Türkiye AİHM’de Birinci Sırada: 23 Bin 400 Dava

31 Aralık 2023 itibarıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) gündemine 46 Avrupa ülkesinden taşınmış ve sonuçlanmayı bekleyen toplam 68 bin 450 dava başvurusu bulunuyor. Bunların 23 bin 400’ü Türkiye’ye karşı başvurulardan oluşmakta, bu da AİHM’nin toplam iş yükünün yüzde 34,2’sine tekabül ediyor.

2023 yılında Türkiye hakkında açıklanan 78 karardan 72’sinde AİHS’nin en az bir maddesinin ihlâline hükmedildi, üç davada ihlâl bulunmazken diğer üç dava dostane çözümle sonuçlandı. Türkiye hakkındaki ihlâl kararlarında AİHS’nin adil yargılanma hakkına ilişkin altıncı maddesi (17 ihlâl), özgürlük ve güvenlik hakkına ilişkin beşinci maddesi (16 ihlâl) ve özel ve aile hayatına saygıya ilişkin sekizinci maddesi (15 ihlâl) başı çekti.

AİHM’nin 2023 bilançosu mahkemenin Strasbourg’daki merkezinde bugün düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı. DW Türkçe’den Kayhan Karaca’nın aktardığına göre; Türkiye, 2022’yi olduğu gibi 2023’ü de “AİHM gündeminde en fazla davaya sahip ülke” olarak kapattı. 31 Aralık 2023 itibarıyla AİHM gündemine 46 Avrupa ülkesinden taşınmış ve sonuçlanmayı bekleyen toplam 68 bin 450 dava başvurusu bulunuyor.

Bunların 23 bin 400’ü Türkiye’ye karşı başvurulardan oluşmakta, bu da AİHM’nin toplam iş yükünün yüzde 34,2’sine tekabül ediyor. 31 Aralık 2022 tarihinde Türkiye hakkında AİHM gündeminde 20 bin 100 dava başvurusu bulunuyordu.

AİHM gündemindeki Türkiye başvurularının ezici çoğunluğu, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası alınmış tedbirler kapsamında gerçekleştiği iddia edilen hak ihlâli şikayetlerinden oluşuyor. AİHM’nin İrlandalı Başkanı Siofra O’Leary, 15 Temmuz sonrası tedbirlere bağlı dava başvurularının Türkiye hakkındaki toplam başvuruların yüzde 96’sını oluşturduğunu bildirdi. Bu başvurular büyük ölçüde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) özgürlük ve güvenlik hakkıyla ilgili beşinci ve adil yargılanmayla ilgili altıncı maddelerini kapsıyor.

15 Temmuz sonrası başvurular arasında Gülen yapılanması tarafından kullanılan şifreli haberleşme programı ByLock dava grubu da bulunmakta. AİHM gündeminde sadece bu dava grubuna ilişkin 8 bin civarında başvuru mevcut. AİHM geçen yıl bu konuda Yüksel Yalçınkaya davasında emsal niteliğinde karar açıklamış, benzer bin dava başvurusunu da görüş için geçtiğimiz haftalarda Türk hükümetine tebliğ etmişti.

Dava başvurularında Türkiye’yi sırasıyla Rusya Federasyonu (12 bin 450), Ukrayna (8 bin 750), Romanya (4 bin 150), İtalya (2 bin 750), Yunanistan (2 bin 450), Azerbaycan (bin 900), Polonya (bin 650), Sırbistan (bin 550) ve Moldova (bin 150) izliyor. Diğer 37 ülkeden gelen dava başvuruları AİHM iş yükünün sadece yüzde 12’sini oluşturmakta.

Ukrayna’yı işgali nedeniyle Mart 2022’de Avrupa Konseyi’nden dışlanan Rusya’ya karşı AİHM gündemine taşınmış derdest davalarla ilgili işlemler devam ediyor. Türkiye, Rusya, Ukrayna, Romanya ve İtalya kaynaklı dava başvuruları AİHM’nin toplam iş yükünün yüzde 75’ini oluşturuyor.

Başvurular ülke nüfusuna orantılı ele alındığında San Marino (10 bin kişiye 4,71 başvuru), Slovenya (4,62), Karadağ (2,80), Hırvatistan (2,63), Moldova (2,60) ve Macaristan (2,57) önde geliyor. Avrupa ortalamasının 0,41 olduğu bu hesaplamada Türkiye 0,98 ile orta sıralarda yer alıyor. Nüfusa oranla en az dava başvurusuna sahip ülkeler ise sırasıyla Birleşik Krallık (10 bin kişiye 0,03 dava), İrlanda (0,04), Almanya (0,05), İspanya (0,09), Fransa (0,11), Hollanda (0,13) ve İsveç (0,14).

Türkiye hakkında 78 karar

AİHM geçen yıl toplam bin 14 (1014) karar açıkladı. Hakkında en fazla karar açıklanan ülke Rusya (217 karar) oldu. Rusya’yı bu alanda sırasıyla Ukrayna (130), Türkiye (78), Romanya (74), İtalya (52), Azerbaycan (40), Macaristan (37), Polonya (33), Bulgaristan (30), Hırvatistan (27), Fransa (26) ve Ermenistan (25) izledi.

Türkiye hakkında açıklanan 78 karardan 72’sinde AİHS’nin en az bir maddesinin ihlâline hükmedildi, üç davada ihlâl bulunmazken diğer üç dava dostane çözümle sonuçlandı. Türkiye hakkındaki ihlâl kararlarında AİHS’nin adil yargılanma hakkına ilişkin altıncı maddesi (17 ihlâl), özgürlük ve güvenlik hakkına ilişkin beşinci maddesi (16 ihlâl) ve özel ve aile hayatına saygıya ilişkin sekizinci maddesi (15 ihlâl) başı çekti.

2023 yılı, 1953’te yürürlüğe giren AİHS’nin 70’inci yıldönümü oldu. Türkiye AİHS’yi 4 Kasım 1950 tarihinde imzalamış, 18 Mayıs 1954’te onaylayarak yürürlüğe koymuştu.

Paylaşın

Türkiye’de 2017’den Sonra İşkence Ve Kötü Muamele Arttı

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM), Türkiye kaynaklı işkence ve kötü muamele iddialarının 2017 yılından bu yana arttığına dikkat çekti. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 3’üncü maddesi işkence, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muameleyi yasaklıyor.

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM), kimi Avrupa cezaevi ve polis merkezlerinde sistematik işkence ve kötü muamele gözlemlendiğini, bu ülkeler arasında Türkiye’nin de bulunduğunu not eden bir karar oyladı.

DW Türkçenin haberine göre; karar, AKPM’nin Strasbourg’da devam eden genel kurul toplantılarında oylamaya katılan 67 parlamenterden 66’sının oyunu alarak kabul edildi, bir üye ise çekimser kaldı. Oylamaya AKPM Türkiye heyetinden sadece DEM Partili Berdan Öztürk katıldı. Öztürk karar lehinde oy kullandı.

Kararda, Avrupa genelinde işkence ve kötü muamelenin henüz sonlanmadığı, hatta kimi ülkelerde sistemleşme ve/veya genelleşme eğiliminde olduğunun gözlemlendiği kaydediliyor. Bu ülkelere örnek olarak Rusya, Azerbaycan ve Türkiye gösteriliyor. Avrupa Konseyi’ne üye birçok ülkede gözaltında kötü muamele şikayetleri alındığı belirtiliyor.

Karar metninin Türkiye’ye ilişkin bölümünde, resmi makamların “işkence ve kötü muameleye sıfır tolerans” mesajına rağmen “son yıllarda gözaltında ve cezaevlerinde işkence ve kötü muamelenin arttığı”, bunun da Türkiye’nin bu alanda geçmişte kaydettiği ilerlemeleri “ikinci plana ittiği” görüşü dile getiriliyor. Kötü muamelenin yasaklanması hakkında Anayasa Mahkemesi tarafından son yıllarda verilen kararların “memnuniyet verici” olduğu belirtilip, diğer ulusal yargı organlarına bu içtihadı uygulama çağrısında bulunuluyor.

Karara temel oluşturan ayrıntılı rapor Kıbrıslı Sosyal Demokrat parlamenter Constantinos Efstathiou tarafından hazırlandı. Raporda, 1993-2011 döneminde Türkiye’de özellikle tutuklama, gözaltı, sorgulama ve barışçıl gösterilerin dağıtılması esnasında güvenlik güçlerinin uyguladığı işkence ve kötü muamele konusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) gündemine taşınan davaların kararları hatırlatılıyor ve bu kararların uygulatılmasıyla ilgili sürecin Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi gündeminde olduğu not ediliyor.

AİHM’nin Abdullah Öcalan, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş kararlarına göndermede bulunuluyor; “olası kötü muamele riskine karşı Avrupa Konseyi’nin bu dosyaları yakın takibe alması” isteniyor.

Raporda, bir Avrupa Konseyi organı olan Avrupa İşkence ve Kötü Muameleyi Önleme Komitesi’nin (CPT) gözlem ve bulgularına da değiniliyor. CPT’nin 2019’da Türkiye’de kimi cezaevleri ve polis merkezlerine düzenlediği ziyaretlere ilişkin 2020’de yayımlanan raporunda, güvenlik güçlerinin gözaltındaki kimi bireylere karşı “aşırı güç ve/veya fiziki kötü muamelede bulunduğuna” dair bulgulara yer verdiği aktarılıyor.

Türkiye kaynaklı işkence ve kötü muamele iddialarının 2017’den bu yana arttığına dikkat çeken AKPM, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası 2016, 2018 ve 2021 yıllarında CPT tarafından Türkiye’de kimi cezaevi ve polis merkezlerine düzenlenen periyodik ziyaretlerle ilgili raporların henüz yayımlanmadığını bildiriyor. CPT kurallarına göre, bu ziyaretlerle ilgili raporların yayımlanabilmesi için ilgili ülke hükümetinin onayı gerekiyor.

AKPM raporunda CPT tarafından Arnavutluk, Ermenistan, Bulgaristan, Hırvatistan, Kıbrıs, Yunanistan, Karadağ, Kuzey Makedonya, Macaristan, Moldova, Portekiz, Romanya, Sırbistan, Slovakya, Ukrayna, Bosna-Hersek ve İspanya’da cezaevleri ve polis merkezlerine düzenlenen denetim ziyaretlerinde özellikle polisteki sorgulamalar sırasında kötü muamele şikayetleri alındığı not ediliyor.

“İşkenceye karşı önlemler alınmalı”

Kabul edilen kararda Avrupa Konseyi üyesi ülkeler işkence ve kötü muameleye karşı etkin önlem almaya çağrılıyor. Bu önlemler arasında işkence ve kötü muamelenin orantılı ve caydırıcı ceza donanımıyla spesifik suç haline getirilmesi, bu suçlardan sorumlu yetkililerin hesap vermelerinin sağlanması, bu suçlar için zaman aşımı uygulanmaması, etkin soruşturma yürütülmesi, sorgulamaların video kaydına alınması, işkence ve kötü muamele uygulanarak elde edilen itirafların mahkemeler önünde kanıt olarak kabul edilmemesi, polis içinde ve cezaevlerinde işkence ve kötü muameleyi ihbar etmenin cesaretlendirilmesi ve ihbar edenlerin korunması ve CPT raporlarının devletlerin izni olmaksızın yayımlanması da var.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3’üncü maddesi işkence, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muameleyi yasaklıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 46 üye ülke hakkında 2023 yılında açıkladığı bin 14 (1014) kararın 345’inde 3’üncü maddenin ihlâline hükmetti. AİHS’nin 3’üncü maddesinin en çok ihlâl edildiği ülkeler Rusya, Ukrayna ve Romanya oldu.

Paylaşın

ABD Başkanı Biden’dan Kritik ‘F-16’ Hamlesi

Türkiye’nin İsveç’in NATO’ya üyelik protokolünü Meclis’te kabul etmesinin ardından ABD Başkanı Joe Biden’dan kritik F-16 hamlesi geldi. Biden, ABD Kongresi’ne Türkiye’ye F-16 satışının onaylanmasını içeren mektup gönderdi.

Haber Merkezi / Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden’ın ABD Kongresi’ne Türkiye’ye 20 milyar dolarlık F-16 uçağı satışının onaylanmasını içeren bir mektup gönderdiği belirtildi.

Gün içerisinde ABD Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’nin F-16 savaş uçağı filosunun modernizasyonu hakkında açıklama yaptı.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Vedant Patel yaptığı açıklamada, İsveç’in NATO üyeliğine Türkiye tarafından onay verilmesinin ABD tarafından memnuniyetle karşıladığını belirterek, Macaristan’ın da bu süreçte adım atmasını sabırsızlıkla beklediğini aktardı.

ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin Türkiye’nin F-16 savaş uçağı filosunun modernizasyonunu desteklediğini belirten Patel, ancak ABD Kongresi’nin bu konuda kilit bir rol oynadığının farkında olduklarını belirtti:

” Türkiye parlamentosunun İsveç onayını memnuniyetle karşılıyoruz. Ancak süreç henüz tamamlanmış değil. Macaristan’ın adım atmasını bekliyoruz. Biden yönetimi Türkiye’nin F-16 filosunu modernize etmesini destekliyor. Ancak Kongre’nin süreçte kilit rolü var.”

İsveç’in NATO’ya katılım protokolü, Türkiye adına TBMM Genel Kurulu’nda oy çokluğuyla kabul edildi. Protokol, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzalamasının ardından Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girecek.

İsveç’in NATO üyeliğini henüz onaylamayan bir diğer ülke de Macaristan. Macaristan Başbakanı Viktor Orban İsveç Başbakanı’nı NATO’ya katılım konusunda görüşmeler yapmak üzere ülkesine davet etti.

Macaristan parlamentosu Şubat ayı ortasına kadar tatilde. NATO’ya katılma başvurusunda bulunan ülkelerin ittifaka resmi olarak üye olabilmesi için tüm NATO üyelerinin onayı gerekiyor.

Türkiye’nin 20 aydır devam eden uzun bir sürecin ardından İsveç’in NATO üyelik protokolüne onay vermesi, ABD tarafından memnuniyetle karşılandı. Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, “Bu Başkan Biden için önemli bir öncelikti” dedi.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, TBMM’nin İsveç’in NATO üyeliğine onay vermesini memnuniyetle karşıladıklarını belirtti. Sosyal medya platformundan paylaştığı mesajda Sullivan, “İsveç güçlü ve yetkin bir savunma ortağı ve NATO’ya üyeliği, ABD’yi ve ittifakı daha güvenli ve daha güçlü hale getirecek” ifadelerini kullandı.

TBMM’nin İsveç’in NATO’ya katılım protokolüne onay vermesinin ardından ABD’nin Ankara Büyükelçisi Jeff Flake de sosyal medya platformundan paylaştığı mesajda, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin İsveç’in NATO’ya girmesine onay verme kararını büyük bir takdirle karşıladığını yazdı.

Jeff Flake, “İsveç’in NATO’ya katılımı bugün her zamankinden daha önemli olan İttifak’ın güçlendirilmesi yönünde atılmış kiritk öneme sahip bir karardır. Türkiye’nin NATO ittifakına olan bağlılığı sarsılmaz ortaklığımızı açıkça ortaya koymaktadır. Türk halkına ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetine teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.

Süreç neden gecikti?

İsveç ve Finlandiya, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinin ardından NATO’ya üyelik başvurusunda bulunmuş; 2022 yılı Mayıs ayında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, iki ülkenin terörle mücadelede daha fazla adım atmasını talep ederek itirazını gündeme getirdi.

Türkiye 2023 yılı Nisan ayında Finlandiya’nın NATO’ya katılımına onay verdi; ancak İsveç’in protokolüne onay sürecini geciktirmeyi sürdürdü.

2022’de Madrid’de yapılan NATO toplantısında Türkiye, İsveç ve Finlandiya silah ambargosunun kaldırılması ve PKK üyelerine karşı daha sert adımların atılması konusunda anlaşmaya vardı.

Bu anlaşma sonucunda İsveç aynı yıl Türkiye’ye askeri teçhizat ihrac edilmesine yönelik yasağı kaldırmış ve geçen yıl da terör örgütüne üye olmayı suç haline getiren yeni bir terörle mücadele yasasını kabul etti.

İsveç’te, Kuran’ı Kerim yakma eylemleri de Stockholm ve Ankara arasında gerilime neden olmuş; İsveç bu tür eylemlerin engellenmesi amacıyla yasa değişikliği yapılıp yapılamayacağını gözden geçireceklerini belirtti.

Paylaşın

Türkiye, ‘Shrinkflasyon Ve Skimpflasyon’ Sürecine Girdi

Türkiye’nin bir süredir “skimpflasyon” ve “shrinkflasyon” sürecine girdiğini ifade eden ekonomist Mahfi Eğilmez, bunun yüksek enflasyonun bir sonucu olduğuna işaret etti.

Mahfi Eğilmez, ürünler üzerindeki enflasyon etkisinin azaltılması amacıyla yapılan bu tür işlemlerin iktidara katkısı olduğunu ancak büyük zarar verdiğini söyledi.

Ünlü ekonomist Mahfi Eğilmez, “Enflasyonla ilgili tartışmalar” başlıklı yazısında şunları kaleme aldı: Enflasyon, günümüzde bütün dünyada tehdit oluşturuyor. Gelişmiş ülkelerde enflasyon daha düşük olsa da (ortalama yüzde 4 dolayında) onların alıştığı yüzde 2 dolayındaki enflasyona göre yüksek olarak kabul ediliyor. Enflasyon; genel fiyat düzeyinin sürekli olarak yükselmesi olarak tanımlanıyor. Genel fiyat düzeyi mümkün olabilecek kadar çok sayıda mal ve hizmeti kapsayan bir ürün sepetiyle temsil ediliyor.

Bu sepete giren her mal ve hizmetin aile bütçelerinde tuttuğu ağırlık bu sepet oluşturulurken dikkate alınıyor ve böylece bir endeks oluşturuluyor. Bu endekse bir başlangıç yılı belirleniyor ve o yıl 100 olarak tanımlanıyor. Sonra gelen her ayda endekste oluşan değişime göre fiyatlar gelen düzeyinin ne kadar yükseldiği ortaya konuyor. Örneğin t yılının son ayı 100 kabul edilmiş ve t+1 yılının ilk ayında endeks 101 çıkmışsa t+1 yılı Ocak ayında enflasyon yüzde 2 olmuş demektir.

Skimpflasyon nedir?

Mahfi Eğilmez, fiyat değiştirmemek için başvurulan skimpflasyon yönteminin malın kalitesinde büyük ölçüde düşüklüğe sebep olduğunu açıkladı: Bu farklı görünümlerden birisi skimpflasyon denilen ve ürünün içeriğinin değiştirilmesi, kalitesinin düşürülmesi sonucu ortaya çıkan daha düşük değerdeki bir malın aynı fiyatla satılması olgusudur. Bu yolla fiyat değişmemiş ve enflasyona etki etmemiş gibi görünür oysa gerçek böyle değildir. Tereyağının kilosu 600 TL iken satışlarının düşmesinden endişe ederek yüksek enflasyonun etkisini tüketiciye yansıtamayan üretici 900 gram tereyağına kilosu 100 TL olan margarinden 100 gram katarak bu karışımı kilosu 600 TL’ye ve tereyağı başlığı altında satıyor olsun.

Bu durumda bu yeni ürünün gerçek fiyatı 550 TL/Kilo olması gerekirken 600 TL/Kilodan satıldığında üretici buradan 50 TL fazla kazanç sağlamış olur. Tüketici ise tereyağı aldığını düşünerek aslında margarin katılmış bir tereyağına eski tereyağı fiyatını ödemiş olur. Bu örnek, skimpflasyonun tipik örneğidir. Burada enflasyon hesabı yapılan sepete bu mal ister paket olarak isterse gram olarak alınsın içeriği kontrol edilip ayrıştırılmadığı sürece enflasyona olumsuz etki yapmaz. Fiyat hiç değişmemiş gibi görünür oysa mal değişmiştir.

Shrinkflasyon nedir?

Eğilmez, enflasyona etki etmiyor gibi görünen shrinkflasyonu ise şu sözlerle açıklıyor: Bir başkası shrinkflasyon denilen ve ürünün fiyatı aynı kaldığı halde boyut, ağırlık ya da hacminde ortaya çıkan düşüşü ifade eden değişikliktir. Bu şekilde fiyat değişmez ve enflasyona etki etmez göründüğü halde gerçekte ortada bir enflasyonist değişim söz konusudur. Ekmeğin belediyece belirlenmiş 250 gram / 10 TL’lik standart bir fiyatı olduğunu düşünelim. Bir fırın bu fiyatın, maliyetini tam olarak karşılamadığını düşünerek ürettiği ekmeğin gramajını 225 grama düşürerek satmaya başlarsa burada aslında 9 TL’lik bir ekmeği 10 TL’ye satarak 1 TL haksız kazanç elde etmiş olur.

Bu da shrinkflasyonun tipik örneğidir. Bu durumda ekmek fiyatı artmamış ve enflasyona etki etmemiş görünse de gerçekte ekmek fiyatı artmıştır. Buna karşılık bu artış fiyat değişmediği için enflasyona yansımaz. Skimpflasyon da shrinkflasyon da hem malı üreten üreticinin hem de fiyatları derleyip enflasyon oranlarını yayınlayan devletin işine gelir. Üreticiler, ortaya çıkan maliyet artışını tüketiciye belli etmeden fiyata yansıtmış olurken devlet te enflasyonda ortaya çıkacak artışı bu yolla gizlemiş oluyor. Hiç kuşkusuz her iki durumda da zarar gören daha düşük miktar ya da daha kötü kalitedeki ürünü aynı fiyata alacak olan tüketicilerdir.

Paylaşın

Emeklilerin Milli Gelirden Aldıkları Pay Yüzde 4,46’ya Kadar Düştü

Emekli aylıklarının gayrisayfi milli hasılaya (GSYH) oranı 2022 yılında yüzde 4,46’ya kadar geriledi. Emekli aylıklarının GSYH’ye oranı 2003 yılında yüzde 5,33 idi.

Kademeli şekilde artan bu oran 2009’da yüzde 6,82’ye; 2016 yılında ise yüzde 7,05’e yükseldi. 2020 yılında bu oran yüzde 6,79 oldu.

Bu esnada emeklilerin nüfusa oranı ise düzenli şekilde arttı. 2003’te her 100 kişiden 10’u emekli iken bu sayı 2022’de 16’nın üstüne çıktı. Ekim itibarıyla emekli kişi sayısı 15 milyon 851 bin oldu. 2003 yılında emekli sayısı 6,8 milyon idi.

Öte yandan, en düşük emekli maaşının asgari ücrete oranında en kötü yıl 2023 olurken bu oran 2024 yılında daha da kötü hale geldi.

Milyonlarca emekli resmi enflasyondan düşük zam aldı. Son 6 aylık enflasyon yüzde 38 olmasına rağmen Hazine destekli en düşük emekli maaşı 7 bin 500 liradan 10 bin liraya çıktı. Bu da en düşük emekli maaşına yüzde 33 zam demek.

Nüfusa oranı artan emeklilerin milli gelirden aldığı pay da geriliyor. Özellikle 2021 ve 2022 yıllarında emeklilerin gayrisayfi milli hasıladan (GSYH) aldıkları pay oldukça azaldı.

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ve TÜİK verilerine göre 2009 yılında emekli aylıklarının gayrisafi milli hasılaya oranı yüzde 6,82 idi. Yani, milli gelirin yüzde 6,82’si emekli maaşlarına gidiyordu. 9,2 milyon emeklinin maaşı için 68,6 milyar lira ödenirken Türkiye’nin üretim yöntemine göre cari fiyatlarla GSYH’si 1 trilyon 6 milyar lira idi.

2022 yılında ise emekli sayısı 13.9 milyon olurken bu kişilerin yıllık maaş ödemesi 668,8 milyar lira oldu. 2022’de GSYH ise 15 trilyon 11 milyar lira gerçekleşti. Böylece emekli aylıklarının GSYH’ye oranı 4.46’ya kadar düştü. Üstelik bu zaman diliminde emekli sayısının nüfusa oranı yüzde 12,6’dan yüzde 16,3’e çıktı.

Euronews Türkçe’nin aktardığına göre; Emeklilikte Adalet Derneği 21 Ocak 2024’te İstanbul’da miting düzenleyerek emeklilerin yaşadıkları geçim sıkıntısına ve emekli maaşlarının diğer ücretler karşısında giderek gerilemesine isyan etti.

Birçok veri özellikle 2021 ve 2022’de emekli maaşlarının diğer aylıklara göre nasıl azaldığının ve emeklilerin milli gelirden aldıkları payın nasıl düştüğünü gösteriyor. Emekli aylıklarının GSYH’ye oranı 2003 yılında yüzde 5,33 idi. Kademeli şekilde artan bu oran 2009’da yüzde 6,82’ye; 2016 yılında ise yüzde 7,05’e yükseldi. 2020 yılında bu oran yüzde 6,79 oldu.

2021’de yüzde 5,21’e gerileyen emekli aylıklarının GSYH’ye oranı 2022’de yüzde 4,46’ya kadar geriledi. Bu AK Parti’nin iktidarda olduğu son 20 yılın en düşük değeri oldu. Bu esnada emeklilerin nüfusa oranı ise düzenli şekilde arttı. 2003’te her 100 kişiden 10’u emekli iken bu sayı 2022’de 16’nın üstüne çıktı.

Hazine’den SGK’ya yapılan kaynak aktarımında düşüş

SGK’nın gelirleri emekli aylıkları ve diğer masrafları karşılamaya yetmiyor. Hazine ve Maliye Bakanlığı SGK’ya kaynak aktarıyor. Buna bütçe transferi deniliyor. Bütçe transferlerinin GSYH’ye oranı 2022 yılında büyük bir düşüş gösterdi.

2008 yılında bütçe transferlerinin GSYH’ye oranı yüzde 3.49 idi. Bu oran 2020 yılında yüzde 4.93’e kadar çıktı. Ancak önce 2021’de yüzde 3,47’ye; sonra da 2022 yılında yüzde 2,56’ye kadar geriledi. Bu da 2008’den bu yana en düşük değer oldu.

2023 yılı tamamlanmadan emekli sayısı 16 milyona dayandı. Ekim itibarıyla emekli kişi sayısı 15 milyon 851 bin oldu. 2003 yılında emekli sayısı 6,8 milyon idi. Öte yandan, en düşük emekli maaşının asgari ücrete oranında en kötü yıl 2023 olurken bu oran 2024 yılında daha da kötü hale geldi.

Paylaşın

Avrupa Ülkelerinden Radikal Karar: 50 Bin Türkiye Vatandaşı Sınır Dışı Edilecek

İngiltere ve Almanya’nın aldığı yeni kararlar doğrultusunda, bu ülkelerde bulunan yaklaşık 50 bin Türkiye vatandaşı sınır dışı edilecek. İki ülkeden sınır dışı bekleyenlerin toplam sayısı ise 60 bini aşmış durumda.

Avrupa kaçak insanlarla ilgili harekete geçti. Özellikle Almanya ve İngiltere’den bu konuyla ilgili keskin bir karar geldi. Bu ülkeler kaçak gelen ve ‘iltica hakkı olmayanların’ hızlıca sınır dışı edilmesini öngören yasalarını meclislerinden geçirdi.

Karara göre, İngiltere’ye kaçak giden Türkiye vatandaşı, ilticaları reddedildikten sonra eğer ülkesi geri almazsa, Ruanda’da kurulacak kampa gönderilecek ve sınır dışı edilen diğer ülke vatandaşları ile birlikte kalacak.

Sözcü’de yer alan habere göre, Almanya, ‘hızlı ve kolay sınır dışı’ durumuyla yasa değişikliğini onayladı. İngiltere ile birlikte ilk etapta toplam 50 bin Türkiye vatandaşının sınır dışı edilmesi bekleniyor.

Türkiye vatandaşları yüzde 87 oranıyla ilticaları en çok kabul edilmeyen kişiler ve şu anda iki ülkeden sınır dışı bekleyenlerin toplam sayısı ise 60 bini aşmış durumda.

Almanya’nın Ruanda veya Doğu Avrupa kampları ise AB ile varılan anlaşma gereği, 2026’da kurulacak.

Alman Federal Meclisi’nden dün geçip yasalaşan ve İltica Yasası ile sınır dışı etme durumlarını düzenleyen değişiklik, şimdiye kadarki uygulamaları önemli ölçüde değiştiriyor. Değişiklikler, polisin karşılaştığı sorunlara çözüm olarak öngörüldü.

İşte ülkeye kaçak giren ya da suç işleyenlerin daha kolay sınır dışı öngören kararlar:

İltica yurtlarında ya da evlerde kalan yabancıların kimliğini tespit edebilmek için polis, şüphelendiği başka kişileri de arayabilecek. Polislere ayrıca gece baskınları ve başkalarının odalarını arama yetkisi verildi.

Kaçaklar, en fazla 10 gün gözaltında tutulabiliyordu. Bu süre 28 güne çıkarıldı. Böylece kolluğa, uzun süre inceleme ve araştırma yapabilme süresi tanındı. Aynı zamanda, sınır dışı edilecek kişinin kısa sürede bırakılınca kaçması da önlenecek.

Bir kaçak ya da ilticacı soruşturması sırasında polise bilgi vermeyen ya da zorluk çıkaran 3’üncü bir şahıs, gözaltına alınabilecek ve bilgi vermeye zorlanabilecek. Bilgi vermekten kaçınma, gözaltı sebebi olacak.

İnsan tacirliği yapan ya da kaçağı ülkeye sokan kişilere cezalar ağırlaştırıldı. Bu kişilere bir yıllık hapis cezası verilecek ve tekrarı halinde sınır dışı edilecek.

Birçok suça karışmış kaçak göçmen daha hızlı bir şekilde sınır dışı edilecek. Ayrıca çete kuranlar ya da suç örgütü üyeleri de benzer şekilde sınır dışı edilebilecek.

Yahudi düşmanlığı ya da bu amaçla davrananlar sınır dışı tehdidiyle karşı karşıya kalacak. Yahudi karşıtları ülkeden atılacak.

Bu kararların sınır dışı durumlarını büyük oranda artırmayacağı tahmin ediliyor. Bu durum için, yasa dışı göçmen ihraç eden ülkelerle daha sıkı görüşmeler yapılacak. Çünkü birçok ülke, suçlu vatandaşını geri almak istemiyor ve ülkelerce bunun yolu aranacak.

Paylaşın

Avrupa Birliği’nin En Büyük Atık Müşterisi: Türkiye

2022 yılında Avrupa Birliği (AB) ülkeleri, toplam 32 milyon 100 bin ton atık ihraç etti. Atıkların en büyük alıcısı Türkiye oldu. Alıcılar sıralamasında Türkiye’den sonra Hindistan geldi.

Avrupa Birliği’nin (AB) en büyük atık ihracatçısı 6,4 milyon ton ile Hollanda oldu. Belçika 3,9 milyon tonla ikinci sırada yer aldı. Üçüncü sıradaki Almanya ise 3,3 milyon ton ile AB ihracat ihracatının onda birini gerçekleştirdi.

Merkezi Lüksemburg’da bulunan Avrupa Birliği İstatistik Ofisi Eurostat verilerine göre, 2022 yılında Avrupa Birliği (AB) ülkeleri toplam 32 milyon 100 bin ton atık ihraç etti. AB yoluyla yollanan atıkların yarısından fazlasını 17,8 milyon ton demir ve çelik oluşturdu.

AB’de en büyük atık ihracatçısı 6,4 milyon ton ile Hollanda oldu. Belçika 3,9 milyon tonla ikinci sırada yer aldı. Üçüncü sıradaki Almanya ise 3,3 milyon ton ile AB ihracat ihracatının onda birini gerçekleştirdi. Almanya 2011 yılında 5,8 milyon ton atık ihraç ederek zirvede yer almıştı. Ancak Almanya’daki düşüşteki düşüş nedeniyle birinci sıradaki yerini koruyamadı.

DW Türkçe’nin aktardığına göre; AB’nin ürettiği atıkların en büyük alıcısı ise Türkiye oldu. AB’ye komşu olanlar Türkiye, madeni olmayan geri dönüştürülebilir eşyalarla birlikte Avrupa’dan toplam 12,4 milyon ton atık satın aldı. Bu rakam AB’nin toplam atık ihracının yüzde 39’unu oluşturuyor.

Alıcılar sıralamasında Türkiye’den sonra 3,5 milyon ton atıkla Hindistan geldi. Hindistan’da tek başına Avrupa’daki atık kâğıtların yüzde 30’unu satın alarak dönüştürüyor. İngiltere Avrupa’dan 2 milyon ton, İsviçre, Norveç ve Mısır ise 1,6’şar milyon ton atık satın aldı.

Buna karşılık AB’nin diğer seçeneklerinden 18,7 milyon ton atık ithal etti. 2021 yılı karşılaştırması AB’nin ithal ettiği atıklarda yüzde 5’lik bir düşüş oldu. AB ithalatının üçte biri İngiltere’den (6,3 milyon ton) gelirken, Norveç’ten 3,4 milyon ton, İsviçre’den 2,4 milyon ton ve ABD’den 1,8 milyon ton atık satın alındı.

Paylaşın

ABD: Türkiye’ye F-16 Satışı Konusunda Politika Değişmedi

Türkiye’ye F-16 satışı konusunda politikanın değişmediğini söyleyen Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby, “Başkan bu konuda oldukça tutarlı. Türkiye’ye ilave F-16 satışına ve mevcut F-16 filosunun modernizasyonuna destek vermeye devam ediyoruz. Göreve geldiğimizden bu yana bu konudaki tutarlı politikamız değişmedi” dedi.

VOA Türkçe’den Begüm Dönmez Ersöz’ün aktardığına göre; John Kirby, Beyaz Saray’da düzenlenen basın toplantısında, “Buna ilişkin tarih ya da takvim konusunda paylaşacağım yeni bir bilgi yok ancak Türkiye’ye F-16 tedariki konusunda politikamızda değişiklik yok” ifadelerini kullandı.

Türkiye ABD’den 40 adet F-16 ve 79 adet modernizasyon kiti talep etmişti. Biden yönetimi, yabancı ülkelere silah satışı konusunda kilit role sahip olan ve onayı gereken Kongre’yi geçen yıl Ocak ayında konuyla ilgili bilgilendirmişti.

ABD Temsilciler Meclisi ve Senato’nun ilgili komisyonları ve bu komisyonların başkanları silah satışına onay konusunda kilit konumda. ABD Kongre üyeleri Türkiye’ye F-16 satışını, İsveç’in NATO üyeliğine onay sürecinin tamamlanmasıyla bağlantılandırmış ve bu konuda somut adım gelene kadar F-16 satışına yeşil ışık yakmayacağının işaretini vermişti.

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Dışişleri Komisyonu Aralık ayında İsveç’in NATO’ya katılım protokolünü onayladı; sürecin tamamlanması için son aşamaya gelindi. TBMM Genel Kurulu’nun İsveç’in NATO’ya katılım protokolünü ne zaman gündemine alacağı henüz belirsiz.

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş 10 Ocak’ta yaptığı açıklamada onay sürecine ilişkin zamanlama bilgisi vermekten kaçınmış; “Biz Türkiye olarak NATO’nun genişlemesine karşı değiliz. Türkiye üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirdi. Finlandiya’ya ayrı bir reçete uygulandı. İsveç’in de yükümlülüklerini yerine getirdiğini görüyoruz. Taleplerimiz yerine getirildikçe İsveç’in de önü açılacaktır. TBMM kendi gündemine hakimdir. Meclis gündemi uygun olduğunda bunu ele alacaktır” demişti.

Paylaşın

Türkiye’nin Kısa Vadeli Dış Borcu Beşinci Kez Rekor Kırdı

Türkiye’nin kısa vadeli dış borç stoku, 20 milyar dolar artarak, 226,3 milyar dolar düzeyine yükseldi. Borcun yüzde 20,2’si kamu sektörüne, yüzde 20,4’dü Merkez Bankası’na, yüzde 59,4’e özel sektöre ait.

Haber Merkezi / Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından Ekim 2023 dönemine ilişkin kısa vadeli dış borç istatistikleri açıklandı.

Buna göre; Kasım sonu itibarıyla, kısa vadeli dış borç stoku, 2022 yıl sonuna göre yüzde 15,3 oranında artışla 171,9 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu dönemde, bankalar kaynaklı kısa vadeli dış borç stoku yüzde 8,0 oranında artarak 67,3 milyar dolar olurken, diğer sektörlerin kısa vadeli dış borç stoku yüzde 7,9 oranında artarak 58,3 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti.

Bankaların yurt dışından kullandıkları kısa vadeli krediler, 2022 yıl sonuna göre yüzde 24,6 oranında artarak 13,4 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Banka hariç yurt dışı yerleşiklerin döviz tevdiat hesabı yüzde 8,0 oranında azalarak 19,9 milyar dolar, yurt dışı yerleşik bankaların mevduatı da yüzde 13,5 oranında artışla 19,1 milyar dolar olarak gerçekleşti. Ayrıca, yurt dışı yerleşiklerin TL cinsinden mevduatları geçen yıl sonuna göre yüzde 13,9 oranında artışla 15,0 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti.

Diğer sektörler altında yer alan ithalat borçları, 2022 yıl sonuna göre yüzde 6,0 oranında artarak 51,7 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Borçlu bazında incelendiğinde, tamamı kamu bankalarından oluşan kamu sektörünün kısa vadeli borcu 2022 yıl sonuna göre yüzde 15,8 oranında artarak 33,4 milyar dolar olurken, özel sektörün kısa vadeli dış borcu yüzde 5,4 oranında artarak 92,2 milyar dolar oldu.

Alacaklı bazında incelendiğinde, özel alacaklılar başlığı altındaki parasal kuruluşlara olan kısa vadeli borçlar yıl sonuna göre yüzde 27,3 oranında artarak 94,6 milyar dolar, parasal olmayan kuruluşlara olan borçlar yüzde 1,9 oranında artarak 75,4 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. 2022 yıl sonunda 676 milyon dolar olan kısa vadeli tahvil ihraçları, 2023 Kasım sonu itibarıyla 1477 milyon dolar olarak gerçekleşti. Aynı dönemde resmi alacaklılara olan kısa vadeli borçlar 395 milyon dolar olarak gerçekleşti.

2023 Kasım sonu itibarıyla, kısa vadeli dış borç stokunun döviz kompozisyonu yüzde 50,0’ı  Dolar, yüzde 23,5’i Euro, yüzde 10,0’ı TL ve yüzde 16,5’i diğer döviz cinslerinden oldu.

2023 Kasım sonu itibarıyla, orijinal vadesine bakılmaksızın vadesine 1 yıl veya daha az kalmış dış borç verisi kullanılarak hesaplanan kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç stoku, 226,3 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. Söz konusu stokun 17,5 milyar dolarlık kısmı, Türkiye’de yerleşik bankaların ve özel sektörün yurt dışı şubeleri ile iştiraklere olan borçlarından oluştu. Borçlu bazında değerlendirildiğinde, toplam stok içinde kamu sektörünün yüzde 20,2, Merkez Bankası’nın yüzde 20,4, özel sektörün ise yüzde 59,4 oranında paya sahip olduğu gözlendi.

Paylaşın

En Güçlü Ordular Listesi: Türkiye 8. Sırada

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Global Firepower isimli site tarafından yapılan araştırmaya göre Türkiye, dünyanın en güçlü ordular sıralamasında 8. sırada yer aldı.

Haber Merkezi / Global Firepower tarafından yapılan araştırmada, ülkelerin askeri birim miktarları, mali durumları, lojistikleri, hareket kabiliyetleri ve coğrafi konum gibi birçok özelliği esas alındı.

PowerIndex’te 0,0000 puan ‘mükemmel’ olarak kabul edilirken, ABD 0,0699 puanla zirvede, Rusya 0,0702 puanla ikinci, Çin ise 0,0706 puanla üçüncü sırada yer aldı.

PowerIndex’te Hindistan 4. sırada, 5. sırada Güney Kore, 6. sırada Birleşik Krallık, 7. sırada ise Japonya yer aldı. 8. sıradaki Türkiye’yi sırasıyla Pakistan ve İtalya takip etti. İran ise listede kendisine 14. sırada yer buldu.

145 ülkenin askeri güçleri değerlendirildiği listede son üç sırada, sırasıyla Butan, Moldova ve Surinam yer aldı.

Paylaşın