İsveç’in NATO Üyeliği: Türkiye, ABD’nin F-16 Ambargosunu Kaldırmasını Bekliyor

TBMM, 1 Ekim’de açılmasına rağmen Dışişleri Komitesi’nin önünde aralarında İsveç’in üyeliği de olmak üzere 60’a yakın uluslararası anlaşmanın tasarısı bekliyor. Türkiye, İsveç’in NATO üyeliğine onay vermeden önce ABD’den F-16 satışı ve modernizasyonuna yeşil ışık yakmasını bekliyor.

Finlandiya ve İsveç, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından NATO’ya (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) üyelik için başvurdu. Finlandiya ittifaka üye olurken, İsveç’in üyeliğini Ankara ile birlikte Budapeşte de geciktiriyor.

Birleşik Krallık merkezli haber ajansı Reuters, Türkiye’nin İsveç’in NATO üyelik başvurusunu onaylama konusunu bu ay da erteleyeceğini yazdı. Reuters’e konuşan AK Partili kaynaklar, “Türkiye’nin ABD’den F-16 savaş uçağı ve modernizasyon kiti alma talebine destek beklediğini” belirtti.

Reuters’ın haberinde, Türkiye’nin İsveç’in NATO üyelik başvurusunu onaylama konusunda acelesi olmadığı, bu esnada bir gözünün ABD’de olduğu ifade edildi.

AK Partili kaynaklar, “Ankara’nın Washginton ile uyum içinde hareket etmek istediğini, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Türkiye’ye 20 milyar dolar değerinde F-16 savaş uçağı ve onlarca modernizasyon kiti satışının ABD Kongresi tarafından onaylanması için çalışmasının beklendiği” söylediler.

Yetkili, “F-16’lar ve İsveç konusunda güven eksikliği göz önüne alındığında, Türkiye NATO teklifini onaylamak için acele etmiyor ve ABD’nin aynı anda adım attığına dair bir işaret arıyor” dedi. Reuters ayrıca haberinde Cumhurbaşkanlığına ulaştığını ancak yanıt almadığını belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ne demişti?

Erdoğan daha önceleri ABD’nin Türkiye’ye savaş uçağı satışının İsveç’in NATO üyeliği tartışmasıyla bir ilgisi olmadığını, sorunun İsveç’in “teröre yataklık” etmesinden kaynaklandığını iddia etmişti.

Ancak Erdoğan, İsveç’in NATO üyeliği sürecinde Ankara’ya verdiği sözlerini henüz yerine getirmediğini, kararın TBMM’ye kalacağını söylemişti. Erdoğan, “Stockholm sokaklarında terör eylemleri devam ediyor. Bize verilen sözler tutulmadı. Meclisimin nasıl bir tavır alacağını göreceğiz” demişti.

Ankara’daki bombalı saldırı ve Gazze’deki gelişmeler

Ancak 1 Ekim’de Ankara’da İçişleri Bakanlığı binası yakınındaki bombalı saldırının sorumluluğunu PKK’nın üstlenmesiyle bu iki başkentte söz konusu anlaşmayla ilgili hızla kararlar alınacağı yönündeki umutlar darbe aldı.

Buna misilleme olarak Türkiye, ABD’nin desteklediği Irak ve Suriye’deki PKK bağlantılı hedeflere yönelik saldırılarını iki katına çıkarırken, Washington bölgede bir Türk İHA’sını düşürdü. Bundan sonra ABD ve Türkiye’nin aynı anda paralel hareket etmeleri yolundaki öneri geri plana düştü.

Kongrede Türkiye’nin insan hakları ihlallerine ilişkin siciliyle ilgili itirazlar olduğunu aktaran Reuters, geçen hafta Hamas’ın İsrail’e saldırması ve bunu ardından gelen misillemelerin de Türkiye ve ABD arasındaki ilişkilere yansıması olabileceği yorumunu yaptı.

Filistin davasının önemli savunucusu ve iki devletli çözümün destekçisi Erdoğan geçen hafta yaptığı bir açıklamada, ABD’nin bölgeye İsrail’i desteklemek için uçak gemisi göndermesini sert bir şekilde eleştirdi.

Paylaşın

Türkiye’de Gıda Fiyatları 3 Yılda Yüzde 338 Arttı

Eylül 2020 ile Eylül 2023 arasındaki son 3 yılda Türkiye’de gıda fiyatları yüzde 338 artarken dünyada sadece yüzde 24 artış gösterdi. TÜİK verilerine göre yıllık reel gıda enflasyonu 2019 sonunda ve 2020 başında eksideydi. Yani, genel tüketici enflasyonu gıda enflasyonundan daha yüksek seyrediyordu.

Yeni Ekonomik Model sonrası bu durum tam tersine dönerken Nisan 2022’de bu fark yüzde 20’nin üzerine çıktı. Nonimal yıllık gıda enflasyonu ise 2021 ortasına kadar çoğunlukla yüzde 10’un altında seyretmesine rağmen Yeni Ekonomik Model ve Kur Korumalı Mevduat (KKM) döneminde rekora koştu. Kasım 2022’de yıllık gıda enflasyonu yüzde 102’ye ulaştı.

Türkiye’de enflasyonla birlikte hayat pahalılığı halkı derinden etkiliyor. Gıda enflasyonu ise daha çok can yakıyor. Çünkü gıda enflasyonu ile genel enflasyon arasındaki fark iyice açılmış durumda.

Dünya Bankası raporuna göre yıllık reel gıda enflasyonunun en yüksek olduğu dördüncü ülke Türkiye. Rapora göre Türkiye’de yıllık reel gıda enflasyonu yüzde 15 oldu. BM Gıda ve Tarım Örgütü’nün açıkladığı küresel gıda enflasyonu ile Türkiye’deki gıda enflasyonu arasındaki fark da had safhada. Küresel gıda fiyatları düşüş eğiliminde olmasına rağmen Türkiye’de gıda fiyatları 36 aydan bu yana sürekli artıyor.

Dünya Bankası’nın yayımladığı Gıda Güvenliği raporuna göre, yılbaşından beri emtia fiyatlarındaki gerilemeye rağmen, özellikle düşük gelirli ülkelerde, gıda fiyatları yüksek seyrediyor. Dünya Bankası’nın tanımına göre gıda enflasyonu ile genel tüketici enflasyonu arasındaki fark reel gıda enflasyonu gösteriyor.

Mayıs-Ağustos 2023 arasında mevcut olan son ay itibariyle yıllık reel gıda enflasyonun en yüksek olduğu ülke yüzde 44 ile Lübnan olurken arkasından yüzde 34 ile Mısır geliyor. Sierra Leone yüzde 15 ile üçüncü ve Türkiye de yine yüzde 15 reel gıda enflasyonu ile bu alanda dünyada dördüncü sırada bulunuyor.

Ruanda, Gine, Gana, Pakistan, Surinam ve Malavi yüzde 11 ile 13 arasında değişen yıllık reel gıda enflasyonu ile bu alanda ilk 10 listesinde bulunuyor. Türkiye nominal gıda enflasyonunda da yüzde 74 ile dünya dördüncüsü. Zirvede ise yüzde 403 ile Venezuela bulunurken ardından Lübnan (yüzde 274) ve Arjantin (yüzde 134) geliyor.

9. ve 10. Sıradaki Burundi ile Malavi’de yıllık enflasyon yüzde 39. Bu ülkelerdeki enflasyonun Türkiye’nin neredeyse yarısı olması dikkat çekiyor. Diğer gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkeler gıda enflasyonunda Türkiye’den daha iyi durumda.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre Eylül 2020’den bu yana 36 aydan bu yana gıda fiyatları her ay aralıksız artıyor. FAO’nun açıkladığı küresel gıda fiyatları ise bu 36 ayının 19’unda bir önceki aya göre düştü. Buna göre Eylül 2020 ile Eylül 2023 arasındaki son 3 yılda Türkiye’de gıda fiyatları yüzde 338 artarken dünyada sadece yüzde 24 artış gösterdi.

TÜİK verilerine göre yıllık reel gıda enflasyonu 2019 sonunda ve 2020 başında eksideydi. Yani, genel tüketici enflasyonu gıda enflasyonundan daha yüksek seyrediyordu. Yeni Ekonomik Model sonrası bu durum tam tersine dönerken Nisan 2022’de bu fark yüzde 20’nin üzerine çıktı.

Nonimal yıllık gıda enflasyonu ise 2021 ortasına kadar çoğunlukla yüzde 10’un altında seyretmesine rağmen Yeni Ekonomik Model ve Kur Korumalı Mevduat (KKM) döneminde rekora koştu. Kasım 2022’de yıllık gıda enflasyonu yüzde 102’ye ulaştı.

Maaşlara gelen zammı enflasyon eritiyor

TÜİK verilerine göre eylül itibariyle son üç ayda enflasyon yüzde 25 oldu. Bu da memur maaşları ve asgari ücrete gelen yüksek zamların etkisinin kısa sürede yitirdiği anlamına geliyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Ekonomi Yönetimi Farklı Coğrafyalarda Para Arıyor!

14 ve 28 Mayıs seçimleri sonrası değişen ekonomi yönetimi, Türkiye’ye dış kaynak bulabilmek için aylardan beri dünyanın farklı coğrafyaları arasında mekik dokuyor. Son olarak, Dünya Bankası-Uluslararası Para Fonu (IMF) yıllık toplantıları için Fas’ın Marakeş kentinde bulunan Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan, ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Jerome Powell ile 40 dakika görüştü.

Erkan, temasları kapsamında Blackrock, JPMorgan, Deutsche Bank ve Barclays gibi uluslararası finans ve yatırım çevreleri ile de bir araya geldi. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de Londra’da uluslararası yatırımcılar ile yaptığı toplantıların ardından Fas’a gitti. Şimşek Marakeş’te yaptığı açıklamada, geçmiş ekonomi politikalarını tersine çevirmenin zaman alacağını belirtti. 19 Ekim’de Paris’te yatırımcılarla görüşecek olan Şimşek, ardından dış kaynak arayışı kapsamında Abu Dabi, Doha ve Riyad’a gidecek.

Türkiye bir yandan “rasyonele dönüş” adı altında faiz artırım ve dış kaynak bulma sürecinden geçerken, diğer yandan yakın çevresindeki tansiyon giderek artıyor. Ukrayna-Rusya ve Azerbaycan-Ermenistan’dan sonra şimdi belki de en ciddi tehdit olarak İsrail-Hamas savaşının yayılmasından endişe ediliyor.

Uzmanlara göre, Türkiye’nin yakın coğrafyasında şiddeti giderek artan çatışmalar nedeni ile, ülke ekonomisinin ihtiyacı olan dış kaynağı bulmak kolay olmayacak. Milyarlarca dolarlık uluslararası sermayeyi çekmek için ülke ülke gezen Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in işi daha da zorlaşmış durumda.

Ekonomi yönetimi, Türkiye’ye dış kaynak bulabilmek için aylardan beri dünyanın farklı coğrafyaları arasında mekik dokuyor. Son olarak, Dünya Bankası-Uluslararası Para Fonu (IMF) yıllık toplantıları için Fas’ın Marakeş kentinde bulunan Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan, ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Jerome Powell ile 40 dakika görüştü. Erkan, temasları kapsamında Blackrock, JPMorgan, Deutsche Bank ve Barclays gibi uluslararası finans ve yatırım çevreleri ile de bir araya geldi.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de Londra’da uluslararası yatırımcılar ile yaptığı toplantıların ardından Fas’a gitti. Şimşek Marakeş’te yaptığı açıklamada, geçmiş ekonomi politikalarını tersine çevirmenin zaman alacağını belirtti. 19 Ekim’de Paris’te yatırımcılarla görüşecek olan Şimşek, ardından dış kaynak arayışı kapsamında Abu Dabi, Doha ve Riyad’a gidecek. Peki Şimşek ve Erkan’ın dış kaynak arayışı, İsrail-Hamas savaşından nasıl etkilenecek?

DW Türkçe’den Aram Ekin Duran’a konuşan Kırklareli Üniversitesi Uluslararası Ticaret ve Lojistik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Alçın, İsrail-Hamas arasındaki çatışmanın bir bölgesel savaşa dönüşme ihtimali nedeni ile uluslararası finansal hareketlerin “güvenli limanlara” yöneleceğini söylüyor.

Türkiye’nin çevresindeki çatışma ve risk alanlarının kısa vadeli sermaye girişlerinin azalmasına neden olabileceğini, yabancı doğrudan yatırım kararlarının da askıya alınabileceğini kaydeden Prof. Alçın, “Uluslararası yabancı fonlar açısından Türkiye şimdilik ‘izlenenler’ listesinde bulunmaya devam ediyor” diyor.

Bundan sonraki süreçte para politikasındaki sıkılaşmanın sürdürülüp sürdürülmeyeceği ve vergi toplama yanında kamunun da tasarrufa yönelip yönelmeyeceğinin uluslararası yatırımcılar açısından belirleyici olacağını ifade eden Alçın, şu görüşleri dile getiriyor:

“Uluslararası kısa vadeli yatırımcılar açısından Londra’daki swap piyasasındaki TL kısıdının henüz kaldırılmamış olması temel rahatsızlık unsuru. Bunun dışında son 3 aylık enflasyonun yüzde 20 olmasına karşın, Dolar/TL kurundaki hareketin yalnızca yüzde 1 artış göstermiş olması da kur kontrolünün devam ettiği sinyali vermekte ve bu kur seviyesinden Türkiye piyasasına girip önümüzdeki aylarda hızlı değer kaybedebilecek TL’yi dolara çevirip kayıpla çıkma konusunda da isteksizler.”

Uluslararası yatırımcı ne düşünüyor?

Türkiye’nin dış kaynak bulmada yaşadığı sorunlar, İsrail-Hamas savaşı öncesinde de ortaya konmaya başlanmıştı. Geçtiğimiz günlerde, Şimşek’in 4-5 Ekim tarihlerindeki Londra temasları sonrasında yayınlanan Bank of America raporunda, aralarında 4 trilyon doları yöneten fonların bulunduğu 23 yatırımcının Türkiye ekonomisine ilişkin görüşlerine yer verildi.

Rapora göre, Mehmet Şimşek ile özel görüşmelerde bulunan uluslararası yatırımcılar, Türkiye’nin yabancı yatırımları çekme çabalarının yavaş ilerlediğini belirtirken, “rasyonele dönüş” politikalarından her an vazgeçilme ihtimalinin en büyük endişe kaynağı olduğuna vurgu yapıldı. Türkiye’de yapısal sorunların devam ettiğini ve bu sorunları aşmanın kolay olmayacağını dile getiren yatırımcılar, Türkiye’ye sermaye girişi konusunda hâlâ “bekle-gör” politikası izledikleri mesajını vermiş oldu.

Beykoz Üniversitesi İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Evren Bolgün’e göre, 2018-2023 arasındaki yanlış politikaların düzeltilmesi sadece faiz politikası ile değil, topyekun bir makro ekonomik bakış gerektiriyor.

Türkiye’nin hâlâ kendi içinde risk yaratma potansiyeline sahip olduğunu dile getiren Prof. Bolgün, “Dolayısıyla yabancı yatırımcı şunu söylüyor: Son 5 yılda öyle rasyonellikten uzak bir politika uyguladınız ki, biz şimdi 4,5 aylık politika değişikliğini yakından izliyoruz ancak hâlâ güvenimiz tam değil” diye konuşuyor.

28 Mayıs seçimleri öncesinde Türkiye’den çıkan 1,5 milyar dolarlık yabancı portföyünün seçimlerden sonra geri döndüğünü ancak seçimlerden bu yana geçen 4,5 ayda borsaya net yabancı girişi yaşanmadığını anımsatan Bolgün, “Son 4,5 ayın sonunda Türkiye’ye beklenen portföy yatırımı gelmedi. Körfez ülkeleri ile 50 milyar dolarlık ticaret anlaşması yapıyoruz, bunun 8 milyar doları sukuk olarak gelecek dendi. Ama bunlar gelmedi. Dünya Bankası’ndan geleceği açıklanan 18 milyar dolara ilişkin de bir gelişme yok hâlâ” şeklinde konuşuyor.

İsrail-Hamas savaşının ortaya çıkardığı yeni konjonktürün de Türkiye’ye gelmesi umut edilen yabancı yatırımları olumsuz etkileyeceğini kaydeden Bolgün, “Ama zaten savaş başlamadan önce de durum parlak değildi. Yabancının Türkiye’ye umulan düzeyde ilgi göstermediğini biliyoruz. Ocak-Eylül döneminde yabancı yatırımcının portföy yatırımı olarak Türkiye’ye soktuğu para sadece 350 milyon dolar” diyor.

Ortadoğu’daki savaşın uzaması halinde son 1 haftada yüzde 7 artan petrol fiyatlarının etkisiyle Türkiye’nin cari açığının giderek büyüyeceğine de işaret eden Prof. Bolgün, “Bu da enflasyon görünümünü daha da bozacak. Hele çatışmanın İsrail-Hamas’ı aşıp Lübnan, Suriye ve özellikle İran’ı da içine alması halinde, tablo her açıdan çok daha kötü hale gelebilir” değerlendirmesinde bulunuyor.

Net rezervler eksi 55 milyar dolar

İsrail-Hamas çatışması ABD dolarını tüm dünyada güçlendirirken, Türkiye’nin dolar rezervleri ise beklenen hızda artmıyor. TCMB’nin net rezervleri 6 Ekim haftasında 20,7 milyar dolar olarak kaydedilirken, swap hariç net rezervleri ise eksi 55,7 milyar dolar olarak gerçekleşti. Yani seçimden bu yana rezervlerde bir miktar iyileşme olsa da, hâlâ yabancı yatırımcı açısından güven vermekten uzak bir seviyede bulunuyor.

Prof. Dr. Oğuz Oyan, Türkiye’nin her yıl ortalama 200 milyar dolarlık dış borç ödemesi ve 50 milyar dolarlık cari açığını finanse etmesi gerektiğini söylüyor. Bunun için de hükümetin ya yeniden borçlanması ya da yabancı yatırımları çekmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Oyan, şöyle konuşuyor:

“Türkiye’nin dış yatırım çekememesi bölgedeki sıcak çatışmalardan değil, Türkiye’nin ekonomik göstergelerinin oldukça bozuk olmasından kaynaklanıyor. Türkiye dış kaynak olmadan büyümesini finanse edemiyor. Cari açık vermeden büyüyemiyoruz. Bunun için de her zaman dış yatırım ihtiyacı var. Bu nedenle Türkiye’nin dış borçları milli gelirinin yarısına ulaştı. Şimdilik İsrail-Hamas savaşı kısa vadede Türkiye’ye ciddi bir olumsuz etki yapacağını öngörmüyorum. Ancak Doğu Akdeniz’deki enerji oyununa yeniden dönmek isteyen Türkiye’nin son dönemde İsrail ile yakınlaşma çabalarının büyük yara aldığını söyleyebiliriz.”

Filistin – İsrail savaşı

7 Ekim’de Hamas’ın saldırısı ile başlayan ancak sonrasında İsrail’in topyekun savaş ilanı ile boyut değiştiren İsrail-Hamas çatışmasının küresel ekonomiye etkileri de giderek daha çok tartışılmaya başlanıyor. Bölgenin en önemli limanlarından biri ve İsrail’in en büyük ikinci limanı olan Hayfa Limanı, dünyanın en yoğun nakliye hattının bitişiğinde yer alıyor. Süveyş Kanalı’ndan geçen gemilerin uğrak limanı olan Hayfa Limanı’nda savaş nedeni ile ortaya çıkacak sorunlar, küresel ticareti de etkileme potansiyeline sahip.

Bununla birlikte, savaşın uzaması ve bölge ülkelerine yayılması durumunda petrol ve doğalgaz arzında da ciddi sıkıntılar yaşanabilir. Bu durum 7 Ekim’den sonra artış eğilimine giren enerji fiyatlarında yeni rekorlara neden olabilir. Öte yandan İsrail’in Gazze’yi işgal etmesi halinde yaşanacak göç dalgası da Türkiye’nin de aralarında olduğu bölge ülkelerinde konut fiyatlarından kamu harcamalarına kadar pek çok alanı etkileyecek.

Türkiye özelinde bakıldığında, İsrail Türkiye’nin dış ticaretinde önemli aktörlerden biri olarak öne çıkıyor. Son açıklanan resmi verilere göre, Türkiye Ocak-Ağustos 2023 döneminde İsrail’e 3,8 milyar dolarlık ihracat yaparken, aynı dönemde İsrail’den ithalatı ise 1,2 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. İsrailli turistler içinde Türkiye önemli bir tatil lokasyonu. Türkiye’yi ziyaret eden İsraillilerin sayısı 2019’da 570 bin ile rekor kırmış, pandemi sonrasında sınırların yeniden açılması ile 2022’de ise Türkiye’ye gelen İsrailli turist sayısı 700 bine yaklaşmıştı.

Türkiye’nin Filistin ile ticareti ise İsrail ile kıyaslandığında çok düşük seviyede seyrediyor. 2023’ün ilk 8 ayında Filistin’e yapılan ihracat 83 milyon dolar olurken, ithalat ise 12 milyon dolar oldu. Yani aynı dönemde İsrail ile 5 milyar dolarlık dış ticarete imza atılırken, bu rakam Filistin ile 100 milyon dolara bile ulaşmadı.

Paylaşın

Erdoğan’dan ABD’ye SİHA Tepkisi: Nasıl Böyle Bir Şey Yapabilirsin?

Türkiye’ye ait SİHA’nın ABD tarafından düşürülmesine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz Amerika ile NATO’da beraber değil miyiz? Beraberiz. Peki, bizim SİHA’mızı Amerika düşürdü mü? Düşürdü. Biz seninle NATO’da nasıl beraberiz? Nasıl böyle bir şey yapabilirsin? Aramızda güvenlik sorunu var” dedi.

Haber Merkezi / Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı’nın açıklamasının müttefiklik ve stratejik ortaklık ruhuyla bağdaşmadığı gibi, Suriye’yi bölmeye çalışan örgütlere de cesaret verdiğini dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerinin devamında, “Ülkemize yönelik terör tehdidini, terör örgütünün arkasında kimin olduğuna bakmaksızın, kaynağında ortadan kaldırmakta kararlıyız. DEAŞ’la göğüs göğüse çarpışan, şehitler verme pahasına bu terör örgütünü hezimete uğratan tek NATO müttefiki olarak bize karşı oynanan bu tiyatroyu sadece acı bir tebessümle karşılıyoruz. Tiyatro oynayanları kendi senaryolarıyla baş başa bırakıp kendi millî güvenliğimizin gerektirdiği adımları atmayı sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen Türkiye-Afrika 4. İş ve Ekonomi Forumu Kapanış Töreni’ne katılarak bir konuşma yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında, “Afrika coğrafyasının başarısını kendi başarımız olarak addediyoruz” diyerek, Afrika Birliği’nin G20 üyeliğine en başından beri tam destek verdiklerini kaydetti.

Bu çerçevede, Yeni Delhi’de yapılan son G20 Zirvesi’nde Afrika Birliği’nin üye olmasını memnuniyetle karşıladıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Aziz kardeşim Komorlar Birliği Cumhurbaşkanı Assoumani Azzali’yi, dönem başkanlığında gerçekleşen bu değerli üyelik için tebrik ediyorum. Afrika kıtasının küresel sistemde hak ettiği yeri alması için bundan sonra da gereken her türlü katkıyı sağlayacağımızın bilinmesini istiyorum” açıklamasında bulundu.

Rusya-Ukrayna Savaşı’nın olumsuz etkilerini yaşarken, İsrail ile Filistin arasında meydana gelen hadiselerin herkesi derinden sarstığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gerginliğin daha da artarak bölgeye yayılması ihtimalinden endişeliyiz. Camilerin, hastanelerin ve sivil yerleşim yerlerinin bombalanması gibi saldırıları kabul etmediğimizi ve asla etmeyeceğimizi açıkça söylüyoruz. Gazze’deki insani durumu kötüleştiren ablukanın bölgeyi provokasyonlara açık, hassas bir duruma getirdiği malumdur. Baradan sizlerin aracılığıyla tüm dünyaya sesleniyorum; 360 kilometrekareye sıkışmış 2 milyon insanın elektriğini, suyunu, yakıtını, gıdasını kesmek, en temel insan haklarının ihlalidir” diye konuştu.

Gazze halkının toptan cezalandırılmasının sadece sorunu büyüteceğini, daha fazla acıya, daha fazla gerilime ve daha fazla gözyaşına sebep olacağını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “İsrail yönetiminin, Refah Kapısından insani yardım geçişlerine izin vermesi gerekiyor. El-Ariş Havalimanına, içerisinde ilaç, dayanıklı gıda, konserve, çocuk bezi, su, tıbbi malzemelerin de bulunduğu bir insani yardım uçağımızı bu sabah gönderdik. Çatışmalar başladığından beri bölgeye intikal eden ilk yardım kargosunu götüren uçağımız, bugün saat 12.00 itibarıyla havalimanına indi. AFAD Başkanlığımız yeni yardım malzemelerinin bölgeye sevkiyle ilgili hazırlıklarını sürdürüyor.”

“Amerika Birleşik Devletleri’nin bölgeye uçak gemilerini göndermesi, maalesef barışa, sükûnete, diyaloğa, diplomasiye ve taraflar arasında tansiyonun düşürülmesine hiçbir katkı sağlamıyor” değerlendirmesinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Keza Amerikan Başkanı’nın dün Suriye konusunda yaptığı açıklamadaki yaklaşımı biz de kendilerinin bölgedeki faaliyetleri için ifade ediyoruz. Yani, Amerika’nın, PKK’nın Suriye’deki uzantılarıyla bu ülkede yürüttüğü faaliyetler, Türkiye’nin millî güvenliği için olağanüstü bir tehdit mahiyetine sahiptir” dedi.

“Nasıl böyle bir şey yapabilirsin?”

“Biz Amerika ile NATO’da beraber değil miyiz? Beraberiz. Peki, bizim SİHA’mızı Amerika düşürdü mü? Düşürdü. Biz seninle NATO’da nasıl beraberiz? Nasıl böyle bir şey yapabilirsin? Aramızda güvenlik sorunu var” değerlendirmesinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı’nın açıklamasının müttefiklik ve stratejik ortaklık ruhuyla bağdaşmadığı gibi, Suriye’yi bölmeye çalışan örgütlere de cesaret verdiğini dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerinin devamında, “Ülkemize yönelik terör tehdidini, terör örgütünün arkasında kimin olduğuna bakmaksızın, kaynağında ortadan kaldırmakta kararlıyız. DEAŞ’la göğüs göğüse çarpışan, şehitler verme pahasına bu terör örgütünü hezimete uğratan tek NATO müttefiki olarak bize karşı oynanan bu tiyatroyu sadece acı bir tebessümle karşılıyoruz. Tiyatro oynayanları kendi senaryolarıyla baş başa bırakıp kendi millî güvenliğimizin gerektirdiği adımları atmayı sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

ABD’den Türkiye’ye “Suriye” Uyarısı

Türkiye’nin Suriye’nin kuzeydoğusuna yönelik askeri operasyonları devam ederken, Beyaz Saray’dan dikkat çeken bir açıklama geldi. Beyaz Saray, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki askeri eylemlerinin hem bölge hem de ABD’nin güvenliğine tehdit oluşturduğunu açıkladı.

Beyaz Saray’ın açıklamasında, “Türk hükümetinin Suriye’nin kuzeydoğusuna yönelik askeri eylemleri IŞİD’i yenilgiye uğratma mücadelesini baltalamakta, sivilleri ve bölgenin güvenliğini tehlikeye atmakta ve Amerika Birleşik Devletleri’nin ulusal güvenliği ve dış politikası için olağanüstü bir tehdit oluşturmaya devam etmektedir” denildi.

Euronews Türkçe’nin aktardığı açıklamada, 14 Ekim 2019 tarihinde ABD Başkanı’nın Suriye’deki durum nedeniyle ulusal bir acil durum ilan ettiği anımsatıldı ve mevcut gelişmeler ışığında bu acil durumun 14 Ekim 2023 tarihinden itibaren 1 yıl süreyle uzatıldığı duyuruldu.

Türkiye, ABD’nin Suriye’den çekilmesi ve özellikle PKK uzantısı olarak gördüğü YPG’nin omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’ne (SGD) silah desteğini sonlandırması için uzun yıllardır bastırıyor.

Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı (Pentagon), Suriye hava sahası içerisinde Türkiye’ye ait bir silahlı insansız hava aracının (SİHA), ABD F-16 savaş uçakları tarafından düşürülmesini “meşru müdafaa” olarak değerlendirmişti.

Paylaşın

A Milli Futbol Takımı, EURO 2024 Kapısını Araladı

EURO 2024 Elemeleri D Grubu 6. maçında A Milli Futbol Takımı ile Hırvatistan, Opus Arena’da karşı karşıya geldi. Hakem Anthony Taylor’ın yönettiği karşılaşmadan A Milli Futbol Takımı, 1-0 galip ayrıldı.

Haber Merkezi / A Milli Futbol Takımı’na galibiyeti getiren golü 30. dakikada Barış Alper Yılmaz kaydetti. A Milli Futbol Takımı, bu galibiyetle D Grubu’nda puanını 13’e yükseltip maç fazlasıyla liderlik koltuğuna oturdu.

Grubun diğer maçında Letonya, Ermenistan’ı sahasında 2-0 mağlup etti. D Grubu’nun bir diğer takımı Galler ise yedinci maç gününü bay geçti.

EURO 2024’e katılacak 20 takımın belli olacağı grup aşaması, 16-21 Kasım 2023’te oynanacak karşılaşmalarla sona erecek. 10 grupta ilk 2 sırayı alan takımlar EURO 2024’e katılma hakkını elde edecek.

A Milli Futbol Takımı, bir sonraki maçında 15 Ekim Pazar günü TSİ 21.45’te Konya Büyükşehir Belediye Stadyumu’nda Letonya ile karşılaşacak.

Karşılaşmadan dakikalar

2. dakikada Kerem Aktürkoğlu’nun pasında topla buluşan Barış Alper’in sol çaprazdan uzak köşeye attığı şutta kaleci Livakovic son anda topu çelmeyi başardı. 9. dakikada Barış Alper’in çevirdiği topa ceza sahasının dışından gelişine vuran Kerem Aktürkoğlu, kaleci Livakovic’i geçemedi. Tecrübeli eldiven, son anda topu tokatladı.

13. dakikada Uğurcan’ın savunmanın arkasına gönderdiği pasla buluşan Kerem’in kaleci Livakovic ile karşı karşıya kaldığı pozisyondaki şutunda Livakovic gole izin vermedi. 30. dakikada Salih Özcan’ın orta sahadan uzun pasında savunmanın arkasında topla buluşan Barış Alper, kaleci Livakovic’in önde olduğunu görerek ceza sahası dışı sağ çaprazdan aşırtma bir vuruşla meşin yuvarlağı ağlara gönderdi. 0-1

54. dakikada Ay Yıldızlılar, ikinci gole çok yaklaştı. Kerem’in sol çizgiden çevirdiği topta Barış Alper’in çok yakın mesafeden attığı şutta top üstten auta çıktı. 62. dakikada Kerem’in sol kanattan ortasında arka direkte İrfan Can’ın kafa vuruşu kaleci Livakovic’te kaldı.

81. dakikada Sağ kanattan Majer’in ortasında Petkovic’in kafa vuruşunda kaleci Uğurcan gole izin vermedi. 90. dakikada Maçın hakemi Anthony Taylor, ceza sahası içinde Hakan’ın eline top çarptığı gerekçesiyle penaltı noktasını gösterdi. Ardından VAR’dan gelen uyarı sonrası pozisyonu izleyen Taylor, penaltıyı iptal etti.

Stat: Opus Arena

Hakemler: Anthony Taylor, Gary Beswick, Adam Nunn

Hırvatistan: Livakovic, Stanisic, Barisic (Sosa dk. 80) Gvardiol, Sutalo, Kovacic (Beljo dk. 80), Modric, Brozovic, Brekalo (Vlasic dk. 63) Pasalic (Majer dk. 63), Musa (Petkovic dk. 63)

Türkiye: Uğurcan, Ferdi, Samet, Abdülkerim, Cenk Özkaçar, İsmail (Kaan Ayhan dk. 86), Hakan, Salih Özcan, Kerem (Kenan Yıldız dk. 86), İrfan Can (Yunus Akgün dk. 65), Barış Alper (Bertuğ Yıldırım dk. 75)

Gol: Barış Alper (dk. 30) (Türkiye)

Paylaşın

AKPM’den Osman Kavala Kararı: Türkiye İçin “Magnitsky Yaptırımı” Çağrısı

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM), üye ve gözlemci devletlere, “Osman Kavala ve Türkiye’deki diğer politik tutukluların keyfi ve illegal biçimde özgürlüklerinden mahrum edilmesine katkıda bulunmuş polis memuru, savcı, yargıç ve diğer devlet memurlarını hedef alan yaptırımlar uygulanması” çağrısında bulundu.

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM), bu bağlamda üye ve gözlemci devletlerin “Magnitsky mevzuatlarını” ya da benzer hukuksal mekanizmaları kullanmalarını istiyor.

İlk olarak ABD’de kullanılan Magnitsky yaptırımları insan hakkı ihlallerine karışan bireyleri hedef alıyor. ABD’de 2012 yılında yürürlüğe giren ve vize yasağı ve mal varlıklarının dondurulması gibi yaptırımlar öngören yasanın bir benzeri 7 Aralık 2020 tarihinde AB tarafından hazırlandı.

AKPM, Magnitsky yaptırımı çağrısında bulunsa da kararı uygulama yetkisi üye ve gözlemci ülkelere ait. Üye ve gözlemci devletlerin bu çağrıya olumlu karşılık vermeleri şimdilik beklenmiyor.

Ancak Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM), “Osman Kavala’nın derhal serbest bırakılması” kararını katılanların 2/3 çoğunluğuyla kabul etti. 62 üyenin oy kullandığı oturumda 44 üye karardan yana 18 üye karara karşı oy kullandı

Karara göre, Türkiye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Osman Kavala’nın “tutukluluğu kaldırılarak derhal serbest bırakılması” kararını yerine getirmediği takdirde, aşağıdaki yaptırımlarla karşı karşıya kalacak.

Bu yaptırımlar arasında en önemlileri Kavala’nın hukuksuzca hapiste kalmasına şahsi sorumlulukları nedeniyle yol açan kamu görevlileriyla ilgili “Magnitsky Mevzuatı”nın uygulanması ve “Osman Kavala’nın 1 Ocak 2024 tarihine kadar cezaevinden tahliye edilmemesi halinde, Meclis’in 2024’ün ilk Oturumunda Türk delegasyonunun yeterlik belgelerine itiraz etme yetkisinin devreye girmesi.”

Daha açık bir anlatımla bu karardan sonra Türk makamlarıyla “ilişkiye geçilmesi”ne karşın Kavalanın serbest bırakılması sağlanamadığı takdirde “Osman Kavala ve diğer siyasi mahkumların Türkiye’de yasadışı ve keyfi olarak özgürlüklerinden mahrum bırakılmasına polis memuru, savcı, hakim, cezaevi görevlisi yada başka görevlerde bulunanlar olarak katkıda bulunan herkes” Avrupa ülkelerinde bu eylemleri nedeniyle kovuşturmayla karşı karşıya kalacaklar.

İkincisi Osman Kavala 1 Ocak 2024’e kadar tahliye edilmediği takdirde 2024 Kış Oturumu’nda Türkiye delegasyonu AKPM’de oy kullanma haklarından yoksun kalacaklar.

Karar ne diyor?

“Osman Kavala’nın derhal serbest bırakılması çağrısı” başlıklı karar tasarısı (Doc. 15841 10/10/2023) Türkiye’nin Osman Kavala’nın derhal serbest bırakılmasını öngören Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararını uygulamamaktaki ısrarı dolayısıyla Avrupa Konseyi üyesi ve gözlemci Devletlere ve Avrupa Birliği’ne Türkiye’ye yönelik aşağıdaki yaptırımları da kapsayan bir çağrının kabulünü öngörüyordu. Tasarı değişiklik olmaksızın kabul edildi.

Karar tasarısı AKPM Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu raportörü Sosyalistler, Demokratlar ve Yeşiller Grubu’ndan Avusturyalı parlamenter Petra Bayr tarafından kaleme alınmış ve Komisyon tarafından Meclise taşınmıştı. Karar Avrupa Konseyi üyesi ve gözlemci devletler ile Avrupa Birliği’ni şu yaptırımları gerçekleştirmekle yükümlü kılıyor:

14.1 İnsan hakları savunucusu Osman Kavala’nın derhal serbest bırakılması için Türk makamlarıyla en üst düzeyde ilişki kurulması;

14.2 Türkiye’de hukukun üstünlüğü ve insan haklarının korunmasına yönelik iyileştirmeleri desteklemek için acilen harekete geçilmesi;

14.3 Osman Kavala ve diğer siyasi mahkumların Türkiye’de yasadışı ve keyfi olarak özgürlüklerinden mahrum bırakılmasına polis memuru, savcı, hakim, cezaevi görevlisi yada başka görevlerde bulunanlar olarak katkıda bulunan herkesi şahsen hedef alarak yaptırım uygulamak üzere “Magnitsky mevzuatı” veya diğer yasal araçların uygulamaya sokulması;

15. Bu temel konu aynı zamanda Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki diyaloğun bir parçasıdır ve bu bağlamda Meclis, Avrupa Birliği’ni, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne saygılı bir toplumda çoğulculuğu teşvik eden çalışmalara öncelik verilmesi doğrultusunda Türkiye’ye mali desteğini belirlerken bu ciddi durumu tam olarak dikkate almaya çağırır.

16. Osman Kavala’nın 1 Ocak 2024 tarihine kadar cezaevinden tahliye edilmemesi halinde, bu Meclis, 2024’ün ilk Oturumunda Türk delegasyonunun yeterlik belgelerine itiraz etme yetkisini hatırlatır.

17. Meclis, Bakanlar Komitesi, Genel Sekreter ve Türkiye ile Kavala kararının uygulanmasını sağlamak ve bir bütün olarak Sözleşme sisteminin korunmasını ve nihayetinde kuruluşun güvenilirliğini güvence altına almak üzere , Reykjavik Deklarasyonu ve Mahkeme kararlarının uygulanmasına verilen önem doğrultusunda yakın işbirliği içinde çalışmaya hazırdır.

Magnistky mevzuatı nedir?

Metinde yer alan “Magnistsky mevzuatı” adı altındaki yaptırımlar kümesi hükümetlerin insan hakları ihlalleri işleyen ya da önemli yolsuzluklara karışan yabancı kişilere yönelik yaptırımlarda bulunmalarını sağlayan yasaları ifade ediyor.

Bu yaptırımlar, 2009’da Rusya’da vergi yetkililerini ve kolluk kuvvetlerini bir yatırım yönetim şirketi olan Hermitage Capital’den 230 milyon dolar vergi iadesini zimmete geçirmekle suçlayan vergi muhasebecisisi Sergey Magnitsky’nin işkencelerden geçirildikten sonra cezaevinde can vermesinin ardından ilk olarak 2012’de ABD tarafından yürürlüğe konulmuş ve mağdurun adıyla kodlanmıştı. O tarihten bu yana Kanada, Birleşik Krallık ve Avrupa Birliği ülkeleri çıkardıkları benzer yasalarla ağır insan hakları ihlalleri ya da büyük çaplı yolsuzluklar dolayısıyla kendi yurttaşları olmayan yabancı kişilere yönelik yaptırımlar uygulama yetkisi kazandılar.

Bu olayda AKPM’nin çağrısının muhatabı olan ülkeler Osman Kavala’nın serbest bırakılması doğrultusundaki AİHM kararının uygulanmasını görev ve yetkileri dolayısıyla önlemiş olan cezaevi yöneticilerinden yüksek yargıçlara kadar bütün güç sahiplerine ülke sınırlarına girdikleri andan itibaren kendi mevzuatlarına göre yaptırım uygulama yükümlülüğü altına girecekler.

AİHM kararı

AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) kararlarının infazı Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından denetleniyor. Bakanlar Komitesi, AİHM’nin 10 Aralık 2019 tarihli Osman Kavala kararı yerine getirilmediği gerekçesiyle 2 Şubat 2022 tarihinde Türkiye hakkında ihlal prosedürü başlatmıştı.

Komite, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğini AİHM’ye sormuş; AİHM 11 Temmuz 2022 tarihinde Osman Kavala kararının yerine getirilmediğine hükmetmişti.

AKPM’nin her yıl insan hakları aktivistlerine verdiği Vaclav Havel İnsan Hakları Ödülü’ne de bu yıl Osman Kavala layık görülmüş; ödülü bu hafta başında Strasbourg’da düzenlenen bir törenle Kavala adına eşi Ayşe Buğra Kavala almıştı.

Paylaşın

Bakan Yerlikaya: Türkiye’de 4 Milyon 711 Bin 622 Düzenli Göçmen Var

İstanbul’da medya temsilcileriyle bir araya gelen Bakan Yerlikaya, Türkiye’de 4 milyon 711 bin 622 düzenli göçmen bulunduğu verisini paylaşarak, bunlardan 3 milyon 274 bin 59’unun geçici koruma altındaki Suriyeliler olduğunu söyledi.

Haber Merkezi / İkamet izinli yabancı sayısının 1 milyon 150 bin 386 olduğunu aktaran Bakan Yerlikaya, 287 bin 177 kişinin de uluslararası koruma kapsamında olduğunu söyledi.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, İstanbul’daki medya temsilcileriyle bir araya geldi. Bakan Yerlikaya, Türkiye’deki göçmenlere ve göçmen kaçakçılığına ilişkin verileri paylaştı. Yerlikaya, konuya ilişkin şu verileri paylaştı:

“Çağımızın küresel sorunlarını başında göç var. Türkiye de bu sorunla mücadelesini sürdürüyor. Geçici koruma altındaki Suriyeli sayısı 3 milyon 274 bin. İkamet izinli yabancı sayısı 1 milyon 150 bin. 281.177 uluslararası koruma altındaki yabancı bulunuyor.

2.937 operasyonda 3.975 göçmen kaçakçısı yakalandı 1.225’i tutuklandı. 112.404 düzensiz göçmen yakalandı. Bunlardan 48.339’u ülkelerine gönderildi… İstanbul’da 304 operasyon yapıldı. Yakalanacağını anlayıp ayrılan ya da ikamet süresi biten 120 bin 531 yabancı ülkemizden ayrıldı.

Hudut birliklerimizin başarılı çalışmaları ile 120 günde 80.946 göçmenin sınırdan girişi engellendi. İstanbul’da bugüne kadar düzensiz göçmenlere yönelik 304 operasyonlarda 94 şüpheli tutuklandı. Operasyonlarda 42.257 göçmen yakalandı şimdiye kadar.

4 milyon 711 bin 622 düzenli göçmen bulunuyor. Pilot şehir olan İstanbul’da 20 mobil göç noktasını çektik ve bunların yerine araç verdik. Ankara İzmir, Bursa ve Adana’da olmak üzere toplamda 50 mobil araç bulunuyor.

Bu çalışmalarımız sonucunda düzensiz göçmenler artık yeni göç rotası arayışına girdi. Organizatörler “Türkiye’de artık sıkı denetim var, gitmeyin” diyorlar. 120 günde bu noktaya gelindi. Algı çok önemli.”

“38 mafya tipi çete çökertildi”

Bakan Yerlikaya ayrıca, organize suç örgütleriyle mücadelenin aralıksız süreceğini belirterek, “120 günde 378 operasyonda 2874 şüpheli gözaltına alındı 702’si tutuklandı. 38 mafya tipi çete çökertildi… Türkiye Yüzyılı’nda uyuşturucuyu küresel felaket olarak görüyoruz. Temel hedefimiz Türkiye’nin uyuşturucu için yasaklı bölge olarak görüyoruz.

Terörle eşdeğer buluyoruz. Uyuşturucu rotalarının rotasının değişmesi için mücadele ortaya koyarken topluma dönük bilinçlendirme faaliyetlerini artırıyoruz. Uyuşturucuya göz açtırmayacağız. Gölge gibi takipteyiz. Hepsinin bir bir tepelerine çöküp nefeslerini kesip adalete teslim edeceğiz” dedi.

Paylaşın

“Türkiye’ye Ait SİHA’yı Düşüren ABD Uçağı İncirlik’ten Kalktı” İddiaları Yalanlandı

Suriye’de Türkiye’ye ait SİHA’yı “tehdit” olarak gördüğü gerekçesiyle düşüren ABD’ye ait uçağın İncirlik Hava Üssü’nden kalktığı iddiaları yalanlandı. ABD’ye ait uçağın Ürdün’den havalandığı açıklandı.

Haber Merkezi / Türkiye’ye ait SİHA (Silahlı İnsansız Hava Aracı), Suriye’de ABD’ye ait savaş uçağı tarafından düşürülmüştü. Halk TV canlı yayınında konuya ilişkin değerlendirmeler yapan Emekli Amiral Türker Ertürk, Türkiye’nin SİHA’sını düşüren ABD F-16’sının Adana’da bulunan İncirlik Hava Üssü’nden kalktığını söylemişti.

Milli Savunma Bakanlığı (MSB) yetkilileri, önce düşürülen SİHA’nın Türkiye’ye ait olmadığını savundu. Bugün Dışişleri Bakanı tarafından yapılan açıklamada ise ABD savaş uçağı tarafından düşürülen SİHA’nın, Türkiye’ye ait olduğu doğrulanmıştı.

AA’nın MSB kaynaklarından aktardığı bilgiye göre, SİHA’yı düşüren ABD uçağının İncirlik’ten kalktığına dair iddiaları yalanlandı. Kaynaklar, “Uçağın İncirlik’ten kalktığı tamamıyla spekülasyon. Böyle bir durum söz konusu değil” ifadelerini kullandı.Uçağın nereden kalktığına ilişkin soruya yanıt veren kaynaklar, “Uçak, Ürdün’den kalktı” dedi.

Muhalefetten tepkiler

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Helikopterimiz düşürülür, başka ülkeden duyarız. Gemimiz basılır, başka ülkeden duyarız. Şimdi de SİHA’mız düşürülüyor, yine başka ülkeden duyuyoruz. ABD ‘meşru müdafaa’ diyor, Dışişleri Bakanlığımız ise ‘farklı teknik değerlendirmeler’ diyerek yaşananları geçiştirmeye çalışıyor.

Siz devleti yöneten kişiler olarak ülkemizin hakkını böyle utangaç açıklamalarla mı savunacaksınız? Dış politikamızı ‘ABD ne der, Rusya ne der, İtalya ne der’ diye mi şekillendireceğiz?” ifadelerini kullanmıştı.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “Bu vahim iddia doğru olsun ya da olmasın; buradan açıkça ilan etmek istiyorum: Eğer Amerikan Devleti, Türkiye’nin bu coğrafyadaki varlığından rahatsızsa, derhal Türk topraklarında bulunan, İncirlik Üssü’nü de boşaltmalıdır.” demişti.

Paylaşın

Türkiye – İsrail Ticaret Hacmi Son 20 Senede Katlanarak Arttı

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) genel ticaret sistemi verilerine göre 2022 yılında İsrail Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı 10. ülke konumunda. Türkiye en çok ihracatı Almanya’ya yaparken (21,1 milyar dolar), İsrail’e ihracat bunun üçte biri seviyesinde.

Türkiye’nin en çok ithalat yaptığı ülkeler içinde ise İsrail 29. sırada bulunuyor. İki ülke arasındaki ticaret hacminin açık şekilde Türkiye lehine olmasından dolayı bu sonuç sürpriz değil. Türkiye en çok ithalatı ise Rusya, Çin ve Almanya’dan gerçekleştiriyor.

Türkiye-İsrail ticaret hacmi son 20 senede katlanarak arttı ancak aynı dönemde Türkiye’nin toplam ihracat ve ithalatı da benzer bir artış gösterdi. Bu yüzden Türkiye’nin toplam ihracat ve ithalatında İsrail’in payındaki değişime bakmak daha anlamlı bir veri.

Özel ticaret sistemi verilerine göre 2002 yılında Türkiye’nin ihracatında İsrail’in payı yüzde 2,39 iken bu oran 2022’de yüzde 2,87’ye yükseldi. İthalatta ise İsrail’in payı aynı dönemde yüzde 1,06’dan yüzde 0,63’e geriledi.

Türkiye-İsrail ilişkilerine bakıldığında, resmi veriler iki ülke arasında dönem dönem yaşanan ihtilafların ticari ilişkilere olumsuz tesir etmediğini gösteriyor. AK Parti iktidarında Türkiye-İsrail ticaret hacmi katlanarak arttı.

Son yıllarda Türkiye’nin İsrail’e ihracatındaki artış da dikkat çekiyor. 2002 yılında 1,41 milyar dolar olan ticaret hacmi 2022’de 8,91 milyar dolara kadar çıktı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan eylül sonunda BM Genel Kurul çalışmaları için gittiği New York’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu kabul etmişti. Bu; iki lider arasında uzun bir aradan sonra yüz yüze ilk görüşme olmuştu. Erdoğan daha sonra Türk basınına yaptığı açıklamada İsrail Başbakanı Netanyahu’nun ekim, kasım gibi Türkiye’yi ziyaret edebileceğini belirterek “Ondan sonra da biz iade-i ziyaretimizi yapacağız.” demişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ve İsrail’in birçok alanda iş birliği yaptığını vurgulayarak “Yeni iş birliği alanlarının varlığı da bir gerçek… İsrail’in kaynaklarının Avrupa’ya taşınması konusunda arayışta olduğu da herkesin malumu. En akılcı rota ise Türkiye üzerinden bu kaynakların Avrupa’ya ulaştırılması.” yorumunu yapmıştı. Erdoğan’a göre iki ülke arasında sondaj çalışmaları noktasında da iş birliği fırsatları bulunuyor. Taraflar; rota, takvim ve sondaj alanları gibi ayrıntılar üzerinde müzakere ediyor.

Ticaret dengesi Türkiye lehine büyümeye devam ediyor

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) özel ticaret sistemi verilerine göre AK Parti iktidarının başladığı 2002 yılında Türkiye’nin İsrail’e ihracatı 861,4 milyon dolar; İsrail’den ithalatı ise 544,5 milyon dolar idi. 2022’de ihracat 6,74 milyar dolara yükselirken ithalat da 2,17 milyar dolara çıktı. Ticaret hacmi de 1,41 milyar dolardan 8,91 milyar dolara ulaştı. Buna göre ticaret hacmi son 20 senede yüzde 532 artış gösterdi.

2000-2022 arasında iki ülke arasındaki ticaret dengesi hep Türkiye’nin lehine oldu. Yani, ihracat hep ithalattan yüksek seyretti. 2014 yılında denge iyice daralırken son yıllarda Türkiye’nin ihracatı keskin şekilde yükseldi. Aynı dönemde ithalat daha stabil kaldığından ticaret dengesi Türkiye lehine büyümeye devam ediyor.

2010’daki Mavi Marmara krizinden sonra bile ticaret hacminin düşmemesi siyasi ihtilaflara rağmen ekonomik ilişkilerin güçlü olduğunu gösteriyor.

Peki, İsrail ile ticaret Türkiye için ne kadar önemli? TÜİK genel ticaret sistemi verilerine göre 2022 yılında İsrail Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı 10. ülke konumunda. Türkiye en çok ihracatı Almanya’ya yaparken (21,1 milyar dolar), İsrail’e ihracat bunun üçte biri seviyesinde.

Türkiye’nin en çok ithalat yaptığı ülkeler içinde ise İsrail 29. sırada bulunuyor. İki ülke arasındaki ticaret hacminin açık şekilde Türkiye lehine olmasından dolayı bu sonuç sürpriz değil. Türkiye en çok ithalatı ise Rusya, Çin ve Almanya’dan gerçekleştiriyor.

Türkiye-İsrail ticaret hacmi son 20 senede katlanarak arttı ancak aynı dönemde Türkiye’nin toplam ihracat ve ithalatı da benzer bir artış gösterdi. Bu yüzden Türkiye’nin toplam ihracat ve ithalatında İsrail’in payındaki değişime bakmak daha anlamlı bir veri.

Özel ticaret sistemi verilerine göre 2002 yılında Türkiye’nin ihracatında İsrail’in payı yüzde 2,39 iken bu oran 2022’de yüzde 2,87’ye yükseldi. İthalatta ise İsrail’in payı aynı dönemde yüzde 1,06’dan yüzde 0,63’e geriledi.

Erdoğan “İsrail işgalci terör devletidir” demişti

Cumhurbaşkanı Erdoğan geçmişte İsrail’i sert sözlerle defalarca eleştirmişti. Erdoğan 2017 yılında, “İsrail işgalci terör devletidir” ifadesini kullanmıştı. Erdoğan 2021 yılındaki konuşmasında da “Gücü çocuk ve kadınlara yeten terör devleti İsrail’in zalimlikleri karşısında öfkeliyiz” demişti.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın