyet gösterdiğini belirterek “Hayat kurtarmak için dikkate değer bir müdahale operasyonu başlatan Türk yetkililerini takdir ediyorum. Muazzam bir dayanışma gösteren Üye Devletlere teşekkür ederim. Uluslararası toplumu desteğini artırmaya devam etmeye, Türkiye Hükümeti ve DSÖ ile tam koordinasyon sağlamaya davet ediyorum” diye konuştu.

DSÖ’nün 3. Seviye Acil Durumu, en yüksek acil durum olarak değerlendirilmektedir ve DSÖ’nün kurum çapındaki varlıkların seferber edilmesi anlamına geliyor.

3. Seviye Acil Durumu nedir?

DSÖ’nün 3. seviye acil durumu, en yüksek acil durum olarak değerlendiriliyor. Bu seviye DSÖ’nün kurum çapındaki varlıkların seferber edilmesi anlamına geliyor.

DSÖ görevleri

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), (İngilizce: World Health Organization, WHO) Birleşmiş Milletler’e bağlı olan ve toplum sağlığıyla ilgili uluslararası çalışmalar yapan örgüttür.

Sağlık alanında uluslararası nitelik taşıyan çalışmalarda yönetici ve koordinatör makam sıfatıyla hareket etmek.

BM, İhtisas Kuruluşları, sağlık idareleri, meslek grupları ve uygun görülecek diğer örgütlerle fiili bir iş birliği kurmak ve sürdürmek.

Hükümetlere, istek üzerine, sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi için yardım yapmak.

Uygun teknik yardım yapmak ve acil durumlarda, hükûmetlerin istekleri ya da kabulleri ile gereken yardımı yapmak.

BM’in isteği üzerine, manda altındaki ülkelerin halkı gibi özelliği olan topluluklara sağlık hizmetleri götürmek ve acil yardımlar yapmak ya da bunların sağlanmasına yardım etmek.

Epidemiyoloji ve istatistik hizmetleri de dahil olmak üzere gerekli görülecek idari ve teknik hizmetleri kurmak ve sürdürmek.

Epidemik, pandemik vb. hastalıkların ortadan kaldırılması yolundaki çalışmaları teşvik etmek ve geliştirmek.

Gerektiğinde diğer İhtisas Kuruluşları ile iş birliği yaparak kazalardan doğan zararları önleyebilecek önlemlerin alınmasını teşvik etmek.

Gerektiğinde diğer İhtisas Kuruluşları ile iş birliği yaparak, beslenme, mesken, eğlence, ekonomik ve çalışma koşullarının ve çevre sağlığı ile ilgili diğer bütün unsurların iyileştirilmesini kolaylaştırmak.

Sağlığın geliştirilmesine katkıda bulunan bilim ve meslek grupları arasında iş birliğini kolaylaştırmak.

Uluslararası sağlık sorunlarına ilişkin sözleşmeler, anlaşmalar ve tüzükler teklif etmek, tavsiyelerde bulunmak ve bunlardan dolayı Örgüt’e düşebilecek ve amacına uygun görevleri yerine getirmek.

Ana ve çocuk sağlığı ve refahı lehindeki hareketleri geliştirmek, ana ve çocuğun tam bir değişme halinde bulunan bir çevre ile uyumlu halde yaşamaya olan kabiliyetlerini artırmak.

Ruh sağlığı alanında özellikle insanlar arasında uyumlu ilişkilerin kurulmasına ilişkin her türlü faaliyetleri kolaylaştırmak.

Sağlık alanında araştırmaları teşvik ve rehberlik etmek.

Sağlık, tıp ve yardımcı personelin öğretim ve yetiştirilme normlarının iyileştirilmesini kolaylaştırmak.

Gerekirse diğer ihtisas kuruluşları ile iş birliği yaparak kamu sağlığı, hastane hizmetleriyle sosyal güvenlik de dahil koruyucu ve tedavi edici tıbbi bakıma ilişkin idari ve sosyal teknikleri incelemek ve tanıtmak.

Sağlık alanında her türlü bilgi sağlamak, tavsiyelerde bulunmak ve yardımlar yapmak.

Sağlık bakımından aydınlatılmış bir kamuoyu oluşumuna yardım etmek.

Hastalıkların, ölüm nedenlerinin kamu sağlığı uygulama metotlarının uluslararası nomanklatürlerini tayin etmek ve ihtiyaca göre yeniden gözden geçirmek.

Teşhis yöntemlerini gerektiği kadar standart hale getirmek.

Yiyeceklere, biyolojik, farmasötik ve benzeri ürünlere ilişkin uluslararası normlar geliştirmek, kurmak ve bunların kabulünü teşvik etmek.

Genel olarak Örgüt’ün amacına ulaşmak için gereken her önlemi almak.

Paylaşın

En Fazla Kaç Büyüklüğünde Deprem Meydana Gelebilir?

Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremler binlerce kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olurken, şimdiye kadar kayıtlara geçen en büyük deprem 9,5 büyüklüğünde.

22 Mayıs 1960’da Şili’nin Valdivia şehrinde 10 dakika boyunca süren 9.5 büyüklüğündeki deprem tarihe Büyük Şili Depremi olarak geçti.

Peki, Dünya üstünde 9.5’ten daha büyük bir depremin yaşanması mümkün mü? Bilim insanlarının buna cevabı “Evet” olsa da böyle bir durumun yaşanma ihtimali epey düşük.

ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu’nun (USGS) kayıtlarına göre sarsıntılar o kadar şiddetliydi ki, depremden kurtulan bir adam Soğuk Savaş yüzünden nükleer saldırıya uğradıklarını sanmıştı.

Peki, Dünya üstünde 9.5’ten daha büyük bir depremin yaşanması mümkün mü? Bilim insanlarının buna cevabı “Evet” olsa da böyle bir durumun yaşanma ihtimali epey düşük.

9.5’ten daha büyük bir depremin meydana gelmesi için yer kabuğunda devasa bir parçanın kırılması, yani hem çok derin hem de çok uzun bir fayın hareket etmesi gerekli. Live Science’a konuşan jeolog Wendy Bohon, Dünya’da bunun yaşanabileceği yerlerin pek olmadığını söyledi.

Bohon, 9.5 büyüklüğündeki bir depremin gezegenimizin üretebileceği yaklaşık üst sınır olduğunu ve 10 büyüklüğünde bir deprem ihtimalinin son derece düşük göründüğünü ifade etti.

USGS de Dünya üstünde 10 büyüklüğünde deprem yaratacak bir fayın varlığının bilinmediğini ve böyle bir fay olsaydı gezegenin neredeyse tamamını sarması gerektiğini belirtiyor.

Büyüklük, depremde açığa çıkan enerjiyi ölçmek için kullanılan bir kavram. Depremin yarattığı etkiyi tanımlamak için kullanılan “şiddet” kavramıysa büyüklükten farklı. Ayrıca büyüklük, kişilerin sarsıntıyı ne kadar güçlü hissettiğini de göstermiyor.

Bilim insanları, kişilerin depremi hissetme şiddetinin büyüklükten bağımsız olarak merkez üssüne yakınlıkları ve bulundukları zemine göre değişeceğini belirtiyor.

Depremin büyüklüğünü ölçmek içinse farklı ölçekler kullanılabiliyor. Örneğin dün (6 Şubat) Kahramanmaraş merkezli ve 10 ili etkileyen yıkıcı depremlerden ilkinin büyüklüğünü Kandilli Rasathanesi 7.4; USGS ise 7.7 olarak açıklamıştı.

Bunun nedeniyse Kandilli Rasathanesi’nin depremin şiddetini ilk başta Richter Ölçeği’ne göre açıklaması, ABD’nin ise moment magnitüd (Mw) ölçeğini kullanmasıydı. Ardından Kandilli Rasathanesi ortaya çıkan karışıklığın düzeltilmesi için depremin büyüklüğünü 7.7 Mw diye güncelledi.

7.4 ve 7.7 arasında sayısal açıdan yakın gibi gözükse de depremler büyüdükçe ölçümün virgülden sonraki her rakamı devasa bir fark yansıtabilir çünkü ölçek, doğrusal değil logaritmik yani katlanarak artar. Bohon, deprem büyüklüğünün katlanarak artmasını spagetti örneğiyle şöyle anlattı:

Bir spagetti telini kırmak 5 büyüklüğünde depreme eşdeğerse, 6 büyüklüğündeki depremin enerjisini açığa çıkarmak için 32 spagetti teli kırmak gerekir. Bu spagetti ölçeğinde 7 büyüklüğündeki bir deprem için 1024, 8 büyüklüğündeki deprem içinse 32 bin 768 telin kopması lazım.

Bu örnekte de görüldüğü gibi 7 ve 8 büyüklüğündeki depremler arasındaki ortaya çıkan enerji farkı, 5 ve 6 büyüklüğündeki depremlerin arasındaki farktan çok daha fazla. Bu nedenle, 5.5 olan bir depremi 5.6 diye açıklamakla 7.4 büyüklüğündeki depremi 7.7 diye duyurmak arasında devasa bir fark var.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

NATO Üyeliği: İsveç, Türkiye İle Görüşmeye Hazır Olduğunu Duyurdu

İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, tıkanan müzakereleri Türkiye’nin talebi üzerine yeniden başlatmaya hazır olduğunu belirterek, “Onlar (görüşmelere) hazır olur olmaz biz de hazırız” ifadesini kullandı.

İsveç Başbakanı Kristersson, “Yapmamız gereken ilk iş, durumu sakinleştirmek. Etrafınızda adeta alevler varken iyi görüşmeler yapmak zor olur” dedi.

Tıkanan müzakereleri Ankara’nın talebi üzerine yeniden başlatmaya hazır olduğunu belirten Kristersson, “Onlar (görüşmelere) hazır olur olmaz biz de hazırız” ifadesini kullandı.

Türkiye’de Mayıs ayında yapılması planlanan seçimleri hatırlatan İsveç Başbakanı, “görüşmelerin yeniden başlaması için ön koşulları “iyi” olarak nitelendirdi; Ankara’nın seçimden dolayı iç politikaya odaklanmasının da anlaşılabilir olduğunu kaydetti.

Krissterson, Türkiye’de meydana gelen depremlerden sonra destek için hazır oldukları mesajını paylaştı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a başsağlığı mesajı gönderen Kristersson, “AB dönem başkanı olarak yardıma hazırız” dedi.

Türkiye’nin Stockholm Büyükelçiliği önünde aşırı sağcı Rasmus Paludan’ın Ocak ayı sonunda Kur’an-ı Kerim yakma eyleminin ardından NATO’ya üyelik görüşmeleri askıya alınmıştı.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, geçtiğimiz Cumartesi günü yaptığı açıklamada ayrıca İsveç’in terörle mücadele politikasını eleştirdi. Çavuşoğlu, “Terör örgütleri özellikle İsveç’in NATO üyeliğinin yoluna mayınlar döşüyor. İsveç bu mayınlara bilerek basıyor. İstese temizler” dedi.

Paylaşın

AİHM, Berkin Elvan’ın Ailesinin Açtığı Davada Türkiye’yi Mahkum Etti

Gezi Parkı olayları sırasında kafasına gaz kapsülü isabet etmesi sonucu ağır yaralanan Belkin Elvan, 265 gün komada kaldıktan sonra yaşamını yitirmişti. AİHM, Berkin Elvan’ın ailesinin açtığı davada Türkiye’yi mahkum etti.

Euornews Türkçe‘nin AİHM gerekçeli kararında, Berkin’nin ölümüyle ilgili Türkiye’de yetkililerin sorumlularla ilgili “etkili bir soruşturma yapmamasının” insan hakları ihlali teşkil ettiği görüşüne vardı.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), ‘Gezi olaylarının sembolü’ haline gelen 15 yaşında yaşama gözlerini yuman Berkin Elvan’ın ailesinin açtığı davada Türkiye’yi mahkum etti.

Elvan’ın anne ve babası Sami ve Gülsüm Elvan ile iki kız kardeşi Gamze ve Özge Elvan 2019 yılında Türkiye aleyhine AİHM’de dava açmıştı.

AİHM, başvuruyla ilgili olarak Türkiye’nin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) yaşam hakkıyla ilgili 2 maddesini ihlal ettiğine hükmetti.

AİHM’in gerekçeli kararı: Türkiye’de sorumlularla ilgili etkili soruşturma yapılmadı

AİHM gerekçeli kararında, Berkin’nin ölümüyle ilgili Türkiye’de yetkililerin sorumlularla ilgili “etkili bir soruşturma yapmamasının” insan hakları ihlali teşkil ettiği görüşüne vardı.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin yaşam hakkıyla ilgili 2.maddesin usül uyarınca ihlal edildiğine hükmeden Strasbourg Mahkemesi, ölümle ilgili zamanın İstanbul emniyet müdürü ve valinin sorumluluklarıyla ilgili Türk yetkililerin etkili bir soruşturmayı gerçekleştirmediği görüşüne vardı.

Başvuru sahiplerinin ölüme neden olan polis görevlisinin daha ağır bir mahkumiyetle cezalandırılması yolundaki şikayetiyle ilgili Türkiye’de duruşmaların devam ettiği ve iç hukuk yollarını tüketilmediğine karar veren AİHM, bu konuda şu anda bir karar veremeyeceğini bildirdi.

Gezi Parkı olayları sırasında kafasına gaz kapsülü isabet etmesi sonucu ağır yaralanan Belkin Elvan, 265 gün komada kaldıktan sonra yaşamını yitirmişti.

Elvan’nın 16 Haziran 2013 tarihinde ailesinin deyimiyle ekmek almaya giderken kafasından gaz kapsülü ile vurularak, 15 yaşında hayatını kaybetmesi ülke genelinde büyük tepki uyandırmıştı. Yaralandığında 45 kilo olan Berkin, hayatını kaybettiği gün 16 kiloya düşmüştü.

Paylaşın

Depremlerle İlgili Kafa Karıştıran Veya Az Bilinen Gerçekler

İçişleri Bakanlığı’na bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), Kahramanmaraş Pazarcık merkezli 7,4 büyüklüğünde bir deprem meydana geldiğini duyurdu. AFAD, daha sonra depremin büyüklüğünü 7,7 olarak güncelledi.

AFAD, saatler sonra Kahramanmaraş Elbistan merkezli 7,6 büyüklüğünde bir deprem daha olduğunu bildirdi. Ardından saat 13.32’de Kahramanmaraş Ekinözü’nde 5,5 büyüklüğünde ve saat 13.35’te Malatya Doğanşehir’de 5,6 büyüklüğünde depremler meydana geldi.

Binlerce kişinin hayatını kaybettiği depremlerle ilgili internet üzerinden birçok yanlış bilgi yayılırken, bu yıkıcı sarsıntılara dair az bilinen gerçekler de gündeme geldi.

İşte depremle ilgili kafa karıştıran veya az bilinen gerçekler…

7.4 mü, 7.7 mi: Bir depremin kaç büyüklüğü olur?

Bu sabah Kandilli Rasathanesi’nin Maraş’taki depremin büyüklüğünü 7.4; ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu USGS’ninse 7.8 olarak açıklaması en çok kafa karıştıran durumlardandı.

Aslında bir depremin, sismograf ölçümleriyle belirlenen tek bir büyüklüğü var. Ancak bunlar farklı cinslerden ifade edilebilir.

Kandilli Rasathanesi, depremin şiddetini ilk başta Richter Ölçeği’ne göre açıklamıştı. ABD ise moment magnitüd (Mw) ölçeğini kullanmıştı.

1979’da Thomas C. Hanks ve Hiroo Kanamori tarafından icat edilen Mw ölçeğinin daha kesin olduğu düşünülüyor. Bu yüzden Mw, zamanla Richter Ölçeği’nin yerini aldı.

Ortaya çıkan karışıklığın düzeltilmesi için depremin cinsini Mw cinsinden de açıklama kararı alan Kandilli Rahatsanesi de depremin şiddetini 7.7 Mw diye güncelledi.

Kayda geçen şiddetli deprem 9.5

ABD Okyanus ve Atmosfer İdaresi’ne göre şimdiye dek kayıtlara geçen en şiddetli deprem Richter Ölçeği’nde 9.5 büyüklüğündeydi.

22 Mayıs 1960’ta Şili’nin güney kıyılarında meydana gelen deprem, hemen ardından büyük bir tsunami de yaratmıştı. Tsunami Hawaii, Japonya ve Filipinler’i de vurmuştu.

Kayda geçmiş en şiddetli depremler şu şekilde:

Şili/1960: 9.5
Alaska/1964: 9.2
Endonezya/2004: 9.1
Japonya/2011: 9.0
Rusya/1952: 9.0

Depremlerin büyük kısmı “Ateş Çemberi’nde” oluyor

Pasifik Okyanusu’nu çevreleyen deprem bölgesine “Ateş Çemberi” adı veriliyor. Depremlerin çok büyük kısmı Çevre-Pasifik kuşağı da denen bu bölgede meydana geliyor.

Ateş Çemberi, Dünya’nın jeolojik açıdan en aktif bölgesi. Gezegendeki tüm depremlerin yaklaşık yüzde 90’ı burada meydana geliyor.

Bir sonraki “en sismik bölge” ise depremlerin yüzde 5 ila6’sının görüldüğü Alp Kuşağı.

Bu kuşak, Akdeniz bölgesinden doğuya doğru Türkiye, İran ve Hindistan’a uzanıyor.

Bilinen en ölümcül deprem: 830 bin kişi hayatını kaybetti

Kaydedilen en ölümcül deprem ise 1556’da Çin’de meydana geldi.

Çoğu kişinin yumuşak kayadan oyulmuş mağara benzeri barınaklarda yaşadığı, ülkenin merkezindeki Shaanşi bölgesini etkileyen bu depremde 830 bin kişinin öldüğü tahmin ediliyor.

1976’da Çin’in Tangshan kentinde 250 binden fazla kişinin hayatını kaybettiği bir başka ölümcül deprem de en şiddetli örnekler arasında.

Depremlerin ve deprem biliminin tarihi: En eskisi de Çin’de

Bilim insanlarının kayıtını bulduğu en eski deprem, MÖ 1831’e kadar uzanıyor. Bu deprem Çin’in Shandong eyaletinde meydana geldi. O dönemde bölgede Zhou Hanedanlığı hüküm sürüyordu.

Depremlerin yumuşak zemini sert kayadan daha fazla salladığı bilgisi ise MÖ 350’de Yunan filozof Aristoteles tarafından dile getirildi.

Sarsıntıların nedeni de 1760’ta sismolojinin ilk uzmanlarından biri olan İngiliz mühendis John Michell tarafından ortaya kondu.

Michell, depremlerin ve meydana getirdikleri enerji dalgalarının “kaya kütlelerinin yerin kilometrelerce altında yer değiştirmesinden” kaynaklandığını hatıratında yazmıştı.

Sarsıntıların derinliği

Çoğu deprem, Dünya yüzeyinin 80 kilometreden az bir derinlikte meydana geliyor.

Ancak bu derinlikten çok daha aşağıda da depremlere rastlanabilir. Zira en derin depremler, yüzey kabuğunun manto tabakasına daldığı sınırda ortaya çıkıyor. Bu sınır yüzeyin 750 kilometre altında.

Kahramanmaraş’ta bu sabah meydana gelen depremin derinliği ise sadede 7 kilometre olarak belirlendi.

Depremin gürültüsü: Hayvanların önceden duyduğu doğru mu?

İnsan, 20 ila 20 bin Hertz aralığındaki sesleri algılayabiliyor. Çoğu deprem dalgasının frekansı 20 Hz’den az. Bu nedenle dalgaların kendisi genellikle duyulmuyor. Bu tür depremlerde insanların duyduğu gürültü çoğu zaman binalardaki kırılmalardan kaynaklanıyor.

Öte yandan işitilebilir aralıkta depremler de mümkün. Bunlar bir gümbürtü olarak duyulabilir.

Bazı kişiler köpek veya kedilerin, insanların duyamadığı deprem seslerini veya titreşimlerini hissettiğine inanıyor. Ancak uzmanlara göre bu, doğrulanabilmiş bir bilgi değil.

Bazı hayvanların davranışlarında depremlerden önce değişiklikler gözlemlenmiş olabilir. Fakat bilim insanlarına göre bu davranışlar tutarlı değil ve çoğu zaman depremden önce algılanabilir bir davranış değişikliği olmuyor.

Depremin havası ve saati olur mu?

Antik Yunanlar depremlerin özellikle sıcak ve kuru havalarda meydana geldiğine inanıyordu.

17 Ağustos 1999 depreminin etkisinde kalarak bu inanışı halen taşıyan kişiler var. Ancak uzmanlar kesin bir dille reddediyor.

Benzer şekilde şiddetli sarsıntıların daima sabaha karşı olduğunu düşünenler de mevcut. Öte yandan tarihte akşam saatlerinde gerçekleşmiş birçok deprem var.

Sığınılacak en güvenli yer kapı eşiği mi?

Bilim insanları kapı eşiklerinin sadece kerpiç evlerde koruma sağlayabileceğini söylüyor. Zira modern yapılarda kapılar, binanın geri kalanından daha sağlam değil.

Aksine kamu binalarında, aceleyle dışarı çıkmaya çalışan insanlar, kapı eşiğine sığınanları ezebilir. AKUT’un önerisine göre deprem esnasında içeride olanların çamaşır makinesi, bulaşık makinesi gibi bir beyaz eşyanın yanına büzülerek yatması daha mantıklı.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

DSÖ’den Depremlerde Can Kaybı Sekiz Kat Artabilir Uyarısı

Başta Kahramanmaraş, Hatay, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Malatya ve Adana başta olmak üzere Suriye’nin kuzey bölgesini etkileyen depremlere ilişkin açıklama yapan Dünya Sağlık Örgütü (WHO), depremlerde can kaybının sekiz kat artabileceği uyarısında bulundu.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO), Avrupa’dan sorumlu kıdemli acil durum yetkilisi Catherine Smallwood, haber ajansı AFP’ye yaptığı açıklamada, “Daha fazla çökmenin meydana gelme potansiyeli devam ediyor, bu nedenle genellikle ilk rakamların sekiz kat arttığını görüyoruz” dedi.

Smallwood, “Depremlerde her zaman aynı şeyi görüyoruz, ne yazık ki ölen ya da yaralanan insanların sayısına ilişkin ilk raporlar takip eden hafta içinde oldukça önemli ölçüde artıyor” ifadelerini kullandı.

Depremlerin yaşandığı bölgede, kış ortasındaki dondurucu soğuklar ve kar fırtınası kurtarma çalışmalarını daha da zorlaştırdı ve evsiz kalanları riske attı.

WHO yetkilisi Smallwood, “Evlerine geri dönemeyen diğer insanlar için toplu ortamlarda buluşma ve toplanma söz konusu olacak. Bu da eğer ihtiyaçları doğru bir şekilde karşılanmazsa, ısıtma olmazsa ve aynı zamanda aşırı kalabalık yaşanırsa, belirli riskler oluşturacaktır” diye konuştu.

Smallwood, bu risklerden birinin de solunum yolu virüslerinin dolaşımı olduğunu belirtti.

Deprem Grönland’a kadar hissedildi

Türkiye dünyanın en aktif sismik bölgelerinden birinde yer alıyor ve son deprem, 1999 yılında 17 binden fazla insanın ölümüne neden olan Gölcük Depremi’nde kırılan Kuzey Anadolu fay hattının tam karşısında yer alan Doğu Anadolu fayı boyunca meydana geldi.

Danimarka ve Grönland Jeoloji Araştırmaları’ndan sismolog Tine Larsen AFP’ye yaptığı açıklamada, depremin Grönland’a kadar hissedildiğini söyledi.

Larsen, depremin birkaç dakika içinde Grönland’ın doğu kıyısında da hissedildiğini ve çok sayıda artçı sarsıntının meydana geldiğini kaydetti.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Son 20 Yılda Dünya Genelinde Yaşanan En Ölümcül Depremler

Türkiye sabaha karşı Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6’lık depremlerle sarsıldı. Depremler, Türkiye ile Suriye’nin yanı sıra Irak, Mısır, Lübnan, İsrail ve Kıbrıs’ta da hissedildi.

Geniş bir coğrafyada hissedilen ilk ve ikinci depremin ardından pek çok artçı sarsıntı yaşandı. Önceden tahmin edilmesi güç doğal afetlerin başında gelen depremler büyük can ve mal kaybına neden oluyor.

Son 20 yılda meydana gelen ve önemli can kaybına yol açan depremlerden bazıları:

Haiti – 14 Ağustos 2021 : Atlas Okyanusu’ndaki Karayipler’de yer alan Haiti, son yıllarda şiddetli birkaç depremle sarsıldı. En son 2021’de meydana gelen 7,2 şiddetindeki depremde 2 bin 200’den fazla can kaybı yaşandı, 13 binden fazla evi de ya yıkıldı ya da zarar gördü.

Endonezya – 28 Eylül 2018 : Doğal felaketlerin sıklıkla yaşandığı ülkelerden biri olan Endonezya şiddetli sarsıntıların yaşandığı ülkelerin başında geliyor. Ancak Sulawesi adasını 2018 yılında vuran 7,5 büyüklüğündeki deprem ve ardından 1 buçuk metrelik tsunami son yıllarda yaşanan en acı felaketlerden biri olarak hafızalara kazındı. Yaşanan deprem ve tsunami 4 bin 300’den fazla kişinin ölümüne neden oldu.

İran – 12 Kasım 2017 : Deprem felaketinin sıklıkla yaşandığı ülkelerden biri diğeri olan İran’ın Kermanşah bölgesini 2017 yılında 7,3 büyüklüğündeki deprem vurdu. 400’den fazla can kaybının yaşandığı afet, komşu ülke Irak’ta da altı kişinin ölümüne yol açtı.

Meksika – 19 Eylül 2017 : 2017’de Meksika’nın orta kesimlerini vuran 7,1 büyüklüğündeki deprem, 1985’teki binlerce kişinin ölümüne yol açan büyük depremin yarattığı travmayı yeniden hatırlattı. 396 kişi yaşamını yitirdiği deprem başkent Meksiko City’de büyük tahribata neden oldu.

İtalya – 24 Ağustos 2016 : 2016 yılında ülkenin orta kesimlerini vuran 6,2 büyüklüğündeki deprem 3 yüz kişinin hayatına mal oldu. Başkent Roma’nın doğusundaki dağlık bölgede yaşanan felaket sonucu merkez üssüne yakın Accumoli kentinde ve çevresinde toprağın 20 santimetre çekildiği, 16 santimetrelik kayma olduğu duyuruldu.

Ekvador – 16 Nisan 2016 : Güney Amerika’nım Büyük Okyanus kıyısındaki ülkelerinden Ekvador’u 2016 yılında sarsan 7,8 büyüklüğündeki depremde en az 650 kişi yaşamını yitirdi.

Afganistan – 26 Ocak 2015 : Afganistan’da Hindikuş dağlarında meydana gelen ve ülkenin kuzeydoğusu ile komşusu Pakistan’ın kuzeyini sarsan 7,8 büyüklüğündeki deprem en az 400 kişinin yaşamına mal oldu.

Nepal – 25 Nisan 2015 : Yaklaşık 9 bin kişinin yaşamını yitirdiği 7,8 büyüklüğündeki deprem sekiz milyondan fazla kişinin yaşamını alt üst etti.

Çin – 2 Ağustos 2014 : Çin’in güneybatısındaki Yunnan eyaletinde yaşanan 6,3 büyüklüğündeki sarsıntı en az 6 yüz kişinin ölümüne yol açtı.

Pakistan – 24 Eylül 2013 : Pakistan’ı sarsan 7,7 ve 7,8 büyüklüğündeki “ikiz deprem” ülkenin güneybatısındaki Belucistan Eyaletinde büyük yıkıma yol açtı. Felakette en az 8 yüz kişi can verdi.

İran – 11 Ağustos 2012 : İran’ın kuzeybatısındaki Tebriz kenti yakınlarını iki kez sarsan 6,4 ve 6,3 büyüklüğündeki depremlerde en az 3 yüz kişi hayatını kaybetti.

Türkiye – 23 Ekim 2011 : 7,2 büyüklüğündeki Van depreminde 6 yüzden fazla kişi can verdi.

Japonya – 11 Mart 2011 : Ülkenin kuzeydoğusunu vuran 9.0 büyüklüğündeki deprem ve tetiklediği tsunami sonucu 15 bin 690 kişi hayatını kaybetti, 5 bin 70 0 kişi yaralandı.

Yeni Zelanda – 22 Şubat 2011 : Christchurch kentini vuran 6,3 büyüklüğündeki depremde en az 180 kişi yaşamını yitirdi.

Şili – 27 Şubat 2010 : Güney Amerika ülkesi Şili’de meydana gelen 8,8 büyüklüğündeki deprem ve tetiklediği tsunami 5 yüzden fazla kişinin yaşamına mal oldu, yüzbinlerce ev zarar gördü, otoyollar ve köprüler yıkıldı.

Haiti – 13 Ocak 2010  : Başkent Port-au-Prince’i vuran 7,0 büyüklüğündeki depremde en az 316 bin kişi can verdi.

Çin – 12 Mayıs 2008 : Siçuan kentini vuran 7,8 büyüklüğündeki depremde 87 bin 900 kişi yaşamını yitirdi.

Asya – 26 Aralık 2004 : 9,15 büyüklüğündeki deprem Endonezya’nın Sumatra adası yakınlarında meydana geldi ancak sebep olduğu tsunami Endonezya’nın yanı sıra Tayland, Hindistan, Sri Lanka ve bölgedeki birçok ülkeyi etkiledi. 230 binden fazla kişinin yaşamını yitirdiği ya da kaybolduğu felakette köyler ve turizm merkezleri büyük yıkıma uğradı.

Pakistan – 8 Ekim 2005  : Başkent İslamabad’ın kuzeydoğusunu sarsan 7,6 büyüklüğündeki deprem ülkede 73 bin kişinin ölümüne yol açtı. Aynı zamanda Keşmir’i de vuran sarsıntı burada da bin 200’den fazla can kaybına yol açtı.

İran – 26 Aralık 2003 : Ülkenin güneydoğusundaki Kerman eyaletinde yaşanan 6,6 büyüklüğündeki deprem felaketi Bam kentin yerle bir etti ve 31 bin kişinin yaşamına mal oldu.

Paylaşın

Birleşmiş Milletler’den Türkiye Ve Suriye İçin Yardım Çağrısı

Birleşmiş Milletler (BM), Türkiye’de Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Adıyaman, Malatya, Hatay, Kilis ve Osmaniye’yi ve Suriye’nin kuzeyini vuran depremler sonrası acil müdahale için harekete geçti.

Depremlerde hayatını kaybedenlerin yakınlarına başsağlığı dileyen Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, 2023 yılı planını açıkladığı genel kurul toplantısının başında, ülkeleri Türkiye ve Suriye’ye “cömert bir şekilde” yardım yapmaya çağırdı.

Guterres, “Birleşmiş Milletler acil müdahaleyi desteklemek üzere harekete geçti. Bu felaketten etkilenen herkese yardım etmek üzere dayanışma içinde birlikte çalışalım.” dedi.

BM kuruluşları seferber oldu

BM Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi de hayatta kalan herkese, mümkün olan her yerde saha ekipleri aracılığıyla yardım sağlamaya hazır olduklarını aktardı.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Başkanı Tedros Adhanom Ghebreyesus, acil sağlık ekiplerine yaralılara ve en savunmasız kişilere temel bakım sağlamaları için yeşil ışık yakıldığını söyledi.

BM İnsani Yardım Koordinasyon Ofisinin (OCHA) Twitter hesabından yapılan paylaşımda, “Sert bir kışın zirvesinde, Türkiye ve Suriye’yi vuran depremler karşısında şok olduk. Ekiplerimiz, konuşlanmaya hazır olan Birleşmiş Milletler Afet Değerlendirme ve Koordinasyon Merkezi (UNDAC) acil müdahale ve kurtarma ekipleriyle hasarı değerlendiriyor.” açıklaması yapıldı.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) Suriye hesabından yapılan paylaşımda “UNHCR, Suriye’de ihtiyacı olanlara yardım ve destek sağlamak için BM kuruluşları ve diğer insani yardım aktörleriyle aktif olarak bir müdahale koordine ediyor.” ifadeleri yer aldı.

Gaziantep’te temel yardım malzemeleri hazırlandı

Ankara’dan gelen resmi uluslararası yardım talebinin ardından BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), acil durum müdahalesini desteklemeye hazır olduğunu kaydetti.

UNICEF İcra Direktörü Catherine Russell, “Kalplerimiz ve düşüncelerimiz yıkıcı depremlerden etkilenen Türkiye ve Suriye’deki çocuklar ve ailelerle birlikte. Sevdiklerini kaybedenlere en derin taziyelerimizi sunuyoruz,” dedi.

BM’nin Uluslararası Göç Örgütü (IOM), Gaziantep’teki deposunda dağıtılmak üzere temel yardım malzemeleri hazırladığını açıkladı.

Depremin vurduğu bölgelerle dayanışma içinde olduğunu söyleyen örgütün Genel Direktörü Antonio Vitorino, “Depremden etkilenenleri desteklemek ve acılarını hafifletmeye yardımcı olmak için bölgedeki hükümetlerle yakın işbirliği içinde çalışacağız.” dedi.

Depremin vurduğu kuzeybatı Suriye’de, çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere insani yardıma muhtaç yaklaşık 4,1 milyon kişi yaşıyor.

Paylaşın

Türkiye, Gıda Enflasyonunda Dünya Beşincisi

Dünya genelinde gıda fiyatları düşerken, en yüksek gıda enflasyonu yüzde 285 ile Zimbabve’de görüldü. Afrika ülkesini yüzde 158 gıda enflasyonu ile Venezuela ve yüzde 143 ile Lübnan takip etti.

Gıda enflasyonun yüzde 95 seviyesine ulaştığı Arjantin, dördüncü sırada yer alırken yüzde 77 gıda enflasyonuyla Türkiye ilk beşi tamamladı. İlk 10’da yer alan diğer ülkeler sırasıyla Gana, Sri Lanka, Ruanda, Surinam ve Haiti oldu.

Dünya Bankası, “Gıda Güvenliği” raporunu blog sitesinden yayımladı. 30 Ocak’ göre en yüksek gıda enflasyonu yüzde 285 ile Zimbabve’de görüldü.

Afrika ülkesini yüzde 158 gıda enflasyonu ile Venezuela ve yüzde 143 ile Lübnan takip etti.

T24’ün aktardığına göre; gıda enflasyonun yüzde 95 seviyesine ulaştığı Arjantin, dördüncü sırada yer alırken yüzde 77 gıda enflasyonuyla Türkiye ilk beşi tamamladı. İlk 10’da yer alan diğer ülkeler sırasıyla Gana, Sri Lanka, Ruanda, Surinam ve Haiti oldu.

Gıda krizi daha da kötüleşecek

Raporda, Birleşmiş Milletler Küresel Gıda Fiyatları Endeksi ve gübre fiyatlarındaki düşüşün devam ettiği de bildirildi. Ancak gübre fiyatlarının hâlâ normal seviyelerin üzerinde olduğu uyarısı yapıldı.

Dünya Bankası raporunda, gıda krizinin bazı ülkelerin uygulamaya koyduğu ticareti kısıtlayan kararlarla daha da kötüleştiği vurgusu yapıldı. Aralık ayı itibarıyla 19 ülkenin 23 gıdanın ihracatına engel getirdiği; 8 ülkenin ise ihracatı kısıtlayan 12 önlem karar aldığı belirtildi.

DİSK-AR: Dar gelirlinin gıda enflasyonu yüzde 104,8

Öte yandan Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR), dar gelirli vatandaşların maruz kaldığı gıda enflasyonunu açıklamıştı.

Açıklamada, TÜİK’in gıda enflasyonu ocak ayında yüzde 71 iken emeklilerin gıda enflasyonunu yüzde 90,5 olarak hesaplanmıştı.

Üçüncü yüzde 20’lik gelir grubunun gıda enflasyonu yüzde 77,1; düşük gelirli ikinci yüzde 20’lik grubun gıda enflasyonu yüzde 91,5 olurken, en yoksul yüzde 20’lik gelir grubunun gıda enflasyonu ise yüzde 104,8 olarak gerçekleşmişti.

DİSK-AR’dan yapılan açıklamada, “Böylece, en yoksul gelir grubu yüzde 114,9 oranında gıda enflasyonu hissederken, en yüksek gelir grubu ise yüzde 57,3 oranında gıda enflasyonu hissetmiş oldu. Bu durum enflasyonun gelir gruplarına göre önemli ölçüde farklı hissedildiğini ortaya koyuyor” denilmişti.

Aralık 2002’de yüzde 29,7 olan enflasyon oranının Ocak 2023’te yüzde 57,68 olduğunun anımsatıldığı raporda, şu ifadelere yer verilmişti:

“Böylece AKP hükümeti enflasyonu 28 puan artırdı.

2005’te 114 olan TÜFE, 2023’te 1.203’e yükseldi. 2005’te 112 olan gıda fiyatları endeksi ise 2023’te 1.628’e çıktı.

Böylece 2005’ten bu yana TÜFE 1.089 puan, gıda fiyatları endeksi 1.546 puan arttı. 2005’te yüzde 9,2 olan enflasyon oranı 2023’te yüzde 57,7 oldu. 2005’te yüzde 6,8 olan gıda enflasyonu ise 2023’te yüzde 71’e yükseldi.”

Paylaşın