Şam’dan Diyalog İçin İlk Şart: Türkiye, Suriye’den Çıkmalı

Ankara ile Şam arasında diyaloğun yeniden başlayacağına dair tartışmalar gündemdeki yerini korurken, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a yakınlığı ile bilinen Suriye Halk Meclisi eski milletvekili Şerif eş-Şehade, Türkiye ile diplomatik görüşmelere ilişkin dikkat çekici açıklamalarda bulundu.

Şerif eş-Şehade, Şam ile Ankara arasında diplomatik görüşmelerin başlamasından önce zemin hazırlanması gerektiğini söyledi. Şehade, diyalog için ilk şartın ise Türkiye’nin Suriye’den çıkması olduğunu belirtti. Rudaw TV’den Dilbixwin Dara’ya konuşan eş-Şehade’nin açıklamaları şöyle:

“Türkiye ile Suriye hükumeti arasında istihbarat düzeyinden bağımsız siyasi düzeyde herhangi bir görüşme oldu mu?

İki taraf arasında, Suriye Dışişleri Bakanı (Faysal Mikdad) ile Türkiye Dışişleri Bakanı (Mevlüt Çavuşoğlu) arasındaki (Belgrad’da) “Bağlantısızlar Toplantısı’nda yapılan görüşmenin dışında herhangi bir görüşme olmadı. Şu ana kadar sadece karşılıklı açıklamalar var ve henüz bir görüşmeye dönüşmüş değil. Önümüzdeki dönemde bazı siyasi görüşmelerin olacağını ve bunun da bir çok açıdan olumlu sonuçlar doğuracağını tahmin ediyorum.

Ankara ile Şam arasında diplomatik görüşmeler ne zaman başlayacak?

Bildiğiniz gibi bunun için öncelikle bir takım hazırlıklar yapılmalı. Ölümcül hatalara düşmemek açısından araştırmaya ve bazı açılımlara ihtiyaç var. Ardından siyasi sürece geçiş yapabilmek ve iki arasındaki sorunların çözümüne yol açabilmek için bir kaç ay gibi bir süreye ihtiyaç olacak.

Taraflar arasında diplomatik ilişkilerin başlaması için belirlenen ortak şartlar var mı?

Hepimizin de duyduğu gibi Türk yetkililer sürekli teröre karşı mücadeleye vurgu yapıyor. Erdoğan son günlerde yaptığı bir açıklamada, Suriye ve Türkiye’ye karşı planlar olduğunu ve bu planın aktörlerinin de ABD, koalisyon güçleri ve Demokratik Suriye Güçleri olduğunu söyledi. Biz de bölgede terör olduğunu biliyoruz. IŞİD, Nusra Cephesi ve bütün radikal gruplar da bu terörün birer parçasıdır.

Suriye, Rojava Özerk Yönetimi’ne, DSG’ye, Kürtlere karşı Türkiye ile işbirliği yapmaya hazır mıdır? Çünkü Türkiye’nin amacı bu varlığı ortadan kaldırmak.  

Konu aslında böyle değil. DSG, ABD ile işbirliği yaparak Suriye topraklarının bir parçasını ele geçirmiş durumda. Amaçları küçük bir devlet kurmaktır. DSG kendisini Suriye’ye ait görürse Suriye devleti de onları her açıdan korur, savunur. Ama otonom bir yönetim kurarak Suriye’yi parçalamak isterse o zaman farklı olur. Kendisini Suriyeli gören herkesi korumaya hazırız. İster Kürt olsun, ister Hristiyan. Ama bu çerçeveden çıkar ve ABD ile ortaklık kurar, kendine bağımsız bir devlet kurmak isterse, Türkiye’den bağımsız biz de, Suriye halkı da onlara karşı savaşırız. Ama Suriye’nin yanında olurlarsa Arap, Kürt, yekvücut oluruz.

Türkiye DSG’ye karşı yeni bir savaş veya askeri harekat başlatırsa Suriye Türkiye’yi destekler mi?

Açık ve şeffaf bir şekilde söylüyorum; DSG Suriye hükumetinden ayrılmak ister, devlet ile savaşır ve ABD ile işbirliği yaparak petrol kuyularını ele geçirmeye devam ederse, Suriye hükumeti bunu kabul etmeyecektir. Türkiye ister içinde olsun ister olmasın. Konu açıktır. Suriye’nin yanında olanlar korunacak, savunulacaktır ama Suriye’yi bölmek ve sistemini parçalamak isteyenlere karşı da her türlü mücadele verilecektir.

Suriye hükumeti DSG ve Özerk Yönetim ile anlaşmaya hazır mıdır? Hazırsa şartları nelerdir?

Suriye diyalog ve müzakere için hazırdır. DSG otonomi fikrinden vazgeçerse, onlar da bu toplumun bir parçasıdır, hakları ve görevleri vardır, onlara da diğer tüm Suriye vatandaşları gibi davranılacaktır. Fakat ülkeyi bölmek için ABD ile işbirliği yaparlarsa o artık farklı olur. Kürt kardeşlerimizin bir takım talepleri olabilir ve Suriye hükumeti bunları uygulamak için onlarla müzakereler yapabilir.

Türkiye Suriye topraklarının büyük bölümünü kontrolü altında tutuyor. Suriye’nin buna karşı tavrı nedir?

Bu Türk işgalidir. Türkiye bir an evvel Suriye topraklarının tamamından çıkmalıdır. Türkiye gökyüzünden inmiş bir ilah değil, işgalcidir. Çıkmaz ise Suriye halkı onlara karşı savaşacaktır. Fakat çıkarsa o zaman diyalog olur. Bu nedenle diyalog için yol açılmalıdır. Bunun ilk adımı da Türk kuvvetlerinin İdlib’den, Suriye’nin diğer bölgelerinin tamamından çekilmesidir.”

Paylaşın

ABD’den Türkiye’ye Rusya Uyarısı

Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Yunus Elitaş, ABD Hazine Bakan Yardımcısı Wally Adeyemo ile telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Görüşmede, Adeyemo’nun Rusya’nın Türkiye’yi Batı yaptırımlarını aşmak için kullanmaya çalıştığı uyarısı yaptığı bildirildi.

ABD Hazine Bakan Yardımcısı Wally Adeyemo’nun, Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Yunus Elitaş ile yaptığı telefon görüşmesinde Rusya-Ukrayna savaşı konu edildi. Reuters’ın haberine göre, ABD’li bakan yardımcısı Elitaş’ı ”Rus kurum ve kişilerin, Ukrayna işgali nedeniyle getirilen Batı yaptırımlarını aşmak için Türkiye’yi kullanmaya çalıştıkları” konusunda uyarıda bulundu.

ABD Hazine Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, iki bakan yardımcısının bir telefon görüşmesi yaptığı ve ikilinin Rusya’ya yönelik yaptırımların uygulanması ve yürürlüğe konmasına yönelik devam eden çabaları ele aldıkları aktarıldı.

Açıklamada “Bakan Yardımcısı Adeyemo, Rus kuruluşlarının ve bireylerinin ABD ve 30 ülke tarafından uygulanan yaptırımlardan kaçınmak için Türkiye’yi kullanmaya çalıştığına dair endişelerini dile getirdi. ABD’nin Türk ekonomisinin başarısına olan ilgisini yineledi ve Hazine’nin bankacılık sektörünün bütünlüğünü korumak için Türkiye Hükümeti ile ortaklığına olan bağlılığını dile getirdi.” ifadeleri kullanıldı.

Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada ise, “Ukrayna ve Rusya ile derin ekonomik ve siyasi ilişkilere sahip olunduğunun altını çizen Bakan Yardımcısı Elitaş, devam eden süreç ve yaptırımlar konusunda ise Türkiye’nin konumunun değişmediğini, ancak herhangi bir kurum veya kişi tarafından yaptırımların delinmesine de izin verilmeyeceğini teyit etmiştir. Görüşme kapsamında, bölgenin; barış, huzur ve istikrarını sağlamak için Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın öncülüğünde savaşın sonlandırılması hususunda en yoğun gayreti Türkiye’nin harcadığı vurgulanmıştır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.” denildi.

Paylaşın

Üçlü Zirve İddiası: Erdoğan, Esad Ve Putin Görüşebilir

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın, Özbekistan’da üçlü görüşme gerçekleştirebileceği ileri sürüldü.

Türkiye ile Suriye arasında normalleşme söylentileri gündemde yerini korurken, İran basınından üçlü zirve iddiası geldi.

İran’ın yarı resmi haber ajansı Tasnim, Özbekistan’ın başkenti Semerkand’da gerçekleştirilecek Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Devlet Başkanları Zirvesi’nde AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın üçlü görüşme gerçekleştirebileceğini ileri sürdü.

Cumhuriyet’in aktardığına göre Putin, Erdoğan ve Esad’ı, ŞİÖ Devlet Başkanları Zirvesi’ne davet etti. Tasnim’de yayımlanan haberde, Putin, Erdoğan ve Esad arasında bir görüşmenin de gerçekleştirilebileceğini iddia edildi.

Ankara dış politikada söylem değiştirdi

İktidarın değişim sinyalleri verdiği Suriye politikasına ilişkin konuşan AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı 15 Ağustos’ta yaptığı açıklamada, “Liderler bazında bir görüşme olabilir mi?” sorusuna “Ben hiç olmaz diyecek durumda değilim. Bir yerden başlar, bunun düzeyi yükselebilir, inşallah” yanıtını vermişti.

Ukrayna dönüşü (19 Ağustos) uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan ise dış politikadaki ‘normalleşme’ adımlarına ilişkin, “Siyasette dargınlık olmaz. Her an barış içinde olacaksın. Her an görüşebilme imkânı yakalayacaksın” demişti.

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile ilgili, “Bizim Esed’i yenmek, yenmemek gibi bir derdimiz yok ki” diyen Erdoğan, Mısır’la ilişkinler hakkında da “Mısır’la da arkadaşlarla alt düzeyde yani bakanlar seviyesinde bu işi sürdürelim ve ardından da temenni ederiz ki üst düzeyde de bu adımı en güzel şekilde atalım” ifadelerini kullanmıştı.

Paylaşın

Bakan Bozdağ: İsveç Ve Finlandiya’dan Hiçbir Kişi İade Edilmedi

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, İsveç ve Finlandiya’dan iadesi istenen kişilerle ilgili yaptığı açıklamada, iki ülkenin şimdiye kadar Türkiye’nin bu konudaki beklentilerini karşılamadığını, bu beklentiler karşılanmadığı sürece NATO üyelik süreçlerinin “bir adım ileri gitmeyeceğini” söyledi.

İstanbul’da Cumartesi günü gazetecilerin sorularını yanıtladığı sırada, bir gazetecinin Finlandiya, İsveç ve Türkiye arasında 26 Ağustos’ta gerçekleşecek toplantı hakkında değerlendirmelerini sorması üzerine Bozdağ, şöyle konuştu:

“Şu ana kadar İsveç ve Finlandiya’dan terör suçları isnadı hakkında bulunan kişilerden Türkiye’nin iadesini talep ettiği hiçbir kişi Türkiye’ye iade edilmemiştir. Türkiye’nin haklarında terör suçlarından yargılama bulunup da iadesi istenen hiçbir kişi hakkında olumlu bir resmi dönüş Türkiye’ye olmamıştır.”

İsveç Başbakanı Magdalena Andersso’nun bir Türk vatandaşının iadesine karar verdiklerini ifade ettiğini ancak bu kişinin hakkında dolandırıcılık isnadı bulunduğunu anlatan Bozdağ, şöyle konuştu:

“Bizim beklentimiz dolandırıcılık isnadı olanlarla ilgili değil. İsveç hükümeti ve Finlandiya hükümetinin bunu çok doğru anlaması lazım. Türkiye’nin isteği, talebi terör suçlarıyla suçlanan ve Türkiye’nin iadesini talep ettiği kişilerle ilgilidir. Bunun dışındaki adli suçlarla ilgili, hakkında isnad bulunan kişilerin iadesiyle ilgili olarak Türkiye-İsveç, Türkiye-Finlandiya arasında herhangi bir sorun yok zaten.

Böyle bir sorun olmadığına göre bizim de bu konularda sorun varmış gibi göstermemiz de söz konusu değil. İsveç tarafının, bu konuda sorun varmış gibi Türkiye’nin talebi bunlarla ilgiliymiş gibi bir yaklaşım içerisine girmeleri de ahlaki değil ve doğru değil.

Bizim beklentimiz terör suçlarıyla ilgili iadelerle ilgilidir. Onun dışındaki suçlarla, suçlanan kişilerin iadesiyle ilgili bir beklentimiz kendilerinden yoktur. Türkiye’nin bu konudaki beklentileri karşılanmadığı sürece İsveç ve Finlandiya üçlü mutabakatta Türkiye’ye verdikleri sözü yerine getirmemiş sayılacaklardır. NATO üyelik süreci bu nedenle bir adım ileri gitmeyecektir.”

Haziran ayında Madrid’de gerçekleştirilen NATO liderler zirvesi öncesinde yapılan görüşmelerde İsveç ve Finlandiya’nın taahhütleri sonrası Türkiye, bu iki ülkenin NATO’ya üyelik başvurusunu destekleme kararı almıştı.

İmzalanan muhtırada, İsveç ve Finlandiya’nın, terör örgütü olarak tanınan PKK ile mücadele ve YPG/PYD’ye destek vermeme taahhüdünde bulundukları kaydedilmişti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsveç ve Finlandiya’nın verdiği sözleri tutmaması halinde, bu iki ülkenin NATO üyeliklerini TBMM’de onaylamayabileceğini uyarısını yapmıştı.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Hamas’tan Türkiye’ye ‘İsrail’ Tepkisi: Reddediyoruz

Türkiye ve İsrail’in ilişkilerini en üst düzeye çıkarması ve karşılıklı büyükelçi atama kararı almasını Sputnik’e değerlendiren Hamas’ın Siyaset ve Dış İlişkiler Daire Başkanı Dr. Basem Naim, bu adımın İsrail’in işgallerine yeşil ışık anlamına geldiğini ifade etti.

Naim, “İsrail’deki rejimle ilişki kurma ve normalleşmeye yönelik herhangi bir ülkeden atılacak her adımı reddediyoruz. Ve bunu davamız için çok zararlı bir adım olarak görüyoruz” dedi.

Rus haber ajansı Sputnik’ten Turan Salcı’ya konuşan Naim, “İsrail işgali altındaki Filistin halkı olarak, İsrail devleti ile normalleşmeye yönelik herhangi bir adımın bu işgalin meşrulaştırılmasına, Kudüs dâhil yasadışı yerleşimlerin genişletmesine ve halkımıza karşı savaş suçları işlemeye devam etmesine yeşil ışık olduğunu düşünüyoruz” diyerek şöyle devam etti:

“Bu nedenle İsrail’deki rejimle ilişki kurma ve normalleşmeye yönelik herhangi bir ülkeden atılacak her adımı reddediyoruz. Ve bunu davamız için çok zararlı bir adım olarak görüyoruz. Bu nedenle tüm Arap, İslam ve dünya genelindeki dost ülkelerimizi, Filistin’e bağımsız egemen devlet haklarını verene kadar, köylerimize ve şehirlerimize geri dönene kadar yani rejim uluslararası hukuktaki yükümlülüklerini yerine getirene kadar İsrail’i boykot etmeye ve yaptırım uygulamaya çağırıyoruz.”

‘İşgali ve kuşatmayı sürdürmesine destek’

“Türk devletinin, bağımsız egemen bir Filistin devletinin haklarına sürekli desteği olduğunu biliyoruz” diye devam eden Naim, “Ancak Filistin’e ulusal haklarını vermeden işgal rejimiyle ilişkinin normalleşmesine yönelik herhangi bir adım İsrail rejimine işgallerini ve kuşatmalarını sürdürme planlarına destek ve planlarını bizim topraklarımızda uygulamaya devam etmelerine yeşil ışık olarak görülecektir” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Türkiye Ekonomisi ‘Stagflasyona’ Gidiyor

Ekonomist Mahfi Eğilmez, “Türkiye de bu noktada. Büyüme yüzde 7’lerde görünüyor ama belli ki üçüncü çeyrekte yavaşladık. Büyük ölçüde böyle giderse ki, bu faiz indirimine böyle bakmak lazım, dördüncü çeyrekte veya önümüzdeki yılın ilk çeyreğinde Türkiye stagflasyona (Enflasyon artışıyla ekonomik durgunluğun aynı anda yaşanması) doğru gidecek” dedi.

Ekonomi Yazarı Güngör Uras’ın ölüm yıldönümü nedeniyle yapılan anma töreninde ekonominin de durumu masaya yatırıldı. Sözcü’den Sayime Başçı’nın haberine göre düzenlenen panelde konuşan ekonomist Mahfi Eğilmez, tüm dünyanın resesyon ve enflasyon arasında ciddi bir dalgalanma yaşadığını belirterek şöyle dedi:

“Türkiye de bu noktada. Büyüme yüzde 7’lerde görünüyor ama belli ki üçüncü çeyrekte yavaşladık. Büyük ölçüde böyle giderse ki, bu faiz indirimine böyle bakmak lazım, dördüncü çeyrekte veya önümüzdeki yılın ilk çeyreğinde Türkiye stagflasyona (Enflasyon artışıyla ekonomik durgunluğun aynı anda yaşanması) doğru gidecek. Eğer yeniden kredi canlanması olup da yeni bir atılım olmazsa oraya doğru gidiyoruz” dedi.

Merkez Bankası’nın faiz indirimine başladığı dönemde enflasyonun yüzde 19’lar seviyesinde olduğuna dikkat çeken Eğilmez, “TCMB hiç dokunmasaydı büyük bir ihtimalle enflasyon yüzde 25’lerde kur da 12 TL gibi bir yerlerde dengelenmiş olacaktı” diye konuştu. Eğilmez, bu dönemden çıkışın anahtarının beklentilerdeki iyileşme olduğunu belirterek, “Şu anda değerleme hesabına baktığınızda TCMB 250 milyar TL zarar ediyor. KKM ile adına faiz demek için her yönüyle yanlış bir politikanın içine girdik” dedi.

İktisatçı Ege Cansen, Türkiye’nin dış borçkolik olduğuna ve çift para birimli bir ekonomi olduğuna dikkat çekerek şu değerlendirmeyi yaptı: “Biz bu cari açık belasını ne pahasına olursa olsun ortadan kaldırmaya mecburuz. Bunu kaldırmadığımız sürece bize bu dünyada rahat yok. Ne pahasına olursa olursun; kan kusarak, irin kusarak, Türkiye cari açıktan kurtulmadığı sürece bu konuşmalar devam eder. Benim bir önerim var. Türkiye’de enflasyonu dolarla ölçelim. Çünkü TL ölçü birimi olmaktan çıkmış. Lastik metre gibi. Lastik metre ile ölçüm yapılmaz.”

Paylaşın

Ekonomide Yeni Önlemler Yolda: Üç Farklı Adım Bekleniyor

Piyasalar, Tükiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB)’nin politika faizi ile kredi faizi makasının açıldığı ve bu konuda bir adım atılabileceği mesajının ardından, bazı kurumsal kredi faizleri başta olmak üzere kredilerin politika faizine doğru düşürmeyi amaçlayan adımların kısa sürede hayata geçmesini bekliyor.

TCMB iktisadi faaliyette yaşanan ivme kaybının telafisi, istihdam ve sanayi üretimini destekleme amacı ile dün politika faizini beklenmedik şekilde 100 baz puan indirerek %13’e düşürmüştü. Banka ayrıca kredi aktarım mekanizmasına yönelik yeni adım atabileceği sinyalini de dün PPK metninde vermişti.

Ne gibi adımlar atılabilir?

Reuters’a bilgi veren toplam üç bankacı da kredi faizlerinin aşağı çekilmesini amaçlayacak adımlar atılacağı konusunda hemfikir. Bu yapılırken selektif kredilere yönelik pozitif ayrışmanın korunması ya da güçlendirilmesi de beklentiler arasında. Reuters’ın görüşlerine başvurduğu bankacılar, TCMB’nin PPK metninde krediler konusunda mesajını net şekilde verdiğini düşünüyor.

Yeni uygulamalara için, kredi faizlerinin belirli bir oranın üzerinde kullandırılması halinde daha çok karşılık ayrılması gibi TCMB’nin hâlihazırda kullandığına benzer uygulamalar geleceğine yönelik beklentiler ön plana çıkıyor. TCMB hâlihazırda kredilere ZK, yabancı para mevduat karşılığında ise tahvil tutma zorunluluğu uyguluyor.

Bankacılar bu kez en çok kredilere yönelik tahvil karşılığı adımını ön plana çıkmasını bekliyorlar. Çünkü adım hem TCMB’nin geçmiş adımları ile uyumlu hem de kredi verilmeyen kaynakların yeniden Hazine’ye ulaşmasını sağlayabiliyor.

TCMB’nin daha önce açıkladığı teminatlandırmada TL’nin daha çok kullanımı, teminatta uzun vadeli sabit kuponlu tahvil kullanımı ve repo vadelerinin uzatılması gibi makroihtiyati tedbirleri ve çalışmaları da bulunuyor.

Üç farklı adım bekleniyor

Bir bankacı üç farklı adım beklediğini, bunlardan birinin kredi faizlerinde sınırlama amacı taşıyabileceğini belirterek, “Örneğin ticari kredi faizlerinde %22 gibi bir oranda limit getirilebilir. Örneğin bu sınırlama ile eğer %22 üzerinde kredi veriyorsa bankaya kredinin belirli bir oranı kadar uzun vadeli tahvil tutma zorunluluğu getirilmesi TCMB’nin söylediği amaca en uygun düzenleme olabilir” dedi.

TCMB, kredilerin büyüme hızı ve erişilen finansman kaynaklarının amacına uygun şekilde iktisadi faaliyet ile buluşması yakından takip edildiğini belirtiyor.

TCMB’nin dünkü PPK metninin bir diğer bölümünde de benzer şekilde “Değerlendirme süreçleri tamamlanan kredi, teminat ve likidite politika adımları para politikası aktarım mekanizmasının etkinliğinin güçlendirilmesi için kullanılmaya devam edilecektir” ifadesi yer aldı. Piyasada faizlerin yeni düşürülen %13’e doğru yakınsatacak bir adım beklentisi de dün TCMB faiz kararı ile birlikte oluştu.

Hükümet enflasyondaki düşüşü cari fazla odaklı politika ile daha sonra sağlayacağını belirtiyor. Bu kapsamda net ihracat odaklı, döviz satışı öngören krediler politika faizine yakın fiyatlanırken; benzer kurumsal krediler %40’a yakın, bireysel krediler ise %50 civarında maliyette.

Bu kredi maliyeti genellemelerine bazı istisnalar olsa da mevcut politikada net ihracat odaklı krediler açık ara çok daha düşük maliyetle sağlanıyor. Süreçte iş dünyası ve Merkez Bankası temsilcileri birbirlerini oldukça sert eleştirmişti.

Paylaşın

Ukrayna Ziyareti Avrupa Basınında: Erdoğan İkili Oynuyor

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres ve Cumhurbaşkanı ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Lviv kentinde Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ile yaptığı görüşmenin yankıları sürüyor.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle başlayan savaş sırasında ilk defa dün Ukrayna’ya resmi bir ziyaret gerçekleştiren Erdoğan, üçlü görüşme sonrasında yaptığı açıklamada, Rusya’nın kontrolü altında olan Zaporijya Nükleer Santralindeki duruma dikkat çekmişti.

Dünkü görüşmeleri yakından takip eden Avrupa basını ise Zaporijya’da olası bir nükleer felaket konusunda uyarıda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “çatışmanın çözüme kavuşturulması için daha fazla sarf edileceği” açıklamasına şüpheyle yaklaşıyor.

İngiltere’den İtalya’ya Avrupa basınında konuyla ilgili çıkan haberleri euro|topics’in derleme ve çevirisiyle aktarıyoruz…

“Erdoğan’ı barış elçisi gibi göstermek abartılı”

Avusturya’nın Salzburger Nachrichten gazetesi, Türkiye’nin arabuluculuk rolüne atıfla, “bu tertibin savaşı sonlandıramayacağını” belirtti:

“Ankara, tahıl anlaşmasıyla sembolik olanın ötesine geçerek arabuluculuk rolünü yerine getirebileceğini gösterdi.

Ancak Erdoğan’ı sırf bu yüzden bir barış elçisi olarak göstermek abartılı olur. Ukrayna’da ‘savaşa son vermek’ üzere görüşmelerin yapılmasını önermesi gerçekçi değil. Zira askeri gerçeklik, arabulucudan daha önemlidir. Ve bu gerçeklik şu anda Moskova’nın ülkede herhangi bir zafer pazarlayabilmesini imkânsız kılıyor.”

“İletişim kanalları daha da önem kazanacak”

Almanya’nın Süddeutsche Zeitung gazetesi, dünkü buluşmanın “barış yol açmasının pek olası gözükmediğini” kaydederek buluşmanın yine de “anlamlı” olduğunu yazdı, iletişim kanallarının önemini vurguladı:

“Savaş sürerken gerekli iletişim kanallarını açık tutmak açısından da önemli bu. Üstelik tahıl anlaşması, dehşetin ortasında dahi uzlaşıya varılabileceğini gösterdi. Zaporijya’da nükleer felaket riskini azaltmak için de acilen böyle bir uzlaşı yolu bulunması gerekiyor.

İletişim kanalları, barışa yönelik koşullar iyileştikçe daha da önem kazanacak. Ancak bu, Ukrayna’ya silah sevkıyatını azaltarak yapılmaz. Aksine, Putin Ukrayna’yı ne kadar zayıf görürse, savaş makinesini durdurmak için o kadar az nedeni olur.”

“Putin ve Erdoğan, kazan-kazan durumunda”

Belçika’nın De Tijd gazetesi, Ukrayna ziyaretinin Erdoğan’ın “ikili oynadığının bir göstergesi” olduğu görüşünü dile getirdi:

“Ekonomik sorunları önlemek için dışarıdan gelecek yardımlar memnuniyetle karşılanıyor ve Rusya da bunu sunmaya hazır. Bunun karşılığında da Türkiye sınırlarını insanlara ve ürünlere sonuna kadar açık tutuyor. Oligarklar ve yatları Türk limanlarına demirliyor.

Erdoğan, gelecek yıl seçimlerle gireceği için ikili oynuyor. Diplomat imajını güçlendirebilecek her şeyden istifade edecektir. Ancak Rusya’yla kurulan ekonomik bağlar da büyük öneme sahip. … Putin ve Erdoğan’ın bir kazan-kazan durumunda olduğu görülüyor.”

Savaş döngüsünü kırmak mümkün mü?

İtalya’nın Corriere della Sera gazetesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın arabuluculuk rolüne atıfta bulundu:

“Savaş döngüsünü kırmanın ve Moskova ile Kiev arasında ateşkese varılması konusunda somut müzakerelere başlamanın halihazırda gerçekten ne ölçüde mümkün olduğu belirsizliğini koruyor. Ama bugün bunu yapabilecek bir arabulucu varsa, o da Recep Tayyip Erdoğan’dır. Üçlü buluşmanın arka planında yatan buydu.

Buğday konusu konuşuldu, Zaporijya bölgesindeki nükleer santralin çevresinde gerçekleşen çatışmaların sebep olabileceği dramatik durum tartışıldı; ancak görüşmenin odak noktasında, çatışmayı nispeten kısa bir süre içinde sona erdirme umudu vardı.”

“Batı tedirgin, Türkiye kazançlı”

İngiltere’nin The Independent gazetesi, Rusya-Ukrayna savaşı sürecinde Erdoğan’ın “şimdiye kadar dengeyi tutturmakta başarılı olduğunu” yazdı:

“Türkiye bir yandan tahıl sevkiyatları başarısıyla diplomaside puan toplarken, diğer yandan da Batı’nın Moskova’ya yönelik uyguladığı yaptırımları görmezden gelerek durumdan istifade ediyor.

Rusya sermayesi ve Rusya vatandaşları ülkede ağırlanmaya devam ediyor, dolayısıyla da Kremlin dostane yaklaşımını sürdürüyor. Türkiye’nin Rusya’ya ihracatı son sekiz yılın zirvesine çıktı ve Ankara’nın Ulaştırma Bakanı apaçık Rusya’ya yapılan araba satışlarındaki artış ile övünüyor.

Türkiye’nin Rusya’yla işbirliği çabaları Batı’yı tedirgin etmeye devam ederken, Kiev Erdoğan’ın bir muhatap kişi olarak üstlendiği rolü takdirle karşılıyor olabilir.”

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

İsveç, PKK Şüphelisi Bir Kişiyi Sınır Dışı Etmeye Hazırlanıyor

İsveç’te PKK şüphelisi bir kişinin sınır dışı edileceği duyuruldu. Öte yandan 11 Ağustos’ta İsveç’in Türkiye’nin dolandırıcılık suçundan kırmızı bültenle aradığı Okan Kale’yi iade etme kararı aldığı bildirilmişti.

ETC gazetesi, 26 yaşındaki Zinar Bozkurt’un sınır dışı edilmek üzere gözaltına alındığını yazdı.

Çevrimiçi yayın yapan Blankspot gazetesinin haberinde ise Bozkurt’un İsveç’e 8 yıl önce yaptığı sığınma başvurusunun 6 ay önce reddedildiği ve hakkında sınır dışı edilme kararı alındığı ifade edildi.

İsveç İstihbarat Teşkilatı’nın (SEPO) Bozkurt’un PKK ile bağlantılarının bulunması nedeniyle gözaltına aldığı kaydedilen haberde, bu kişinin İsveç için bir güvenlik tehdidi olarak görüldüğü aktarıldı.

İsveç, Türkiye’nin kırmızı bültenle aradığı dolandırıcıyı teslim edecek

Öte yandan 11 Ağustos’ta İsveç’in Türkiye’nin dolandırıcılık suçundan kırmızı bültenle aradığı Okan Kale’yi iade etme kararı aldığı bildirilmişti.

İsveç’te çevrim içi yayın yapan Samnytt gazetesi, Kale’nin 2010-2011 yıllarında Türkiye’de 3 bankaya yönelik kart dolandırıcılığıyla suçlanması nedeniyle İsveç’e kaçtığını belirterek Kale’nin Haziran 2012’de sığınma başvurusunun reddedildiği ve buradan İtalya’ya geçtiği kaydedilmişti.

Kale’nin İtalya’da 2 yıl geçici mülteci oturum kartı aldığı ve 2016’da İsveç’e gelerek kendisinden 23 yaş büyük İsveçli biriyle evlendiğine dikkat çekilen haberde, Kale’nin bu evlilik sayesinde İsveç’te oturma ve çalışma izni aldığına işaret edilmişti.

Ekim 2021’de Ankara’nın Interpol aracılığı ile İsveç makamlarıyla temasa geçtiği vurgulanan haberde, Kale’nin bu tarihte yakalanarak hapse atıldığı ifade edilmişti.

(Kaynak: Sputnik)

Paylaşın

Politico’dan Dikkat Çeken Yazı: Batılı Şirketler Türkiye’den Gidebilir

ABD Virginia merkezli politika alanında uzmanlaşmış gazetecilik organizasyonu Politico gazetesi, Ankara ve Moskova arasındaki ilişkilerin ve ‘resmi ekonomik ortaklığın’ güçlenmesi halinde Washington’un, Batılı şirketlere Türkiye ile ekonomik bağlarını kesmelerini veya azaltmalarını tavsiye edebileceğini öne sürdü.

Politico’ya konuşan ve adı açıklanmayan bir ABD’li yetkili, “Türkiye’nin iş ve sermaye girişleri için küresel bir hedef haline gelmesi gerektiğine inanıyoruz. Lakin Rusya’yla daha yakın ilişkiler, Türkiye’nin dünyanın geri kalanıyla entegrasyonu için gerçek riskler yaratacak” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin ‘yaptırımlardan kaçındığının’ kanıtlanması durumunda Washington’un ‘Türkiye’yi ikincil yaptırımlarla dolardan kesebileceğini’ yazan gazete, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘sınırı geçmemesi’ gerektiğinin farkında olduğunu iddia etti.

Adı açıklanmayan bir Türk yetkili ise, Ankara’nın ‘ikincil yaptırım riskinin’ farkında olduğunu, fakat başta ABD olmak üzere bazı ülkelerin ‘ölçüyü kaçırdığını’ düşündüğünü dile getirdi.

Türk yetkili, “Türk şirketler zarar görürse tepki vereceğiz ve bu verimsiz olacak” diye konuştu.

Haberde, Batı ülkelerinin, Moskova’ya yardım sağlamaması için Ankara’ya baskı yaptığını kaydedildi. Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Sözcüsü Peter Stano’ya göre Türkiye’nin ‘Rusya’ya yaptırımları teğet geçecek çözümler sunmaması’ gerekiyor. Stano, AB’nin ‘bu konuda durumu yakından takip etmeye devam edeceğini’ kaydetti.

(Kaynak: Sputnik)

Paylaşın