A Milli Erkek Basketbol Takımı, EuroBasket 2022’ye Veda Etti

Uluslararası Basketbol Federasyonu (FIBA)  2022 Avrupa Şampiyonası’nda mücadele eden A Milli Erkek Basketbol Takımı, son 16 turunda Fransa’ya 87-86’lık skorla mağlup oldu ve turnuvaya veda etti.

Haber Merkezi / Arena Berlin’de oynanan müsabakayı TBF Yönetim Kurulu Üyeleri ve TBF yöneticileri takip etti.

Ay-yıldızlılar müsabakaya Buğrahan Tuncer, Furkan Korkmaz, Cedi Osman, Alperen Şengün ve Sertaç Şanlı beşiyle başladı.

A Milli Erkek Basketbol Takımında Buğrahan Tuncer 22, Furkan Korkmaz 18, Sertaç Şanlı 12 ve Cedi Osman 11 sayıyla mücadeleyi noktaladı. Fransa’da ise Rudy Gobert 20 sayıyla oynadı.

Fransa maça 7-0’lık seriyle başlarken, mücadelenin ilk periyodu 18-11 Fransa üstünlüğüyle sona erdi. Karşılaşmanın ikinci periyodunda aradaki farkı koruyan Fransa, devre arasına 43-35 üstünlükle girdi.

3. periyoda hızlı başlayan A Milli Basketbol Takımı, 57-49 öne geçti. Fransa’ya sadece 6 sayı şansı veren Türkiye, rakip potaya bu çeyrekte 22 sayı bıraktı.

Fransa, son çeyreğe 7-0’lık seriyle başladı. Maçın son 1 dakika 15 saniyesine 72-71 Türkiye’nin üstünlüğüyle girilen maçın normal süresi 77-77 beraberlikle sona erdi. Uzatmada maçı Fransa 87-86 kazandı.

Paylaşın

İsveç: Hiçbir Kürt’ü Türkiye’ye Teslim Etmeyeceğiz

İsveç Başbakanı Magdalena Andersson, “Kürtlerin haklarını savunmaya devam edeceğiz. İsveç vatandaşlığına sahip hiçbir Kürt’ün Türkiye’ye teslim edilmeyecek” dedi.

İsveç’te 11 Eylül Pazar günü yapılacak genel ve yerel seçimler öncesinde başkent Stokholm’de Rûdaw muhabirine konuşan Başbakan Andersson, “Hiçbir Kürt’ü Türkiye’ye teslim etmeyeceğiz” dedi.

Andersson, Rûdaw muhabirinin Türkiye’nin İsveç hükumetinden talepleri hakkındaki sorusuna, şu yanıtı verdi:

“İsveç Başbakanı olduğum müddetçe her zaman Kürtlerin haklarını savunacağız;

Türkiye ile yaptığımız anlaşmaya rağmen İsveç vatandaşlığına sahip hiçbir Kürt’ün Türkiye’ye teslim edilmeyeceğini burada açıkça söylemenin çok önemli olduğunu düşünüyorum. İsveç yasalarına göre terör eylemi yapmayan hiç kimse sınır dışı edilemez, yani İsveç yasalarına göre terör eylemi yapmayan herkesin hayatı tamamen korunmaktadır.”

İsveç’teki Kürt siyasi partiler, Kürt diasporası ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya gelen Dışişleri Bakanı Anne Linde de, İsveç vatandaşlığına sahip hiç kimsenin hiçbir ülkeye iade edilmeyeceğini söylemişti.

İsveç ve Finlandiya’nın Nato üyeliği ve Türkiye ile anlaşma

Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesinin ardından Finlandiya ve İsveç, NATO’ya üye olmak için başvuruda bulundu. Türkiye iki ülkenden, üyeliklerine onay verme karşılığında “PKK ve Gülen Cemmati” başta olmak üzere diğer örgütlere üye olmakla suçladığı 33 kişiyi teslim etmelerini istedi.

Haziran ayının sonunda Madrid’de yapılan NATO zirvesinde Türkiye, İsveç ve Finlandiya arasında üçlü bir anlaşma imzalandı.

Türkiye Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, 20 Ağustos’ta İsveç’in kendilerine sadece bir kişiyi teslim ettiğini ve bu kişinin dolandırıcılıktan arandığını söyledi. Öte yandan Bozdağ, Finlandiya’nın “terör suçlarından aranan” kişileri Türkiye’ye iade etmediğini belirtti.

İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyesi olabilmesi için tüm üyelerin istisnasız onayını alması gerekiyor.

Anketlerde Sosyal Demokat Parti önde

Navus Araştırma Şirketi’nin en son yayımladığı ankete göre, İsveç’te başbakan Magdalena Andersson’un partisi Sosyal Demokrat Parti, yüzde 27,8 oy oranıyla birinciliğini korudu.

Göçmen karşıtlığı söylemleriyle öne çıkan İsveç Demokratlar Partisi (SD) yüzde 20,6 ile ikinci sıraya yerleşti. Ana muhalefetteki ılımlı Muhafazakar Parti ise yüzde 17,3 oy oranı ile 3. sıraya geriledi.

Paylaşın

Türkiye’nin Son Yıllarda Yaygınlaşan Belası: Metamfetamin

Metamfetamin, ülke genelinde kolaylıkla ulaşılabilir hale gelen bu madde için “kullanım yaşı 12-13’lere kadar düştü, satıcılar okul çevrelerini mesken tuttu” uyarıları yapılıyor.

Narkotikteki bilgilere göre, bağımlılık yapma potansiyeli yüksek captagon, amfetamin ve ecstasy’nin de yer aldığı Amfetamin Tipi Uyarıcılar (ATS: Amphetamine Type Stimulants) sınıfında yer alan sentetik uyarıcı metamfetaminin Türkiye’de sokak dilindeki ismileri ise şöyle: Met, kristal, buz, ateş/buz ya da Metin amca.

Sinir sistemini çökerten bu madde; toz, kristal veya tablet formlarında bulunurken, genellikle cam pipolar vasıtasıyla kullanılıyor.

Aşırı kilo kaybı, yoğun kaşıntı ve cilt yaraları, beyin yapısı ve işlevinde değişiklikler, bilinç bulanıklığı, hafıza kaybı, uyku problemleri, paranoya (başkalarına karşı aşırı ve mantıksız güvensizlik vs.), sanrı ve halüsinasyonlara yol açıyor.

Ayrıca bağımlılık riski yüksek ve kişiyi ölüme götüren yıkıcı etkilere sahip.

Son yıllarda metamfetamin kullanımının çok yaygınlaştığı uyarısı yapan Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı, yakalanan tabletlerin içeriklerinde bir standart olmadığını, farklı tür ve miktarlarda maddeler de görülse de ölümcül olabilecek yüksek dozda metamfetamin bulunduğunu açıkladı.

Metamfetaminde 2021 bilançosu: 58 bin civarı olay, 81 bine yakın şüpheli, 5 bin 528 kilogram madde

Türkiye’deki ilk yakalamanın 2009 yılında İstanbul’da meydana geldiği bu maddenin 13 senedeki artışı ise “dehşet verici” nitelikte.

Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’nın yayımladığı “Metamfetamin Yakalama İstatistikleri”ne göre 2021 yılında Türkiye’de 57 bin 897 olay gerçekleşti. Bu olaylarda 80 bin 112 şüpheli yakalandı ve 5 bin 528 kilogram metamfetamin ele geçirildi.

Metamfetamin yakalama miktarında bir yıldaki artış oranı yüzde 32,8.

2021 yılında ele geçirilen metamfetamin yakalama miktarında (5 bin 528 kg) bir önceki yıla göre (4 bin162 kg) yüzde 32,8 oranında artış gerçekleşti.

2019 senesine (bin 42 kg) kıyasla ise bu oran 5 kattan fazla (5.528) arttı.

En keskin artış 2020 yılında yaşandı. Metamfetamin yakalama miktarı bir önceki yıla göre 4 kat yükselerek 4 bin 162 kilograma ulaştı.

Metamfetamin olaylarındaki şüpheli sayısında bir yılda yüzde 61,5’lik artış

Artış sayısına paralel olarak 2021 yılı metamfetamin olaylarında yakalanan şüpheli sayısında da bir önceki yıla göre yüzde 61,5 oranında artış gösterdi.

Hem hedef ülke hem de transit geçiş noktası

Metamfetamin olayları, yakalama miktarı ve şüpheli sayısının katlanması, Türkiye’nin hem bir hedef ülke hem de transit geçişte kullanılan bir nokta olduğunu gösteriyor.

Türkiye Uyuşturucu Raporu 2022’deki bilgilere göre ülkedeki metamfetamin yakalamaları genellikle İran’a yakın ya da sınırı olan iller ile İstanbul’da gerçekleşiyor.

Yasa dışı sevkiyatta olduğu gibi dönüştürme merkezlerinde de İran uyruklu şahıslar öne çıkıyor.

Mevcut durumda Türkiye, metamfetamin kaçakçılığında hedef ülke. Bunun yanı sıra Balkan rotası kullanılarak varış noktası Avrupa olan kaçakçılık da yapılıyor.

Madde bağlantılı her iki ölümden biri metamfetamin kaynaklı

Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’nın “Metamfetamin Yakalama İstatistikleri” verilerine göre ölüm oranlarında da artış oldu.

2021 yılında 270 madde bağlantılı ölüm olayının yüzde 46,3’ünde (125) metamfetamin mevcut. Yani neredeyse madde bağlantılı her iki ölüm olayından biri metamfetamin kaynaklı.

2018 yılında kanında metamfetamin tespit edilen 41 ölümün 5’inde (yüzde 12,2), 2019 yılında 49 ölümün 7’sinde (yüzde 14,3), 2020 yılında 98 ölümün 35’inde (yüzde 35,7), 2021 yılında ise 125 ölümün 44’ünde (yüzde 35,2) ölümlerin tek başına bu maddeyle bağlantılı olduğu tespit edildi.

Türkiye’de aşırı doz ölümlerin en yüksek görüldüğü 2017’deki ölümlerde metamfetamin görülme oranı yüzde 7,8 iken, 2021 yılında bu oran yüzde 46,3’e yükseldi. Tek başına metamfetamin kaynaklı ölümler 2017 yılında yüzde 0,3 iken, 2021’de 127 kat artışla yüzde 38,3’e çıktı.

Tedaviler yeterli olmuyor mu?

2016 yılında yüzde 3,5 olan metamfetamin tedavisine başvuru oranı, 2021’de yüzde 15,5 oldu.

Ancak ülkedeki Alkol ve Tedavi Merkezleri (AMATEM) sayısı ve buralardaki tedavinin niteliğinin yetersiz olduğu tartışmaları son bulmadı.

Türkiye’de uyuşturucu maddeyle yeterli ölçüde mücadelede edilmediği, daha fazla çaba sarf edilmesi gerektiği eleştirileri de var.

“Metamfetamin Türkiye’de çok kolay ulaşılabilir oldu” 

Metamfetaminin neden olduğu sağlık sorunlarını ve bu maddenin yaygınlaşmasına karşı yapılması gerekenleri Independent Türkçe’den Lale Elmacıoğlu Psikiyatr Ayhan Akcan’la konuştu.

Umut Vakfı Yönetim Kurulu üyesi Doç. Dr. Akcan’a göre en büyük problem, bu maddenin Türkiye’de çok kolay ulaşılabilir hale gelmesi.

Madde değişimi konusuna da değinen Akcan, “Bence metamfetamin; sentetik kannabinoidlerin, ectasy gibi maddelerin yerini aldı. Okul çevrelerinde, hareketli alanlarda, gece klüplerinde, sokaklarda, pek çok yerde kolaylıkla satılabiliyor ve kullanılabiliyor” dedi.

Sentetik kannabinoid olan bonzai örneğini de veren Akcan, yasal olarak suç haline gelip ikinci kez kullanıldığında cezaevine gönderiminin caydırıcı olduğunu belirterek, cezai yaptırımların artırılması gerektiğini savundu.

“Bir kez kullanımda dahi bağımlılık yapabiliyor”

Sosyal anlamda ve diğer konularda sorunları bulunan kişilerin kullanıma daha yatkın olduğunu belirten Akcan, metamfetaminin bir kez kullanımda dahi bağımlılık yapabildiği konusunda uyardı.

Bu konudaki bir yanılgıya da dikkati çeken Akcan, şu ifadeleri kullandı:

“Metamfetaminin bağımlılık riski çok yüksek. Kişiler bağımlı olmam diye düşünerek 1-2 kez kullanıyor ve bağımlı haline geliyor.

Amfetamin tipi uyarıcılar (ATS), sanki diğer maddelerle karşılaştırıldığında problemsiz sanılıyor ama kalple ilgili sıkıntılara neden oluyorlar.

Kullanıcılarda ani ölüme neden olduğu bilinmiyor.

“Bir daha hiç kullanmayan sayısı yüzde 5’i geçmez”

“Metamfetamin, direkt uyarıcı bir madde” diyen Akcan, “Enerji veriyor, hareketlendiriyor. Yerine koyabileceği bir madde de yok. Örneğin eroini bıraktırırken benzer etki yapan madde kullanıyorlar, bunda böyle bir şey yok. Kullanan kişilerde uykusuzluk, ağrı, depresyon, öfke hali, saldırganlık hali olabiliyor. Semptomatik (şikayete göre) tedavi yapılıyor. Kişinin çıktığında tekrar kullanmasını engellemek çok zor oluyor” ifadelerini kullandı.

“Tam ayıklık” olarak nitelenen “tam tedavi” başarı oranının çok düşük olduğunu vurgulayan Dr. Akcan, tedavisi gerçekleşen yani bu maddeyi bir daha hiç kullanmayan kişi sayısının yüzde 5’i geçmediğini ifade etti.

“Okul çevreleri daha çok denetlensin”

Özellikle yeni eğitim döneminin başladığı şu dönemde alarm durumuna geçilmesi çağrısında bulunan Akcan, okul çevrelerini mesken tutan satıcılara dikkati çekerek denetimlerin artması konusunda uyardı.

“Cezai yaptırım artırılmadan metamfetaminle başa çıkılmaz”

Veliler kadar öğretmenler ile okul müdürlerine, en çok da narkotiğe iş düştüğünü ifade eden Ayhan Akcan, bir kez daha cezai yaptırım artmadığı takdirde metamfetaminle başa çıkmanın mümkün olmadığını ileri sürerek sözlerini şöyle tamamladı:

“Narkotik çözüm şart. Takipler ve temin noktasına baskınlar artırılmalı. Aksi takdirde talep var, metamfetamine ulaşmak çok kolay. Cezai yaptırımı artırırlarsa, kullanıcıya hapis cezası getirilse, örneğin satıcıya 15 yıl getirilse metamfetamin kullanımı düşer.”

Paylaşın

Türkiye, Görülmemiş Sıcaklarla Kavrulacak

Almanya merkezli Max Planck Ensititüsü ve Kıbrıs Enstitüsü’nün ortak araştırmasına göre, Doğu Akdeniz ve Orta Doğu’da hava sıcaklığı yakın zamanda benzeri görülmemiş bir şekilde artacak.

Max Planck Ensititüsü’nün bilim dergisi Reviews of Geophysics’de yayımlanan rapora göre; Türkiye dahil bölgedeki ülkelerin gelecek yıllarda sıcak hava dalgaları, kuraklık, toz fırtınaları, aşırı yağış gibi krizler yaşayacağına dikkat çekildi.

Araştırmada, gereken önlemler derhal alınmazsa Doğu Akdeniz ve Orta Doğu’nun çok ciddi bir iklim krizinin etkisi altına gireceği belirtildi. Bölgenin “iklim değişikliğinin merkezi” olarak tanımlandığı raporda, bölgede sıcaklık artış hızının küresel ortalamanın neredeyse iki katı olduğu vurgulandı.

Su ve gıda krizi yaşanacak

Bu yüzyılın sonuna kadar bölgede sıcaklıkların 5 dereceye kadar artacağı, özellikle yaz aylarında benzeri görülmemiş kavurucu sıcaklar yaşanacağı tahmin ediliyor.

Rapora göre yağış miktarının da azalmasıyla bölge çok ciddi bir su ve gıda krizi yaşayacak, tüm ekonomik sektörler krizden etkilenecek.

Tarım alanları yok olmanın eşiğinde

Bölgede yaşayan 400 milyon kişi çok yıkıcı etkilerle karşı karşıya kalacak. Su seviyelerinin yükselmesiyle birçok yerde kıyı bölgeler ve tarım alanları yok olmanın eşiğine gelecek.

Raporda, iklim krizinin vuracağı ülkeler arasında Türkiye’nin yanı sıra Yunanistan, Katar, Suriye ve Suudi Arabistan da yer aldı. Ayrıca siyasi krizlerin ve çatışmaların yaşandığı bölgede ülkelerin iklim kriziyle mücadele için bir araya gelmesinin zor olduğu da kaydedildi.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Finlandiya, 6 Kişinin Türkiye’ye İade Sürecinin Yeniden Görülmesini Reddetti

Finlandiya Adalet Bakanlığı, Türkiye’nin istediği 6 Türk’ün iadesine ilişkin yargı sürecinin yeniden değerlendirilmesi talebini reddetti. Türkiye, Finlandiya’dan 12 kişinin iadesini istemişti.

Adalet Bakanlığı, Türkiye’den ağustos ayında daha önce reddedilen altı davanın yeniden değerlendirilmesi talebinin geldiğini doğruladı ancak kararın “son karar” olduğunu bildirdi.

Bakanlığın kıdemli uzmanlarından Sonja Varpasuo, Türkiye’nin talebinde farklı suçları terörizm olarak gördüğünü belirti.

Varpasuo “Davalar kapandı ve son karar verildi. Sınır dışı yasasına dayanarak Adalet Bakanlığı’nın kararının temyiz edilmesi mümkün değil” dedi.

Varpasuo ayrıca “Son kararın yeniden açılması, kararı ciddi anlamda etkileyecek tamamen yeni bir raporun sunulması durumunda mümkün olabilir” diye konuştu. Helsinki’ye göre iade talepleri konusunda Türkiye’den bir dosya sunulmadı.

Türkiye, Finlandiya’da 12, İsveç’te 21 şüphelinin iadesini talep etti

Türkiye, PKK’yla bağlantılı kişilerin “sığınma yeri” haline gelmekle suçladığı Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğine karşı çıkmıştı.

Üç ülke haziran ayında Madrid’de düzenlenen NATO Zirvesi’nde üçlü muhtıra imzalayarak terörizme karşı mücadelede işbirliğine karşılığında NATO üyeliğinin kabulünde anlaşmıştı.

Bunun üzerine Türkiye’nin Finlandiya’daki 12, İsveç’teki 21 şüphelinin iadesini talep ettiği bildirildi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Stocholm’den “73 teröristin” sınır dışı talebinin değerlendirileceği sözü aldığını ifade etmiş, ancak gerekli adımların atılmaması halinde “sürecin donacağı” uyarısında bulunmuştu.

Ağustos ayında Helsinki’de bir araya gelen üç ülke yetkililer Ankara’nın şartlarını görüşmüş sonbaharda yeni bir toplantı yapmak üzere anlaştıklarını duyurmuştu.

İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğinin gerçekleşmesi için hala Türkiye’nin üyelik anlaşmasını parlamentoda onaylaması gerekiyor.

Bugüne kadar Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Fransa, Çekya, Kanada ve Kuzey Makedonya parlamentoları İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılım anlaşmasına dair onaylama sürecini tamamladı.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Satılık Konut Sayısı Arttı, Talep Azaldı

Temmuz ayında satılık konutlarda yaşanan talep gerilemesinin ağustos ayına da yansıması bekleniyor. Sektör otoritelerine göre daralma, fiyatlarda yaşanan aşırı artış, kamu bankalarının kredileri kısması ve yabancı yatırımcının piyasadan çekilmesinden kaynaklanıyor. Nakit paranın kur korumalı mevduata kayması da talebi etkiledi.

Türkiye’de satılık konuta olan yüksek talep temmuz ayında geriledi. Dünya Gazetesi’nden Leyla İlhan’ın haberine göre, benzer tablonun yakın zamanda açıklanacak ağustos ayı konut satış verilerinde de yaşanması bekleniyor. Azalan talepten dolayı konutta satış süreleri günlerden 2 ila 3 aya varan sürelere uzarken, satış için bekleyen ev sayısında artışa neden oldu.

Yıllık 1,5 milyon yeni konuta ihtiyaç duyulan Türkiye’de verilere göre 2022 yılı Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında her 3 gayrimenkul arzından 1’i bir sonraki aya kadar yayında kalıyor. Temmuz ayında satışa çıkan gayrimenkullerin yüzde 41’den fazlası ağustos ayına kadar yayında kalırken, temmuz ayında satışa çıkan gayrimenkullerin yüzde 18’inden fazlası eylül ayına kadar yayında kaldı. Sektöre göre talepteki daralma fiyatların çok fazla yükselmesi, kamu bankalarını kredi musluklarını kısması ve yabancının piyasadan çekilmesinden kaynaklanıyor.

Yabancılar çekildi mi?

Sektördeki daralmayı değerlendiren Emlakjet CEO’su Tolga İdikat, alım tarafında iki aydan bu yana daralma yaşandığını, bu durumun da bekleyen satılık konut sayısında artışa neden olduğunu söyledi. İdikat nedenlerini şöyle açıkladı:

“Çünkü yabancı piyasadan çekildi. 400 bin dolar ve Türkiye’de yabancıya oluşan antipati bunda etkili oldu. Ayrıca ev sahiplerinin enflasyonu yakalamak için fiyatları çok hızlı artırması nedeniyle insanların bunu karşılayacak durumda olmamaları konut satışlarını düşürdü. Bir diğer etken ise hem konut kredilerinin yüksek olması hem de kredi verilmemesi oldu. Kredi çıkmayınca peşin para ile almak gerekiyor. Ancak peşin parası olanda Kur Korumalı Kredi’ye (KKM) ya da şu aralar yeniden hareketlenen dövize yöneliyor. Buna yaz sezonundaki durgunluk da eklenince satışlar yavaşladı.”

Özel bankalara göre daha düşük faizle konut imkanı sağlayan kamu bankalarının neredeyse konut kredi pazarından çekildiğini dile getiren İstanbul Gayrimenkul Değerleme ve Danışmanlık AŞ Kurucu ve Yönetici Ortağı Ahmet Büyükduman da, “ Verilen krediden 220 bin ila 500 bin TL sınırından bahsediyorlar. Kamu tarafından kredi yok. Böyle olunca 1.29’la kamu bankasından kredi alamayan özelden 2.30’a kredi almak zorunda kalıyor. Bu da faizlerin yükselmesi anlamına geliyor ki faizlerin düştüğü bir ortam da talep düşer” diye konuştu.

Satışlarda bir zayıflama olduğunu, muhtemelen 2020 hariç son beş yılın gün bazında en düşük satış adedi bu ağustosta olacağını dile getiren Büyükduman, bunda takvim ve yaz etkisinin olup olmadığının ise sonbahar aylarında ortaya çıkacağını kaydetti.

Paylaşın

Reuters: HDP Kilit Parti Olmayı Sürdürüyor

Bir yıldan kısa bir süre kalan Türkiye seçimlerinde zorlu ekonomik şartların etkisiyle yıpranan iktidarın değişebileceğine yönelik beklentiler güçlenirken, bazı uzmanlar muhalefetin iktidara gelebilmesi için HDP’nin seçimlerdeki gücünü kabul etmesi gerektiğini belirtiyorlar. Ancak milliyetçi seçmenin hassasiyetleri ve hükümetin HDP’yi “terör” ile ilişkilendirmesi, partilerin HDP ile yanyana gelmesinde sorun oluşturuyor.

Geçen günlerde CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin’in “HDP’ye bakanlık elbette verilir” sözleri tartışma yaratmıştı. Altılı masada yer alan İYİ Parti’nin Grup Başkanvekili Musavat Dervişoğlu bu açıklamanın ardından tepki göstermiş ve bu açıklamayı, “Densizlik, hadsizlik ve ilkelere saygısızlık” olarak nitelendirmişti. HDP ise bu tartışmaların ardından bakanlık konusunda herhangi bir talepleri olmadığını vurguladı.

Kılıçdaroğlu’nun gücü artıyor mu?

Muhalefet, adayını henüz açıklamasa da, bazı anketlere göre, muhalefetin “temsilcisi” konumuna gelen Kemal Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan karşısındaki gücü artmış görünüyor. Ancak Reuters’ın görüşüne başvurduğu dört kamuoyu yoklama şirketine göre bu oyların da mevcut durumda yine meclis çoğunluğu ve Cumhurbaşkanlığı’ndan oluşan iktidarı alabilecek güçte olup olmadığını söylemek için erken.

Anketlere göre ayrıca son aylarda asgari ücrete yapılan artışlar ve memur zamlarının etkisiyle iktidarın oylarında bir miktar kıpırdanma olduğu gözleniyor ama son noktada hem Millet hem de Cumhur ittifakında belirgin bir öne çıkış yok.

“Bu şartlar altında biz bugün (eylül başı) seçim olsa ve seçime girsek Cumhur İttifakı’nın milletvekili sayısıyla, Millet İttifakı’nın milletvekili sayısı arasında dikkate değer bir fark olmayacak” diyen Metropoll Başkanı Özer Sencar sözlerini şöyle sürdürdü:

“(Millet İttifakı) anayasayı değiştirecek bir çoğunluk üretemiyor… Anayasayı değiştirecek bir çoğunluk için kabaca %63 civarında oya ihtiyaç var… Millet İttifakı’nın güçlü bir desteği yoksa HDP olmadan karar çıkaramazlar.”

“Muhalefet rehavete sürüklenmemeli”

Sencar, ağustos ayındaki ankete göre AKP oylarının son üç aydır yükselişte olduğunu ve 3.5 puanlık artış kaydettiğini söyledi. Sencar ayrıca, sadece Erdoğan ve Kılıçdaroğlu karşılaştırılarak yapılan bir ankette CHP’nin parti oylarına yansımasa da cumhurbaşkanı adayı olarak Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’ın önünde gittiğini kaydetti.

Öte yandan, Erdoğan’ın attığı bazı adımların halkta olumlu karşılığını az da olsa bulduğunu, bu nedenle de muhalefetin dikkatli olması gerektiğini söyleyen Sencar’a göre, AKP kitlesinin sosyal medyaya çok fazla aşina olmaması nedeniyle hükümetin Kemal Kılıçdaroğlu dediği için yapılan şeylerden haberi olmuyor. Bu nedenle Sencar’a göre sosyal medyadaki muhalif tablo muhalefeti rehavete sürüklememeli.

“Kısaca bizim bulgularımızla (AK Parti) son dört ayda kararsızlar dağıtılmadan yüzde 25’ten kabaca yüzde 29’a çıktı” diyen Sencar şu değerlendirmeyi yaptı:

“Kılıçdaroğlu, ağustos ayında Erdoğan’dan 6 puan yukarıda. Siyaset sahnesinde Meral Hanım’ın cumhurbaşkanı adayı olmayacağını açıklayarak siyaset sahnesindeki oyun kurucu özelliğini kaybetmesiyle boşalan yeri Kemal Bey doldurdu… Bu şartlar altında bugün bu pazar seçim olsa ve seçime girsek Cumhur İttifakı’nın milletvekili sayısıyla Millet İttifakı’nın milletvekili sayısı arasında dikkate değer bir fark olmayacak. HDP’yle diğer sol partiler birleşirlerse bir ittifak oluşurursa onlar da yüzde 14-15’e tırmanabilirler.”

“HDP seçmeni halen seçimin kilit seçmeni olarak duruyor” diyen MAK Araştırma Başkanı Mehmet Ali Kulat’a göre ise AKP oyları yılın başından beri yapılan sekiz araştırmada yüzde 27 ile yüzde 29 arasında seyretti.

Kulat’ın verdiği bilgiye göre, “CHP ise yılın başından bu yana yüzde 25 ile yüzde 28 arasında seyretti ve şu anda AK Parti ile başbabaş hale gelmiş durumda.”

Gezici Araştırma Direktörü Murat Gezici’ye göre muhalefetin, iktidara destek veren seçmenin duygularını hafife almaması gerekiyor. “Güncel duruma baktığımızda iktidarın bir oy artışı olmadığını fakat mevcut oylarını da koruduğunu görüyoruz” diyen Gezici, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Özellikle son aylarda dış politikada işbirliğine dayalı ilişkileri geliştirmeye çalışması, seçmen ile daha yoğun bir empati kurmaya başlaması ve kararsız seçmenlere odaklanması, seçmen kitlesi nezdinde ‘Erdoğan, doğruları bulmaya çalışıyor’ algısını canlandırdı.”

Gezici, “Eski Türkiye diyebileceğimiz döneme dair canlı bir hafızaya sahip olan ve iktidara oy vermeyi sürdüren seçmen adeta ürkek bir güvercin gibi davranıyor…Evet çok ciddi bir ekonomik kriz var, korkunç bir enflasyon var; ancak kültürel-simgesel alanın gücünü de ihmal etmemek gerekiyor” diye konuştu.

HDP’nin seçimin kaderini belirleyip belirlemeyeceği yönündeki bir soruya ise Gezici, “HDP seçmeni en kararlı seçmen grubunu oluşturuyor. İkinci tur bir oylamada HDP’nin yüzde 22’sinin Cumhur İttifakı’na, kalan yüzde 78’sinin ise Millet İttifakı’na oy vereceğini öngörüyoruz” diyerek, mevcut durumda Millet İttifakı’nı desteklemesini beklediği cevabını verdi.

Gezici şöyle devam etti:

“Kürtlerin Türkiye’deki oranı neredeyse yüzde 22 ve onların da yüzde 55’i hala AK Parti’ye oy veriyor. Yüzde 30’u HDP’ye, yüzde 15’i ise diğer siyasi partilere oy veriyor. Kürtlerin bir kısmı halen Erdoğan’ı lider olarak görüyor, bir kısmı da mevcutlar arasında Erdoğan karsısındakine oy veririm diyor. Kürtlerin nereye oy vereceği o yüzden belli ve bu anlamda seçimlerin kaderi üzerinde belirleyici değiller.”

HDP her aşamada önemli olacak

Avrasya Kamuoyu Araştırma Başkanı Kemal Özkiraz, AKP’nin oylarında hafif bir artış yaşandığını ama anlamlı bir artışın olmadığını belirterek, “Uzunca bir süredir esasen muhalefet toplamıyla Cumhur İttifakı toplamı sabitlenmiş gibi gözüküyor” dedi.

HDP tarafında önemli olanın aday çıkartıp çıkartamayacağı olduğuna işaret eden Özkiraz, “HDP seçmeninin yüzde 75’i Kemal Kılıçdaroğlu’na oy veririm diyor Erdoğan’ın karşısında. Geri kalan yüzde 25’in çok büyük bir kısmı da partinin kurumsal kararını bekleyecek. Ama parti destek kararı açıkladığında muhtemelen yüzde 95’lere yakın bir destek olacak muhalefetin adaylığına” diye konuştu.

“HDP’nin tavrı, kurumsal tavrı seçimin ne kadar farkla biteceğini belirleyecek” diyen Özkiraz sözlerini cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turuna atıfta bulunarak, “HDP altılı masaya on beş gün önce mi kazandıracak? On beş gün sonra mı kazandıracak?” diye sürdürdü.

Özkiraz da sistemin şu anda muhalefette olan partilerin yasama organında kontrolü ele alabilmesi için mecliste 360 sandalye ile çoğunluğu elde edebilmesi gerektiğini belirterek, “Seçim sonrasında sistemi değiştirmek için HDP grubuna ihtiyaç var. Yani HDP her koşulda muhalefetin ihtiyaç duyduğu bir konumda olacak. Mesele cumhurbaşkanını seçtirmek değil, O cumhurbaşkanını bir de çalıştırabilmek mesele. Onun için herkes seçimden sonra HDP’yle mecburen bir oturacak” dedi.

HDP’nin seçmen tutumu ve aday tarifi

Partisinin seçim stratejisi ile ilgili Reuters’ın sorularını yanıtlayan HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, meclis ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin farklı dinamikleri olacağını ifade etti.

“Mesela parlamento seçimlerinde biz HDP olarak kendi ittifaklarımız dışında herhangi bir ittifak arayışında değiliz. Yani Millet İttifakı, Cumhur İttifakı ile bir alakamız yok parlamento seçimleri için. Ama cumhurbaşkanlığı seçimi farklı” diyen Oluç sözlerini şöyle sürdürdü:

“Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 50 artı 1 oya ihtiyaç var. Dolayısıyla burada kendi adayımızla elde edeceğimiz sonuçtan daha önemlisi ortak adaylarla elde edilecek sonuçtur. O yüzden de biz geçtiğimiz yıl bir deklarasyon yaptık.”

Oluç, partisinin cumhurbaşkanı adayı tanımını işe şu şekilde yaptı:

“İsim günü geldiğinde tartışılacaktır. İsim önemsiz demiyoruz. İsimden daha önemlisi seçilecek kişinin Türkiye’nin yeni döneminde yapması gereken işler üzerine anlaşılması gerekiyor. (Bunlar) güçlü bir demokrasi. Yani güçlü bir yerel ve merkezi demokrasinin inşa edilmesi, tarafsız ve bağımsız bir yargı, hukukun üstünlüğü ve hukuk devletinin sağlanması, Kürt sorununda demokratik bir çözümün ortaya çıkarılması. Bunun için en azından bazı adımların atılacağının ilan edilmesi.”

AK Parti: Daha sahaya inmedik

Üst düzey bir AKP’li yetkili de anketlerin sürekli değişkenlik gösterdiğini ve zaman içinde olumlu trendin görüleceğini belirterek, enflasyon gibi sorunların tüm dünyada olduğunu ve halkın bunu gördüğünü söyledi.

HDP’nin seçim sürecindeki önemi konusunda ise aynı yetkili, “Kürtlerden bizi destekleyen önemli bir kesim var, kimse bunu yabana atmasın. Tabi Doğu ve Güneydoğu’dan daha çok oy almak için biz de daha çok çaba göstereceğiz. Ama sadece onlara yönelik değil, tüm Türkiye’deki seçmeni kazanmaya çalışacağız, tepkili olan eski seçmeni, küskün olan seçmenimizi. Uzun bir süreç var ve daha ciddi olarak sahaya bile inmedik” diye konuştu.

Kamuoyu araştırmacısı Gezici de bu konuda HDP’den ziyade “merkez seçmenin” önemine dikkat çekti. Gezici, HDP’nin oylarının nasıl bir tercihte bulunacağının az çok kestirilebildiğini, bu nedenle Doğu Karadeniz ve İç Anadolu’daki merkez seçmenin seçimlerin kaderinde belirleyici olacağını ifade etti.

Paylaşın

Avrupa’nın Daralması Türkiye’deki Şirketleri Vurdu!

Rusya – Ukrayna savaşıyla birlikte, dünya ekonomisinde planlar yeniden yapılmaya başlandı. Türkiye’nin AB’ye en önemli çıkış kapısı olan Kapıkule’de, yakın bir döneme kadar 40 km’ye kadar çıkan TIR kuyruğu eridi. Sadece mevcut kuyruk erimedi, kapıdan çıkış yapan günlük araç sayısı da azaldı.

Avrupa ekonomisinde yaşanan daralmanın yanı sıra Türk TIR sürücülerinin Schengen vizesi almak konusunda yaşadığı zorluklar, sınırdaki yoğunluğun azalmasının iki ana nedeni olarak gösteriliyor.

Dünya Gazetesi’nden Aysel Yücel’in haberine göre Avrupa’ya yapılan ihracat taşımalarında karayolunun payı yüzde 50’yi geçiyor. Değer bazında ise bu oranın yüzde 70’in üzerinde olduğu belirtiliyor. Türkiye’den Avrupa’ya yıllık yaklaşık 500 bin TIR seferi yapılıyor. İki ay önce günlük ortalama 9 bin 300 TIR Kapıkule’den AB’ye çıkış yapıyordu.

Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND) Kapıkule temsilcisinin verdiği bilgiye göre; özellikle son haftalarda bu sayı 8 bin 500’lere kadar inmiş durumda. Sınır geçişlerinde yoğunluk nedeniyle oluşan kilometrelerce kuyruk, AB’ye çıkışlarda 5 güne varan beklemelere neden oluyordu. Şimdi ise 10 saatte Bulgaristan tarafına geçildiği belirtiliyor. Diğer Batı sınır kapılarında da benzer durum yaşanıyor.

“Lojistiğe de ciddi darbe vurur”

Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenleri Derneği (UTİKAD) Başkanı Ayşem Ulusoy, uluslararası karayolu trafiğinde hem ihracat hem de ithalat tarafında bir yavaşlama olduğuna dikkat çekerek, “Ancak asıl büyük endişemiz, Avrupa’daki enerji krizinin daha da derinleşmesi. Kriz sanayiye yayılır ve domino etkisi yaratırsa bu durum lojistiğe de ciddi darbe vurur” dedi. Diğer lojistik firmalarının yöneticileri de piyasada bir daralma olduğunu, mevcut müşterilerinin iş hacimlerinin azaldığını söyledi.

“Durgunluğun ayak sesleri”

Temmuz ve ağustos ayları yaz sezonu olması ve AB’de birçok fabrikanın kapanması nedeniyle genellikle uluslararası taşımacılığın nispeten zayıf olduğu bir dönemdir. Ancak otomotiv, çelik gibi bazı sektörlerde ağustos ihracatı geçen yılın da altında kaldı. Bu durum resesyonun ayak sesleri olarak yorumlandı. Ancak birçok ihracatçı sektör yetkilisi ve lojistik yöneticisi AB’deki daralmanın ve beklenen resesyonun etkilerinin eylül ayında daha net görüleceğini söylüyordu.

Uluslararası lojistik şirketi Rif Line’ın Türkiye Genel Müdürü Mehmet Serkan Erdem, korkulanın olduğunu ve eylül ayının ilk haftasının durgunluğun sinyallerini verdiğini dile getirdi. Serkan Erdem, konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı:

“Temmuz ve ağustos ihracatta, dolayısıyla taşımacılıkta zaman sessiz sakin geçer. Son 15 günden bu yana bütün piyasa endişeyle eylül ayını bekliyordu. Yurt dışı ortaklarım, müşterilerimiz eylül ayında tatil sakinliğinin biteceğini umuyorduk. Maalesef üzülerek söylüyorum ki, beklenen eylül dönüşü olmadı. Yurt dışındaki alıcı firmalarla da görüşüyorum. Hepsi aynı endişeyi taşıyor. Gördüğümüz kadarıyla bu durgunluğun ayak sesleri.”

“TIR şoförlerine yönelik de vize sorunu başladı”

AB’nin azalan siparişleri nedeniyle Türkiye’nin ihracat taşımalarında azalma yaşanırken, diğer yandan mevcut yükü göndermek de vize engelleri nedeniyle çileye dönüşmüş durumda. Şoförleri vize alamadığı için 50 TIR’ı yüküyle birlikte depoda bekleten firma var!

Türkiye vatandaşları Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte hem turistik hem de iş seyahati amaçlı Schengen vizesi almakta büyük zorluk yaşıyordu. Benzer şekilde Türk TIR şoförlerine yönelik de vize sorunu başladı. Şoförlere en erken 40 gün sonraya randevu veriliyor. Randevu alınsa da sonuç için eskisine göre çok daha fazla bekleniyor. Diğer yandan başvuru sürecini tamamlayan birçok sürücünün de ret aldığı belirtiliyor.

“AB bize daha fazla engel çıkarıyor”

UND Başkan Yardımcısı Fatih Şener, son dönemde Türk TIR şoförlerine Schengen vizesi konusunda çıkarılan zorlukların, hem Türkiye’nin hem de AB’nin ticaretine büyük sekte vurduğunu söyledi. Fatih Şener, ticaretin siyasete alet edilmemesi gerektiğine işaret ederek, şunları söyledi:

“Türkiye’den AB’ye taşınan ihraç yüklerinin büyük çoğunluğu Türkiye’de üretim yapan Avrupalı şirketlere ait. Dolayısıyla AB, vize engeli ile kendi ayağına sıkıyor. Pilotlar ve gemi adamlarının vize derdi yok. Biz Türk nakliyeciler olarak TIR şoförlerini de vizeden muaf tutmaya çalışırken AB bize daha fazla engel çıkarıyor.”

Paylaşın

Ankara’dan Türkiye’yi ‘Provokasyonla’ Suçlayan Arap Ligi’ne Sert Tepki

Arap Ligi Dışişleri Bakanları Türkiye’yi Kuzey Afrika ve Orta Doğu’da “provokasyon” yapmakla suçladı ve müdahalelerine son vermesi çağrısında bulundu. Ankara ise verdiği sert yanıtta Türkiye’ye yönelik açıklamaları “tümüyle reddettiğini” bildirdi.

Ahval’in haberine göre Mısır’ın başkenti Kahire’de düzenlenen Arap Ligi Dışişleri Bakanları Konseyi’nin 158’inci toplantısında bakanlar Ankara’ya Irak, Libya ve Suriye’ye yönelik son askeri müdahalelerinin bölge genelinde güvenliği tehdit ettiği suçlamasını yöneltti.

Açıklamada “Türkiye’nin Libya’ya müdahalesi ile birlikte Suriye topraklarına olan saldırısı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin prensiplerine ve Güvenlik Konseyi kararlarına aykırıdır” denildi. Bakanlar bu müdahalelerin sona erdirilmesi çağrısında bulundu.

Öte yandan açılış toplantısında Mısır ve Libya rasında gerginlik yaşandı. Mısır Dışişleri Bakanı ve beraberindeki heyet Libya Ulusal Birlik Hükümeti Dışişleri Bakanı Necla Menguş’un başkanlık etmesine tepki göstererek açılış oturumunda salonu terk etti. Libya Ulusal Birlik Hükümeti, Mısır heyetinin bu davranışının “Arap Birliğinin tüzüğüne aykırı olduğunu” ifade etti.

Dışişleri’nden sert tepki

Dışişleri Bakanlığı, toplantıda Türkiye’ye yönelik karar ve ifadelere ilişkin yazılı açıklama yaptı.

Açıklamada “Arap Ligi Dışişleri Bakanları Konseyinin 6 Eylül 2022 tarihinde düzenlenen 158. toplantısı, bir kez daha ülkemize yönelik mesnetsiz iddialar içeren karar ve açıklamalara sahne olmuştur. Bu karar ve açıklamaları tümüyle reddediyoruz.” denildi.

Kararların, “Dar görüşlü ve kısa vadeli bazı münferit çıkarların tesiri altında” alındığına vurgu yapılan açıklamada, “Bu kararlar Arap Ligi’ni, bölgesel sorunların çözümüne somut, yapıcı ve sürdürülebilir katkı sağlama imkanından mahrum bırakmaktadır.” değerlendirmesi yapıldı.

Açıklamada, önyargılı yaklaşımlara rağmen Türkiye’nin, milli güvenliğine ve çıkarlarına yönelik terör tehditleriyle mücadeleye, uluslararası hukukun ilke ve normları çerçevesinde devam edeceğinin de altı çizildi.

Türkiye’nin ayrılıkçı terörizme karşı yürüttüğü mücadelenin bölge ülkelerinin egemenlik, toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin korunması bakımından da kritik önem taşıdığı belirtilen açıklamada, “Türkiye, bölgede istikrar ve refahın tesisini ortak hedef olarak benimseyen tüm Arap Ligi üyesi ülkelerle çalışmaya hazır olduğunu bu vesileyle bir kez daha yinelemektedir.” ifadelerine yer verildi.

Paylaşın

İcradan 10 Milyon Dosya Düşecek: Çoğu Telefon Faturası

İcraya düşen 2 bin liraya kadar olan borçların tasfiye edileceği açıklanırken, bu borçların çoğunluğunu öğrencilerin 300-500 lira civarındaki telefon borçları ile sabit ve dar gelirli diğer kişilerin elektrik ve su borçlarının oluşturduğu öğrenildi.

Vatandaşın, icra takibine düşen 2 bin liraya kadarki elektrik, doğalgaz, su ve telefon borçlarının tasfiyesiyle ilgili düzenlemenin detayları netleşiyor. Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Adalet Bakanlıklarının üzerinde çalıştığı düzenleme, icra takibine yol açan 2 bin lira ve altındaki borçları kapsayacak.

Örneğin, herhangi bir vatandaşın 2.001 liralık elektrik borcu varsa, bu borç tasfiye edilmeyecek, 2.000 liralık silmeyle geriye 1 liralık borç kalması söz konusu olmayacak. Ayrıca, söz konusu düzenleme, 15 Ağustos’tan önceki icra dosyalarını kapsayacak. Borçların tasfiyesiyle ilgili karar, sadece bir kez uygulanacak. Farklı dönemler için yeniden gündeme gelmeyecek.

Başvuru gerekmeyecek

Türkiye Gazetesi‘nin haberine göre, varlık yönetim şirketleri tarafından takip edilen borçlar ile alacaklısı diğer şirketler olan borçlara yönelik düzenlemeden faydalanmak isteyen vatandaşın, borçların silinmesi için herhangi bir kuruma başvurması gerekmeyecek. Kişilerin borçlu olduğu şirketler, icraya verdikleri alacaklarını muhasebe kayıtlarında gider kaleminde gösterecek ve bunları vergiden düşecek.

Devreye alınacak karar ile icra takibine uğrayan yaklaşık 5,5 milyon vatandaş icra takibinden kurtulacak. Bu kişilere ait 10 milyon icra dosyası tasfiye edilmiş olacak. Ayrıca, toplamı 30 milyar lirayı bulan borç temizlenmiş olacak.

Öte yandan, tasfiye edilecek borçların çoğunluğunu öğrencilerin 300-500 lira civarındaki telefon borçları ile sabit ve dar gelirli diğer kişilerin elektrik ve su borçlarının oluşturduğu öğrenildi.

Paylaşın