Türkiye, AK Parti Döneminde Faize 563 Milyar Dolar Ödedi

Türkiye’nin faiz giderleri giderek artarken, 2003-2023 arasında faize 563 milyar dolar ödedi. 2023’teki 28,4 milyar dolar faiz ödemesi 2011 yılından bu yana yıllık en yüksek değer oldu.

2023’te iktidarın topladığı 100 lira verginin 15 lirası faize giderken, 2024 yılında toplanacak vergilerin de en az 17 lirası faize gidecek.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) politika faizini yüzde 50’ye çıkarırken tüketici ve ticaret kredileri faiz oranları da rekor üstüne rekor kırıyor. İhtiyaç, taşıt ve konut kredisi ağırlıklı ortalamasını yansıtan tüketici kredisi faiz oranı 31 Mart yerel seçimleri öncesinde yüzde 77’ye kadar çıktı. AK Parti’nin iktidara geldiği Kasım 2002’de bu oran yüzde 50 idi. Böylece tüketici kredisi faiz oranı AK Parti iktidarında en yüksek seviyeye ulaştı. Aynı durum ticari krediler faiz oranları için de geçerli.

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan 24 Haziran 2018 seçimleri öncesinde “24’ünde siz bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra bu faizle, şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz.” vaadinde bulunduğunda tüketici kredisi faiz oranı yüzde 19 idi. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) açıkladığı bu oran; ihtiyaç, taşıt ve konut kredisi ağırlıklı ortalamasını gösteriyor.

2020 yılının nisan ayında tüketici kredisi faiz oran yüzde 8’e kadar geriledi. Ancak sonra işler tüketiciler açısından hiç de yolunda gitmedi. Faiz oranı kademeli olarak yükselmeye başladı. Ancak yine de bu seneye gelinceye kadar yüzde 34’ü aşmadı. Temmuz 2022’de yüzde 34 oranı görüldü. 2023 yılı mart ayı başında yüzde 25’e kadar yeniden düştü.

14-28 Mayıs 2023 seçimlerinden sonra ise tüketici kredisi faiz oranı hızla yükselmeye başladı. Mart 2024 sonunda yüzde 77’ye kadar çıktı.

TCMB verilerine göre AK Parti iktidara geldiğinde tüketici kredisi faiz oranı yüzde 50 idi. Nisan 2023’te faiz oranı yüzde 55’ye kadar çıkmıştı. Eylül 2023’e kadar yüzde 55’in üstü görülmemişti. Eylül 2023’ün ikinci haftasında yüzde 58’i aşarak AK Parti döneminin en yüksek oranı görüldü. Bu tarihten sonra kademeli yükseliş sürerken 22 Mart 2024 haftasında yüzde tüketici kredisi faiz oranı yüzde 77’ye ulaştı.

Kasım 2002’de ticari kredi faiz oranı yüzde 40 idi. Nisan 2023’te yüzde 48 ile rekor kırarken bu tarihten sonra kademeli düşüş başladı. Faizler 2020 yılında yüzde 9’a kadar geriledi. Mart 2023’te yüzde 15 olan ticari krediler faiz oranı Ekim 2023’te yüzde 49’la AK Parti iktidarının en yüksek seviyesine ulaştı. Mart 2024’te faiz oranı yüzde 63’e ulaştı.

Öte yandan Türkiye’nin faiz giderleri giderek artıyor. Türkiye 2003-2023 arasında faize 563 milyar dolar ödedi. 2023’teki 28,4 milyar dolar faiz ödemesi 2011 yılından bu yana yıllık en yüksek değer oldu. 2023’te iktidarın topladığı 100 lira verginin 15 lirası faize gitti. 2024 yılında toplanacak vergilerin de en az 17 lirası faize gidecek.

Merkez Bankası politika faizini yüzde 50’ye çıkardı

TCMB’nin açıkladığı politika faizi 24 Haziran 2018 seçimlerinden hemen önce yüzde 17,75 idi. 2010 yılından bu yana politika faizinde rekor 2019 yılında yüzde 24 ile kırılmıştı. 14-28 Mayıs seçimlerinin ardından Ağustos 2023’te politika faizi ile 25 ile rekor kırdı. Ancak artan enflasyon ve döviz kurunun hızla yükselmesiyle Merkez Bankası faizi sürekli arttırdı ve son olarak yüzde 50’ye kadar çıkardı.

İhtiyaç kredisi, konut kredisi gibi tüketici kredilerinin yükselmesi halkı derinden etkiliyor. Kredi kartı faiz oranları TCMB’nin kararından sonra yükseliyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Almanya’da Ortalama Emekli Maaşı Türkiye’nin Neredeyse 7 Katı

Yerel seçimlere sayılı saatler kalırken, seçimler sonrası ekonomide daha sıkı kemer sıkma politikalarının uygulanacağı tahminleri seçimleri daha da önemli hale getiriyor. 2023 yılı Türkiye’de emekliler için son 20 senedeki en kötü dönem oldu.

Emeklilerin durumu 2024 yılında daha da geriye giderken, Türkiye, Avrupa’da 32 ülke arasında 2021 yılı itibarıyla Euro bazında ortalama emekli maaşlarının en düşük olduğu ikinci ülke. Almanya’da ortalama emekli maaşı Türkiye’nin neredeyse 7 katı. 2012-2021 yılları arasında Avrupa’da ortalama emekli maaşı büyük ölçüde artarken Türkiye’de yüzde 34 düştü.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR) “Avrupa’da ve Türkiye’de emeklilerin durumu” başlıklı raporu yayımladı. Prof. Dr. Aziz Çelik editörlüğünde hazırlanan rapora Deniz Beyazbulut ve Zeynep Kandaz katkı verdi. Rapor AB İstatistik Ofisi Eurostat verilerine dayanıyor. Eurostat’ın son güncel verileri 2021 yılını kapsıyor.

Emekli maaşları dört ana kalemden oluşuyor: Yaşlılık aylığı, malullük aylığı, ölüm aylığı ve erken emeklilik ödemesi. Bu gösterge haberimizde “emekli maaşı” olarak adlandırılacak. “Yaşlılık aylığı” ise belirlenen yaşta bir işten emekli olduktan sonra emeklinin gelirini korumak ve desteklemek amacıyla yapılan ödeme. Ortalama maaşlar toplam ödeme miktarının yararlanıcı sayısına bölünmesiyle hesaplandı.

2021 yılında ortalama brüt emekli maaşı Türkiye’de 237 Euro oldu. Türkiye 32 ülke arasında sondan ikinci sırada. Türkiye’den daha düşük olan tek ülke 224 Euro ile Bulgaristan. En yüksek ortalama emekli maaşı ise 2 bin 734 Euro ile Lüksemburg’da.

Bu miktar diğer bazı ülkelerde şöyle: Hollanda (2 bin 3), İtalya (bin 582), Almanya (bin 552), Fransa (bin 485), Yunanistan (bin 26), Macaristan (427) ve Romanya (351).

Almanya’da emekli maaşı Türkiye’dekinin 7 katı

Almanya’da ortalama emekli maaşı Türkiye’dekinin tam 6,5 katı. Bu oran Fransa’da ise 6,3 kat. 2012 yılında Türkiye’de ortalama brüt emekli maaşı 357 Euro idi.

2012-2021 arasında 31 ülkeden 30’unda Euro bazında ortalama brüt emekli maaşı arttı. Türkiye ve Yunanistan’da ise düştü. Yunanistan’da düşüş sadece yüzde 2 olurken Türkiye’de emekli maaşları yüzde 34 geriledi.

En büyük artış yüzde 98 ile Romanya’da gerçekleşti. Maaşlar Almanya’da yüzde 32 yükselirken Fransa’da yüzde 36 arttı. Yaşlılık aylığında ise Türkiye sondan üçüncü durumda. 2021’de Türkiye’de ortalama brüt emekli aylığı 281 Euro oldu. En yüksek aylık ise 2 bin 764 Euro ile Lüksemburg’da gerçekleşti.

Ortalama brüt emekli yaşlılık aylığı diğer ülkelerde şöyle: Avusturya (bin 998), İtalya (bin 660), İspanya (bin 477), Almanya (bin 448), Yunanistan (bin 35) ve Polonya (517). 2012-2021 arasında Euro bazında ortalama brüt emekli aylığı Türkiye’de yüzde 37 geriledi. Türkiye’de 2012 yılında brüt yaşlılık aylığı 447 Euro idi.

Türkiye’de emeklilerin nüfusa oranı artarken emeklilerin milli gelirden aldığı pay ise düşüyor. Emekli maaşlarının gayrisafi yurt içi hasılaya (GSYH) oranında Türkiye 36 Avrupa ülkesi içinde sondan ikinci sırada. En düşük emekli ve memur maaşlarının asgari ücrete oranı ise AK Parti iktidarında 2023 yılındaki kadar düşük olmamıştı. 2024’te bu oranların daha da düşmesi bekleniyor.

Ortalama emekli brüt yaşlılık aylığının asgari ücrete oranında da Türkiye alt sırada yer alıyor. Türkiye’de bu oran yüzde 64. Yani, asgari ücretliler 100 lira kazanırken emekliler 64 lira kazanıyor. Türkiye bu alanda 21 ülke içinde sondan dördüncü. En iyi oran yüzde 135 ile Yunanistan; en düşük oran ise yüzde 57 ile Litvanya’da.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Economist’ten ‘İstanbul Seçimleri’ Yorumu: İmamoğlu, Küçük Farkla Önde

31 Mart Pazar günü yapılacak yerel seçimlere sayılı saatler kalırken, seçimlere ilişkin değerlendirmeler dış basında da kendine yer bulmaya devam ediyor. Birleşik Krallık’ın önde gelen dergilerinden The Economist, 27 Mart tarihli bir makalede, 31 Mart seçimleriyle ilgili muhalefetin durumunu analiz etti.

Makalede, İYİ Parti’nin yüzde 20’ye yakın oy aldığı 2023 Genel Seçimleri’nden bu yana ‘dağıldığı’ iddia edildi. Yerel seçimlerde ‘kaçınılmaz olarak’ AK Parti’nin ‘ülkenin çoğunluğunda galip geleceğini’ öngören makale, İstanbul’daki yarışın son ana kadar belirsizliğini koruyacağı tahmin etti ve şöyle devam etti:

“Ne İYİ ne de ülkenin ana Kürt bloğu Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM) şehirde kazanma şansı yok. Ancak adaylarının alacağı birkaç puan, görevdeki belediye başkanı Ekrem İmamoğlu’nun seçimi kaybetmesine neden olabilir. CHP’li İmamoğlu anketlerin çoğunda önde ama küçük bir farkla.”

“Seçimlerde önde gidecek olan AKP’nin kağıt üzerinde İstanbul’daki adayı eski Şehircilik Bakanı Murat Kurum olsa da kampanyasına güç veren kişi Erdoğan” diyen The Economist, Erdoğan’ın önündeki en büyük zorluğun ekonomi olduğu tespitine yer de yer verdi.

“Seçim sezonu geleneği olarak, Türkiye’deki kıraathaneler, oylama sona erdiğinde TL’nin ne kadar düşük seviyelere gerileceğine dair sohbetlerle dolup taşıyor. Türkiye’deki yerel seçimler, yağmur kanalları, otobüs seferleri ve iltimas ağlarıyla olduğu kadar ulusal siyasetle de ilgili” diyen The Economist, analizini şöyle sürdürdü:

“İmamoğlu için ikinci bir belediye başkanlığı dönemi, yeni lideri Özgür Özel ile eski lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na sadık partililer arasındaki iç çatışmalarla boğuşan CHP’nin yönetimi devralma yolunda bir basamak olacak. İmamoğlu 2028’de cumhurbaşkanı adayı olabilir.”

Oylamanın Erdoğan’ın ’emeklilik planlarını’ değiştirebileceğini söyleyen makale, İstanbul’da kazanması durumunda ‘kendisi için yeni bir dönemi garantileyecek’ yeni anayasa planlarını cesaretle ilerletebileceğini belirtti.

31 Mart seçimlerinde kötü bir performans göstermesinin İYİ Parti’de ‘liderlik mücadelesine ya da bölünmeye’ zemin hazırlayabileceğini söyleyen The Economist, partiden ayrılanların MHP ya da AK Parti’ye katılabileceğini söyledi. Makale partinin içinden bir kaynağın şu sözlerine de yer verdi:

“Bu insanlar Erdoğan’la rahatlıkla el sıkışabilirler. Halkın desteğine sahip olmayı değil, güce sahip olmayı arzuluyorlar.” Makale, İYİ Parti’nin kıdemli üyelerinden Bilge Yılmaz’dan bir alıntıyla sonra erdi: “‘Muhalefetin yeniden yapılandırılması gerekiyor’ diyor. Kendisi, Erdoğan’ın muhaliflerinin birçoğunun ulusal seçimleri kazanmaktan ziyade yerel düzeyde rant peşinde koştuğundan şikayetçi: ‘Herkesin gitmesi gerekiyor.'”

Haaretz’ten ‘demokrasi’ vurgusu

Öte yandan İsrail merkezli İngilizce yayın yapan Haaretz gazetesinde yerel seçimleri analiz eden The New Turkey and Its Discontents (Yeni Türkiye ve Hoşnutsuzlukları) kitabının yazarı Simon Waldman, “Türkiye’de her seçim yapıldığında ülke anlamlı bir demokrasi olmaktan bir adım daha uzaklaşıyor. Bu hafta sonu yapılacak yerel seçimler kasvetli gidişatı sürdürecek gibi görünüyor” ifadelerini kullandı.

“Türkiye’de bir seçim daha Erdoğan’ın iktidarı ele geçirmesi anlamına geliyor” başlıklı, 28 Mart Perşembe tarihli makalede, Hamas’ın 7 Ekim saldırıları sonrasında Gazze’ye savaş açan İsrail’in Türkiye’de bütün siyasi kesimler tarafından sert bir dille eleştirildiği belirtildi.

Waldman’a göre yerel seçimlerin ana konusu İsrail olmaktan uzak ve ‘asıl soru’ ise şu: “Muhalefet, Erdoğan ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) dalkavuklarının 23 yıllık iktidarının ardından elde edebildiği azıcık siyasi gücü bile elinde tutabilecek mi?” CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu’nun geçen haftaki mitingini izlediğini anlatan Waldman, İmamoğlu’nun ‘sözlerini bir enerji ve soğukkanlılık dengesiyle kullanarak kalabalığı heyecanlandırma becerisini’ fark ettiğini söyledi.

Buna karşın İmamoğlu’nu izlemeye gelenlerin sayısının 500 ile sınırlı olduğunu kaydeden Waldman, ‘bu seferki heyecan eksikliğinin’ bir nedeninin ‘İmamoğlu’nun Erdoğan’ın sönük seçimi eski Çevre Bakanı Murat Kurum’a karşı yarışıyor olması nedeniyle aşırı güven’ duyulması olabileceğini belirtti.

Waldman, AKP’nin aday stratejisi, Erdoğan’ın ‘merkezi yönetimle yerel yönetim el ele’ vermesi gerektiği mesajları ve muhalefetteki bölünmüşlük gibi faktörlerin İmamoğlu’nun İstanbul’da kaybetmesiyle sonuçlanabileceğini öngördü. Son dönemde Türkiye’deki yüksek yargı krizini hatırlatan Haaretz makalesinde, Erdoğan’ın ‘son seçimim’ sözlerinin anayasa reformunu gündeme getirmesine de yer verildi.

Waldman, analizini, “Erdoğan daha önce de birçok kez (2007, 2010 ve 2017) anayasayı değiştirmiş ve bağımsız yargının olduğu gerçek bir demokrasinin aksine Türkiye’de anayasanın kendisine tabi olduğunu vurgulamıştı. “Türkiye’de her seçim olduğunda ülke anlamlı bir demokrasi olmaktan bir adım daha uzaklaşıyor. Bu sefer de durum farklı değil” diye bitirdi.

Paylaşın

Goldman Sachs’tan Dikkat Çeken Enflasyon Ve TL Analizi

Yerel seçimler öncesi son Türkiye raporunu yayınlayan Goldman Sachs, raporunda, “Seçim sonuçlarından bağımsız olarak hem parasal hem de mali politikanın devamını ve rezervlerin yanı sıra TL’nin üzerindeki baskının da yatışmasını bekliyoruz” ifadelerine yer verdi.

Raporda ayrıca, “Olumsuz baz etkisi nedeniyle de martta enflasyonun yıllık bazda yüzde 68,5’e yükseleceğini tahmin ediyoruz” denildi.

ABD merkezli çok uluslu yatırım bankası Goldman Sachs, 31 Mart Pazar günü gerçekleştirilecek yerel seçimler öncesi son Türkiye raporunu yayınladı.

Raporda, “Seçim sonuçlarından bağımsız olarak hem parasal hem de mali politikanın devamını ve rezervlerin yanı sıra TL’nin üzerindeki baskının da yatışmasını bekliyoruz. Bütçe gelirlerinin uzun dönemli ortalamasına ulaşmasından dolayı seçimlerin ardından geçen yıla benzer vergi artışları beklemiyor ve harcama yönlü baskıların da azalacağını düşünüyoruz” ifadesi kullanıldı.

Yıl sonu enflasyon tahminine de yer verilen raporda, “Enflasyonun mayısta zirveye çıkacağını ve oradan olumlu baz etkileriyle birlikte yıl sonuna kadar yüzde 33’e kadar keskin bir düşüşe başlayacağını tahmin ediyoruz” değerlendirmesinde bulunuldu.

Raporda, döviz talebine ilişkin olarak, “Türk halkının seçimlerden sonra TL’nin aşırı değer kaybedeceğine yönelik düşüncelerinden kaynaklı artan döviz talebi var ancak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) politika faizinde geçen hafta 500 baz puan artışa gitmesinin böyle bir değer kaybı olasılığının düşük olduğuna dair güçlü bir sinyal gönderdiğini düşünüyoruz” ifadesine yer verildi.

“Enflasyon yüzde 68,5’e yükseleceğini tahmin ediyoruz”

Ramazanın bu yıl mart ayına denk gelmesi nedeniyle artan gıda ve hizmet enflasyonuyla birlikte enflasyonun bu dönemde yüksek seyretmeye devam edeceği öngörüsüne yer verilen raporda, “Olumsuz baz etkisi nedeniyle de martta enflasyonun yıllık bazda yüzde 68,5’e yükseleceğini tahmin ediyoruz” denildi.

Raporda, aylık bazda döviz kurundaki zayıflık nedeniyle yükselen çekirdek mal enflasyonuna karşılık diğer Tüketici Fiyat Endeksi alt kalemlerinde yavaşlama beklendiğine işaret edilerek, mevcut enflasyon ortamında ücret artışları ve ramazan ayının enflasyon üzerindeki toplam etkisini hesaplamanın zorluğu nedeniyle tahminler üzerinde bir belirsizlik olduğu kaydedildi.

Paylaşın

“Türkiye, Yerel Seçimlerden Sonra ‘Acı İlacı’ İçecek”

Yerel seçimler sonrası Türkiye’yi ekonomide çok zor bir dönemin beklediğini ifade eden ekonomist Güldem Atabay, “Hiç kimsenin şüphesi olmasın. Türkiye’nin o acı reçete karşısına konacak, Türkiye o acı ilacı içecek” dedi.

“Politik olarak ilk üç ayda bu adımlarda geri duruldu ama yerel seçimlerden sonra hem bütçe açığının kapatılması ya da daraltılması hem de enflasyonla mücadelede vergi artışları olduğunu göreceğiz” diyen Atabay’a göre KDV (katma değer vergisi) artışları Bakan Şimşek’in ifade ettiği düşük KDV’li ürünlerin yüzde 18-20 bandına çekilmesi şeklinde gerçekleşecek.

Ekonomistler, seçim sonrası para ve özellikle de maliye politikasında sıkı duruşla beraber kemerlerin sıkılacağını düşünüyor. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimsek bir süredir enflasyonu düşürmek için iç talebin kuvvetli seyrinin yavaşlatılması gerektiğini söylüyor.

Ekonomist Güldem Atabay, DW Türkçe’den Seda Sezer Bilen‘e yaptığı değerlendirmede yerel seçimler sonrası Türkiye’yi ekonomide “çok zor” bir dönemin beklediğini ifade etti: “Hiç kimsenin şüphesi olmasın. Türkiye’nin o acı reçete karşısına konacak, Türkiye o acı ilacı içecek.”

“Politik olarak ilk üç ayda bu adımlarda geri duruldu ama yerel seçimlerden sonra hem bütçe açığının kapatılması ya da daraltılması hem de enflasyonla mücadelede vergi artışları olduğunu göreceğiz” diyen Atabay’a göre KDV (katma değer vergisi) artışları Bakan Şimşek’in ifade ettiği düşük KDV’li ürünlerin yüzde 18-20 bandına çekilmesi şeklinde gerçekleşecek.

Bakan Şimşek, katıldığı bir programda enflasyonist yeni vergi getirilmeyeceğini, KDV genel oranını, Kurumlar Vergisi’ni ve Gelir Vergisi’ni artırmayacaklarını vurgulayarak “Bu konuda çok netiz. Ama istisnaları, muafiyetleri, indirim oranlarını gözden geçireceğiz” demişti.

Atabay, Şimşek’in bu açıklamasını şöyle yorumladı: “Bunlar nedir, aslında temel tüketim malzemeleri ve temel gıda maddeleri. Biz bunun zaten manşet enflasyonun çok üzerinde seyreden gıda fiyatları enflasyonunu hareketlendirdiğini göreceğiz.”

Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ekonomistler tarafından “manşet enflasyon” olarak adlandırılıyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre tüketici enflasyonu Şubat ayında yıllık yüzde 67,07’ye yükseldi. Artışın en yüksek olduğu ana harcama gruplarından biri olan gıda ve alkolsüz içeceklerdeki yıllık artış oranı yüzde 71,12 oldu. Enflasyonun Mayıs ayında yüzde 70 seviyesini aşarak zirve yapması bekleniyor.

“Merkez Bankası’nın faiz artışı etkili”

Londra merkezli Capital Economics’te gelişmekte olan piyasalar kıdemli ekonomisti olan Liam Peach de DW Türkçe’ye seçim sonrasına ilişkin yaptığı değerlendirmede, Merkez Bankası’nın faiz artışının etkili olduğunu ve bankanın seçimden sonra en az bir faiz artırımı daha yapmasını muhtemel gördüğünü, maliye politikasında ise daha fazla önlem alınmasını beklediğini belirtti:

“Mali sıkılaştırma şu ana kadar sınırlı kaldı ve seçimden sonra daha fazlasının yapılması gerekecek. Maliye Bakanı Şimşek büyük vergi artışlarını reddetmiş olsa da KDV oranlarında bazı artışlar yapılması muhtemel. En büyük mali değişiklikler muhtemelen hükümet harcamalarının ve altyapı projelerine yönelik sermaye harcamalarının kısıtlanması yoluyla gelecek.”

Türkiye ekonomisinin geçtiğimiz yıl boyunca aşırı ısınmaya devam ettiğini belirten Peach, “Hükümetin bütçe açığını dizginlemesi ve Merkez Bankası’nın reel faiz oranlarını uzun süre yüksek tutmasıyla bu durumun bu yıl değişeceğini düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.

Enflasyonla mücadelede “sıkı para politikası duruşu sürdürülecek” mesajı veren Merkez Bankası yerel seçimlere 10 gün kala 500 baz puanlık faiz artışı yapmıştı. Londra merkezli Bluebay Asset Management kıdemli analisti Timothy Ash de faiz artışına dair değerlendirmesinde bu adımı olumlu bulduğunu belirterek dezenflasyon eğilimine yardımcı olmak için politikanın seçim sonrasında da sıkı kalması gerektiğini kaydetti.

Ash, “Umarım siyasi döngü buna yardımcı olur. Bence Şimşek ve ekibi enflasyon cinini öldüreceklerse zamanın çok önemli olduğunu ve maliye ve para politikasının 2024’te sıkı kalması gerektiğini kabul ediyorlar. Bu da faizlerde daha uzun süre daha yüksek seyir ve maliye politikası açısından daha uzun süre daha derin bütçe kemer sıkma politikaları anlamına geliyor. Eğer bunu yaparlarsa, umut var demektir” dedi.

“Daha orta gelirli, maaşı ile yaşayan ve daha düşük gelir grupları bunu çok ağır hissedecek” diyen Atabay, önlemlerin vatandaşa yansımalarının nasıl olacağını şöyle anlattı: “Bir taraftan kredi kartlarının sınırlandırılmasının kullanımı artırılacak. Maaş artışlarının ayarlamalarının da enflasyona göre yılın ortasında yapılmayacağını düşünürsek bayağı bir nefes alamaz hale geleceğiz, özellikle yaz aylarından sonra. Yılın son çeyreğinde büyük bir ihtimalle bizim stagflasyon dediğimiz yüksek seyreden enflasyon ve durgunlaşmış bir ekonomi ile karşı karşıya geleceğiz ve hayatımız çok zor olacak.”

Geçen Temmuz ayında Resmi Gazete’de yayımlanan kararla genel KDV oranı yüzde 18’den yüzde 20’ye, yüzde 8 indirimli KDV oranı ise yüzde 10’a yükseltilmişti. Ancak 2022 yılında KDV oranı yüzde 8’den yüzde 1’e indirilen et, balık, çay, kahve, peynir, şeker, süt, su, meyve, kuruyemiş gibi temel gıda ürünlerinin KDV oranında değişiklik yapılmamıştı.

TL’de değer kaybı beklentisi hakim

Ekonomistler, Türk Lirasında (TL) değer kaybının da sürebileceği görüşünde birleşiyor. Peach, faiz artışı geçici bir destek sağlasa da TL’de daha fazla değer kaybı beklediğini belirterek “Seçim sonrasında Merkez Bankası’nın rezervlerini yeniden inşa etmesiyle TL’nin değer kaybı biraz daha hızlanabilir. Liranın önümüzdeki yıl içinde dolara karşı 40 seviyesine doğru değer kaybetmesini bekliyoruz, bu da dış rekabet gücünün korunmasına ve yatırımcıların politik iyimserliğinin sürdürülmesine yardımcı olacak” dedi.

Güldem Atabay sene sonu kurda 38 seviyesindeki beklentisini değiştirmediğini söylerken TL’nin seyrinden ve döviz rezerv kaybından endişe duyduğunu belirten Timothy Ash de Türklerin yerel seçimlerin ardından büyük bir devalüasyonun daha yaşanacağı söylemine inanıyor gibi göründüğünü söyledi.

Paylaşın

Türkiye’de Halkın Yüzde 71’inin Serveti 10 Bin Dolardan Az

Yetişkin nüfusun sahip olduğu servet dağılımına bakıldığında Türkiye’de halkın büyük bir bölümünün çok az servete sahip olduğu ortaya çıkıyor. 2022 yılında Türkiye’de halkın yüzde 71’inin 10 bin dolardan az serveti bulunuyor.

Türkiye’de 10 bin-100 bin dolar serveti bulunan yetişkinlerin oranı yüzde 27. Yetişkinlerin yüzde 2’sinin ise 100 bin-1 milyon dolar arasında serveti bulunuyor. 1 milyon dolardan fazla serveti bulunanların oranı yüzde 0,1.

İsviçreli Credit Suisse ve UBS tarafından yayımlanan verilere göre Türkiye’de servet dağılımı oldukça adaletsiz. Bunun birçok göstergesi var. İlki servet dağılımı eşitsizliği gini katsayısı. 0 mutlak eşitliği gösterirken bu sayı büyüdükçe eşitsizlik artıyor.

Bu kriterde Türkiye 34 Avrupa ülkesi içinde üçüncü sırada yer alıyor. Türkiye’nin katsayısı 80,2. İlk sıradaki İsveç’te bu oran 87,4 iken ikinci sıradaki Letonya’da 80,4.

Servet dağılımı adaletsizliğinin en düşük olduğu ülke ise 50,8 puan ile Slovakya. Ardından Belçika (59,6), Malta (60,9) ve Slovenya (64,4) geliyor.

Gelir dağılımı, demokratik değerler ve mutluluk gibi birçok alanda dünyada ve Avrupa’da en iyi ülkeler arasında bulunan Nordik ülkelerindeki servet dağılımı adaletsizliği de dikkat çekiyor.

İlk sıradaki İsveç’in yanı sıra diğer İskandinav ülkeleri de ortalamanın üstünde yer alıyor. AB’nin “Dört Büyükler”i arasında ise Almanya servet adaletsizliğin en yüksek olduğu ülke.

Türkiye’de en zengin yüzde 1’lik kesim servetin yüzde 40’ına sahip

Rapora göre en zenginlerin servetten aldıkları paya bakıldığında en büyük dengesizlik Türkiye’de. Türkiye’de en zengin yüzde 1’lik kesim servetin yüzde 39,5’ine sahip. Bu alanda 21 Avrupa ülkesi içinde ilk sırada.

En zengin yüzde 1’lik kesimin servetinin en düşük olduğu ülke ise yüzde 13,5 ile Belçika. Diğer bazı ülkelerde bu pay şöyle: Almanya (yüzde 30,4), Yunanistan (yüzde 25), Fransa (yüzde 21,1) ve İngiltere (yüzde 20,6).

En zengin yüzde 5 ve yüzde 10’luk kesimlerin servetten aldığı paya bakıldığında ise Türkiye İsveç’in ardından ikinci sırada. Bu alanlarda eşitsizliğin en düşük olduğu ülke yine Belçika.

Türkiye’de en zengin yüzde 5’lik kesim servetin yüzde 59,2’isine sahip. En zengin yüzde 10’luk kesim ise servetin yüzde 69,8’ine sahip.

Türkiye’de halkın ne kadar serveti var?
Yetişkin nüfusun sahip olduğu servet dağılımına bakıldığında Türkiye’nin halkın büyük bir bölümünün çok az servete sahip olduğu ortaya çıkıyor. Servet dağılımı dilimleri şöyle:

10 bin dolardan az
10 bin-100 bin dolar arası
100 bin-1 milyon dolar arası
1 milyon dolardan fazla

Buna göre 2022 yılında Türkiye’de halkın yüzde 71’inin 10 bin dolardan az serveti bulunuyor.

10 bin dolardan az servete sahip yetişkinler sıralamasında Türkiye açık ara zirvede yer alıyor. Bu dilimde ikinci sıradaki Sırbistan’da bu oran yüzde 40. Almanya’da ise bu oran yüzde 10 ile en düşük seviyede.

Türkiye’de 10 bin-100 bin dolar serveti bulunan yetişkinlerin oranı yüzde 27. Yetişkinlerin yüzde 2’sinin ise 100 bin-1 milyon dolar arasında serveti bulunuyor. 1 milyon dolardan fazla serveti bulunanların oranı yüzde 0,1.

1 milyondan dolardan fazla servete sahip yetişkin oranında İzlanda yüzde 21 ile zirvede. Almanya’da yetişkinlerin yüzde 3,9’unun 1 milyon dolardan fazla serveti var.

Rapora göre yetişkin başına düşen servette ise Türkiye hem ortalama hem de ortanca göstergelerinde açık ara son sırada yer alıyor. Türkiye’de yetişkinlerin ortalama serveti 16,7 bin Euro. Hemen üstündeki Bosna-Hersek’te ise servet miktarı 31,9 bin Euro.

Zirvede ise 650,7 bin Euro ile İsviçre var. İskandinav ülkelerinde de yetişkin başına düşen servet oldukça yüksek. Bu miktar diğer bazı ülkelerde şöyle: Fransa 296,5 bin; Almanya 243,3 bin ve Yunanistan 100,4 bin.

Yetişkin başına düşen ortanca servet daha adil bir kıyaslamaya imkan tanıyor. Ortanca, küçükten büyüğe doğru sıralandığında ortada kalan sayı. Ülkeler arasındaki fark ortanca servette azalsa bile Türkiye 35 ülke arasında yine açık ara son sırada bulunuyor.

Buna göre Türkiye’de yetişkin başına düşen ortanca servet sadece 5,2 bin Euro. Türkiye’nin hemen üstündeki Sırbistan’da ise bu miktar Türkiye’dekinin tam üç katı: 15,6 bin Euro. Zirvede ise 392,4 bin euro ile İzlanda var. Almanya’da ise bu miktar 63,4 bin Euro.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

HRW’den “6 Şubat Depremleri” Açıklaması: Yetkililerin Yargılanması Geciktiriliyor

11 ilde büyük yıkıma ve 53 binden fazla insanın ölmesine neden olan Kahramanmaraş merkezli “6 Şubat Depremleri”ne ilişkin açıklama yapan İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) ile Yurttaşlık Derneği, depremlerindeki ölümlerle ilgili yetkililer hakkında etkili adli işlem yapılmamasının çok endişe verici ve kabul edilemez olduğunu belirtti.

VOA Türkçe’nin aktardığına göre; Açıklamada, “53 binden fazla insanın ölümüne yol açan kusurlu binalara yetkililerin ruhsat ve onay verildiğini gösteren kanıtlar bulunmasına rağmen, atılan adımların çok yetersiz olduğu” kaydedildi.

Depremlerden en çok etkilenen bölgelerdeki cumhuriyet savcılıklarının talebiyle hazırlanan, İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün de gördüğü bilirkişi raporlarında, Kahramanmaraş’ta ve başka bölgelerde çöken binalardaki kusurlardan, müteahhitler ve inşaatçılarla birlikte belediye yetkililerinin de sorumlu tutulduğu belirtildi.

Açıklamada, Yurttaşlık Derneği’nin, Türkiye’de yürürlükte olan yasalar uyarınca haklarında adli soruşturma başlatılması için izin verilmiş kamu görevlilerinin sayısına ilişkin olarak ilgili devlet makamlarından bilgi talep ettiği ancak bir yanıt alınamadığı vurgulandı. Yurttaşlık Derneği’nin sadece üç kamu görevlisi hakkında soruşturma izni verildiğine dair bilgi sahibi olduğu kaydedildi.

İnsan Hakları İzleme Örgütü Avrupa ve Orta Asya Direktörü Hugh Williamson, “kusurlu inşaat projelerine imza atan belediye yetkililerine karşı açılan soruşturmaların güçlükle ilerlediğini görmek, depremden etkilenen bölgelerdeki vatandaşlar için üzüntü verici” dedi.

Williamson, “depremlerin üzerinden bir yılı aşkın süre geçmiş olmasına rağmen ilerleme kaydedilmemiş olması, mağdurlar için adaletin sağlanması konusunda, hükümetin kararlılığına duyulan güveni zedeliyor” şeklinde konuştu.

Açıklamada, soruşturma izni süreçlerine ilişkin ilgili makamlara yapılan başvurularda bilgi edinilemediği ya da sınırlı bilgi edinildiği belirtildi.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) ayrıca, depremlerden en çok etkilenen yerlerden Kahramanmaraş’ta , çökerek büyük can kayıplarına yol açan binalardan sorumlu müteahhitler ve teknik personel hakkında açılan soruşturma ve davaların seyrini inceleyen bir araştırma da yaptı.

“Yargılanmaya giden yolun açılmasına izin verilmeli”

HRW, Kahramanmaraş’ta çökerek içinde yaşayanların çoğunun ölümüne neden olan büyük apartmanlarla ilgili 14 bilirkişi raporu ile diğer illerdeki binalarla ilgili altı raporu daha inceledi. Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından üniversitelerin inşaat mühendisliği bölümlerine hazırlatılan 14 rapordan biri hariç hepsinde, inşaatçıların yürürlükteki teknik standartlara uyma konusunda ciddi kusurları olduğu görüldü.

Belediye imar müdürlüğü yetkililerinin ise kusurlu projeler için inşaat ruhsatı verdikleri, söz konusu inşaatlar tamamlandıktan sonra da bunlara ilgili mevzuat kapsamında gerekli izinleri vererek binaların kusurlu ve güvensiz olduğunu görmezden geldiklerinin anlaşıldığı belirtildi.

İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Yurttaşlık Derneği’ne göre, kamu görevlileri hakkında soruşturma açılmaması, bu davaların görülmesini ciddi şekilde aksatıyor. Açıklamada, sorumlular hakkında cezai işlem yapılmamasının endişe verici ve kabul edilemez bir durum olduğu belirtilerek, şöyle denildi:

“Kamu görevlilerinin binaların güvenli olmasını sağlama sorumluluğundan yıllarca kaçmış olması yetmezmiş gibi, bunlar hakkında soruşturma başlatılmaması özel sektör müteahhitlerine karşı açılan davaların görülmesini de ciddi ölçüde aksatıyor.

Türkiye makamları, depremlerdeki ölüm riskini azaltmada yetersiz kalan ve depremlerde meydana gelen ölümlerin sorumluluğunu taşıyan tüm yetkililer hakkında adli soruşturma başlatarak bu kişilerin yargılanmasına giden yolun açılmasına izin vermelidir.”

Paylaşın

S&P Global, Türkiye’nin 2024 Büyüme Tahminini Yüzde 3’e Çıkardı

S&P Global, Türkiye’ye ilişkin büyüme tahmini 2024 için yüzde 2,4’ten yüzde 3’e ve 2025 için yüzde 2,7’den yüzde 3’e çıkardı. S&P Global, Türkiye ekonomisine dair büyüme beklentisi 2026 için ise yüzde 3’ten yüzde 2,8’e çekti.

ABD merkezli uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor’s Global, ABD ile gelişmekte olan piyasalar için ikinci çeyrek ekonomik görünüm raporlarını yayımladı. İş gücü piyasasının sağlam kalması nedeniyle ABD’de ekonomik büyümenin 2024’te yüzde 2,5 olmasının beklendiği aktarıldı.

Gazete Duvar’ın aktardığına göre; Raporda, gelecek birkaç yılda ekonominin potansiyelin biraz altında büyümeye geçmesinin beklenmeye devam edildiği belirtildi.

ABD’de enflasyonun yıl boyunca ABD Merkez Bankasının (FED) yüzde 2’lik hedefine yaklaşmasının ancak hedefin üzerinde kalmasının muhtemel olduğu ifade edilen raporda, bunun da mal fiyatları ılımlı bir şekilde düşmesine rağmen sürekli yüksek olan hizmet fiyatı enflasyonunun yansıması olduğu belirtildi.

Raporda, hedefin üzerindeki enflasyonun bu yıl faiz indirimi yapma kabiliyetini sınırlayacağına işaret edilerek, muhtemelen ilk indirimin yaz aylarında geleceği ve 2024’te toplam 75 baz puanlık faiz indirimi öngörüldüğü bildirildi.

Gelecek yıl faiz oranlarında 125 baz puanlık keskin bir düşüş beklendiği anlatılan raporda, ancak gevşeme hızının 2024 ve 2025’te daha yavaş olabileceğine dair riskler görüldüğü vurgulandı.

Raporda, ABD için büyüme beklentisi şubat raporuna göre bu yıl için yüzde 2,4’ten yüzde 2,5’e yükseltilirken, gelecek yıl için yüzde 1,5’te sabit bırakıldı.

Gelişmekte olan ülkelere dair raporda ise başta ABD olmak üzere dirençli küresel büyümenin ve gevşeyen finansal koşulların, 2023’ün sonundan bu yana gelişmekte olan piyasalar için makroekonomik koşulları marjinal olarak iyileştirdiği ifade edildi.

Raporda, ancak gelişmekte olan ülkelerin hala yüksek faiz oranlarının gecikmeli etkileriyle ve yılın ikinci yarısında beklenen, ABD’nin trendin altında büyümeye geçmesinin sonuçlarıyla mücadele etmek zorunda olduğuna işaret edildi.

Gelişmekte olan ülkelerdeki büyümenin 2024’te önemli ölçüde farklılaşacağına dikkatin çekildiği raporda, 2023’te daha iyi performans gösteren birçok ülke için ılımlı, düşük performans gösteren bazı ülkeler için ise biraz artan büyüme öngörüldüğü kaydedildi.

Raporda, gelişmekte olan ülkelerin toplam ekonomik büyüme tahmininin 2024 için yüzde 4,1’den yüzde 4,2’ye, 2025 için yüzde 4,5’ten yüzde 4,6’ya çıkarıldığı bildirildi.

Bu yıla dair büyüme tahminlerinde kasım raporuna kıyasla en büyük yukarı yönlü revizyonların 70 baz puanla Meksika, 60 baz puanla Türkiye, 50 baz puanla Peru ve 40 baz puanla Hindistan için yapıldığı bilgisi verilen raporda, tahminlerin en çok 200 baz puanla Arjantin, 50 baz puanla Suudi Arabistan, 40 baz puanla Macaristan ve 30’ar baz puanla Polonya ile Tayland için düşürüldüğü aktarıldı.

Raporda, Çin’e dair bu yılki büyüme tahmini yüzde 4,6’da sabit tutuldu, Hindistan için ise yüzde 6,4’ten yüzde 6,8’e yükseltildi.

Türkiye’ye ilişkin büyüme tahmini 2024 için yüzde 2,4’ten yüzde 3’e ve 2025 için yüzde 2,7’den yüzde 3’e çıkarıldı. Öte yandan, Türkiye ekonomisine dair büyüme beklentisi 2026 için yüzde 3’ten yüzde 2,8’e çekildi.

Paylaşın

Montella: Bu Mağlubiyetin Analizini Çok İyi Yapmamız Gerekiyor

Avusturya karşılaşması sonrası açıklamalarda bulunan A Milli Futbol Takımı Teknik Direktörü Vincenzo Montella, “Bu mağlubiyetin analizini çok iyi yapmamız gerekiyor” dedi.

Haber Merkezi /EURO 2024 hazırlıkları kapsamında Avusturya ile Türkiye, Ernst Happel Stadyumu’nda karşı karşıya geldi. Hakem Daniele Chiffi’nin yönettiği karşılaşmadan Avusturya, 6-1 galip ayrıldı.

Avusturya’ya galibiyeti getiren golleri 2. dakikada Xaver Schlager, 44, 49 ve 59. dakikalarda biri penaltıdan olmak üzere Michael Gregoritsch, 78. dakikada penaltıdan Christoph Baumgartner ve 90+5. dakikada Maximilian Entrup attı. Türkiye’nin golünü ise 25. dakikada penaltıdan Hakan Çalhanoğlu kaydetti.

A Milli Futbol Takımı Teknik Direktörü Vincenzo Montella, karşılaşma sonrası açıklamalarda bulundu. Ağır yenilgiden dolayı çok üzgün olduklarını söyleyen Montella, “Öncelikle buraya gelen ve evden bizi izleyen taraftarlarımız için üzgün olduğumuzu söylemeliyim. Ama baktığınızda ilk yarıdaki futbolla ikinci yarıdaki futbol çok farklı iki maç oldu. İlk yarıda iyi futbol oynadığımızı söyleyebilirim, sadece bazı pozisyonlarda hatalıydık ve bu onlara golleri verdi. Geliştirmemiz gereken kesin bir şey var, o da gol atmak.

İlk yarıda çok sayıda pozisyona girdik ama sadece bir gol attık. İkinci yarıda beni üzen konu ise onların golünden sonra birlikteliğimizi bozduk ve mesafeleri açmaya başladık ve sonrasında olanlar oldu. Bu sonuç için üzgünüm, bazı test etmemiz gereken bölgeler vardı, açıkçası istediğimiz cevapları aldım. Bugünden itibaren bütün maçları seyretmeye devam edeceğiz ve grubu en iyi şekilde getirmeye çalışacağız.” ifadelerini kullandı.

Bazı şeyleri geliştirmeleri gerektiğini aktaran Montella, “Denge getirmemiz gerekiyor. İyi gittiğimiz dönemde havaya giriyor gibi olsak da pozitif anları daha iyi sindirmemiz gerekiyor, bugün de negatif anları daha iyi sindirmemiz gerekiyor. Gelişebilmemiz için bunlar yapıcı olmalı. Geçmişte baktığınızda Fransa’yı yenip İzlanda’ya kaybediyorduk ya da Hollanda’yı yeniyorduk daha düşük bir takıma yeniliyorduk, baktığınızda şu anda olması en doğru zaman çünkü bu bizi geliştirecektir.” şeklinde konuştu.

İtalyan teknik adam, “Geriden oyun kurarken kaptırdığınız toplar rakibe golleri getirdi. Bu konuda düşünceniz nedir?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Aslında risk aldığımız bir nokta yoktu, o bölgede rakamsal üstünlüğümüz de vardı 7’ye 5 oyun kuruyorduk. O dönemde bazı iyi çıkışlarımız da oldu bazen de çıkamayınca öne oynamamız gerekiyordu. O konuda bir risk aldığımızı düşünmüyorum. Golleri biz ikinci yarıda yedik, ilk yarıya nazaran. Bu mağlubiyetin analizini çok iyi yapmamız gerekiyor. İlk yarıda oynadığımız futbol çok fena değildi, tüm detayları unutmamak gerek. İlk yarıda sahaya sürdüğümüz oyuncular sürekli beraber oynamadı, kulüplerinde de az oynayan futbolcular vardı, belki bu ritme alışık olmayan oyuncular da vardı.

Bunu da hesaba katmak gerek. İlk yarıda neden memnundum, çünkü hem cesaret vardı, hem de arzululardı, pozisyonlara da girdik. Bu ağır mağlubiyetten sonraki dengelerin benim tarafımdan gelmesi gerekiyor. Almanya galibiyetinden sonra da dengeli kalmamız gereken anlar vardı, bunu bu maçta yaşamamız bizim için çok daha verimli olacak. Çünkü çok fazla da pozisyona girdik. Oynadığımız ilk yarı itibarıyla çalışmaya devam edeceğim, çünkü ikinci yarıda belki ağır tokatlar yemiş olabiliriz ama böyle bir ağır mağlubiyetten sonra kendi içsel sorunlarımızı da çözmemiz gerekiyor.”

Montella, “Geriden oyun kurma konusunda ısrar ettiğinizi düşünüyor musunuz?” sorusunu ise, “O pozisyonda rakamsal üstünlüğün varsa oyunu kurmak zorundasın. Son 30 metrede 7 kişi varsa senden, rakipten 5 kişi varsa oyun kurmak zorundasın. Bu oyunu kuramıyorsan, üstünlüğü sağlayamıyorsan başka bir spor yapmamız gerek. Rakipler adam adama oynarlarsa tabii ki bu riski almayacağız.

Bu tarz oyun kurmalar ve oyun kurguları oturduğunda sana maç esnasında cesaret veriyor. İkinci yarıyı tekrar seyretmedim ama ikinci yarıda arkadan daha az oyun kurduk ve daha fazla gol yedik. Zorlandığımız bir andı ve cesaret eksikliği yaşandı. Bu sadece benim için değil futbolcularım için de geçerli. 30 yıldır bu işin içindeyim, 30 yılda hep bu sorunların oluşturulduğunu görüyorum, zihinsel gücüm olmasaydı bu işi yapmamam gerekiyordu.” şeklinde yanıtladı.

Paylaşın

A Milli Futbol Takımı’ndan Hazırlık Maçında Ağır Yenilgi: 6 – 1

EURO 2024 hazırlıkları kapsamında Avusturya ile Türkiye, Ernst Happel Stadyumu’nda karşı karşıya geldi. Hakem Daniele Chiffi’nin yönettiği karşılaşmadan Avusturya, 6-1 galip ayrıldı.

Haber Merkezi / Avusturya’ya galibiyeti getiren golleri 2. dakikada Xaver Schlager, 44, 49 ve 59. dakikalarda biri penaltıdan olmak üzere Michael Gregoritsch, 78. dakikada penaltıdan Christoph Baumgartner ve 90+5. dakikada Maximilian Entrup attı. Türkiye’nin golünü ise 25. dakikada penaltıdan Hakan Çalhanoğlu kaydetti.

A Milli Futbol Takımı’nın İtalyan çalıştırıcısı Vincenzo Montella, maç sonu basın toplantısında bu tarz mağlubiyetlerin genç bir milli takımı geliştirebileceğini savundu. Sorumluluğun kendisinde olduğunu söyleyen Montella istifa sorusunu provokasyon olarak niteledi ve cevaplamadı.

Türkiye, Avusturya karşılaşması öncesi Macaristan ile oynanan hazırlık maçını da kaybetmişti. 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası (EURO 2024), Almanya’nın ev sahipliğinde 14 Haziran-14 Temmuz 2024 tarihlerinde düzenlenecek.

Goller

2. dakikada Avusturya öne geçti. A Milli Futbol Takımı savunmadan çıkmak isterken Salih Özcan’ın ceza sahası önünde kaptırdığı topu alan Baumgartner’in şutunda, kaleci Uğurcan topu çeldi. Boşta kalan meşin yuvarlağı Schlager ağlara yolladı: 1-0.

22. dakikada sağ kanattan Arda’nın kullandığı kornerde, Kenan Yıldız ceza sahasında kafayı vurdu, Avusturya savunmasında Danso topa elle müdahale etti. Hakem Chiffi VAR’dan gelen uyarı sonrasında saha kenarına gelip pozisyonu izledi ve penaltıyı verdi. 25. dakikada penaltı atışını kullanan Hakan Çalhanoğlu fileleri havalandırdı: 1-1.

44. dakikada Kaan Ayhan’ın savunmadan çıkarken kaptırdığı topu Gregoritsch ceza yayı üzeri hafif sol çaprazında önünde buldu. Bu oyuncunun bekletmeden yerden şutunda meşin yuvarlak, kaleci Uğurcan’ın müdahalesine rağmen ağlara gitti: 2-1

48. dakikada Schmid’in sağ taraftan ceza sahası içine kullandığı kornerde Gregoritsch, arka direkte yaptığı kafa vuruşuyla meşin yuvarlağı filelere gönderdi: 3-1

58. dakikada Kaan Ayhan ile Laimer arasında yaşanan pozisyon sonrasında hakem VAR’dan da gelen uyarı sonrasında penaltı noktasını gösterdi. 59. dakikada penaltıyı kullanan Gregoritsch topu ve kaleci Uğurcan’ı ayrı köşelere gönderdi: 4-1.

73. dakikada Cenk Özkaçar ile Posch arasında ceza sahasında yaşanan pozisyonda Posch yerde kaldı, hakem oyunu devam ettirdi. Aynı dakikada gelişen atakta Barış Alper ile golü buldu. Hakem Chiffi VAR’dan gelen uyarı sonrasında saha kenarına gelip pozisyonu izledi, A Milli Futbol Takımın attığı golü iptal edip, Avusturya lehine penaltı kararını verdi. 78. dakikada penaltı atışını kullanan Baumgartner, meşin yuvarlağı köşeden ağlara gönderdi: 5-1.

90+5. dakikada Avusturya 6. golünü buldu. Wimmer’in sol kanattan altıpas içine yaptığı ortaya Entrup kafayı vurdu ve fileleri havalandırdı: 6-1.

Stat: Ernst Happel

Hakemler: Daniele Chiffi, Giovanni Baccini, Davide Imperiale

Avusturya: Alexander Schlager, Stefan Posch, Maximilian Wöber, Kevin Danso (Flavius Daniliuc dk. 88), Philipp Mwene (Alexander Prass dk. 70), Konrad Laimer (Muhammed Saracevic dk. 88), Xaver Schlager, Nicolas Seiwald, Romano Schmid (Andreas Weimann dk. 81), Michael Gregoritsch (Maximilian Entrup dk. 82), Christoph Baumgartner (Patrick Wimmer dk. 82)

Türkiye: Uğurcan Çakır, Mert Müldür, Merih Demiral, Kaan Ayhan, Cenk Özkacar (Zeki Çelik dk. 78), Salih Özcan (Orkun Kökçü dk. 61), Hakan Çalhanoğlu (İsmail Yüksek dk. 87), İrfan Can Kahveci (Yunus Akgün dk. 61), Kerem Aktürkoğlu (Barış Alper Yılmaz dk. 62), Arda Güler (Abdülkadir Ömür dk. 78), Kenan Yıldız.

Goller: Xaver Schlager (dk. 2), Gregoritsch (dk. 44, 48 ve 59 pen.), Baumgartner (dk. 78 pen.), Entrup (dk. 90+5) (Avusturya), Hakan Çalhanoğlu (dk. 25 pen.)

Paylaşın