ABD’den Türkiye Merkezli Şirkete “Husiler” Yaptırımı

ABD Maliye Bakanlığı, Yemen’deki Husiler’e İran’ın mali yardımının iletilmesinde rol oynadığı gerekçesiyle Türkiye merkezli Al Aman Kargo İthalat İhracat ve Nakliyat Limited Şirketi’ni yaptırım listesine aldı.

Yemen’de İran’ın desteklediği belirtilen Husiler, Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırısının ardından Gazze’ye İsrail’in harekat başlatmasından sonraki süreçte saldırıları arttırdı.

Husiler, Kızıldeniz ve Aden Körfezi’nde uluslararası taşımacılık yapan gemileri insansız hava araçları ve füzelerle hedef alıyor. Husiler’in artan saldırıları sebebiyle bazı taşımacılık şirketleri ya faaliyetlerini askıya aldı ya da bazı gemiler Afrika’daki Ümit Burnu gibi daha uzun rotaları kullanmak zorunda kaldı.

ABD Maliye Bakanlığı’na bağlı Yabancı Varlıkların Kontrolü Dairesi (OFAC) Yemen’deki Husiler’e İran’ın mali yardımının iletilmesini kolaylaştırdığı gerekçesiyle bir kişi ve üç şirkete yaptırım getirdi.

VOA Türkçe’nin aktardığına göre; Yaptırım getirilenler arasında Türkiye’de bulunan bir şirket de var. ABD Maliye Bakanlığı’nın açıklamasına göre, yaptırım listesine alınanlar arasında ikisi Yemen’de biri Türkiye’de olmak üzere üç döviz merkezi bulunuyor.

Açıklamada, bu kişilerin İran Devrim Muhafızları ile bağlantılı olduğu belirtilen ve 2021’den bu yana ABD’nin yaptırım listesinde bulunan Said El Cemal adlı bir kişinin talimatıyla Husiler’e milyonlarca doların aktarılmasını sağladığı kaydediliyor.

OFAC’ın açıklamasında, “Said El Cemal şebekesinin Ortadoğu genelinde bulunan merkezler üzerinden İran fonlarının Yemen’de Husiler’le bağlantılı mali firmalara aktarılmasını kolaylaştırdığı” belirtiliyor.

“Türkiye’deki Al Aman Kargo Şirketi aracı”

Açıklamada, merkezi Türkiye’de bulunan Al Aman Kargo İthalat İhracat ve Nakliyat Limited Şirketi’nin de Husiler’in İranlı finansörleri tarafından gönderilen para için aracı konumunda olduğu ifade ediliyor.

Bu şirketin ABD’nin yaptırım listesinde yer alan Yemen’deki Al Alamiyah Express adlı bir şirketle Türkiye’den fonların Husiler ve Said El Cemal şebekesi adına aktarılması için çalıştığı belirtiliyor. ABD’nin yaptırım listesine aldığı isimlerden biri de Nabil Ali Ahmed Al Hadha.

Bu kişinin Türkiye’deki hesapları üzerinden milyonlarca doların Yemen’deki Husi bağlantılı hesaplara aktarıldığı; bu fonların Yemen merkezli ve Husiler’in kontrolünde bulunan Al Rawda şirketi tarafından Yemen riyaline çevrildiği ifade ediliyor.

Al Rawda şirketinin, İran’ın sağladığı milyonlarca doları Türkiye üzerinden Said El Cemal şebekesi adına Yemen’e aktardığı ve bu fonların da daha sonra Husi bağlantılı şirketlere iletildiği belirtiliyor.

Bu şirketin, fonların Husiler’in kontrolündeki savunma bakanlığından cephedeki Husi savaşçılarına transfer edilmesi için aracı olarak da görev gördüğü açıklamada yer alan bilgiler arasında.

Yaptırım kararı kapsamında bu kişi ve şirketlerin ABD’de bulunan mal varlıkları da donduruldu. Yaptırım listesine alınan kişi ve şirketlerden bir açıklama henüz gelmedi.

Paylaşın

İsveç’in NATO’ya Üyeliğinde Yeni Gelişme: Dışişleri Komisyonu’nda Kabul Edildi

İsveç’in NATO’ya (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) kabulüne ilişkin teklif, AK Parti, MHP ve CHP’nin oylarıyla TBMM Dışişleri Komisyonu’nda kabul edildi. Teklife, İYİ Parti hayır oyu verirken, DEM Parti ise oylamaya katılmadı.

Haber Merkezi / Üyeliğin onaylanması için düzenlemenin komisyonda kabulünden sonra TBMM Genel Kurul’da oylanması şartı bulunuyor. Oylamaya katılanların yarıdan bir fazlasının oyu aranıyor.

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un imzasıyla teklif haline getirilen protokol 25 Ekim’de TBMM Dışişleri Komisyonu’na havale edilmişti.

Komisyonda konuşan Dışişleri Bakan Yardımcısı Burak Akçapar: İsveç makamlarının her talebimizi hemen yerine getirmesi maalesef gerçekleşmiyor. Bu bir süreç. 5 yıl önce hayal bile edilemeyecek mevzuat değişikliklerini hayata geçiriyorlar. Akçapar, “Askeri-stratejik açıdan, İsveç’in de NATO’ya dahil olmasıyla, kuzeyde güvenlik boşluğu kalmayacak” dedi.

CHP Milletvekili Kani Beko söz alarak “Bizim muhatabımız İsveç mi, AB mi, ABD mi? Somut adımlar atılmazsa, kabul etmeyelim üyeliği. Bence ABD de F16 meselesinde topu kongreye atıp, kabul etmedi kongre diyecek” ifadelerini kullandı. Daha sonra söz alan CHP Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı ise “Az önce, bakanlığın dili değişmiş dedik ama aslında iktidarın dili değişmiş” dedi.

MHP’nin temsilcisi Kamil Aydın ise, “Siyasi duruş kendini göstermeli, önce ülke ve millet diyeceğiz, sonra parti” dedi. İsveç’le ilgili sürecin bu komisyonda verilen kararla sonlanmayacağını, Genel Kurul’da ve pek çok mecrada devam edeceğini belirten Aydın, sürecin iç siyasete malzeme edilmesini eleştirdi ve “Önce ülkenin alî menfaatleri” dedi.

İktidarın seçim öncesinde bu konuyu siyaset malzemesi olarak kullandığını hatırlatan İYİ Parti Sözcüsü Kürşad Zorlu, hükümet ve muhalefetin milli güvenliği ilgilendiren konularda uzlaşması gerektiğini söyledi. NATO’nun gelişmesine prensip olarak karşı olmadıklarını söyleyen Zorlu, “Güvenliğimizi önce kendi sınırlarımızda sağlamakla sorumluyuz” dedi.

İsveç’in NATO üyeliği konusu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Joe Biden arasındaki son görüşmede de gündeme gelmişti. Erdoğan, Biden’ın kendisine “F16 modernizasyonuna ilişkin onay süreci ile İsveç üyeliği sürecini eş zamanlı yürütmeyi” teklif ettiğini aktarmıştı.

İki ülkenin NATO’ya başvurusu

Rusya’nın Ukrayna işgalinin ardından İsveç ve Finlandiya, NATO’ya katılım başvurusu yaptı. Ancak Türkiye, iki ülkenin Ankara’nın “terörist olarak nitelendirdiği grupları koruduğu” gerekçesiyle itirazda bulundu. Finlandiya’nın üyelik başvurusunu nisan ayında onay veren Türkiye, Macaristan ile birlikte İsveç’e henüz onay vermiş değil.

“NATO’nun operasyon kabiliyeti gelişecek”

ABD’den yapılan açıklamada ise TBMM Dış İlişkiler Komisyonunda İsveç’in NATO’ya üyeliğine ilişkin teklifin kabul edilmesini memnuniyetle karşılandığı belirtildi. Bakanlık açıklamasında, “Başkan Biden, uzun zamandır Türkiye’nin F-16 filosunun modernizasyonuna verdiği açık desteği sürdürmektedir ki bu durum NATO’nun operasyon kabiliyetini geliştirecektir” ifadelerine yer verildi.

ABD Dışişleri Bakanlığı, Ankara’ya F-16 satışına ilişkin Kongreye resmi bildirim yapılıncaya kadar bu tür dış silah satım süreçlerine ilişkin açıklama veya yorum yapamayacaklarını da belirtti.

Paylaşın

Akademik Özgürlük Endeksi: Türkiye, 179 Ülke Arasında 166. Sırada

Türkiye, dünya genelinde akademik özgürlükleri ölçmeyi hedefleyen Akademik Özgürlük Endeksi’nde (AFI) 179 ülke arasında 166. sırada yer aldı. Türkiye’nin hemen üstünde Mısır; altında ise İran yer alıyor.

Akademik Özgürlük Endeksi’nin 2002-2022 arasındaki verilerine bakıldığında Türkiye’nin 2016 yılında çok sert bir düşüş yaşadığı ve bu durumun devam ettiği görülüyor.

2002’de 0,55 olan Türkiye’nin puanı 2004’te 0,56 ile en yüksek değere ulaştı. 2010 yılına kadar benzer seviyede seyreden endeks 2010’da 0,47’e düştü. Bu tarihten sonra kademeli düşük görülürken 2015’e 0,3o’a kadar geriledi.

15 Temmuz darbe girişimin yaşandığı 2016 yılında ise Türkiye’nin akademik özgürlük karnesi çok sert bir düşüş ile 0,08’e geriledi.

Akademik Özgürlük Endeksi (AFI) 2023 raporu yayınlandı. Rapor, Aralık 2022 durumunu yansıtıyor. Euronews Türkçe‘nin aktardığına göre Türkiye’nin 2022 puanı 0,084. Türkiye bu puan ile 179 ülke arasında 166. sırada yer alıyor.

AFI ülkeleri “en iyi yüzde 10”dan başlayarak “en kötü yüzde 10”da sona eren 10 gruba ayırdı. Türkiye “en kötü yüzde 10” grubunda yer alıyor. Bu grup akademik özgürlüklerin en çok kısıtlandığı ülkeleri gösteriyor.

Bu grupta puan sıralamasına göre şu ülkeler yer alıyor: Küba, Ruanda, Mısır, Türkiye, İran, Nikaragua, Çin, Suudi Arabistan, Güney Sudan, Ekvator Ginesi, Bahreyn, Suriye, Belarus, Türkmenistan, Eritre, Burma/Myanmar, Kuzey Kore.

Bu ülkelerin büyük bir kısmı insan hakkı ihlalleri ile anılıyor. Türkiye’nin hemen üstünde Mısır; altında ise İran yer alıyor.

Dünyada akademik özgürlüğün en yüksek olduğu ülkeler ise şöyle: Çekya, Estonya, Belçika, İtalya, Almanya, Honduras, Lüksemburg, Letonya, Finlandiya, Arjantin, Slovakya, İsveç, Şili, Jamaika, Peru, İspanya, İsrail, Nijerya, Slovenya. Bu ülkelerin tamamı “en iyi yüzde 10”luk grupta yer alıyor.

İsveç’teki Göteborg Üniversitesi Demokrasinin Çeşitleri Enstitüsü (V-Dem) ile Almanya’daki Friedrich Alexander Üniversitesi Erlangen-Nürnberg Akademik Özgürlük Endeksi (AFI) dünyada akademik özgürlüğü ölçmeyi hedefliyor. Şu beş temel göstergeye dayanarak filli akademik özgürlük düzeyini değerlendiriyor:

Araştırma ve öğretme özgürlüğü
Akademik değişim ve yayma özgürlüğü
Kurumsal özerklik
Kampüs bütünlüğü
Akademik ve kültürel ifade özgürlüğü

AFI, dünya çapında farklı ülkelerden 2 bin 197 uzman tarafından yapılan değerlendirmelere, standartlaştırılmış anketlere ve V-Dem projesi tarafından uygulanan istatistiksel modellere dayanıyor. V-Dem projesi, demokrasinin çeşitli boyutları hakkında kapsamlı veri ve analizler üretiyor.

Endeks 0 ile 1 arasında değişiyor. 1 özgürlüğün en iyi durumda olduğunu gösterirken 0 özgürlüklerin kısıtlandığına işaret ediyor.

Paylaşın

İklim Değişikliği: Türkiye İçin Turizm Uyarısı

COP28 Turizm ve İklim Değişikliği Raporu’nun Türkiye ile ilgili bölümünde önemli uyarılar var. Türkiye’de ki turizm faaliyetlerinin küresel ısınma karşısında kırılgan olduğuna dikkat çekilen raporda, kısa ve orta vadede fırtına, sel, yangın ve sıcak hava dalgaları gibi aşırı olaylara, uzun vadede ise deniz seviyesindeki yükselmelere hazırlıklı olunması gerektiği dile getiriliyor.

İklim krizi ve turizm ilişkisini dünya çapında değerlendiren ilk kapsamlı çalışma olarak tanımlanan “Turizm ve İklim Değişikliği Durum Değerlendirmesi Raporu” COP 28 İklim Konferansı sırasında yayınlandı. Raporu hazırlayan uzmanlardan Doç. Dr. Cenk Demiroğlu turizm sektörünün günümüzde, doğrudan ve dolaylı olarak, küresel salımların yaklaşık yüzde 8 ila 10’undan sorumlu olduğunu aktardı.

Evrensel’den Özer Akdemir’in haberine göre; Artan iklim tehditlerinin, turizm ekonomisi ve iklim kırılganlığı nispeten yüksek olan Türkiye dahil birçok ülkede, turizme darbe vurmasının beklediğini belirten Demiroğlu, turizmi olumsuz etkilemesi beklenen en önemli unsurlar arasında aşırı sıcaklar ve artan yangınların olduğunu kaydetti.

Dünyanın en turistik 100 şehrinde riskli derecede sıcak günlerin 1950’lerden bu yana neredeyse yüzde 20 arttığını ifade eden Demiroğlu, bu artışın 2050’lere kadar ise yüzde 13 ila 18 daha artması beklendiğini dile getirdi.

Demiroğlu raporda yer alan önemli başlıklardan bazıları ile ilgili aktardığı notlar şöyle:

“İklim değişikliği nedeniyle deniz suyu seviyelerinde yaşanacak artış, özellikle kıyı turizmi açısından ciddi bir tehlike. Dünya Mirası Listesi’ndeki birçok yapı, deniz kıyısında yer alıyor. Listedeki 340 alanın analizi, bunların yarısından fazlasının yüzyıl sonunda kısmen veya tamamen sular altında kalma riski bulunduğunu ortaya koyuyor. Çalışmaya göre, Türkiye’deki kıyısal miras alanlarının ise yüzde 10’a kadar batma tehlikesi altında olduğu söylenebilir.

Kayak turizmi, alçak rakımlı bölgelerdeki ısınma ve kar yağışındaki azalmadan olumsuz etkileniyor; ileri seviyelerde karlama yapılan bölgelerde dahi kayak sezonu kısalıyor. Raporun bulgularına göre, 2050 yılında küresel ısınmanın kaç derece gerçekleşeceğine bağlı olarak, kayak sezonundaki ortalama kısalma yüzde 15 ile 22 arasında değişecek. Kayak sezonunun 2080 yılında bugüne kıyasla yüzde 20 ile 42 daha kısa olacağı tahmin ediliyor.

Maddi kayıpları sınırlandırmak için karlama uygulamalarının giderek daha fazla öne çıkacağı söylenebilir. Bugün dünyadaki altı bine yakın kayak alanının üçte birinde karlama yapılıyor. İklim değişikliğinin kar sezonu üzerindeki olumsuz etkisi arttıkça, bu tekniğin de yayılması bekleniyor.

Turizm salımlarının eşit olmayan dağılımı ve iklim tehlikelerinin potansiyel etkileri, iklim adaleti açısından da önemli sonuçlar doğuruyor. Turizm – ve özellikle uzun mesafe, uluslararası seyahatlerle ilgili yapılan çalışmalar, dünya nüfusunun yüzde 90’ının her sene uçağa binmediğini gösteriyor.

Dünya Seyahat ve Turizm Konseyi’nin yeni bir raporuna göre, 2010 ve 2019 yılları arasında turizm kaynaklı salımlar yüzde 2,5 arttı. Böylelikle, küresel salımların yüzde 1,3’lük artışını geride bırakmış oldu.

Küresel turizm salımları ağırlıklı olarak yüksek gelirli dış pazarlarda yoğunlaşıyor. Örneğin uluslararası uçuşların yüzde 50’si Avrupa’ya varıyor. Az gelişmiş ülkeler için ise bu oran – küresel nüfusun yüzde 12’sini oluşturmalarına rağmen – yalnızca yüzde 1,7.

Hava yolculuğu ve kruvaziyer turizmi de 2030 salım azaltma hedeflerine ulaşamayacak. Hava yolculuğu, küresel turizmin ciddi salım azaltımlarını gerçekleştirebilmesi konusunda en zorlu bileşen olmaya devam ediyor. 2019 yılı verilerine göre, yolculukların yalnızca dörtte biri hava yoluyla gerçekleşse de, hava ulaşımı tüm turizm ulaşım salımlarının dörtte üçünden sorumlu.”

Paylaşın

İki Yılda 728 Bin 490 Öğrenci Üniversiteyi Bıraktı

2021 yılında 338 bin 926, 2022 yılında 389 bin 564 öğrenci üniversiteyi bıraktı. Üniversiteyi bırakan öğrencilerin büyük şehirlerde yoğunlaşması ise dikkat çekti. 2022’de en çok üniversiteyi bırakma olayı Ege Üniversitesi’nde yaşandı.

Ege Üniversitesi’ni sırasıyla Uludağ Üniversitesi, Kocaeli Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Karabük Üniversitesi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Dumlupınar Üniversitesi, Akdeniz Üniversitesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi takip etti.

Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK) tarafından yayımlanan Gösterge Değerleri Raporu’nda yer alan “Mezunlar Hariç Üniversiteden Ayrılan Öğrenci Sayısı” verisine göre; 2021’de 338 bin 926, 2022’de 389 bin 564 öğrenci üniversiteleri terk etti.

BirGün’den Mustafa Kömüş’ün haberine göre; raporda en dikkat çekici bölümlerden birisi üniversite terkinin en çok büyük şehirlerde yoğunlaşması oldu. Sadece İstanbul Üniversitesi’ni bırakan öğrenci sayısı son iki yılda 23 bine yaklaştı. Geçen yıl en çok üniversite terki ise 12 bin 121 öğrenci terki ile Ege Üniversitesi’nde yaşandı.

Rapora göre 2022’de öğrenci terki alanında ilk 10 sırada bulunan üniversiteler ve öğrenci sayıları şöyle:

Ege Üniversitesi: 12 bin 121
Uludağ Üniversitesi: 11 bin 556
Kocaeli Üniversitesi: 10 bin 902
İstanbul Üniversitesi: 10 bin 573
Ankara Üniversitesi: 10 bin 175
Karabük Üniversitesi: 10 bin 120
Süleyman Demirel Üniversitesi: 8 bin 464
Dumlupınar Üniversitesi: 8 bin 379
Akdeniz Üniversitesi: 7 bin 870
Dokuz Eylül Üniversitesi: 7 bin 62

Bu üniversiteler dışında da Marmara Üniversitesi, Atatürk Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Gaziantep Üniversitesi, Selçuk Üniversitesi, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Mersin Üniversitesi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde de üniversite terk eden öğrenci sayısı 5 bini aştı.

Büyük şehirler bu yılki YKS’de de tercih edilmemişti. Rehberlik Uzmanı Salim Ünsal’ın YÖK Atlas’tan derlediği bilgilere göre, üç büyük şehirdeki üniversite tercihlerinde büyük düşüş yaşanmıştı. Tercih sayısı İstanbul’da 798 bin, Ankara’da 320 bin, İzmir’de ise 213 bin 741 gerilemişti. Üç büyük şehir dışında Eskişehir, Bursa, Antalya, Mersin, Sakarya, Samsun gibi kentleri tercih eden öğrenci sayısı ise 1 milyon 122 bin azalmıştı.

Paylaşın

ABD’den Rusya’ya Yeni Yaptırımlar Yolda: Türk Bankaları Da Etkilenebilir

ABD Başkanı Joe Biden, Rusya’ya yönelik yaptırımları genişleten yeni bir kararname imzalayacak, Kararnamenin Rusya’nın yaptırımları delmesine kasten ya da istemeden yardımcı olan Çin, Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi ülkelerdeki bankalar üzerindeki baskıyı artırarak Rusya’ya yönelik yaptırımları güçlendireceği ifade edildi.

ABD Hazine Bakan Yardımcısı Wally Adeyemo, bir televizyon kanalına yaptığı açıklamada, finans kuruluşlarının attıkları adımlarda Rus paravan şirketler tarafından yaptırımları delmek için kullanılmadıklarından emin olmaları gerektiğine işaret etti. Kararnamenin, ABD’nin partner ve müttefik ülkelerinin bilgisi dahilinde hazırlandığı kaydedildi.

DW Türkçe’de yere alan habere göre; ABD Hazine Bakanı Janet Yellen, Başkan Joe Biden’in Rusya’ya yönelik yaptırımların delinmesine katkı sağlayan finans kuruluşlarına yaptırım öngören bir kararnameyi bugün imzalayacağını açıkladı. Yeni yaptırımlar, Rus savunma sanayisinde silah üretimi için gereken malzemelerin finansmanına yardım eden bankaları hedefliyor.

Yellen, kararnamenin yaptırımları delenler üzerindeki baskıyı artıracağını, bunun yanı sıra Washington’a Rusya menşeli olan ancak üçüncü ülkelerde işlenen deniz mahsulleri ve elmas gibi ürünleri yasaklama imkânı vereceğini söyledi.

“Rusya’nın savaş makinesine karşı yeni ve güçlü araçları” hayata geçirmek için adım attıklarını belirten Yellen, Rus savunma sanayisine malzeme tedarikini kolaylaştıran finans kuruluşlarına karşı bu araçları kullanmakta tereddüt etmeyeceklerini kaydetti.

ABD Hazine Bakan Yardımcısı Wally Adeyemo da CNBC televizyonuna yaptığı açıklamada, yeni kararnamenin Rusya’nın yaptırımları delmesine kasten ya da istemeden yardımcı olan Çin, Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi ülkelerdeki bankalar üzerindeki baskıyı artırarak Rusya’ya yönelik yaptırımları güçlendireceğini söyledi.

Adeyemo, finans kuruluşlarının attıkları adımlarda Rus paravan şirketler tarafından yaptırımları delmek için kullanılmadıklarından emin olmaları gerektiğine işaret etti. Kararnamenin, ABD’nin partner ve müttefik ülkelerinin bilgisi dahilinde hazırlandığı kaydedildi.

ABD ve Avrupa Birliği ile İngiltere, Rusya’nın Şubat 2022’de Ukrayna’ya saldırması sonrasında Moskova üzerinde baskıyı artırmak için finans sektörünü, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i ve çok sayıda oligarkı hedef alan yaptırımlar uygulamaya başlamıştı.

ABD, Rusya’ya yönelik yaptırımları deldiği ya da delinmesine yardım ettiği gerekçesiyle son dönemde özellikle Türkiye, BAE ve Çin’den kişi ve şirketlere art arda yaptırım kararları açıklamıştı. Son olarak geçen hafta Rusya, Türkiye, Çin ve BAE’den 250’yi aşkın kişi ve kuruluş yaptırım listesine alındı. Yaptırımlar, Rusya’nın enerji ihracatı, savunma, bankacılık, madencilik ve metal endüstrilerini hedef almıştı.

ABD’li yetkililer Türkiye ve BAE gibi ülkelerdeki ziyaretlerinde ABD’nin yaptırım uyguladığı kuruluşlarla iş birliği yapmaları halinde G7 ülkeleri piyasasına erişim hakkını yitirebilecekleri uyarısını dile getirmişti.

Paylaşın

Eğitimde Çöküş: İlk 500’e Türkiye’den Hiçbir Üniversite Giremedi

Bu yıl dünyanın en iyi 3 bin üniversitesi arasında ilk 500’e Türkiye’den hiçbir üniversitenin giremediği duyuruldu. Hacettepe Üniversitesi 554’üncü sırayla en iyi derece yapan üniversite oldu.

İstanbul Teknik Üniversitesi 783’üncü, İstanbul Üniversitesi 799’uncu, Ankara Üniversitesi 800’üncü, ODTÜ ise 868’inci sırada yer aldı. ODTÜ’den sonra ise sırayla Koç Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Gazi Üniversitesi, Ege Üniversitesi ve Yakın Doğu Üniversitesi geldi.

ABD’deki Harvard Üniversitesi birinci sırada yer alırken, Harvard’ı Kanada’daki Toronto Üniversitesi ve İngiltere’deki University College London (UCL) takip etti.

Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Enformatik Enstitüsü bünyesinde bulunan URAP (akademik performansa göre üniversite sıralaması) Araştırma Laboratuvarı bu yılki sıralamayı yayınladı.

VOA Türkçe’nin aktardığına göre; Türkiye’deki üniversitelerin performanslarını dünyanın önde gelen üniversiteleriyle karşılaştırmaya yardımcı olmayı hedefleyen araştırma laboratuvarı, bu yıl dünyanın en iyi 3 bin üniversitesi arasında ilk 500’e Türkiye’den hiçbir üniversitenin giremediğini duyurdu.

Bilimsel üretkenlik ve akademik ürünlerin kalitesini temel alarak hazırlanan sıralamada Türkiye’den 119 üniversite yer alırken, Hacettepe Üniversitesi 554’üncü sırayla en iyi derece yapan okul oldu.

Üniversitelerin akademik performansı, akademisyenlerin yayın sayısı, atıf sayısı, uluslararası işbirliği gibi kriterlerle belirlenen listede, İstanbul Teknik Üniversitesi 783’üncü, İstanbul Üniversitesi 799’uncu, Ankara Üniversitesi 800’üncü, ODTÜ ise 868’inci sırada yer aldı.

ODTÜ’den sonra ise sırayla Koç Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Gazi Üniversitesi, Ege Üniversitesi ve Yakın Doğu Üniversitesi geldi.

URAP araştırma laboratuvarı sonuçla ilgili, “İlk binde sadece 9 üniversitemiz yer almaktadır. Bu durum, etki değeri yüksek dergilerdeki yayın sayılarımızın yeterince artırılamadığını göstermektedir” ifadelerine yer verdi.

URAP listesine göre ABD’deki Harvard Üniversitesi birinci sırada yer alırken, Harvard’ı Kanada’daki Toronto Üniversitesi ve İngiltere’deki University College London (UCL) takip etti.

Araştırmanın sonuçlarının duyurulduğu metinde, “URAP Laboratuvarı’nın Türkiye ve dünya üniversite sıralamalarının temel amacı, üniversitelerimizin ülke içindeki ve dünyadaki yerlerini görerek, geliştirmeleri gereken alanları belirlemelerine yardımcı olmaktır” denildi.

Paylaşın

JPMorgan’dan Dikkat Çeken Açıklama: Türkiye, Dış Borçlanmada Rekor Kırabilir

ABD merkezli yatırım bankası ve finansal hizmetleri şirketi JPMorgan’dan Stefan Weiler, Türkiye’nin ortodoks mali politikayı tekrar uygulamaya alması sayesinde 2024 yılında yurtdışı piyasalardan yapılacak borçlanmanın rekor kırabileceğini ve yabancı yatırımcıların Türk varlıklarına geri dönmeyi sürdürebileceğini söyledi.

Stefan Weiler, “Bizim açımızdan bakılacak olursa Türkiye’yi gelecek yılın potansiyel büyük hikayelerinden biri olarak görüyoruz” dedi ve gelecek yıl devletin ve şirketlerin ihraç ettiği tahvil ve bono tutarının 25 milyar doları rahatlıkla aşabileceğini düşündüğünü söyledi.

Hükümetin 2024’te bu yılki rakamı tutturarak yurtdışı piyasalardan yaklaşık 10 milyar dolar borçlanması bekleniyor. Stefan Weiler, nakit açlığı çeken şirket ve bankaların borçlanmalarında “önemli bir artış” beklediğini söyledi.

Cumhuriyet‘te yer alan habere göre, JPMorgan’ın Orta Avrupa, Ortadoğu ve Afrika borç sermaye piyasalarından sorumlu yetkilisi Stefan Weiler, Türkiye’nin ortodoks mali politikayı tekrar uygulamaya sokması neticesinde 2024 yılında yurtdışı piyasalarına borçlanmada rekor kırabileceğini belirterek, yabancı yatırımcıların Türk varlıklarına geri dönmeye devam edebileceğini söyledi.

Yabancı yatırımcılar, yüksek enflasyona rağmen yıllardır reel anlamda negatif faiz oranlarının yanı sıra karmaşık mali düzenlemeler ve döviz girişi ve çıkışına uygulanan kısıtlamalar nedeniyle Türkiye’den kaçmışlardı. Ancak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın mayıs ayındaki seçimleri kazanmasının ardından, uluslararası kabul gören politikalara dönüşün başlaması uluslararası sermayeyi tekrar Türkiye’ye çekmeye başladı.

Reuters’a konuşan yetkilisi JPMorgan yetkilisi Stefan Weiler, “Bizim açımızdan bakılacak olursa Türkiye’yi gelecek yılın potansiyel büyük hikayelerinden biri olarak görüyoruz” dedi ve gelecek yıl devletin ve şirketlerin ihraç ettiği tahvil ve bono tutarının 25 milyar doları rahatlıkla aşabileceğini düşündüğünü söyledi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) haziran ayında Hafize Gaye Erkan’ın başkan olarak göreve getirilmesinin ardından hızla faiz oranlarını artırmaya başladı. Sonbaharda daha büyük faiz artırımlarının başlamasıyla birlikte Türk şirketleri için borçlanma piyasaları tekrar açılmış oldu. Arçelik eylül ayında 2022’nin başından bu yana ilk kez yurtdışından borçlanma gerçekleştirdi.

Türk şirketleri, bankaları ve devletin 2023 yılında yaptığı tahvil ihraçlarının büyüklüğü 18 milyar doları aştı. JPMorgan’ın hesaplamalarına göre bu yılki dış borçlanma büyüklüğü tüm zamanların en yüksek ikinci değerini aldı.

Seçim öncesi yüzde 8,5 seviyesinde olan politika faizi şu anda yüzde 40 seviyesinde ve bugün 14.00’da açıklanacak olan faiz kararı ile yeniden artırılarak yüzde 42,5’e yükseltilmesi bekleniyor. Hükümetin 2024’te bu yılki rakamı tutturarak yurtdışı piyasalardan yaklaşık 10 milyar dolar borçlanması bekleniyor. Weiler, nakit açlığı çeken şirket ve bankaların borçlanmalarında “önemli bir artış” beklediğini söyledi.

JPMorgan yetkilisi Stefan Weiler, “Küresel piyasa koşulları yapıcı olduğu ve yapılan bazı değişikliklerden geri dönülmediği sürece, Türkiye uluslararası sermaye piyasası ihraç faaliyetleri açısından şimdiye kadarki en yoğun yılı kaydedebilir” dedi.

Weiler, Erdoğan’ın geçmiş yıllarda sergilediği merkez bankası başkanlarını aniden görevden alma ve politikayı tersine çevirme eğilimine rağmen, ülkenin mali politakada gerçekleştirilen son değişiklikten geri adım atmasını beklemediklerini de ekledi.

JPMorgan yetkilisi Weiler, “Yabancı sermaye şimdiden geri gelmeye başladı ve Türkiye için hava değişmiş gibi görünüyor” dedi. Weiler, “Bu durum tersine dönerse oldukça şaşırırım ve yaklaşan yerel seçimlerin Türkiye’nin gidişatını daha da belirginleştireceğini düşünüyorum” diyerek 31 Mart’taki yerel seçimlere atıfta bulundu.

JPMorgan’ın önümüzdeki yıl gelişmekte olan ülkelerin döviz cinsinden borçlanma miktarında küresel bir artış beklediğini belirten Weiler, Çin’in yaptığı borçlanma azaldığı için toplam seviyenin tarihi zirvelere yaklaşmayacağını ifade etti.

Paylaşın

Her 5 Öğrenciden Biri Haftada En Az Bir Kez Öğün Atlıyor

Türkiye’de her beş çocuktan birinin parası olmadığı için haftada en az bir kez yemek yiyemediği ortaya çıktı. Türkiye’deki öğrencilerin yüzde 1,9’u “her gün” veya “neredeyse her gün” öğün atladığını bildirdi. 

“Haftada 4 ila 5 kez” diyenlerin oranı yüzde 1,8 olurken öğrencilerin yüzde 4,8’i de “haftada 2 ile 3 kez” yanıtını verdi. “Haftada yaklaşık 1 kez” diyenlerin oranı ise yüzde 10,8 oldu. Böylece haftada en az bir kez öğün atlayan öğrencilerin toplam oranı yüzde 19,3 oldu.

Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) 2022 sonuçlarına göre matematik puanı ile öğrencilerin öğün atlaması arasında ilişki bulunuyor. Öğün kaçırma oranı arttıkça matematik puanı da düşüyor. Öğrencilerin maddi imkansızlık nedeniyle aç kalmasında Türkiye (yüzde 19,3) OECD ortalamasının (yüzde 8,2) oldukça üzerinde.

Ortalama matematik puanında ise Türkiye (453), OECD ortalamasının (472) altında yer alıyor. OECD, PISA sonuçlarında ülkeler arasındaki farklılıkları anlamak için sosyo-ekonomik koşullara ilişkin sorulara da yer veriyor. Bunlardan birisi de “Son 30 gün içinde gıda alacak parası olmadığı için yemek yiyememe” oldu.

Rapora göre Türkiye’de yaklaşık her beş çocuktan birinin parası olmadığı için haftada en az bir kez yemek yiyemediğini ortaya koydu. Türkiye’deki öğrencilerin yüzde 1,9’u “her gün” veya “neredeyse her gün” öğün atladığını bildirdi.

“Haftada 4 ila 5 kez” diyenlerin oranı yüzde 1,8 olurken öğrencilerin yüzde 4,8’i de “haftada 2 ile 3 kez” yanıtını verdi. “Haftada yaklaşık 1 kez” diyenlerin oranı ise yüzde 10,8 oldu. Böylece haftada en az bir kez öğün atlayan öğrencilerin toplam oranı yüzde 19,3 oldu.

OECD ortalaması ise yüzde 8,2’de kaldı. Grafikteki listede OECD üyesi olmayan ülkeler de bulunduğu için Türkiye orta sıralara yakın görünüyor. Ancak üyeler arasında Türkiye zirvede bulunuyor. “Aç kalma” oranı ABD’de yüzde 13, Birleşik Krallık’ta yüzde 10,5 ve Fransa’da yüzde 8,5.

PISA’da Türkiye’nin matematik okuryazarlığı sonucu 453 puan oldu. OECD ortalaması 472 puan. Türkiye bu alanda AB ülkelerinden Yunanistan (430), Romanya (428), Kıbrıs (418) ve Bulgaristan (417) geride bıraktı. Sonuçlara ilişkin Andreas Schleicher’in yazdığı “Anlayış ve Yorumlamalar” başlıklı OECD raporunda öğrencilerin aç kalması ve matematik başarısı da ele alınıyor.

Dünyanın birçok yerinde gıda krizi yaşandığına dikkat çeken rapor “PISA sonuçları milyonlarca öğrencinin- en zengin ülkelerden bazıları da dahil olmak üzere beslenmek için zorluk yaşadığını gösteriyor” uyarısında bulundu.

Türkiye’de öğün atlayan öğrencilerin oranının yüzde 19 olduğuna dikkat çeken raporda “Öğrencilerin karınları gurulduyorsa, etkili bir şekilde öğrenmeleri pek olası değil.” yorumuna yer verildi.

Okullarda ücretsiz öğle yemeği önerisi

Birçok ülkenin halihazırda okul yemeği programları uyguladığını belirten OECD raporu bunların zor durumdaki çocuklar ve haneler için bir güvenlik ağı oluşturduğuna dikkat çekti.

Rapor, politika yapıcılara çağrıda bulunarak, ücretsiz öğle yemeğinin daha fazla çocuğun okula gitmesini sağlayacağı tavsiyesinde bulunuyor. Raporda son bir haftada öğün kaçırdığını söyleyenlerin oranı ile matematik puanları arasında negatif ilişki olduğunu gösteren grafik bulunuyor.

PISA araştırması OECD tarafından 15 yaş grubunda örgün eğitime devam eden öğrencilerin matematik okuryazarlığı, fen okuryazarlığı, okuma becerilerini değerlendirmek ve ülkeleri karşılaştırabilmek için yapılıyor.

Türkiye, PISA araştırmasına 2003’ten bu yana yer alıyor. PISA 2022 nihai uygulaması, Türkiye’de 19 Nisan-13 Mayıs 2022’de 60 ilden 196 okul ve 7 bin 250 öğrencinin katılımıyla bilgisayar tabanlı gerçekleştirildi. Türkiye’nin matematik puanı 2008 yılında 454 puan ile zirveyi görmüştü. En düşük değer ise 2015 yılında 420 puan olmuştu.

PISA sonuçlarında “matematik kaygı endeksi” de yer alıyor. Türkiye bu alanda oldukça üst sıralarda. Türkiye’nin puanı 0,59 iken OECD ortalaması 0,17 puan.

Öte yandan, Türkiye’de okullar arasındaki fark da dikkat çekici. Türkiye’de matematik performansında okullar arasındaki farklılık, OECD ülkelerindeki ortalama toplam farklılıkla karşılaştırıldığında en büyük farklılıklar arasında.

OECD raporunda sosyo-ekonomik durumun matematik sonuçlarını açıklamada önemli bis gösterge olduğu vurgulanıyor. AB İstatistik Ofisi Eurostat’ın 2022 yılı verilerine göre Türkiye “çocuklarda yoksulluk veya sosyal dışlanma riski”nde Avrupa’nın zirvesinde yer alıyor.

Türkiye’de çocukların yüzde 45’i yoksulluk veya sosyal dışlanma riski yaşarken bu oran AB’de yüzde 25. Okullarda ücretsiz yemek konusunda Türkiye ve Avrupa’da farklı uygulamalar bulunuyor.

AB’de 5 ülkede ücretsiz yemek uygulaması var. 10 ülkede sosyal yardım alanlar veya geliri düşük olan ailelerin çocuklarına ücretsiz yemek veriliyor. Türkiye ise okul öncesi öğrenciler başta olmak üzere bu imkanı yaygınlaştırmayı planlıyordu ancak hayata geçip geçmeyeceği belirsiz.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Reuters: Yerel Seçimler Ekonomi Yönetiminin Kararlılığını Test Edecek

Birleşik Krallık merkezli uluslararası haber ajansı Reuters, Türkiye’de ise yeni ekonomi yönetiminin iyileştirme planlarını sürdürmesi halinde son 10 yıldır ilk kez not artışı yaşanabileceğini kaydetti.

Moody’s’ten uzman Marie Diron, Mart’ta Türkiye’de yapılacak yerel seçimin ekonomi yönetiminin yüzde 40’ın üzerindeki faiz oranlarına bağlı kalma konusundaki kararlılığını test edeceğini, yetkililerin rotayı koruması ve yabancı yatırımcıların ülkeye geri dönmeye başlamasının “olumlu bir ivmeye işaret edeceğini” söyledi.

Reuters, ülkelere yatırım yapılırken önemli kriterlerden biri olarak görülen kredi derecelendirme notlarıyla ilgili 2024 tahminlerini yayınladı.

Ajans, dünya kredi derecelendirme piyasasının yüzde 95’ini kontrol eden üç kurum; Moody’s, Standard & Poor’s (S&P) ve Fitch uzmanlarıyla görüştü.

Buna göre, 2024’te Türkiye’nin kredi notunun son 10 yılda ilk kez artması, İsrail’in ise ilk kez düşmesi bekleniyor.

Reuters ayrıca, Moody’s kredi derecelendirme kuruluşunun 2024 için dünyanın en büyük iki ekonomisi ABD ve Çin’in görünümlerini negatif olarak değerlendirdiğine dikkat çekti.

Moody’s’ten uzman Marie Diron, kuruluşun 2024’te Washington’un “borç ödeyememe” tehdidiyle nasıl baş edeceğini ve Çin’in ise emlak ve yerel yönetim borçlarının azalıp azaltamayacağını yakından takip edeceğini bildirdi.

Moody’s’in yanı sıra, Ağustos ayında ABD’nin kredi notunu düşüren Fitch ve Standard & Poor’s da Kasım 2024’te yapılacak başkanlık seçimi nedeniyle ABD’yi yakından takip edeceği kaydedildi.

Fitch’ten Ed Parker, “ABD’nin notunu düşürürken işaret ettiğimiz faktörlerin çoğu geçerliliğini koruyor” dedi ve yüksek faiz oranları, savunma harcamaları ve yaşlanan nüfusun ABD’nin borç seviyelerini yükseltmeye devam edeceğini belirtti.

Reuters, Türkiye’de ise yeni ekonomi yönetiminin iyileştirme planlarını sürdürmesi halinde son 10 yıldır ilk kez not artışı yaşanabileceğini kaydetti.

Marie Diron, Mart’ta Türkiye’de yapılacak yerel seçimin ekonomi yönetiminin yüzde 40’ın üzerindeki faiz oranlarına bağlı kalma konusundaki kararlılığını test edeceğini, yetkililerin rotayı koruması ve yabancı yatırımcıların ülkeye geri dönmeye başlamasının “olumlu bir ivmeye işaret edeceğini” söyledi.

S&P, 30 Kasım 2023’te Türkiye’nin kredi notunu “B” olarak teyit etmiş, kredi notu görünümünü ise “durağan”dan “pozitif”e çevirmişti.

Fitch Ratings de 9 Eylül 2023’te Türkiye’nin kredi notunu “B” olarak teyit ederken, not görünümünü 2 yıl sonra “negatif”ten “durağan”a çıkardığını açıklamıştı.

Moody’s’in de 15 Aralık’ta Türkiye’nin kredi notunda ve not görünümünde iyileştirme yapabileceği yönünde beklenti vardı ancak bu gerçekleşmedi. Moody’s, Türkiye’nin kredi notuna ilişkin değerlendirme yapmadığını bildirdi.

Moody’s, halihazırda Türkiye’nin kredi notunu “B3” ve not görünümünü “durağan” olarak değerlendiriyor. Kurum, 12 Ağustos 2022’den bu yana Türkiye’nin notunu güncellemedi.

“Savaş İsrail’de not indirimine neden olabilir”

Diğer yandan İsrail’in devam eden Hamas savaşı nedeniyle 2024’te ilk not indiriminin yaşanabileceği belirtildi.

S&P’nin İsrail ile ilgili not görünümü negatif iken, Fitch ve Moody’s not indirimi uyarısı yaptı.

Fitch’ten Parker, Yemen’deki İran yanlısı Husi isyancıların Kızıldeniz’de İsrail’e giden gemilere saldırmaya başlamasıyla birlikte, “savaşın ne kadar süreceği ya da sonrasında ne olacağı konusunda büyük bir belirsizlik olduğunu” söyledi.

Kredi derecelendirme piyasasının en büyük üç oyuncusu Moody’s, S&P ve Fitch’in, ekonomik görünümü değerlendirerek ülkelere verdikleri notlar, yatırım dünyasına yön veriyor.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın