Bakan Koca’dan ‘Omicron Varyantı’ Uyarısı

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Türkiye’de baskın hale gelen Omicron varyantına ilişkin “son 10 gündeki vakaların yüzde 52,3’ünün İstanbul kaynaklı olduğunu söyledi. Bakan Koca, “10 gün içinde İstanbul’da vakalar 5 katına çıksa da hastaneye yatışlarda sadece yüzde 6,2 artış olduğunu” da belirtti.

Haber Merkezi / Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Omicron varyantının Türkiye’deki durumuyla ilgili yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamasında “Ülkemizde baskın hale gelen Omicron varyantı son 10 gün nasıl etki etti? Omicrona karşı ne yapmalı?” ifadelerini kullanan Bakan Koca, şunları belirtti:

“Ülkemizde giderek yaygın hale gelen omicron varyantı hakkında sizleri bilgilendirmek isterim. Takip ettiğiniz üzere ülkemizde son 1 hafta içinde günlük vaka sayılarında önemli bir artış gerçekleşti. Bu artış beklenen bir gelişmedir. Omicron varyantı önceki varyantlara göre çok daha hızlı bulaşmakta ve hızla baskın hale gelmektedir. Bununla birlikte gerek önce tecrübe eden ülkelerde gerekse ülkemizdeki 10 günlük tecrübede vaka sayılarındaki artış hastaneye yatışlara benzer oranlarda yansımamaktadır. Bu süreci yakından takip ettiğimizi bilmenizi isterim.

Son bir haftada ülkemizde görülen günlük vaka sayıları iki kat artmış durumdadır. Son 10 günde vaka sayıları ülke genelinde iki katına çıkmış olmasına rağmen hastaneye yatışlarda %4,6 artış yaşanmıştır. Yoğun bakım ve entübasyonda artış yaşanmamıştır. Son 1 ayda vefat eden vatandaşlarımızdan 60 yaş üzeri olanlar tüm vefatların %87,21’idir. Bununla birlikte vakaların ise %16,81’i 60 yaş üzeri vatandaşlarımızdır. Koruma altına almamız gereken en kritik grup 60 yaş üzeri ve kronik rahatsızlıkları olan kişilerdir.

Omicron varyantı kaynaklı vaka sayılarındaki artış en çok İstanbul’da gerçekleşti. Daha önce ülke genelinde görülen vakaların %22,4’ü İstanbul’da idi. Son 10 günde ise vakaların %52,3’ü İstanbul kaynaklıdır. Bu durum yakın gelecekte tüm illerimizde yaşanabilecektir. Son 10 gün içinde İstanbul’da vaka sayılarında yaklaşık 5 katlık artış görülmesine rağmen hastaneye yatışlarda %6,2 artış görülmüştür. İstanbulda’da yoğun bakıma yatış ve entübasyonda artış görülmemiştir.

Omicron salgının bu hali ile seyretmesi durumunda hastaneye yatışları henüz bulaşma oranı kadar belirgin artırmayacağı öngörülmektedir. Bu ön değerlendirmeler rehavete sebep olmamalıdır. Henüz omicron daha az hasta ediyor diyebilmek için erken bir dönemdeyiz. Ayrıca oransal olarak durum aleyhte görünmese de çok kişinin enfekte olması riskleri artırmaktadır.

Ne yapmalı?

Salgında birçok varyant ve mutasyon görülmesi beklenen bir durumdu. Bunları tecrübe ettik. Ancak farklı mutasyon ve varyantlar salgına karşı alınabilecek tedbirleri değiştirmiyor. Sevdiklerimizi korumak ve sağlıkla yarınlara ulaşmak için salgının yeni sürecinde;

1. Kapalı ve havalandırması kısıtlı ortamlarda vakit geçirmemeli

2. Her durumda maske kullanımından taviz vermemeli

3. Aşı hatırlatma dozlarını ihmal etmemeli

4. Sosyal mesafeye azami dikkat göstermeliyiz. Omicron varyantının bulaşma hızı dikkate alındığında sosyal mesafeyi 3 metreye kadar artırmalıyız.

5. Hijyen kurallarına her zamankinden çok daha titiz uymalıyız.

Unutmayın, virüs mutasyona uğrasa da tedbirler değişmiyor. Kişisel tedbirler bugün dünden daha önemli bir duruma geldi. Endişelenmemeli ancak çok daha tedbirli olmalıyız.

Paylaşın

Reuters: Türk Lirası 4 Gündür Değer Kaybediyor, Enflasyon Canlanabilir

Türk Lirası geçtiğimiz hafta güçlü şekilde değer kazanmasının ardından son dört gündür düşüşünü sürdürüyor. TL’nin günlük değer kaybı yüzde 6’ya kadar çıktı. Merkez Bankası’nın net döviz varlıkları da neredeyse yirmi yılın en düşük seviyesine geriledi.

Perşembe günü TL/Dolar kuru 13.4 olurken günlük değer kaybı da yüzde 4.7 olarak gerçekleşti. Geçen hafta TL mevduat hesaplarına kur garantisi verilmesi sonrası, Dolar 18.4’lük rekor seviyeden 10,27’ye kadar gerilemişti.

İsveçli yatırım kuruluşu SEB AB’in gelişen piyasalar baş stratejisti Per Hammarlund, perşembe günkü verilerin, geçen hafta liranın değer kazanmasının Merkez Bankası müdahalesinden kaynaklandığını gösterdiğini söyledi. Hammarlund, “Halk, dolar birikimlerini liraya çevirmek için acele etmiyor” dedi.

Reuters’in haberinde, hızla ilerleyen kur krizinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ihracat ve kredi odaklı “yeni ekonomik programı” kapsamında istediği bir dizi agresif faiz indirimiyle başladığı kaydedildi.

“Yeni plan enflasyonu canlandırabilir”

Ekonomistler ve siyasi analistler, liranın değer kaybetmeye devam etmesi durumunda, planın enflasyonu canlandırabileceği ve devletin mali yükünü artırabileceği konusunda uyarıyor.

New York Eyaleti’ndeki St. Lawrence Üniversitesi’nde Orta Doğu tarihi doçenti Howard Eissenstat, “Uygulanan acil durum önlemleri yalnızca kısa vadeli rahatlama sağlayacak; uzun vadede krizi daha da kötüleştirecek gibi görünüyor” diye konuştu.

“Erken seçimin önü açılabilir”

Bazı analistler, planın ve yüzde 50 asgari ücret artışının Erdoğan’ın 2023’te planlanandan önce erken seçim yapmasının önünü açabileceğini söylüyor.

Liranın önümüzdeki haftalarda daha fazla dalgalanmayla karşı karşıya kalacağını tahmin eden Hammarlund, “Şapkadan birbiri ardına tavşan çıkarıyorlar, bu yüzden bir sonraki önlemin ne olabileceğini söylemek zor.” dedi.

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, ‘analistlerin beklentilerinden çok daha iyimser bir şekilde’ 2023 yılında tek haneli enflasyon beklediklerini söyledi. Nebati, ayrıca geçen hafta dolar satmak ve lirayı yükseltmek için herhangi bir devlet müdahalesi olmadığını kaydetti.

Bakan Nebati kur korumalı TL mevduata katılımla ilgili “Bugün 59,8 milyar lira. Bireysellerin döviz mevduatı 169 milyar dolardan 162 milyar dolara düşmüş durumda.” demişti.

Societe Generale’den Marek Drimal, planın para birimi için bir miktar destek sağladığını, ancak “piyasa katılımcılarının ekonomideki temel sorunları ele almak için somut adımlar görmeleri gerektiğinin” altını çizdi.

Merkez Bankası rezervleri 110,9 milyar dolar oldu

Bu arada TCMB, toplam rezervleri 24 Aralık haftasında 5 milyar 948 milyon dolar azalarak 110 milyar 926 milyon dolara geriledi.

TCMB tarafından Haftalık Para ve Banka İstatistikleri yayımlandı. Buna göre, 24 Aralık’ta Merkez Bankası brüt döviz rezervleri 5 milyar 812 milyon dolar gerileyerek 72 milyar 555 milyon dolara düştü. Brüt döviz rezervleri, 17 Aralık’ta 78 milyar 367 milyon dolar seviyesindeydi.

Söz konusu dönemde altın rezervleri, 136 milyon dolar azalarak 38 milyar 507 milyon dolardan 38 milyar 371 milyon dolara geriledi. Böylece Merkez Bankası’nın toplam rezervleri, 24 Aralık haftasında bir önceki haftaya kıyasla 5 milyar 948 milyon dolar azalışla 116 milyar 874 milyon dolardan 110 milyar 926 milyon dolara indi.

(euronews)

Paylaşın

2022 ‘Hayat Pahalılığı’ Yılı Olacak

Son iki yılı Kovid 19 pandemisinin etkisi altında geçiren Türkiye ekonomisi, 2021’i ekonomi yönetiminde yaşanan karmaşa ve kur krizi ile geride bırakıyor. Ekonomide 2022’nin gündemi ise yüksek enflasyon, bir başka deyişle ‘hayat pahalılığı’ olacak. Zira enflasyonun yeni yılın ilk yarısında yüzde 40’lara dayanması bekleniyor.

DW Türkçe’ye konuşan ekonomistler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın enflasyonu düşürmeden “düşük faiz” politikasında ısrar etmesi halinde, vatandaşın cebindeki yangının 2022’de daha da artacağı görüşünde.

Türkiye ekonomisi, 2022 yılına pek çok sorun ile birlikte giriyor. Özellikle 2021’in son aylarına damgasını vuran yüksek enflasyon, yeni yılda gündemin en önemli maddelerinden biri olacak. Son bir yılda Dolar ve Euro karşısında yüzde 50 değer kaybeden Türk Lirası’nın 2022’de nasıl bir seyir izleyeceği de merak edilen konular arasında. Son açıklanan Kasım 2021 enflasyon verilerine göre TÜFE yüzde 21,3’e, ÜFE ise yüzde 54,62’ye çıktı. Böylelikle 2003 yılından beri TÜFE-ÜFE farkı en yüksek seviyesine ulaşmış oldu. 3 Ocak 2022’de açıklanacak Aralık ayı rakamları ile birlikte, enflasyonun son 19 yılın en yüksek seviyesine çıkması bekleniyor. Hükümetin açıkladığı Orta Vadeli Program’da 2022 için enflasyon hedefi yüzde 9,8 olarak belirlenmiş durumda.

“TÜİK’in enflasyon verileri gerçeği yansıtmıyor”

Gerçek enflasyonun TÜİK’in açıkladığı verilerin çok üzerinde olduğunu dile getiren ekonomistlere göre, 2022 yılının ilk yarısında enflasyon yeni rekorlar kırabilir. DW Türkçe’ye konuşan Koç Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kamil Yılmaz’a göre, TÜİK’in enflasyon verileri enflasyon sorununda gerçek tabloyu göstermiyor. “TÜİK’in asli görevine geri dönmesi, kurumsal olarak erozyona izin vermeden bize verileri doğru vermesi durumunda, şu anda enflasyonun kesinlikle yüzde 30’ların üzerinde olacağını göreceğiz” diyen Prof. Yılmaz,resmi rakamlara göre yüzde 55’e dayanan üretici enflasyonu ile yüzde 20’yi aşan tüketici enflasyonu arasındaki farka dikkat çekiyor.

Ekonomi yönetimi ve Merkez Bankası’nda yaşanan değişimler, 2021’de ekonomi gündemini yoğun olarak meşgul etti. Özellikle Kasım 2020’de Merkez Bankası Başkanlığına getirilen Naci Ağbal’ın başlattığı faiz artırımı süreci ile döviz kurları ve enflasyonda yaşanan iyileşme, Ağbal’ın görevden alınması ve yeni başkan Şahap Kavcıoğlu’nun Eylül 2021’de başlattığı faiz indirim süreci ile, yerini Türk Lirası’nda tarihi değer kaybı ve yüzde 30’lara varan yüksek enflasyona bıraktı. Son iki yılda dört başkan gören Merkez Bankası’nın bağımsızlığı 2021’in en çok tartışılan konularından biri oldu. Yine bu dönemde Berat Albayrak’ın Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan istifası sonrasında, önce Lütfi Elvan, ardından da Nurettin Nebati bu göreve getirildi.

Merkez Bankası, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın direktifleriyle, Eylül 2021’den bu yana politika faizini yüzde 19’dan yüzde 14’e indirdi. Merkez Bankası, böylelikle enflasyon ile faiz arasındaki makası da 7 puana çıkarmış oldu. İstanbul Bilgi Üniversitesi Finansal Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü olan Prof. Dr. Ege Yazgan, faiz indirimleriyle çok ciddi bir finansal çalkantı yaratıldığını söylüyor. Faiz indirimlerinin iddia edildiği gibi reel sektörde üretim artışı ve ihracatta büyük bir sıçrama yaratmadığına işaret eden Prof. Yazgan, “Bu faiz indirimleri, öyle ya da böyle istikrarda olan bir finansal sektörü çok zor duruma sokmuş, ciddi biçimde üretim yapan reel sektörü de üretim yapamaz hale getirmiş durumda” diye konuşuyor.

Peki, hükümet, ekonomide attığı tartışmalı adımlarla neyi hedefliyor?

Prof. Dr. Kamil Yılmaz’a göre, atılan adımları erken seçimin habercisi olarak okumak gerekiyor. Dünyada enflasyon dalgası nedeni ile bütün ülkelerin faiz artırdığı bir dönemde Türkiye’nin faiz indirmesini ekonomi mantığı ile açıklamanın mümkün olmadığını savunan Kamil Yılmaz, “Bu tamamen siyasi mantıkla açıklanabilecek bir şey. Ben son dönemde gelen bu asgari ücret zammı ve bugünlerde açıklanması beklenen memur ve emekli maaş zamlarının bizi seçime doğru götüren bir hükümet tarafından alınmış kararlar olduğunu düşünüyorum” değerlendirmesinde bulunuyor.

“Enflayon yüzde 40’ları görebilir”

Yılın son günlerinde Erdoğan tarafından açıklanan “TL’yi Özendirme Paketi” ile döviz kurlarındaki ateş şimdilik söndürülmüş gözüküyor. Ancak yükselişini sürdüren enflasyon nedeni ile vatandaşlar hâlâ büyük oranda birikimlerini döviz alarak korumaya çalışıyor. 2022’de de, yükselen enflasyona bağlı olarak döviz talebinin artacağını ifade eden Prof. Ege Yazgan, şöyle konuşuyor: “Enflasyon konusunda yüzde 35-40 gibi seviyeleri görebilmemiz çok mümkün. Ondan sonra da bu seviyelerden düşmek o kadar kolay olmayacak.”

2020’yi yüzde 1,8 büyüme ile kapatarak pandemi yılında büyümeyi başaran sayılı ülkelerden biri olan Türkiye, 2021’in ilk çeyreğinde yüzde 7,2, ikinci çeyreğinde ise yüzde 20’nin üzerinde büyümüştü. Bu yüksek büyüme oranı, hükümetin kamu bankaları üzerinden açıkladığı kredi paketleri ile gerçekleşti. Üçüncü çeyrekte de yüzde 7,4 büyüme kaydeden Türkiye’nin 2021’i yüzde 10’a yakın büyüme ile kapatması bekleniyor. 2022 yılında yüksek döviz kurlarının etkisi ile ihracat ve turizmin ekonominin büyümesinde etkili olması bekleniyor. Bununla birlikte, asgari ücret artışının da, enflasyon daha fazla yükselmeden önce, konut, otomobil, mobilya gibi alanlarda satışları artırabileceği belirtiliyor.

“Büyüme son çeyrekte düşecek”

Ancak, 2022’nin sonuna doğru döviz kurlarının etkisiyle, büyümede ciddi bir yavaşlama yaşanması ihtimali güçleniyor. Piri Reis Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, dünyada bu yıl yüzde 5,5 olan büyümenin 2022’de yüzde 4,5 seviyelerine gerilemesinin beklendiğini belirtiyor. Türkiye ekonomisinin 2022 yılını yüzde 4,5 seviyelerinde bir büyüme ile kapatmasının muhtemel olduğunu belirten Prof. Aslanoğlu, “Ancak son çeyrek, gelecek yıl muhtemelen görece daha yavaş bir çeyrek olacak. İlk dokuz ayda büyüme daha güçlü olabilir kanaatindeyim. Fakat sonraki dönemler, gelecek yılın son çeyreği ve ötesi özellikle döviz piyasası, enflasyonun seyri ve buralardaki istikrara bağlı olarak şekillenecektir” diye konuşuyor.

Türkiye’nin kronik sorunlarından biri olan işsizlik de, 2021 yılında ekonomi gündemin ilk sıralarında yer aldı. Temmuz ayı ile birlikte yükselişe geçen işsizliğin yılı yüzde 12 ile kapatması bekleniyor. Ancak geniş tanımlı işsizlik, son açıklanan eylül ayı iş gücü istatistiklerine göre yüzde 21,9’a çıkmış durumda. 15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı da yüzde 21,5 seviyesinde bulunuyor.

2022 yılında hükümetin hedefi işsizlikte bu seviyenin korunması ya da bir miktar aşağıya düşürülmesi olacak. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) Direktörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel’e göre, 2022’de işsizlikte dramatik bir artış yaşanma ihtimali düşük. 2022’de asgari ücrete yapılan yüzde 50 zammın işsizlik üzerinde ciddi bir olumsuz etkisi olmayacağını ifade eden Prof. Gürsel, “Buna karşın özellikle küçük şirketlerde kayıt dışı istihdam artacak. Ancak büyümede düşüş başlarsa, istihdam artışı da azalışa dönebilir” diyor.

Paylaşın

Erdoğan, Erken Seçimin Kapısını Araladı

Birleşik Krallık merkezli haber ajansı Reuters, Türkiye’de yaşanan ekonomik dalgalanma ile ilgili kapsamlı bir haber yayınladı. Son dönemde TL’de yaşanan dalgalanma ile ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın attığı adımları analiz eden Reuters, bunların erken seçim sinyali olarak algılanabileceğine dikkat çekti.

Reuters, “Siyasi analistlere göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki büyük karar- asgari ücretin artması ve yeni mevduat ile birlikte etkili bir şekilde erken seçimin kapısını araladı. İki açıklama da krizin hissedildiği bir dönemde beş gün arayla yapıldı.

Erdoğan ve üst düzey AKP yetkilileri tekrar tekrar bu iddiayı yalanladı. Fakat 2022’de ücretlerde rahatlık ve TL’nin keskin artışı, uzun süredir anketlerde güç kaybeden Erdoğan’ın bir an önce harekete geçmek isteyebileceğine işaret ediyor” yorumunda bulundu.

Öte yandan ajansa konuşan AKP’li bir yetkili, erken seçim iddiaları ile ilgili olarak, “Seçim gündemde yok. Seçim planlandığı gibi 2023’te olacak” dedi.

İsmini açıklamayan yetkili geçen hafta parti içindeki moralin yükseldiğine de dikkat çekerken, “Toplumun diğer kesimlerini de rahatlatacak yeni adımlar atılacak” dedi.

Öte yandan ajansa konuşan bir başka üst düzey yetkili ise, “Bu adımların uzun vadeli etkileri desteği artıracak. Ülkedeki panik havası artık yok. Şimdi sakince doğru adımları atmaya devam edeceğiz” ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2022 Asgari ücret 4 bin 253 lira 40 kuruş olarak belirlendiğini açıkladı.

Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda işçi, işveren ve hükümet heyetlerinin oy birliğiyle asgari ücret brüt 5 bin 4 lira, net 4 bin 253 lira 40 kuruş oldu. Asgari ücretten gelir ve damga vergisi alınmayacak.

AK Parti hükümeti, yerel mevduat sahiplerini yabancı para birimlerine karşı değer kaybından kaynaklanan kayıplardan korumak için ‘Kur Korumalı’ bir ekonomik modeli yürürlüğe koydu.

Uygulanacak yeni sistemde, gerçek kişilerin Türk lirası vadeli hesapları üzerinden işleyecek faiz ile hesap açılış ve vade tarihlerindeki kur değişim oranı kıyaslanacak, yüksek olan oran üzerinden hesap nemalandırılacak.

Paylaşın

Reuters: Türkiye’de Aralık Ayı Enflasyonu Yüzde 30.6 Olacak

Reuters haber ajansının yaptığı bir ankete göre, Türkiye’nin aralık ayında yıllık enflasyon oranı yüzde 30,6’ya ulaşarak 2003’ten bu yana ilk kez yüzde 30 seviyesini aşacak.

Ankete katılan 13 ekonomistin yaptığı tahminlerin ortalaması yüzde 30,6 çıktı. Ekonomistlerin tahmini yüzde 26.4 ile 37.3 arasında değişti.

Son aylarda yüzde 20 civarında seyreden enflasyon, Merkez Bankası’nın eylül ayından bu yana politika faizinde yaptığı 500 baz puanlık indirim sonrası lirada yaşanan rekor düşüşle birlikte yukarı yönlü hareketlendi.

Fiyatların ‘geçici faktörlerin’ etkisiyle yükseldiğini açıklayan Merkez Bankası, kısa vadede enflasyonun dalgalı bir seyir izleyeceği tahmininde bulunmuştu.

20 Aralık’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın lira mevduatlarını kur oynaklığına karşı koruma planını duyurmasıyla liradaki düşüş tersine döndü ve TL’de yaklaşık yüzde 40 civarında bir değer artışı görüldü.

Merkez Bankası’nın ekim ayı sonunda yayınladığı raporda yıl sonu enflasyon tahmini yüzde 18,4 olarak gerçekleşti. Hükümet 2021 sonunda yıllık enflasyonun yüzde 16,2 olacağını tahmin etmişti.

Ekonomist Atilla Yeşilada, Youtube kanalında yaptığı değerlendirmede Türkiye’de enflasyonun önümüzdeki aylarda da yüksek seviyelerde gerçekleşeceğini söyledi.

Reuters’a konuşan dört ekonomist, Türkiye’de gelecek yıl sonu enflasyonu için yüzde 24,85 olacağı tahmininde bulundu.

Paylaşın

Le Monde: Türkler Fakirleşirken, Erdoğan Kuran’a Güveniyor

Fransa’da yayınlanan Le Monde gazetesinde, “Türkler fakirleşirken Erdoğan Kuran’a güveniyor” başlığıyla çıkan makalede Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, faiz ve enflasyonla mücadelede “Bir Müslüman olarak Nas ne gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim” şeklindeki konuşmasına geniş yer verildi.

Gazetenin İstanbul muhabiri Marie Jego tarafından kaleme alınan yazıda, Türkiye’de yaşanan son kur krizi, gıda fiyatlarındaki artış ile birlikte alım gücünün büyük ölçüde düşmesine değinildi.

Makalede, “faizleri düşürerek enflasyonu indirmeye çalışan Erdoğan’ın hayali para politikasıyla alım gücünün her geçen gün düştüğü” yorumu yapıldı.

Muhalefet partileri ile TÜSİAD’ın ekonomi biliminin gereklerinin yapılması yolunda yaptığı çağrılara gönderme yapılan makalede, Erdoğan’ın bu çağrıları dinlemeyerek sert tepki gösterdiği ifade edildi.

Le Monde, bu çağrıları karşılıksız bırakan ve tepkisini gizlemeyen Erdoğan’ın bunun yerine söylemleriyle para politikalarını Kuran’ın ilkelerinin belirleyeceği mesajını vererek, “Neymiş efendim faizleri düşürüyormuşuz, benden başka bir şey beklemeyin. Bir Müslüman olarak Nas’lar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim.” şeklindeki açıklamasına yer verildi.

Gazete, Türk bankaların yeni ekonomik model çerçevesinde yaklaşık 1,5 milyar dolar bozdurduğunu ancak dövizin, toplam mevduatların yarısından fazlasını oluşturduğu ülkede, bunun Türk lirasına güveni sağlamaya yetip yetmeyeceğinin belirsiz olduğu yorumuna yer verildi.

(Kaynak: euronews)

Paylaşın

The Economist’ten ‘Türkiye Ekonomisi’ Hakkında Dikkat Çeken Analiz

Birleşik Krallık merkezli The Economist Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı ‘kur korumalı TL vadeli mevduat’ sistemine ilişkin dikkat çeken bir yazı yayımladı. Dergiye göre; Türkiye’de enflasyon yüzde 50’yi bulabilir.

Yeni kur korumalı mevduat hesabından bahseden yazıda Türkiye ekonomisinin düzlüğe çıkmaya yakın olmadığı belirtildi. Erdoğan’ın geçici çözümünün şimdilik yatırımcılara “Türkiye Cumhurbaşkanının lirayı kurtarma ihtiyacının farkında olduğuna dair güvence” verdiği aktarıldı.

Economist, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı planın aslında dolara endeksli dolaylı bir faiz artırımı olduğunu iddia etti. Greenwest Consultancy Dubai’nin Genel Müdürü Emre Akçakmak Economist’e verdiği demeçte, “Mevcut mevduat oranını alıyorsunuz ve bunun üzerine diferansiyel alabiliyorsunuz, bu da döviz sahiplerini liraya çevirmeye teşvik ediyor. Bu olduğu sürece hazinenin üzerindeki yük daha da artacaktır.” dedi.

“Kamu maliyesi, şimdi çökme riskiyle karşı karşıya”

Yazıda şimdiye kadar döviz kurundaki vahşi dalgalanma riskini üstlenenlerin Türk mevduat sahipleri olduğu söylenirken bundan sonra bu riski Türk vergi mükelleflerinin yani halkın üstleneceği aktarıldı. Capital Economics’ten Jason Tuvey bu konuda “Son on yılda gücün temel direği olarak kabul edilen kamu maliyesi, şimdi çökme riskiyle karşı karşıya” diye konuştu.

Economist’e konuşan analistler, özellikle bu ayın başlarında açıklanan asgari ücrette yüzde 850’lik bir artışın yürürlüğe girmesinden sonra, enflasyonun 2022’nin ilk yarısında yüzde 50’ye ulaşmasını beklediklerini söyledi. Analistler, Türk Lirasının değerindeki herhangi bir önemli düşüşte, Merkez Bankası’nın lira mevduat sahiplerine paralarını vermek için para basmaktan başka seçeneği kalmayabileceğini vurguladı. Öte yandan, “Erdoğan kendisinin çıkardığı yangına battaniye atmış olabilir fakat battaniye de yakında alev alabilir” ifadelerine yer verildi.

Paylaşın

Uluslararası Af Örgütü’nden Türkiye’ye ‘Erkek Şiddetine Karşı Sıfır Tolerans’ Çağrısı

Uluslararası Af Örgütü bugün “Türkiye Sözleri Eyleme Geçir” başlıklı bir rapor yayımlayarak Türkiye’de kadın haklarını mercek altına aldı. Raporda, şiddetin ve cezasızlığın önlenmesine yönelik Türkiye’de bağlayıcı ulusal, bölgesel ve uluslararası insan hakları hukuku ve standartlarına işaret ediliyor.

İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı sonrası mevcut yasal çerçeveleri, yasalardaki boşlukları ve yetkililerin uymakla yükümlü olduğu yasa, sözleşme ve standartları inceleyen örgüt, raporda vaatler ve uygulamalar arasındaki boşluklara işaret etti, acil gerçekleştirilmesi gereken tavsiyelerini paylaştı.

“Siyasi irade yok”

Raporda dikkat çekici şu tespite yer verildi:

“Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamayı amaçlayan bir siyasi irade yok. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Mart 2021’de paylaştığı, “Kadına yönelik şiddette sıfır tolerans anlayışıyla ihtiyacınız olan her an, yanınızdayız” tweetiyle başlayan rapor, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İnsan Hakları Eylem Planı tanıtım toplantısındaki, “Tek bir kadının dahi şiddet mağduru olmadığı güne kavuşana kadar kurumların, sivil toplum kuruluşlarının, medyanın ve toplumun tüm kesimlerinin işbirliğiyle bu mücadeleyi sürdüreceğiz” sözlerine değiniyor ve vaatlerden bu yana neler yapıldığını ve yapılmadığını ele alıyor.

Uluslararası Af Örgütü raporun amacının, Türkiye’de kadınlara yönelik şiddetin mevcut durumunu incelemek ve devletin, kadınların şiddete maruz kalmama hakkına saygı gösterme, bu hakkı koruma ve gereğini yerine getirme yükümlülüklerinin bir özetini sunmak olduğunu belirtiyor.

“Türkiye yükümlülüklerini yerine getirmiyor”

Uluslararası Af Örgütü Kampanyalar Koordinatörü Göksu Özahıshalı, “Kadına yönelik şiddet büyük bir insan hakları ihlalidir. Bu rapor ile amacımız Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinin ardından Türkiye’deki mevzuat, Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmeler, BM organları, Avrupa Konseyi ve ilgili diğer uluslararası kuruluşların tavsiyeleri üzerinde yapılan incelemeler ve Türkiye’deki çeşitli kadın hakları örgütleriyle yapılan istişarelerle, Türkiye’nin kadın haklarını korumak konusunda devam eden yükümlülüklerinin genel bir değerlendirmesini yapmak, yetkililere üzerlerine düşen görevleri hatırlatmaktır.” dedi.

Cinsel şiddetle mücadele merkezleri, çocuk yaşta evlilikler, koruma kararları, cinsel sağlık ve üreme sağlığı gibi başlıkların da incelendiği raporun tavsiye listesinde örgüt şu çağrılarda bulundu: Kadınların korunma ve temel hizmetlere erişim hakkını güvence altına alın, kadınların adalete ve onarıma erişim hakkını güvence altına alın, kadınların ve kız çocukların zorla evlendirmeye maruz bırakılmadan yaşama hakkını koruyun, kadınların ve kız çocukların sağlık hakkını güvence altına alın, kadınların ve kadın hakları gruplarının barışçıl toplanma hakkını güvence altına alın.

Eylem Planları rafta mı kaldı?

Kadınlara yönelik şiddet ve eşitsizliklerin verilerine yer verilen raporda, şiddetin ve cezasızlığın önlenmesine yönelik Türkiye’de bağlayıcı ulusal, bölgesel ve uluslararası insan hakları hukuku ve standartlarına işaret ediliyor. Raporun dördüncü bölümünde bu yasal çerçeveler ışığında, vaatler ile gerçekte olanlar arasında süregelen boşluklar mercek altına alınıyor.

Kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılmasına ilişkin, sonuncusu Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çıktığı gün duyurulan dört ayrı ulusal eylem planı açıklandı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 4. Ulusal Eylem Planı’nda 2021-2025 yılları arasında yapılacakları ilan etti. Eylem planı ve atılan adımları inceleyen Af Örgütü, raporda dördüncü bölüme şu çarpıcı tespitle başlıyor:

“Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamayı amaçlayan bir siyasi iradenin olmaması, Türkiye’de kadınlara yönelik şiddetin sona erdirilmesinin önündeki en önemli engellerden biridir. Hükümet defalarca kadınları toplumsal cinsiyete dayalı şiddetten korumak için sözlü vaatlerde bulundu, ancak sonrasında, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek gibi, bu vaatlerle ters düşen adımlar attı. Yine de Türkiye yetkilileri, kadınlara ve kız çocuklara yönelik sorumluluklar üstlendi ve bu sorumlulukları yerine getirmek için yasalar çıkardı. 4. bölüm, bu sorumluluklarla gerçekte olanlar arasındaki boşlukları incelemektedir.”

(Kaynak: bianet)

Paylaşın

Türkiye Komutasındaki NATO Kuvveti Rusya’ya Karşı Harekete Geçiyor

Rus birliklerinin Ukrayna sınırına konuşlanması nedeniyle NATO ve Rusya arasındaki gerginlik tırmanıyor. Alman Welt gazetesine göre NATO, Rusya’ya karşı ilk somut askeri adımını attı ve hızlı müdahale kuvvetini operasyona hazır duruma getirmeye başladı.

Gazetenin haberinde NATO bünyesindeki Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Kuvveti (VJTF) adlı birimin beş gün içinde kriz bölgesinde konuşlanmaya hazır duruma getirileceği belirtiliyor.

NATO’nun en hızlı birimi olan VJTF’nın komutası ise şu anda Türkiye’de. Haberde, Türk birliklerinin de öncü kuvvet olarak hazırolda beklediği ve iki ila yedi gün içinde operasyona hazır duruma geleceği aktarılıyor. Türkiye’nin geçen yıl Polonya’dan devraldığı VJTF’nin komutası önümüzdeki yılın başında Fransa’ya geçecek. Fransız birliklerinin de 45 gün içinde operasyona hazır durumda olacağı ifade ediliyor.

VJTF, yaklaşık 40 bin askerden oluşan çok uluslu NATO Mukabele Kuvveti’nin (NRF) en hızlı hareket eden birimi. İttifakın savunmasında ve dünya çapındaki krizlerde harekete geçen NRF, son olarak Afganistan’daki tahliye operasyonlarında görev almıştı. Rusya’nın Kırım’ı ilhakından sonra caydırıcılık amaçlı kurulan VJTF ise yaklaşık 20 bin askerini kısa süre içinde mobilize edebiliyor ve belirlenen kriz bölgesine konuşlandırabiliyor.

Almanya Dışişleri Bakanı: Endişe büyük

Avrupa Birliği’nde de Rusya ile yaşanan gerginlik endişe yaratıyor. Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, bugün Lüksemburglu mevkidaşı Jean Asselborn’la gerçekleştirdiği görüşme sonrası yaptığı açıklamada, endişesinin “büyük” olduğunu belirterek Rusya’nın talepleri ve önerilerinin temelsiz olduğunu söyledi. Baerbock, sözlerini “Bu büyük krizi sadece diyalogla çözebileceğimiz aşikar” şeklinde sürdürdü.

Asselborn da ekonomik yapırımları ve askeri operasyonu kimsenin istemediğini belirterek yapısal diyalog kurulması için çabaların güçlendirilmesi gerektiğini ifade etti.

Rusya geçen hafta sınırdaki gerilimin azaltılması için NATO’nun doğuya doğru genişlemesini resmi olarak durdurmasını ve ABD’nin de eski Sovyet cumhuriyetlerine askeri üsler kurmaktan vazgeçmesini istemişti. Ancak NATO ve Washington, Moskava’nın taleplerini geri çeviriyor. Rusya, bu hamlesiyle Ukrayna’nın NATO üyesi olmasını engellemeye çalışıyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

‘Türkiye Mart’ta Baskın Seçim Görebilir’ İddiası

Düşük faiz ve yüksek kura endeksli yeni ekonomik modelde ısrar eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türk Lirası günden güne dolar karşısında eridiği süreçte ekonomik darboğazdan kurtuluşun tek reçetesi olarak erken seçimi savunan muhalefete “Kur korumalı TL Vadeli Mevduat” açıklamasıyla karşılık verdi.

DW Türkçe’den Hilal Köylü’nün haberine göre; Erdoğan, yeni düzenlemeyi “yeni bir finansal alternatif” olarak niteleyip, Türk lirasını döviz karşısında koruyacaklarını duyurdu. Öyle ki bu ürün, Türk Lirası mevduat hesaplarının getirisinin, döviz getirisi altında kalması durumunda aradaki farkın vatandaşlara ödeneceğini öngörüyor.

Erdoğan’ın açıklamasının ardından Türk Lirası hızla değer kazandı ve 18,36’ya kadar yükselen Dolar /TL kuru 12,30 seviyesinin altını gördü. Dolar/TL kurunun hangi seviyede, ne kadar süreyle kalacağı bilinmezliğini korurken Erdoğan’ın bu çıkışının arkasında bir seçim planı olup olmadığı, Türkiye’nin Haziran 2023’ten önce bir seçime gidip gidemeyeceği tartışması yeniden alevlendi.

Erdoğan’ın yeni paket çıkışını bir çeşit seçim yatırımı olarak gören siyaset bilimciler ve kamuoyu araştırmacıları, Türkiye’nin bir erken seçime gideceği öngörülerini kuvvetlendirdi. MAK Danışmanlık Şirketi sahibi, kamuoyu araştırmacısı Mehmet Ali Kulat bu öngörüyü daha ileri bir noktaya, “baskın seçim”e taşıdı.

Erdoğan’ın çıkışlarının siyasi boyutlarını değerlendiren Kulat, Türk Lirası mevduatlarının döviz kurları karşısında korunmasına dönük yeni ekonomik kararların muhalefetin yüksek döviz kurlarını işaret edip “Türkiye yönetilemiyor” eleştirilerinin yükseldiği bir döneme denk geldiğine dikkat çekiyor.

Kulat, “Uzunca bir süredir tamamen kontrolsüz gelişen döviz fiyatları ve piyasanın sahipsiz görünümü muhalefete ciddi bir alan açmıştı. Muhalefet sahada ciddi bir şekilde ‘Türkiye’de yönetici yok. Yönetim yok. Ekonomi tamamen başıboş’ izlemini oluşturuyordu. Bu algı da ciddi şekilde toplumda karşılık bulmuştu” diyor.

“Ekonomik kurtuluş savaşını kazandığı imajı yaratabilir”

Son dönemde sadece MAK tarafından değil Metropol, KONDA, PİAR başta olmak üzere tüm kamuoyu araştırma şirketlerinin yaptığı anketlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oyları ortalama yüzde 35’e, AKP’nin oy oranı da yüzde 30’lara kadar gerilemiş olarak gösterildi. Araştırma şirketleri bu gerilemenin nedenini de ekonomide yaşanan krize bağladı.

Doların ateşinin bir türlü düşürülemediğini siyasette, ekonomide, sokakta doların 25 lirayı bulacağına dair hesaplar yapıldığını hatırlatan Kulat, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu hesaplardan etkilenip de yeni finansal alternatif açıklamak durumunda kaldığını düşünüyor. Kulat, “Cumhurbaşkanı Erdoğan ekonomiyi doğrudan yönetiyor ve belli ki bu süreçte boş durmamış, Türk Lirası mevduatlarını döviz karşısında nasıl koruruz diye bir sistem geliştirmiş” diyor.

Kulat’a göre Erdoğan’ın dövize çevrili mevduat sistemi açılımını Türkiye’yi bir baskın seçime götürmek için kullanma ihtimali var. Kulat, “Erdoğan, üç-beş ay süren bir istikrar çıkartabilirse buradan, emeklilere ve memurlara enflasyonun üstünde bir maaş zammı verebilirse tıpkı 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonunu, 15 Temmuz darbe girişimini savuşturmasını topluma bir başarı olarak lanse ettiği gibi şimdi de ekonomik kurtuluş savaşını kazandığı imajı verebilir. Türkiye; baskından da baskın Mart’ta bir seçim görebilir” öngörüsünde bulunabiliyor.

“Döviz düştü diye toplum mutlu olmuş değil”

Peki Erdoğan’ın dövize çevrili mevduat sistemiyle ekonomide istikrar yakalaması mümkün mü?

Kulat, bunun zamanla anlaşılacağını söylese de, bu kez Türkiye’de bambaşka bir sorun yaşandığına dikkat çekiyor:

“Türk Lirası eriyordu. İnsanlar, tabiri caizse kefen parası olarak biriktirdiği parayı, emekli maaşını, üç-beş kuruş harçlığını dövize yatırdı. Şimdi mağdurlar. Zannedildiği gibi döviz düştü diye toplum mutlu olmuş değil. Toplumu mutlu eden, istikrardır. -Siz paranızı TL’de tutun, paranızı çekmek istediğiniz zaman reel dövizin karşılığı para veririm size- diyen bir sistem var karşımızda. Bu sürdürülebilir bir durum değil. Türkiye adı konmamış bir seçim ortamına girdi zaten. Bütün kamuoyu anketleri AKP’nin kaybetme ihtimalinden söz ediyordu ki, Erdoğan kritik bir hamle yaptı.”

Paylaşın