Yasadışı Bahis Ve Kumar Krizi: Türkiye’nin Yıllık Kaybı 55 Milyar Dolar

Türkiye’de, organize suç örgütlerinin kontrol ettiği yasadışı bahis ve kumar oyunları giderek yaygınlaşıyor. Türkiye’de bu oyunlarda kullanılan paranın hacmi ise 55 milyar doları buluyor.

Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC) tarafından yayımlanan rapor, dünya çapında yasadışı bahis piyasalarının geldiği noktayı gözler önüne seriyor. Rapora göre, organize suç örgütlerinin kontrol ettiği yasadışı bahis piyasasında oynanan bahis tutarlarının toplamda 1.7 trilyon dolara ulaştığı iddia edildi.

Türkiye’de yasadışı bahis ve kumar nedeniyle yaşanan büyük kayıplar son yıllarda giderek daha fazla dikkat çekiyor. Gazeteci Ayhan Şensoy’un yaptığı araştırmalar sonucu yayımlanan “Bahis Çukuru” isimli kitap, Türkiye’nin yıllık kaybının 55 milyar dolar civarında olduğunu iddia ediyor. Ayrıca 2024 yılında yasadışı faaliyetlerin vergisel boyutu da oldukça yüksek. Türkiye yalnızca yasadışı bahis nedeniyle yıllık 300 milyar TL’lik vergi kaybına uğruyor.

Yasadışı bahis nedeniyle yıllık vergi kaybının büyüklüğü 5 bakanlığın toplam bütçesini geride bırakıyor. 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’ne göre bakanlıklara ayrılması öngörülen bütçeler içinde beş bakanlığa ayrılan bütçe şu şekilde listelenmişti:

Ticaret Bakanlığı bütçesi 56 milyar
Dışişleri Bakanlığı bütçesi 39 milyar
İçişleri Bakanlığı 96 milyar
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 45 milyar
Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesi 53 milyar
Beş bakanlık için 2025’te öngürülen bütçe 289 milyar TL olarak kayıtlara geçti.

Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC) tarafından yayımlanan 18 Aralık 2023 tarihli rapor, dünya çapında yasadışı bahis piyasalarının geldiği noktayı gözler önüne seriyor. Rapora göre, organize suç örgütlerinin kontrol ettiği yasadışı bahis piyasasında oynanan bahis tutarlarının toplamda 1.7 trilyon dolara ulaştığı iddia edildi. Türkiye bu küresel trafiğin bir parçası olarak, yasadışı bahis faaliyetlerinde ciddi bir ekonomik yük taşıyor.

Türkiye’de yasadışı bahis ve kumar oyunlarıyla mücadele etmek için çeşitli düzenlemeler yapılırken yasal piyasalarda da birtakım değişiklikler söz konusu. 2023 yılında Milli Piyango ve spor bahislerinden elde edilen gelirler önemli seviyelere ulaşmış durumda. 2023 verilerine göre Milli Piyango’dan 9.7 milyar TL, spor bahislerinden ise 107.2 milyar TL gelir elde edildi. Ancak bu gelirler, yasadışı bahis piyasalarında yaşanan kayıpların yanında oldukça düşük kalıyor.

Son dönemde yapılan düzenlemelerle diğer şans oyunlarında vergi oranları yüzde 20’den yüzde 10’a düşürüldü. Bu değişiklikle birlikte 7347 sayılı cumhurbaşkanı kararı ile 7 Temmuz 2023’te artırılan oranlar geri alınarak önceki seviyelere indirildi. Söz konusu karar 1 Ocak 2024’te yürürlüğe girdi.

Dünyadaki yasal ve yasadışı kumar pazarları hızla büyümeye devam ederken online kumar sitelerinin gelecekte büyüyeceği tahmin ediliyor. Statista verilerine göre 2029 yılı itibarıyla dünya çapında yaklaşık 290.5 milyon insanın online kumar sitelerine üye olması bekleniyor. Bugün online kumar sitelerine üye olan kişi sayısı hızla artarken dünya genelinde online kumarın toplam piyasa büyüklüğü ise 97.15 milyar dolara ulaşmış durumda.

Bu büyüyen pazarın Türkiye’ye de etkisi oldukça büyük. Yasadışı bahis ve kumar siteleri yüksek enflasyon, işsizlik gibi sebeplerden dolayı Türkiye’deki genç nüfus arasında daha fazla yayılmaya devam ediyor. Türkiye’nin yasadışı bahisle mücadelesi, sadece ekonomik boyutuyla değil, aynı zamanda toplumsal etkileriyle de önemli bir gündem maddesi haline gelmiş durumda.

Yasadışı bahis ve kumar sadece ekonomik kayıplara yol açmakla kalmıyor, aynı zamanda toplumsal sorunları da beraberinde getiriyor. Bağımlılık, aile içi şiddet, dolandırıcılık gibi pek çok suç, yasadışı bahis faaliyetlerinin doğrudan sonuçları arasında yer alıyor. Bunun yanı sıra, yasadışı bahis sektörü, organize suç örgütlerinin güç kazanmasına da olanak tanıyor. Bu suç örgütlerinin sağladığı finansal kaynaklar, genellikle yerel ve uluslararası suç faaliyetlerinin yayılmasına katkıda bulunuyor.

Çözüm için ne yapılmalı?

Yasadışı bahis ve kumarın önlenmesi için daha fazla denetim, yasal altyapıdaki eksikliklerin giderilmesi ve toplumsal farkındalık yaratılması gerektiği vurgulanıyor. Yasal bahis ve kumar sektörü, her ne kadar devletin denetimi altında olsa da yasadışı faaliyetlerin yaygınlığı büyük bir sorun teşkil ediyor. Türkiye’nin bu sorunu aşabilmesi için sadece yasadışı faaliyetlerin önüne geçilmesi değil, aynı zamanda yasal kumar piyasasının daha cazip ve şeffaf hale getirilmesi gerektiği ifade ediliyor.

(Kaynak: Cumhuriyet / Savaşkan İskefli)

Paylaşın

Faturalarını Ödemekte Zorluk Çekenlerin Oranı Yüzde 43

Türkiye’de elektrik ve doğal gaz faturalarını ödemekte zorluk çekenlerin oranı yüzde 42,8. Türkiye’de enerji hizmetleri fatura ödemelerinde gecikmeler yaşayan hanelerin oranı ise yüzde 24,5.

Endüstri Mühendisi Oğuz Türkyılmaz, faturasını ödeyemediği için elektriği, gazı ve suyu kesilen konut sayısının yüz binlerle ifade edildiğini, enerji yoksullarına kamusal desteklerin de yetersiz olduğunu vurguluyor.

Türkiye’de özelleştirmeler ve dışa bağımlılığın etkisiyle fiyatlar yükselirken enerji yoksulluğu artıyor. Rakamlar enerji yoksulluğunun daha da artacağını gösteriyor. TMMOB Makina Mühendisleri Odası’nın Türkiye’nin Enerji Görünümü 2024 Raporu Türkiye’de enerji yoksulluğunun vardığı boyutları ortaya koydu.

Raporun Prof. Dr Seyhan Erdoğdu imzalı “Türkiye’de Enerji Yoksulluğu 2023” bölümüne göre 2021 yılında Türkiye’de evini yeterince sıcak tutamayan hanelerin oranı yüzde 20,5 ile AB ortalamasının üç katına yakın.

Aynı yıl Türkiye’de enerji hizmetleri fatura ödemelerinde gecikmeler yaşayan hanelerin oranı ise yüzde 24,5 ile AB ortalamasının 3,8 katını buluyor. Göreli yoksulların yarıya yakını (yüzde 44,5) kışın yeterince ısınmayan evlerde yaşarken yüzde 42,8′ i de elektrik ve doğal gaz faturalarını ödemekte zorluk çekiyor. Bu oran AB ülkelerinde ortalama yüzde 16.

Rapora göre enerji yoksulluğuna ilişkin karşılaştırmalı veriler AB ülkelerine kıyasla Türkiye’deki enerji yoksulluğunun ne kadar yaygın ve derin olduğunu gösteriyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı Yoksulluk ve Yaşam Koşulları İstatistikleri de Türkiye’deki enerji yoksulluğunu teyit ediyor.

TÜİK’in kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 60’ını baz alarak belirlediği yıllık 35 bin 24 liralık yoksulluk sınırına göre yoksul sayısı önceki yıla göre 188 bin artarak 18 milyon 219 bine çıkarken, bu kişilerin yüzde 42,2’si evinin ısınma ihtiyacını ekonomik olarak karşılayamıyor.

Türkiye genelinde evinin ısınma ihtiyacını karşılayamayan hanelerin oranı ise yüzde 19,5. Öte yandan TÜİK’in yoksul sayısında baz aldığı gelir düzeyleri aylık yaşam maliyetlerinin oldukça altında.

Enerji yoksulluğu, sahip olunan gelir düzeyi ile enerji hizmetlerinin ve ürünlerinin, ısıtma, soğutma, aydınlatma, yemek pişirme, ev aletlerini ve bilgi teknolojisini kullanma gibi temel sosyal ve maddi ihtiyaçlar için gerekli olan düzeyde ve kalitede satın alınamamasını ifade ediyor.

Türkiye 2021 yılını yüzde 36’lık bir yıllık enflasyonla kapatmıştı. Enflasyon şimdi ise bunun iki katı düzeyinde. Enerji fiyatlarındaki yıllık artış haziran itibarıyla yüzde 30,41’e ulaşırken fiyatlardaki artış tüketici enflasyonuna (TÜFE) da yansıyor.

Haziranda yıllık TÜFE yüzde 72 civarında gerçekleşirken elektrik ve doğal gaz fiyatlarını da içeren konut grubunda yıllık artış yüzde 94,72 oldu. Buna karşın asgari ücrete yıl başından bu yana zam yapılmadı. Memur ve emekliye yapılan zam da enflasyonun altında kaldı.

Fiyat artışları karşısında reel gelirler erirken hükümet enerji yoksulluğuna karşı çözümü ise sosyal yardımlarda arıyor. Makine Mühendisleri Odası’nın raporunda, Avrupa Birliği’nin oluşturduğu stratejiye değinilerek enerjiye erişimin temel bir insan hakkı olduğunun dünyada giderek daha fazla kabul görmeye başladığına işaret ediliyor. Rapora göre Türkiye ise bu konuya stratejik bir yaklaşımdan uzak.

“Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ya da makam onayı ile uygulamaya sokulan enerji yardımları, kamuoyuna bir insan hakkı ya da sosyal hak olarak değil Cumhurbaşkanının şahsi kararı ile verilen yardımlar gibi sunuluyor” denilen raporda enerji yardımlarına ilişkin ayrıntılı verilerin açıklanmadığına, yardımların özellikle genel ve yerel seçimler öncesi geniş emekçi kesimlerin geçim krizine karşı artan tepkilerini önlemek için gündeme alındığına işaret ediliyor.

Rapora göre elektrik yardımı yapılan yoksul hane sayısı yıldan yıla artarken bu artış seçim yılı olan 2023’te yüzde 61 ile en yüksek seviyesine çıktı. Geçen yıl yaklaşık 4 milyon 379 bin haneye elektrik yardımı yapıldı. Yardım yapılan bu hanelerde yaşayanların sayısı toplamda 13 milyon 750 bini buluyor. Veriler yoksulların yüzde 75’ine elektrik yardımının ulaştığını gösteriyor.

Yoksul hanelere elektrik yardımı 31 Mart 2019 seçimlerinden hemen önce 29 Şubat 2019’da yayınlanan Cumhurbaşkanı kararıyla başlatıldı; 2019’da 1,3, 2020’de 1,6, 2021’de 1,8, 2022’de 2,7 milyon haneye elektrik yardımı yapıldı.

Son yıllarda hanelerin doğalgaz kullanımı yaygınlaştıkça doğalgaz yoksulluğu da yakıcı bir sorun haline gelirken 18 Ocak 2022 tarihinde Cumhurbaşkanlığı makam onayı ile yoksul hanelere doğal gaz yardımı yapılması kararlaştırıldı. 2022 yılında 690 bin 30 haneye toplam 516 milyon 700 bin lira, 2023’te ise 166 bin 666 haneye toplam 117,5 milyon liralık doğal gaz yardımı yapıldı.

Ayrıca doğalgaz ödemelerini karşılamakta zorlanan hane sayısının yoksul olarak tanımlanan hanelerden çok daha fazla olması nedeniyle 14 Mayıs seçimlerinden hemen önce 1 Mayıs 2023 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile 1 Mayıs 2024 tarihine kadar ayda 25 metreküp karşılığı doğalgazın tüm konutlara ücretsiz verilmesi yoluna gidildi.

Kömür yardımından yararlanan hanelerin sayısı ise 2022 yılında 2 milyonu geçerken, 2023’te yaklaşık 1 milyon 896 bin haneye bu yardımın verildiği öngörülüyor.

Kömür yardımından 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu kapsamındaki sosyal güvencesi olmayan ihtiyaç sahibi haneler veya sosyal güvencesi olan ancak hane içinde kişi başına düşen aylık geliri net asgari ücretin 1/3’ünden (2024 yılı için 5.667,37 TL) az olan haneler faydalanabiliyor.

Türkiye’nin elektrik üretiminin sadece yüzde 14,3’ü kamunun elinde. Makine Mühendisleri Odası’nın raporuna göre elektrik dağıtım özelleştirmelerinin tamamlandığı 2013 sonundan 2023 yılı sonuna kadar geçen 10 yıllık süre içinde tek terimli tek zamanlı (TTTZ) elektrik enerjisinin vergiler dahil faturaya yansıyan tarife fiyatları, düşük kademe mesken abonelerinde yüzde 320, yüksek kademe mesken abonelerinde yüzde 530 arttı.

Artış ilk kademedeki alçak gerilim (AG) ticarethane abonelerinde yüzde 863, yüksek kademe ticarethane (AG) abonelerinde yüzde 1184, sanayi (AG) abonelerinde yüzde 1393, tarımsal sulama (AG) abonelerinde yüzde 757 oldu.

Rapora göre elektrik özelleştirmeleri ile sağlanan rekabet iddia edildiği gibi tüketiciye fayda sağlamadı. Özelleştirmelerin ardından fiyatlar sürekli yükselirken bu artışlardan etkilenen abone sayısının da artması nedeniyle enerji yoksulluğu her geçen gün artıyor.

Makine Mühendisleri Odası bu nedenle toplumsal faydayı önceleyen, üretimde birincil kaynak dahil olmak üzere bütüncül ve merkezi bir kamusal planlama ve kamu hizmeti anlayışını içeren enerji politikalarının geciktirilmeksizin hayata geçirilmesi gerektiğini vurguluyor.

Elektrik üretiminde, sanayide ve konutlarda temel bir enerji kaynağı olarak kullanılan doğal gazın yüzde 98’i ise ithal ediliyor. Yüksek enerji fiyatları Türk lirasının dolar karşısındaki değer kaybıyla birleştiğinde tahribat artıyor.

Türkiye’nin toplam enerji arzında dışa bağımlılığı, 1990’da yüzde 52 iken, 2002 yılında yüzde 68, 2010’da yüzde 70 ve 2015 yılında yüzde 76’ya kadar yükseldi. Son yıllarda özellikle güneş, rüzgar ve jeotermaldeki artış ile 2020’de yüzde 70’e, 2022’de yüzde 68’e geriledi.

Türkiye Doğal Gaz Dağıtıcıları Birliği (GAZBİR) çalışmalarına göre, 2024 Ocak ayı sonu itibarıyla, 20,1 milyonu konut, 0,8 milyonu serbest tüketici olmak üzere 20,9 milyon doğal gaz abonesi bulunuyor. AKP, Mart 2019’da yapılan yerel seçimler öncesinde konutlar ve küçük işletmeler için doğal gaz tarifesinde yüzde 10 indirim uygulamıştı.

Rapora göre seçimlerden sonra yapılan zamla tarife aynı yıl için de yüzde 41,1 arttı, 2020’de korona etkisiyle fiyatlar aynı kalırken 2021’de konut aboneleri için yüzde 47,15 yükseldi. Zam furyası, 2022 içinde de devam etti. Bu dönemde doğalgaz satış fiyatları konutlar için yüzde 119,37 artırıldı.

Seçim yılı olan 2023’ün ilk dört ayında konut satış fiyatları aynı kalırken, Nisan 2023’de bütün konut tüketicilerine doğal gaz bedava temin edildi, 2024 Nisan sonuna kadar konut tüketicilerinin aylık 25 metreküp gaz tüketimi faturalandırılmadı. Ocak 2019 ile Mayıs 2024 arasındaki toplam artış ise yüzde 358 oldu. Aynı dönem TÜFE artışı yüzde 450 olarak gerçekleşti.

Makine Mühendisleri Odası, “popülist” olarak nitelediği tüm konutlara bedava doğal gaz politikasıyla yoksulluk sınırlarının altında yaşam savaşı veren milyonlarla zenginlerin aynı tutulduğunu, yoksul kesimler için ayrılması gereken kaynakların bu şekilde harcandığını savunuyor.

Ayrıca, bu uygulama gerekçe gösterilerek TÜİK’in enerji fiyat artışları sıfırlandığını ve yılın ilk altı ayındaki TÜFE oranları düşük gösterilerek TÜFE endeksli ücret artışı taleplerinin önü kesildiğini hatırlatıyor.

Raporda doğal gaz fiyatları ile yapılan sosyal yardımları DW Türkçe’den Pelin Ünker‘e değerlendiren Endüstri Mühendisi Oğuz Türkyılmaz, Türkiye’de ortalama ücret haline gelen asgari ücrete yapılan sınırlı artışların yüksek fiyatlar karşısında hızla eridiğine işaret ediyor.

“Art arda gelen zamlar nedeniyle alım gücü hızla kaybolan ücretlerle insan onuruna yaraşır bir yaşam sürdürmek de imkânsız” diyen Türkyılmaz, faturasını ödeyemediği için elektriği, gazı ve suyu kesilen konut sayısının yüz binlerle ifade edildiğini, enerji yoksullarına kamusal desteklerin de yetersiz olduğunu vurguluyor.

Bir ailenin aylık asgari elektrik tüketiminin 230 kilovat saat olduğunu belirten Türkyılmaz’ın verdiği bilgiye göre düşük gelirli ailelere yapılan elektrik yardımının üst sınırı ise 150 kilovat saatte kalıyor.

Türkyılmaz, “Bu uygulama gözden geçirilmeli, hanede yaşayan kişi sayısından bağımsız olarak, tüm yoksul ailelerin aylık 240 kilovat saate kadar elektrik tüketimlerinin tamamı kamu tarafından karşılanmalı” diyor.

Bir konutun yıllık doğalgaz tüketiminin ise örneğin Ankara’da 1.164 metreküp olduğunu ifade eden Türkyılmaz, Mayıs 2024 satış fiyatı üzerinden bu tüketim için ödenecek miktarın 8 bin 404 lira olduğunu anlatıyor.

Düşük gelirli ailelere yapılacağı açıklanan 1.500-3.500 TL yardımın, yıl içinde hiç yeni zam yapılmasa bile ödenecek gaz bedelinin yalnızca yüzde 17,8 ila yüzde 41,6’sını karşıladığını belirten Türkyılmaz, “Bugün yardıma ihtiyaç duyan bir hanenin doğal gaz için ödeyeceği paranın yalnız bir kısmını karşılayan destek düşük ve yetersiz. Destek tutarı, yıllık gaz ihtiyacı olarak ödenecek gaz bedeline eşitlenmeli ve kapsamı tüm düşük gelirli aileleri kapsayacak şekilde genişletilmeli” ifadelerini kullanıyor.

Raporda ayrıca enerji girdileri ve ürünlerindeki yüksek vergilerin düşürülmesi, elektrik faturalarına eklenen kayıp/kaçak bedeli ve dağıtım şirketlerine ilave kazançlar sağlayan tüm kalemlerin iptal edilmesi, konutların temel ihtiyacı olan elektrik, doğal gaz, su ve iletişimin vergilerden muaf tutulması ve özelleştirme uygulamalarına son verilmesi çağrısı yapılıyor.

Paylaşın

A Milli Kadın Basketbol Takımı EuroBasket 2025’te

A Milli Kadın Basketbol Takımı, FIBA 2025 Avrupa Şampiyonası Elemeleri F Grubu 4. maçında Slovakya’yı 65-50 mağlup ederek FIBA EuroBasket 2025’e katılmayı garantiledi.

FIBA 2025 Avrupa Şampiyonası Elemeleri F Grubu’nda A Milli Kadın Basketbol Takımı, GOPASS Arena’da Slovakya ile karşı karşıya geldi. İlk periyodu 19-9 üstün tamamlayan A Milli Kadın Basketbol Takımı, soyunma odasına da 32-18 önde girdi.

Diğer periyotlarda da rakibine karşı etkin oyununu sürdüren A Milli Kadın Basketbol Takımı, salondan 65-50 galip ayrıldı. Bu sonuçla grubu lider tamamlamayı garantileyen A Milli Kadın Basketbol Takımı, FIBA EuroBasket 2025 biletini aldı.

A Milli Kadın Basketbol Takımı’nda Teaira McCowan 24 sayı – 13 ribaund, Alperi Onar 12 sayı – 3 asist ve Sevgi Uzun 5 sayı – 5 asist – 3 ribaund ile oynadı. Slovakya’da ise Miroslava Mistinova 11 sayı kaydetti.

Gruptaki ilk maçında konuk ettiği Slovakya’yı 75-40 yenen A Milli Kadın Basketbol Takımı, İzlanda’yı deplasmanda 72-65, sahasında da Romanya’yı 101-54 mağlup etti. Son olarak ikinci kez Slovakya ile karşılaşan A Milli Kadın Basketbol Takımı, bu müsabakadan da 65-50 galip ayrıldı ve F Grubu’nda liderliğini namağlup bir şekilde sürdürmeye devam etti.

Bugüne kadar Avrupa Şampiyonası’na 10 kez katılan A Milli Kadın Basketbol Takımı, bu turnuvada birer kez gümüş ve bronz madalya kazandı.

Polonya’da 2011 yılında düzenlenen şampiyonanın finalinde Rusya’ya 59-42 mağlup olan A Milli Kadın Basketbol Takımı, organizasyonu ikinci olarak tamamlamıştı. Fransa’da düzenlenen 2013 Avrupa Şampiyonası’nın üçüncülük maçında Sırbistan’ı 92-71 mağlup eden A Milli Kadın Basketbol Takımı, turnuvadan bronz madalya ile ayrılmıştı.

Paylaşın

2024 Yılında Türkiye’den Almanya’ya 27 Bin 494 İltica Başvurusu!

2024 yılının ilk on aylık döneminde, Türkiye’den Almanya’ya  27 bin 494 iltica başvurusu yapıldı. Türkiye, iltica başvuru sıralamasında,  Suriye ve Afganistan’ın ardından üçüncü sırada yer aldı.

Ekim ayında ise Almanya’ya yapılan iltica başvurular sıralamasında Türkiye ikinci, Suriye birinci ve Afganistan üçüncü sırada yer aldı.

Almanya’da bu yıl ocak ayının başından ekim ayının sonuna kadar yapılan iltica başvurularının sayısı, 2023 yılındaki başvuru sayısının altında kaldı.

DW Türkçe‘nin aktardığına göre, Federal Göç ve Mülteciler Dairesi (BAMF) tarafından bugün yapılan açıklamaya göre, bu yılın ilk 10 ayında toplam 217 bin 780 iltica başvurusu yapıldı. İlk kez yapılan iltica başvurularının sayısı ise 199 bin 947 olarak kaydedildi. Geçen yıl ocak-ekim dönemindeki ilk kez yapılan iltica başvuru sayısı 267 bin olmuştu.

Başvurunun yapıldığı ülkeler sıralamasında, 27 bin 494 başvuru ile Türkiye, Suriye ve Afganistan’ın ardından üçüncü sırada yer aldı. Ocak-ekim döneminde Suriye’den toplam 68 bin 842, Afganistan’dan ise 32 bin 62 başvuru yapıldı. Türkiye’yi takip eden Irak’tan toplam 8 bin 2 başvuru, beşinci sıradaki Somali’den ise 6 bin 991 başvuru gerçekleşti.

Bu yılın ekim ayında ise toplam 19 bin 785 iltica başvurusu kayıtlara geçti. Ekim’de, başvurunun yapıldığı ülkeler sıralamasında Türkiye 2 bin 726 başvuru ile ikinci sıraya yerleşti. İlk sırada 7 bin 543 başvuru ile Suriye, üçüncü sırada ise 2 bin 320 başvuru ile Afganistan yer aldı.

BAMF’ın açıklamasına göre, ocak ayının başından ekim ayı sonuna kadar toplam 253 bin 970 başvuru karara bağlandı, bu başvuruların yüzde 45,7’si kabul edildi. Bir önceki yılın aynı döneminde ise 216 bin 603 başvuru karara bağlanmıştı.

Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser, iltica başvurularındaki düşüşü “İltica sayılarındaki belirgin düşüş eğilimi sürüyor. Ekim 2024, Ekim 2023 ile karşılaştırıldığında yüzde 35 düşüş var. Bu keskin bir düşüş ve önemli bir rahatlama sağlıyor” sözleri ile değerlendirdi. Faeser, geçen yıla göre sınır dışı işlemlerinin de yüzde 22 arttığına dikkati çekti.

“Bu, düzensiz göçü sınırlandırmak için girişimlerimizin etkili olduğunu gösteriyor” diyen Sosyal Demokrat Partili (SPD) Bakan Faeser, Almanya’nın bütün kara sınırlarındaki kontroller, geri göndermeleri kolaylaştıran yasal düzenleme, iltica sürecinin dijitalleşmesi ve personel sayısının artırılması ile belirgin bir değişimi sağladıklarını ifade etti.

Almanya, düzensiz göçle mücadele ve iç güvenliğin artırılması hedefiyle eylül ayı ortasından itibaren bütün kara sınırlarında kontroller uygulamaya başlamıştı.

Paylaşın

MSB’den F-16 Açıklaması: Tedariki Süreci Olumlu Devam Ediyor

MSB, Türkiye’nin ABD’den F-16 savaş uçakları tedarik etmesine yönelik sürecin olumlu şekilde devam ettiğini bildirdi. Türkiye ile ABD arasında F-16 savaş uçağı alımıyla ilgili süreç 2021’den beri devam ediyor.

Türkiye, ABD’den 40 adet yeni F-16 savaş uçağı ve mevcut 79 adet F-16’nın modernize edilmesi ile bunlara ait mühimmat, malzeme ve teçhizat talep ediyor.

Türkiye F-16’ların yanısıra Almanya, İtalya, İngiltere ve İspanya ortak üretimi Eurofighter Typhoon jetleriyle de ilgileniyor ancak Berlin’in isteksizliği nedeniyle ilerleme kaydedilememesini eleştiriyor.

Milli Savunma Bakanlığı (MSB) kaynakları, bakanlıktaki basın brifinginin ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

VOA Türkçe’nin aktardığına göre; ABD’de Donald Trump’ın kazandığı başkanlık seçimleri sonrasında Türkiye’nin F-16 tedariki konusunda sorun olup olmayacağı konusunda MSB kaynakları, savaş uçakları konusunda sözleşmelerin imzalandığını hatırlattı; “Süreç olumlu şekilde devam etmektedir” dedi.

Gazetecilere bilgi veren kaynaklar, “Türkiye-ABD ilişkileri zaman zaman ortaya çıkan sorunlara rağmen ortak değerlere ve çıkarlara dayanmaktadır. Ülkelerimiz, 75 yılı geride bırakan dünyanın en başat güvenlik örgütü NATO’nun önemli iki üyesidir. Türkiye-ABD ilişkilerinin, ABD seçim sonuçlarından bağımsız olarak stratejik müttefiklik temelinde ilerlemeyi sürdüreceğine inanıyoruz” ifadelerini kullandı.

Türkiye ile ABD arasında F-16 savaş uçağı alımıyla ilgili süreç 2021’den beri devam ediyor. Ankara’nın önce Finlandiya sonra da İsveç’in NATO’ya üyelik protokollerini onaylamasının ardından Washington’dan yeni F-16 Block 70 savaş uçakları ve modernizasyon kiti alma talebi onaylanmıştı.

Ankara’nın 2021’de ABD’den talep ettiği F-16 uçakları ve modernizasyon kitleri için, yabancı ülkelere silah satışından sorumlu olan ABD Kongresi 2024 başında yeşil ışık yakmıştı. ABD Dışişleri Bakanlığı da 6 Haziran’da Türkiye’nin bugüne kadarki en gelişmiş F-16’ları satın almak için teklif ve kabul mektubunu imzaladığını açıklamıştı.

Türkiye, ABD’den 40 adet yeni F-16 savaş uçağı ve mevcut 79 adet F-16’nın modernize edilmesi ile bunlara ait mühimmat, malzeme ve teçhizat talep ediyor. Savunma Bakanlığı, üretim ve modernizasyon faaliyetlerinin Türkiye’de yapılmasını önermişti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Eylül ayında BM Genel Kurulu için gittiği New York’ta ABD ile ilişkiler hakkında konuşurken, “F-16 modernizasyon projesi ile yeni bir sayfa açtığımızı umuyorum” demişti.

Erdoğan, ayrıca Amerika’nın Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası’na (CAATSA) atıfta bulunarak, “Bu alandaki ihracat kısıtlamalarının kalıcı olarak kaldırılmasını bekliyoruz” diye konuşmuştu.

Türkiye, kurucu ortaklarından olduğu F-35 programından, Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi satın almasının ardından çıkarılmış, Amerikalı yetkililer S-400’lerin beşinci nesil savaş uçağı olan F-35’ler için güvenlik riski oluşturduğunu belirtmişti.

2019 yılında Rusya’dan S-400 sistemi satın alan Türkiye, Rusya ile kapsamlı savunma işbirliği yapan ülkelere yaptırım öngören CAATSA kapsamında yaptırım uygulanan ilk NATO ülkesi olmuştu.

Türkiye F-16’ların yanısıra Almanya, İtalya, İngiltere ve İspanya ortak üretimi Eurofighter Typhoon jetleriyle de ilgileniyor ancak Berlin’in isteksizliği nedeniyle ilerleme kaydedilememesini eleştiriyor.

Paylaşın

Dikkat Çeken Rapor: Türkiye’de 613 Bin Çocuk Eğitimin Dışında

2023 – 2024 eğitim öğretim yılı içerisinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan 612 bin 814 çocuğun eğitimin dışında kaldığı, bu sayının bir önceki yıla kıyasla yüzde 38,4 oranında arttığı ifade edildi.

15 – 17 yaş grubunda eğitim dışındaki çocuk oranının en yüksek olduğu iller yüzde 35,6’yla Muş, yüzde 32,4’le Ağrı ve yüzde 28,7’le Gümüşhane olduğu, 15 – 17 yaş grubunda eğitim dışındaki öğrencilerin ise Orta Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’da yoğunlaştığı belirtildi.

Eğitim Reformu Girişimi (ERG), Eğitim Gözleme Raporu 2024’ü (EİR) İstanbul Karaköy’de bulunan Minerva Han’da düzenlenen etkinlikle açıkladı.

BirGün’ün aktardığına göre; Politika Analistleri Kayıhan Kesbiç ile Özgenur Korlu, Kıdemli Politika Analisti Ekin Gamze Gencer ve Araştırmacı Gülen Naz Terzi’nin hazırladığı raporda, eğitim politikaları “nitelikli eğitimi izlemek için temel göstergeler”, “eğitimde yönetişim”, “öğretmenler” ve “ekonomik kriz ve eğitim” olmak üzere dört ana başlıkta incelendi.

2023-2024 eğitim öğretim yılı içerisinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan 612 bin 814 çocuğun eğitimin dışında kaldığına dikkat çekilen raporda bu sayının bir önceki yıla kıyasla yüzde 38,4 oranında arttığı ifade edildi. Geçici koruma altındaki Suriyeli göçmen çocukların 199 bin 87’sinin yabancı uyruklu çocukların 43 bin 273’ünün örgün eğitim dışında kaldığı belirtilen raporda ülke geneli ise bu sayının 855 bin 174’e ulaştığı ifade edildi.

Rapora göre, 15-17 yaş grubunda eğitim dışındaki çocuk oranının en yüksek olduğu iller yüzde 35,6’yla Muş, yüzde 32,4’le Ağrı ve yüzde 28,7’le Gümüşhane. 15-17 yaş grubunda eğitim dışındaki öğrencilerin ise Orta Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’da yoğunlaştığı belirtilen raporda Siirt, Bitlis ve Ağrı’da 17 yaşındaki her üç kız çocuğundan birinin eğitim dışında olduğu vurgulandı.

17-20 yaş grubunda zorunlu eğitim çağındaki her 20 çocuktan birinin eğitim dışında olduğuna dikkat çekilen bu sayının 612 bin 814 olduğu ifade edildi. Eğitim dışındaki çocuk oranın en düşük yüzde 0,5 ile Rize’de iken en yüksek yüzde 35,6 ile Muş olurken 15-17 yaş grubundaki yaklaşık 8 çocuktan birinin eğitim dışında kaldığı belirtildi.

Paylaşın

OECD’den Dikkat Çeken Rapor: Türkiye’de Gelir Adaletsizliği Arttı

OECD’nin Kriz Zamanlarında Refah ve Dayanıklılık raporuna göre; Son üç yılda, Türkiye, Estonya ve Almanya’dan sonra gelir adaletsizliğinin en fazla arttığı ülke oldu.

OECD: Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü bazen de İktisadi İş Birliği ve Gelişme Teşkilatı uluslararası bir ekonomi örgütüdür.

OECD, Kriz Zamanlarında Refah ve Dayanıklılık raporunu yayımladı. BirGün’den Yusuf Tuna Koç‘un aktardığına göre; Raporda Türkiye ile ilgili tespitler şöyle yer aldı:

Gelir adaletsizliğinin azaltılmasında tüm üye ülkelerde 2019 sonrasında bir duraklama gözlendi. Türkiye için 2011-2019 arasında herhangi bir değişim gözlemlenmezken 2019-2022 döneminde gelir eşitsizliğindeki artmaya dikkat çekildi. Yarım puana yakın artış ile birlikte Türkiye, Estonya ve Almanya’dan sonra bu 3 yılda en fazla gelir adaletsizliğinin yaşandığı ülke oldu.

En yoksul yüzde 40’lık toplum kesimi içerisinde, gelirinin yüzde 40’ından fazlasını barınma masraflarına ayıran nüfus 2019’dan 2022’ye kadar artış gösterdi.

2011 yılında nüfusun yüzde 50’sinden fazlası geçim zorluğu yaşarken bu oran 2018’de yüzde 20’lere indi. 2021’de ise yeniden yüzde 30’lara çıktı. Türkiye, listede 2019-2023 yılları arasında geçim sıkıntısı yaşayan nüfusun değişiminde yüzde 15’in üzerinde artışla birinci sırada yer aldı.

Evlerini sıcak tutmakta zorlanan nüfus oranında da Türkiye liste başında yer aldı. 2011’de nüfusun yüzde 35’inden fazlası bu sorunu yaşarken bu oran 2019’da yüzde 20’ye düşmüştü. Ancak 2021 itibarıyla yeniden yükseliş ivmesi kazandı.

Türkiye, 2022 yılı itibariyle gıda güvensizliği yaşayan öğrenci nüfusunda da liste başı. Ülkeler ortalaması 2022 yılı için yüzde 8 iken Türkiye’de bu oran yüzde 20’ye yakın.

Türkiye’de kaygı hissiyatı, pandemi sonrası rekor düzeyde yükselişe geçti. Nüfus içerisinde kaygı yaşayan insan oranı 2018’de yüzde 30’dan yüzde 40’a çıktı. Üye ülkeler arasında beş yılda en fazla yükselişe sahip ülke Türkiye.

OECD ülkelerinin büyük çoğunluğunda, diğer insanlara olan güven duygusu, pandemi sonrası radikal bir değişim göstermedi. Ancak Türkiye’de ise bu oran 2012 yılından 2019 yılına kadar ciddi bir düşüş gösterdi.

Hükümete duyulan güven, pandemi sonrası yüzde 10 azaldı… Türkiye’de, toplumun devlette yolsuzluğun varlığına inancı hep artış trendi gösterdi.

Türkiye, hem hükümete hem de topluma olan güvenin düşüş gösterdiği tek ülke. Yine Yunanistan ve İtalya ile birlikte emeğin yetersiz kullanımı seviyelerinde artış gösteren 3 ülkeden biri… Türkiye yaşam standartlarının tüm başlıklarda azaldığı ülkelerden biri.

Raporda, Türkiye’nin OECD’nin geçim sıkıntısı ortalamasını doğrudan etkilediğine, bunun sebebinin de ülkedeki hiperenflasyon olduğuna vurgu yapıldı.

Paylaşın

Uluslararası Af Örgütü’den Türkiye’ye Osman Kavala Çağrısı: Adaletsizliğe Son Verin

Osman Kavala’nın tutukluluğunun yedinci yıldönümü nedeniyle açıklama yapan Af Örgütü Genel Sekreteri Agnes Callamard, “Osman Kavala, AİHM kararına rağmen yedi yıldır haksız yere cezaevinde tutuluyor” dedi ve ekledi:

“Uluslararası Af Örgütü, Türkiye’yi, bu adaletsizliğe son vermeye ve düşünce mahkumları olan Osman Kavala ile diğer dört Gezi tutuklusunu serbest bırakmaya çağırmaktan vazgeçmeyecek.”

Yargıtay’ın Osman Kavala’ya yönelik ömür boyu hapis cezası ile Çiğdem Mater, Can Atalay, Mine Özerden ve Tayfun Kahraman hakkındaki 18’er yıl hapis cezalarını onayan kararının üzerinden bir yıldan uzun bir süre, Kavala’nın tutuklanmasının üzerinden ise tam yedi yıl geçti.

Uluslararası Af Örgütü, Osman Kavala’nın tutukluluğunun yedinci yıldönümü nedeniyle açıklama yaptı.

Gazete Duvar’ın aktardığına göre; Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnès Callamard, “Osman Kavala, serbest bırakılmasına hükmeden bağlayıcı AİHM kararına rağmen yedi yıldır haksız yere cezaevinde tutuluyor. Uluslararası Af Örgütü, Türkiye’yi, bu adaletsizliğe son vermeye ve düşünce mahkumları olan Osman Kavala ile diğer dört Gezi tutuklusunu serbest bırakmaya çağırmaktan vazgeçmeyecek” dedi.

Uluslararası Af Örgütü, Osman Kavala, Can Atalay, Çiğdem Mater, Mine Özerden ve Tayfun Kahraman’ın serbest bırakılması için imza toplamayı sürdürüyor.

Paylaşın

Üç Ayda En Az 142 Hayvan Katledildi

Hayvan hakları savunucuları tarafından “Katliam Yasası” olarak adlandırılan yasanın kabul edilmesinden bugüne kadar geçen 3 aylık sürede en az 142 hayvan katledildi.

Verilere göre, Ağustos ayında en az 43, Eylül ayında 46, Ekim ayında ise 52 hayvan katliamı yaşandı.

AK Parti’nin sokak hayvanlarının katledilmesine dair hazırladığı Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Cumhur İttifakı oylarıyla 30 Temmuz’da Meclis Genel Kurulu’nda kabul edildi.

Hayvan hakları savunucuları tarafından “Katliam Yasası” olarak adlandırılan yasanın kabul edilmesinin ardından hayvanlara yönelik katliamlar artarak devam ediyor.

Komşunum Nöbetteyim topluluğunun hazırladığı verilere göre, yasanın geçtiği günden bugüne geçen 3 aylık sürede en az 142 hayvan katledildi. Hayvanlara yönelik kötü muamele ve işkencelerin sayısında da artış yaşandı.

Verilere göre, Ağustos ayında en az 43, Eylül ayında 46, Ekim ayında ise 52 hayvan katliamı yaşandı. Barınaklardan sokaklara birçok yaşam alanında hayvanlara yönelik saldırı, işkence ve katliamların arttığı da verilere yansıdı.

(Kaynak: Mezopotamya Ajansı)

Paylaşın

ABD’den Türkiye’den 14 Şirkete Rusya Yaptırımı

ABD Maliye Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı, Rusya bağlantıları nedeniyle, 10’dan fazla ülkeden yaklaşık 400 kişi ve kuruluşa yaptırım kararı alındığını duyurdu. Listede Türkiye’den 14 şirket ve 9 kişi yer alıyor.

Yaptırımların gerekçesi olarak, bu kişi ve kuruluşların “Rusya’nın askeri kampanyasını desteklemek için kritik öneme sahip Rus son kullanıcıları adına gelişmiş silahların, bileşenlerin ve mühimmatın tedarikini kolaylaştırmaları” gösterildi.

Yaptırımların Rusya’nın tedarik çabalarını aksatmayı hedeflediğini vurgulayan ABD Maliye Bakanlığı, Türk hükümeti ile yaptırımlar üzerine kapsamlı istişarelerin yapıldığını belirtti.

ABD, Çarşamba günü Rusya’ya karşı yeni bir hamle olarak aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bazı ülkelerden yüzlerce kişi ve kuruluşa yaptırım uygulayacağını bildirdi. Washington’un bu son hamlesi, Ukrayna’yı işgali sonrası Rusya’ya uyguladığı önlemlerin aşılmasına karşı ABD’nin yaptırımlarına devam edeceğini gösterdi.

ABD Maliye Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı’nın yaptığı açıklamalara göre, Çarşamba günü 10’dan fazla ülkeden yaklaşık 400 kişi ve kuruluşa yaptırım kararı alındı.

Reuters haber ajansına konuşan ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan bir yetkiliye göre, son yaptırımlar, üçüncü ülkeler üzerinden Rusya’nın kendisine uygulanan yaptırımları aşmasına karşı şimdiye kadar yapılan en koordineli hamle oldu.

Yaptırımların uygulandığı kuruluşlar arasında onlarca Çin, Hong Kong ve Hindistan merkezli şirket yer aldı. Yetkiliye göre, ilk defa bir yaptırım paketi içerisinde bu ülkelerden çok sayıda şirket bulunuyor.

Yaptırımlara ayrıca Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri, Türkiye, Tayland, Malezya, İsviçre ve diğer ülkelerdeki hedefler de dahil edildi.

İsminin açıklanmaması koşuluyla konuşan Amerikalı yetkili, son yaptırımlar için, “Bu, hem bu ülkelerin hükümetlerine hem de özel sektörlerine, ABD hükümetinin Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımların aşılmasına karşı koymaya ve Rusya’ya Ukrayna’daki savaşı sona erdirmesi için baskı yapmaya devam etme kararlılığı yönünde ciddi bir mesaj göndermeli” dedi.

ABD Maliye Bakanlığı 274 kişi ve kuruluşa yaptırım uygularken, Dışişleri Bakanlığı 120’den fazla hedefi yaptırım listesine aldı. ABD Ticaret Bakanlığı da Rus ordusuna destek verdikleri iddiasıyla 40 şirket ve araştırma kuruluşunu ticaret kısıtlama listesine ekledi.

ABD Maliye Bakan Yardımcısı Wally Adeyemo, yaptığı açıklamada, “ABD ve müttefiklerimiz, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı yürüttüğü yasadışı ve ahlaksız savaşta ihtiyaç duyduğu kritik araç ve teknolojilerin akışını durdurmak için dünya çapında kararlı adımlar atmaya devam edecek” ifadesini kullandı.

ABD Maliye Bakanlığı’nın açıklamasına göre, son yaptırımlarda Yabancı Varlıkları Kontrol Dairesi (OFAC), Türkiye’de bulunan 14 kuruluş ve 9 kişiyi hedef aldı. Yaptırımların gerekçesi olarak, bu kişi ve kuruluşların “Rusya’nın askeri kampanyasını desteklemek için kritik öneme sahip Rus son kullanıcıları adına gelişmiş silahların, bileşenlerin ve mühimmatın tedarikini kolaylaştırmaları” gösterildi.

Ayrıca, Rusya’daki son kullanıcılar arasında Rusya Savunma Bakanlığı ve devlete ait savunma şirketlerinin bulunduğu belirtildi. Yaptırımların Rusya’nın tedarik çabalarını aksatmayı hedeflediğini vurgulayan ABD Maliye Bakanlığı, Türk hükümeti ile yaptırımlar üzerine kapsamlı istişarelerin yapıldığını belirtti.

Washington’daki Rus, Çin ve Hindistan büyükelçilikleri Reuters haber ajansının yorum talebine yanıt vermedi. Türk hükümeti de Reuters’ın yorum talebine yanıt vermedi.

ABD, Rusya’ya mikroelektronikler dahil gelişmiş bileşenler olan ortak yüksek öncelikli ürünlerin tedarikine karşı defalarca uyarıda bulunmuştu. ABD ve Avrupa Birliği, Rusya’nın mikroelektronikleri Ukrayna’daki savaşında kullanılmasını muhtemel görüyor.

ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, Hindistan’dan Rusya’ya bu tür malların ihracatında artış olduğunu ve bu tür faaliyetleri kolaylaştıran şirketlere karşı işlem yapılmasına ilginin arttığını söyledi.

Bakanlıktan üst düzey başka bir yetkili ise Salı günü Reuters’a verdiği demeçte, Rusya’ya ulaşan yüksek öncelikli malların yüzde 70’inden fazlasının Çin’den geldiğini ve savaşın başlangıcından bu yana bu malların toplam değerinin yaklaşık 22 milyar doları aştığını söyledi.

Yetkili Çin’in sağladığı mallar için, “Bu, en büyük ikinci tedarikçinin 13 katından fazla” dedi. 2023 sonu itibariyle Rusya’ya en fazla mal sağlayan ikinci tedarikçi Türkiye’ydi.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın