Irak, Türkiye’yi BM Güvenlik Konseyi’ne Şikayet Etti

Irak Dışişleri Bakanlığı, ülkenin kuzeyine yapılan topçu saldırısı nedeniyle Ankara’yı BM Güvenlik Konseyi’ne şikayet etti, saldırıyı görüşmek üzere acil bir oturum talep etti. Irak medyası Güvenlik Konseyi oturumunun salı günü düzenleneceğini bildirdi.

Çarşamba günü Kuzey Irak’ın Zaho ilçesine düzenlenen saldırıda aralarında 1 çocuğun da bulunduğu 9 sivil ölmüş, 20’si de yaralanmıştı.

Türkiye, saldırının ‘terör örgütü kaynaklı’ olduğunu belirterek PKK’yı işaret etmişti. Bağdat yönetimi ise Türkiye’yi Irak’ın egemenliğini alenen ihlal etmekle suçluyor.

Saldırıyla ilgili cumartesi günü Irak parlamentosunda düzenlenen oturumda milletvekilleri, olayla ilgili soruşturmanın derinleştirilmesi için komisyon kurulmasına karar verdi.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmad al-Sahaf, bakanlığın Irak’ın Ankara’daki maslahatgüzarını geri çağırdığını yineledi.

Türkiye ve Irak arasında son dönemde Dicle ve Fırat nehir havzalarından su paylaşımına ilişkin görüşmeler yürütülüyordu. Saldırı sonrası oluşan gerilimini söz konusu görüşmeleri olumsuz etkileyebileceği yorumları yapılıyor. Irak, zaman zaman su paylaşımı konusunda Türkiye’ye suçlamalar yöneltiyor.

Bağdat yönetimi ayrıca, “Ankara’dan resmi bir özür sunmasını ve askeri güçlerini Irak topraklarından çekmesini” istedi.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, saldırıyla ilgili TRT habere yaptığı açıklamada, “Türk Silahlı Kuvvetleri’nden aldığımız bilgiye göre sivillere yönelik herhangi bir bir saldırımız olmamıştır.” demişti.

Irak Parlamentosu, 1’i bebek 9 kişinin yaşamını yitirdiği  katliama ilişkin özel oturum düzenledi. MA’nın haberine göre; toplantıda, katliam yerinde incelemelerde bulunması için ortak bir komisyon oluşturulmasına karar verildi.

Ortak komisyon güvenlik, savunma, dış ilişkiler ve askeri uzmanlık alanlarında çalışan isimlerden oluşacak. Ortak komisyon, olay yerini ziyaret ederek yapacakları son incelemenin ardından nihai kararını açıklayacak.

Paylaşın

ABD, Türkiye’yi Suriye Operasyonu Konusunda Uyardı

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), ‘tahıl koridoru’ anlaşmasını memnuniyetle karşıladığını belirterek Birleşmiş Milletler ve Türkiye’nin katkılarına övgüde bulundu ancak Ankara’nın olası Suriye operasyonuna karşı uyardı.

Beyaz Saray Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby, Rusya’ya, Kiev’le Moskova arasında İstanbul’da imzalanan ve Ukrayna tahılının Karadeniz üzerinden ihracatına imkan tanıyan anlaşmayı ivedilikle uygulaması çağrısında bulundu.

Kirby, “Dünyanın en savunmasız insanlarının yetersiz beslenmenin pençesine düşmesini önlemek için bugünkü anlaşmanın uygulanmasına hızla başlanmasını bekliyoruz.” ifadesini kullandı.

Anlaşmanın ne derecede uygulanacağının Rusya’ya bağlı olduğuna işaret eden ABD’li yetkili, “Bunun oyunun kurallarını değiştireceğini umuyor, ancak temkinli olmaya da devam ediyoruz.” diye konuştu.

Öte yandan konuşmasında, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki olası operasyonuna da değinen ve ABD’nin bu durumdan “derin endişe” duymaya devam ettiğini söyleyen Kirby, sözlerini şöyle sürdürdü:

“(Tahıl koridoru anlaşması) BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı tebrik ediyoruz. Ancak Türkiye’nin, Suriye’nin kuzeyinde istikrarı bozabilecek, sivil nüfusu ve koalisyonun IŞİD’e karşı yürüttüğü mücadeleyi tehlikeye atabilecek bir askeri operasyon tehdidinden de derin endişe duymaya devam ediyoruz”

Kirby, Biden yönetiminin bu konuyla ilgili endişelerini Türk yetkililerle paylaştığını da belirtti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye’ye olası askeri operasyonla ilgili daha önce yaptığı açıklamada, “Güvenlik endişelerini yeni harekatlarla gidereceğiz” demişti.

Erdoğan, Ankara’nın PKK’nın Suriye’deki kolu olarak gördüğü YPG’ye atıfla, “Karşımıza çıkartılan aktörlerin birer aparat, yürütülen kampanyaların proje olduğunu biliyor, asıl mücadeleyi projelerin gerçek sahiplerine karşı veriyoruz” ifadesini kullanmıştı.

Ankara söz konusu operasyonla, Suriye içerisinde 30 kilometre derinliğinde bir güvenli bölge oluşturmayı hedeflediğini kaydediyor.

Operasyona ABD’nin yanı sıra Şam yönetiminin en güçlü destekçileri konumundaki Rusya ve İran karşı çıkıyor.

Paylaşın

Kamunun Bir Yıllık Akaryakıt Masrafı 5,6 Milyar TL

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından yayımlanan Tasarruf Genelgesi’nin üzerinden tam bir yıl geçti. Geçen yıl temmuz ayında yürürlüğe giren tasarruf tedbirleri kapsamında, kamu kaynaklarının azami tasarruf prensiplerine göre kullanılmasının bir mecburiyet olduğu vurgulandı. Söz konusu genelge ve ekonomik kriz rağmen harcamalar katlanarak arttı.

Genelgeden önceki 2020-2021 Haziran döneminde 492 milyon TL harcanan araç kiralama işlemleri için genelgeden sonraki 2021-2022 Haziran döneminde bir milyar 4 milyon 553 bin TL harcandı. Akaryakıt alımlarında da harcamalar, genel fiyat artışlarının da çok üzerinde artarak tavan yaptı. Genelgeden önceki bir yılda 2 milyar 587 milyon TL harcanan akaryakıta, genelgeden sonra 5 milyar 608 milyon 787 bin TL ödendi.

6 ayda kiralama giderleri katlandı

Ekonomik krizin etkisini derinden hissettirdiği 2022 yılı, iktidar için israfta rekorların kırıldığı bir yıl oldu. Henüz 6 ay geride kalırken, araç kiralama işlemleri için 678 milyon TL harcandı. Kiralık araçlar için ocakta 55 milyon 523 bin TL, şubatta 100 milyon TL, martta 133 milyon 292 bin TL, nisanda 122 milyon 766 bin TL, mayısta 111 milyon 373 bin TL ve haziranda 155 milyon 944 bin TL harcama yapıldı.

BirGün’den Hüseyin Şimşek’in haberine göre 6 ayda ortaya çıkan 678 milyon TL’lik harcama tutarı, 2020 ve 2021 yıllarında gerçekleştirilen araç kiralama işlemlerinde ödenen tutarı geride bıraktı. Kiralık araçlara 2020’nin tamamında 565 milyon TL, 2021’de de 552 milyon TL ödendi.

Kamunun akaryakıt gideri bu yıl ocakta 99 milyon TL, şubatta 264 milyon 507 bin TL, martta 555 milyon 415 bin TL, nisanda 550 milyon 543 bin TL, mayısta 971 milyon 239 bin TL ve haziranda 688 milyon 664 bin TL oldu. 6 aylık harcama tutarı olan 3 milyar 129 milyon TL, 2020 yılının tamamındaki 2 milyar 850 milyon TL’lik gideri geride bıraktı. 2021’de de kamunun toplam akaryakıt gideri, 3 milyar 566 milyon TL oldu.

Parlamenter sistemin terk edilip başkanlık sistemine geçişin ardından kiralık araçlar ve akaryakıt için ödenen tutar da dikkati çekici boyuta ulaştı. Buna göre, yeni sisteme geçilmesinin ardından kiralık araçlar için 2018’de 549 milyon TL, 2019’da 562 milyon TL, 2020’de 565 milyon TL, 2021’de 552 milyon TL ve 2022’nin yarısında 678 milyon TL olmak üzere toplamda 2 milyar 906 milyon TL harcandı.

Akaryakıt içinse 2018’de 2 milyar 621 milyon TL, 2019’da 3 milyar 188 milyon TL, 2020’de 2 milyar 850 milyon TL, 2021’de 3 milyar 566 milyon TL ve bu yılın yarısında 3 milyar 129 milyon TL olmak üzere toplamda 15 milyar 354 milyon TL harcandı.

İsraf tablosu

AKP’nin başkanlık sistemi boyunca gerçekleştirdiği diğer bazı israf harcamaları ise şöyle:

Uçak kiralama: 2018’de 279 milyon TL, 2019’da 286 milyon TL, 2020’de 408 milyon TL, 2021’de bir milyar 206 milyon TL ve 2022’nin ilk yarısında 176 milyon TL olmak üzere toplam 2 milyar 355 milyon TL.

Bina kiralama: 2018’de bir milyar 273 milyon TL, 2019’da 737 milyon TL, 2020’de 4 milyar 595 milyon TL, 2021’de 9 milyar 93 milyon TL ve 2022’nin ilk altı ayında 392 milyon TL olmak üzere toplam 16 milyar TL.

Servis kiralama: 2018’de 651 milyon TL, 2019’da 754 milyon TL, 2020’de 756 milyon TL, 2021’de 791 milyon TL ve 2022’nin ilk yarısında 638 milyon TL olmak üzere toplamda 3 milyar 590 milyon TL.

Paylaşın

Irak, Türkiye’ye Nota Verdi

Irak Dışişleri Bakanlığı Zaho’da sivillerin öldüğü saldırı sonrasında Türkiye’nin Bağdat Büyükelçisi Ali Rıza Güney’i çağırarak nota verdi. Irak Dışişleri Bakanlığı notanın “Kışkırtıcı eylem ve ihlallerin durdurulması” çağrısını içerdiğini açıkladı.

Konuyla ilgili bir açıklama yapan Irak Dışişleri Bakanlığı, Büyükelçi Güney’e Irak’ın bu tür bombardımanlara karşı artık sessiz kalmayacağını söylediklerini bildirdi.

Bakanlık, Türkiye’yi Irak’ın egemenliğine saygı göstermeye çağırdı. Türkiye’nin Irak topraklarından çekilmesini istediklerini bildiren Bakanlık “Bu suça karşı her türlü tedbiri almaya hakkımız var” dedi.

Bakanlık açıklamasında, “Bakanlığımız, Türk büyükelçisine Irak’ın Türk kuvvetleri tarafından işlenen bu menfur saldırıyı kınadığı bir protesto notası vermiştir. Bu saldırı Irak’ın egemenliğine, topraklarının bütünlüğüne yapılan kışkırtıcı bir saldırıdır. Buna sessiz kalınması mümkün değildir. Dışişleri Bakanlığı olarak, Irak’ın egemenliğini, toprak bütünlüğünü ve vatandaşların güvenliğini kapsayan uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan tüm önlemleri alma hakkına sahip olduğumuzu vurguluyoruz.” dedi.

Ne olmuştu?

Habur Sınır Kapısı’na 12 kilometre mesafede yer alan Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne bağlı Zaho’ya 20 Temmuz’da top isabet etti. Saldırıda aralarında çocukların da bulunduğu 9 kişi hayatını kaybetti, 23 sivil de yaralandı.

Irak ve Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi saldırıdan Türkiye’yi sorumlu tuttu. Türkiye ise saldırının, “terör örgütü kaynaklı” olduğunu açıkladı. Irak hükümeti, Türkiye’yi Irak’ın egemenliğini alenen ihlal etmekle suçladı. Irak Dışişleri Bakanlığı, “Alanda PKK olmadığını” belirtti.

Paylaşın

ABD: Suriye’deki Mevcut Ateşkes Hatları Korunmalı

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price,  günlük basın toplantısında konuştu. Basın mensuplarının Price’a yönelttiği sorulardan biri de Türkiye’nin kuzeydoğu Suriye’ye olası askeri operasyonu ve ABD’nin Türkiye’ye F-16 savaş uçağı ve modernizasyon kiti satışı ile ilgiliydi.

Price ayrıca Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin Zaho kentine bağlı turistik alanlarından Perex köyüne Türkiye’nin düzenlediği saldırıya ilişkin soruyu da yanıtladı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “ülkesinin kuzey Suriye’ye yeni bir harekat düzenlemeyi değerlendirdiği” hatırlatılarak ABD Dışişleri Bakanlığı’nın görüşünün sorulduğu soruya Price “ateşkes hatlarına” atıfla yanıt verdi.

“Türkiye güçlerinin kuzeydoğu Suriye’ye yönelik bahsi geçen harekat planlarına ilişkin endişemizi dün dile getirdik” diyen Price, şöyle devam etti:

“İlerlemeleri sekteye uğratabilir”

“Mevcut ateşkes hatlarının korunması bizim için önemli. Bölgede herhangi yeni bir operasyonun, Türkiye’nin gerçekleştireceği herhangi yeni bir harekatın, son yıllarda IŞİD’in sözde halifeliğine karşı koalisyonun kaydettiği bazı büyük ilerlemeleri sekteye uğratma potansiyeli var.

Bunun Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2254 sayılı kararı uyarınca devam eden siyasi süreç bağlamında da zararları olabilir. Bu endişemizi kamuoyu önünde dile getirdik. Bu endişeyi dün ve bugün dile getirdik. Türk müttefiklerimize özel olarak da ilettik.”

“Ateşkes kimler arasında oldu?”

Price’ın cevabı üzerine, soruyu soran gazeteci, “Mevcut ateşkes hattı ifadesini çok kullanıyorsunuz. Bu hattın tam olarak nereye düştüğünü bize hatırlatır mısınız? Bu konuyu takip ediyorum ve Türkiye ile YPG arasında herhangi bir ateşkes olduğunu hatırlamıyorum. Bu ateşkes kimler arasında oldu?” sorusunu yöneltti. Price, bu soruya şu yanıtı verdi:

“Pozisyonumuz uzun zamandır aynı. Ateşkes hatlarının korunmasını destekliyoruz ve olası herhangi bir müdahaleyi kınıyoruz. Tabii ki önümde bir harita yok ama Türkiye’nin aynı zamanda 17 Ekim 2019 ABD Türkiye Ortak Açıklamasına ve bu açıklama çerçevesinde kuzeydoğu Suriye’deki operasyonlarını durdurma taahhüdüne uymasını bekliyoruz.

Tutarlı bir biçimde Türkiye’nin meşru güvenlik kaygılarını tanıdığımızı dile getirdik. Hiçbir NATO müttefiki Türk müttefiklerimiz kadar terör saldırısı yaşamadı. Fakat herhangi yeni bir harekat, istikrarı daha da bozma riskini beraberinde getirecektir ve ABD ile koalisyonun IŞİD ile mücadelesini riske atacaktır.

Gazetecinin “Önünüzde harita yok ama bir ateşkes hattı var ve Türkiye ile ABD arasında o çizgi geçilmeyecek diye bir taahhüt var mı diyorsunuz? İkinci bir şey de 2019’daki açıklama Barış Pınarı Harekatının durdurulmasına ilişkindi. Suriye’nin başkaca herhangi bir bölgesine operasyon yapılmayacağına dair taahhüt vermiyor. Bunu izah eder misiniz?” dedi.

Price ise soruya “Ekim 2019 tarihli ortak açıklamanın bir parçası olarak, Türkiye’nin kuzeydoğu Suriye’deki taarruz operasyonlarını durdurması gerektiğine inanıyoruz” diyerek özetle şu yanıtı verdi:

“Bu, önceki yönetimlerin de bu yönetimin de ortaya koyduğu bir nokta. Fakat daha genel olarak mevcut ateşkes hatlarının sürdürülmesini destekliyoruz. Yeniden ifade etmek gerekirse; herhangi bir harekat son yıllarda birlikte kaydettiğimiz bazı büyük kazanımları riske atacaktır.”

Price, üçüncü kez sorulan “Bir ateşkes hattı var mı?” sorusuna cevaben, “Var olan, mevcut ateşkes hatları” dedi.

F-16 satışı

Price, cevabının ikinci kısmında Başkan Joe Biden yönetiminin Türkiye’ye muhtemel F-16 satışı ile ilgili soruya yanıt verdi.

İspanya’nın başkenti Madrid’de gerçekleştirilen Erdoğan-Biden görüşmesine atıfta bulunan ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, “Türkiye ile ortaklığa büyük değer verdiklerini” söyleyerek şu açıklamada bulundu:

“Türkiye, önemli bir NATO müttefiki. Türkiye ile uzun ve derin iki taraflı savunma bağlarımız var ve Türkiye’nin NATO ile devam eden müşterek çalışması bizim için bir öncelik olmayı sürdürüyor.

Bir politika icabı, teklif edilen savunma transferleri hakkında resmi olarak Kongre’ye bildirilene kadar kamuoyu önünde herhangi bir yorumda veya doğrulamada bulunmuyoruz. Fakat şu kadarını söyleyebilirim ki Kongre ile bu konu hakkında iletişim halinde olmaya devam ediyoruz.”

Zaho saldırısı

Ned Price, basın toplantısında ayrıca Zaho saldırısına ilişkin soruya da yanıt verdi. “Iraklı yetkililer Türkiye’den Irak topraklarından çekilmesini istediler ve Güvenlik Konseyi’nden de bunu isteyecekler. Irak’ı bu talebiyle ilgili destekliyor musunuz” sorusuna, Price şu yanıtı verdi:

Bu, Irak Hükümeti için bir soru. Kendi adımıza, dün [açıklamamızı] duydunuz. Irak’ın egemenliğini ve toprak bütünlüğünü destekleme yönündeki pozisyonumuzu teyit ediyoruz. Fakat bu soru için Irak’taki partnerlerimize başvurmanız gerekecek.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Arap Birliği’nden Türkiye’ye Kınama

Arap Birliği, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimindeki (IKBY) Zaho kentinin turistik alanlarından Perex köyüne düzenlenen ve en az dokuz sivilin hayatını kaybettiği saldırıya ilişkin açıklama yaptı.

22 devletin üye olduğu Arap Birliği’nin saldırıyı kınayan açıklamasında saldırıdan Türkiye sorumlu tutuldu.

Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt, sözcüsü Cemal Rüşdi aracılığıyla yaptığı açıklamada, “Arap Birliği, Türk saldırılarını reddetmek ve kınamak konusunda Irak’ı destekliyor ve Arap ülkelerinin herhangi birinin egemenliğinin ihlal edilmesini kınıyor” dedi.

Arap Birliği açıklamasında ayrıca, “Ankara’nın bölge ülkeleriyle ilişkilerini yeniden hesaplaması, iyi komşuluk ilkesini koruması ve herhangi bir bahaneyle Arap ülkelerinin topraklarında askeri operasyon düzenlemekten geri durması gerekiyor” ifadelerine yer verildi.

Öte yandan Irak Dışişleri Bakanlığı Zaho’da sivillerin öldüğü saldırı sornasında Türkiye’nin Bağdat Büyükelçisi Ali Rıza Güney’i çağırarak nota verdi.

Irak Dışişleri Bakanlığı notanın “Kışkırtıcı eylem ve ihlallerin durdurulması” çağrısını içerdiğini açıkladı. Konuyla ilgili bir açıklama yapan Irak Dışişleri Bakanlığı, Büyükelçi Güney’e Irak’ın bu tür bombardımanlara karşı artık sessiz kalmayacağını söylediklerini bildirdi.

Bakanlık, Türkiye’yi Irak’ın egemenliğine saygı göstermeye çağırdı. Türkiye’nin Irak topraklarından çekilmesini istediklerini bildiren Bakanlık “Bu suça karşı her türlü tedbiri almaya hakkımız var” dedi.

Bakanlık açıklamasında, “Bakanlığımız, Türk büyükelçisine Irak’ın Türk kuvvetleri tarafından işlenen bu menfur saldırıyı kınadığı bir protesto notası vermiştir. Bu saldırı Irak’ın egemenliğine, topraklarının bütünlüğüne yapılan kışkırtıcı bir saldırıdır. Buna sessiz kalınması mümkün değildir. Dışişleri Bakanlığı olarak, Irak’ın egemenliğini, toprak bütünlüğünü ve vatandaşların güvenliğini kapsayan uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan tüm önlemleri alma hakkına sahip olduğumuzu vurguluyoruz.” dedi.

Paylaşın

Irak, Türkiye’yi Birleşmiş Milletler’e Şikayet Etme Kararı Aldı

Irak, Zaho’da 9 kişinin hayatını kaybettiği saldırı sonrası Türkiye’yi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne şikayet edeceğini duyurdu. Bağdat yönetimi ayrıca, “Ankara’dan resmi bir özür sunmasını ve askeri güçlerini Irak topraklarından çekmesini” istedi.

Irak Başbakanı Mustafa El Kazımi’nin başkanlığında yapılan Ulusal Güvenlik Bakanlar Konseyi toplantısında “Dohuk Valiliği’nde bir turizm beldesindeki saldırının Türkiye tarafından gerçekleştirildiği”; olayda çok sayıda ölü ve yaralı olduğu belirtildi.

Toplantıda, Irak Dışişleri Bakanlığına “Irak’ın egemenliğine yönelik sürekli Türk saldırılarına ilişkin bir dosya hazırlaması ve bu konuda BM Güvenlik Konseyi’ne acil bir şikayet sunması talimatı” verildi. Ayrıca Dışişleri Bakanlığı’ndan Türk büyükelçisini çağırması ve kararları iletmesi istendi.

Toplantıda Ankara’daki Irak Maslahatgüzarı’nın istişare amacıyla geri çağrılması ve Türkiye’ye yeni bir büyükelçi atanması prosedürlerinin askıya alınması kararlaştırıldı.

Irak, 9 kişinin öldüğü ve en az 30 kişinin de yaralandığı saldırı nedeniyle ülke genelinde bir günlük yas ilan etti.

AFP, tabutları Bağdat’a taşımak için Erbil havaalanına bir askeri uçak gönderildiğini bildirdi. Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başbakanı Neçirven Barzani’nin de uçakta olduğu belirtildi.

“Pençe-Kilit Operasyonu”

Türkiye, nisan ayında Irak’ın kuzeyinde PKK ile mücadele kapsamında “Pençe-Kilit Operasyonu” başlatmıştı. Bağdat yönetimi, Türkiye’nin devam eden operasyonlarının egemenliğinin ihlali anlamına geldiğini savunuyor.

Paylaşın

Zaho’da Saldırı: Irak Yönetimi Türkiye’yi Suçladı

Irak’ın kuzeyinde Dohuk bölgesinde Zaho’daki bir tatil beldesinde düzenlenen saldırıda ikisi çocuk en az 9 kişi hayatını kaybetti, 23 kişi yaralandı. Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi ise saldırıyla ilgili olarak Türkiye’yi suçladı ve karşılık verme hakkını saklı tuttuklarını söyledi.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise “TSK’dan aldığımız bilgiye göre sivillere yönelik herhangi bir saldırımız olmamıştır” dedi.

TRT Haber canlı yayınında gündeme dair açıklamalarda bulunan Çavuşoğlu, Irak yetkililerinden, PKK’nın etkisi altında açıklama yapmamalarını istedi. Çavuşoğlu, “Irak’ı faillerin açığa çıkarılması için işbirliğine davet ediyoruz” dedi.

Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, “Saldırının terör örgütü kaynaklı olduğu değerlendirilmektedir” denilmişti.

Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi, topçu atışının ülkenin egemenliğinin açık ihlali olduğunu söyledi; Beyaz Saray da olayı kınayarak gelişmelerin yakından takip edildiğini açıkladı.

Irak, Türkiye Büyükelçisini Dışişleri Bakanlığı’na çağırdığını ve Ankara’dan resmi bir özür beklediğini açıkladı, Türkiye’den “bütün askeri güçlerini Irak’tan geri çekmesini” istedi.

Kürdistan Bölgesel Yönetimi yetkililerinden Müşir Beşir, Fransız haber ajansı AFP’ye yaptığı açıklamada hayatını kaybedenlerin büyük ölçüde “ülkenin orta kesimleri ve güneyinden gelen turistler olduğunu” söyledi.

Beşir, turizm bölgesindeki Parah isimli köyün iki kez vurulduğunu söyledi.

Beşir, turistlerin ülkenin güneyindeki aşırı sıcaklardan kaçmak için dağlık Parah köyüne gelen kişiler olduğunu belirtti.

‘Su üzerinde cesetler vardı’

Reuters haber ajansına konuşan bir görgü tanığı bombaların şelalenin bulunduğu bir alana peş peşe düştüğünü anlattı.

Patlama sonrası oluşan alev topundan güçlükle kaçtığını ve saldırıdan ötürü yaralandığını AFP’ye anlatan Hasan Tahsin Ali, “Su üzerinde cesetler vardı” dedi.

Babil bölgesinden olduğunu söyleyen Ali, “Gençlerimiz öldü. Şimdi kime başvuralım” dedi.

Kürdistan Bölgesel Yönetimi Sağlık Bakanlığı, ölenlerin tamamının olay yerinde hayatını kaybettiğini duyurdu.

Bakanlık ölenlerden bir kişinin, bir yaşında olduğunu kaydetti.

Türkiye aleyhine protesto gösterileri düzenlendi

Irak medyası, Bağdat’taki Türkiye Büyükelçiliği önünde protesto gösterileri düzenlendiğini aktardı.

Ülkenin başka şehirlerinde de Türkiye aleyhine protestoların düzenlendiği, Türkiye bayraklarının yakıldığı kaydedildi.

Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin açıklamasında da PKK ve Türkiye ordusu arasındaki çatışmaların bu bölgede yaşayan halkın yaşamını sürekli tehdit ettiği vurgusu yer aldı.

Yapılan açıklamada, federal hükümet ve uluslararası topluluğun bu olayların yaşanmasını engellemek için daha etkin çalışması gerektiği savunuldu.

HDP: Zaho ikinci Roboski’dir

Halkların Demokratik Partisi (HDP) ise açıklamasında Zaho’daki saldırıyı “Roboski’ye” benzetti.

Merkez Yürütme Kurulu’nun kınama açıklamasında, “Tarihe ikinci Roboski katliamı olarak geçecek olan bu katliamdan iktidar, siyasi ve hukuki olarak sorumludur” denildi.

HDP, Meclis’i toplantıya çağırdı ve sınır ötesi askeri harekatların durdurulması çağrısını yaptı.

Kamuoyunda “Roboski Katliamı” olarak bilinen olayda, Şırnak’ın Uludere ilçesinde sınır kaçakçıları savaş uçaklarınca bombalanmıştı.

2011 yılındaki bu olayda 17’si çocuk 34 kişi hayatını kaybetmişt.

Türkiye, Kuzey Irak’ta Nisan ayından bu yana PKK’ya yönelik olarak Pençe-Kilit Operasyonu’nu yürütüyor.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Türkiye’de Her 10 Kişiden 6’sı İmkansızlıktan Tatile Gidemiyor

Yaz aylarının gelmesiyle tatil için planlar yapılıyor; ancak yıllık enflasyonun yüzde 78’i aştığı Türkiye’de halk seyahat planı yapmakta zorlanıyor. Türkiye’de 10 kişiden 6’sının senede bir hafta tatile çıkacak maddi imkânı yok. 

Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde ise 10 kişiden üçü tatile çıkamıyor. AB İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) bu verileri 2020 yılına ait. Halkın alım gücünün hızla düşmesiyle 2022 yılında bu oranın ne seviyede olduğu henüz ortaya çıkmadı.

Ülkelerin ulusal istatistik kurumlarından veriler toplayan Eurostat, Avrupa’da tatile gitmeye maddi imkânı olmayanların oranını açıkladı. Eurostat’ın 2020 yılı verilerine göre 27 AB ülkesinde halkın ortalama yüzde 29’su “senede 1 hafta evinden uzakta tatile çıkmaya maddi imkânı yok”. Listenin zirvesinde ise Türkiye var. Türkiye’de halkın yüzde 59’u imkânı olmadığı için tatile gidemiyor.

Balkan ülkelerinde halk tatile gidemiyor

Balkan ülkelerinde tatile gitmeye imkânı olmayanların oranının yüksek olması dikkat çekiyor. Zirvedeki Türkiye’nin ardından yüzde 56 ile Romanya ve yüzde 53 ile Yunanistan geliyor. Altıncı sıradaki Bulgaristan’da bu oran yüzde 39.

İskandinav halklarının tatil imkânı yüksek

Tatile gitmeye maddi gücü yetmeyenler oranı İskandinav ülkelerinde oldukça düşük. Listede en düşük oran yüzde 7 ile Norveç’te. Ardından yüzde 8 ile İsviçre ve yüzde 10 ile İsveç geliyor. Bu oran Danimarka’da yüzde 12 ve Finlandiya’da yüzde 13.

Maddi imkânı olmadığı için senede bir hafta evinden uzakta tatil yapamayanların oranı ise diğer bazı ülkelerde şöyle: İtalya yüzde 36; Almanya yüzde 22, Fransa yüzde 22, Belçika yüzde 22, Hollanda ve Avusturya yüzde 13.

Türk vatandaşları: “Tatil hayal; bu yıl evimizdeyiz”

Tüketici Birliği Federasyonu’nun yaptığı “Yaşasın Tatil” isimli kamuoyu araştırmasına göre Türkiye’de nüfusun yüzde 70’i yeterli bütçesi olmadığı için tatile gidemiyor. 29 Haziran 2022 tarihli açıklamaya göre araştırmaya katılanların yüzde 44’ü son üç yıldır tatile gidemiyor. Araştırmaya göre hane halkı sayısı arttıkça tatile gidememe oranları da artış gösteriyor. Öte yandan bu araştırma sadece 442 kişi ile 18-26 Haziran 2022 tarihlerinde yapıldı.

Akaryakıt fiyatlarının tatilcilere etkisi

Eurostat’ın TÜİK verilerine dayanan 2022 araştırması için beklemek gerekiyor. Ancak hızla artan enflasyonun tatilcileri etkilemesi bekleniyor. Bunların başında ise akaryakıt fiyatlarında yaşanan artış var.

8 Aralık 2021’de 9,51 TL olan benzinin litresi 11 Haziran 2022’de 28 lirayı aşmıştı. 19 Temmuz itibariyle benzinin litre fiyatı 22,7 liraya geriledi. Artan akaryakıt fiyatları, enflasyon, gıda fiyatlarındaki artış ve konaklama ücretlerinin yükselmesi tatile gitmek isteyenlerin önünde büyük engel oluşturuyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

CHP’li Kaboğlu: Türkiye OHAL Sürecini Yaşamaya Devam Ediyor

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Allah’ın lütfu” olarak ifade ettiği 15 Temmuz darbe girişiminden sonra 20 Temmuz’da olağanüstü hal (OHAL) ilan etti. CHP Milletvekili Kaboğlu, iktidarın OHAL ve OHAL sonrası politikalarına dikkat çekerek, “Türkiye OHAL sürecini yaşamaya devam ediyor” dedi.

15 Temmuz darbe girişiminden sonra iktidar 20 Temmuz’da OHAL kararı aldı. 21 Temmuz 2016’da resmiyete kavuşan OHAL 18 Temmuz 2018’de sona erdi; yedi kez uzatılarak iki yıl sürdürüldü. Bu dönemde toplam 37 kanun hükmünde kararname (KHK) çıkarıldı. İktidar OHAL sürecinde eleştiri ve tepki çeken düzenlemeleri keyfi olarak uygulamaya koydu.  OHAL sürecini CHP TBMM Anayasa Komisyonu CHP Grup Sözcüsü, Anayasa Hukukçusu ve İstanbul Milletvekili Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu Evrensel’e konuştu.

“Anayasa md.120 çerçevesinde ilan edilen OHAL, iki yılın sonunda aslında sözde kalktı” diyen Kaboğlu, “Şöyle ki; 27. yasama döneminin ilk mevzuatı olan 7145 sayılı Yasa ile, OHAL önlemleri üç yıl daha uzatıldı. Böylece OHAL KHK yoluyla “yargısız infaz” şeklindeki kıyım yetkisi, valilere ve ilgili kurumlara aktarıldı. Bu üç yıllık sürenin sona ermesine günler kala, 7333 sayılı Yasa ile bu süre bir kez daha uzatıldı. Bu nedenle, OHAL, yasal düzlemde kısmen de olsa devam ediyor” ifadelerini kullandı.  Kaboğlu, bunun nasıl olduğunu da şöyle açıkladı: “7145 sayılı Yasa önerisi, düzenleme konusu gereği, Adalet Komisyonunda görüşülerek Genel Kurulda kabul edildi. Uzatma önlemlerine ilişkin ve Anayasa’ya aykırı diğer hükümlerin iptali istemiyle CHP, Anayasa Mahkemesine başvurdu.”

Meclis 25 saat aralıksız çalıştırıldı

Üç yılın dolmasına günler kala, uzatma kapsamındaki hükümlerin, bu kez bir torba yasa içine serpiştirilerek, örtülü bir biçimde Bütçe ve Plan Komisyonuna getirildiğini hatırlatan Kaboğlu, “Başta CHP ve HDP gelmek üzere demokratik muhalefet partilerinin yoğun itirazları üzerine, Genel Kurul aşamasında 3 yıllık süreler birer yıla indirildi. Bununla birlikte, ticari şirketlerin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) kayyumluğuna devredilmesi ve TMSF tasarrufuna konulmasına ilişkin süre 3 yıl olarak korundu. Özetle, bu çerçevede TMSF tarafından kayyum olunan şirketler, 2 yıl daha OHAL önlemleri çerçevesinde yönetilecek” ifadelerini kullandı. Kaboğlu, 7333 sayılı ve OHAL önlemlerinin uzatılmasını içeren yasa ve 7334 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu’nun, 17 Temmuz 2021’de toplanan ve 18 Temmuz saat 15.00’e kadar 25 saat süreyle aralıksız çalıştırılan TBMM Genel Kurulu tarafından kabul edildiğini belirtti.

Her iki yasanın Anayasa’ya aykırı hükümlerinin iptali için CHP olarak Anayasa Mahkemesine başvurduklarını da anımsatan Kaboğlu, “7333 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 28 Temmuz 2021’de yürürlüğe girdiğine göre, KHK önlemleri, 28 Temmuz’da yürürlükten kısmen kalkmış olacak; çünkü, TMSF önlemleri 2 yıl daha sürecek” dedi.

Kaboğlu, TMSF’ye devredilen şirketler üzerinde nasıl tasarruf edildiği ve sermayenin paravan şirketler yoluyla eşe dosta nasıl dağıtıldığı ve bu konuda son hükümette OHAL’den sorumlu başbakan yardımcısı olarak görev yapan kişinin rolünün, ayrı bir dosya olarak ele alınması gerektiğine de dikkat çekti. “Türkiye OHAL sürecini yaşamaya devam ediyor” diyen Kaboğlu, “Bunda, yürütmenin yanı sıra, yasama ve Anayasa Mahkemesinin sorumluluğu ayrıca ele alınmalıdır” dedi.

“Kendini Anayasa’dan üstü gören böyle bir komisyon adil karar verebilir mi?”

15 Temmuz sonrasında KHK ile görevlerinden ihraç edilenlerin işlerine iade edilip edilmeme kararını vermek üzere kurulan ve büyük tartışma konusu olan OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonuyla ilgili Kaboğlu, “Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu (OHALİİK) da bu sorumsuzluk halkası içinde; üstelik, görevlileri çifte maaşlı. Bu nedenle, sınırlı süre ile kurulduğu halde görev süresi her yıl uzatılan OHALİİK 6. yılında” dedi.  Komisyonun “Ne denli keyfi kararlar verdiğini anlamak için uzun bir araştırma yapmaya ya da sayısal çizelgeler hazırlamaya gerek yok” diyen Kaboğlu, Barış Akademisyenleri (BAK) dosyaları tipik örneğine dikkat çekerek şunları söyledi: “Anayasa Mahkemesi (AYM), Barış Bildirisinin, ifade özgürlüğü güvencesi altında olduğunu karara bağladı. Ağır ceza mahkemeleri (ACM), BAK dosyaları üzerinde aklama kararı verdi. Bu kararlar kesinleşti. ACM ve AYM’lerin herkes için bağlayıcı olan ve kesinleşmiş bulunan kararlarına göre, Barış Bildirisine rıza gösteren öğretim üyeleri ile terör örgütleri arasında “irtibat ve iltisak” yok. OHALİİK ise, yargı kararları yokmuş gibi davranarak BAK dosyalarını beş yıl beklettikten sonra her biri için “ret” kararı verdi.” “Kendini Anayasa’dan üstü gören böyle bir komisyon adil karar verebilir mi?” diye soran Kaboğlu, “BAK dosyalarında açıkça keyfi kararlar vermiş olan geçici bir komisyonun diğer dosyalar hakkında ne denli keyfi kararlar verdiğini tahmin etmek hiç de zor değil” dedi.

Paylaşın