Avrupa Birliği’nden Türkiye’ye 26 Milyon Euro Deprem Yardımı

Avrupa Birliği, Türkiye’ye 26 milyon euro deprem yardımda bulunacak. AB daha önce de 6 Şubat depremleri nedeniyle Türkiye’ye 400 milyon euroluk afet yardımında bulunmuştu.

Açıklanan 26 milyon euroluk yardımın 4 milyon eurosu acil eğitim ihtiyaçları için ayrılacak. Bu yeni fon kaynağı, sığınmacılar ve depremden etkilenenler gibi hassas durumdakilere koruma hizmetleri sağlanmasının yanı sıra sağlık ve sanitasyon hizmetleri gibi alanlarda da kullanılacak.

DW Türkçe’nin aktardığına göre; Avrupa Birliği (AB) 6 Şubat depremlerinden etkilenen mültecilere ve bölge halkına destek için Türkiye’ye 26 milyon euro verecek.

AB, bu yeni fon kaynağının, meydana gelen depremler ve bölgesel mülteci krizi sonrasında ortaya çıkan en kritik insani ihtiyaçların karşılanmasına destek olacağını belirtti.

Avrupa Birliği’nin Kriz Yönetiminden Sorumlu Komisyon Üyesi Janez Lenarcic, yapılan yardımı duyurduğu açıklamasında, AB’nin “Türkiye’deki mültecilerle dayanışma göstermeye devam ettiğini” belirtti.

Lenarcic, “Temel insani önceliklerimiz eğitime erişim ve en hassas durumdaki topluluklara koruma sağlanması olacaktır” ifadesini kullandı.

Açıklanan 26 milyon euroluk yardımın 4 milyon eurosu acil eğitim ihtiyaçları için ayrılacak. Bu yeni fon kaynağı, sığınmacılar ve depremden etkilenenler gibi hassas durumdakilere koruma hizmetleri sağlanmasının yanı sıra sağlık ve sanitasyon hizmetleri gibi alanlarda da kullanılacak.

AB daha önce de 6 Şubat depremleri nedeniyle Türkiye’ye 400 milyon euroluk afet yardımında bulunmuştu.

Kahramanmaraş merkezli bu depremler, resmi verilere göre Türkiye’de 50 binden fazla insanın hayatını kaybetmesine neden oldu. 6 Şubat depremleri, Türkiye’nin yanı sıra Suriye’nin kuzeyinde de ciddi yıkıma yol açtı.

Paylaşın

F-35 Tartışmaları: ABD’den S-400 Vurgusu

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby, Rus S-300 ve S-400 hava savunma sistemleri kullanımının F-35 programıyla uyumlu olmadığını söyledi.

Haber Merkezi / John Kirby, “Dolayısıyla görüşmelerimiz sürüyor. Türkiye bu konudaki endişelerimizi giderebilecek olursa F-35 programına geri dönüşü gerçekleşebilir. Durduğumuz nokta bu ve bir değişiklik yok” dedi.

ABD, Rus S-400 füze savunma sistemlerini satın alan Türkiye’yi F-35 programından çıkarmıştı.

Öte yandan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakan Yardımcısı Vekili Victoria Nuland, Ankara’da temaslarda bulunmuştu.

Victoria Nuland “Patriot satışını müzakere ediyorduk ve bu müzakereler devam ederken Türkiye başka bir yöne gitti… Açıkçası, eğer S-400 meselesini çözebilirsek, ki bunu istiyoruz, ABD Türkiye’yi F-35 ailesine geri kabul etmekten memnuniyet duyacaktır. Ama önce bu diğer meseleyi çözmeliyiz ve bunu çözerken de Türkiye’nin güçlü bir hava savunmasına sahip olmasını sağlamalıyız.” demişti.

Nuland ziyaretinin, Türkiye’nin İsveç’in NATO’ya katılımını onaylamasının hemen sonrasına denk gelmesinin tesadüf olmadığını ve iki ülke arasındaki ilişkileri “yeniden canlandırmak” amacını taşıdığını belirtmişti.

Ziyaret sırasında CNN Türk kanalına röportaj veren Nuland, Türkiye’nin ABD yapımı F-16 jetlerinin ve modernizasyon kitlerinin satın alınması için Kongre’nin onayına ihtiyaç duyan anlaşma konusunda da konuşmuştu.

Victoria Nuland, “Türkiye’nin F-16 filosunu geliştirmesinin Amerikan güvenliği ve bu düzeyde tam aktif ve katılımcı olmanın müttefikler arasında yük paylaşımı için önemli olduğu” konusunda Amerikalı milletvekillerini ikna etmek için çaba sarf edildiğini bildirmişti.

Nuland ayrıca yeni jetlerin ne zamana hazır olacağını bilmediğini, ancak Türkiye’nin bu jetlere kavuşmasının ABD için öncelikli olduğunu da sözlerine eklemişti.

ABD Dışişleri Bakanlığı, TBMM’nin İsveç’in NATO üyeliğini onaylamasının ardından Türkiye’ye 40 F-16 savaş uçağının satışı ve mevcut F-16’ların modernizasyonu konusunda Kongre’ye resmi bildirimde bulunmuştu. 15 günlük bildirim süresi cuma günü başlamıştı.

Paylaşın

ABD’den Türkiye’den 1 Şirkete ‘Hizbullah Ve İran Devrim Muhafızları’ Yaptırımı

İran Devrim Muhafızları ve Hizbullah’ın mali şebekesini hedef alan yeni yaptırımları açıklayan ABD Maliye Bakanlığı, Türkiye merkezli Mira İhracat İthalat Petrol adlı şirketi de listeye aldı.

Açıklamada, Mira İhracat İthalat Petrol’ün küresel piyasada İran mallarını satın aldığı, bu malların taşımacılığını yaptığı ve sattığı belirtildi.

Şirketin faaliyetlerinin merkezi İran’da bulunan ve ABD’nin yaptırım listesinde olan Hizbullah’ın maddi destekçisi Ali Kasir adlı kişi tarafından denetlendiği; Mira’nın satışlarından elde edilen karların Hizbullah’la paylaşıldığı kaydedildi.

VOA Türkçe’de yer alan habere göre; Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Maliye Bakanlığı, İran Devrim Muhafızları ve Hizbullah’ın mali şebekesini hedef alan yeni yaptırım açıkladı. Yaptırım listesine alınanlar arasında Türkiye’de bulunduğu belirtilen bir şirket de var.

ABD Maliye Bakanlığı’na bağlı Yabancı Varlıklar Kontrol Ofisi (OFAC), Lübnan ve Türkiye’de bulunan üç şirket ve bir kişinin, İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü ve Hizbullah’ın mali şebekesine “kritik mali destek” sağladıkları gerekçesiyle yaptırım listesine alındığını açıkladı.

Yapılan açıklamada bu kişi ve şirketlerin, İran mallarını satarak yüz milyonlarca dolar gelir elde ettikleri ve bu satışların “Kudüs Gücü ve Hizbullah’ın devam eden terör faaliyetlerinin ve bölgedeki diğer terör örgütlerinin maddi olarak desteklenmesinde önemli bir kaynak sağladığı” belirtildi.

ABD Maliye Bakanlığı’nın açıklamasına göre yaptırım listesine alınan şirketlerden biri Türkiye’de bulunan Mira İhracat İthalat Petrol adlı şirket. Bu şirketin küresel piyasada İran mallarını satın aldığı, bu malların taşımacılığını yaptığı ve sattığı belirtildi.

Şirketin faaliyetlerinin merkezi İran’da bulunan ve ABD’nin yaptırım listesinde olan Hizbullah’ın maddi destekçisi Ali Kasir adlı kişi tarafından denetlendiği; Mira’nın satışlarından elde edilen karların Hizbullah’la paylaşıldığı kaydedildi.

Şirketin CEO’su ve sahibi olduğu belirtilen İbrahim Telal El Uveyir’in ‘İbrahim Ağaoğlu’ takma ismini kullandığı belirtildi.

Açıklamaya göre Lübnan’da bulunan ve Hizbullah’la bağlantılı olduğu belirtilen Yara Offshore SAL adlı şirketin de yaptırım listesinde bulunan gemileri kullanarak, İran mallarının satışını kolaylaştırdığı ve Suriye rejiminin bu şirkete milyonlarca dolar ödeme yaptığı kaydedildi.

Merkezi Lübnan’da bulunan Hydro Company for Drilling Equipment Rental’ın, milyonlarca dolar değerindeki İran mallarının Suriye’ye sevk edilmesini sağlayarak, İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü’nün finanse edilmesinde rol oynadığı gerekçesiyle yaptırım listesine alındığı ifade edildi.

Açıklamada, “Şirket üst düzey İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü subaylarının idaresi altında faaliyet gösteriyor ve ABD’nin yaptırım listesinde bulunan Lübnan’daki paravan şirket Concepto ile ticari ilişkileri bulunuyor” denildi.

Paylaşın

ABD’den Türkiye’ye F-35 Verme Şartı: S-400

Ankara’da temaslarda bulunan ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Vekili Victoria Nuland, “Açıkçası, eğer S-400 meselesini çözebilirsek, ki bunu istiyoruz, ABD Türkiye’yi F-35 ailesine geri kabul etmekten memnuniyet duyacaktır” dedi ve ekledi:

“Ama önce bu diğer meseleyi çözmeliyiz ve bunu çözerken de Türkiye’nin güçlü bir hava savunmasına sahip olmasını sağlamalıyız.”

Nuland, “Türkiye’nin F-16 filosunu geliştirmesinin Amerikan güvenliği ve bu düzeyde tam aktif ve katılımcı olmanın müttefikler arasında yük paylaşımı için önemli olduğu” konusunda Amerikalı milletvekillerini ikna etmek için çaba sarf edildiğini bildirdi.

ABD Dışişleri Bakanlığı, TBMM’nin İsveç’in NATO üyeliğini onaylamasının ardından Türkiye’ye 40 F-16 savaş uçağının satışı ve mevcut F-16’ların modernizasyonu konusunda Kongre’ye resmi bildirimde bulunmuştu. 15 günlük bildirim süresi cuma günü başladı.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakan Yardımcısı Vekili Victoria Nuland, Ankara’da temaslarda bulundu.

Victoria Nuland “Patriot satışını müzakere ediyorduk ve bu müzakereler devam ederken Türkiye başka bir yöne gitti… Açıkçası, eğer S-400 meselesini çözebilirsek, ki bunu istiyoruz, ABD Türkiye’yi F-35 ailesine geri kabul etmekten memnuniyet duyacaktır. Ama önce bu diğer meseleyi çözmeliyiz ve bunu çözerken de Türkiye’nin güçlü bir hava savunmasına sahip olmasını sağlamalıyız.” dedi.

Nuland ziyaretinin, Türkiye’nin İsveç’in NATO’ya katılımını onaylamasının hemen sonrasına denk gelmesinin tesadüf olmadığını ve iki ülke arasındaki ilişkileri “yeniden canlandırmak” amacını taşıdığını belirtti.

Ziyaret sırasında CNN Türk kanalına röportaj veren Nuland, Türkiye’nin ABD yapımı F-16 jetlerinin ve modernizasyon kitlerinin satın alınması için Kongre’nin onayına ihtiyaç duyan anlaşma konusunda da konuştu.

Victoria Nuland, “Türkiye’nin F-16 filosunu geliştirmesinin Amerikan güvenliği ve bu düzeyde tam aktif ve katılımcı olmanın müttefikler arasında yük paylaşımı için önemli olduğu” konusunda Amerikalı milletvekillerini ikna etmek için çaba sarf edildiğini bildirdi.

Nuland ayrıca yeni jetlerin ne zamana hazır olacağını bilmediğini, ancak Türkiye’nin bu jetlere kavuşmasının ABD için öncelikli olduğunu da sözlerine ekledi.

ABD Dışişleri Bakanlığı, TBMM’nin İsveç’in NATO üyeliğini onaylamasının ardından Türkiye’ye 40 F-16 savaş uçağının satışı ve mevcut F-16’ların modernizasyonu konusunda Kongre’ye resmi bildirimde bulunmuştu. 15 günlük bildirim süresi cuma günü başladı.

Paylaşın

IMF, Türkiye’nin Büyüme Tahminini Yüzde 3,1’e Çıkardı

Uluslararası Para Fonu (IMF), Türkiye ekonomisi için ise bu yıl için büyüme tahmini yüzde 0,1 yükselterek yüzde 3,1’e çıkardı. IMF, Türkiye’nin gelecek yıl için büyüme tahmini ise yüzde 3,2’te sabit tuttu.

Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nu güncelledi. IMF, bu yıl dünya ekonomisi için Amerika Birleşik Devletleri (ABD) öncülüğünde dirençli bir büyüme öngörüyor.

IMF baş ekonomisti Pierre-Olivier Gourinchas, kaleme aldığı blog yazısında, “Bulutlar dağılmaya başlıyor” diyerek enflasyonun düşmekte olduğuna ve büyüme eğrisinin “yükseldiğine” işaret etti.

Tahminlerinde artış yapma nedeninin, ABD ve bazı büyük yükselen piyasa ve gelişmekte olan ekonomilerdeki beklenenden fazla dayanıklılık ve Çin’deki mali destekten kaynaklandığını belirten Gourinchas, 2025’te yüzde 3,2’lik bir küresel büyüme öngörüsünde bulundu.

IMF baş ekonomisti, diğer yandan sürdürülebilir büyüme ve daha fazla refah gibi hedeflere ulaşmak için büyüme hızının artması gerektiğini belirtti.

IMF dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD için de, 2024 yılı büyüme tahminini yüzde 1,5’ten yüzde 2,1’e çıkardı. Ancak bu 2023’te yüzde 2,5 büyüyen ABD ekonomisi için yavaşlama anlamına geliyor. IMF, ABD ekonomisinin 2025’te ise yavaşlayarak yüzde 1,7 büyüyeceğini tahmin ediyor.

Ayrıca küresel manşet enflasyonun 2024 yılında yüzde 5,8’e, 2025 yılında ise yüzde 4,4’e düşmesini bekleyen IMF, 2025 yılı tahminini de aşağı yönlü revize etti.

IMF, Türkiye’nin büyüme tahminini de yükseltti. 2023 yılı Ekim ayında Türkiye için yüzde 3 olarak tahmin edilen oran, 2024 yılı için yüzde 3,1 oldu. IMF, Türkiye’nin 2025’te de yüzde 3,2 oranında büyüyeceği öngörüsünde bulundu.

Paylaşın

Yolsuzluk Algı Endeksi: Türkiye, 180 Ülke Arasında 115. Sırada

Türkiye, 2023 Yolsuzluk Algı Endeksi’nde 34 puanla 180 ülke arasında 115’inci sırada yer aldı. Türkiye’nin puanı 2014’e göre yüzde 11 ve 2018’e göre yüzde 7 oranında geriledi.

Yolsuzluk Algı Endeksi’nde Danimarka, altıncı yıl üst üste 90’lık skorla ilk sıradaki yerini korurken Danimarka’yı 87 ve 85’lik skorla Finlandiya ve Yeni Zelanda izledi. Son sırada ise 11’lik skorla Somali yer aldı. Somali’yi 13’er puanla Venezuela ve Suriye izledi.

Yolsuzlukla mücadele alanında çalışmalarıyla bilinen Uluslararası Şeffaflık Örgütü, 2023 yılına dair Yolsuzluk Algı Endeksini (CPI) açıkladı. DW Türkçe’nin aktardığına göre; Türkiye, yolsuzluk alanında en sert düşüşün yaşandığı ülkeler arasında bulunuyor.

En “temiz” ülkenin 100 skoruyla değerlendirildiği skalada Türkiye 34 puanla 180 ülke arasında 115’inci sırada yer aldı. Türkiye’nin puanı 2014’e göre yüzde 11 ve 2018’e göre yüzde 7 oranında geriledi.

Türkiye’nin de yer aldığı Doğu Avrupa ve Orta Asya bölgesinde ortalama skor 35’e kadar düştü. Bu bölgede hukukun üstünlüğünde işlevsizlik, artan otoriterleşme ve sistematik yolsuzluğun etkili olduğuna işaret edildi. Raporda bölgede son on yılda skorunu iyileştirmeyi başaran beş ülke ve gerileyen üç ülke bulunduğu, geri kalanının durumunun aynı kaldığı kaydedildi.

Gerileme kaydeden üç ülke, 35 puana gerileyen Bosna-Hersek, 34’e gerileyen Türkiye ve 18’e gerileyen Türkmenistan olarak sıralandı. Türkiye, Rusya ve Tacikistan’ın şimdiye kadarki endekslerdeki en düşük seviyelerini kaydettikleri belirtildi.

Raporda üst düzey yolsuzluklarda, yerel yargı sistemlerinin suçluları takip edecek imkan ya da isteğe sahip olmadığına ve cezasızlığın yolsuzluğu da teşvik ettiğine işaret edildi. Yolsuzluğun norm haline geldiği düzenlerde mağdur konumdakilerin adalete erişiminin engellendiğine, adalet kurumlarının siyasi, ekonomik ya da özel çıkar gruplarının etkisi altına girebildiğine dikkat çekildi.

En aşırı durumlarda üst düzey yolsuzluklar ve hükümet etkisinin adalet sistemlerini baskı aracına dönüştürebildiği, yolsuzluklara bulaşmış elitlerin yargı üzerindeki nüfuzlarını iktidarlarını korumak ve insanların haklarını gasp etmek üzere kullandıkları da kaydedildi.

Raporda, “Bazı hükümetler yargı sistemlerini muhalefeti ve diğer eleştirel sesleri bastırmak için kullanmaktadır. Bu rejimler genelde polis güçlerini, savcıları, yargı mensuplarını kendi yandaşlarından tayin etmekte ve onları kendilerine karşı sesini yükseltenleri susturmak, dezavantaja uğratmak ve hapse atmak için kullanmaktadır” ifadelerine yer verildi.

Uluslararası Şeffaflık Örgütü Başkanı François Valérian Chair, “Adalet sistemleri yanlışları cezalandırıp hükümetleri kontrol edebilecek duruma gelene kadar yolsuzluklar da artmaya devam edecektir. Adalet satın alındığında ya da siyasi müdahaleye maruz kaldığında bunun acısını çeken halktır. Liderler, hukuku savunan kurumların bağımsızlığını güvenceye almalı ve buna yatırım yapmalı, yolsuzlukla mücadele etmelidir” dedi.

Dünya çapında bağımsız 13 veri kaynağından yararlanılan endekste söz konusu ülkelerde kamu sektörlerindeki yolsuzluk seviyesi ile ilgili iş dünyası ve ülke uzmanlarının algıları ölçülüyor.

2023 Yolsuzluk Algı Endeksinde, 2016 yılından bu yana küresel çapta adalet ve hukukun üstünlüğünde gerileme yaşandığı, demokratik ülkeler dahil olmak üzere bazı ülkelerdeki otoriterleşmenin bu eğilimi güçlendirdiği kaydedildi.

Hükümetler üzerindeki kontrol mekanizmalarının zayıfladığı, siyasi yelpazenin her kesiminden hükümetlerin yargı sistemlerini zayıflatma ve yurttaş haklarını kısıtlama yoluna gittiği, ayrıca Covid-19 pandemisi dahil olmak üzere karşılarındaki sınamalara karşı demokratik olmayan stratejilere bel bağladıkları kaydedildi.

Endekste incelenen 180 ülkeden sadece 28’inde olumlu yönde gelişme kaydedilirken 34 ülkede durum belirgin bir şekilde kötüleşti. Dünya nüfusunun yüzde 80’lik bölümünün, 43 puanlık ortalama skorun altındaki ülkelerde yaşadığına, en iyi durumdaki 25 ülkenin ise dünya nüfusunun sadece yüzde 10’unu barındırdığına işaret edildi.

Danimarka birinci, Somali sonuncu

Bir ülkedeki demokrasi seviyesiyle yolsuzluk arasında ters orantı bulunduğuna dikkat çekilen raporda, ortalama olarak “tam demokrasi”lerin 73, “kusurlu” demokrasilerin 48 ve “demokratik olmayan rejimlerin” 32 puana sahip olduğu kaydedildi.

Dünya genelinde Danimarka, altıncı yıl üst üste 90’lık skorla ilk sıradaki yerini korurken Danimarka’yı 87 ve 85’lik skorla Finlandiya ve Yeni Zelanda izledi. Son sırada ise 11’lik skorla Somali yer aldı. Somali’yi 13’er puanla Venezuela ve Suriye izledi.

31 ülkenin yer aldığı Batı Avrupa ve AB grubunda ise ortalama skor 65 oldu. Bu bölge dünya çapında en iyi skora sahip olmayı sürdürmesine rağmen denge ve denetim mekanizmalarındaki zayıflama ve siyasi iradedeki erime nedeniyle gerileme kaydedildi.

Avrupa’da sadece altı ülkenin skorunda iyileşme kaydedilirken sekiz ülkede gerileme yaşandı. Daha önce iyi skora sahip olan İsveç (80), Hollanda (79), İzlanda (72) ve Birleşik Krallık’ın (71) şimdiye kadarki en düşük skorlarına geriledikleri kaydedildi. En büyük düşüşler ise Macaristan (42), Romanya (46) ve Bulgaristan’da (45) kaydedildi.

Paylaşın

Türkiye’de Her İki Çocuktan Biri Yoksul

“Türkiye’nin Yokluk ve Yoksulluk Raporu”nda, “Türkiye’de 9.4 milyon çocuk yoksulluk çekiyor. Yani Türkiye’deki her iki çocuktan birisi yoksul” bilgisi yer aldı.

Raporda, Türkiye’de beş yaş altı çocukların yüzde 1,7’sinin akut yetersiz beslenme, yüzde 6’sının ise kronik yetersiz beslenme yaşadığının altı çizildi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Karabük milletvekili Cevdet Akay, “Türkiye’nin Yokluk ve Yoksulluk Raporu”nu açıkladı. Sol Haber’in aktardığına göre; Ekonomiden yoksulluğa, eğitimden adalete kadar farklı verileri içeren “Türkiye’nin Yokluk ve Yoksulluk Raporu”na göre, Türkiye’de her iki çocuktan biri yoksul.

Çalışmaya göre, 2018’de 3 milyon 494 bin 931 olan sosyal yardımdan yararlanan hane sayısı, 2023’te 4 milyon 400 bin haneye yükseldi. Bu hanelerde yaşayan kişi sayısı ise 17.6 milyon olarak kayıtlara geçti.

Raporda, “AKP iktidarı 3 Kasım 2002 tarihinden bu yana yoksulluğa son verecek çalışmalar yapmak yerine, yurttaşlarımızı sosyal yardımlara bağımlı hale getirmiştir. Yoksulluk her yıl önemli bir artış gösterirken, yardım alan yurttaş sayısı da bununla bağlantılı olarak artmıştır. AKP yaptığı sosyal yardımlarla yoksulluğa geçici çözüm üretmiş, bu sorunu kökten çözecek reformları hayata geçirmemiştir. Özetle, iktidar muhtaç ve yoksul bir toplum yaratarak, biat zihniyetini politika aracı haline getirmiştir” ifadeleri kullanıldı.

En çok yoksulluk içindeki çocukların durumuna dikkat çekildi. 15-29 yaş arasında eğitim öğretim almayan gençlerin oranı yüzde 28.7. Türkiye, çocuk yoksulluğu açısından OECD’ye üye 41 ülke arasında yüzde 22 oranıyla en yüksek yoksulluk oranına sahip ikinci ülke konumunda. Ekonomik yoksunluk nedeniyle ailesinin bakamadığı çocuk sayısının 2002’de 12 bin 75 iken, 2023’te 165 bine yükseldiğine de işaret edildi.

Raporda “Türkiye’de 9.4 milyon çocuk yoksulluk çekiyor. Yani Türkiye’deki her iki çocuktan birisi yoksul” bilgisi yer aldı.

Türkiye’de beş yaş altı çocukların yüzde 1,7’sinin akut yetersiz beslenme, yüzde 6’sının ise kronik yetersiz beslenme yaşadığının altı çizildi. Türkiye İstatistik Kurumu’nun, Güvenlik Birimine Gelen veya Getirilen Çocuk İstatistiklerine göre, çocukların karıştığı olay sayısı 2022 yılında, 2021 yılına göre yüzde 20,5 oranında artarak 601 bin 754’e ulaştı. 2014’te 11 bin 95 olan, “Çocukların Cinsel İstismarı”na ilişkin suç sayısı ise 31 bin 885’e yükseldi. Türkiye’de 9 bin 308 çocuk, “Uyarıcı madde kullanmak, satmak veya satın almak” suçundan güvenlik birimlerine götürüldü.

CHP’li Akay, “Güç zehirlenmesine maruz kalan iktidar, halkı yavaş yavaş öldürüyor. Bağımsız olması gereken Merkez Bankası ve TÜİK Saray’ın emrinde. Saray sadece kendi lüksü ile şahsi hırsını odağına almakta” ifadesini kullandı.

Eğitim durumu

6-17 yaş arasında 570 bin 293 çocuğumuz eğitim dışında.

Devlet okulları işletmeye dönüştü. Özellikle meslek liselerinde açılan işyerleri ile döner sermayeye para akışı, eğitim adı altında öğrencilerin işgücü ile sağlanmaya çalışıldı.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) yayımladığı son rapora göre, Türkiye’de orta eğitim (lise) harcamalarında 40 ülke arasında 38. sırada.

OECD ortalamasında, ilköğretimden yükseköğretime kadar öğrenci başına eğitim kurumları harcaması, 11 bin 680 dolar. Türkiye’de yapılan harcama, 5 bin 723 dolar.

Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) araştırma sonuçlarına Türkiye, araştırmaya dahil olduğu 2003 yılından bu yana okuma, matematik ve fen bilimleri alanlarının tümünde OECD ortalamasının altında kalmıştır.

15-19 yaş aralığında yüzde 69 olan okullaşma oranıyla OECD ülkeleri arasında son sıralardayız.

Akademik özgürlükler endeksine göre, 175 ülke arasında 170. sıradayız.

Para nereye harcandı?

Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından hazırlanan Genel Faaliyet Raporları incelendiğinde vakıf ve derneklere;

2012 yılında 381 milyon lira,
2013 yılında 590 milyon lira,
2014 yılında 628 milyon lira,
2015 yılında 874 milyon lira,
2016 yılında 581 milyon lira,
2017 yılında 581 milyon lira,

2018 yılında 818 milyon lira,
2019 yılında 841 milyon lira,
2020 yılında 1 milyar 92 milyon lira,
2021 yılında 866 milyon lira,
2022 yılında 1 milyar 792 milyon para transferi gerçekleştirilmiştir.

Raporda, “Son 11 yılda iktidar, merkezi yönetim kapsamındaki kuruluşlar aracılığıyla vakıf ve derneklere toplam 9 milyar 44 milyon lira para transferi yapmıştır. Hangi vakıf ve derneklere bu paralar aktarıldı? Biz soruyoruz, iktidar en iyi yaptığı işi yapıyor, duymazlıktan gelerek kaçıyor” ifadeleri kullanıldı.

Paylaşın

Türkiye, En Yüksek İşsizlik Oranının Görüldüğü Dördüncü Ülke

OECD ülkeleri  arasında en yüksek işsizlik oranı yüzde 11.9 ile İspanya’da gerçekleşti. İspanya’yı yüzde 10.3 ile Kolombiya ve yüzde 9.4 ile Yunanistan takip etti. Türkiye ve Şili ise, yüzde 9’luk işsizlik oranlarıyla dördüncü sırayı paylaştı.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre, Türkiye’de geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 22.7 seviyesinde.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’ne (OECD) üye 38 ülke arasında Türkiye, en yüksek dördüncü işsizlik oranının görüldüğü ülke oldu. OECD ülkelerinde işsizlik oranı, Kasım 2023 itibarıyla yüzde 4.8 ile tarihi düşük seviyelerde seyretmeyi sürdürdü.

Sözcü’den Tolga Uğur’un haberine göre OECD ülkeleri  arasında en yüksek işsizlik oranı yüzde 11.9 ile İspanya’da gerçekleşti. İberya ülkesini, işsizlik oranının yüzde 10.3 olduğu Güney Amerika ülkesi Kolombiya ve yüzde 9.4 ile komşu Yunanistan takip etti. Türkiye ve Şili ise, yüzde 9’luk işsizlik oranlarıyla dördüncü sırayı paylaşıyor.

Kasım itibarıyla Türkiye’de 3 milyon 116 bin kişi işsizken, OECD ülkelerindeki işsiz sayısı 33.3 milyon oldu. 38 üyeli örgütteki neredeyse her 10 işsizden 1’i (yüzde 9.3) Türkiye’de bulunuyor. Aynı dönemde Türkiye’de erkeklerde işsizlik oranı yüzde 7.5, kadınlarda ise yüzde 11.8 olarak tahmin ediliyor.

Türkiye, OECD ülkeleri arasında erkeklerdeki işsizlik oranında altıncı sırada, kadın işsizliğinde ise üçüncü sıradayız. Kadınlardaki işsizlik oranında yalnızca İspanya ve Kolombiya, Türkiye’nin üzerinde bulunuyor. Geniş tanımlı işsizlik verilerine göre Türkiye’de işsizlik oranı yüzde 22.7 seviyesinde bulunuyor.

İstihdam oranında ise Türkiye sonuncu sırada yer aldı. 2023’ün üçüncü çeyreğinde Türkiye’de 15-64 yaş aralığına çalışabilir nüfusun istihdam oranı yüzde 53.9, işgücüne katılım oranı da yüzde 59.5 olarak hesaplandı. Türkiye, mevsimsel etkilerden arındırılmış iki veride de OECD ülkeleri arasında sonuncu oldu.

OECD’de istihdam oranı yüzde 70.1 ile rekor seviyede bulunuyor. İşgücüne katılım oranında ise 38 ülkenin ortalaması yüzde 73.8 oldu. Türkiye’de 31.6 milyon kişi istihdam ediliyor.

En yüksek işsizlik oranına sahip 10 ülke şöyle:

İspanya: 11.9
Kolombiya: 10.3
Yunanistan: 9.4
Türkiye: 9.0
Şili: 9.0

İsveç: 7.9
Finlandiya: 7.6
İtalya: 7.5
Fransa: 7.3
Kosta Rika: 7.2

En düşük işsizlik oranına sahip 10 ülke ise şöyle:

Çekya: 2.4
Japonya: 2.5
Polonya: 2.8
Güney Kore: 2.8
Meksika: 2.8

İsrail: 2.8
İzlanda: 3.1
Almanya: 3.1
Hollanda: 3.5
ABD: 3.7

Paylaşın

ABD, Türkiye’ye 40 Adet F-16 Satışına Onay Verdi

Türkiye’nin İsveç’in NATO (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) üyeliğine onay vermesinin ardından, ABD hükümeti, Türkiye’ye 40 adet yeni F-16 ve 79 adet modernizasyon kitinin satılmasına onay verdi.

Türkiye’ye 40 yeni F-16 satışını ve 79’unun modernizasyonunu öngören anlaşmanın resmi olarak yürürlüğe girmesi için gönderildiği Kongre’de itiraza uğramaması gerekiyor.

Şimdiye kadar bazı Kongre üyeleri Türkiye’deki insan hakları ihlalleri ve komuşusu Yunanistan ile yaşadığı gerilimleri gerekçe göstererek söz konusu askeri savaş uçağı satışı konusunda endişesini dile getirmişti.

Türkiye, 40 adet F-16 ve yaklaşık 80 adet de mevcut filosu için modernizasyon kiti talebini ABD’ye 2021 yılı Ekim ayında iletti.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’ye 40 adet yeni F-16 ve 79 adet modernizasyon kitinin olası satışını onayladı ve Kongre’ye resmi bildirimde bulundu. Eş zamanlı olarak, Yunanistan’a da 40 adet olası F-35 satışı onaylandı ve bu olası satış da Kongre’ye bildirildi.

ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan Cuma akşamı yapılan açıklamada, Türkiye’ye F-16 satışının, “Avrupa’da siyasi ve ekonomik istikrar gücü olan bir NATO müttefikinin hava kabiliyetini ve birlikte işlerliğini geliştirerek, ABD’nin dış politika hedefleri ve ulusal güvenliğini destekleyeceği” kaydedildi.

“Satış daha eski F-16’lar hizmet süresinin sonuna yaklaşırken Türkiye’nin F-16 filosunu genişletmesini ve modernize etmesini sağlayacak. Bu yeni uçaklar, NATO misyonlarına katkıda bulunması ve bölgesel güvenliğin korunması amacıyla Türkiye’ye modernize çok rollü muharip uçak filosu sağlayacak” ifadeleri kullanıldı.

Açıklamaya göre Türkiye’ye yapılacak olası satış toplam 23 milyar dolar; Yunanistan’a yapılacak satış da 8,6 milyar dolar değerinde. Yapılan açıklamada Türkiye ve Yunanistan’a yapılacak olası satışların bölgedeki temel askeri dengeyi değiştirmeyeceği belirtildi.

Hava kuvvetlerini yenilemek isteyen Ankara, İsveç’in NATO’ya katılımına onayı ABD’den F-16 savaş uçağı satışı ve mevcutların modernizasyonuna izin verilmesine bağlamıştı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da, terörü desteklemekle de suçladığı İsveç’in NATO’ya üyeliğinin Washington’un F-16 satışına bağlı olduğunu dile getirmişti.

İsveç’in NATO’ya üyeliği Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) geçen Salı günü onaylanmış, katılım protokolü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından imzalandıktan sonra Resmi Gazete’de yayımlanarak Perşembe günü yürürlüğe girmişti.

Türkiye, onay prosedürünün resmi olarak tamamlanması için kabul bildirim mektubunu, 1949’da NATO’nun kuruluş antlaşmasına ev sahipliği yapan ve Washington Antlaşması olarak da anılan belgeyi elinde bulunduran ABD’ye iletilmiş, onay belgesinin Washington’a ulaşmasının ardından ABD yönetimi de F-16 satışı için yeşil ışık verildiğini duyurmuştu.

Türkiye’ye 40 yeni F-16 satışını ve 79’unun modernizasyonunu öngören anlaşmanın resmi olarak yürürlüğe girmesi için gönderildiği Kongre’de itiraza uğramaması gerekiyor. Şimdiye kadar bazı Kongre üyeleri Türkiye’deki insan hakları ihlalleri ve komuşusu Yunanistan ile yaşadığı gerilimleri gerekçe göstererek söz konusu askeri savaş uçağı satışı konusunda endişesini dile getirmişti.

Bu arada Türkiye’ye F-16 satışına onayla birlikte ABD yönetimi Cuma günü Yunanistan’a da F-35 satışına izin verildiğini de duyurdu. Kongre’nin gelen savaş uçağı onayına dair tebligatı değerlendirmek üzere 15 gün zamanı bulunuyor. Bu süre zarfında itiraz yapılmaması halinde Türkiye ile F-16 anlaşması resmiyet kazanmış olacak.

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasıyla başlayan savaş üzerine Mayıs 2022’de o zamana kadar tarafsızlık ilkesi güden İsveç, komşusu Finlandiya ile birlikte NATO’ya üye olmak amacıyla resmi başvuruda bulunmuştu. Finlandiya Nisan 2023’te üyelik için onay alırken İsveç’in başvurusu Türkiye tarafından terör örgütlerine destek verdiği ve Ankara’ya askeri ihracatta ambargo uyguladığı suçlamasıyla sürüncemede bırakılmıştı.

Türkiye dışında İsveç’in üyeliğini onaylamayan tek ülke Macaristan. Avrupalı diplomatlar, Ankara gibi Macaristan’ın İsveç’in üyeliğinin onayını başka talepleri için pazarlık konusu yaptığıeleştirisini getiriyor ve Avrupa Birliği’nin (AB), Macaristan’daki hukuk devleti ihlallerineyönelik eleştirisine misilleme olarak görülüyor.

İsveç’in NATO’ya katılım protokülünün Ankara tarafından onaylanması üzerine Kanada’nın da Türk Bayraktar TB2 SİHA’larında kullanılan optik sistemlerin ihracatına 2020’de koyduğu ambargoyu kaldırmaya hazırlandığı haber veriliyor.

Reuters haber ajansının konuya yakın kaynaklara dayandırdığı bir habere göre, Türkiye ile Kanada arasında aylar süren görüşmelerin ardından Ocak ayında bir anlaşmaya varıldığı, anlaşmanın Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğine onay sürecini tamamlaması sonrasında yürürlüğe girmesi konusunda mutabık kalındığı kaydedildi.

Paylaşın

Astana Görüşmeleri: Türkiye, Rusya Ve İran’dan “Suriye” Bildirisi

24 – 25 Ocak’ta Kazakistan’ın başkenti Astana’da düzenlenen Suriye konulu toplantı sonrası yayımlanan ortak bildiride, Suriye’de ayrılıkçı gündemlere karşı koyma ve Türkiye ile Suriye arasında normalleşme çabalarının sürdürülmesi vurgusu yapıldı.

Ortak bildiride ayrıca, Gazze’de yaşanan insani felaketten duyulan endişe de dile getirilerek “İsrail’in Filistinlilere yönelik acımasız saldırılarına son vermesi ve Gazze’ye insani yardım gönderilmesi gerektiği” vurgulandı.

Suriye krizine çözüm amaçlı Türkiye, Rusya ve İran’ın garantörlüğünde oluşturulan Astana formatındaki Suriye görüşmelerinin 21’incisi Kazakistan’ın başkenti Astana’da gerçekleştirildi. Türkiye’yi temsilen Dışişleri Bakan Yardımcısı Ahmet Yıldız’ın başkanlığındaki heyetin katıldığı toplantı sonrasında yayımlanan ortak bildiride, Suriye’de ayrılıkçı gündemlere karşı koyma ve Türkiye ile Suriye arasında normalleşme çabalarının sürdürülmesi vurgusu yapıldı.

Suriye’nin egemenliği, bağımsızlığı, birliği ve toprak bütünlüğüne desteğin bir kez daha vurgulandığı ortak bildiride, “Suriye’nin kuzeydoğusunda terörle mücadele bahanesiyle gayrimeşru öz yönetim teşebbüsleri de dahil, sahada yeni gerçeklikler oluşturma girişimlerinin reddedildiği” ifade edilerek “Suriye’nin birliğine zarar vermeyi amaçlayan ve sınır ötesi saldırılar ve Fırat’ın batısından sızmalar da dahil komşu ülkelerin ulusal güvenliğini tehdit eden ayrılıkçı gündemlerle mücadele konusundaki kararlılık” bir kez daha teyit edildi.

Bildiride, “Üç ülke, Suriye’ye ait olması gereken petrol kaynaklarının yasa dışı yollarla ele geçirilmesine ve transfer edilmesine karşı olduklarını yinelemişlerdir. Uluslararası hukuku, uluslararası insani hukuku ve BM Tüzüğünü ihlal eden tüm tek taraflı yaptırımları ve Suriye’de ayrılıkçı gündemi kolaylaştırarak ülkeyi çöküşe götürebilecek belirli bölgelere ilişkin tek taraflı yaptırımları kınamaktadır” ifadesi yer aldı.

Bildiride, ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) bel kemiğini oluşturan ve Türkiye’nin terör örgütü olarak gördüğü YPG ile bölgedeki Arap aşiretleri arasında çıkan çatışmalara da değinilerek “Son zamanlarda bölgedeki Arap aşiretleriyle çatışmalara yol açan zorla silah altına alma, barışçıl gösterileri bastırma, eğitimde ayrımcı politikalar (uygulama), siyasal aktivistleri, gazetecileri ve hareket özgürlüğünü kısıtlama dahil, Fırat’ın doğusundaki sivillere karşı ayrılıkçı grupların baskısının tüm türlerinden duyulan derin endişe” ifade edildi.

İsrail’e Gazze’deki saldırıları durdurma çağrısı

Ortak bildiride Gazze’de yaşanan insani felaketten duyulan endişe de dile getirilerek “İsrail’in Filistinlilere yönelik acımasız saldırılarına son vermesi ve Gazze’ye insani yardım gönderilmesi gerektiği” vurgulandı. İsrail’in Suriye’ye yönelik askeri saldırıları da kınanarak bu eylemler “uluslararası hukukun, uluslararası insancıl hukukun, Suriye’nin egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün ihlali” olarak nitelendirildi.

Bildiride ortak hedefler ise “Terörle mücadele, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin katılımıyla Suriyelilerin güvenli, gönüllü ve onurlu bir şekilde geri dönüşü için uygun ortamın yaratılması, siyasi sürecin yeniden canlandırılması ve tüm Suriyelilere engelsiz insani yardım akışını sağlamak amacıyla Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin karşılıklı saygı, iyi niyet ve iyi komşuluk ilişkileri temelinde yeniden tesis edilmesine yönelik çabaların sürdürülmesi” olarak sıralandı.

Paylaşın