İklim Krizi, Türkiye’nin Gıda Güvenliği İçin Ciddi Tehdit

İklim krizi artık Türkiye’nin gıda güvenliği için ciddi bir tehdit. Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi İrem Daloğlu Çetinkaya, “Yağış ve sıcaklık desenleri değişiyor, bunlar tarımsal üretimi zorlayan ve gıda kıtlığını etkileyen faktörler” diyor.

Türkiye İhracatçılar Meclisi Tarım Kurulu Başkanı ve üretici Melisa Tokgöz Mutlu, iklim beklentilerinin tutmadığını ve tarımsal üretimin planlamadığını söylüyor ve ekliyor:

“Tarımda o sezonun iklim ve yağış beklentileri çok önemlidir. Toprağın kuru kalması, yağış alması ve tekrar kuru kalması gereken sezonları vardır. Ama bu sezonlar tamamıyla kaydı. Geldiğimiz noktada iklim kriziyle beraber artık yağışları kontrol edemez hale geldik.”

Mutlu, bu senenin “verim yılı” olması beklenirken, tam tersi biçimde birçok mahsulde sorun yaşandığını aktarıyor: “Hiç beklemediğimiz bir anda inanılmaz bir yağmur yedik. Birçok ürünün hasadıyla ilgili problem yaşadık. O yağış sürecinde patates tarlalarına girilemedi.

Eskiden Mayıs ortasında kiraz çıkmasını beklerken şimdi Haziran başına kaydı. Haziran başında kiraz inanılmaz büyük bir yağmur yedi. Kayısı çok kötü yağmur yediği için bu sene kayısı alamadık.”

BBC Türkçe’den Fundanur Öztürk‘ün haberine göre; Önce yağış, sonra soğuk ve don. Hemen ardından yüksek sıcaklıklar. İklim krizine bağlı bu ani ısı değişiklikleri, tarımsal üretimi olumsuz etkiliyor. Yaz mevsimi olmasına rağmen domatesin kilosu marketlerde 45-50 lirayı buluyor.

Yaz döneminde bollaşan domates, biber ve patlıcan gibi ürünler, her yıl bu aylardaki enflasyonu düşüren en önemli faktörlerdendi. Fakat TUİK’in açıkladığı Temmuz ayı enflasyon verilerinde fiyatı en çok artan gıda ürünleri arasında %20,1 ile sebze ve %15,7 ile taze meyve, listenin en başında yer aldı.

Bu yaz raflardaki meyve sebzede kalite istikrarını yakalayabilmek de oldukça zor. Peki, yaz aylarında enflasyonu düşürmesi beklenen meyve sebze fiyatları bu yaz neden çok yüksek?

Antalya hallerindeki veriler, Türkiye’nin genelini yansıtan bir ayna gibi. Antalya Ticaret Borsası’nın açıkladığı Temmuz verilerine göre, ildeki hallerde domates, sebze ve meyve miktarında rekor seviyede azalma var.

Fiyatlarındaki artış da son 8 yılın ortalamasının en yüksek seviyesinde. Temmuz’da Antalya hallerindeki domates miktarı geçen aya göre %39,78, geçen yıla göre %31,35 oranında azaldı. Domatesin fiyatı da geçen aya göre %70, geçen yıla göre de %124,76 yükseldi.

Sebze rekoltesi %52,59 azalırken, yıllık fiyatı %89,83 arttı, meyvenin yıllık üretimi %44,15 azaldı, fiyatı da yıllık %57,09 oranında yükseldi.

İklim krizi tarımı tehdit ediyor

Tarımsal verimlilikteki düşüşü sadece iklim koşulları ile açıklamak mümkün olmasa da, iklim krizi artık Türkiye’nin gıda güvenliği için ciddi bir tehdit.

Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi İrem Daloğlu Çetinkaya, “Yağış ve sıcaklık desenleri değişiyor, bunlar tarımsal üretimi zorlayan ve gıda kıtlığını etkileyen faktörler” diyor.

Türkiye İhracatçılar Meclisi Tarım Kurulu Başkanı ve üretici Melisa Tokgöz Mutlu, iklim beklentilerinin tutmadığını ve tarımsal üretimin planlamadığını söylüyor:

“Tarımda o sezonun iklim ve yağış beklentileri çok önemlidir. Toprağın kuru kalması, yağış alması ve tekrar kuru kalması gereken sezonları vardır. Ama bu sezonlar tamamıyla kaydı. Geldiğimiz noktada iklim kriziyle beraber artık yağışları kontrol edemez hale geldik.”

Mutlu, bu senenin “verim yılı” olması beklenirken, tam tersi biçimde birçok mahsulde sorun yaşandığını aktarıyor:

“Hiç beklemediğimiz bir anda inanılmaz bir yağmur yedik. Birçok ürünün hasadıyla ilgili problem yaşadık. O yağış sürecinde patates tarlalarına girilemedi.”

“Eskiden Mayıs ortasında kiraz çıkmasını beklerken şimdi Haziran başına kaydı. Haziran başında kiraz inanılmaz büyük bir yağmur yedi. Kayısı çok kötü yağmur yediği için bu sene kayısı alamadık.”

Yaz yemeklerinde ilk akla gelen malzeme olan domates de marketlerdeki en pahalı ürünlerden biri. Gazeteci Ali Ekber Yıldırım durumu “Ani hava olayları ve ısı değişiklikleri sebebiyle bu sene mahsullerin hem kalitesinde hem de veriminde ciddi kayıplar yaşandı” diyerek açıklıyor:

“Bu sene tarlalara domates fideleri dikildikten sonra, aşırı yağış nedeniyle birçok yerde ürün bozuldu. Üretici fideyi tekrar dikmek zorunda kaldı, bu da maliyetleri artırdı. Sonra Temmuz ayı boyunca yaşanan aşırı sıcaklar domatesleri tam gelişmeden önce yaktı ve üretim azaldı.”

Adapazarı’nda üretim yapan ve Türkiye’nin her yerinden ürün alan Nergis Kılıç da bu sene domateste hem üretimin hem de kalitenin düştüğünü şöyle açıklıyor:

“Domates gerçekten yok. Ben eskiden domates alacağım zaman, şu kişi kaliteli domates veriyor derdim ve sipariş ederdim. Şimdi kendim Antalya’ya gidip ürünün başında durmadan gönderemiyorum, tıra kötü mal koyma ihtimalleri yüksek çünkü iyi mal çok az.”

Ürünlerin kalitesindeki sorun sadece domateste değil, başka birçok mahsulde yaşandı. Yıldırım, “Patates tohumları çok yağış sebebiyle tarlalarda çürüdü, hastalıklar ortaya çıktı ve ekstrem yağışlar yüzünden birçok üründe benzer durum yaşandı” diyor.

Mutlu’ya göre domates fiyatlarındaki artışın temel sebeplerinden biri girdi maliyetlerindeki artış. TÜİK’in son açıkladığı veriye göre Mayıs ayında Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi yıllık %33,2 arttı.

Sadece son bir ayda mazota %51,9 zam geldi, bu zam sadece üretimde değil, nakliyatta da maliyetleri artırdı. Dövizdeki hareketlilikle birlikte gübre fiyatlarında da son bir ayda %33’e varan artışlar görüldü.

Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı Şemsi Bayraktar basın açıklamasında, nakliye giderlerinin artmasıyla gıda fiyatlarının katlanacağını belirtiyor.

Son akaryakıt zammıyla birlikte çiftçilere verilen mazot desteğinin eridiğini söyleyen Bayraktar, tarıma verilen tüm desteklerin 75’inin mazot vergisine gittiğini aktarıyor.

Öte yandan hem çiftçi artan maliyetler sebebiyle üretimden uzaklaşıyor hem de işçilerin yevmiye ücretleri giderek artıyor.

Daloğlu, “İklim değişikliği kaynaklı tatmin edici gelir sağlayamayan çiftçiler ya şehir değiştiriyorlar ya meslek değiştiriyorlar, iklim değişikliği her boyutta hayatımızı yavaş yavaş değiştiriyor ve etkiliyor” diyor.

Balık türleri azalıyor

İklim krizi denizlerdeki balık miktarı, çeşitliliği ve göç sezonlarını doğrudan etkiliyor. Türkiye iklim krizi, kaçak avlanma ve denizlerdeki kirlilik sebebiyle her geçen yıl daha az balık stokuyla karşı karşıya kalıyor.

2016’dan beri iklim krizinin Marmara Denizi’ndeki balıklar üzerine etkisini araştıran İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi akademisyenlerine ait araştırmalar, Marmara’da her yıl balık miktarında ve türlerinde azalma olduğunu belirledi.

Akdeniz’de de durum farklı değil. Üretici Firdevs Külekçioğlu iklim krizine bağlı olarak avlanma sezon sürelerinin değiştiğini ve tüm avlanma/yetiştirme pratiklerinin şaştığını anlatıyor:

“Ani ısı değişiklikleri sebebiyle balıkçılıkta mevsimler kaydı. Önceden Haziran ayında olan balık şimdi Temmuza kaydı. Her sezon belli bir avlanma süremiz var ancak Akdeniz’de bir göç balığı olan orkinos bu yaz geç geldi.”

“İklim krizi yüzünden artık bakanlığın belirlediği avlanma süresiyle balıkların geliş zamanı çakışmıyor. Bakanlık bu sebeple 30 gün olan avcılığı 45 güne artırdı ama ısı değişikliği bu önlemleri hiçe sayarak daha da artış gösteriyor.”

Türkiye’de gıda fiyatları artıyor

İklim krizinin tehdit ettiği gıda güvenliği, tüm dünyanın ortak sorunu. İspanya, Fransa ve İtalya gibi Akdeniz ülkeleri, özellikle son iki yıldır çok ciddi kuraklık yaşıyor.

Bunun yanı sıra, gıda ihracatında başı çeken ülkelerden Hollanda, Polonya ve Pakistan da iklim krizi sebebiyle düşen rekolteler sonucu uluslararası piyasada pasif kalıyor.

Tüm bunlara rağmen dünyada gıda fiyatları azalma eğilimindeyken, Türkiye’de artış gösteriyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) gıda fiyat endeksi, yıllık bazda yüzde 11,8 geriledi. Türkiye’de aynı dönemde gıda fiyatları yıllık bazda yüzde 61 yükseldi.

Türkiye ve dünya gıda pazarında yaşanan tüm bu gelişmeler, artan nüfusla birlikte iklim krizinin gıda güvenliğini her geçen gün daha çok tehdit edeceğini gösteriyor. Uzmanlara göre yapılabilecek en doğru şey, iklimi çok iyi gözlemleyerek planlı tarım yapmak.

Paylaşın

Gıda Fiyatları Dünya Genelinde Düşerken, Türkiye’de İse 34 Aydır Yükseliyor

Küresel gıda fiyatları son 15 ayda sadece Nisan 2023’te yükselirken diğer tüm aylarda düşüş gösterdi. Gıda fiyatları Türkiye ise Eylül 2020’den bu yana, yani 34 aydır artmaya devam ediyor.

Türkiye’de Aralık 2021’de yüzde 45 olan yıllık gıda enflasyonu Kasım 2022’de ise yüzde 100’ü aşarak yüzde 102 olmuştu.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) açıkladığı Küresel Gıda Fiyat Endeksi son 15 ayda sadece bir kez yükseldi. Türkiye’de resmi yıllık enflasyon mart ayında yüzde 38, gıda fiyatlarındaki yıllık artış ise yüzde 54 oldu.

Dünyada gıda fiyatları aynı dönemde yüzde 21 düşerken Avrupa Birliği genelinde yüzde 15 artış gösterdi. Türkiye’de ise gıda fiyatları 34 aydan bu yana aralıksız artıyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) açıkladığı Küresel Gıda Fiyat Endeksi son 15 ayda bir kez yükseldi.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı yıllık tüketici enflasyonu (TÜFE) Haziran 2023’te ayında yüzde 38 oldu. On iki aylık ortalamalara göre ise enflasyon yüzde 60 gerçekleşti.

TÜİK’e göre gıda fiyatları son bir yılda yüzde 54 artış gösterdi. FAO’nun Küresel Gıda Fiyat Endeksi ise aynı dönemde yüzde 21 düştü. AB’de ise yıllık gıda enflasyonu mayıs ayı itibarıyla yüzde 15.

Türkiye’de 34 aydır aralıksız yükseliyor

Küresel gıda fiyatları son 15 ayda sadece Nisan 2023’te yükselirken diğer tüm aylarda düşüş gösterdi. Gıda fiyatları Türkiye’de Eylül 2020’den bu yana 34 aydan bu yana artmaya devam ediyor.

FAO ve TÜİK’in açıkladığı gıda fiyat endeksleri arasındaki fark Türkiye’nin “yeni ekonomik modele” geçtiği Kasım 2022’den itibaren giderek büyüyen bir makasa dönüştü.

Kasım 2021’de küresel gıda fiyat endeksi 141; Türkiye’de ise 138. Türkiye’nin Kur Korumalı Mevduatı (KKM) ilan ettiği Aralık 2021’de ise radikal bir değişim başlıyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Milyonlarca Aile İhtiyaçlarını Sosyal Yardımlarla Karşılıyor

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 2023 yılının ilk yarısına yönelik verileri milyonlarca hanenin yoksulluğa adeta hapsolduğunu ortaya koyuyor. Bakanlığın sosyal yardım verilerine göre bu yılın ilk 6 ayında, aşırı yoksulluk çeken hane sayısı 3 milyon 615 bine yükseldi.

Elektrik faturasını ancak sosyal yardım ile ödeyebilen hane sayısında da çarpıcı artış kaydedildi. 2019 yılında 1 milyon 343 bin 109 hanenin elektrik faturası sosyal yardım ile ödenirken 2021 yılında elektrik tüketim desteği alan hane sayısı 1 milyon 791 bin 200 ile ifade edildi. Bakanlığın elektrik tüketim desteği kapsamında yardım yaptığı hane sayısı 2022 yılında ise kayıtlara, 3 milyon 690 bin 582 olarak geçti.

Haziran 2023 itibarıyla ise ışığı ancak sosyal yardım ile yanan hane sayısının 4 milyon 141 bin 991 olduğu bildirildi. “Doğal Gaz Tüketim Desteği” kapsamında desteklenen hane sayısının ise Ocak-Haziran 2023 döneminde 157 bin 952 olduğu belirtildi.

BirGün’den Mustafa Bildircin’in haberine göre, Türkiye’de iktidar eliyle yaratılan ekonomik kriz kaynaklı derin yoksulluk on milyonlarca yurttaşı etkiliyor. Sosyal yardımlara yönelik hemen her yeni veri, yoksulluğun ulaştığı çarpıcı boyutu bir kez daha gözler önüne seriyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 2023 yılının ilk yarısına yönelik verileri milyonlarca hanenin yoksulluğa adeta hapsolduğunu ortaya koyuyor.

Bakanlığın verilerine göre, “Ailesinin yanında yaşamını en düşük seviyede dahi sürdürmekte güçlük çeken” ve Sosyal ve Ekonomik Destek (SED) programından yararlandırılan çocuk sayısı Haziran 2023 itibarıyla 168 bin 247’ye ulaştı. Ocak-Haziran 2023 döneminde SED Programı kapsamında destek sağlanan çocuklar için 3 milyar 340 milyon 867 bin TL para harcandı.

Aşırı yoksulluk sınırının altında kalan yurttaşların dâhil edildiği Türkiye Aile Destek Programı’na yönelik rapor da Türkiye’deki yoksulluğun boyutunu ortaya koyan bir başka veri oldu. Buna göre, 2022 yılında 2,5 milyon olan program kapsamına alınan hane sayısı, Haziran 2023 itibarıyla 3 milyon 615 bin 670’e fırladı.

Elektrik faturasını ancak sosyal yardım ile ödeyebilen hane sayısında da çarpıcı artış kaydedildi. 2019 yılında 1 milyon 343 bin 109 hanenin elektrik faturası sosyal yardım ile ödenirken 2021 yılında elektrik tüketim desteği alan hane sayısı 1 milyon 791 bin 200 ile ifade edildi.

Bakanlığın elektrik tüketim desteği kapsamında yardım yaptığı hane sayısı 2022 yılında ise kayıtlara, 3 milyon 690 bin 582 olarak geçti. Haziran 2023 itibarıyla ise ışığı ancak sosyal yardım ile yanan hane sayısının 4 milyon 141 bin 991 olduğu bildirildi. Doğal Gaz Tüketim Desteği kapsamında desteklenen hane sayısının ise Ocak-Haziran 2023 döneminde 157 bin 952 olduğu belirtildi.

Paylaşın

Morgan Stanley’den “Enflasyon” Yorumu: Mayıs 2024’te Zirve Yapacak

Morgan Stanley, Türkiye’de enflasyonun Mayıs 2024’te yüzde 67 ile zirve yapacağını açıkladı. Öte yandan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, JP Morgan’ın organize ettiği, Türkiye Ekonomik Forumu’na katıldı.

ABD merkezli yatırım bankası Morgan Stanley, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu’na yeni atamaların ardından Eylül sonrasında faiz artışı görülmesi olasılığının arttığını belirtti.

Aralarında Hande Küçük’ün de olduğu Morgan Stanley analistleri, TCMB’nin bu ay 150 baz puanlık artışla faizi yüzde 19’a çıkarmasını, Eylül’de ise 100 baz puanlık faiz artışı yapmasını bekliyor.

Bloomberght’te yer alan habere göre, raporda, analistler “Enflasyondaki yükselişe rağmen TCMB’nin faiz artırımlarına kademeli olarak devam etmesini bekliyoruz” ifadelerini kullandı.

Analistler yılsonu TÜFE tahminini yüzde 62’ye yükseltirken enflasyonun Mayıs 2024’te yüzde 67 ile zirve yapmasını bekliyor.

Raporda “TCMB tarafından işaret edilen kademeli faiz artırım hızı göz önüne alındığında, kur ve vergi/yönetilen fiyatlardaki potansiyel ilave ayarlamalar enflasyon görünümü üzerinde yukarı yönlü riskler oluşturuyor” değerlendirmeleri yer aldı.

Öte yandan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, JP Morgan’ın organize ettiği, Türkiye Ekonomik Forumu’na katıldı.

Bakan Şimşek’in forumda Türk ekonomisine ilişkin bir sunum yaparak çeşitli uluslararası yatırımcı gruplarıyla görüştüğü öğrenildi. Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın ise görüşmelere devam ettiği bildirildi.

Paylaşın

YSP’li Aslan’dan ‘Bireysel Silahlanma’nın Araştırılması Talebi

Yılın ilk yedi ayında bin 938 silahlı şiddet olayı yaşandığını ve olaylarda bin 200 kişi hayatını kaybettiği, bin 960 kişi de yaralandığını ifade eden Yeşil Sol Parti Milletvekili George Aslan, bireysel silahlanmanın araştırılmasını için Meclis araştırma önergesi verdi.

YSP’li Aslan, araştırma önergesinde, “Toplumun can güvenliğinin sağlanması için bir an önce silah kullanımını ortadan kaldıracak ya da en aza indirecek tedbirler alınmalı, bireysel silahsızlanma için eğitim programları ve stratejiler geliştirilmeli ve ruhsatlı ya da ruhsatsız silah edinmeyi zorlaştıracak düzenlemeler getirilmelidir” ifadelerine yer verdi.

Yeşil Sol Parti Mardin Milletvekili George Aslan, Türkiye’de bireysel silahlanmaya bağlı olarak artan şiddet olaylarının engellenmesi ve bireysel silahlanmaya karşı önleyici tedbirler alınması için Meclis araştırma önergesi verdi.

Bianet’in aktardığına göre, bireysel silahlanmanın toplumun güvenliğini her geçen gün daha da tehdit eder hale geldiğini söyleyen Aslan, erkek şiddeti sonucu yaşamını yitiren kadınları hatırlattı ve ekledi:

“Kadın cinayetlerinin çoğunun ateşli silahlarla işlendiği göz önüne alındığında bireysel silahlanma özellikle de kadınların can güvenliğini tehlikeye atmakta ve kadına yönelik erkek şiddetini derinleştirmektedir.

Geçtiğimiz hafta İstanbul’un Esenyurt ilçesinde bir tekel bayisinde yaşanan silahlı saldırı sonucu iki yurttaşın yaşamını yitirmesi ve Gaziosmanpaşa ilçesinde bir taksi şoförünün yolcularına açılan ateş esnasında hayatını kaybetmesi artan bireysel silahlanmanın yeniden kamuoyunun gündemine oturmasına neden olmuştur.”

Aslan, önergede Umut Vakfı’nın 2023 verilerini ve Jandarma Genel Komutanlığının atıf yaptı ve  yılın ilk yedi ayında bin 938 silahlı şiddet olayı yaşandığını söyledi. Olaylarda bin 200 kişi hayatını kaybettiği , bin 960 kişi de yaralandığını ifade etti:

Söz konusu silahlı şiddet olaylarında 1653 silah kullanılmıştır. Bunların 397’sinde uzun namlulu silah dahil tüfek, 1187’sinde tabanca, 60’ında beylik silahları, 285’inde ise çoğunluğu bıçak olmak üzere kesici aletlerle gerçekleştirilmiştir.

Jandarma Genel Komutanlığı’nın verilerine göre 2018-2021 yılları arasında silah bulundurma ruhsatı yüzde 100’ün üzerinde artmıştır. 2018’de 7 bin 630 olan silah bulundurma ruhsatı alan kişi sayısı, 2021 yılında 16 bin 569 olmuştur. 2018’de 3 bin 41 kişi taşıma ruhsatı alırken bu sayı 2021’de 9 bin 870’e çıkmıştır.”

“Silah edinmeyi zorlaştıracak düzenlemeler getirilmeli”

Çocukların silaha erişiminde de artış olduğunu vurgulayan Aslan, devamında şöyle dedi:

“Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre ise çocukların silaha erişiminde de artış yaşanmaktadır. Bakanlığın açıkladığı ceza mahkemelerinde açılan dosyaların yaşa ve cinsiyete göre dağılımına göre 2022’de ‘Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’ kapsamında 3 bin 352 çocuk yargılanmıştır.

Silah ya da bıçak kullandığı, bulundurduğu ya da ticaretini yaptığı gerekçesiyle hakkında dosya açılan 3 bin 352 çocuktan 455’i 12-14, 2 bin 897’si de 15-17 yaş grubundadır.

Toplumun can güvenliğinin sağlanması için bir an önce silah kullanımını ortadan kaldıracak ya da en aza indirecek tedbirler alınmalı, bireysel silahsızlanma için eğitim programları ve stratejiler geliştirilmeli ve ruhsatlı ya da ruhsatsız silah edinmeyi zorlaştıracak düzenlemeler getirilmelidir.

Bu nedenle artan bireysel silahlanmaya bağlı olarak yaşanan silahlı şiddet olaylarının önlenmesi ve bireysel silahlanmaya karşı önleyici tedbirler alınması amacıyla bir araştırma komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederim.”

Paylaşın

2023 Yılı İçerisinde İstanbul’da 8,5 Ton Uyuşturucu Ele Geçirildi

İstanbul’da 1 Ocak-1 Ağustos 2023 tarihleri arasında yapılan operasyonlarda 8,5 ton uyuşturucu madde, 2,5 milyondan fazla uyuşturucu hap ele geçirildi. Gözaltına alınan 29 bin 596 şüpheliden 3 bin 251’i tutuklandı.

5 ton 657 kilo metamfetamin, 1 ton 896 kilo esrar, 335 kilo sentetik kannabinoid (bonzai), 320 kilo eroin, 217 kilo kokain, 81 kilo Skunk, 24 kilo Afyon sakızı, 7 kilo sentetik kannabinoid hammaddesi, 3 kilo amfetamin, 2 kilo MDMA, 435 kilo kimyasal madde, 2 milyon 202 bin 251 adet ecstasy hap, 564 bin 42 adet captagon hap, 193 bin 378 adet sentetik ecza, 3 bin 250 kök Hint keneviri.

İstanbul Valiliği, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nün uyuşturucuyla mücadele kapsamında 1 Ocak-1 Ağustos 2023 tarihleri arasında yaptığı operasyonların sonuçlarını açıkladı. Buna göre İstanbul genelinde yedi aylık süre içerisinde polis ekipleri 24 bin 539 operasyon düzenledi.

Operasyonlarda 8,5 ton uyuşturucu madde, 2,5 milyondan fazla uyuşturucu hap ele geçirildi. Gözaltına alınan 29 bin 596 şüpheliden 3 bin 251’i tutuklandı.

Ele geçirilen uyuşturucu madde ve çeşitleri ise şöyle: 5 ton 657 kilo metamfetamin, 1 ton 896 kilo esrar, 335 kilo sentetik kannabinoid (bonzai), 320 kilo eroin, 217 kilo kokain, 81 kilo Skunk, 24 kilo Afyon sakızı, 7 kilo sentetik kannabinoid hammaddesi, 3 kilo amfetamin, 2 kilo MDMA, 435 kilo kimyasal madde, 2 milyon 202 bin 251 adet ecstasy hap, 564 bin 42 adet captagon hap, 193 bin 378 adet sentetik ecza, 3 bin 250 kök Hint keneviri.

Avrupa Uyuşturucu ve Bağımlılık Gözlem Merkezi’nin (EMCDDA) geçen Haziran ayında yayımlanan uyuşturucu raporunda, Avrupa’da eroin sorununun giderek büyüdüğüne dikkat çekilmiş ve 2021’de Avrupa Birliği’nin tamamında 9 ton 500 kilogram, Türkiye’de ise Türkiye’de ise 22 ton 20 kilogramla rekor miktarda eroin ele geçirildiği bildirilmişti.

Paylaşın

Türkiye’de Boşanma Sayısı Her Sene Artıyor

Türkiye’de 2001 ile 2022 arasında yıllık boşanma sayısı 92 binden 181 bine kadar çıktı. Yeni tip koronavirüs (Kovid) salgınının hakim olduğu 2020 yılı hariç bu dönemde boşanma sayısında belirgin bir artış eğilimi dikkat çekiyor.

Nüfus başına düşen boşanma sayısını ifade eden kaba boşanma hızı 2022 yılında binde 2,13 olarak gerçekleşti. Bu oran 2001 yılında binde 1,41 idi.

İktidarın aile yapısının korunmasına yönelik bir politika gütmesine rağmen son 20 senede boşanma oranı artarken evlenme oranı düşüyor. Evlilik sayısının azalmasında ekonomik zorluklar ve hayat pahalılığın rolü tartışma konusu.

Resmi veriler Türkiye’de aile yapısının son yıllarda ciddi bir değişime uğradığını gösteriyor. Tek başına yaşayanların sayısı hızla artıyor. Yapılan konut sayısı artmasına rağmen İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlerde kiralık ev bulmak kolay değil.

Kira artışına getirilen yüzde 25 sınırının piyasaları alt üst etmesi bunda etkili. Ancak son sekiz yılda yaklaşık 2 milyondan fazla kişi daha yalnız yaşamaya başladı. 2014-2022 arasını kapsayan sekiz senede tek kişilik hanehalkı sayısı yüzde 73 artarak 5 milyon 67 bine yükseldi.

Hanehalkı, aralarında akrabalık bağı bulunsun ya da bulunmasın aynı konutta yaşayan bir veya birden fazla kişiden oluşan topluluk olarak tanımlanıyor. Hanehalkı, bir aileden oluşabileceği gibi birden fazla aileden de oluşabiliyor. “Tek kişilik hanehalkı” ise yalnız yaşayan fertten oluşuyor.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2022 yılında Türkiye’de 26 milyon 75 bin hanehalkı bulunuyor. Ortalama hanehalkı büyüklüğü ise 3,17 kişi.

Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre, Türkiye’de 2008 yılında 4 kişi olan ortalama hanehalkı büyüklüğü, azalma eğilimi göstererek 2022 yılında 3,17 kişiye kadar düştü. Bu oran 2009’da da 4 idi. Ortalama hanehalkı büyüklüğü son 13 senedir sürekli olarak düşüyor. 2009-2022 arasındaki gerileme yüzde 21.

Ortalama hanehalkı büyüklüğü Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde genel olarak daha yüksek. Ege ve Akdeniz bölgelerinde ise sayı daha düşük.

2022 yılında ortalama hanehalkı büyüklüğünün en yüksek olduğu il, 4,91 kişi ile Şırnak oldu. Şırnak’ı 4,81 kişi ile Şanlıurfa ve 4,67 kişi ile Batman takip ediyor. Ortalama hanehalkı büyüklüğünün en düşük olduğu iller ise 2,54 kişi ile Tunceli ve Çanakkale oldu. Bu illeri, 2,57 kişi ile Giresun ve 2,61 kişi ile Balıkesir izledi.

Tek başına yaşayanların sayısında rekor artış

TÜİK verilerine göre tek başına yaşayanların sayısı her geçen gün artıyor. 2014’te 2,93 milyon kişi tek başına yaşarken bu sayı 2022’de 5,07 milyona kadar çıktı.

Yalnız başına yaşayanların sayısı 2014-2022 arasındaki son 8 senede yüzde 73 artış gösterdi. 2014’ten bu yana yalnız yaşayanların sayısı her sene artıyor. Son 8 yılda 2,14 milyon kişi daha yalnız yaşamaya başladı.

2007’de yalnız yaşayan fertlerden oluşan tek kişilik hanehalklarının oranı yüzde 6,5 iken bu oran 2022 yılında yüzde 19,4’e kadar çıktı. Bu da 2022’de beş evden birinde tek kişinin yaşadığı anlamına geliyor. Tek başına yaşayanların oranı son 15 yılda üçe katlandı.

Öte yandan, TÜİK verilerine göre tek başına yaşayanların oranı 2013’te yüzde 8,3 iken 2014’te yüzde 13,9’a yükseldi. Bu keskin artışın sebebi tanım değişikliği veya veri güncellemesi olabilir. Yalnız yaşayan fertlerden oluşan tek kişilik hanehalklarının oranı genel olarak Ege ve Akdeniz bölgesindeki illerde daha yüksek.

2022’de tek kişilik hanehalklarının oranının en yüksek olduğu ilin yüzde 30,4 ile Gümüşhane olduğu görüldü. Gümüşhane’yi yüzde 29,9 ile Tunceli ve yüzde 29 ile Giresun izledi. Tek kişilik hanehalklarının oranının en düşük olduğu il ise yüzde 11,1 ile Batman olurken ardından yüzde 11,3 ile Diyarbakır ve yüzde 11,6 ile Şanlıurfa geliyor.

Türkiye’de her sene ne kadar konut yapılıyor?

Peki bu dönemde Türkiye’de ne kadar konut inşa edildi? TÜİK verileri iskan izni verilen yani yapı kullanma izin belgesi verilen daire sayısını gösteriyor.

Buna göre 2014-2022 arasındaki 9 yılda 6,6 milyon daire iskan ruhsatı aldı. Aynı dönemde 4,99 milyon dairenin ilk el satışı yapıldı. Türkiye’de konut sahipliği oranı 2014’te yüzde 61,1 iken 2022’de yüzde 56,7’ye geriledi. Türkiye’de ev sahipliği oranı düşerken kiracı oranı artış eğiliminde.

Boşanma sayısı her sene artıyor

Aile yapısına ilişkin önemli bir gelişme de boşanma sayısı ve oranının son 20 senede ciddi şekilde artması. 2001-2022 arasında yıllık boşanma sayısı 92 binden 181 bine kadar çıktı. Covid-19 salgınının hakim olduğu 2020 yılı hariç bu dönemde boşanma sayısında belirgin bir artış eğilimi dikkat çekiyor.

Nüfus başına düşen boşanma sayısını ifade eden kaba boşanma hızı 2022 yılında binde 2,13 olarak gerçekleşti. Bu oran 2001 yılında binde 1,41 idi.

İktidarın aile yapısının korunmasına yönelik bir politika gütmesine rağmen son 20 senede boşanma oranı artarken evlenme oranı düşüyor. Evlilik sayısının azalmasında ekonomik zorluklar ve hayat pahalılığın rolü tartışma konusu.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Türkiye Ve İtalya’dan, Euro 2032 İçin Ortak Başvuru Kararı

Türkiye ve İtalya, EURO 2032’yi birlikte düzenlemek için UEFA’ya (Avrupa Futbol Federasyonları Birliği) başvuru kararı aldı. Bu kararla şimdiye kadar organizasyon için sadece İtalya ve Türkiye aday olmuş oldu.

Haber Merkezi / EURO 2032 için başka bir başvuru olmazsa Türkiye ve İtalya organizasyonu düzenleyecek. Konuya ilişkin Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) bir açıklama yaptı. TFF, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) ile İtalya Futbol Federasyonu (FIGC) yapılan görüşme ve değerlendirmelerin ardından, UEFA EURO 2032’yi beraber düzenlemek için UEFA’ya ortak başvuru yapma kararı almıştır.

Geçmişte düzenlenen EURO 2020, EURO 2012 ve EURO 2008 ile 2002 FIFA Dünya Kupası gibi turnuvaların başarı ile tamamlanması, yakın gelecekte Amerika Birleşik Devletleri, Meksika ve Kanada’nın ev sahipliğinde düzenlenecek 2026 FIFA Dünya Kupası için yapılan çalışmalar, bu büyüklükteki turnuvaların ortak düzenlenmesi halinde daha fazla futbol sever ile etkileşim sağlandığını ve turnuvaların verimli ve sürdürülebilir tamamlandığını göstermiştir.

UEFA’nın, Türkiye Futbol Federasyonu ve İtalya Futbol Federasyonunun bugün müştereken yaptıkları adaylık başvurularını kabul etmesi durumunda, kalan adaylık süreci ortak yürütülecek olup UEFA tarafından istenilen bilgi ve dokumanlar güncellenerek UEFA’ya sunulacaktır.

Ev sahipliği yapacak şehirler ve stadyumlar iki federasyonun daha önce UEFA’ya bildirdiği stadyumlar arasından belirlenecek, turnuva iki ülke arasında eşit olarak dağıtılacaktır. Ev sahibi şehir ve stadyumların seçilmesi konusundaki nihai karar gelecekte yapılacak değerlendirmelerin ardından verilecektir.

TFF Başkanı Büyükekşi’den açıklama

Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkanı Mehmet Büyükekşi, karara ilişkin yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Bugün hem Türk futbolu hem de Avrupa futbolu adına önemli bir karar vermiş bulunuyoruz. İtalya Futbol Federasyonu ile yapacağımız ortaklık, Avrupa Futbolu içinde yer alan dostluk ve işbirliği değerlerini yansıtıyor.

Bu ortak hareketin, yüzyıllardır devam eden benzer kültür ve köklü bir tarihin bir parçası olan iki Akdeniz ülkesi arasında var olan işbirliğini kuvvetlendireceğine ve futbolumuzun yarınları için önemli köprü kuracağına inanıyorum.”

Paylaşın

Türkiye’nin Kredi Risk Primi 424 Puana Geriledi

Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın 3. enflasyon raporunu açıklaması sonrası Türkiye’nin 5 yıllık CDS’sinin (Credit Default Swap) bugün itibariyle 424 puan. Risk primi, geçen yıl 885 puana kadar çıkarak 2003’ten beri en yüksek seviyesini görmüştü.

Haber Merkezi / Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan, dün yılın 3. enflasyon raporunu sunmuş, sunumun önceki döneme göre daha rasyonel ve güvenilir açıklamalar eşiğinde duyurulması piyasalarda olumlu karşılanmıştı.

Dün gecede önceki dönemde görev yapan ve sık sık eleştirilerin odağında olan Merkez Bankası başkan yardımcıları Emrah Şener, Taha Çakmak ve Mustafa Duman görevden alınmış. Yerlerine; Osman Cevdet Akçay, Fatih Karahan ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Hatice Karahan atanmıştı. Bu atamalar da piyasada olumlu bir hava yaratmıştı.

Bir ülkenin dış borçlanmasındaki en önemli göstergelerden biri olan CDS primi ne demek ve yükselmesi, düşmesi ne anlama geliyor?

Türkçe’de kredi risk primi veya kredi temerrüt takası olarak kullanılan CDS (Credit Default Swap) aslında bir çeşit sigortalama işlemi olarak tanımlanabilir.

Herhangi bir ülke hazinesine ya da şirketine borç verirken o borcun geri ödenmemesi ihtimaline karşı aldığınız sigorta poliçesine CDS deniyor ve genellikle over-the-counter (OTC) yani herhangi bir borsa düzenlemesine tabi olmayan tezgah üstü piyasalarda işlem görüyor.

CDS primi nasıl hesaplanıyor?

Ülkelerin dış borçlanmalarına karşı CDS’leri genelde büyük uluslararası yatırım bankaları sağlıyor ve o ülkelerin borcunu çevirememesi halinde ödemeyi bu banka üstlenmiş oluyor. Bu bankalar da söz konusu ülkenin geri ödeme yeteneğini, makroekonomik koşullarını inceleyerek bir risk oranı belirliyor.

Bu oran belirlenirken uluslararası derecelendirme kuruluşlarının verdiği notlar önemli bir rol oynasa da bunun dışında da bir çok faktör göz önünde bulunduruluyor.

Ekonomisi sağlam ve geri ödeme sorunu yaşamayacağı düşünülen ülkelerin risk primi düşük olurken geri ödemekte sorun yaşayacağı düşünülen ülkelerin risk primi yüksek bir orandan belirleniyor.

Türkiye’nin CDS oranı neden yükseliyor?

Ekonomist Mahfi Eğilmez’e göre ülke CDS priminin yükselmesine iç ve dış nedenler olmak üzere iki etken grubu yol açıyor. Koronavirüs salgını ya da Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ve yükselen enerji fiyatları bu dış nedenlere örnek olarak verilebilir.

İç nedenler ise enflasyonun yükselmesi, dış borçların artması, kurların yükselmesi, sosyal çalkantılar ve afetler olarak sıralanabilir.

Dış nedenler konusunda yapılabilecek şeylerin sınırlı olmasına rağmen iç nedenleri yönetmenin mümkün olduğunu vurgulayan Eğilmez bu sayede dış nedenlerin de etkisinin azaltılabileceğini belirtiyor.

Türkiye’nin CDS primlerinin 2008 yılındaki küresel mali kriz sırasında yükseldikten sonra gerilediği görülüyor. Ülkenin makroekonomik dengelerinin bozulmaya başladığı 2018 yılından itibaren ise dalgalı bir seyirle de olsa yükseliş trendini sürdürdüğü görülüyor.

CDS priminin artmasının sonuçları ne olur?

Kamunun ve özel sektörün dış borçlanma maliyetleri CDS primine paralel olarak artar.

Burada kendini besleyen bir döngü oluşur. Borçlanma maliyetinin artması döviz girişini azalttığı için dış borcu ödemeyi zorlaştırır. Bu da riski daha da çok yükseltir.

Artan maliyetler, daha fazla kaynağın borç ödemesine ayrılması ve daha az harcanabilir gelir (yani refah kaybı) anlamına gelir.

Döviz girişinin azalması içerideki likidite krizini daha da derinleştirirken enflasyonist baskıları artırır.

Ulaşılabilecek en uç nokta, CDS ile sigortalanan temerrüt riskinin gerçekleşmesi durumudur. Dış borcun çevrilemez hale gelmesi ya da “iflas” durumu, başta enerji olmak üzere ithal ettiğimiz pek çok ürünü alamayacak hale gelmemiz, ithal ara malına dayalı üretim yapımızın durması anlamına gelir.

Paylaşın

Çin’den Türkiye’ye Stratejik İş Birliği Çağrısı

Çin Halk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Wang Yi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve mevkidaşı Hakan Fidan ile bir araya geldi. Erdoğan ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleşen görüşme basına kapalı olarak yapıldı.

Çin Dışişleri’nden Bakan Wang Yi’nin Bakan Hakan Fidan ile görüşmesi sonrasında yapılan yazılı açıklamada, ikili ilişkiler açısından önemli mesajlar verildi.

Çin’in resmi haber ajansı Şinhua’da yayımlanan açıklamada, Çin’in ikili ilişkilerin geliştirilmesine taze bir ivme kazandırmak üzere çeşitli alanlarda iş birliğini derinleştirmek ve stratejik güveni artırmak için Türk hükümetiyle çalışmaya hazır olduğu belirtildi.

Açıklamada, “Gelişmekte olan pazarlar ve kalkınmakta olan önemli ülkeler olarak Çin ve Türkiye geniş alanlarda ortak çıkarlar ve muazzam bir iş birliği potansiyelini paylaşmaktadır. Çin, Türkiye’nin kendi milli koşullarına uygun bir kalkınma rotası bulmasını, milli bağımsızlığını, egemenliğini, meşru hak ve çıkarlarını güvence altına almasını desteklemektedir” ifadelerine yer verildi.

Bakan Wang’ın Türk mevkidaşı Hakan Fidan’a ayrıca, Türkiye’nin bölgesel ve uluslararası alanda giderek daha önemli bir rol oynamasını desteklediklerini ve Türkiye’nin iç işlerine yönelik müdahalelere karşı olduklarını belirttiği de kaydedildi.

Türkiye ile stratejik koordinasyonu güçlendirmek istediklerini belirten Wang, temel çıkarlar, ulusal güvenlik ve istikrarın güvence altına alınmasında iki ülkenin birbirine destek olması için birlikte çalışma mesajı verdi.

Wang, Çin-Türkiye Hükümetlerarası İşbirliği Komitesi, Kuşak ve Yol girişimi ile Türkiye’nin Orta Koridor girişimi arasında sinerjinin artırılması, enerji, eğitim, kültür ve diğer alanlarda ikili iş birliği mekanizmalarının geliştirilmesi çağrısı yaptı.

Çin’in kaliteli Türk mallarının ithalatını artırmak istediğini belirten Wang, ayrıca Çinli şirketleri Türkiye’de yatırım ve iş yapmaya teşvik edeceklerini belirterek, iki ülkeden şirketlerin kendi para birimleri üzerinden ticaret yapmasını desteklediklerini söyledi.

Çin Dışişleri Bakanı, ayrıca Türkiye ile Birleşmiş Milletler (BM), G20 ve Şanghay İşbirliği Örgütü gibi çok uluslu yapılar içinde koordinasyon ve iş birliğini de güçlendirmeye hazır olduklarını belirtti. Wang, üstü kapalı bir şekilde Batılı ülkeleri eleştirerek Türkiye’yi gelişmekte olan pazarlar ve kalkınmakta olan ülkelerin sesini birlikte duyurmaya çağırdı.

Wang Yi, Türkiye’ye, “uluslararası alanda gerçek anlamda çok sesliliğin savunulması, tek taraflılığa karşı çıkılması, küresel tedarik zincirlerinin istikrarının güvence altına alınması, dönüşen ve karmaşa içinde bulunan dünyada istikrarın güçlendirilmesi” için iş birliği çağrısı yaptı.

Çin Dışişleri Bakanlığı açıklamasına göre Hakan Fidan da, Türkiye’nin Çin ile ilişkileri geliştirmeye büyük önem verdiğini belirterek, “Çin’in ekonomik ve teknolojik gelişiminin tehdit olduğu iddiasını reddettiklerini, Çin’in kalkınmasını engelleme girişimleri ve itibarsızlaştırma çabalarına karşı olduklarını” belirtti. Fidan’ın ayrıca, “Türkiye’de Çin’in toprak bütünlüğünü zayıflatmaya yönelik faaliyetlere izin vermeyeceğini” belirttiği de kaydedildi.

“Diyalog ve istişare mekanizmalarının daha etkin kullanılması”

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada, görüşmede Türkiye-Çin ilişkilerinin tüm boyutlarıyla ele alındığı, “Hükümetlerarası İşbirliği Komitesi, Dışişleri Bakanları İstişare Mekanizması, Konsolosluk İstişareleri, Karma Ekonomik Komisyonu” gibi iki ülke arasındaki diyalog ve istişare mekanizmalarının daha etkin kullanılması konuları üzerinde durulduğu kaydedildi.

Erdoğan’ın, Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi ile Türkiye’nin Orta Koridor Girişimi’ni uyumlaştırma çalışmalarına hız verilmesi konusunu dile getirdiği ve bu amaçla oluşturulan Üst Düzeyli Çalışma Grubu’nun ilk toplantısını gerçekleştirmek istediklerini belirttiği ifade edildi.

Açıklamada, “Türkiye-Çin ikili ticaretini daha dengeli ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmaya dönük neler yapılabileceği hususu ile yatırımların karşılıklı olarak artırılması konularının da gündeme geldiği görüşmede, Cumhurbaşkanımız Erdoğan, küresel ve bölgesel meselelerde önemli roller üstlenen iki ülkenin daha yoğun iş birliğine sahip olması yönündeki temennisini dile getirdi” denildi.

Ukrayna, küresel mali sistem ve nükleer enerji

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile mevkidaşı Wang Yi arasındaki görüşme sonrasında bir açıklama yapılmazken, Reuters haber ajansı “bir Türk Dışişleri kaynağına” dayandırdığı haberinde iki bakanın ele aldığı konular arasında Ukrayna’daki son gelişmeler ve küresel mali sistemin bulunduğunu belirtti.

Kaynak, görüşmede ikili ekonomik ve ticari ilişkilerin geliştirilmesi, Kuşak ve Yol ile Orta Koridor girişimlerinin uyumlu hale getirilmesi, nükleer enerji, tarım ve sivil havacılık konularında da istişarelerde bulunulduğunu kaydetti. Görüşmede ayrıca, Sincan bölgesinde yaşayan Uygur azınlığın durumunun da gündeme geldiği belirtildi.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın