4 Milyondan Fazla Aile İhtiyaçlarını Sosyal Yardımlarla Karşıladı

Ekonomik krizin altında ezilen 4 milyondan fazla hane sosyal yardımlardan yararlandı. 2018 yılında 3 milyon 494 bin 932 hane sosyal yardım alırken, 2022 yılında bu sayı 4 milyon 419 bin 286 haneye ulaştı.

İktidar ekonomide pembe tablolar çizmeye çalışsa da, bu veri, Türkiye’deki yoksullaşmayı ve giderek derinleşen ekonomik krizi net bir şekilde ortaya koyuyor.

Türkiye’de 2018 yılında referandum ile Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçildi. Yoksullukla mücadele etmek, ülkenin refah seviyesi yükseltmek iddiasıyla gelen sistemin ardından ülke gün geçtikçe daha da derinleşen bir krize sürüklendi.

Döviz kurlarındaki yükselişin önüne geçmek adına devreye alınan Yeni Ekonomi Modeli ile de enflasyonun yükselişi devam etti. Vatandaşların geçim sıkıntısı ise giderek büyüdü. Sosyal yardımlardaki artışlar da vatandaşların yardım almadan hayatını sürdürmekte zorlandığını bir kez daha gözler önüne serdi.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilen 2018’de 3 milyon 494 bin 932 hane sosyal yardım alırken, 2022’de bu sayı 4 milyon 419 bin 286 haneye yükseldi. Şartlı eğitim ve sağlık yardımları kapsamında da 3 milyon 279 bin 253 kişiye yardımda bulunuldu.

Sözcü’den Deniz Ayhan’ın haberine göre; Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın 2022 faaliyet raporunda Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın yardımları sıralandı. Eşi vefat eden 89 bin 300 kadına 631 milyon TL, asker ailelerine 166 milyon TL, öksüz ve yetim 47 bin 362 kişiye 178 milyon TL yardım yapıldı.

Aile Destek Programı ile de 2022’de 3 milyon haneye 13 milyar TL yardım verildi. 2022’de engel oranı yüzde 70 ve üzeri olan vatandaşlara 4.63 milyar TL ödendi. Engelli yakınlarına da 1.04 milyar TL ödeme yapıldı.

Yaşlı aylıkları kapsamında 2022’de 12 milyar TL ödeme sağlandı. Genel sağlık sigortası primi devlet tarafından ödenen kişi sayısı 9 milyon 488 bin 411 oldu ve 33.55 milyar TL prim desteği sağlandı.

Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın 2022 faaliyet raporundaki bilgilere göre 2019’da 1 milyon 343 bin 109 hane elektrik yardımından faydalandı. Bu sayı 2020’de ise 1 milyon 659 bin 448 haneye çıktı.

2021’de ise elektrik yardımından faydalanan hane sayısı 1 milyon 792 bin 200 oldu. 2022’de elektrik yardımı alan hane, 3 milyon 690 bin 582’ye yükseldi ve 4 milyar 72 milyon TL destek sağlandı.

Paylaşın

Türkiye Kara Parayla Mücadelede Sınıfta Kaldı: Gri Listenden Çıkamadı

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Kara Paranın Aklanmasında Uluslararası Mali Eylem Görev Grubu’nun Türkiye hakkında belirlediği 7 eksikliğin ikiye indirildiğini, kara ve para ve terörün finansmanıyla mücadelesinin kararlılıkla sürdüğünü söylüyor ve şu taahhütte bulunuyor:

“En kısa sürede bu eksiklikleri de tamamlayarak Türkiye’nin gri listeden çıkarılması sağlanacaktır.”

T24 yazarı Çiğdem Toker, Türkiye’nin taahhüt ettiği ödevlerini tamamlanmadığı için gri listeden çıkamadığını belirterek, Mehmet Şimşek’in konuya ilişkin açıklamalarını değerlendirdi, Toker konuya ilişkin şunları yazdı:

“Şimşek, FATF’in, Türkiye hakkında belirlediği 7 eksikliğin ikiye indirildiğini, kara ve para ve terörün finansmanıyla mücadelesinin kararlılıkla sürdüğünü söylüyor ve şu taahhütte bulunuyor: ‘En kısa sürede bu eksiklikleri de tamamlayarak Türkiye’nin gri listeden çıkarılması sağlanacaktır.’

Bir bakanın, ülkesi için zor bir duruma ilişkin gelişmede öncelikle olumlu yönü görüp kamuoyuna göstermesi normaldir… Şimşek’in açıklamasına göre FATF yakında bir rapor yayımlayacak ve bu raporda Türkiye’nin standartlara uyum konusunda en başarılı ülkeler arasına girdiği ortaya koyulacakmış. Bu kısım biraz ilginç tabii. Hayır, Şimşek henüz yayımlanmamış bir raporda ne yazacağını önceden bildiği için değil! Konumu gereği bu mümkün olabiliyor demek ki.

Bu bilgide ilginç olan FATF’in geçen hafta güncel halini duyurduğu “gri liste”de Türkiye’ye atfen açıklanan iki eksikliğin epeyce önemli olması. Yani bu iki önemli eksikliğe rağmen Türkiye çok başarılı bulunacaksa ne mutlu bize…”

Toker, Türkiye’nin taahhüt ettiği ve tamamlaması gereken iki eksikliğin ise şunlar olduğunu yazdı: Türkiye’nin kara para aklanmasıyla ilgili daha karmaşık soruşturma ve kovuşturmaları üstlenmesi gerekiyor.

Türkiye’nin terörizm davalarında daha fazla mali soruşturma yürütmesi gerekiyor. Bu kapsamda Birleşmiş Milletler’in belirlediği gruplarla ilgili terörün finansmanı soruşturmalarına ve kovuşturmalarına öncelik vermesi gerekiyor.

Paylaşın

İsveç’in Üyelik Belirsizliği; NATO’dan Toplantı Çağrısı

İsveç’in başkenti Stockholm’de bir kişi dün kentin merkez camisinin önünde Kur’an yakma eylemi düzenlemişti. Kurban Bayramı’nın ilk günündeki bu eylem için İsveç makamlarından izin alındığı ve eylemi düzenleyenin 37 yaşındaki Salvan Momika isimli Iraklı bir sığınmacı olduğu bildirildi.

İsveç polisinin Şubat ayında yapılması planlanan iki adet Kur’an yakma eylemini yasaklayan kararı Nisan ayında mahkemeden dönmüş, Stockholm İdare Mahkemesi kararında “polisin güvenlik riski endişelerinin protesto hakkını kısıtlamaya yeterli olmayacağı” hükmüne varılmıştı. Emniyet Teşkilatı’nın temyiz başvurusu da sonuç vermemiş, üst mahkeme Haziran ayında açıkladığı kararda alt mahkeme kararını onamıştı.

Kur’an yakma eylemine tepkiler sürerken ülkenin üyeliğinin 11-12 Temmuz’daki NATO zirvesine yetişmesi konusunda belirsizlik daha da arttı.

Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Kur’an yakma eylemini kınadığı mesajında bu tarz eylemlere göz yummanın suça ortak olmak anlamına geldiği vurgusu yaparken Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun da “NATO’da müttefikimiz olmak isteyenler, İslam karşıtı ve yabancı düşmanı teröristlerin yıkıcı davranışlarına müsamaha gösteremez ve izin veremez” diye tepki gösterdi. Altun, İsveç’in NATO’ya üyeliğine atıfla ayrıca “terörle mücadelenin ciddi bir ittifakın temel ön şartı” olduğunu kaydetti.

Macaristan’dan erteleme sinyalleri

Bu arada İsveç’in NATO’ya üyeliği için onay beklediği diğer ülkeMacaristan’dan da olumsuz sinayeller geliyor. Macar medyası, İsveç’in üyeliğine onay için meclis oturumunun yaz tatili sonrasına sarkacağını bildirdi.

Konuyla ilgili haberlerde, Macaristan parlamentosunun yaz tatiline girmeden önce yapacağı oturumların gündeminde İsveç’in NATO’ya üyeliğinin yer almadığına dikkat çekildi. Haber portalı hvg.hu ve index.hu, Başbakan Viktor Orban’ın milliyetçi Fidesz Partisi’nin oylamayı ileri bir tarihe ertelediğini bildirdi.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ve başta ABD olmak üzere ittifak üyeleri, İsveç’in üyeliğinin 11-12 Temmuz’da Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta düzenlenecek NATO zirvesinde resmen ilan edilebilmesi için aylardır yoğun bir diplomasi trafiği yürütüyor.

Stoltenberg, NATO zirvesi öncesinde bu yönde bir adım daha atarak Türkiye, İsveç ve Finlandiya’yı Daimi Ortak Mekanizma toplantısı için 6 Temmuz Perşembe günü Brüksel’deki NATO merkezinde görüşmeye çağırdı. NATO Genel Sekreteri, dün yaptığı basın toplantısında, “İsveç’i NATO’ya üye olarak selamlamanın zamanı geldi” diye konuştu. Türkiye’nin toplantıda Dişişleri Bakanı Hakan Fidan ve Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı İbrahim Kalın tarafından temsil edileceği bildirildi.

Olaf Scholz, Erdoğan’la görüştü

Konuyla ilgili dün akşam Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da bir telefon görüşmesi yaptıkları bildirildi. Alman hükümetinden yapılan açıklamada, iki liderin NATO zirvesinde ele alınacak konularda görüş alışverişinde bulunduğu, Ukrayna savaşı ve Avrupa’nın güvenliği ile İsveç’in NATO’ya üyeliğinin konuşulduğu bildirildi. İki liderin ayrıca farklı alanlardaki ortak çalışmalar konusunda adımlar atılması ve görüş alışverişinde bulunulmasına devam etmesi konusunda hemfikir oldukları vurgulandı, ancak bunların hangi alanlar olduğuna dair detay belirtilmedi.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre de Erdoğan görüşmede İsveç’in, terörle mücadele mevzuatındaki değişiklik başta olmak üzere doğru yönde adımlar atmakla birlikte ülkedeki PKK, PYD ve YPG yanlılarının serbestçe terörü öven gösteriler düzenlemeye, terör örgütlerine insan devşirmeye ve finans kaynağı teminine devam ettiklerini yineledi ve bu durumun Türkiye açısından kabul edilemez olduğunu bir kez daha vurguladı.

Fas büyükelçisini geri çekiyor

İsveç’te polisin izin verdiği Kur’an yakma eylemine tepkiler de sürüyor. Başta Müslüman ülkeler olmak üzere pek çok ülkeden kınama mesajları gelirken Fas da ülkedeki büyükelçisini istişarelerde bulunmak üzere geri çağırdığını duyurdu. Ayrıca Fas’taki İsveç maslahatgüzarının da eylem konsundaki tepki iletilmek üzere Fas Dışişleri Bakanlığına çağrıldığı bildirildi.

ABD Dışişleri Bakanlığı da, dünkü Kur’an yakma eylemini “saygısızca” ve “incitici” olarak niteleyip kınarken, Türkiye ve Macaristan’ın İsveç’in NATO’ya üyeliğini onaylaması yönündeki çağrısını da yineledi.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Uyuşturucu Kullanımının Önüne Geçilemiyor: Kullanım Yaşı 8’e Kadar Düştü

CHP Isparta Milletvekili Hikmet Yalım Halıcı, “Raporlara baktığımız zaman uyuşturucu kullanımının 8 yaşına kadar indiğini görüyoruz. Çocuklarda bağımlılık haline geliyor. Uyuşturucu ve türevi maddelerin kullanımı nedeniyle Avrupa’da 18 yaş altı ölümlerde birinci sırada Türkiye var. Üzüntü verici bir durum.” dedi.

Türkiye’de metamfetamin ve bonzai kullanımının son beş yılda 15 kat arttığına dikkat çeken Halıcı, “Bu ikisinin çok yoğun şekilde kullanıldığını ve arttığını görüyoruz. Çok daha ciddiyetle yaklaşmamız lazım bu konuya. Türkiye’nin geleceği açısından çok önemli bu konu”  ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Ali Kemal Yıldız, devletin özellikle lise dönemindeki gençlerin bilinçlendirilmesi çalışması yanında ailelerin de bu konuya önem vermesi ve ergenlik çağındaki çocuklarıyla çok yakından ilgilenmesi gerektiğini söyledi.

Türkiye’de uyuşturucu kullanımının önüne geçilemiyor. Gerekli önemlerin alınamaması tepkilere yol açarken internet üzerinden uyuşturucu satışlarına da devam ediliyor. Son dönemde yapılan araştırmalarda da metamfetamin kulanımının arttığı görülüyor.

Uyuşturucu kullanımının artması ve kullanım yaşının ilkokul çağındaki çocuklara kadar düşmesi uzmanları harekete geçirdi. CHP’li Halıcı, konuya ilişkin Bakan Koca’ya soru önergesi verdi.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya uyuşturucu kullanımına ilişkin geçen günlerde soru önergesi veren CHP Isparta Milletvekili Hikmet Yalım Halıcı, Cumhuriyet‘ten Rengin Temoçin’e yaptığı açıklamalarda “Türkiye’nin birçok yerinde uyuşturucu kullanımı olduğunu ve ailelerin bundan mustarip olduğunu gördük. Dolayısıyla bu önergeyi vermek istedik takip de edeceğiz” diye konuştu.

Yeteri kadar önlem alınmadığını söyleyen Halıcı şunları söyledi: Raporlara baktığımız zaman uyuşturucu kullanımının 8 yaşına kadar indiğini görüyoruz. Çocuklarda bağımlılık haline geliyor. Uyuşturucu ve türevi maddelerin kullanımı nedeniyle Avrupa’da 18 yaş altı ölümlerde birinci sırada Türkiye var. Üzüntü verici bir durum.

Türkiye’de metamfetamin ve bonzai kullanımının son beş yılda 15 kat arttığına dikkat çeken Halıcı, “Bu ikisinin çok yoğun şekilde kullanıldığını ve arttığını görüyoruz. Çok daha ciddiyetle yaklaşmamız lazım bu konuya. Türkiye’nin geleceği açısından çok önemli bu konu” ifadelerini kullandı.

“20 yıldan 30 yıla kadar hapis cezası”

Prof. Dr. Ali Kemal Yıldız, dikkati hukuki süreçlere çekerek “Ülkemizde uyuşturucu madde ticareti suçlarının cezaları oldukça yüksektir. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal, ithal ve ihracının cezası 20 yıldan 30 yıla kadar hapis cezasıdır” diye konuştu.

Ülke içerisinde uyuşturucu madde ticaretinin cezasının en az on yıl olduğunu hatırlatan Yıldız şunları söyledi: “Bu ceza uyuşturucu maddenin niteliğine, örneğin eroin olması, uyuşturucu maddenin satıldığı yere, örneğin okula yakın olmasına göre 30 yıla kadar çıkabilmektedir. Uyuşturucu madde kullanmanın cezası iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasıdır. Ancak ilk seferinde kişi cezalandırılmamakta ve soruşturma evresinde kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmektedir.”

Yıldız, devletin özellikle lise dönemindeki gençlerin bilinçlendirilmesi çalışması yanında ailelerin de bu konuya önem vermesi ve ergenlik çağındaki çocuklarıyla çok yakından ilgilenmesi gerektiğini söyledi.

Paylaşın

Türkiye, Küresel Barış Endeksi’nde 147. Sırada

Türkiye, Küresel Barış Endeksi’nde 163 ülke arasında 147’nci oldu. Türkiye bu basamağı İran’la paylaştı. Listede Türkiye ve İran’ın hemen altındaki basamakta Kuzey Kore yer aldı. Türkiye, 36 ülkenin bulunduğu Avrupa kategorisinde ise en son sırada yer aldı.

En barışçıl ülke bu yıl da İzlanda oldu. Bu ülkeyi sırasıyla Danimarka, İrlanda, Yeni Zelanda, Avusturya, Singapur, Portekiz, Slovenya, Japonya ve İsviçre izledi. Almanya listenin 15’inci sırasında yer aldı. Listenin son sırasında Afganistan bulunuyor. Yemen endeks kapsamındaki 163 ülke arasında 162’nci, Suriye ise 161’inci oldu.

Avustralya merkezli Ekonomi ve Barış Enstitüsü (IEP) 2023 Küresel Barış Endeksi’ni açıkladı.

Endekse göre, Türkiye 163 ülke arasında 147’nci oldu. Türkiye bu basamağı İran’la paylaştı. Listede Türkiye ve İran’ın hemen altındaki basamakta Kuzey Kore yer aldı. Türkiye, 36 ülkenin bulunduğu Avrupa kategorisinde ise en son sırada yer aldı.

“En barışçıl/huzurlu” ülkenin İzlanda olarak belirlendiği endeks, 23 gösterge üzerinden oluşturuluyor. Bu göstergeler arasında; yurt içi ya da yurt dışındaki çatışmalardaki ölümler, cinayet oranı, silahlanma seviyesi, silah ihracatı, terör, siyasi istikrar ve mahkûm sayısı gibi faktörler yer alıyor.

Endeksle birlikte yayımlanan raporda; ABD, Rusya ve Çin gibi büyük güçlerin yanı sıra artık Türkiye, Suudi Arabistan ve İran gibi bölgesel aktörlerin de kendi yakın çevrelerinin dışında da rol oynamak için giderek daha istekli bir hâl aldıkları ifade edildi.

Raporda, Türkiye gibi ülkelerin kendi bölgelerindeki politikalarından ise “Birçok orta seviyedeki güç, bölgesindeki çatışmalara giderek daha fazla müdahil oluyor. Bu trendin önümüzdeki 10 yılda da sürmesi muhtemel. Türkiye, yükselen orta güçteki ülkelere iyi bir örnek. Sadece Suriye ve Dağlık Karabağ’daki çatışmalarda olduğu gibi yakın çevresinde değil, Somali ve Libya gibi daha uzak yerlerde de nüfuzunu artırma çabasında” diye bahsedildi.

Raporda ayrıca kendisini “drone süper gücü” olarak ön plana çıkaran Türkiye’nin Etiyopya, Ukrayna ve Mali dâhil 20’den fazla ülkeye insansız hava aracı (İHA) ihraç ettiğine dikkat çekildi.

Türkiye’nin son birkaç yılda başta İHA olmak üzere askeri teknoloji ihracatı bakımından en aktif ülkelerden biri olmasının, endekste silah ihracatı kriteri bakımından olumsuz bir etki yarattığına vurgu yapıldı.

Türkiye’nin silah ihracatının 2022 yılında yüzde 72,7 büyüdüğü belirtilen raporda, “Avrupa, Ortadoğu ve Kafkaslar’ın kesiştiği stratejik konumu, Türkiye’yi bölgedeki etkili bir güç yapıyor” denildi.

Endeks kapsamında silahlı çatışmaların ekonomik maliyetleri de hesaplanıyor. Söz konusu maliyetler 2022’de 17,5 trilyon dolara ulaştı. Bu, ülkelerin gayrisafi yurt içi hasılalarının toplamının yüzde 13’üne tekabül ediyor. Kişi başına düşen pay ise 2 bin 200 dolar görülüyor.

Türkiye, “şiddetin ekonomik maliyeti” bakımından 224,8 milyar dolar ile 132’nci sırada yer aldı. Bu meblağ, bir önceki yıl 128,2 milyar dolardı.

Raporda, Türkiye’de “şiddetin ekonomik maliyetinin” gayrisafi yurt içi hasıladaki payı yüzde 5 olurken kişi başına 2 bin 634 dolar düştüğü belirtildi.

Dünyanın üst üste dokuz yıldır daha az barışçıl bir hâl aldığını gösteren endekse göre, 2022’de dünya genelindeki çatışmalarda ölenlerin sayısı 238 bini geçti. IEP, bunun Ruanda soykırımının yaşandığı 1994 yılından beri kaydedilen en yüksek sayı olduğunu belirtti.

Son sırada Afganistan var

Endekse göre, en barışçıl ülke bu yıl da İzlanda oldu. Bu ülkeyi sırasıyla Danimarka, İrlanda, Yeni Zelanda, Avusturya, Singapur, Portekiz, Slovenya, Japonya ve İsviçre izledi. Almanya listenin 15’inci sırasında yer aldı. Listenin son sırasında Afganistan bulunuyor. Yemen endeks kapsamındaki 163 ülke arasında 162’nci, Suriye ise 161’inci oldu.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Hazine Ve Maliye Bakanlığı Açıkladı: Türkiye’nin Brüt Dış Borcu 475,7 Milyar Dolar

31 Mart 2023 itibarıyla Türkiye’nin brüt dış borç stoku 475,7 milyar dolar olarak gerçekleşirken, stokun milli gelire oranı yüzde 49,0 oldu. Aynı tarihte net dış borç stoku 255 milyar dolar olarak kayıtlara geçerken, milli gelire oranı ise yüzde 26,3 seviyesinde gerçekleşti.

Haber Merkezi / Aynı tarihte Hazine garantili dış borç stoku ise 15,7 milyar dolar olarak hesaplandı. Kamu net borç stoku bu dönemde 2 trilyon 934 milyar lira olarak kaydedilirken, milli gelire oranı yüzde 17,1 oldu.

AB tanımlı genel yönetim borç stoku 5 trilyon 336 milyar lira, bu rakamın milli gelire oranı ise yüzde 31,2 olarak kayıtlara geçti.

Hazine ve Maliye Bakanlığı, 31 Mart 2023 itibarıyla brüt ve net dış borç stoku, Hazine garantili dış borç stoku ve kamu net borç stoku ile Avrupa Birliği (AB) tanımlı genel yönetim borç stoku verilerini açıkladı.

Bakanlık tarafından yapılan açıklamada şöyle denildi:

“Türkiye Brüt Dış Borç Stoku”, 31 Mart 2023 tarihi itibarıyla 475,7 milyar ABD Doları olarak gerçekleşmiş olup stokun milli gelire oranı ise yüzde 49,0 olmuştur. Aynı tarihte, “Türkiye Net Dış Borç Stoku” ise 255 milyar ABD Doları olarak gerçekleşmiş olup stokun milli gelire oranı yüzde 26,3 olmuştur.

Hazine garantili dış borç stoku 31 Mart 2023 tarihi itibarıyla 15,7 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiştir.

“AB Tanımlı Genel Yönetim Borç Stoku”, 31 Mart 2023 tarihi itibarıyla 5.336 milyar TL olarak gerçekleşmiş olup stokun milli gelire oranı yüzde 31,2 olmuştur. Aynı tarihte, “Kamu Net Borç Stoku” ise 2.934 milyar TL olarak gerçekleşmiş olup stokun milli gelire oranı yüzde 17,1 olmuştur.

Paylaşın

AİHM’den Türkiye Hakkında Bir Hak İhlali Kararı Daha!

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye’de boşanan kadınların hamile olmadıklarını gösteren bir rapor sunmadıkları takdirde yeniden evlenebilmek için 300 gün beklemelerini zorunlu kılan kanun hükmünü hak ihlali olarak değerlendirildi.

Nurcan Bayraktar’a karşı Türkiye davasındaki kararda, bu uygulamanın, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) “özel hayata saygı hakkı” başlıklı 8’inci maddesinin ve “evlenme hakkı” başlıklı 12’nci maddeyle bağlantı olarak da “ayrımcılığın engellenmesi” başlıklı 14’üncü maddenin ihlal edildiğini belirtti.

Dava, Türkiye’de Ocak 2014’te boşandıktan sonra aynı yıl 300 günlük bekleme süresinin tıbbi rapor olmaksızın kısaltılması için mahkemeye giden ancak yargıdan olumsuz yanıt alan Nurcan Bayraktar’ın iç hukuk yolunun tükenmesinin ardından Haziran 2020’de AİHM’ye bireysel başvuruda bulunması üzerine Strazburg merkezli uluslararası mahkemeye taşınmıştı.

Türkiye’de yasalar kadınların eski eşlerinden farklı biriyle evlenmek için boşanmalarının kesinleşmesinden sonra asgari 300 gün beklemelerini şart koşuyor. İddet süresi olarak da adlandırılan bu süreyi beklemek istemeyen kadınların hamile olmadıklarını tıbbi testlerle ispatlamaları gerekiyor.

Türk Medeni Kanunu’nun 132. Maddesinde iddet süresinin çerçevesi şöyle çiziliyor: Evlilik sona ermişse, kadın, evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün geçmedikçe evlenemez. Doğurmakla süre biter. Kadının önceki evliliğinden gebe olmadığının anlaşılması veya evliliği sona eren eşlerin yeniden birbiriyle evlenmek istemeleri hâllerinde mahkeme bu süreyi kaldırır.

AİHM, hak ihlali tespit ettiği davada, mahkemeye başvuran Nurcan Bayraktar adlı şikayetçiye 300 gün bekleme zorunluluğu getirilmesi ve bu kişiden tıbbi rapor istenmesinin hiçbir zorunlu toplumsal gereksinime hizmet etmediğine hükmetti.

Söz konusu uygulamanın “hedeflenen meşru amaçlarla orantısız olmasının yanı sıra yeterli ve uygun sebeplerle de gerekçelendirilmediğini” belirten AİHM, “başvuru sahibinin özel hayatına saygı hakkına müdahaleyle sonuçlanan” bu eylemin “demokratik bir toplumda gerekli olmadığı” hükmüne vardı.

“İhlalin tespit edilmesinin tek başına yeterli adil tazmin oluşturduğuna” hükmeden AİHM, başvuru sahibine herhangi bir tazminat ödenmesine gerek görmedi. Ancak AİHM, Türkiye’yi Bayraktar’ın 564 euroluk mahkeme masraflarını ödemeye mahkûm etti.

Mahkeme ayrıca, bu uygulamanın doğrudan bir cinsiyet ayrımcılığı anlamana geldiğini ve doğacak çocuğun babasının kim olduğu üzerindeki belirsizliği önlemek amacıyla alınan bir tedbir olduğu savının bu ayrımcılığı haklı gösteremeyeceğine hükmetti.

Davacının cinsiyeti nedeniyle gördüğü muamelenin gerekli olmadığı ve hiçbir gerekçeyle haklı gösterilemeyeceği ifade edildi.

Ayrıca “soy kütüğünde karışıklık olmasını” önlemek gibi bir amacın, yani biyolojik babanın kim olduğunu tespit etme niyetinin, modern toplumda yeri olmadığı belirtildi. AİHM’in ön kararının ardından tarafların nihai bir karar alınmasını talep etmek için üç ay süreleri bulunuyor.

Paylaşın

Türkiye’de Her 100 Bin Kişiden 355’i Cezaevinde

Avrupa Konseyi’nin cezaevleriyle ilgili raporuna göre, Türkiye’de 100 bin kişi içinde 355 kişi cezaevinde. Bu sıralamada, Gürcistan, Azerbaycan, Macaristan, Litvanya, Polonya, Slovakya, Arnavutluk, Çekya ve Letonya, Türkiye’yi izleyen diğer ülkeler.

Rapora göre, 2022 yılı 31 Ocak tarihi itibarıyla Türkiye’deki cezaevlerinde 303 bin 945 mahkum veya tutuklu bulunuyor.

Avrupa Konseyi, cezaevleriyle ilgili raporunu yayınladı. rapora göre, üye ülkeler içinde cezaevlerinin en kalabalık olduğu ülke Türkiye.

Avrupa Konseyi’nin cezaevleriyle ilgili bugün yayımlanan yıllık raporuna göre, 2022 yılı 31 Ocak tarihi itibarıyla Türkiye’deki cezaevlerinde 303 bin 945 mahkum veya tutuklu bulunuyor.

Bu sıralamada, İngiltere (79,092), Polonya (71,874), Fransa (69,964), Almanya, (56,294), İtalya (54,372), Ukrayna (48,038) ve İspanya (47,425) Türkiye’nin ardından diğer sıraları alıyor.

Rapora göre, nüfusa göre de kişi başına en fazla mahkum ve tutuklunun olduğu ülke yine Türkiye.

Buna göre, Türkiye’de 100 bin kişi içinde 355 kişi cezaevinde. Bu sıralamada, Gürcistan (237), Azerbaycan (217), Macaristan (194), Litvanya (191), Polonya (190), Slovakya (187), Arnavutluk (176), Çekya (175) ve Letonya (172) Türkiye’yi izleyen diğer ülkeler.

Rapora göre, 31 Ocak 2021’den 31 Ocak 2022’ye kadar, nüfusu bir milyonu aşan ülkelerde ortalama hapsedilme oranı yüzde 2,3 arttı.

Tutukluluk oranının en fazla arttığı cezaevi yönetimleri ise şu şekilde sıralandı: Slovenya (yüzde 23), Finlandiya (yüzde 15), Fransa (yüzde 15), Kuzey İrlanda (yüzde 13), Karadağ (yüzde 12), Hırvatistan (yüzde 10) ve Türkiye (yüzde 9,2).

Hapishanelerde yoğunluğun en fazla olduğu ülkeler hangisi?

Rapora göre genel olarak, Avrupa’da hapishanelerdeki yoğunluk Ocak 2021’den Ocak 2022’ye kadar yüzde 4,8 artış gösterdi.

Buna göre, doluluk oranı mevcut 100 kişilik kapasiteye göre 87,4’ten 91,6’ya çıktı.

Cezaevlerindeki kapasiteye göre en fazla yoğunluğun yaşandığı 7 ülke ise şunlar: Romanya’da 100 kişilik kapasiteye 124 mahkum, Kıbrıs Rum Kesimi’nde (118, Fransa’da 115, Belçika’da 115, Türkiye’de 113, Yunanistan’da 108 ve İtalya’da 107 mahkum düşüyor.

Uyuşturucudan mahkum olanların en fazla olduğu ülkeler?

Rapora göre, on ülkenin cezaevlerinde tüm mahkumların dörtte birinden fazlası uyuşturucuya bağlı suçlardan hüküm giydi.

Buna göre, uyuşturucudan mahkum olanların diğerlerine oranına bakıldığında Belçika, yüzde 51, Letonya yüzde 43, Azerbaycan yüzde 37, Türkiye yüzde 32, İtalya yüzde 32, Malta yüzde, Arnavutluk yüzde 28, Danimarka yüzde 27, İzlanda 27 ve Sırbistan yüzde 26.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

İsveç’in NATO Üyeliği: Türkiye’nin İtirazını Aşmak İçin Acil Toplantı Yapılacak

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta Griffin Storm 2023 Tatbikatı ile ilgili düzenlenen basın toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye, İsveç ve Finlandiya’nın dışişleri bakanları, istihbarat başkanları ve milli güvenlik danışmanlarının Brüksel’de bir araya geleceğini ifade etti.

Türkiye, Finlandiya, İsveç ve NATO heyetlerinin yer aldığı üçlü mutabakat uyarınca tesis edilen Daimi Ortak Mekanizma’nın dördüncü toplantısı, 14 Haziran’da Ankara’da yapılmıştı.

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Büyükelçi Akif Çağatay Kılıç’ın ev sahipliğinde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde yapılan toplantıya NATO heyeti başkanı olarak NATO Genel Sekreter Kabine Şefi Stian Jenssen, İsveç heyeti başkanı olarak İsveç Dışişleri Bakanlığı Devlet Sekreteri Büyükelçi Jan Knutsson ve Finlandiya heyeti başkanı olarak da Finlandiya Dışişleri Bakanlığı Daimi Devlet Sekreteri Jukka Salovaara katılmıştı.

NATO Genel Sekreteri dün akşam da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile telefonda görüştü. Erdoğan, Stoltenberg’e “Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğine karşı yapıcı tutumunun devam ettiğini ancak terör yanlıları İsveç’te serbestçe eylem düzenledikçe yapılan mevzuat değişikliklerinin bir anlamının olmadığını” iletti.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, görüşmede İsveç’in NATO üyeliğinin yanısıra Rusya’da yaşanan son gelişmelerin de ele alındığı belirtildi. Açıklamada, “Rusya’daki gerilimin sona ermesinin, Ukrayna sahasında geri dönülmez insani felaketlerin önünü aldığı belirtilen görüşmede, NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’e, Rusya’daki gelişmelerin, Ukrayna’da adil barış yolunda yeni bir kilometre taşı olması temennisi iletildi” denildi.

İsveç’in NATO üyeliğinin de görüşmede ele alındığının vurgulandığı açıklamada, şu ifadelere yer verildi: Türkiye’nin İsveç’in üyeliğine karşı yapıcı tutumunun devam ettiği, ancak PKK/PYD/YPG yanlıları bu ülkede serbestçe eylem düzenledikçe, yapılan mevzuat değişikliklerinin bir anlamının olmadığı ifade edildi. Görüşmede, F-35 bağlamında yaşanan haksızlıkların, Türkiye’nin F-16 talebinde İsveç’in üyeliğiyle bağlı kılınması çabalarının, Türkiye’ye değil, esasen NATO’ya ve NATO’nun güvenliğine zarar verdiği vurgulandı.

NATO Genel Sekreteri Stoltenberg Erdoğan’la yaptığı telefon görüşmesi sonrası sosyal medya hesabından bir mesaj paylaşarak, Vilnius’ta yapılacak ve terörizm, caydırıcılık ve savunma gibi konularda önemli kararlar alınacak NATO zirvesi öncesi Erdoğan’la iyi bir görüşme yaptıklarını kaydetti. Stoltenberg ayrıca, “İsveç’in NATO’ya katılımı konusunda birlikte çalışmaya devam edeceğiz” ifadesini kullandı.

İsveç’in NATO’ya katılım protokollerini Türkiye’nin yanısıra Macaristan da henüz onaylamış değil. ABD ve Batı ülkeleri 11-12 Temmuz’da Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta yapılacak NATO zirvesi öncesi, Türkiye’den İsveç’in NATO üyeliğine onay vermesini bekliyor.

Türkiye, İsveç’in terörist olarak tanımladığı grupların üyelerine ev sahipliği yaptığını ve bazı isimlerin iadesini istiyor. İsveç ise Türkiye ile Madrid’de imzaladıkları üçlü mutabakat kapsamında, kısa sürede yeni bir yasa çıkararak terör gruplarını finanse etmeyi veya desteklemeyi zorlaştırdığını öne sürüyor.

İsveç ve Finlandiya geçen yıl başlayan Rusya’nın Ukrayna işgali sonrası NATO’ya üyelik başvurusunda bulunmuştu. Finlandiya, Nisan ayında NATO’ya katılırken, İsveç’in üyeliği Türkiye ve Macaristan’ın itirazları nedeniyle onaylanmadı.

Türkiye ve Macaristan’ın İsveç’in ittifaka katılımını 11-12 Temmuz’da Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta düzenlenecek NATO Liderler Zirvesi öncesi onaylaması bekleniyor.

Paylaşın

Erdoğan İle Stoltenberg Görüştü: F-16, İsveç, Rusya

Recep Tayyip Erdoğan ile Jens Stoltenberg görüşmesine ilişki açıklama yapan İletişim Başkanlığı, açıklamasında, “Görüşmede, İsveç’in NATO üyeliği de ele alındı. Türkiye’nin İsveç’in üyeliğine karşı yapıcı tutumunun devam ettiği ancak PKK/PYD/YPG yanlıları bu ülkede serbestçe eylem düzenledikçe yapılan mevzuat değişikliklerinin bir anlamı olmadığı ifade edildi” sözlerine yer verdi ve ekledi:

Haber Merkezi / “F-35 bağlamında yaşanan haksızlıkların Türkiye’nin F-16 talebinde İsveç’in üyeliğiyle bağlı kılınması çabalarının Türkiye’ye değil esasen NATO’ya ve NATO’nun güvenliğine zarar verdiği ifade edildi.”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile telefonda görüştü. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’ndan görüşmeye ilişkin bir açıklama yapıldı.

Rusya’daki darbe girişimi ve İsveç’in NATO üyeliği ele alındığı belirtilen açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Cumhurbaşkanımız NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Görüşmede, Rusya’da yaşanan son gelişmeler ele alındı. Rusya’daki gerilimin sona ermesinin Ukrayna sahasında geri dönülmez insani felaketlerin önünü aldığı belirtildi. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’e Rusya’daki gelişmelerin Ukrayna’da adil barış yolunda yeni bir kilometre taşı olması temennisi iletildi

Görüşmede, İsveç’in NATO üyeliği de ele alındı. Türkiye’nin İsveç’in üyeliğine karşı yapıcı tutumunun devam ettiği ancak PKK/PYD/YPG yanlıları bu ülkede serbestçe eylem düzenledikçe yapılan mevzuat değişikliklerinin bir anlamı olmadığı ifade edildi. F-35 bağlamında yaşanan haksızlıkların Türkiye’nin F-16 talebinde İsveç’in üyeliğiyle bağlı kılınması çabalarının Türkiye’ye değil esasen NATO’ya ve NATO’nun güvenliğine zarar verdiği ifade edildi.

Paylaşın