Türkiye’nin Risk Primi 14 Yıl Sonra Rekor Tazeledi

Türkiye’nin kredi iflas riskini gösteren 5 yıllık CDS’leri 800 baz puanı aşarak 2008’den bu yana en yüksek seviyeye çıkarak rekor tazeledi. Türkiye’nin kredi iflas riskini gösteren beş yıllık CDS’leri, 24 Mayıs 2022’de 731 seviyesine ulaşarak rekoru görmüştü.

2008 yılından bu yana kaydettiği zirve seviyeyi yenileyen 5 yıllık risk primi (CDS) 816 baz puan seviyesine ulaştı. CDS, en son küresel finans krizi sırasında Ekim 2008’de bu seviyelere çıkarak Ekim 2008’de güniçi işlemlerde Türkiye’nin risk primi 904 baz puanı görmüştü.

CDS’nin bu seviyelere çıkması Türkiye’nin dış borçlanmada ödeyeceği faizi etkileyeceği düşünülürken Hazine’nin dolar cinsi borçlanmalarında faizin yüzde 10’un üzerine çıkması bekleniyor.

Türkiye’nin CDS’si en son etkisini derinden hissetiren 2001 ekonomik krizinde 1300 seviyelerindeydi. Bugün pris priminin (CDS) 740 baz puana yükselmesi ise iflas riskinin artması anlamına geliyor.

Risk primi CDS nedir?

Kredi risk primi, bir kredinin geri ödenmeme riskinin tespit edilmesini ve bu riske karşı kredinin sigortalanmasını sağlayan bir değerleme enstrümanıdır. Sigorta şirketleri borçların ödenememesi halinde alacaklının alacaklarını sigortalayan bir sözleşme satar ve bu sözleşmenin fiyatı da ülkenin CDS primidir.

Paylaşın

Reuters: Ek Bütçe İçin Çalışma Yapılıyor

Ekonomi yönetimi, artan maliyetler ve TBMM’nin ay sonu öngörülen tatilinden önce yazın da ihtiyaç duyulabilecek ödemeleri garanti altına almak adına TBMM’ye ek bütçe yasa tasarısı sunmayı değerlendiriyor.

Reuters’a bilgi veren iki kaynak iktidar kanadında ek bütçeye ilişkin çalışma yapıldığını, ihtiyaç duyulup duyulmayacağına dair nihai kararın ise henüz verilmediğini belirtti.

Son dönemde artan küresel enerji fiyatları, KKM’nin dönüş maliyetleri, TL’deki değer kaybı, kamu çalışan ve emeklilerine yapılacak düzenlemeler bütçe açısından artan maliyet anlamına geliyor. Burada akaryakıt, elektrik, doğalgaz başta olmak üzere sübvansiyonların bütçe maliyeti 2021’de 200 milyar TL’ye ulaştırırken bu yıl 300 milyar TL bekleniyordu.

Ancak enerji maliyetleri de enflasyon yılbaşında hedeflenen seviyelerin kat ve kat üzerinde arttı. En geç Haziran 2023’te yapılması planlanan parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi bu gidişat iktidara olan desteği azaltır boyuta da ulaştı.

Üst düzey bir yetkili, “Özellikle elektrik ve doğalgaz maliyetlerinin etkisi oldu. Ardından enflasyon, devam eden enerji maliyet artışları, KKM’nin etkisiyle bu yıl bütçenin içinde kalınması mümkün gözükmüyor. Ek bütçe yapılması kaçınılmaz gözüküyor” dedi ve ekledi:

“Bu konuda birkaç toplantı yapıldı ama ek bütçenin ne kadar olacağı konusunda bir belirgin durum yok. Bunda enflasyona bağlı olarak kamu çalışanları ve emeklilere yönelik maaş artışlarının da etkisi olacak. Yatırım maliyetleri de öngörülenin çok üstüne çıkmış durumda. Şimdi kurumların ne kadar ek bütçeye ihtiyacı olduğunun tespiti için yapılan çalışmalar birleştirilecek. Bir miktarı şu anda telaffuz etmek mümkün değil. Ancak mümkün olursa bu yasama döneminde tatil öncesi çıkması en doğru seçenek.”

TBMM genel olarak Temmuz ayının ilk günlerinden Ekim ayının başına kadar tatile giriyor. Dolayısıyla ilgili çalışmanın TBMM kapanmadan hayata geçmesi gerekiyor. Aksi takdirde düzenleme ileri bir tarihe kalacak.

Konu hakkında bilgi sahibi bir diğer kaynak ise, “Bu yasama döneminde öncesinde ek bütçenin çıkarılması için bir çalışma başladı. İhtiyaçlara bakılıyor nihai karar verilmedi” dedi.

Artan enflasyon beklenen enerji yükleri KKM kamu çalışan ve emekli ek göstergesi ve artışları vb maliyetler bütçe açığının yıl sonuna doğru %5’e doğru genişleyeceğini açıkça gösteriyor.

Bir diğer taraftan ise geçen yıl sonunda da ek bütçe gündeme gelmiş ancak tercih edilmemişti. Geçen yıl ek bütçeye çalışılmış ancak yerine Cumhurbaşkanına 2021’de bütçe tahmininin üzerinde elde edilen gelir kadar tutarı ödenek olarak kullanma imkanı tercih edilmişti.

Bütçe açığı yüzde 5’e doğru gidiyor

Ayrıca enflasyondaki yükselişler için benzer ülkelerden daha iyi durumda olan bütçesine başvurma kararını Türkiye ilk olarak 2021 Ekim ayında almıştı.

Reuters’ta Kasım ayında yayımlanan bir haberde hükümetin bütçeden genişlemeci adımlara hazırlandığı bunların 2022’de de belirginleşerek devam edeceği belirtilmişti. Haberde Türkiye’nin bütçesinin de gelişmekte olan ülkelere paralel seviyelere doğru evrileceği enflasyonun halka etkisinin bu şekilde azaltılacağı belirtilmişti.

Türkiye gelişmekte olan ülkeler arasında 2016’a ya kadar en düşük bütçe açığı veren ülke idi. Türkiye hala benzer ülkelerden düşük açık verse beklentiler kalıcı %5 civarı açığa doğru gidildiğini gösteriyor.

İstanbul Analiytics’ten Güldem Atabay’ın yayınladığı bir raporda, artmaya devam eden enflasyon nedeniyle tasarruf yerine tüketim eğiliminin devam ettiği, bunun da vergi gelirlerini yukarı ittiğini belirtilerek, “Yılın ikinci yarıda harcamaların ivmeleneceği beklentisi şimdiden ek bütçe çalışmalarını tetiklemiş durumda” denildi. Raporda harcama artışlarının 2022’de bütçe açığının “%5’in üzerine taşıyacak güçte” olduğuna dikkat çekildi.

Bütçe açığının GSYH’ya oranı 2013’ten 2016 yılına kadar yaklaşık %1 seviyesinde kalmıştı. Düşük kamu borcu bu dönemde Türkiye piyasalarını destekleyen önemli bir unsur oldu. Bütçe 2020’de %3.5’e gelecek şekilde her yıl genişledi.

Bütçe açığının GSYH’ya oranı OVP’de 2022’de %3.5, 2023’te %3.2’ye, 2024’ye %2.9 öngörülüyor.

Hükümetin 2022 bütçesi 1.75 trilyon TL gider 1.47 trilyon TL gelir 278.37 milyar TL bütçe açığı öngörüyor. İlk 4 ay gerçekleşmesine göre bütçe kabul edildiğinde öngörülen giderlerin %45’i kullanıldı. Bütçede yılın son ayında neredeyse ilk 11 ay kadar gider kullanımı yapılabiliyor.

KKM dönüşleri

Hükümet geçen yıl yaşanan kur krizinin etkilerini azaltmak maliyetini Hazine ve TCMB’nin üstlendiği kur korumalı mevduat (KKM) sistemi geliştirmişti. KKM geçen hafta itibarıyla 904 milyar TL tutara ulaştı ve bankacılık sektörünün 6.6 trilyon TL’lik mevduatında önemli bir yer edindi.

Hazine ve Maliye Bakanı KKM’nin bütçeye maliyetinin 3 Haziran itibaryla 21.1 milyar TL olduğunu söyledi. Bankacıların hesaplamalarına göre 17 civarında kur ile bütçeye KKM’dewn önümüzdeki iki ayda 13-15 milyar TL civarı yük daha gelecek.

KKM’nin Hazine haricinde TCMB’ye de maliyeti ve piyasa maliyetinden çok vade sonlarının döviz talebi yaratıp yaratmayacağını izliyor.

Cumhurbaşkanlığı ve Hazine haberin yazıldığı sırada konuya ilişkin Reuters’ın sorusuna henüz yanıt vermedi.

(Kaynak: Sözcü)

Paylaşın

Türkiye’de Kriz Büyürken 89 Bin Kişi Milyoner Oldu

Türkiye’de geçen Aralık ayı itibariyle kurlardaki ve enflasyondaki hızlı yükseliş orta ve alt gelir grubundaki vatandaşların gelirlerinin erimesine yol açarken, bu dönemin kazananı milyonerler oldu. Ekonomik sorunların arttığı son beş ayda Türkiye 89 bine yakın yeni milyoner kazanırken, milyonerlerin toplam serveti 3,9 trilyon liraya ulaştı.

Türkiye’de resmi verilere göre Kasım 2021’de yüzde 21,3 olan yıllık enflasyon, Aralık’ta yüzde 36, Mart’ta yüzde 61 ve son olarak Mayıs ayında yüzde 73,5 ile geride kalan 24 yılın zirvesine tırmandı. Dolar kuru ise Aralık ayında gördüğü 17,82’lik rekor seviyesine yakın seyrediyor.

Kur artışları son dönemde gıda, elektrik, doğal gaz ve akaryakıt başta olmak üzere temel ihtiyaç maddelerinde zam yağmuruna neden olurken, bütçedeki sıkıntı da ÖTV (Özel Tüketim Vergisi) artışlarıyla giderilmeye çalışıldı. Enflasyondaki tırmanış karşısında gelirleri azalan vatandaşa bir yük de vergi artışlarından geldi.

Kurlardaki ve enflasyondaki yükselişi durdurmak için para politikasının etkin araçlarından biri olan faiz artırımından ise kaçınıldı. Geçen yılın son dört ayında toplam 500 baz puanlık faiz indirimi yapılırken, bu yılın ilk beş ayında politika faizi yüzde 14’te sabit tutuldu.

Veriler Bakan Nebati’yi teyit ediyor

AK Parti’nin hafta sonu gerçekleşen kampında konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, kurlardaki ve enflasyondaki artışa rağmen neden faiz artırımına gitmediklerine ilişkin, “Bu sistemde dar gelirliler hariç firmalar, ihracatçılar kâr ediyor” demişti.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) verileri, bu sistemden dar gelirliler hariç kazananlar olduğuna işaret ederek Nebati’nin sözlerini teyit ediyor. Veriler, düşük faiz yüksek kur politikasına dayanan ve “Yeni Ekonomi Modeli” olarak adlandırılan sistemde banka hesaplarında 1 milyon lira ve üzerinde mevduatı olan kişi sayısının ve bu kişilerin toplam mevduatının arttığını gösteriyor.

Milyoner sayısı 600 bini geçti

BDDK’ye göre hesabında 1 milyon TL ve üzeri mevduat olan mudi sayısı Kasım 2021’den Nisan ayına dek geçen beş aylık süreçte 511 bin 405 kişiden 600 bin 118’e çıktı. Buna göre yüksek enflasyon döneminde 88 bin 713 kişi daha milyoner oldu. Milyoner sayısı beş ayda yüzde 17 arttı.

Hesabında 1 milyon TL ve üzeri mevduat olanların serveti ise Kasım 2021’deki 3 trilyon 246 milyar 796 milyon TL’den 3 trilyon 896 milyar 209 milyon TL’ye çıktı. Buna göre beş ayda milyonerlerin serveti 649 milyar 413 milyon TL arttı. Öyle ki servet artışı yüzde 20 oldu.

Milyonerlerin ortalama mevduatı ise aynı dönemde 6 milyon 349 bin liradan 6 milyon 492 bin liraya çıktı. Milyonerlerin 545 bin 477’sini yurt içi yerleşikler, 54 bin 641 bini yurt dışı yerleşikler oluşturdu. Yurt içinde yerleşik milyonerlerin mevduatlarının 1 trilyon 533 milyar lirası yerel para cinsi, 1 trilyon 993 milyar lirası döviz tevdiat hesabı, 125 milyar 781 milyon lirası da kıymetli maden depo hesaplarından oluştu.

Kasım ayına göre, hesabında 1 milyon liranın üzerinde mevduat olan yurt içi yerleşiklerin TL cinsinden hesapları 572 milyar 426 milyon lira, döviz hesapları 28 milyar 572 milyon lira, kıymetli maden depo hesapları 18 milyar 171 milyon lira arttı.

Milli gelirdeki payları arttı

DW Türkçe’den Pelin Ünker’e konuşan ekonomist Doç. Dr. Evren Bolgün, Kasım 2021 ile Nisan ayı arasındaki birikimli enflasyonun yüzde 45 olduğunu belirterek milyoner mevduatlarındaki yüzde 20’lik artışın enflasyon artışının gerisinde kaldığını söylüyor. Burada önemli olan hususun ise milli gelirden alınan payda göründüğüne işaret eden Bolgün, “Gayri safi yurt içi hasıla içerisinde emek ve ücret kesiminin aldığı pay 2016 yılından itibaren yaklaşık yüzde 5 kadar düştü. Buna mukabil sermaye ve brüt işletme gelirlerinin payı yüzde 7 kadar arttı” diyor.

Yabancı para mevduat ve kur korumalı mevduat toplamının toplam mevduat içerisindeki payının yüzde 72’lere ulaştığını belirten Bolgün, “Dolarizasyon tüm hızıyla devam ediyor. Gayri safi yurt içi hasılanın da yaklaşık 9 yılda, 900 milyar doların üzerinden 800 milyar doların altına doğru geldiğini görmekteyiz. Yani aslında paylaşılan pasta ciddi anlamda küçülmüş durumda. Paylaşım kavgası da seçime kadar olağan hızıyla devam edecek gibi gözüküyor” ifadelerini kullanıyor.

Milyonerlerin sayısının arttığı dönemde asgari ücretli başta olmak üzere alt gelir grupları aylık kazançlarının önemli bir kısmını enflasyon karşısında kaybetti.

Asgari ücretlinin kaybı bir maaştan fazla

Bu yıl için net asgari ücret yüzde 50’ye yakın zamla 4 bin 253 lira 40 kuruş olarak belirlenmişti. Ancak yapılan zam aylar içerisinde eridi.

Asgari ücretlinin enflasyondan zarar görmemesi için maaşların Ocak ayında 4 bin 725 lira 50 kuruş, Şubat’ta 4 bin 952 lira 80 kuruş, Mart’ta 5 bin 223 lira 20 kuruş, Nisan’da 5 bin 601 lira 90 kuruş ve Mayıs ayında 5 bin 768 lira 80 kuruş olması gerekiyordu. Buna göre asgari ücretlinin beş aylık toplam enflasyon kaybı 5 bin 5 lira 20 kuruş ediyor. Bu da bir asgari ücretten daha fazlasına denk geliyor.

Çalışma ekonomisi uzmanı Prof. Dr. Aziz Çelik, “Sayın Nureddin Nebati aslında bir gerçeği itiraf etti. Bu gerçek, uygulanan ekonomik politikaların dar gelirlileri, emeklileri, işçileri, memurları ezdiği gerçeğidir” diyor.

Ocak ayından bu yana asgari ücretliler ve emeklilerin enflasyonun altında ciddi bir biçimde ezildiğini söyleyen Çelik, asgari ücretin alım gücünün sadece Mayıs ayında 1500 lira civarında gerilediğine işaret ediyor.

Ocak ayında emekli ve memura yapılan zammın, yılın ilk beş ayındaki yüzde 35 civarındaki enflasyon nedeniyle ciddi biçimde eridiğini vurgulayan Çelik, resmi enflasyonun gerçek enflasyonu yansıtmadığının da altını çiziyor.

“Yüzde 99 dışarıda tutuldu”

İşçi, memur ve emeklilerin en çok gıda enflasyonundan etkilendiğini ifade eden Çelik, bu enflasyonunun resmi verilere göre yüzde 90, DİSK Araştırma Merkezi’ne göre ise yüzde 118-135 arasında olduğuna dikkat çekiyor.

Ekonomik politikalardan hariç tutulan dar gelir grubunun Türkiye’nin yüzde 99’unu oluşturduğunu dile getiren Çelik, “Bu ülkede 21 milyon ücretli ve maaşlı çalışan var. 14 milyon emekli var, 2,5 milyondan fazla tarım çalışanı var, 5 milyondan fazla küçük esnaf var ve bunların aileleri var. Bunları topladığınız zaman bunlar ülkenin yüzde 99’unu oluşturuyor. Maliye Bakanı Sayın Nebati de izledikleri ekonomik politikaların bu yüzde 99’u dışarıda tuttuğunu açıklamış oldu” ifadelerini kullanıyor.

Paylaşın

“Öğün Atlamak Zorunda Kalanların Oranı Yüzde 13’e Ulaştı”

Ekonomideki kötü gidişat bir rapora daha yansıdı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), İstanbul Planlama Ajansı’nın (İPA) hazırladığı, “Gıda fiyatları krizi” raporu Türkiye’de yaşanan krizinin bir kez daha ortaya çıkardı.

Rapora göre, ürünlerin kalitesinden ziyade fiyatı öncelik haline geldi. Ev emekçisi kadınların tane ve gramla alışveriş yaptığı ve çürük ürünlere yöneldiği kaydedilen raporda, “Öğün atlamak zorunda kalanların oranı yüzde 13’e ulaştı” verisi de yer aldı.

Cumhuriyet’ten Göhan Kam’ın haberine göre İPA’nın raporunda dikkat çeken başlıklar şöyle:

“Türkiye’de yaşanan gıda krizi son 30 yılın tarihi zirvesine ulaştı. İstanbul’da derin yoksulluk her geçen gün arttı. Katılımcıların yüzde 65,9’u değişen ekonomik koşullar nedeniyle gıda alışverişlerinde miktarı azalttı. Yüzde 56,8’i alışveriş yaparken ürünlerin fiyatına dikkat ederken, İstanbullu yurttaşların sadece yüzde 14,8’i gıda alışverişinde ilk olarak ürünün kalitesine bakıyor.

‘Ev emekçisi kadınlar çürük ürünlere yöneldi’

Ev emekçisi kadınların yüzde 62’si temel gıda ürünleri dışında gıda alışverişi yapmayı kesti. Ayrıca, kadınların yüzde 42’si taneyle ve gramla alışveriş yapmaya başladı. Özellikle son 6 ayda her iki ev emekçisi kadından biri akşam pazarında “çıkma” diye nitelenen ve çürümeye yüz tutmuş ürünlere yöneldi.

Temel gıdaya erişim krizinin en görünür olduğu alan kahvaltılık ürünler. Son bir yılda ekonomik nedenlerle yeterli gıdaya erişemeyeceğine dair kaygı taşıyanların oranı yüzde 23, öğün atlamak zorunda kalanların oranı yüzde 13’e ulaştı.”

Paylaşın

2021’de Bir Milyon 197 Bin Abonenin Doğal Gazı Kesildi

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) resmi verileri de Türkiye’deki ekonomik krizi ortaya koydu. EPDK verilerine göre 2020 yılında bir milyon 279 bin 990 aboneye doğal gaz kesintisi yapıldı.

Kesintilerin yaklaşık yüzde 65,7’si fatura bedeli zamanında ödenmemesinden kaynaklanırken, faturasını ödeyemediği için doğal gazı kesilen abone sayısı 840 bin 954 oldu.

EPDK verilerine göre 2020 yılındaki kriz geçen yıl da devam etti. 2021 bir milyon 620 bin 64 aboneye doğal gaz kesintisi yapıldı. Bu kesintilerin de yaklaşık yüzde 73,9’u fatura bedelinin zamanında ödenmemesinden kaynaklanırken, söz konusu yılda doğal gazı kesilen abone sayısı ise bir milyon 197 bin 228 oldu.

Her 15 aboneden birinin faturası kesildi

Sözcü’den Başak Kaya’nın haberine göre 2021’de faturasını ödeyemediği için doğal gazı kesilen abone sayısı 2020’e göre 356 bin 274 abone arttı. Toplam abone sayısının 17 milyon 885 bin 750 olduğu dikkate alındığında faturasını ödeyemediği için her 15 aboneden birinin doğal gazı kesildi. 2021 yılında faturasını ödeyemediği için doğal gazı kesilen abone sayısı yüzde 43,2 oranında arttı.

‘Isınma gibi temel bir ihtiyaç artık lükse döndü’

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı ve Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın, söz konusu rakamlara ilişkin şu değerlendirmede bulundu;

“Bu durum, gizlenmek istense de Türkiye’deki enerji yoksulluğunu gözler önüne seriyor. İktidar 2020 yılında Karadeniz doğal gazı ile ilgili müjde vererek faturaların düşeceği vaadinde bulundu. Bu müjdeden bir yıl sonra 2021 yılında ise faturasını ödeyemediği için doğal gaz kesintisi yapılan abone sayısı rekor oranda arttı. İktidar gizlemek istese de her apartmanda, her sokakta bir komşumuzun doğal gazı kesildi. Isınma gibi temel bir ihtiyaç artık lükse döndü.”

Paylaşın

S&P: Türkiye’nin İlave Sermaye Kontrolü Getirme Riski Artıyor

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor’s (S&P), Türkiye’nin ilave sermaye kontrolleri getirme riskinin arttığını açıkladı. Kuruluş, Türk Lirası ve piyasalar üzerindeki baskının yoğunlaşmasının bu riski artırdığını kaydetti.

S&P, Türk Lirası ve finansal piyasalar üzerindeki baskının artmaya devam etmesi halinde Türkiye’nin ek sermaye kontrolleri getirme riskinin artacağı uyarısında bulundu.

Türk lirasının bu yıl ortalama yüzde 22 değer kaybetmesi, ülkenin geçen yılın sonunda yaşanan döviz krizinin tekrarlanabileceği endişelerine yol açıyor.

S&P’nin önde gelen analistlerinden Maxim Rybnikov, çevrimiçi bir sunumda yaptığı konuşmada, S&P’nin nisan ayında Türkiye’nin yerel para cinsinden notunu düşürme kararının, ek sermaye kontrolleri endişelerinin bir göstergesi olduğunu söyledi.

Rybnikov, “Bu hala temel bir durum değil ancak riskin (sermaye kontrolü) arttığını düşünüyorum” dedi.

Reuters’ın aktardığına göre S&P’nin bir başka analisti de liranın değer kaybının sürmesinin, Türkiye’nin bankacılık sektöründe varlık kalitesi sorunlarının eninde sonunda “ortaya çıkacağı” anlamına geldiğini, turizmdeki toparlanma hızının ise birkaç olumlu sürprizden biri olduğunu belirtti.

Sermaye kontrolleri, belirli bir bölgeden, örneğin bir ülkeden sermaye girişini ve çıkışını kontrol etmeye yönelik yasal veya düzenleyici önlemler olarak biliniyor. Böylelikle yurtiçi ekonomiye giren ve çıkan yabancı sermaye akışını sınırlamış oluyor.

Bu önlemler genellikle, bir para biriminin döviz kurunu kontrol etmek adına veya sermaye kaçışını önlemek için alınıyor.

Paylaşın

Türkiye’de Her 10 Kişiden 9’u Geçim Sıkıntısı Çekiyor

Vatandaşın alım gücü düşmeye devam ederken yayınlanan son iki araştırmanın sonuçları 10 vatandaştan 9’unun geçim sıkıntısı çektiğini ortaya koydu. Büyük zorluk yaşayanların oranı yüzde 37’yi buldu.

Sözcü’den Özlem Ermiş Beyhan’ın Ipsos’un gerçekleştirdiği araştırmayı aktardığı haberine göre, Türkiye’de halkın yüzde 37’si geçinemiyor. Geçinmekte zorluk yaşadığını söyleyenlerin oranı da yüzde 33. Ucu ucuna geçinebildiğini söyleyenler de eklenince, Türkiye’de geçim sıkıntısı yaşayanların oranının yüzde 90’a ulaştığı görülüyor.

Rahat bir yaşam sürdüğünü söyleyenlerin oranı sadece yüzde 3. İdare ettiğini söyleyen yüzde 7 de eklenince geliri ile tüm giderlerini rahatça karşılayabilenlerin oranının yüzde 10’da kaldığı görülüyor. Araştırmaya göre Türkiye’de insanlar kısa vadede ekonomide işlerin daha da kötüleşeceğini düşünüyor. Araştırmaya Türkiye’den katılanların yüzde 81’i önümüzdeki dönemde akaryakıt zamlarının artarak devam edeceğini düşündüğünü belirtti.

Halkın yüzde 75’i önümüzdeki 6 ay içinde faturalarını ödemekte zorlanacağından endişe ettiğini belirtiyor. Türkiye bu oranla araştırmanın kapsadığı 11 ülke içinde halkı en kaygılı ülke olarak dikkat çekiyor.

İstanbul Ekonomi Araştırma tarafından, 5-11 Mayıs’ta 12 ilde 1500 kişi ile yapılan anketin sonuçları da geçim krizini teyit ediyor. Ankette katılımcıların yüzde 61’i geçen ay gelirinin giderini karşılamadığını, yüzde 24’ü de gelirinin giderlerini ucu ucuna karşıladığını ifade etti.

İstanbul Ekonomi Araştırma Genel Müdürü Can Selçuki, “Bu iki ifadeye verilen yanıtları ele aldığımızda katılımcıların yüzde 85’inin geçim sıkıntısı yaşadığını söylemek mümkün” dedi.

Paylaşın

Türkiye’den Litvanya’ya Farklı Tarife: 6-0

A Milli Futbol Takımı, UEFA Uluslar C Ligi 1. Grup’taki ikinci maçında Litvanya’yı deplasmanda 6-0 mağlup etti. Türkiye, bu sonuçla 10 gole ulaştığı 2. maçlar sonucunda 6 puanla zirvedeki yerini korudu.

Haber Merkezi / Başkent Vilnius’taki LFF Stadyumu’nda oynanan maçta Türkiye, 2 ve 14. dakikalarda Doğukan Sinik’in attığı gollerle ilk yarıyı 2-0 önde kapadı. İkinci yarıda 56. dakikada VAR kontrolü sonrasında kazanılan penaltı atışını gole çeviren Serdar Dursun, 81. dakikada farkı 4’e çıkardı. Farkı daha da artıran Türkiye, 89. dakikada Yunus Akgün ve 90+1. dakikada Halil Dervişoğlu’nun golleriyle sahadan 6-0’lık galibiyetle ayrıldı.

Milliler, üçüncü maçını 11 Haziran Cumartesi günü Lüksemburg ile deplasmanda oynayacak.  Grubun diğer maçında ise Lüksemburg, Faroe Adaları’nı deplasmanda 1-0 yendi.

Maçtan Dakikalar: 

2. dakikada sol kanatta topla buluşan Doğukan Sinik, çalımlarla ceza sahasına girdi. Kaleciyle karşı karşıya kalan Doğukan’ın yerden düzgün vuruşunda meşin yuvarlak ağlara gitti: 0-1. 7. dakikada orta sahada Salih Özcan’ın kaptırdığı topla gelişen Litvanya atağında sağ kanatta Novikovas topla buluştu. Kaan’dan sıyrılan ve ceza sahasına giren Novikovas’ın sert şutunda meşin yuvarlak üstten auta çıktı.

14. dakikada savunma arkasına sarkan Doğukan, Halil’in ara pasıyla savunma arkasında topla buluştu. Şık bir çalımla kaleciden meşin yuvarlağı kurtaran Doğukan, dar açıdan fileleri havalandırdı: 0-2.

54. dakikada Litvanya ceza sahasında buluşan Yunus Akgün’ün dönerek vuruşunda Litvanya savunmasında Sirviys topa eliyle müdahale etti. 55. dakikada VAR’dan gelen uyarı sonrasında hakem Novak Simovic saha kenarına gelerek pozisyonu izledi ve penaltı kararını verdi. 56. dakikada penaltıyı kullanan Serdar Dursun, meşin yuvarlağı kaleci Setkus’un sağından ağlara yolladı: 0-3.

60. dakikada Kaan Ayhan’ın sağ kanattan yaptığı ortaya altıpas önünde Ozan Kabak kafayı vurdu, meşin yuvarlak az farkla üstten auta gitti. 64. dakikada sol kanattan gelişen atakta Cernych’in pasıyla ceza sahasında topla buluşan Laukzemis’in sert şutunda üst direğe çarpan meşin yuvarlak ardından auta gitti.

67. dakikada Kerem Aktürkoğlu, ceza sahasına giren Yunus’a pasını attı. Yunus’un sağ çaprazdan yerden şutunda top az farkla yandan auta çıktı. 71. dakikada Litvanya savunmasının hatalı pasında topu kapan Halil, ceza sahasına girdi. Kaleciyi de geçen Halil’in şutunda kaleye giden top savunmaya çarptı ve yükseklik kazandı. Ardından kaleci Setkus meşin yuvarlağı kontrol etti.

81. dakikada sağ kanatta topla buluşan Mert Müldür’ün ceza sahasına yerden gönderdiği topa altıpas içinde Serdar Dursun ayak koydu ve meşin yuvarlağı ağlara yolladı: 0-4. 89. dakikada Litvanya ceza sahasında topla buluşan Kerem Aktürkoğlu, arka direkte uygun pozisyondaki Yunus’a pasını attı. Yunus’un gelişine düzgün vuruşunda top ağlara gitti: 0-5.

90. dakikada Orkun Kökçü’nün pasıyla savunma arkasına hareketlenen Halil Dervişoğlu, kaleciyi de geçip dar açıdan yaptığı vuruşla meşin yuvarlağı ağlarla buluşturdu: 0-6.

Stat: LFF

Hakemler: Novak Simovic, Nikola Djorovic, Milos Simovic (Sırbistan)

Litvanya: Setkus, Sirvys, Satkus, Linas Klimavicius, Mikoliunas, Armanavicius, Megelaitis (Dk. 46 Utkus), Novikovas (Dk. 64 Petkevicius), Golubickas (Dk. 76 Barauskas), Dolznikov (Dk. 46 Cernych), Laukzemis (Dk. 64 Augustinas Klimavicius)

Türkiye: Doğan Alemdar, Mert Müldür, Ozan Kabak (Dk. 76 Cenk Özkaçar), Kaan Ayhan, Ferdi Kadıoğlu (Dk. 58 Eren Elmalı), Salih Özcan, Cengiz Ünder (Dk. 46 Yunus Akgün), Hakan Çalhanoğlu (Dk. 46 Orkun Kökçü), Doğukan Sinik (Dk. 66 Kerem Aktürkoğlu), Halil Dervişoğlu, Serdar Dursun

Goller: Dk. 2 ve 14 Doğukan Sinik, Dk. 56 (Penaltıdan) ve Dk. 81 Serdar Dursun, Dk. 89 Yunus Akgün, Dk. 90 Halil Dervişoğlu (Türkiye)

Paylaşın

Ücretli Çalışanların Satın Alabildiği Gıda Miktarı 4 Ayda Yüzde 24 Azaldı

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı yıllık enflasyon mayıs ayında yüzde 74 olurken bu oran gıda ve alkolsüz içeceklerde yüzde 92’ye kadar çıktı. Ocak ayında maaşlarına zam alan işçi, memur ve asgari ücretlilerin alım gücü bu durum karşısında giderek geriliyor.

Ocak ayında gıda sepetine 100 TL ödeyen kişiler aynı sepet için Mayıs’ta 131 lira ödemek zorunda kaldı. Ücretle çalışan kişilerin satın alabildiği gıda miktarı böylece son 4 ayda yüzde 24 azaldı.

Akaryakıt ve ulaştırma verileri daha da çarpıcı. Memur ve emekliler temmuz ayında enflasyon farkı alacak. Ancak senede bir kez zam alan asgari ücretliler ve diğer işçiler ise zor durumda.

Peki, 2022 yılında alım gücü gıda, akaryakıt, ulaştırma gibi farklı alanlarda ne kadar geriledi?

ÜİK’in açıkladığı resmi veriler üzerinden giderek artan hayat pahalığı ve düşen alım gücünü inceledik. Asgari ücret 1 Ocak 2022’de yüzde 51 artışla 2 bin 826 liradan 4 bin 253 TL’ye yükseldi. Ancak enflasyon da son 20 senede en yüksek seviyeleri gördü. Halkı en çok ilgilendiren ise mutfak masrafları. Mayıs ayı itibariyle son bir senede gıda ve alkolsüz içeceklerin fiyatı yüzde 92 yükseldi. Farklı gıda maddelerini inceleyerek mutfak giderlerinin ne kadar arttığına bakalım.

Ocak 2022’de asgari ücretle birlikte diğer ürünlerin fiyatını 100’e eşitliyoruz ve mayıs ayında ne durumda olduklarına bakıyoruz. Asgari ücrete zam gelmediği için hala 100 puanda duruyor. Gıda fiyatları ise 131 puan. Yani, ocak ayında 100 liraya satın alınabilen gıda sepeti mayıs ayında 131 liraya alınıyor.

Ocak ayında 100 TL ile 100 birim gıda satın alabilen asgari ücretli mayıs ayında 76,3 birim gıda alabiliyor. Böylece enflasyon gıda sepetinin yüzde 24’ünü 4 ayda alıp götürdü. Sadece asgari ücretliler değil; sabit maaşla çalışan herkes aynı durumda.

Bu durum sadece asgari ücretliler için değil; memur ve emekliler de dahil ücretle çalışan tüm işçiler için geçerli. Memur ve emekliler temmuzda enflasyon farkı alabilecek ancak yılda bir kez zam alan diğer ücretliler yılbaşına kadar beklemek zorunda kalacak.

Ocak 2022’de fiyatları 100 TL olarak kabul ettiğimizde diğer ürünlerin mayıs ayı fiyatı ise şöyle oldu: et 144; balık 140; süt, peynir ve yumurta 116, meyveler 151, sebzeler 129 ve şeker 159.

Yüzde 51 zam kısa süre eridi

Peki, Ocak 2022’de asgari ücrete yapılan yüzde 51 zam gıdada alım gücünü 2021 yılına göre ne kadar arttırdı? Bu kez asgari ücret ile gıda fiyat endeksini Ocak 2021’de 100’e eşitliyoruz. Yani, asgari ücreti 100 TL varsayıyoruz ve bununla 100 birim gıda alabiliyoruz. Asgari ücret yıl içinde değişmediği için sene sonuna kadar 100’de kalıyor. Ancak TÜİK’in açıkladığı enflasyondan dolayı satın alınabilen gıda miktarı giderek düşüyor ve Aralık 2021’de 71 birime kadar geriliyor.

Ocak 2022’de yüzde 51 zammın ardından asgari ücret 151 lira oluyor, ancak gıda fiyatı 157’ye yükselmiş durumda. Yani, ocak ayındaki tarihi zam oranına rağmen asgari ücretli bir sene önce aldığı kadar gıda alamıyor. Ocak 2021’de 100 birim alırken Ocak 2022’de 96 birim alabiliyor. Mayıs 2022’de ise bu miktar 73’e kadar düşüyor.

Ocakta 100 liraya dolan depo mayısta 150’ye doldu

Halkın alım gücü enerjide daha fazla düştü. Ocak 2022’de asgari ücret ve enerji ürünlerinin fiyatlarını 100’e eşitlediğimiz zaman mayıs ayında şu durum ortaya çıkıyor: Asgari ücret hala 100 iken, ulaştırma ücreti 129’a; doğal gaz 133’e ve kişisel ulaştırma araçlarının yakıt ve yağları 150’ye yükseldi. Yani ocak ayında 100 TL’ye dolan bir depo mayıs ayında 150 liraya doldu. Öte yandan elektrik fiyatı ise aynı dönemde 100’den 86’ya geriledi.

Bir maaşla alınan akaryakıt 4 ayda yüzde 33 azaldı

Ocak ayında asgari ücretle 100 birim akaryakıt alınırken bu miktar mayıs ayında 66,7 birime kadar geriledi. Bu da asgari ücretle alınan akaryakıt miktarının 4 ayda yüzde 33 azaldığını gösteriyor. Bu hesaplama sadece asgari ücret için geçerli değil. Sabit maaşla çalışan ve Şubat-Mayıs arasında zam almayan tüm ücretliler için geçerli.

Temmuz ayında memur ve emekliler enflasyon farkı alacak ancak asgari ücrete zam gelip gelmeyeceği merakla bekleniyor. Bunun dışında asgari ücretten daha yüksek maaş alan işçiler de var. Onların durumu da bilinmiyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Reuters: Suriye, Rusya, SDG Türkiye’nin Olası Harekatına Hazırlanıyor

İngiltere merkezli Reuters haber ajansı, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine operasyon sinyali vermesinin ardından Rusya ve Suriye’nin bölgedeki askeri takviyeleri artırdığı yönünde haber yayınladı. Türkiye destekli gruplar ise Rusya ve Suriye’nin ABD destekli Suriye Demokrat Güçleri’ne (SDG) destek verdiğini iddia ederken SDG’den Suriye yönetimine destek çağrıları yapılıyor.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un yarın Ankara’ya yapacağı ziyarette de olası operasyonun görüşüleceği belirtiliyor.

Reuters’e göre, Türkiye’den üst düzey bir yetkili ajansa yaptığı açıklamada Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’a “Suriye ve İran’ın Tel Rıfat bölgesinde askeri hareketliliğini artırdığı” yönünde bilgilerin sorulacağını belirterek “Türkiye bu operasyonu öyle veya böyle yapacak” dedi.

Türkiye’nin desteklediği ve aralarında Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) mensuplarının yer aldığı Suriye Milli Ordusu sözcüsü Yusuf Hammud da Reuters’e yaptığı açıklamada, Türkiye sınırına 40 kilometre mesafedeki Tel Rıfat, Menbiç, Kobanê’nin güneyi ve Ayn İsa yakınlarındaki güçlerini artırdıklarını belirterek operasyona hazırlanıldığı mesajı verdi.

Rus helikopterlerinin Tel Rıfat yakınlarındaki bir hava üssüne indiğini söyleyen Hammud, “Suriye rejimi ve İranlı milisler SDG’ye takviye kuvvet gönderiyor” iddiasında bulundu.

‘Operasyon Putin’le ilişkileri test edebilir’

Suriye’nin kuzey sınırlarında TSK’nin henüz kritik bir yığınak yapmadığı ancak son iki haftada roket ve topçu atışlarının daha sık yapıldığı belirtilen haberde “Ankara, Moskova’nın Ukrayna savaşıyla ilgili müzakerelerinde arabuluculuk yapmaya çalıştı ancak Suriye’de karşıt tarafa verdiği destek, Vladimir Putin’le ilişkilerini test edebilir” analizine de yer verildi.

Haberde, “Devlet Başkanı Beşar Esad’ın güçlü müttefiki Rusya’nın en azından üstü kapalı bir onayı olmadan yapılacak bir operasyon ek zayiat riski anlamına da gelebilir” ifadeleri yer aldı.

SDG: Şam’a bağlı birliklerle kordinasyona hazırız

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) komutanı Mazlum Abdi de 5 Haziran’da Reuters’e verdiği demeçte, Suriye’ye Türkiye’nin olası saldırılarına karşı hava savunma sistemlerini kullanması için çağrı yaparken SDG Askeri Konseyi’nin bugün Kamışlı’da yapılan olağanüstü toplantısından da benzer bir çağrı yapıldığı kaydedildi.

Almanya merkezli Deutsche Welle Türkçe’nin haberine göre, toplantı sonrası yapılan yazılı açıklamada, “Türkiye’nin son tehditleri dahil olmak üzere işgal projeleri Suriye’nin bölünmesine hazırlık” denildi.

Habere göre, açıklamada, “Potansiyel bir Türk işgali Suriye topraklarında istikrar ve birliği olumsuz etkileyecektir. Bu nedenle işgale sadece hedef alınan bölgelerde değil, halihazırda işgal altındaki Suriye topraklarında da karşı koyulmalıdır. SDG herhangi bir Türk saldırısına karşı koymak ve Suriye topraklarını korumak için Şam hükümetine bağlı birliklerle koordinasyona hazırdır” ifadeleri yer aldı.

Rusya’dan ise Türkiye’nin operasyon sinyallerine “Suriye’de mevcut zor durumun daha da tehlikeli bir şekilde kötüleşebileceği” uyarısı yapılmıştı. Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov, basın brifinginde gazetecilerin Rusya’nın Suriye’nin kuzeyindeki mevzilerini güçlendirip güçlendirmediği sorularına ise “Suriye ordusunun bazı askeri noktaları az ya da çok güçlendirdiği” yanıtı vermişti.

Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG) destekleyen ABD’den ise “Türkiye’nin olası operasyonunun Suriye’de IŞİD’e karşı mücadelede güç kaybettireceği ve kazanımları baltalayabileceği” açıklaması yapılmıştı. Suriye hükümetine yakın El Vatan gazetesi ise Türkiye sınırına yakın noktalarda birliklerin tank ve ağır silahlarla konuşlandırıldığını yazmıştı.

(Kaynak: Gazete Duvar)

Paylaşın