Gıda fiyatları son bir yılda yüzde 29.2 arttı

Gıda fiyatlarında geçen yılın son aylarında başlayan artış trendi bu yılın mart ayında da sürdü. Martta bir önceki aya göre yüzde 2,5 oranında artan gıda fiyatlarında bu yılın ilk üç aylık döneminde yüzde 9,2, son bir yılda ise yüzde 29,2 oranında artış yaşandı.

Haber Merkezi / Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu “Mart 2021 Halkın Enflasyonu Raporu”nu yayınladı. Yayınlanan rapora göre gıda fiyatlarında geçen yılın son aylarında başlayan artış, bu yıl Mart ayında da sürdü.

Gıda fiyatlarında yüzde 29,2 oranında artış yaşandığı belirtilen Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu rapor şöyle;

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonun Ar-Ge birimi KAMUAR’ın, fiyatlarını Ankara’daki pazar ve marketlerden her ay düzenli olarak derlediği ve halkın en fazla tükettiği 76 gıda maddesinden oluşan bir sepeti esas alarak yaptığı “halkın enflasyonu” araştırmasının Mart 2021 ayı sonuçları açıklandı.

Araştırmayla, gelirinin büyük bölümünü gıdaya ayırmak zorunda olan ve enflasyona karşı herhangi bir koruması bulunmayan, sabit gelirlilerin, ücretlilerin ve yoksulların yaşadığı gerçek enflasyonun boyutunun ortaya konulması amaçlanıyor.

Aylık fiyat artışı

Gıda fiyatları bir önceki aya göre bu yıl ocak ayında yüzde 3,6, şubatta da yüzde 2,8 oranında artmıştı.  Martta yaşanan yüzde 2,5 oranındaki artışta, et-balık, yağ, sebze ve işlenmiş gıda fiyatlarında yaşanan artışlar belirleyici oldu.

Martta, ekmek, un, bulgur fiyatlarında bir önceki aya göre değişiklik yaşanmazken, et ve balık grubu fiyatlarında yüzde 2,6, süt ve süt ürünleri ile yumurta fiyatlarında yüzde 1,7 oranında artış kaydedildi.  Mart ayında, geçen yılın son aylarında da hızlı bir artış yaşanan sıvı yağ fiyatlarında ise zeytin yağı fiyatlarına bağlı olarak yüzde 7,2 oranında   bir yükseliş oldu.

Meyve fiyatlarının yüzde 0,2 oranında azaldığı mart ayında sebze fiyatlarında ise bir önceki aya göre yüzde 6,4 oranında yükseliş gözlendi.

Bakliyat fiyatlarının yüzde 2,7 oranında azaldığı mart ayında, salça, zeytin, bal, çay, tuz ve benzeri gıda maddelerinden oluşan diğer işlenmiş gıda fiyatları yüzde 1,9 oranında arttı.

Böylece, mevcut gıda tüketim alışkanlıklarına göre seçilen 76 gıda maddesinden oluşturulan gıda sepetini satın alabilmek için martta bu yıl şubat ayına göre yüzde 2,5 oranında daha fazla para ödendi.

İlk üç aylık değişim

Gıda fiyatlarında ocak-mart dönemin ise yüzde 9,2 oranında artış yaşandı. İlk üç aylık dönemde ekmek, bulgur, un makarna fiyatlarında yüzde 5,5, et ve balık fiyatlarında yüzde 7,8, süt, süt ürünleri ve yumurta fiyatlarında yüzde 18,1 oranında artış gözlenirken, 2020 yılının son aylarında hızla yükselen yağ fiyatlarında ise yüzde 4,8 oranında artış oldu. Yılın ilk çeyreğinde meyve fiyatlarında ortalama yüzde 4,4, sebze fiyatlarında yüzde 12,5 oranında artış, bakliyat fiyatlarında yüzde 3,1 oranında azalış yaşandı. Diğer işlenmiş gıda fiyatlarında ise yüzde 6,5 oranında artış oldu.

Yıllık değişim

Gıda fiyatlarında yıllık olarak ise (Mart 2020’ye göre) yüzde 29,2 oranında artış kaydedildi.

Bu yıl martta geçen yılın mart ayına göre ekmek, un, bulgur, makarna fiyatlarında yüzde 25,7, et-balık fiyatlarında 12,4, süt ve süt ürünleri ile yumurta fiyatlarında yüzde 39,1 oranında artış oldu.  Bir yıl öncesine göre yağ fiyatları yüzde 40,8 oranında arttı. Meyve fiyatları yüzde 18,1 oranında, sebze fiyatları ise yüzde 55,1 oranında artış gösterdi.  Bakliyat fiyatları son bir yılda yüzde 16,5 diğer gıda fiyatları ise yüzde 13,9 oranında zamlandı.

Yıllık ortalama

Sepete dâhil edilen ürünlerin son 12 aylık ortalama fiyatlarının bir önceki 12 aylık dönemdeki ortalama fiyatlarıyla karşılaştırılarak hesaplanan 12 aylık ortalamalara göre de gıda fiyatlarında son yılda yüzde 29 oranında artış yaşandı.

Yıllık ortalamalara göre ekmek, un, bulgur, makarna fiyatları yüzde 14,1, et ve balık fiyatları yüzde 18,9, süt, süt ürünleri ve yumurta fiyatları yüzde 24,7, yağ fiyatları yüzde 30,4, meyve fiyatları yüzde 49,1, sebze fiyatları yüzde 58,1, bakliyat fiyatları yüzde 24,7, diğer gıda maddelerinin fiyatları da yüzde 11,3 oranında artış kaydetti.

Paylaşın

CHP Lideri Kılıçdaroğlu’dan ‘İstanbul Sözleşmesi’ tepkisi: Geri gelecek

Cumhurbaşkanı Kararı ile Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılmasına sosyal medya hesabı üzerinden tepki gösteren CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Bir devlet gece yarısı kararnameleri ile yönetilemez. Bir gece yarısı kararnamesi ile 42 milyon kadının hakkı, hukuku, onların ellerinden alınamaz” dedi.

Haber Merkezi / CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Kararı ile Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılmasını değerlendirdi. CHP Lideri Kılıçdaroğlu, açıklamasında “İktidardaki zorbaya kadınlar dersini verecek. İstanbul sözleşmesi geri gelecek” dedi.

Bir devletin gece yarısı kararnameleri ile yönetilemeyeceğini belirten Kılıçdaroğlu, “Bir gece yarısı kararnamesi ile 42 milyon kadının hakkı, hukuku, onların ellerinden alınamaz.” görüşünü aktardı. Videosunu izleyen bütün kadınlara seslendiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

“Haklarınıza, hukukunuza sahip çıkınız. Sizin hayatınızı cehenneme döndürenlerin kimler olduğunu iyi öğreniniz. Çocuklarınızın, kız çocuklarınızın hakkına, hukukuna sahip çıkınız. Ben söz veriyorum, her zaman, her yerde, her ortamda bütün kadınların hakkına, hukukuna sahip çıkacağım. Adalet neredeyse orayı arayacağım. Adaletten yana olacağım. Sizden yana olacağım. Sizin hakkınızdan, hukukunuzdan yana olacağım. Sizin hakkınızı, hukukunuzu her yerde, her platformda sonuna kadar savunacağım, söz veriyorum.”

Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden ayrıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasını taşıyan kararda şu ifadeler yer aldı:

“Türkiye Cumhuriyeti adına 11/5/2011 tarihinde imzalanan ve 10/2/2012 tarihli ve 2012/2816 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedilmesine, 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3’üncü maddesi gereğince karar verilmiştir.”

İstanbul Sözleşmesi

Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi ya da bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi, 45 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanan, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önleme ve bununla mücadelede temel standartları ve devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini belirleyen Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan uluslararası insan hakları sözleşmesidir.

Sözleşme, Avrupa Konseyi tarafından desteklenmektedir ve taraf devletleri hukukî olarak bağlar. Sözleşmenin dört temel ilkesi; kadına yönelik her türlü şiddetin ve ev içi şiddetin önlenmesi, şiddet mağdurlarının korunması, suçların kovuşturulması, suçluların cezalandırılması ve kadına karşı şiddet ile mücadele alanında bütüncül, eş güdümlü ve etkili işbirliği içeren politikaların hayata geçirilmesidir. Kadına karşı şiddeti bir insan hakkı ihlali ve ayrımcılık türü olarak tanımlayan, bağlayıcı nitelikte ilk uluslararası düzenlemedir. Tarafların sözleşme kapsamında vermiş oldukları taahhütler, bağımsız uzmanlar grubu GREVIO tarafından izlenmektedir.

Paylaşın

Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden çekildi

Türkiye, Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile İstanbul Sözleşmesi’nden ayrıldı. İstanbul Sözleşmesi, bugüne kadar Türkiye dahil Avrupa Konseyi üyesi 20 ülke tarafından onaylanmıştı. Sözleşme 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açıldığı için ‘İstanbul Sözleşmesi’ ismiyle anılıyor. 

Haber Merkezi / Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden ayrıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasını taşıyan kararda şu ifadeler yer aldı:

“Türkiye Cumhuriyeti adına 11/5/2011 tarihinde imzalanan ve 10/2/2012 tarihli ve 2012/2816 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedilmesine, 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3’üncü maddesi gereğince karar verilmiştir.”

İstanbul Sözleşmesi

Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi ya da bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi, 45 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanan, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önleme ve bununla mücadelede temel standartları ve devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini belirleyen Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan uluslararası insan hakları sözleşmesidir.

Sözleşme, Avrupa Konseyi tarafından desteklenmektedir ve taraf devletleri hukukî olarak bağlar. Sözleşmenin dört temel ilkesi; kadına yönelik her türlü şiddetin ve ev içi şiddetin önlenmesi, şiddet mağdurlarının korunması, suçların kovuşturulması, suçluların cezalandırılması ve kadına karşı şiddet ile mücadele alanında bütüncül, eş güdümlü ve etkili işbirliği içeren politikaların hayata geçirilmesidir. Kadına karşı şiddeti bir insan hakkı ihlali ve ayrımcılık türü olarak tanımlayan, bağlayıcı nitelikte ilk uluslararası düzenlemedir. Tarafların sözleşme kapsamında vermiş oldukları taahhütler, bağımsız uzmanlar grubu GREVIO tarafından izlenmektedir.

Paylaşın

861 işçi Kovid-19 nedeniyle hayatını kaybetti

İş Sağlığı ve Güvenliği Meclisi’nin yayınladığı ‘Covid-19 Bir İşçi Sınıfı Hastalığıdır…’ başlıklı rapora göre, salgının birinci yılında yeni tip koronavirüs (Kovid 19) nedeniyle en az 861 işçi hayatını kaybetti. “Bu dönemde Covid-19 nedenli işçi ölümleri devlet tarafından açıklanmadı ve doğal olarak ulusal basına da yansımadı.” ifadelerinin yer aldığı raporda, “Bu yüzden ilk defa bir raporumuzda ulusal basına yansıyan işçi ölümleri tespit edebildiğimiz işçi ölümlerinin 1/3’ü kadardır.” denildi.

Haber Merkezi / İş Sağlığı ve Güvenliği Meclisi, “Covid-19 Bir İşçi Sınıfı Hastalığıdır…” başlıklı raporunu yayınladı.

“Yüzde 34’ünü ulusal basından; yüzde 66’sını ise işçilerin mesai arkadaşları, aileleri, sağlık meslek örgütleri, sendikalar, iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri ve yerel basından öğrendiğimiz bilgilere dayanarak tespit ettiğimiz kadarıyla salgının birinci yılında (11 Mart 2020 – 10 Mart 2021) Covid-19 nedeniyle en az 861 işçi hayatını kaybetti.” ifadelerinin yer aldığı raporda, “Bu dönemde Covid-19 nedenli işçi ölümleri devlet tarafından açıklanmadı ve doğal olarak ulusal basına da yansımadı. Bu yüzden ilk defa bir raporumuzda ulusal basına yansıyan işçi ölümleri tespit edebildiğimiz işçi ölümlerinin 1/3’ü kadardır. Sağlık örgütlerinin (özellikle TTB’nin) çabaları sayesinde bilinen ölümlerin çoğunluğunu oluşturan sağlık emekçilerinin ölüm sayısını öğrenebildik. Ek olarak özellikle sendikalar, işçilerin mesai arkadaşları, aileleri, yerel basın, memleket dernekleri diğer bilgi kaynaklarımızı oluşturdu.” denildi.

Eldeki bilgilerin oldukça yetersiz olduğu vurgulanan raporun devamında şunlar kaydedildi:

“Örneğin neredeyse bildiğimiz göçmen işçi ölümü yok. Oysa çalışan nüfusun neredeyse yüzde 10’una yakını göçmen. Yine bildiğimiz hiç çiftçi ölümü yok. Yine bazı şehirlerden hiçbir bilgiye ulaşamadık. Diğer yandan ulaşabildiğimiz bilgilere bakınca faal çalışanlar ve bir önceki emekçi kuşağı (emekliler) Covid-19 nedenli ölümlerin yüzde 95’inden fazlasını oluşturuyor…

Salgının birinci yılında Covid-19 nedenli iş cinayetlerinin aylara göre dağılımı şöyle:

2020 yılında Mart ayının son yirmi gününde en az 14 işçi, Nisan ayında en az 104 işçi, Mayıs ayında en az 29 işçi, Haziran ayında en az 13 işçi, Temmuz ayında en az 16 işçi, Ağustos ayında en az 57 işçi, Eylül ayında en az 52 işçi, Ekim ayında en az 53 işçi, Kasım ayında en az 162 işçi, Aralık ayında en az 242 işçi, 2021 yılında Ocak ayında en az 80 işçi, Şubat ayında en az 35 işçi ve Mart ayının ilk on gününde en az 4 işçi Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetti.

Salgının birinci yılında Covid-19 nedenli iş cinayetlerinin istihdam dağılımına baktığımızda 724 ücretli ve 137 kendi nam ve hesabına çalışan hayatını kaybetti. Yani ölenlerin yüzde 84’ünü ücretliler yüzde 16’sını ise kendi nam ve hesabına çalışanlar oluşturuyor…

Salgının birinci yılında Covid-19 nedenli iş cinayetlerinin işkollarına göre dağılımı şöyle:

Sağlık, Sosyal Hizmetler işkolunda 367 emekçi; Ticaret, Büro, Eğitim, Sinema işkolunda 228 emekçi; Belediye, Genel İşler işkolunda 71 işçi; Savunma, Güvenlik işkolunda 45 işçi; Metal işkolunda 29 işçi; Tekstil, Deri işkolunda 28 işçi; Taşımacılık işkolunda 20 işçi; Konaklama, Eğlence işkolunda 15 işçi; Tarım, Orman işkolunda 8 işçi; Petro-Kimya, Lastik işkolunda 7 işçi; Banka, Finans, Sigorta işkolunda 7 işçi; Enerji işkolunda 6 işçi; Basın, Gazetecilik işkolunda 5 işçi; İnşaat, Yol işkolunda 5 işçi; Gıda, Şeker işkolunda 4 işçi; Ağaç, Kâğıt işkolunda 3 işçi; İletişim işkolunda 3 işçi; Çimento, Toprak, Cam işkolunda 3 işçi; Madencilik işkolunda 2 işçi; Elimizdeki veriler ışığında çalıştığı işkolunu belirleyemediğimiz 5 işçi hayatını kaybetti…

Not: TTB ile farklı sağlık emekçisi ölümü açıklıyoruz. Bunun nedeni ölümlerde çalıştıkları işkollarını baz almamız. 367 sağlık emekçisinin yanında başka işkollarında kaybettiğimiz 6 sağlık emekçisi arkadaşımız daha var. Yine faal çalışanları baz aldığımız için kayıtlarımızda emekli olan sağlıkçılar yok…

Salgının birinci yılında Covid-19 nedenli iş cinayetlerinin cinsiyetlere göre dağılımı şöyle: 71 kadın işçi ve 790 erkek işçi hayatını kaybetti…

Salgının birinci yılında Covid-19 nedenli iş cinayetlerinin yaş gruplarına göre dağılımı şöyle:

18-27 yaş arası 9 işçi,
28-50 yaş arası 315 işçi,
51-64 yaş arası 411 işçi,
65 yaş ve üstü 100 işçi,
Yaşını bilmediğimiz 26 işçi hayatını kaybetti…

Salgının birinci yılında Covid-19 nedenli ölenlerin 94’ü (yüzde 10,91) sendikalı işçi, 767’si ise (yüzde 89,09) sendikasız. Sendikalı işçiler tarım, gıda, kimya, tekstil, iletişim, büro, eğitim, ticaret, cam, metal, inşaat, taşımacılık, sağlık, güvenlik ve belediye işkollarında çalışıyordu.”

Daha geniş bilgi için TIKLAYIN

Paylaşın

Türkiye’de yaşlı nüfusun en yüksek olduğu il Sinop

TÜİK’in 2020 yılı ‘İstatistiklerle Yaşlılar’ çalışmasının sonuçlarına göre, yaşlı nüfus oranının en yüksek olduğu il Sinop oldu. Sinop’u Kastamonu ile Artvin izledi. Yaşlı nüfus oranının en düşük olduğu il ise Şırnak oldu. Şırnak’ı Hakkari ile Şanlıurfa izledi.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2020 yılına ilişkin ‘İstatistiklerle Yaşlılar’ çalışmasının sonuçlarını açıkladı. TÜİK’in açıkladığı veriler şöyle;

Yaşlı nüfus olarak kabul edilen 65 ve daha yukarı yaştaki nüfus, 2015 yılında 6 milyon 495 bin 239 kişi iken son beş yılda yüzde 22,5 artarak 2020 yılında 7 milyon 953 bin 555 kişi oldu. Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı ise 2015 yılında yüzde 8,2 iken, 2020 yılında yüzde 9,5’e yükseldi. Yaşlı nüfusun 2020 yılında yüzde 44,2’sini erkek nüfus, yüzde 55,8’ini kadın nüfus oluşturdu.

Nüfus projeksiyonlarına göre yaşlı nüfus oranının 2025 yılında yüzde 11,0, 2030 yılında yüzde 12,9, 2040 yılında yüzde 16,3, 2060 yılında yüzde 22,6 ve 2080 yılında yüzde 25,6 olacağı öngörüldü.

Yaşlı nüfusun yüzde 63,8’inin 65-74 yaş grubunda yer aldığı görüldü

Yaşlı nüfus yaş grubuna göre incelendiğinde, 2015 yılında yaşlı nüfusun yüzde 61,3’ünün 65-74 yaş grubunda, yüzde 30,7’sinin 75-84 yaş grubunda ve yüzde 8,0’ının 85 ve daha yukarı yaş grubunda yer aldığı görülürken, 2020 yılında yüzde 63,8’inin 65-74 yaş grubunda, yüzde 27,9’unun 75-84 yaş grubunda ve yüzde 8,4’ünün 85 ve daha yukarı yaş grubunda yer aldığı görüldü.

Türkiye nüfusunun yaş yapısı değişti

Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranının %10’u geçmesi nüfusun yaşlanmasının bir göstergesidir. Türkiye’de yaşlı nüfus, diğer yaş gruplarındaki nüfusa göre daha yüksek bir hız ile artış gösterdi.

Küresel yaşlanma süreci olarak adlandırılan “demografik dönüşüm” sürecinde olan Türkiye’de, doğurganlık ve ölümlülük hızlarındaki azalma ile birlikte sağlık alanında kaydedilen gelişmeler, yaşam standardının, refah düzeyinin ve doğuşta beklenen yaşam süresinin artması ile nüfusun yaş yapısı şekil değiştirdi. Çocuk ve gençlerin toplam nüfus içindeki oranı azalırken yaşlıların toplam nüfus içindeki oranı artış gösterdi. Türkiye, oransal olarak yaşlı nüfus yapısına sahip ülkelere göre hala genç bir nüfus yapısına sahip olsa da, yaşlı nüfus sayısal olarak oldukça fazladır.

Türkiye nüfusunun ortanca yaşı yükseldi

Ortanca yaş, yeni doğan bebekten en yaşlıya kadar nüfusu oluşturan kişilerin yaşları küçükten büyüğe doğru sıralandığında ortada kalan kişinin yaşıdır. Nüfusun yaşlanması ile ilgili bilgi veren göstergelerden biri olan ortanca yaş, 2015 yılında 31,0 iken 2020 yılında 32,7 oldu. Ortanca yaş 2020 yılında erkeklerde 32,1, kadınlarda 33,4 olarak gerçekleşti.

Nüfus projeksiyonlarına göre, ortanca yaşın 2025 yılında 34,1, 2030 yılında 35,6, 2040 yılında 38,5, 2060 yılında 42,3 ve 2080 yılında 45,0 olacağı öngörüldü.

Yaşlı bağımlılık oranı 2020 yılında yüzde 14,1 oldu

Çalışma çağındaki yüz kişiye düşen yaşlı sayısını ifade eden yaşlı bağımlılık oranı, 2015 yılında yüzde 12,2 iken bu oran 2020 yılında yüzde 14,1’e yükseldi.

Nüfus projeksiyonlarına göre, yaşlı bağımlılık oranının 2025 yılında yüzde 16,4, 2030 yılında yüzde 19,6, 2040 yılında yüzde 25,3, 2060 yılında yüzde 37,5 ve 2080 yılında yüzde 43,6 olacağı öngörüldü.

Türkiye, yaşlı nüfus oranına göre sıralamada 167 ülke arasında 66. sırada yer aldı

Nüfus tahminlerine göre 2020 yılı için dünya nüfusunun 7 milyar 693 milyon 348 bin 454 kişi, yaşlı nüfusun ise 729 milyon 887 bin 660 kişi olduğu tahmin edildi. Bu tahminlere göre dünya nüfusunun yüzde 9,5’ini yaşlı nüfus oluşturdu. En yüksek yaşlı nüfus oranına sahip ilk üç ülke sırasıyla yüzde 33,5 ile Monako, yüzde 28,5 ile Japonya ve yüzde 22,9 ile Almanya oldu. Türkiye, 167 ülke arasında 66. sırada yer aldı.

Bir birey 65 yaşına ulaştığında yaşaması beklenen ömür ortalama 18,0 yıl oldu

Hayat Tabloları, 2017-2019 sonuçlarına göre, doğuşta beklenen yaşam süresi Türkiye geneli için 78,6 yıl, erkekler için 75,9 yıl ve kadınlar için 81,3 yıl oldu. Genel olarak kadınlar erkeklerden daha uzun süre yaşamakta olup, doğuşta beklenen yaşam süresi farkı 5,4 yıl oldu.

Türkiye’de 65 yaşına ulaşan bir kişinin kalan yaşam süresi ortalama 18,0 yıl oldu. Erkekler için bu sürenin 16,3 yıl, kadınlar için 19,6 yıl olduğu gözlendi. Diğer bir ifade ile 65 yaşına ulaşan kadınların erkeklerden ortalama 3,3 yıl daha fazla yaşayacağı tahmin edildi. Beklenen yaşam süresi 75 yaşında 11,0 yıl iken 85 yaşında 6,0 yıl oldu

Yaklaşık her 4 haneden birinde en az bir yaşlı fert bulunduğu görüldü

Türkiye’de 2020 yılında toplam 24 milyon 604 bin 86 haneden 5 milyon 903 bin 324’ünde yaşlı nüfus olarak tanımlanan, 65 ve daha yukarı yaşta en az bir fert bulunduğu görüldü. Diğer bir ifadeyle, hanelerin %24,0’ında en az bir yaşlı fert yaşadığı görüldü.

Türkiye’de 1 milyon 478 bin 346 yaşlının tek başına yaşadığı görüldü

En az bir yaşlı fert bulunan 5 milyon 903 bin 324 hanenin 1 milyon 478 bin 346’sını tek başına yaşayan yaşlı fertler oluşturdu. Bu hanelerin yüzde 75,3’ünü yaşlı kadınlar, yüzde 24,7’sini ise yaşlı erkekler oluşturdu.

Yaşlı nüfus oranının en yüksek olduğu il Sinop oldu

Yaşlı nüfus oranının en yüksek olduğu il, 2020 yılında yüzde 19,8 ile Sinop oldu. Bu ili yüzde 18,6 ile Kastamonu, yüzde 17,1 ile Artvin izledi. Yaşlı nüfus oranının en düşük olduğu il ise yüzde 3,4 ile Şırnak oldu. Bu ili yüzde 3,6 ile Hakkari, yüzde 4,0 ile Şanlıurfa izledi

Yaşlı nüfus oranı il düzeyinde yıllara göre incelendiğinde, toplam nüfus içinde yaşlı nüfus oranının en yüksek olduğu il sayısı 2015 yılında 6 iken, 2020 yılında 18 oldu. Nüfus projeksiyonlarına göre yaşlı nüfus oranının en yüksek olacağı il sayısının 2025 yılında 33’e çıkacağı tahmin edildi

Toplam nüfus içinde yaşlı nüfus oranının yıllara göre en düşük olduğu illerin, genç nüfus yapısına sahip olan Şanlıurfa, Şırnak ve Hakkari olduğu görüldü.

Türkiye’de 100 yaş ve üzerinde 5 bin 780 yaşlı olduğu görüldü

Yaşlı nüfusun yüzde 0,1’ini oluşturan 100 yaş ve üzerindeki yaşlı kişi sayısı, 2020 yılında 5 bin 780 oldu. Türkiye’de 100 yaş ve üzerinde en fazla yaşlıya sahip ilk üç il sırasıyla 800 kişi ile İstanbul, 267 kişi ile Ankara ve 262 kişi ile İzmir iken en az yaşlıya sahip ilk üç il ise sırasıyla 5 kişi ile Bayburt, 6 kişi ile Bartın ve 7 kişi ile Ardahan oldu.

Eğitimli yaşlı nüfus oranı arttı

Okuma yazma bilmeyen yaşlı nüfus oranı, 2015 yılında yüzde 21,9 iken 2019 yılında yüzde 16,9’a düştü. Okuma yazma bilmeyen yaşlı kadınların oranının, 2019 yılında yaşlı erkeklerin oranından 4,8 kat fazla olduğu görüldü. Okuma yazma bilmeyen yaşlı kadınların oranı yüzde 26,0 iken yaşlı erkeklerin oranı yüzde 5,4 oldu

Eğitim durumuna göre yaşlı nüfus incelendiğinde, 2015 yılında yaşlı nüfusun yüzde 43,0’ı ilkokul mezunu, yüzde 5,2’si ortaokul veya dengi okul/ilköğretim mezunu, yüzde 5,6’sı lise veya dengi okul mezunu, yüzde 5,4’ü yükseköğretim mezunu iken 2019 yılında ilkokul mezunu olanların oranı yüzde 45,5’e, ortaokul veya dengi okul/ilköğretim mezunu olanların oranı yüzde 7,3’e, lise veya dengi okul mezunu olanların oranı yüzde 7,5’e, yükseköğretim mezunu olanların oranı ise yüzde 7,0’a yükseldi.

Yaşlı nüfusun eğitim durumu cinsiyete göre incelendiğinde, cinsiyetler arasında önemli farklılıklar olduğu gözlendi. Bitirilen tüm eğitim düzeylerinde yaşlı erkek nüfus oranının yaşlı kadın nüfus oranından daha yüksek olduğu görüldü.

Eşi ölmüş yaşlı kadınların oranı, eşi ölmüş yaşlı erkeklerin oranının 4 katı oldu

Yaşlı nüfus yasal medeni duruma göre incelendiğinde, cinsiyetler arasında önemli farklılıklar olduğu görüldü. Yaşlı erkek nüfusun 2020 yılında yüzde 1,2’sinin hiç evlenmemiş, yüzde 83,8’inin resmi nikahla evli, yüzde 3,4’ünün boşanmış, yüzde 11,6’sının eşi ölmüş olduğu görülürken yaşlı kadın nüfusun yüzde 2,6’sının hiç evlenmemiş, yüzde 45,8’inin resmi nikahla evli, yüzde 3,8’inin boşanmış, yüzde 47,7’sinin ise eşi ölmüş olduğu görüldü.

Yaşlı nüfusun yoksulluk oranı yüzde 14,2 oldu

Gelir ve yaşam koşulları araştırması sonuçlarına göre, eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert medyan gelirinin %60’ına göre hesaplanan yoksulluk oranı, 2015 yılında Türkiye geneli için yüzde 21,9 iken 2019 yılında yüzde 21,3 oldu. Bu oran, yaşlı nüfus için 2015 yılında yüzde 18,3 iken 2019 yılında yüzde 14,2 oldu.

Yaşlı nüfusun yoksulluğu cinsiyete göre incelendiğinde, yoksul yaşlı erkek nüfus oranı 2015 yılında yüzde 17,8 iken 2019 yılında yüzde 12,1 oldu. Yoksul yaşlı kadın nüfus oranı ise 2015 yılında yüzde 18,6 iken 2019 yılında yüzde 15,9 oldu.

Yaşlı nüfusun işgücüne katılma oranı yüzde 12,0 oldu

İşgücü istatistiklerine göre, işgücüne katılma oranı 2015 yılında 15 ve daha yukarı yaştaki nüfus için  yüzde 51,3 iken 2019 yılında yüzde 53,0’a yükseldi. Bu oran yaşlı nüfus için 2015 yılında yüzde 11,9 iken 2019 yılında yüzde 12,0 oldu. İşgücüne katılma oranı cinsiyete göre incelendiğinde, yaşlı erkek nüfusta 2019 yılında yüzde 20,1 iken yaşlı kadın nüfusta yüzde 5,6 oldu. Yaşlı nüfustaki işsizlik oranının 2015 yılında yüzde 2,5 iken 2019 yılında yüzde 3,1 olduğu görüldü

Çalışan yaşlı nüfusun yüzde 64,7’si tarım sektöründe yer aldı

İşgücü istatistiklerine göre, istihdam edilen yaşlı nüfusun sektörel dağılımı incelendiğinde, 2019 yılında yaşlı nüfusun yüzde 64,7’sinin tarım, yüzde 28,1’inin hizmetler, yüzde 5,3’ünün sanayi, yüzde 1,9’unun ise inşaat sektöründe yer aldığı görüldü.

Yaşlı nüfusun obezite oranı arttı

Türkiye sağlık araştırması sonuçlarına göre boy ve kilo değerleri kullanılarak hesaplanan vücut kitle indeksi incelendiğinde, 2010 yılında 65 ve daha yukarı yaştaki nüfusta obezite oranı yüzde 22,9 iken bu oran 2019 yılında yüzde 29,0 oldu. Yaşlı nüfusun obezite oranı cinsiyete göre incelendiğinde, yaşlı erkeklerde 2010 yılında yüzde 15,2 iken bu oran 2019 yılında yüzde 19,9, yaşlı kadınlarda 2010 yılında yüzde 30,5 iken 2019 yılında yüzde 36,2 oldu.

Diğer taraftan, 2010 yılında yaşlı nüfusta normal kilolu olanların oranı yüzde 36,6 iken bu oran 2019 yılında yüzde 30,3 oldu. Normal kilolu yaşlı nüfus oranı cinsiyete göre incelendiğinde, yaşlı erkeklerde 2010 yılında yüzde 40,2 iken bu oran 2019 yılında yüzde 34,9, yaşlı kadınlarda 2010 yılında yüzde 33,0 iken 2019 yılında yüzde 26,7 oldu.

Banyo yapma/duş almada zorluk yaşayan yaşlı nüfus oranı yüzde 22,1 oldu

Türkiye sağlık araştırması sonuçlarına göre 2014 yılında yaşlı nüfus içinde banyo yapma/duş almada zorluk yaşayanların oranı yüzde 19,1 iken bu oran 2019 yılında yüzde 22,1 oldu. Banyo yapma/duş almada zorluk yaşayan yaşlı nüfus oranı cinsiyete göre incelendiğinde, yaşlı erkeklerde 2014 yılında yüzde 11,9 iken bu oran 2019 yılında yüzde 14,5, yaşlı kadınlarda 2014 yılında yüzde 24,6 iken 2019 yılında yüzde 28,0 oldu.

Diğer taraftan, 2014 yılında yaşlı nüfus içinde yatağa girme/kalkma veya sandalyeye oturma/kalkmada zorluk yaşayanların oranı yüzde 19,0 iken bu oran 2019 yılında yüzde 20,6 oldu. Yatağa girme/kalkma veya sandalyeye oturma/kalkmada zorluk yaşayan yaşlı nüfusun oranı cinsiyete göre incelendiğinde, yaşlı erkeklerde 2014 yılında yüzde 13,2 iken bu oran 2019 yılında yüzde 14,0, yaşlı kadınlarda 2014 yılında yüzde 23,4 iken 2019 yılında yüzde 25,9 oldu.

Her gün tütün mamulü kullanan yaşlıların oranı yüzde 10,5 oldu

Türkiye sağlık araştırması sonuçlarına göre 2014 yılında yaşlı nüfus içinde her gün tütün mamulü kullananların oranı yüzde 9,3 iken bu oran 2019 yılında yüzde 10,5 oldu. Her gün tütün mamulü kullanan yaşlı nüfus oranı cinsiyete göre incelendiğinde, yaşlı erkeklerde 2014 yılında yüzde 17,6 iken bu oran 2019 yılında yüzde 17,7, yaşlı kadınlarda 2014 yılında yüzde 3,0 iken 2019 yılında yüzde 4,9 oldu.

Diğer taraftan, 2014 yılında yaşlı nüfus içinde hiç tütün mamulü kullanmamış olanların oranı yüzde 58,5 iken bu oran 2019 yılında yüzde 59,4 oldu. Hiç tütün mamulü kullanmamış yaşlı nüfusun oranı cinsiyete göre incelendiğinde, yaşlı erkeklerde 2014 yılında yüzde 23,7 iken bu oran 2019 yılında yüzde 26,6, yaşlı kadınlarda 2014 yılında yüzde 85,3 iken 2019 yılında yüzde 85,2 oldu.

Yaşlılar en fazla dolaşım sistemi hastalıklarından hayatını kaybetti

Ölüm ve ölüm nedeni istatistiklerine göre, 2019 yılında ölen yaşlıların yüzde 41,5’i dolaşım sistemi hastalıkları nedeniyle hayatını kaybetti. Bu hastalığı ikinci sırada yüzde 15,3 ile iyi huylu ve kötü huylu tümörler ile solunum sistemi hastalıkları, üçüncü sırada ise yüzde 5,3 ile sinir sistemi ve duyu organları hastalıkları takip etti.

Ölüm nedenleri cinsiyete göre incelendiğinde, cinsiyetler arası en önemli farkın iyi huylu ve kötü huylu tümörlerde olduğu görüldü. İyi ve kötü huylu tümörler nedeniyle hayatını kaybeden yaşlı erkeklerin oranı yaşlı kadınların oranının yaklaşık iki katı oldu. İyi ve kötü huylu tümörler nedeniyle hayatını kaybeden yaşlı erkeklerin oranı %20,0 iken yaşlı kadınların oranı yüzde 10,7 oldu.

Alzheimer hastalığından ölen yaşlıların oranı arttı

Ölüm ve ölüm nedeni istatistiklerine göre, Alzheimer hastalığından hayatını kaybeden yaşlıların sayısı, 2015 yılında 12 bin 59 iken 2019 yılında 13 bin 498’e yükseldi. Alzheimer hastalığından ölen yaşlıların oranı 2015 yılında yüzde 4,3 iken bu oran 2019 yılında da değişmedi.

Alzheimer hastalığından ölen yaşlıların oranı cinsiyete göre incelendiğinde, erkeklerde azalış, kadınlarda artış olduğu görüldü. Alzheimer hastalığından ölen yaşlıların oranı 2015 yılında erkeklerde yüzde 3,4, kadınlarda yüzde 5,2 iken bu oranlar 2019 yılında erkeklerde yüzde 3,2’ye düşerken, kadınlarda yüzde 5,4’e yükseldi.

Mutlu olduğunu beyan eden yaşlı bireylerin oranı yüzde 57,7 oldu

Yaşam memnuniyeti araştırması sonuçlarına göre, mutlu olduğunu beyan eden 18 ve daha yukarı yaştaki bireylerin oranı 2020 yılında yüzde 48,2 iken bu oran 65 ve daha yukarı yaştaki bireyler için yüzde 57,7 oldu. Yaşlı bireylerin genel mutluluk düzeyi cinsiyete göre incelendiğinde, 2020 yılında erkeklerin yüzde 56,1’i, kadınların ise yüzde 59,0’ı mutlu olduğunu beyan etti.

Yaşlı bireylerin mutluluk kaynağı yüzde 66,9 ile aileleri oldu

Yaşam memnuniyeti araştırması sonuçlarına göre, yaşlı bireylerin 2015 yılında en önemli mutluluk kaynağı yüzde 66,8 ile aileleri, yüzde 16,5 ile çocukları, yüzde 7,3 ile torunları, yüzde 4,7 ile eşleri, iken 2020 yılında yüzde 66,9 ile aileleri, yüzde 16,9 ile çocukları, yüzde 6,8 ile torunları ve yüzde 5,4 ile eşleri oldu.

İnternet kullanan yaşlı bireylerin oranı 5 kat arttı

Hane halkı bilişim teknolojileri kullanım araştırması sonuçlarına göre, İnternet kullanan 65-74 yaş grubundaki bireylerin oranı 2015 yılında yüzde 5,6 iken bu oran 2020 yılında yüzde 27,1’e yükseldi. İnternet kullanan yaşlı bireyler cinsiyete göre incelendiğinde, erkeklerin kadınlardan daha fazla İnternet kullandığı görüldü. İnternet kullanan yaşlı erkeklerin oranı 2020 yılında yüzde 34,9 iken yaşlı kadınların oranı yüzde 20,4 oldu.

Paylaşın

ABD ve AP’den ‘HDP ve Gergerlioğlu’ açıklaması

HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun vekiliğinin düşürülmesi ve Yargıtay tarafından HDP hakkında AYM’de açılan kapatma davası sonrası ABD ve AP’den konuya ilişkin açıklamalar geldi. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Price, “Türkiye’deki olayları yakından takip ediyoruz” açıklamasında bulunurken, AP’nin Türkiye konusundaki iki önemli ismi, Türkiye’yi kendi Anayasa’sındaki değerlere uymaya çağrısında bulundu.

Haber Merkezi / HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun vekiliğinin düşürülmesi ve Yargıtay Başsavcılığı tarafından Halkların Demokratik Partisi (HDP) hakkında Anayasa Mahkemesi’nde (AYM) açılan kapatma davası sonrası ABD ve Avrupa Parlamentosu’ndan (AP) konuya ilişkin açıklamalar geldi.

AP Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor ve TBMM-AP Karma Parlamento Komisyonu (KPK) Eş-Başkanı Sergey Lagodinsky, Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürülmesini ortak bir bildiriyle kınayarak Türkiye’ye Anayasa’sını anımsatırken, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, yaptığı yazılı açıklamada, HDP’nin kapatılmasına ilişkin süreci de yakından izlediklerini, bu adımı ‘Türk seçmeninin iradesini haksız yere yok saymak’ ve ‘Türk demokrasisinin altını oymak’ olarak nitelendirdi.

Sözcü Price, “Türk hükümetine, Anayasa’da yer alan güvencelere ve Türkiye’nin uluslararası yükümlülüklerine paralel olarak ifade özgürlüğüne saygı göstermesi çağrısında bulunuyoruz” ifadelerini kullandı.

“Türk yetkilileri, Anayasası ile aynı çizgide olduğunu savundukları değerlere, Avrupa standartlarına bağlılıklarına ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere uymaya çağırıyoruz.” diyen Nacho Sanchez Amor ve Sergey Lagodinsky, kısa süre önce açıklanan İnsan Hakları Eylem Planı’nı da anımsattıkları bildirileri şöyle:

“İnsan hakları ve hukukun üstünlüğü”

“Cumhurbaşkanı’nın insanlık onuru, insan hakları ve hukukun üstünlüğünü merkezine alan İnsan Hakları Eylem Planını sunmasından sadece iki hafta sonra, Gergerlioğlu’nun Parlamento’dan azledilmesi, gerçekliğin sancılı bir kontrolüdür. Yapılanlar, söylenenden daha önemlidir ve özellikle de bu konuda, herhangi bir yasal reform vaadinden ve AB’ye yönelik iyi niyet söylemlerinden daha yüksek sesle çıkmaktadır.”

Gergerlioğlu’nun, bir sosyal medya paylaşımı nedeniyle milletvekilliğinin düşürülmesi ve tutuklanacak olmasının ciddi bir insan hakları ihlali olduğunu belirten parlamenterler ortak açıklamalarında, “Bu adım, Türkiye’nin parlamenter demokrasisine güveni daha da zedelemiştir” dedi.

Bildiride, Gergerlioğlu’nun ateşli bir insan hakları savunucusu olduğu ve “asılsız gerekçelerle, keyfi şekilde mahkum ve hapsedilmiş kişilerin sesini duyurduğu” belirtildi. “Hedef alınması ve yargılanması tesadüf değil” diyen iki parlamenter, Gergerlioğlu ile dayanışmalarını vurgularken demokrasi isteyen sivil toplum kuruluşları ve Türk vatandaşlarını desteklemeye devam edeceklerini belirtti.

TBMM Genel Kurulu’nda, HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu hakkında mahkemece verilen ve kesinleşmiş cezaya ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi okunmuştu. Genel Kurul’da okunan tezkerenin ardından Gergerlioğlu’nun milletvekilliği düşmüştü. Gergerlioğlu, ‘terör örgütü propagandası yapmak’ suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezası almıştı. Gergerlioğlu’nun cezası, Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından onanmıştı.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, Halkların Demokratik Partisinin (HDP) kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde (AYM) dava açmıştı. HDP, Eş Genel Başkanlar Pervin Buldan ve Mithat Sancar imzasıyla bir açıklama yayımlayarak karara sert tepki göstermişti.

Paylaşın

Bakan Koca, vaka görünme oranı en çok artan ve azalan illeri açıkladı

Sosyal medya hesabından vaka görünme oranı en çok artan ve azalan illeri açıklayan Bakan Koca, “Birlikte tedbirlere uyarak kontrollü normalleşmeye destek olalım.” dedi. Koca, vaka görünme oranı en çok artan illerin Samsun, Kilis, Balıkesir, İstanbul ve Yalova; en çok azalan illerinse Sakarya, Ordu, Amasya, Rize ve Burdur olduğunu açıkladı.

Haber Merkezi / Sağlık Bakanı Fahrettin Koca Twitter hesabından yaptığı paylaşımla vaka görünme oranı en çok artan ve azalan illeri açıkladı. Bakan Koca paylaşımında şu ifadeleri kullandı:

“Son hafta 100.000 nüfusta vaka görünme oranı en çok artan illerimiz: Samsun, Kilis, Balıkesir, İstanbul ve Yalova. En çok azalan illerimiz: Sakarya, Ordu, Amasya, Rize ve Burdur. Birlikte tedbirlere uyarak kontrollü normalleşmeye destek olalım.”

Türkiye’de son 24 saatte koronavirüsten 71 kişi hayatını kaybetti

Türkiye Günlük Koronavirüs Tablosu, “covid19.saglik.gov.tr” adresinden paylaşıldı. Buna göre, son 24 saatte 158 bin 386 Kovid-19 testi yapıldı, 16 bin 749 kişinin Kovid-19 testi pozitif çıktı, 71 kişi yaşamını yitirdi, hasta sayısı 874 oldu.

Son 24 saatte 17 bin 893 kişinin Kovid-19 tedavisi ya da karantinasının sona ermesiyle iyileşen sayısı 2 milyon 734 bin 862’ye yükseldi.

Test sayısı 35 milyon 435 bin 502’ye ulaştı. Vaka sayısı 2 milyon 911 bin 642, vefat sayısı 29 bin 623, ağır hasta sayısı 1474 oldu.

Haftalık verilere göre, bu hafta hastalarda zatürre oranı yüzde 3,2, yatak doluluk oranı yüzde 51,6, erişkin yoğun bakım doluluk oranı yüzde 66,2, ventilatör doluluk oranı yüzde 29,8, ortalama temaslı tespit süresi 9 saat, filyasyon oranı yüzde 99,9 olarak kayda geçti.

Paylaşın

“Toplumsal sağlık, demokrasi ve adalet istiyoruz”

Sağlık emek-meslek örgütleri, yeni tip koronavirüs (Kovid 19) salgının birinci yıldönümünde birçok ilde basın açıklaması düzenledi. Ankara’daki basın açıklaması Gazi Üniversitesi Hastanesi bahçesinde yapılırken, İstanbul’daki basın açıklamasının adresi ise Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu Hastanesi (Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi) yeni bina önüydü.

Haber Merkezi / Basın açıklamalarında “Eksik, Yanlış, Tutarsız Politikalar, ‘Başarı Hikayesi’ Uğruna Yitirilen Hayatlar… Sevgi, Özlem, Yas ve Öfke!”, “Taleplerimiz Dilimizde, Yitirdiklerimiz Yüreğimizde”, “Toplumsal Sağlık İçin Demokrasi ve Adalet İstiyoruz”, “Yönetemiyorsunuz, Tükeniyoruz”, “Sağlığımıza, Haklarımıza, Geleceğimize Sahip Çıkıyoruz” yazılı pankartlar açıldı. COVID-19 nedeniyle yaşamını yitiren sağlık çalışanlarının fotoğrafları ve karanfiller taşınırken, birçok hastanede de saygı duruşları yapıldı.

Ankara’da Gazi Üniversitesi Hastanesi bahçesinde yapılan basın açıklamasında TTB, Ankara Tabip Odası (ATO), Ankara Diş Hekimleri Odası, SES Ankara Şubesi, Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası, Türk Hemşireler Derneği, Tüm Radyoloji Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği’nin yönetici ve üyeleri ile çok sayıda sağlık emekçisi katıldı

İstanbul’daki basın açıklamasının adresi ise Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu Hastanesi (Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi) yeni bina önüydü. Açıklamaya TTB, İstanbul Tabip Odası (İTO), İstanbul Dişhekimleri Odası, İstanbul Eczacı Odası, İstanbul Veteriner Hekimler Odası, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası İstanbul Şubeleri, Devrimci Sağlık-İş Sendikası, Tüm Radyoloji Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği’nin yöneticileri ve aktivistleri katıldı. Demokratik kitle örgütlerinin, sendikaların ve siyasi partilerin temsilcileri, milletvekilleri Dr. Ali Şeker, Oya Ersoy ve Musa Piroğlu ile Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu’nun oğlu Onur Taşçıoğlu da etkinliğe katılan isimler arasındaydı.

“Eksik, Yanlış, Tutarsız Politikalar Yüzünden Ölmek İstemiyoruz!” temalı ortak basın açıklaması;

“Dünya Sağlık Örgütü’nün Pandemiyi ilan ettiği ve Türkiye’de ilk COVİD-19 vakasının açıklandığı günden bu yana bir yıl geçti. Bu bir yıl içinde salgın mücadelesinin en ön safında yer alan dört yüze yakın sağlık çalışanı hayatını kaybetti. Toplam ölüm sayısı ise Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı resmi rakamlara göre bile 30 bine yaklaştı. (Belediyelerin elinde bulunan ölüm sayıları gerçek rakamın en az iki, üç katı olduğunu gösteriyor.)

Türkiye gerek vaka gerekse ölüm sayıları açısından salgının bedelini en ağır ödeyen ülkeler arasında. Özellikle COVİD-19’un bir tsunami gibi vurduğu ilk haftalarda ve en ağır seyrettiği Kasım-Aralık aylarında büyük trajediler yaşandı. Yoğun bakım yatakları dolup taştı, ağır hastalar bile hastanelerde yer bulamadı, hastalar hastanelere ulaşamazken ambulanslar hasta taşımaya yetişemedi.

Geçtiğimiz bir yılda sadece sağlığımızı değil, işimizi, aşımızı, gelirimizi de kaybettik. Büyük şirketlerin vergi borçlarını sıfırlayan siyasi iktidar halkın bu süreçteki sıkıntılarını, sorunlarını görmezden geldi; işçileri kısa çalışma ödeneğine, esnafı iflasa mahkum etti.

Bizi yönetenler bütün bu yaşananlarda tek suçlunun 2019 yılı sonunda Vuhan’da ortaya çıkıp bütün dünyaya yayılan SARS-CoV-2 isimli bir virüs olduğuna inanmamızı bekliyorlar.

Peki ya; salgına hazırlıksız yakalananlar? Sağlık çalışanlarına maske ve eldiven bile temin edemeyenler? Vatandaşlara üç beş maskeyi dağıtmayı beceremeyenler? Alınmayan tedbirler, eksik, yanlış, tutarsız politikalar?

Peki ya; şeffaflıktan ve toplum katılımından uzak salgın politikaları? Aylarca vaka sayılarını bile açıklamayan, gerçek ölüm sayılarını gizleyenler? Hala daha yeterli miktarda aşı temin edemeyip yaygın ve etkili aşılama yapamayanlar?

Peki ya; Mayıs ayında (ve bugün gene) erkenden “normalleşme” kararı alanlar? Yangından mal kaçırır gibi AVM’leri açmakta acele edenler? Bütün çağrılarımıza rağmen “tam kapanma”dan inatla kaçınanlar?

Peki ya; gasilhanelerin dolup taştığı günlerde bile “Çarklar Dönecek, Üretim Sürecek!” ısrarını sürdürenler? İnsanları hastalıkla açlık arasında seçim yapmaya zorlayanlar? Salgını toplumsal muhalefetin sesini kısmak için bahane olarak kullanıp lebaleb dolu salonlarda parti kongrelerini yapanlar?

Peki ya; aklın ve bilimin ışığında bir SALGIN yönetimi yerine ALGI yönetimini tercih edenler? Gerekli önlemleri almayıp “Maske-Mesafe-Hiyen” tekerlemesiyle sorumluluğu vatandaşlara yıkanlar? Bütün anlattıkları KOCA bir yalandan ibaret olanlar?

Milyonlarca insanımızın hastalanıp on binlerce insanımızın ölümüne yol açanın sadece 0,125 mikron çapında, tek zincirli, zarflı bir RNA virüs olmadığını biliyoruz.

Türkiye’nin bu süreçte bu kadar ağır bedel ödemesinin ve hala ödüyor olmasının sorumlusu on binlerce yurttaşımızın hayatına mal olan COVİD-19 pandemisinden “başarı hikayesi” çıkarmaya, salgından siyasi rant sağlamaya çalışan AKP zihniyetidir. Geçtiğimiz bir yılda yaşananlar göstermektedir ki, Türkiye’de salgınla mücadelenin ön koşulu bu zihniyetle mücadeleden geçmektedir.

Kadını, erkeği, genci, yaşlısıyla COVİD-19 nedeniyle kaybettiğimiz bütün sağlık çalışanlarımızı, bütün yurttaşlarımızı sevgiyle, saygıyla, minnetle anıyoruz.

Anıları her zaman bizimle birlikte olacak.

Sevgi Özlem Yas ve Öfke!”

Basın açıklamalarında okunan ortak metin için TIKLAYIN

Paylaşın

Özcan Arkoç, 81 yaşında hayatını kaybetti

Haber Merkezi / Türk futbolunun efsane kalecilerinden Özcan Arkoç, 81 yaşında hayatını kaybetti. Türkiye’de Vefa, Fenerbahçe ve Beşiktaş formalarını terleten Arkoç, Avusturya’da Austria Wien, Almanya’da da Hamburg takımlarında görev almıştı.

Türkiye Futbol Federasyonu’ndan (TFF) yapılan açıklamada, “A Milli Takımı’mız ve Türk futbolunun efsane kalecilerinden Özcan Arkoç’un Almanya’da vefat ettiğini derin bir üzüntü ile öğrenmiş bulunuyoruz. Merhum Özcan Arkoç’a Allah’tan rahmet; ailesi, sevenleri, yakınları ve futbol camiasına başsağlığı dileriz.” ifadeleri kullanıldı.

Arkoç, 9’u A Milli olmak üzere toplam 28 maçta ay-yıldızlı formayı giymişti. Türkiye’de Vefa, Fenerbahçe ve Beşiktaş formalarını terleten Arkoç, Avusturya’da Austria Wien, Almanya’da da Hamburg takımlarında görev almıştı.

Özcan Arkoç kimdir?

Özcan Arkoç 1939 yılında Tekirdağ’ın Hayrabolu ilçesinde dünyaya geldi. Futbola 13 yaşında Alpullu Şekerspor’da başlayan Arkoç, 1954 yılında Vefa Spor Kulübü’ne geçti. Özcan Arkoç burada 17 yaşında forma giyerek ligin en genç oyuncusu oldu.

1956-57 sezonunda da takımı başarılı olmasa da Merkez Hakem Komitesi’nce ligin en centilmen futbolculardan biri olarak seçildi. Milliyet Gazetesi’nin düzenlediği “Yılın En İyi Sporcusu” oylamasında 3. oldu. Özcan Arkoç, öğrencilik yıllarında da Sultanahmet Sanat Okulu’nun kalesini korumuş ve bir keresinde ise eski Beylerbeyi, Beşiktaş ve Fenerbahçeli Birol Pekel’in de oynadığı Beyoğlu Ticaret Lisesi’ne karşı da forma giymiştir.

1958’de Fenerbahçe’ye transfer oldu. 1958-59’da İstanbul Profesyonel Ligi’nin namağlup şampiyonu olurken Fenerbahçe 18 maçta sadece 7 gol yiyerek en az gol yiyen takım oldu. Türkiye Ligi’nin ilk sezonu olan 1959 yılında ilk şampiyon olan takımda yer aldı. Galatasaray ile oynanan final maçlarında Fenerbahçe’nin kalesini korudu. İlk maçı Galatasaray 1-0 kazanırken, Arkoç, Metin Oktay’ın ünlü “ağları delen golü”nü yedi. İkinci maçta ise rakiplerini 4-0 yendiler. Fenerbahçe 16 maçta 8 gol yiyerek yine en az gol yiyen takım oldu. 59-60 sezonunda ise lig ikincisi oldular. Fenerbahçe’nin ilk Avrupa deneyimi olan Şampiyon Kulüpler Kupası eleme turunda Macar takımı Csepel SC’yi elemiş, ilk turda ise Fransa şampiyonu Nice’i zorlayıp, üçüncü maçta elenmişlerdi. 60-61 sezonunda Fenerbahçe ve Arkoç ikinci şampiyonluğa erişti. 1961-62 sezonu sırasında askerliğini yapan Arkoç, takımda fazla yer bulamadı ve üçüncü kaleci konumuna düştü. Fenerbahçe ise ligi 2. bitirdi. Sezon sonu Fenerbahçe ile parada anlaşamayıp serbest kaldı.

1962’de rakipleri Beşiktaş’a transfer oldu. İlk sezonunda bir puan farklı ikinci olsalar da Arkoç’un kalesini koruduğu Beşiktaş ligin en az gol yiyen ekibi oldu. Sonraki sezon da bir puan farkla lig ikinci oldular. Bu sezon sonrası Arkoç başarısı ile Avrupa kulüplerinin dikkatini çekti. Önce Alman kulüpleri tarafından istenen Arkoç, daha sonra Avusturya’da denendi. Austria Wien’e tarafından beğenilen Arkoç, 1964’te bu takıma transfer oldu.

Arkoç, 1964-1967 arasında 64 kez forma giydi. Daha ilk sezonunda Avusturyalı millî kaleci Gernot Fraydl’ın yerine geçti. İlk sezon ligde başarılı olmadılar, ikinci sezonunda ise 3. oldular. 66-67 sezonunda da üçüncü olsalar da Arkoç’un sayesinde ligin en az gol yiyen takımı oldular ve Avusturya Kupası’nı kazandılar.

Hamburg SV

Avusturya’daki başarılı performansı sayesinde 1967-1974 arasında Hamburg’un kalesini korudu. Daha ilk sezonunda ünlü Alman kalecilerinden Horst Schnoor’un yerini kaptı. Teknik direktör Kurt Koch, 1967-68 sezonunun ilk haftasında sahaya Arkoç ile çıktı. 19 Ağustos 1967’de SV Werder Bremen karşısında sahaya birinci kaleci olarak çıkan Arkoç, Bundesliga kariyerine şanssız bir başlangıç yaptı ve daha 20. dakikada sakatlanıp oyundan çıktı. İki hafta kaleden uzak kalan Arkoç, dördüncü haftadan itibaren kalesini geri alıp sezon sonuna kadar yerini kaptırmadı. İlk sezonunun sonunda UEFA Kupa Galipleri Kupası finalinde AC Milan’a karşı oynadı ancak Kurt Hamrin’in iki golüne engel olamadı. Bu final maçı ile birlikte ilk kez bir Türk futbolcu bir UEFA organizasyonu finalinde forma giymiş oldu.

1969-70 sezonunda Hamburg takımını yöneten Georg Knöpfle döneminde birinci kalecilikten uzak kalsa da sonraki sezon Klaus-Dieter Ochs ile birinci kaleciliğe geri döndü. 1973-74 sezonunda takımın en yaşlı futbolcusu olan Arkoç, ikinci kaleciliğe düşüp sadece 2 maçta forma giydi. Sezon sonunda futbolcu bıraktı. Erkoç, Hamburg kalesini 159 maçta korudu. Ancak ligde büyük bir başarı sahibi olamadılar. En büyük başarısı Almanya Kupası ikinciliği ve lig beşinciliği oldu.

Milli takım kariyeri

26 Ekim 1958’de Belçika ile oynanan bir özel maçta ilk kez Türkiye millî futbol takımı forması giydi. O zaman kupa usulü yapılan EURO 1960 elemelerinde ilk turun ikinci maçında kaleyi korudu. Türkiye maçı 2-0 kazansa da ilk maçı 3-0 kaybettiği için elendi. 59-62 arası millî olamayan Arkoç 62’de tekrar takıma döndü. Özel maçlarda başarılı bir performans gösterse de EURO 64 elemelerinde İtalya’ya 6-0 yenildiklerinde kaledeydi. Tekrar bir üç senelik ara sonrası bir maçlığına Austria Wien forması ile millî takıma geri döndü.

9 kez millî olan Arkoç, bunların 4’ünde Fenerbahçe, 4’ünde Beşiktaş, birinde ise Austria Wien forması giyiyordu. Oynadığı 9 maçın 5’inde gol yemedi, 4’ünde ise 1 gol yedi. Beşiktaş forması ile çıktığı bir maçta takımın kaptanlığını da yaptı. 1956’dan beri çeşitli seviyelerde millî formayı giyen Arkoç, 5 kez Türkiye Amatör, 13 kez Türkiye U-21, bir kez de B genç millî olmuştu.

Paylaşın

5. Balkan U20’de Türkiye’den 15 madalya

Haber Merkezi / Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da düzenlenen 5. Balkan U20 Salon Atletizm Şampiyonası’nda Türkiye, 5 altın, 5 gümüş, 5 bronz madalya ile şampiyonayı ilk sırada tamamladı. Romanya 5 altın, 4 gümüş, 6 bronz ile ikinci sırayı alırken, Ukrayna da 4 altın, 3 gümüş, 2 bronz ile üçüncü sırayı aldı.

Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da yapılan 5. Balkan U20 Salon Atletizm Şampiyonası’nda 16 Balkan Atletizm Birliği üyesi ile misafir statüsünde Malta’dan gelen atletler yarıştı. 30 kişilik kadrosuyla yarışmalara katılan Türkiye, elde ettiği 15 madalya ile şampiyona sonrasındaki madalya sıralamasında birinciliği kazandı. Türkiye 5 altın, 5 gümüş, 5 bronz ile ilk sırayı alırken, Romanya 5 altın, 4 gümüş, 6 bronz ile ikinci sırayı alırken, Ukrayna da 4 altın, 3 gümüş, 2 bronz ile üçüncü oldu. Türkiye’nin madalyaları şöyle:

Altın madalyalar;

1500 metre erkekler: Devrim Kazan
60m engelli erkekler: Ayetullah Demir
Sırıkla atlama erkekler: Sedat Cacim
Gülle atma: Pınar Akyol
4×400 metre erkekler: Emirhan Koş, Gökdeniz Göçmen, Orçun Duran, İsmail Nezir

Gümüş madalyalar;

800 metre erkekler: Mevlüt Kılıç
3000 metre erkekler: İbrahim Karateker
Gülle atma erkekler: Savaş Parlak
1500 metre kadınlar: Şevval Özdoğan
4×400 metre kadınlar: Zeynep Kuran, Ezgi Kol, Sudenaz Kazanççı, Nevin İnce

Bronz madalyalar

400 metre erkekler: İsmail Nezir
400 metre kadınlar: Nevin İnce
Yüksek atlama erkekler: Atilla Göktuğ Taşdelen
60m engelli kadınlar: Yaren Yıldırım
Sırıkla atlama kadınlar: Elif Özelçi

Paylaşın