İsveç’ten Türkiye’nin İstediği İki Kişiden Birine Onay, Diğerine Ret

İsveç, 29 yaşındaki Ömer Altun’un iadesine şartlı onay verirken,  51 yaşındaki Mehmet Zakir Karayel’in iadesine ilişkin talebi reddetti. İsveç, geçen yıl en az iki Türk vatandaşını iade etmişti.

Türkiye’nin talep ettiği kişilerin geri iade edilmemesi Ankara’nın İsveç’in NATO üyeliğini onaylamamasının önündeki en büyük engel olarak gösteriliyor.

TBMM’nin geçen ay onayından sonra Finlandiya’nın NATO üyeliği salı günü resmiyet kazanmıştı.

İsveç hükümeti, Türkiye tarafından istenen iki kişiden birinin iadesine onay verirken, diğerinin ise gönderilmesine karşı çıktı.

Adalet Bakanlığı, Türkiye’de yolsuzluk suçlamasıyla 15 yıl hapis cezasına çarptırılan 29 yaşındaki Ömer Altun’un iadesine şartlı onay verdi. İsveç’in talebi üzerine Altun Türkiye’ye gönderildikten sonra yeniden yargılanacak.

AFP, Yüksek Mahkeme’nin Altun’un iadesini kabul etmesinin ardından hükümetin bu yönde bir karar aldığını duyurdu.

Bu arada İsveç, Türkiye tarafından istenen 51 yaşındaki Mehmet Zakir Karayel isimli terör zanlısının iadesine ilişkin talebi reddeden Yüksek Mahkeme’nin kararını ise onayladı.

Adalet Bakanlığı, istenen bu kişinin İsveç vatandaşı olduğu gerekçesiyle iade işleminin gerçekleşmeyeceğini bildirdi.

Türkiye’de darbe girişimiyle bağlantıları oldukları suçlaması yöneltilen Zaman gazetesinin İngilizce yayının genel yayın müdürü de içinde olmak üzere bir kaç kişinin iadesini ise kabul etmedi.

Paylaşın

Türkiye – Suriye Normalleşmesi: Kazanan Kim?

Türkiye, Suriye ve Rusya’nın savunma bakanları ve milli istihbarat teşkilatı başkanları, Aralık 2022 yılında Moskova’da bir araya geldi. Bu, Türkiye ve Suriye arasında çatışmaların başladığı 2011 yılından bu yana en üst düzey ilk görüşmeydi.

Son olarak Rusya’nın başkenti Moskova’da Türkiye, Rusya, İran ve Suriye’nin dışişleri bakan yardımcıları bir araya geldi. Taraflar, Suriye’nin siyasi geleceğiyle ilgili bir görüşmeler gerçekleştirdi. Görüşmeye Türkiye Dışişleri Bakan Yardımcısı Burak Akçapar, Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Ayman Susan, İran Dışişleri Bakanı’nın Siyasi İşler Danışmanı Ali Asgar Hacı ve Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov katıldı.

Görüşmelerin kapsamıyla ilgili kamuoyuna ayrıntılı bir açıklama yapılmadı. Ancak haber ajansı Reuters’ın Rus ve Suriyeli kaynaklarına dayandırdığı haberinde, söz konusu görüşmeyi yakın gelecekte dışişleri bakanları düzeyinde bir görüşmenin izleyebileceğini, uzun vadede de devlet başkanları düzeyinde bir görüşmenin mümkün olduğu ihtimali vurgulandı. Rus basınına yansıyan bazı haberlere göre de görüşmede Türkiye ve Suriye dışişleri bakanları arasında ikili bir görüşme yapılmasına ilişkin bir tarih ve mekan belirlenmesinin ele alındığı kaydedildi.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yılın başında Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’la görüşebileceği mesajını vermişti. Ancak Şam’dan bu konuda açık bir yanıt gelmedi. Suriye lideri Esad, Türkiye ile görüşmelerde bulunulmasına topyekün karşı olmasa da Ankara ile masaya oturmak bazı şartlar öne sürdü. Bunun başında da Türk askerlerinin Esad karşıtlarının kontrolünde olan Suriye’nin kuzeyindeki bölgeden çekilmesi yer alıyor. Türkiye’nin aynı zamanda muhaliflerin son kalesi olarak tanımlanan ve kısmen El Kaide bağlantılı Heyet Tahrir Şam’ın kontrolü altında bulunan İdlib vilayetinde askeri varlığı bulunuyor.

Türkiye ve Rusya’nın çıkarı ne?

Peki canlandırılmaya çalışan bu ilişkilerden kim ne fazla sağlıyor?

Erdoğan’ın Şam’la temas kurmak istemesinin altında büyük ölçüde yaklaşan seçimler yatıyor. Türkiye’deki Suriyeli mülteciler, seçim kampanyalarının önemli bir konusu. Muhalefet, başlattığı seçim kampanyasında Suriyeli mültecileri evlerine göndereceğini vadediyor.

Ankara’da mültecilerle ilgili devam eden tartışmayı değerlendiren Hessen Barış ve Çatışma Araştırmaları Vakfı’nın Suriye uzmanı Regine Schwab, Erdoğan’ın da bugünlerde mültecileri Suriye’ye göndermekle uğraştığını göstermek istediğine dikkat çekiyor. Erdoğan’ın ayrıca Suriye’de Kürtlerin nüfuzunu ve özerkliğini bastırmak için de çaba sarf ettiğini belirten Schwab, “Erdoğan görüşmelerde bu amacını da hayata geçirmek için çabalayabilir” diyor.

Uzmanlara göre, Moskova’da yapılan görüşmelerden uluslararası ortamda Ukrayna savaşı nedeniyle giderek yalnızlaşan Rusya hükümeti aslında önemli ölçüde fayda sağlıyor. Alman Yeşiller partisine yakınlığıyla bilinen Heinrich Böll Vakfı’nın Ortadoğu Bente Scheller, yaptığı değerlendirmede, Rusya’nın bu görüşmelerle Suriye’de oynadığı önemli role dikkat çekmeye çalıştığını vurguluyor. Scheller, “Moskova aslında kendi görüşme formatlarıyla kendi hakikatini kurmak istiyor” saptamasını yapıyor.

Rusya ayrıca geçmişteki tutumunun aksine Suriye rejiminin temsilcilerinin Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında Cenevre’de yapılan görüşmelere katılmasına onay verdi. Scheller bu gelişme ile ilgili olarak da “Rusya bu tavrıyla, Suriye’de ne olduğuna nihai olarak kendilerinin karar verdiğini, uluslararası ortamda yeniden teyit etmiş oldu” diyor.

Görüşmenin asıl kazananı: Esad

İran’daki hükümet karşıtı protesto eylemleri nedeniyle baskı altında bulunan İran hükümeti ise gelecek dönemde Suriye’deki varlığını artırmak ve istikrarlı hâle getirmek isteyecek gibi görünüyor.

Tahran yönetimi, birkaç hafta önce de Suudi Arabistan ile yeniden diplomatik ilişkilere başlanması konusunda mutabakata varmıştı. Böylesine bir adım, Suriye ve Yemen’de şu ana kadar birbirleriyle savaşan grupları destekleyen iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi anlamına gelebilir. Schwab, “İlişkilerdeki olası bir rahatlama, İran’ı, Suriye’deki varlığını daha da artırmaya ve askeri araçlar vasıtasıyla ABD ve İsrail ile sürdürdüğü çatışmalara odaklanmaya itebilir” değerlendirmesini yapıyor.

Moskova’daki görüşmelerin gizli kazananını ise Beşar Esad. Suriye hem Moskova hem de Tahran’ın dış politika hesaplarında önemli bir rol oynuyor. Suriye sayesinde her iki ülke de Akdeniz’de önemli bir varlık sağlamış oluyor.

Birkaç gün önce, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Suriye’yi Mayıs ayında Riyad’da yapılacak Arap Ligi zirvesine davet etti. Bu davet, Esad açısından son derece önemli bir diplomatik başarı olma niteliğini taşıyor. Tüm bu gelişmelerin, 2011 yılında patlak veren “Arap Baharı’nın” beraberinde getirdiği liberal atmosferin bölgede giderek zayıflamasına paralel gerçekleştiğini de unutmamak gerekiyor. Ancak Esad’ın söz konusu başarıdan ekonomik açıdan fayda sağlayıp sağlayamayacağı belirsiz.

İsrail zor durumda

ABD’nin de şu anda Suriye’de IŞİD’le mücadele etme amacı taşıyan yüzlerce askeri bulunuyor. Hatta geçen hafta, Amerikan güçlerinin üst düzey bir IŞİD üyesini öldürdüğü bildirildi. Söz konusu kişinin, Avrupa’da terör eylemleri planladığı ve IŞİD’in mevcut yönetiminin oluşturulmasında önemli bir rol oynadığı belirtiliyor.

ABD hükümeti, Suriye’de Amerikan askerlerine düzenlenen saldırılardan İran destekli grupları sorumlu tutuyor: Örneğin 23 Mart’ta Haseke’deki bir üsse düzenlenen İHA saldırısından. Basına yansıyan haberlere göre, söz konusu saldırıda, bir Amerikalı hayatını kaybederken beş Amerikalı ise yaralandı.

İran aynı zamanda Suriye’de, kendisini bir tehdit olarak tanımlayan İsrail ile de çatışıyor. Örneğin geçen Salı günü İsrail Şam’ın yakınlarında çeşitli hedeflere hava saldırısı düzenledi. Ancak İsrail, Suriye’deki çatışmalarda giderek izole hâle geliyor.

Son yıllarda çeşitli Arap devletleriyle yakınlaşma içerisinde bulunan İsrail, 2020 yılında ABD arabuluculuğunda, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn ile Abraham Mutabakatı’nı imzalamıştı. Suudi Arabistan mutabakatı imzalamasa da anlaşmaya sıcak baktığı biliniyor. Ancak şimdi Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, İran ile bir yakınlaşma içerisinde.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

AİHM, Tutuklu HDP’lilerin Tahliye Edilmesi Çağrısını Yineledi

Halkların Demokratik Partisi’nden (HDP) 13 eski milletvekili için verdiği “ihlal” kararına Türkiye’nin itirazını reddeden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesi, tutuklu HDP’lilerin tahliye edilmesi çağrısını yineledi.

AİHM Büyük Daire’nin kararının kendilerini haklı çıkardığını söyleyen HDP’nin Hukuktan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Serhat Eren, “Mahkemeden, bir an önce kararın gereğini yerine getirmesini bekliyoruz. Bir an önce tahliye kararını vermesini bekliyoruz.” dedi ve ekledi:

“Bu karar bir kez daha Türkiye’nin, bizim HDP’ye dönük operasyonların siyasi saikle yapıldığını, hukuki tarafının olmadığını, tamamının siyasi motivasyonla yapıldığını, tutuklamaların bu motivasyonla yapıldığını, seçme seçilme hakkının, ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini bir kez daha teyit eden bir mahkeme kararıdır. Dolayısıyla mahkemelerden bu kararını ifasını bekliyoruz.”

Büyük Daire, AİHM tarafından geçen yıl HDP’nin eski eş genel başkanlarından Figen Yüksekdağ ve İdris Baluken ile eski milletvekillerinden Besime Konca, Abdullah Zeydan, Nihat Akdoğan, Selma Irmak, Ferhat Encu, Gülser Yıldırım, Nursel Aydoğan, Çağlar Demirel, Ayhan Bilgen, Burcu Çelik ve Leyla Birlik hakkında verilen “ihlal” kararına, Türkiye’nin itirazını değerlendirdi.

Büyük Daire dün açıkladığı kararında, itirazı reddetti. Böylece, AİHM’in 13 eski milletvekili hakkında 8 Kasım 2022’de aldığı karar kesinleşmiş oldu.

Mahkeme, karar gerekçesinde AİHM Büyük Dairesi’nin HDP’nin eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş hakkında verilen karara atıfta bulunarak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5’inci ve 18’inci maddelerinin ihlal edildiğine hüküm getirdi. Gerekçeli kararda, şu ifadelere yer verildi:

“Mahkeme, müdahil tarafların görüşlerinde olduğu gibi, başvuranların maruz kaldıkları tutuklamaların, çoğulculuğu bastırmak ve demokratik toplum kavramının özünde yer alan siyasi tartışma özgürlüğünü kısıtlamak gibi ‘gizli bir amacı’ izlediğinin her türlü makul şüphenin ötesinde tespit edildiği kanısına varmıştır.”

Başvuranlara ödenmesi gereken tazminatları da hatırlatan mahkeme, HDP’lilerin tutukluluk hallerinin devam etmesinin ihlali sürdüreceğine vurgu yaptı. HDP’lilerin tahliye edilmesi çağrısı yapan mahkeme, şu görüşleri dile getirdi :

“Bu koşullarda, halen özgürlüklerinden yoksun bırakılan başvuranlarla ilgili olarak, aynı olgusal bağlamla ilgili gerekçelerle tutukluluk halinin devam etmesi, haklarının ihlalinin uzamasına ve Sözleşme’nin 46. maddesinin 1. fıkrası bağlamında, davalı devlete düşen mahkeme kararına uyma yükümlülüğü görevini yerine getirmemesine neden olacaktır. Dolayısıyla mahkeme, hükümetin başvuranların özgürlüklerinden yoksun bırakılmalarına son vermeye ve derhal serbest bırakılmalarını sağlamaya yönelik gerekli bütün tedbirleri alması gerektiği kanaatine varmaktadır.”

Türkiye’nin itirazı AİHM Büyük Dairesi tarafından reddedilince, Türkiye aleyhindeki karar da kesinleşmiş oldu. AİHM bugüne kadar Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş için 18’inci maddenin ihlali kararı vermişti.

HDP’den tahliye çağrısı

Kararı VOA Türkçe’den Arzu Çakır’a değerlendiren HDP’nin Hukuktan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Serhat Eren, AİHM Büyük Daire’nin kararının kendilerini haklı çıkardığını söyledi. HDP’lilerin derhal tahliye edilmesi gerektiğini savunan Eren, şunları kaydetti:

“Mahkemeden, bir an önce kararın gereğini yerine getirmesini bekliyoruz. Bir an önce tahliye kararını vermesini bekliyoruz. Bu karar bir kez daha Türkiye’nin, bizim HDP’ye dönük operasyonların siyasi saikle yapıldığını, hukuki tarafının olmadığını, tamamının siyasi motivasyonla yapıldığını, tutuklamaların bu motivasyonla yapıldığını, seçme seçilme hakkının, ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini bir kez daha teyit eden bir mahkeme kararıdır. Dolayısıyla mahkemelerden bu kararını ifasını bekliyoruz.”

İdris Baluken cezaevinden çıktı

Bu arada, kararın çıkmasından saatler sonra Eski HDP Diyarbakır milletvekili İdris Baluken, infazını tamamlayarak cezaevinden çıktı. Grup Başkanvekili olduğu dönemde 4 Kasım 2016 tarihinde gözaltına alınarak tutuklanan Baluken, Diyarbakır 8’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmış ve 9 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırılmıştı.

30 Ocak 2017’de görülen duruşmada hakkında verilen tahliye kararı sonra cezaevinden çıkan Baluken, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itirazı üzerine yeniden tutuklanmıştı. Baluken, 6 yıl 5 ay 1 gün tutuklu kaldıktan sonra Sincan Cezaevi’nden çıkmış oldu.

Paylaşın

Mart Ayında En Az 23 Kadın Öldürüldü; Fail Yine Tanıdık

Türkiye’de mart ayında 16’sı evinde, 4’ü sokakta, 1’i otelde, 1’i iş yerinde, 1’i ormanlık alanda olmak üzere 23 kadın öldürüldü. Katledilen kadınların yüzde 70’i evlerinde öldürüldü.

Haber Merkezi / Öldürülen kadınların 12’si kesici aletlerle, 10’u ateşli silahlarla ve 1’i boğularak öldürüldü. Hayatını kaybeden kadınların yüzde 52’si kesici aletler ile öldürüldü.

23 kadının 9’u evli olduğu erkek, dördü birlikte olduğu erkek, ikisinin eski erkek arkadaşı, ikisinin babası, ikisinin oğlu, ikisinin tanıdığı şahıs, biri akrabası, biri eski eşi tarafından öldürüldü.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP), Mart ayı erkek şiddeti verilerini kamuoyu ile paylaştı.

Platformun 13 yıldır Türkiye’de kadın katliamlarına karşı mücadele yürüttüğü belirtilen raporda, platformun 2010 yılından bu yana erkek şiddetini rapor altına aldığı belirtildi.

Mart ayında 23 kadının öldürüldüğü, 19 kadının da şüpheli şekilde öldüğü bilgisine yer verilen raporda, kadınların sekizinin boşanmak istemesi, ya da barışmayı, evlenmeyi ret ettikleri için ikisinin ekonomik gerekçe, birinin bakım altında olduğu bahanesiyle öldürüldüğü, on ikisinin ise hangi bahaneyle öldürüldüğü tespit edilemediği aktarıldı.

Rapora göre, 23 kadının 9’u evli olduğu erkek, dördü birlikte olduğu erkek, ikisinin eski erkek arkadaşı, ikisinin babası, ikisinin oğlu, ikisinin tanıdığı şahıs, biri akrabası, biri eski eşi tarafından öldürüldü.

Bu ay kadınların yüzde 39’u evli olduğu erkek tarafından katledildi.

Kadınlar nerede öldürüldü?

Kadınların 16’sının evinde, dördünün sokakta, birinin otelde, birinin iş yerinde, birinin ise ormanlık alanda öldürüldüğü kaydedilen rapora göre, bu ay kadınların yüzde 70’i evlerinde öldürüldü.

Yaklaşan 14 Mayıs seçimlerine dikkat çekilen raporda, şunlar kaydedildi:

“Seçimler yaklaştıkça bazı siyasi partiler, içlerindeki kadın düşmanlığını ortaya çıkarmaya başladı. Şu anki siyasi iktidar yanına benzer yobaz düşüncelerdeki siyasi partileri topladı. Bu partilerden HÜDA PAR’ın daha önce İstanbul Sözleşmesi karşıtı söylemlerde bulunduğunu ve LGBTİQ+ nefret mitinglerine çağrılar yaptığını biliyoruz. Yine aynı parti çocuk yaşta evliliklerin olabileceğini ifade etmişti. Bu ittifakın diğer bir üyesi Yeniden Refah Partisi’nin ittifaka katılım şartları ise direkt kadınların kazanılmış haklarına saldırı içeriyor. Bu parti de kadınları koruyan 6284’ün ve nafakanın kaldırılmasını, laik eğitim sisteminden vazgeçilmesini talep ediyor.

Ama biz kadınlar sizin zihniyetinizle savaşmaya devam edeceğiz. Mücadele ederek kazandığımız hiçbir şey sizin seçim pazarlığınız olamaz. Kendi hayatlarımız hakkında kendimiz karar alacağız, mücadele edeceğiz, direneceğiz, yaşayacağız ve sizler ise hep beraber gideceksiniz.”

Duruşmaya çağrı

Raporda, son olarak da kapatma davasının 5 Nisan’da görülecek duruşması hatırlatılarak, tüm kesimler Çağlayan Adliyesi’ne davet edildi.

Paylaşın

Gıda Enflasyonu AK Parti Döneminde Yüzde Bin 749

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR) de gıda fiyatlarında yaşanan artışa ilişkin araştırma verilerini paylaştı. Buna göre AK Parti iktidarı döneminde gıda fiyatlarında yüzde bin 749 oranında fiyat artışı yaşandı.

Haber Merkezi / DİSK-AR açıklamasında TÜİK verilerine işaret edilerek, resmi enflasyonun farklı gelir gruplarına ilişkin gerçeği yansıtmadığı kaydedildi.

“Resmi ortalama enflasyon oranları düşük gelirlilerin, emekçilerin günlük yaşamda karşılaştığı ve hissettiği oranlar değildir” denilen açıklamada, “Bu nedenle DİSK-AR olarak TÜİK’in ham verilerinden yararlanarak emeklilerin, dar gelirlilerin, düşük gelirlilerin hissettiği gıda enflasyonunu yeniden hesaplıyoruz. Yaptığımız hesaplamaya göre gıda enflasyonu ortalama yüzde 67,9 olarak gerçekleşirken, emeklilerde gıda enflasyonu yüzde 86,5 oldu. Üçüncü yüzde 20’lik gelir grubunun gıda enflasyonu yüzde 73,8 olurken, düşük gelirli ikinci yüzde 20’lik grubun gıda enflasyonu yüzde 87,5, en yoksul yüzde 20’lik gelir grubun gıda enflasyonu ise yüzde 100,2 olarak gerçekleşti” bilgileri paylaşıldı.

En yüksek gelir grubunun gıda enflasyonunun yüzde 50 olduğu ve buna karşılık en yoksul kesim için bu oranın yüzde 100’ü aştığı vurgulanarak, “Bu durum enflasyonun gelir gruplarına göre önemli ölçüde farklı hissedildiğini ortaya koyuyor” denildi.

DİSK-AR açıklamasında birçok farklı veriye yer verilirken, AK Parti iktidarı dönemine de dikkat çekildi. Gıda enflasyonun 20 yıllık süreçte yüzde bin 749 arttığı kaydedildi.

Araştırmanın tamamı için TIKLAYIN

TÜİK Açıkladı: Enflasyon yüzde 50,51

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) Mart 2023 rakamlarını açıkladı.

Buna göre, enflasyon mart ayında bir önceki aya göre yüzde 2,29, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 12,52, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 50,51 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 70,20 olarak gerçekleşti.

Bir önceki yılın aynı ayına göre en az artış gösteren ana grup yüzde 17,27 ile giyim ve ayakkabı oldu. Buna karşılık, bir önceki yılın aynı ayına göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise yüzde 70,73 ile lokanta ve oteller oldu.

Ana harcama grupları itibarıyla mart ayında bir önceki aya göre en az artış gösteren ana grup yüzde -1,92 ile giyim ve ayakkabı oldu. Buna karşılık, mart ayında bir önceki aya göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise yüzde 6,30 ile eğitim oldu.

Mart ayında, endekste kapsanan 143 temel başlıktan (Amaca Göre Bireysel Tüketim Sınıflaması-COICOP 5’li Düzey), 24 temel başlığın endeksinde düşüş gerçekleşirken, 8 temel başlığın endeksinde değişim olmadı. 111 temel başlığın endeksinde ise artış gerçekleşti.

İşlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç TÜFE’deki değişim, 2023 yılı Mart ayında bir önceki aya göre yüzde 2,19, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 12,27, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 52,11 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 63,72 olarak gerçekleşti.

ENAG Duyurdu: Enflasyon yüzde 112,51

Akademisyenlerin ve ekonomistlerin bağımsız biçimde oluşturduğu Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG), şubat ayı enflasyon araştırmalarının sonucunu açıkladı.

ENAG’ın verilere göre, tüketici fiyat endeksi (E-TÜFE) martta yüzde 5,08 arttı. Endeksteki yıllık artış ise yüzde 112,51 oldu. E-TÜFE’nin son 12 aylık artışı ise yüzde 112.51 olarak gerçekleşti.

Verilere göre, ana ürün grupları kapsamında en az aylık artış sağlık, en fazla yükseliş ise yüzde 11.62 ile giyim ve ayakkabı kaleminde gerçekleşti. İkinci sırada yüzde 6.94 artışla lokanta ve oteller, üçüncü sırada ise yüzde 6.54 artışla ev eşyası yer aldı.

Paylaşın

Türkiye’de Kadınların Yüzde 60,3’ü “Mutsuz”

SODEV tarafından hazırlanan rapora göre, kadınların yüzde 60,3’ü kendisini “mutsuz” olarak ifade etti. Söz konusu oranın muhalefet partilerine oy veren kadınlarda daha yüksek olduğu ortaya kondu.

Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) oy veren kadınların yüzde 86,8’i, Cumhuriyet Halk Partisi’ne (CHP) oy veren kadınların ise yüzde 74,1’i “Türkiye’de yaşayan bir kadın olarak mutsuz olduğunu” belirtti.

Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV) tarafından, Friedrich Ebert Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği’nin katkılarıyla hazırlanan “Kadınların Ekonomik ve Toplumsal Yaşamdaki Sorunları Araştırma Raporu”, Türkiye’deki kadınların 2018 Milletvekili Genel Seçimlerindeki oy tercihlerinde yaşanan değişimi gözler önüne serdi. Raporda, en büyük oy kaybının yüzde 72,1’le MHP’de yaşandığı belirtildi.

SODEV, Türkiye genelinde 18 yaş üstü ve farklı eğitim düzeylerine sahip olduğu belirtilen bin 67 kadınla yaptığı görüşmeler sonucunda, “Kadınların Ekonomik ve Toplumsal Yaşamdaki Sorunları Araştırma Raporu” başlıklı bir rapor hazırladı. Kadınların yüzde 60,3’ünün “mutsuz” olduğunu ifade ettiği raporda, oy tercihlerindeki değişim de ortaya kondu.

Filiz Pehlivan’ın yetkinreport.com’da yer alan yazısında aktardığı bilgilere göre, 2018 Milletvekili Genel Seçiminde, rapor katılımcılarının yüzde 38,3’ü AKP’ye, yüzde 27,8’i ise CHP’ye oy verdi.

Araştırmanın yapıldığı 2022 sonlarında ise “Bu pazar Milletvekili seçimi olsa hangi partiye oy verirsiniz?” sorusuna, katılımcı kadınların yüzde 30’u CHP cevabını verirken, yüzde 26,6’sı AKP cevabını verdi. Buna göre, 2018 Milletvekili Seçimlerinde AKP’ye oy verenlerin yüzde 7,8’inin CHP’ye kaydığı görüldü.

Raporda, CHP’ye oy veren kadınların yüzde 79,1’i hala CHP’ye oy vermeyi düşündüğünü belirtirken, yüzde 2’si ise yeni bir seçimde AKP’ye oy verebileceğini ifade etti.

“MHP ve İYİ Parti’de kadın seçmen kaybı”

SODEV rapora göre, en büyük oy kaybı ise MHP’de yaşandı. MHP, daha önce kendisine oy veren kadınların yüzde 72,1’inin oyunu kaybetti. Öte yandan, raporda İYİ Parti’nin de kadınların yüzde 53,2’sinin oyunu kaybettiği görüldü.

Rapora göre, kadınların yüzde 60,3’ü kendisini “mutsuz” olarak ifade etti. Söz konusu oranın muhalefet partilerine oy veren kadınlarda daha yüksek olduğu ortaya kondu. HDP’ye oy veren kadınların yüzde 86,8’i, CHP’ye oy veren kadınların ise yüzde 74,1’i “Türkiye’de yaşayan bir kadın olarak mutsuz olduğunu” belirtti.

Paylaşın

“Seçimi Kim Kazanırsa Kazansın En Büyük Zorluk Enflasyon”

“Mayıs ayında Türkiye’de cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği genel seçimleri yapılacak. Seçimi kim kazanırsa kazansın, bir sonraki hükümetin öncelikle halletmesi gereken ekonomik sorunlar nelerdir?” sorusuna yanıt veren OECD Türkiye Masası Şefi Machlica şu ifadeleri kullandı:

“Ekonomi yavaşlamaya hazırlanırken makroekonomik çerçevenin güçlendirilmesi gerekiyor. Bu bağlamda, seçimin ardından enflasyon beklentilerinin çıpalanması önemli bir zorluk olacaktır. Enflasyon, 2023’ün başından bu yana yüzde 50’nin üzerinde kalarak hane halkının satın alma gücünü cciddi şekilde azalttı. 2022’de küresel enerji ve emtia fiyatlarındaki artış ile TL’deki değer kaybının etkisiyle çok artan cari açık da, seçim sonrası dönemin en önemli sorunlarından biri olarak görünmeye devam ediyor.”

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) Türkiye Masası Şefi Gabriel Machlica, Ekonomi’den Elif Karaca‘ya konuştu.

Enflasyonun, hane halkının satın alma gücünü ciddi şekilde azalttığını ifade eden Machlica, seçim sonrası yeni dönemde Türkiye’nin şoklara karşı dayanıklılığının artırılmasının rekabet ve regülasyonlarla ilgili temel yapısal zayıflıkların ele alınmasını gerektireceğine dikkat çekti.

Machlica, “Bu, iş ortamını iyileştirecek ve kaynakların en doğru faaliyetlere ve firmalara akmasını sağlayacaktır. Özellikle, izinler, lisanslar veya imtiyazlar almak için karmaşık ve külfetli idari prosedürler, iş kurmayı zorlaştırıyor. İşgücü piyasası düzenlemeleri, daha fazla ve daha kaliteli istihdam yaratılmasını engellemekte. Son on yıldaki ilerlemeye rağmen, işgücünün önemli bir bölümü, özellikle kadınlar ve gençler, hala kayıtlı işgücü piyasasına katılamamış durumda. İstihdam üzerindeki yüksek vergi yükü ve medyan ücretlere göre yüksek asgari ücret, kayıtlı istihdam yaratılmasını engellemektedir” dedi.

“Mayıs ayında Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği genel seçimleri yapılacak. Seçimi kim kazanırsa kazansın, bir sonraki hükümetin öncelikle halletmesi gereken ekonomik sorunlar nelerdir?” sorusuna yanıt veren Machlica şu ifadeleri kullandı:

“Ekonomi yavaşlamaya hazırlanırken makroekonomik çerçevenin güçlendirilmesi gerekiyor. Bu bağlamda, seçimin ardından enflasyon beklentilerinin çıpalanması önemli bir zorluk olacaktır. Enflasyon, 2023’ün başından bu yana yüzde 50’nin üzerinde kalarak hane halkının satın alma gücünü cciddi şekilde azalttı. 2022’de küresel enerji ve emtia fiyatlarındaki artış ile TL’deki değer kaybının etkisiyle çok artan cari açık da, seçim sonrası dönemin en önemli sorunlarından biri olarak görünmeye devam ediyor.

Seçim sonrası yeni dönemde Türkiye’nin şoklara karşı dayanıklılığının artırılması rekabet ve regülasyonlarla ilgili temel yapısal zayıflıkların ele alınmasını gerektirecek. Bu, iş ortamını iyileştirecek ve kaynakların en doğru faaliyetlere ve firmalara akmasını sağlayacaktır. Özellikle, izinler, lisanslar veya imtiyazlar almak için karmaşık ve külfetli idari prosedürler, iş kurmayı zorlaştırıyor.

İşgücü piyasası düzenlemeleri, daha fazla ve daha kaliteli istihdam yaratılmasını engellemekte. Son on yıldaki ilerlemeye rağmen, işgücünün önemli bir bölümü, özellikle kadınlar ve gençler, hala kayıtlı işgücü piyasasına katılamamış durumda. İstihdam üzerindeki yüksek vergi yükü ve medyan ücretlere göre yüksek asgari ücret, kayıtlı istihdam yaratılmasını engelliyor. Türkiye, asgari ücretin medyan ücrete oranının OECD içinde en yüksek olduğu ülkelerden biri.”

Röportajın tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Standard & Poor’s, Türkiye’nin Kredi Notunu Negatife Çevirdi

New York merkezli uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor’s Global, Türkiye’nin kredi notunu “B” olarak teyit ederken, görünümünü ise durağandan negatife revize etti. 

Standard & Poor’s, Türkiye’nin notu ile ilgili olumlu ve olumsuz senaryolar belirtti. Olumsuz senaryoda; Türkiye’nin finansal istikrarı veya kamu maliyesi üzerindeki baskının daha da artması durumunda, potansiyel olarak yenilenen kur değer kaybıyla bağlantılı olarak notların düşürülebileceği belirtildi.

Olumlu senaryoda; para ve finans sektörü politikalarının öngörülebilirliği ve etkinliği artarken, başta Merkez Bankası net döviz rezervleri olmak üzere, ülkenin ödemeler dengesi pozisyonu güçlenirse notların yükseltebileceğine işaret edildi.

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu S&P Global, Türkiye’nin kredi notunu teyit ederken, görünümünü aşağı yönlü revize etti. S&P Global’den yapılan açıklamaya göre, uzun dönem kredi notu “B” olarak teyit edildi. Kredi notunun görünümü “durağan”dan “negatif”e revize edildi.

S&P Global, negatif görünümün, Türkiye’nin kredibilitesine yönelik savunulamaz olarak kabul ettikleri parasal, mali ve ekonomik politika ortamlarından kaynaklanan riskleri yansıttığını belirtti. Kurum değerlendirmesinde, 2022 yılı için açıklanan düşük merkezi hükümet açığına rağmen, Türkiye için diğer genel kamu sektörü risklerinin arttığını belirtti.

Ekonomim’in aktardığına göre S&P Global, şubat ayındaki depremlerin ardından yeniden yapılanmanın, Türkiye’nin GSYH’sinin yüzde 12’si kadar iç ve dış finansman gerektireceğini öngörüyor.

İki senaryo

Derecelendirme kuruluşu, Türkiye’nin notu ile ilgili olumlu ve olumsuz senaryolar belirtti. Olumsuz senaryoda; Türkiye’nin finansal istikrarı veya kamu maliyesi üzerindeki baskının daha da artması durumunda, potansiyel olarak yenilenen kur değer kaybıyla bağlantılı olarak notların düşürülebileceği belirtildi.

Olumlu senaryoda; para ve finans sektörü politikalarının öngörülebilirliği ve etkinliği artarken, başta Merkez Bankası net döviz rezervleri olmak üzere, ülkenin ödemeler dengesi pozisyonu güçlenirse notların yükseltebileceğine işaret edildi.

S&P Global’in dolar/TL için beklentisi ise bu yıl sonunda 24,00, gelecek yıl sonunda 27,00 oldu.

Paylaşın

Kahramanmaraş Merkezli Depremler Tarım Üretiminin 5’te 1’ine Zarar Verdi

11 ilde büyük yıkıma ve 50 binden fazla can kaybına neden olan Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremlerin Türkiye’nin tarım üretiminin beşte birinden fazlasına zarar verdiğini duyuruldu.

Depremlerin tarımsal bakımdan 1,3 milyar dolarlık fiziksel hasara neden olduğu, sektördeyse 5,1 milyar dolarlık kayba yol açtığı tahmin edildi. Depremden en çok etkilenen bölgelerde nüfusun üçte birinden fazlasının geçimini tarımdan sağladığına da dikkat çekildi.

Birleşmiş Milletler (BM) kuruluşlarından Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Şubat ayında meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerin Türkiye’nin tarım üretiminin yüzde 20’sinden fazlasına zarar verdiğini açıkladı.

FAO, Türkiye’deki yapılan ön değerlendirmeler sonucunda, “toprak mahsulü, hayvancılık, balıkçılık ve su ürünleri yetiştiriciliği dâhil tarımda ve depremin vurduğu bölgelerdeki kırsal altyapıda ciddi zarar tespit edildiğini” belirtti.

FAO tarafından yapılan açıklamada, “Deprem, 11 tarım iline ciddi darbe vurarak 15,73 milyon insanı ve ülkenin gıda üretiminin yüzde 20’den fazlasını etkiledi” denildi.

Sektördeki kayıp 5,1 milyar dolar

Açıklamada, “Depremden etkilenen ve Türkiye’nin bereketli hilali olarak bilinen bölgesi, tarımsal gayrisafi yurt içi hasılanın yaklaşık yüzde 15’ini, Türkiye’nin tarım ürünü ihracatının da yüzde 20’sine yakınını oluşturuyor” denildi.

FAO, depremin Türkiye’de tarımsal bakımdan 1,3 milyar dolarlık fiziksel hasara neden olduğu, sektördeyse 5,1 milyar dolarlık kayba yol açtığı tahminini paylaştı.

Hedeflenen yardımın 1,5 milyon doları toplanabildi

Yapılan açıklamada, FAO’nun Türkiye’de depremden etkilenenlere destek amacıyla acilen 112 milyon dolar yardım toplanması için uluslararası topluma çağrıda bulunduğu belirtildi.

Söz konusu meblağın, BM’nin Şubat ayında depremin ardından kırsalda yaşayan 900 bin kişiye nakit para, besi hayvanı ve tarımsal destek verilebilmesi için yaptığı 25 milyon dolarlık bağış çağrısını da içerdiği açıklandı. Ancak FAO şu ana kadar bu gereksinimlerin sadece 1,5 milyon dolarlık bölümünün toplanabildiğini belirtti.

FAO Orta Asya Koordinatörü ve Türkiye Temsilcisi Viorel Gutu, “Ekim sezonu bitmek üzere. Çiftçilerimize acilen gübre ve tohum vererek destek olmamız gerekiyor” dedi. Gutu, “Bu, bu yılki mahsul üretimi seviyeleri bakımından tek şansımız. Ayrıca hayvanlara da yem sağlamalıyız ki sağlıklarını ve verimliliklerini koruyabilsinler” diye ekledi.

FAO, depremden en çok etkilenen bölgelerde nüfusun üçte birinden fazlasının geçimini tarımdan sağladığına dikkat çekti.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

Çocuklara Yönelik Cinsel İstismar Yüzde 33 Arttı

2022 yılında bir önceki yıla oranla çocuklara yönelik cinsel istismar suçlarında yüzde 33’lük artış yaşandı. 2022 yılında bir önceki yıla oranla suça sürüklenen çocuk sayısında da ciddi artış yaşandı.

2021 yılında 50 bin 114 olan çocuk ceza mahkemelerindeki dosya sayısı, geçen yıl 52 bin 612’ye yükseldi.

Adalet Bakanlığı’nca yayımlanan istatistikler, ülkedeki suç oranlarında yaşanan artışı ortaya koydu. 2022’de bir önceki yıla oranla dolandırıcılık suçunda yüzde 41, çocuklara yönelik cinsel istismar suçunda yüzde 33, hırsızlık suçunda yüzde 30, uyuşturucu suçunda ise yüzde 25’lik artış yaşandı.

BirGün’den Mustafa Bildircin’in haberine göre; Cumhuriyet başsavcılıklarında 2020’de 8 milyon 996 bin 173, 2021’de 9 milyon 857 bin 295 olan soruşturma dosyası sayısı, geçen yıl 10 milyon 598 bin 645’e yükseldi.

Başsavcılıklardaki 10 milyon 598 bin 645 dosyanın 5 milyon 40 bin 427’si karara bağlandı. Ceza mahkemelerindeki toplam dosya sayısının suç karar türlerine göre dağılımı da dikkat çekti.

2022’de ceza mahkemelerinde 2 milyon 9 bin 860 dosyanın 867 bin 397’sine yönelik mahkûmiyet kararı çıktı. Ağır ceza mahkemelerinde alınan mahkûmiyet karar sayısı ise kayıtlara 102 bin 92 olarak geçti.

Suça sürüklenen çocuk sayısında da ciddi artış yaşandı. 2021’de 50 bin 114 olan çocuk ceza mahkemelerindeki dosya sayısı, geçen yıl 52 bin 612’ye yükseldi. 2022’de çocuk ceza mahkemelerindeki dosyalara yönelik karar türleri şöyle:

Mahkûmiyet: 20 bin 800

Beraat: 9 bin 607

Diğer kararlar: 9 bin 324

Neredeyse herkes icralık

İcra ve iflas dairelerindeki dosya sayıları da ülkenin içinde bulunduğu ekonomik darboğaza ayna tuttu. İcra ve iflas dairelerinde 2020’de 30 milyon 384 bin 443 olan dosya sayısı, 2021 ve 2022 yılı itibarıyla sırasıyla 32 milyon 169 bin 150 ve 33 milyon 275 bin 632 olarak gerçekleşti.

Cumhuriyet başsavcılıklarında geçen yıl açılan soruşturma evresine gelinen dosyalardaki şüpheli ve suç sayıları ise şöyle:

Malvarlığına karşı suçlar: 5 milyon 847 bin 538 dosya, 6 milyon 552 bin 641 şüpheli

Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar: 121 bin 242 dosya, 114 bin 78 şüpheli

Hürriyete karşı suçlar: 914 bin 175 dosya, 1 milyon 34 bin 167 şüpheli

Kamunun sağlığına karşı suçlar: 402 bin 126 dosya, 286 bin 296 şüpheli.

On binlerce dosya

“İfade özgürlüğünün önündeki en büyük engellerden” olan ve “Cumhurbaşkanı’na hakaret suçu”nu da kapsayan TCK 299 ile 301’inci maddeleri uyarınca 2022’de açılan dosya sayısı da dikkat çekti. Bu kapsamda geçen yıl 25 bin 513 dosya açıldı. Bu dosyalardaki şüpheli sayısı 18 bin 737, suç sayısı ise 30 bin 505 oldu.

TCK 299 ile 301’inci maddeler kapsamında ceza mahkemelerinde geçen yıl toplam 17 bin 752 dosya görüldü. Bu kapsamda yargılananların 53’ünün 12-14 yaş aralığında, 249’unun ise 15-17 yaş aralığında olduğu kaydedildi.

2020: 8,9 milyon

2021: 9,8 milyon

2022: 10,5 milyon

Paylaşın