Ekonomistlerden Faiz Yorumu: Enflasyon Lobisi Kazandı

Ekonomist Tunç Şatıroğlu Merkez Bankası’nın (TCMB) politika faizini yüzde 45’e çekmesine ilişkin yaptığı değerlendirmede, “Enflasyon lobisi kazandı” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) yılın ilk faiz kararını açıkladı. Banka piyasa beklentilerine paralel olarak faizleri yüzde 45 seviyesine düşürdü.

Ekonomistler de politika faizinin 250 baz puan indirimle yüzde 45’e çekileceğini öngörüyordu.

Banka 2024’ün son toplantısında 22 ay aradan sonra faizlerde ilk indirim kararını almış, Para Politikası Kurulu (PPK) Aralık toplantısında politika faizini 2,5 puan düşürerek yüzde 47,5’e çekmişti.

TCMB faizi Mart 2024’te yüzde 50’ye yükseltmişti.

Merkez Bankası’nın faizi yüzde 45’e çekmesiyle birlikte ekonomistler açıklamalarda bulundu. Karara ilişkin ekonomistlerin açıklamaları şöyle:

Ekonomist İris Cibre: TCMB hala “Enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışları iyileşme eğilimi sergilemekle birlikte, dezenflasyon süreci açısından risk unsuru olmaya devam etmektedir” diyor. Bunun ana sebebi şu!

Faiz indiriyorum ama sıkı kalmaya devam edeceğim. Bu yüzden son 2 metinde de kararları toplantı bazlı alacağım diyor.

“Aralık ayında enflasyonun ana eğilimi gerilerken, öncü veriler ocak ayında öngörülerle uyumlu bir artışa işaret etmektedir” bu cümle, Ocakta şaşırtıcı bir enflasyon gelmezse ki bu MB açısından yüzde 5’in üzerinde anlamı taşır, Martta da indirime işaret ediyor

Merkez “hani aylık hedef doğrultusunda gidiyordun, o zaman faiz indirmemeliydin, daha beklentiler düşmedi hoop” cümlelerinden sıkılmış bu yüzden “Aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar” cümlesini çıkarıp “Enflasyonda kalıcı düşüş ve fiyat istikrarı sağlanana kadar sıkı para politikası duruşu sürdürülecektir” cümlesini koymuş:)

“Artık aylık bakmıyorum, beklentilere de bakmıyorum arkadaş, baz etkisi falan anlamam, yıllık düşerse indiririm” şekli:)

Ekonomist Tunç Şatıroğlu: Enflasyon lobisi kazandı

Eski Merkez Bankası (TCMB) Başekonomisti Hakan Kara: Faiz yüzde 45’e indi, Merkez Bankası yine şaşırtmadı. İngiltere Merkez Bankası eski Başkanı Mervin King’in dediği gibi “iyi para politikası sıkıcıdır”.

Ekonomi yazarı Uğur Gürses: Merkez Bankası, ana eğilim geriliyor, ‘zamana bağlı’ ve ‘geriye endeksli’ hareketler Ocak’ta öne çıksa da ileriye dönük fiyat hareketine bakın mealinde mesaj veriyor… (1.5 trilyon TL’lik likidite fazlasına pencere açmadan “ek tedbirlerle” vurgusu yetersiz)

Ekonomist Burcu Kıvcı Tokalı: TCMB’den faiz kararı beklendiği gibi 250bps indirim. Ancak faiz notunda, kısa vadeli hareketler yerine orta vadeli dengeler öne çıkarılıyor. Ocak enflasyonu da öngörüler paralelinde artışa işaret ediyor. Faiz patikasında değişiklik öngörmüyorum: ‘her toplantıda indirim’

Merkez Bankası, bu yıl izlenecek politikalara dair bir yol haritası niteliği taşıyan 2025 Yılı Para Politikası’nı 25 Aralık’ta yayımladı. Buna göre 2025’te Para Politikası Kurulu (PPK) açıklanacak takvim çerçevesinde 8 toplantı yapacak. Ekonomistlerin 2025 yıl sonu politika faizi beklentilerinin ortalaması ise yüzde 29,50.

Paylaşın

Merkez Bankası’ndan Faiz İndirimi Sinyali

Merkez Bankası (TCMB), yıl sonu politika faizi beklentisini yüzde 50’den 48,59’a çekti. TCMB, son yedi ayda politika faizini yüzde 50’de sabit tutma kararı vermişti.

Haber Merkezi / Merkez Bankası (TCMB), 2023 yılının Haziran ayında 650, Temmuz ayında 250, Ağustos ayında 750, Eylül ayında 500, Ekim ve Kasım aylarında da 500’er, 2024 yılının Aralık ve Ocak aylarında 250’şer olmak üzere 8 toplantıda toplam 3 bin 650 baz puan faiz artırmıştı.

Şubat ayındaki yılın ikinci faiz kararında faizin sabit tutulması ile toplam 3 bin 650 baz puan faiz artış serisi devam etti. Mart ayında faiz 500 baz puan arttırılarak politika faizi yüzde 50’ye çıkarıldı. Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim ve Kasım ayında ise politika faizi sabit tutuldu. Merkez Bankası, toplamda 4 bin 150 baz puanlık faiz artışı yaptı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Aralık Ayı Piyasa Katılımcıları Anketini açıkladı.

Buna göre; Katılımcıların cari yıl sonu tüketici enflasyonu (TÜFE) beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 44,81 iken, bu anket döneminde yüzde 45,28 oldu. 12 ay sonrası TÜFE beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 27,20 iken, bu anket döneminde yüzde 27,07 oldu. 24 ay sonrası TÜFE beklentisi ise aynı anket dönemlerinde sırasıyla yüzde 18,33 ve yüzde 18,47 oldu.

Katılımcıların BİST Repo ve Ters-Repo Pazarı’nda oluşan cari ay sonu gecelik faiz oranı beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 50,00 iken, bu anket döneminde yüzde 48,59 oldu. TCMB bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı cari ay sonu beklentisi ise bir önceki anket döneminde yüzde 50,00 iken, bu anket döneminde yüzde 48,51 oldu.

Katılımcıların cari yıl sonu döviz kuru (ABD Doları/TL) beklentisi bir önceki anket döneminde 35,72 TL iken, bu anket döneminde 35,30 TL oldu. 12 ay sonrası döviz kuru beklentisi ise bir önceki anket döneminde 42,75 TL iken, bu anket döneminde 43,23 TL oldu.

Katılımcıların GSYH 2024 yılı büyüme beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 3,1 iken, bu anket döneminde yüzde 3,0 oldu. GSYH 2025 yılı büyüme beklentisi ise bir önceki anket döneminde yüzde 3,2 iken, bu anket döneminde yüzde 3,1 oldu.

Paylaşın

Merkez Bankası, Gıda Fiyatlarındaki Yükselişe Dikkat Çekti

Merkez Bankası (TCMB) kasım ayı fiyat gelişmeleri raporunda, gıda fiyatlarındaki artışa dikkat çekti: Yıllık enflasyon gıdada daha belirgin olmak üzere, gıda ve temel mal gruplarında yükselirken, diğer ana gruplarda ise geriledi.

Haber Merkezi / Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Kasım Ayı Fiyat Gelişmeleri Raporu’nu yayınladı. Rapordan öne çıkan bölümler şöyle:

Tüketici fiyatları kasım ayında yüzde 2,24 oranında artarken yıllık enflasyon 1,49 puan düşüşle yüzde 47,09 oldu. Yıllık enflasyon gıdada daha belirgin olmak üzere, gıda ve temel mal gruplarında yükselmiş, diğer ana gruplarda ise geriledi. Gıda grubu ekim ayının ardından kasım ayında da işlenmemiş gıdaya bağlı olarak güçlü fiyat artışıyla aylık tüketici enflasyonunu yukarıya çekerken, gıda hariç aylık enflasyon yüzde 1,34 ile görece olumlu bir görünüm arz etti. Sebze ön planda olmak üzere taze meyve ve sebze, gıda grubu fiyat artışını sürükleyen ana kalem oldu.

Temel mal grubunda fiyat artışı düşük seyrini korudu. İstisna olarak, aya özgü indirim dönemine rağmen beyaz eşya ve elektrikli ev aletlerindeki fiyat artışları güçlü seyretti. Söz konusu kalemler dışındaki dayanıklı mallarda fiyatların sınırlı bir şekilde yükseldiği gözlendi. Mevsimsel etkilerle fiyatları düşüş sergileyen giyim ve ayakkabı alt grubu, temel mal aylık enflasyonunu olumlu etkiledi. Hizmet grubu aylık fiyat artışı kasım ayında ılımlı seyretti.

Bu gelişmede, dönemsel fiyatlama yapılan kalemlerde göreli fiyat uyarlamasının büyük ölçüde tamamlanmasının yanı sıra talebe duyarlılığı görece yüksek olan hizmet kalemlerindeki olumlu görünüm etkili oldu. Kira artışı hizmet grubunda öne çıkmaya devam etse de sözleşme yenileme oranındaki mevsimsel düşüşün yanı sıra sözleşmelerdeki artış oranının güç kaybetmesiyle yavaşlama eğilimini korudu. Üretici fiyatları artışı kasım ayında önemli ölçüde zayıflamış, yıllık üretici enflasyonu gerileme eğilimini sürdürdü. Bu görünüm altında, tüketici enflasyonu ana eğilimi yataya yakın bir seyir izledi.

Paylaşın

Merkez Bankası’ndan “Sıkı Duruşumuzu Sürdüreceğiz” Mesajı

Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, “Para politikasındaki sıkı duruşumuzu, dezenflasyonun devamını sağlayacak şekilde sürdüreceğiz. Her zaman vurguladığımız gibi, enflasyonun ana eğilimini yakından takip ediyoruz” dedi.

Yüksek seyreden enflasyona ilişkin de değerlendirmede bulunan Karahan, “İç talep yavaşlamaya devam ederek enflasyondaki düşüşü destekleyici seviyelere geldi. Enflasyon beklentilerinde ve fiyatlama davranışlarında iyileşme eğilimi görüyoruz. Beklentilerin seyrini ve fiyatlama davranışlarını yakından izliyoruz” ifadelerini kullandı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi’nin kasım ayı olağan toplantısında konuştu. Ekonomim’in aktardığına göre; Karahan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

“Dezenflasyon sürecinin devamı ve ardından fiyat istikrarının tesis edilmesi ile öngörülebilirlik artacak. Böylece yatırım, üretim ve tüketim kararları daha uzun vadeli bir bakış açısı ile alınabilecek. Tüketici enflasyonu ekim ayında yüzde 48,6 oranına gerileyerek, mayıs ayındaki tepe noktasına kıyasla önemli miktarda düştü. Yılsonunda enflasyonun yüzde 44’e düşmesini bekliyoruz.

Enflasyonun ana eğilimi öngördüğümüzden yavaş olsa da iyileşiyor. Bu gelişmede düşük seyreden temel mal enflasyonu yanında iyileşme sinyallerinin belirginleştiği hizmetler sektörü enflasyonu da rol oynuyor. Yaz aylarında baz etkisi ile hızlı düşen enflasyon, önümüzdeki dönemde aylık enflasyondaki iyileşmeyle düşmeye devam edecek.

Makroekonomik göstergeler dezenflasyon süreciyle uyumlu ilerliyor. İç talep yavaşlamaya devam ederek enflasyondaki düşüşü destekleyici seviyelere geldi. Enflasyon beklentilerinde ve fiyatlama davranışlarında iyileşme eğilimi görüyoruz. Beklentilerin seyrini ve fiyatlama davranışlarını yakından izliyoruz.

Para politikasındaki sıkı duruşumuzu, dezenflasyonun devamını sağlayacak şekilde sürdüreceğiz. Her zaman vurguladığımız gibi, enflasyonun ana eğilimini yakından takip ediyoruz.

Merkez Bankası bünyesinde takip ettiğimiz göstergeleri bir bütün olarak incelediğimizde, ekim ayında enflasyonun ana eğiliminde düşüş görüyoruz. Kira dışındaki kısımda daha belirgin olmak üzere, kademeli bir iyileşme izliyoruz. Öte yandan, çekirdek dışında kalan gruplara baktığımızda, üçüncü çeyrekte enerji fiyat artışının güçlendiğini gördük. Bu gelişmede, yönetilen enerji kalemlerindeki fiyat gelişmelerinin yanı sıra maktu vergi güncellemelerinin etkileri öne çıktı.

Gıda tarafında ise üçüncü çeyrekteki iyileşmenin ardından, geçici arz koşullarına bağlı olarak işlenmemiş gıda grubunda ekim ayında yüksek fiyat artışları gördük. Bu görünüm kasım ayında da devam ediyor. Hizmet enflasyonuna daha yakından bakacak olursak, üçüncü çeyrekteki yüksek seyir, dönemsel fiyatlama ile geçmişe endeksleme davranışı güçlü olan ve fiyat artış sınırlamalarına tabi olan kira ve eğitim öncülüğünde sürdü.

Para politikasındaki kararlı duruşumuz; yurt içi talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerindeki düzelme vasıtasıyla aylık enflasyonun ana eğilimini düşürmeye devam edecek. Ayrıca, maliye politikasının artan eşgüdümünün de bu sürece önemli katkı sağlayacağını değerlendiriyoruz.

Büyümedeki talep kompozisyonu daha dengeli bir görünüm sergiledi. Cuma günü açıklanacak üçüncü çeyrek verilerinde de bu görünümün sürmesini bekliyoruz.

Üçüncü çeyreğe ilişkin mevcut veriler, yurt içi talepte ılımlı seyrin devam ettiğini gösteriyor. Dördüncü çeyreğe ilişkin talep göstergeleri, talep koşullarının enflasyondaki düşüşü destekleyici seviyelere geldiğini ima ediyor. Bu noktada altını çizmek isterim ki; sıkı para politikamız sonucunda iç talepteki dengelenme sürecek.

Para politikasındaki kararlı duruşumuz yanında manşet enflasyondaki düşüşün de etkisi ile beklentilerdeki iyileşmenin devam etmesini bekliyoruz.

İSO Başkanı Bahçıvan, sanayicinin TCMB’den 8 talebini sıraladı

Öte yandan İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, toplantının açılış konuşmasını yaptı. Bahçıvan konuşmasında, “en yumuşak karnımız” olarak nitelediği enflasyonda Merkez Bankası’nın çok net olarak enflasyonu düşürme hedefi koyduğunu ancak enflasyonun direnç gösterdiğini vurgulayarak “Enflasyonun ana eğilimindeki iyileşme halen istenen düzeyde değil. Benzer bir durum enflasyon beklentileri için de geçerli. Özellikle de hane halkı ile reel sektörün öngörüleri, sağlıklı fiyatlamayı son derece zorlaştıran seviyelerde” dedi.

Bahçıvan şöyle devam etti: “Şu bir gerçek ki toplumun düşük enflasyona olan güvenini yeniden kazanmak oldukça zorlu bir mücadeleyi gerektiriyor. Bugün ekonomide yaşanılan sıkıntıların, rasyonel bir yol haritasıyla aşılması noktasında çok ciddi ve değerli bir süreçten geçiyoruz. Herkes için her günün kıymeti var. Burada disiplini elden bırakmamalıyız.

Eğer, toplumun tüm kesimleri olarak ağır bedeller ödediğimiz ve sabırla beklediğimiz bu tedaviyi, diyeti, somut verilere dayanmadan ve erken bozarsak; bütün bu fedakarlıklarımızın heba olma riski var. Yani kredibilitemizi gün be gün, sabırla toplanmaya başlamışken bunun değerini bilmeliyiz. Son bir buçuk yıldır adım adım kaybolan kredinin toplanıyor olması hafife alınmamalı. Ve değeri bilinmeli. Yani veri bazlı olmayan heyecana dayalı hareketlere geçmemek lazım.”

Ülkemizin orta ve uzun vadeli hedeflerine ulaşmasının yolunun eğitimden altyapıya, vergi mevzuatından hukuk sistemine kadar tüm unsurlarıyla, nitelikli bir üretim hayatı için seferber olmasından geçtiğini söyleyen Bahçıvan şu ifadeleri kullandı: “Ülkemizin koşullar ne olursa olsun üretimden ve yatırımdan vazgeçme gibi bir lüksü yok. Sınırlı mali kaynaklarımızı en etkin şekilde kullanarak, üretime, teknolojiye, dijitalleşmeye ve yeşil dönüşüme odaklanmak zorundayız.

Bütün sanayi sektörlerimizde bu sürece ilişkin önemli eksikler olduğu kadar, kısa sürede önemli kazanımlar sağlayabilecek fırsatlar var. Ekonomimizde devam eden dengelenme sürecini aksatmaksızın, yüksek katma değerli bir üretim ekosistemini önceliklendiren, teknolojik dönüşümü ve yenilikçiliği ödüllendiren, nitelikli finansman kanallarını genişletmemiz gerektiğinin de altını çizmek istiyorum.”

1. Reeskont kredilerinin doğrudan Eximbank üzerinden kullandırılmasının faydalı olacağını düşünüyoruz.
2. Reeskont kredilerinde teminat mektubu şartı kaldırılmalı veya bu konuda bankalara bir üst limit getirilmelidir.
3. Reeskont kredilerine uygulanan faiz düşürülerek TL kredileri daha cazip hale getirilmelidir.
4. Uzun zamandır gündemden kaldırılan döviz bazlı reeskont kredilerinin tekrar kullandırılmaya başlaması için uygun zaman olduğunu değerlendiriyoruz.
5. Bağımsız denetime tabi şirketlerin TL cinsinden nakdi ticari kredi kullanımlarında uygulanan, “10 milyon TL üzerinde döviz bulundurmama ve döviz varlıklarının aktiflerine oranının yüzde 5’i aşmama” kısıtlamaları esnetilmelidir.

6. İhracatçı firmalara halen yüzde 30 olan döviz bozdurulma zorunluluğu artık kaldırılmalı veya kademeli olarak azaltılmalıdır.
7. Kredi kullanımını kısıtlayıcı uygulamalar nedeniyle bugün sanayicilerimiz cezai yaptırımlarla karşı karşıya kalabilmektedir. Bu tür düzenlemelerin büyük bir bölümü kaldırılmış olmakla birlikte halen bir kısmı geçerliliğini korumaktadır. Bu düzenlemelerin tümüyle kaldırılması gerektiği görüşündeyiz.
8. İhracat amacı dışında talep edilen döviz bazlı uzun vadeli krediler bankalar tarafından güçlü projelere verilmektedir. Bu doğrultuda, kredi büyümesindeki kısıtlama döviz bazlı uzun vadeli krediler için esnetilmelidir.

Paylaşın

“Asgari Ücret” 10 Ayda 5 Bin 261 Lira Eridi

17 bin 2 lira olan asgari ücretin alım gücü yıl sonunda Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na (TCMB) göre 11 bin 741, İstanbul Planlama Ajansı ( İPA) Yaşam Maliyeti verilerine göre 10 bin 788 liraya denk olacak.

Haber Merkezi / Ocak – Ekim döneminde erime Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) göre 5 bin 261, İPA’ya göre 6 bin 214 lira.

İstanbul Planlama Ajansı (İPA) Başkanı Buğra Gökce, yılbaşında 17 bin 2 lira olan asgari ücretin alım gücüne ilişkin paylaşımda bulundu. Gökçek, paylaşımında şu ifadeleri kullandı:

“Asgari ücret ne kadar eridi? Yılbaşında 17.002 lira olan asgari ücretin alım gücü yıl sonunda Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na (TCMB) göre 11.741, İstanbul Planlama Ajansı ( İPA) Yaşam Maliyeti verilerine göre 10.788 liraya denk olacak. Ocak – Ekim döneminde erime Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) göre 5.261, İPA’ya göre 6.214 lira.

Ocak ayındaki 17.002 liranın alım gücünü enflasyona karşı korumak için asgari ücretin TCMB verilerine göre 24.621, İPA verilerine göre 26.795 TL olması gerekiyor. Yani asgari ücret bu düzeye ulaşsa bile alım gücü bakımından ancak 2024 Ocak seviyesine ulaşacak. Bu yüzden bu oranı aşan, gelecek senenin enflasyon erimesini de öngören bir artış gerekiyor.”

Paylaşın

Merkez Bankası Yıl Sonu Enflasyon Beklentisini Yüzde 44’e Çekti

Yılın son enflasyon raporunu açıklayan Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, “Tüketici enflasyonu ekim ayında yüzde 48,6 oranına gerileyerek, mayıs ayındaki tepe noktasına kıyasla önemli miktarda düştü. Enflasyonun ana eğilimindeki yavaşlama sürüyor” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “2024 ve 2025 yıl sonu enflasyon tahminlerimizi sırasıyla yüzde 44 ve yüzde 21 olarak yukarı yönlü güncelledik. Enflasyonun, 2026 yıl sonunda yüzde 12’ye gerileyeceğini öngörüyoruz. Orta vadede ise enflasyonun yüzde 5’te istikrar kazanmasını hedefliyoruz. Tahmin aralıklarının alt ve üst noktaları da 2024 yılı için yüzde 42 ve 46, 2025 yılı için yüzde 16 ve 26, 2026 yılı için ise yüzde 6 ve 18’e tekabül etmektedir.”

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, yılın son enflasyon raporunu açıkladı. Fatih Karahan, açıklamasında şu ifadeleri kullandı: “Dezenflasyon sürecimiz devam ediyor. Makroekonomik göstergeler de bu süreçle uyumlu şekilde ilerliyor.

İç talebin yavaşlamaya devam ederek enflasyondaki düşüşü destekleyici seviyelere geldiğini değerlendiriyoruz. Bu yavaşlamanın da etkisiyle cari işlemler açığında düşüş sürüyor. Enflasyonun ana eğilimi öngördüğümüzden yavaş olsa da iyileşiyor. Para politikasındaki sıkı duruşumuzu, dezenflasyonun devamını sağlayacak şekilde sürdüreceğiz.

Konuşmamın ilerleyen bölümlerinde, bahsettiğim tüm bu unsurlar hakkında detaylı değerlendirmelerde bulunacağım. Sunumumda ilk olarak küresel ekonomi, makroekonomik görünüm ve para politikası duruşumuza ilişkin değerlendirmelerimizi paylaşacağım. Daha sonra orta vadeli tahminlerimizi sunacağım. Sonrasında Başkan Yardımcılarımızla birlikte sizlerin sorularını yanıtlayacağız.

Bu Raporumuzda da yine, öne çıkan konulara ve tematik analizlerimize kutu çalışmalarıyla yer veriyoruz. Bu Rapordaki kutularımızda; Fed faiz indirimlerinin etkileri, OVP çerçevesinde maliye politikası, enflasyon ana eğilimi, tüketici beklentileri, firma görüşmeleri ve krediler hakkında çalışmalarımız var. Bu kutu çalışmalarına dikkatinizi çekmek isterim.

Konuşmama son dönemde öne çıkan küresel ekonomik gelişmeler ile başlıyorum. Küresel büyüme görünümünde önceki Rapor dönemine paralel olarak kademeli toparlanma öngörüsü korundu. Bununla birlikte, aşağı yönlü risklerin daha fazla ağırlık kazandığını gözlemliyoruz. İmalat sanayi ve hizmetler sektörü arasında önceki Rapor döneminde gözlenen farklılaşma da sürmekte.

Öncü göstergeler ise, özellikle imalat sanayinde aşağı yönlü risklerin bir miktar arttığına işaret ediyor. Küresel talep görünümü, jeopolitik riskler ve arz yönlü faktörler, emtia fiyatları üzerinde belirleyici olmaya devam ediyor. Enerji dışı emtia fiyatlarında son dönemde genele yayılan artışlar görülürken, jeopolitik gelişmeler özellikle enerji fiyatlarındaki oynaklığı artırdı.

Enflasyon görünümüne bağlı olarak, gelişmiş ülke merkez bankaları faiz indirim süreçlerine başladı. Fed ilk faiz indirimini Eylül ayında yaptı. Gelişmekte olan ülkelerde ise daha önceden başlayan faiz indirim sürecine yeni merkez bankalarının da dahil olduğunu görüyoruz. Küresel ölçekte ılımlı büyüme ve enflasyon görünümü, merkez bankalarının önümüzdeki dönemde de parasal sıkılığı azaltabileceklerine işaret ediyor.

Diğer taraftan, enflasyondaki atalet zayıflamakla birlikte devam ediyor. Bu nedenle, gerekli parasal sıkılığın korunacağı ve indirim süreçlerinin temkinli götürüleceği iletişimi sürdürülüyor. Ayrıca, Brezilya ve Rusya gibi merkez bankalarının da ülkeye özgü enflasyon görünümleri gereği politika faizini artırdığını izliyoruz.

Makroekonomik görünüm: Şimdi sizlerle, yurt içi makroekonomik gelişmelere ilişkin tespitlerimizi paylaşmak istiyorum. Yılın ikinci çeyreğinde, yurt içi talebin yıllık büyümeye katkısı belirgin olarak azalırken, net ihracatın büyümeye pozitif katkısı sürdü. Bu dönemde yurt içi talep büyümeye 1,2 puan katkı verirken, net ihracatın katkısı 1,3 puan olarak gerçekleşti.

Böylelikle, büyümedeki talep kompozisyonu daha dengeli bir görünüm sergiledi. Üçüncü çeyreğe ilişkin mevcut veriler, yurt içi talepte ılımlı seyrin devam ettiğini gösteriyor. Bu dönemde, perakende ve ticaret satış hacim endeksleri, bir önceki çeyreğe kıyasla bir miktar arttı. Bununla birlikte, perakende satış hacim endeksine daha detaylı baktığımızda, altın hariç olarak artışın daha ılımlı olduğunu görüyoruz.

Bu göstergelerin yanı sıra, firma görüşmelerinden elde ettiğimiz saha gözlemleri de iç talepteki yavaşlamayı teyit ediyor. Üçüncü çeyrekteki mevcut arz göstergeleri, iç talepteki yavaşlama ile uyumlu seyretti. Bu dönemde, sanayi üretimi düşmekle birlikte, oynaklığı yüksek sektörler dışlandığında, üretimdeki azalış daha sınırlı oldu.

Hizmet üretim endeksi ise sanayi üretimine kıyasla daha güçlü bir görünüm izlemekle birlikte, temmuz-ağustos verileriyle çeyreklik bazda sınırlı azaldı. Üçüncü çeyrekte, genel anlamda üretim göstergelerindeki ılımlı ivme kaybı, talepte özetlediğim görünüm ile uyumlu. Bu çerçevede, talep koşulları enflasyondaki düşüşü destekleyici seviyelere yaklaştı.

Farklı yöntemlerle hesapladığımız göstergeler, üçüncü çeyrekte çıktı açığının gerilediğini gösteriyor. Bu gerilemenin yılın son çeyreğinde de devam ettiğini değerlendiriyoruz. Bu noktada altını çizmek isterim ki; sıkı para politikamız sonucunda iç talepteki dengelenme sürecektir. Önümüzdeki dönemde negatif düzeylerde gerçekleşecek olan çıktı açığı, dezenflasyon sürecinin önemli bir bileşeni olacaktır.

İç talepteki dengelenmeyle uyumlu olarak dış ticaret dengesindeki iyileşmenin devam ettiğini görüyoruz. Bunun yansımasıyla, ikinci çeyrekte, cari açığın millî gelire oranı yüzde 1,7 seviyesine geriledi. Üçüncü çeyrekte ise birikimli cari açığın azalmaya devam edeceğini tahmin ediyoruz. Daha önce de söylediğimiz gibi, parasal sıkılaştırma dönemlerinde, cari dengede düzelme oluyor.

Önümüzdeki dönemde, sıkı parasal duruşumuzla uyumlu olarak cari dengedeki olumlu seyrin süreceğini öngörüyoruz. Konuşmamın bu bölümünde, enflasyona ilişkin değerlendirmelerimizi paylaşmak istiyorum. Tüketici enflasyonu ekim ayında yüzde 48,6 oranına gerileyerek, mayıs ayındaki tepe noktasına kıyasla önemli miktarda düştü.

Küresel emtia fiyatları, ekim ayı hariç, gerileme eğilimini sürdürerek dezenflasyon sürecini destekledi. Nominal döviz kuru ise ağustos ayında gerçekleşen artış sonrasında ılımlı bir seyir izledi. Daha önce belirttiğim gibi, talep de yavaşlamaya devam ederek enflasyondaki düşüşü destekleyici seviyelere geldi. Ayrıca, enflasyon beklentilerindeki iyileşme kademeli bir şekilde devam etti. Her zaman vurguladığımız gibi, enflasyonun ana eğilimini yakından takip ediyoruz.

Ana eğilim göstergelerimizi yansızlık, oynaklık ve tahmin performansı açısından değerlendirdik. Bu konudaki kutu çalışmamızı inceleyebilirsiniz. Yaptığımız analizler, göstergelerin performansının söz konusu kriterlere göre değiştiğini gösteriyor. Bu durum enflasyonun ana eğilimini farklı göstergeler üzerinden takip etmenin önemine işaret ediyor.

TCMB bünyesinde takip ettiğimiz göstergeleri bir bütün olarak incelediğimizde, ekim ayında enflasyonun ana eğilimindeki düşüşün sürdüğünü görüyoruz. Temel mal enflasyonu düşük seyrini koruyarak, ana eğilimdeki söz konusu yavaşlamayı sürüklüyor.

Hizmet enflasyonundaki iyileşme ise öngörülerimizden daha yavaş gerçekleşiyor. Burada kira dışındaki kısımda daha belirgin olmak üzere, kademeli bir iyileşme izliyoruz. Ekim ayında ise talebe duyarlı bazı hizmet kalemlerinde ılımlı bir seyir gözledik. Bu görünümün süreceğini değerlendiriyoruz.

Öte yandan, çekirdek dışında kalan gruplara baktığımızda, üçüncü çeyrekte enerji fiyat artışının güçlendiğini gözlemledik. Bu gelişmede, yönetilen enerji kalemlerindeki fiyat gelişmelerinin yanı sıra maktu vergi güncellemelerinin etkileri öne çıktı.

Gıda tarafında ise üçüncü çeyrekteki iyileşen görünüm, ekim ayında işlenmemiş gıda fiyatları kaynaklı olarak sekteye uğradı. Bu dönemde para politikasının görece etki alanı dışında olan taze meyve ve sebze grubunda yüksek fiyat artışı gözledik. Diğer taraftan, taze meyve ve sebze dışındaki gıda enflasyonu daha düşük seyretti.

Hizmet enflasyonuna odaklanacak olursak, üçüncü çeyrekteki yüksek seyir, dönemsel fiyatlama ve geçmişe endeksleme davranışı güçlü olan kira ve eğitim öncülüğünde sürdü.

Üçüncü çeyrekte hizmet enflasyonu üzerinde okula dönüş etkisi belirgin oldu. Eğitim hizmetleri, üniversite ücretleri kaynaklı yüksek oranda arttı. Okul servis ücretleri ulaştırma hizmetlerini, okul yurt ücretleri ise konaklama hizmetleri fiyatlarını yukarı çekti. Okula dönüşün tamamlanmasıyla, bahsi geçen gruplarda göreli fiyat uyarlaması büyük ölçüde tamamlandı.

Hizmet fiyatları dinamiklerine kira ve kira dışı şeklinde bakmanın daha sağlıklı olduğunu değerlendiriyoruz. Kiralar; deprem, kentsel dönüşüm, kira artış sınırlaması gibi nedenlerle, diğer hizmet kalemlerinden ayrı ele alınması gereken, yapısal boyutu da olan bir husus.

Nitekim, kiralarda yüksek fiyat artışı, sözleşme yenileme oranının üçüncü çeyrekte yükselmesinin de etkisiyle, geçtiğimiz çeyrekte de sürdü. Sağdaki grafikten takip edebileceğiniz üzere, gerek PÖS verilerinden, gerekse konut değerleme raporlarından elde edilen kira artış oranlarının, TÜFE yıllık kira enflasyonunun altında kaldığı ve gerilediği görülüyor.

Kira sözleşmelerinde kullanılan referans oranlarının düşüşü, son çeyrekte aylık kira enflasyonunun yavaşlayacağına işaret ediyor. Bu konudaki kutu çalışmamıza bakmanızı tavsiye ediyoruz. Kira enflasyonundaki ataletin öngörülerimizden yüksek olduğunu değerlendirmekle beraber, kira hariç hizmetlerin daha belirgin yavaşladığını görüyoruz. Sanayi tarafına baktığımızda, firmaların fiyatlama davranışlarında net bir iyileşme gözlüyoruz.

İmalat sanayinde yurt içi satış fiyat beklentileri incelendiğinde, gerek yurt içi talepte, gerekse birim maliyetinde artış bekleyen firmalar arasında fiyat arttırmayı planlayanların oranı düzenli olarak geriliyor. Birim maliyetinde artış beklemeyen firmalar arasında da fiyat artırmayı planlayanların oranı azalıyor. Nitekim, üretici aylık enflasyonu son üç aylık dönemde ortalamada yüzde 1,4 düzeyinde seyrediyor. Dolayısıyla, tüketici enflasyonu üzerinde üretici fiyatları kaynaklı baskılar zayıflıyor.

Üretici enflasyonundaki bu seyir, TÜFE’de mal fiyatlarını olumlu etkiliyor. Sol panelden takip edebileceğiniz üzere, temel mallarda fiyat artışları önemli ölçüde zayıfladı. Ağustos ayında Türk lirasındaki değer kaybı nedeniyle kısmi bir yükseliş olsa da genel itibarıyla temel mal enflasyonu düşük seyretmeye devam ediyor. Temel mallarda son üç aylık dönemdeki yıllıklandırılmış ana eğilim yüzde 20 civarında.

Özellikle dayanıklı mal grubu fiyatlarında ılımlı görünüm sürmekte. Fiyatlama davranışlarının seyrinde fiyat artışlarının boyutu kadar yaygınlığı da önemli. Talep koşulları fiyat artışının büyüklüğü yanında yayılımını da etkiliyor. Nitekim, çıktı açığı ile yayılım endeksi arasında belirgin bir pozitif ilişki söz konusu. Çıktı açığının negatif değerler aldığı soğuma dönemlerinde tüketici fiyat artışlarının genele yayılımı da azalmakta.

İçinde bulunduğumuz dönemde de talep koşullarındaki normalleşme ile birlikte yayılım endeksinde gerileme söz konusu. Analizler çıktı açığının düşüş eğilimini sürdürmesiyle, önümüzdeki dönemde fiyat artışlarının yayılımının daha da güç kaybedebileceğine işaret ediyor. Enflasyon beklentilerinin seyri, dezenflasyonun hızı açısından önem arz etmekte.

Piyasa katılımcılarının 12 ay sonrasına ilişkin enflasyon beklentilerinde dağılımın sola kayması, beklentilerin iyileştiğine işaret ediyor. Ayrıca dağılım, beklentiler arasındaki uzlaşının arttığı tek tepeli bir görünüm sergiliyor. Ancak, beklentilerdeki iyileşmenin hızı henüz arzu ettiğimiz seviyede değil. Dezenflasyonun maliyeti bakımından, enflasyon beklentilerinin tahmin aralığımıza yakınsaması kritik önemde.

Sağ panelden göreceğiniz üzere, reel sektör ve hanehalkı enflasyon beklentilerinde de iyileşme devam ediyor. Tüketici enflasyon beklentilerine dair kutu çalışmamızı okumanızı tavsiye ederiz. Manşet enflasyondaki düşüşle birlikte, tüm sektörlerin beklentileri kademeli bir biçimde geriliyor. Sıkı para politikası duruşumuzla, beklentilerin dezenflasyon sürecine katkı verecek şekilde oluşmasını sağlamakta kararlıyız.

Para politikası: Bildiğiniz gibi mart ayında yüzde 50’ye çıkardığımız politika faizini yedi aydır sabit tutuyoruz. Ayrıca, ekonomik birimlerin beklentilerindeki ayrışma ve olası oynaklıklara karşı, parasal aktarımın etkinliğini artırmak amacıyla, makroihtiyati politikaları uygulamaya devam ediyoruz.

Sıkı parasal duruşumuzu desteklemek üzere kullandığımız makroihtiyati tedbirleri 3 ana grupta özetleyebiliriz: Bunlardan ilki mevduata yönelik düzenlemeler. Bu kapsamda TL mevduatın payını artırmak ve KKM’yi kademeli olarak azaltmak amacıyla aldığımız tedbirler bulunuyor. Ağustos ve eylül aylarında konjonktürel gelişmeleri dikkate alarak bu düzenlemelerde güncellemeler yaptık.

İkinci olarak kredilere yönelik düzenlemelerimiz bulunuyor. TL ve YP kredilere aylık büyüme sınırı getirerek kredi talebindeki dalgalanmaların önüne geçtik. Kredi piyasasında sağlıklı fiyat oluşumunu desteklemek amacıyla da ticari kredi azami erken ödeme ücretlerini güncelledik. Üçüncü olarak da likidite yönetimine ilişkin adımlarımız var. Dönemsel olarak ortaya çıkan likidite fazlasını zorunlu karşılıklar ve mevcut diğer araçlarımızı kullanarak sterilize ediyoruz.

Likidite fazlasını Türk lirası Depo Alım İhalelerine ek olarak döviz ve altın karşılığı satım yönlü swap ihaleleri yoluyla da sterilize ediyoruz. Likidite koşullarını, muhtemel gelişmeleri göz önünde bulundurarak yakından izliyoruz. Araç setimizi etkili bir şekilde kullanmaya devam edeceğiz. Finansal koşullara baktığımızda, bileşik bazda ticari kredi faizleri yüzde 56, tüketici kredisi faizleri yüzde 66 ve mevduat faizleri yüzde 59 civarında fiyatlanıyor.

Mevduat faizlerinde, politika faizi, makroihtiyati politikalar ve piyasadaki likiditenin yanı sıra enflasyon ve kur beklentileri de belirleyici oluyor. Para politikası duruşumuz ve makroihtiyati çerçevemiz, mevduat faizlerinin, Türk lirasına geçişi ve tasarrufları destekleyecek seviyelerde kalmasını sağlayacak.

Beklentilerdeki iyileşmenin devam etmesi de kredi fiyatlamalarını dezenflasyon patikamız ile uyumlu hale getiriyor. Enflasyon beklentilerinin iyileşmesiyle özellikle uzun vadeli TL finansman maliyetlerinin de azaldığını gözlemledik. Beklentilerdeki iyileşmenin sürmesiyle bu eğilimin önümüzdeki dönemde de devam edeceğini öngörüyoruz. Tüketici kredilerinin, iç talepteki dengelenmeyi tesis edecek bir hızda seyretmesi kritik önemde.

2024 yılının ilk çeyreğinde kredi talebinin hızlanması, tüketici kredi büyümesinin kredi kartı ve ihtiyaç kredisi kaynaklı artmasına neden olmuştu. Aldığımız makroihtiyati önlemler ve sıkı para politikası duruşumuz ile tüketici kredilerinde büyüme zayıflayarak daha ılımlı bir patikada hareket ediyor. Ticari tarafta ise Türk lirası kredi büyümesi aylık büyüme sınırları ve kredi talebiyle uyumlu.

Diğer taraftan, yabancı para cinsi kredilere mayıs ayında getirdiğimiz aylık büyüme sınırını, temmuz ayında düşürdük. Bu sınırlamaların etkisiyle yabancı para kredilerdeki büyüme, hedeflerle uyumlu bir patikada seyretmekte. Kararlılıkla sürdürdüğümüz sıkı parasal duruşumuz ve KKM bakiyesinin azaltılmasına yönelik uygulamaların etkisiyle Türk lirası varlıklara olan ilginin ve güvenin arttığını görüyoruz.

Türk lirası mevduatın payı yüzde 56 seviyesine ulaştı. KKM payı yüzde 8’in altına indi. KKM hesaplarının toplamı 2023 ağustos ayında 140 milyar doların üzerine yükselmişti. Mevcut bakiye 37 milyar dolara gerilemiş durumda. Vadesi dolan KKM hesaplarından TL’ye geçiş oranları yıl başında yüzde 10’lu seviyelerdeyken son dönemde yüzde 25’in üzerinde. KKM bakiyesinin azalması Türk lirası mevduat payını artırarak parasal aktarım mekanizmasını güçlendiriyor ve merkez bankası bilançosu üzerindeki riskleri azaltıyor.

TL mevduat payındaki kademeli ve istikrarlı artışın dezenflasyon patikamızın önemli bir unsuru olmaya devam edeceğini öngörüyoruz. Diğer taraftan, son dönemde, küresel piyasalarda azalan risk iştahı ile birlikte sermaye girişleri yavaşlarken Türkiye’ye yönelik sermaye hareketlerinin ılımlı seyrettiğini gözlüyoruz. Önümüzdeki dönemde sermaye girişleri, jeopolitik gelişmelere bağlı oynaklık gösterebilir. Yurt içi ve yurt dışı yerleşiklerin Türk lirasına olan güveninin artması rezervlerimize olumlu yansımaya devam ediyor.

Ağustos ayından itibaren, sterilizasyon amaçlı ters swap işlemlerine başladık. 22 Mart ile 1 Kasım tarihleri arasında, brüt rezervler 36 milyar dolar artış gösterirken, swap hariç net döviz pozisyonumuz 110 milyar dolar iyileşti. 1 Kasım itibarıyla brüt rezerv düzeyimiz 159 milyar doların üzerine çıktı. Swap hariç net rezervlerimiz, yurt içinde yaptığımız TL karşılığı döviz swapları da dahil ettiğimizde 46 milyar dolara yükseldi.

Sıkı para politikası duruşumuz, Türkiye’ye yönelik risk algısının iyileşmesini ve risk priminin düşüşünü destekledi. Uyguladığımız politikalara olan güven sonucunda rezerv seviyesi ve kompozisyonu kayda değer şekilde iyileşti. Risk primi, jeopolitik gelişmeler sebebiyle oynak bir görünüm izlese de ılımlı seyrini sürdürdü. Ayrıca, bu süreçte kredi derecelendirme kuruluşlarının not artırımları dış finansman görünümünü destekledi.

Orta vadeli tahminler: Şimdiye kadar özetlediğim ve tahminlerimizin arka planını ortaya koyan iktisadi görünümün ardından sizlerle orta vadeli tahminlerimizi paylaşacağım. Dış talebe ilişkin varsayımlarımızı koruduk. Ham petrol fiyatı varsayımımızı gerçekleşme kaynaklı olarak 2024 ve 2025 yılı için aşağı çektik. Gıda fiyatları varsayımımızı ise işlenmemiş gıda enflasyonu kaynaklı olarak yukarı yönlü güncelledik.

Orta vadeli tahminlerimizi oluştururken, enflasyon görünümünde belirgin ve kalıcı bir iyileşme sağlanana kadar, para politikasındaki sıkı duruşu sürdüreceğimizi esas aldık. Ayrıca, ekonomi politikalarındaki eşgüdümün de artarak devam edeceğini tahminlerimize yansıttık.

Bu çerçevede, 2024 ve 2025 yıl sonu enflasyon tahminlerimizi sırasıyla yüzde 44 ve yüzde 21 olarak yukarı yönlü güncelledik. Enflasyonun, 2026 yıl sonunda yüzde 12’ye gerileyeceğini öngörüyoruz. Orta vadede ise enflasyonun yüzde 5’te istikrar kazanmasını hedefliyoruz. Tahmin aralıklarının alt ve üst noktaları da 2024 yılı için yüzde 42 ve 46, 2025 yılı için yüzde 16 ve 26, 2026 yılı için ise yüzde 6 ve 18’e tekabül etmektedir.

Son dönemde yüksek seyreden gıda fiyatları 2024 yıl sonu tahmin güncellememiz üzerinde 1,6 puan etkili oldu. Türk lirası cinsi ithalat fiyatları ve talep koşullarının tahmin güncellememiz üzerindeki toplam etkisi yarım puan oldu. Beklentilerdeki gerilemenin öngörülerimizden yavaş gerçekleşmesi, başlangıç koşulları ve enflasyonun ana eğilimi, 2024 yıl sonu tahminimizi 3,9 puan yukarıya çekti.

2025 yıl sonu tahmin güncellemesinde ise, gıda fiyatları, Türk lirası cinsi ithalat fiyatları ve yönetilen yönlendirilen fiyat varsayımlarımızdan gelen toplam etkiyi 3,3 puan olarak hesaplıyoruz. Ayrıca, 2024 tahminimizdeki güncelleme, enflasyon ataleti ve ana eğilim vasıtasıyla, 2025 yıl sonu tahminimizi 3,5 puan yukarı çekti.

Son olarak, çıktı açığı patikasındaki güncellemenin 2025 yıl sonu tahminimiz üzerindeki etkisi 0,2 puan oldu. Para politikasındaki kararlı duruşumuz; yurt içi talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerindeki düzelme vasıtasıyla aylık enflasyonun ana eğilimini düşürmeye devam edecek.

Para politikasındaki temkinli duruşun sürdürülmesiyle, yıllık enflasyonun önümüzdeki dönemde istikrarlı olarak gerileyeceğini öngörüyoruz. Bu süreçte, finansal koşullardaki sıkılıkla beraber talep koşulları enflasyondaki düşüşe desteğini sürdürecek. Hizmet enflasyonundaki katılığın zayıflamasıyla, enflasyonun ana eğiliminde gerileme 2025 yılında da devam edecek. Para ve maliye politikalarının artan eşgüdümü de bu sürece katkı sağlayacak.

Para politikasındaki sıkı duruşumuzu fiyat istikrarı sağlanana kadar kararlılıkla sürdüreceğiz. Daha önce de vurguladığımız gibi, bu süreçte iki ana koşul gözetiyoruz: Birincisi, aylık enflasyonun ana eğiliminin, belirgin ve kalıcı bir düşüş göstermesi. Bu kapsamda, ana eğilim, iç talep, ithalat ve finansal koşullara ilişkin göstergeleri yakından izliyoruz.

İkincisi ise, enflasyon beklentilerinin öngörülen tahmin aralığına yakınsaması. Bu çerçevede, geniş kapsamlı enflasyon beklentisi göstergelerini takip ediyoruz. Bir kez daha altını çizmek isterim ki; fiyat istikrarı; sürdürülebilir büyüme ve toplumsal refah artışı için ön koşuldur. Dezenflasyon sürecinde, enflasyonu, belirlediğimiz ara hedeflerle uyumlu olacak şekilde düşürmek için ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceğiz.”

Paylaşın

Merkez Bankası, Gıda Fiyatlarındaki Yükselişe Dikkat Çekti

Merkez Bankası (TCMB), Ekim ayı Fiyat Gelişmeleri Raporu’nda “Yıllık enflasyon, gıda ve temel mallar gruplarında yükselirken diğer ana gruplarda gerilemiştir. Ekim ayında enflasyon kompozisyonu dikkat edilmesi gereken bir unsur olarak öne çıkmaktadır. Bu dönemde geçici arz koşullarına bağlı ve para politikasının görece etki alanı dışında olan işlenmemiş gıda fiyatları, taze meyve ve sebze grubu kaynaklı olarak güçlü bir artış kaydetmiştir” ifadelerine yer verdi.

Haber Merkezi / Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Ekim ayı Fiyat Gelişmeleri Raporu’nu yayınladı. Raporda öne çıkan bölümler şöyle:

“Ekim ayında tüketici fiyatları yüzde 2,88 oranında yükselmiş ve yıllık enflasyon 0,80 puan azalarak yüzde 48,58 olmuştur. Mevsimsel etkilerden arındırılmış tüketici fiyat artışı bir önceki aya kıyasla geriledi. B endeksinin yıllık değişim oranı 1,13 puan azalarak yüzde 47,10 olurken C endeksinin yıllık değişim oranı 1,35 puan düşüşle yüzde 47,75 olarak gerçekleşti.

Yıllık tüketici enflasyonuna katkılar incelendiğinde, bu dönemde hizmet, enerji ve alkol-tütün-altın gruplarının katkıları sırasıyla 0,90, 0,36 ve 0,07 puan düşerken, gıda ve temel mal gruplarının katkıları sırasıyla 0,30 ve 0,23 puan arttı.

Mevsimsellikten arındırılmış verilerde, aylık artışlar bir önceki aya kıyasla C’de daha belirgin olmak üzere B ve C göstergelerinde yavaşlama kaydedildi. Fiyat artışları, B endeksini oluşturan gruplardan hizmet ve temel mallarda gerilerken, işlenmiş gıdada yükseliş gösterdi. TCMB bünyesinde takip edilen göstergeler bir bütün olarak incelediğinde, ekim ayında enflasyonun ana eğiliminin yavaşladığı değerlendirildi.

Hizmet fiyatları ekim ayında yüzde 1,95 oranında artmış, grup yıllık enflasyonu 3,14 puan azalarak yüzde 69,78 düzeyinde gerçekleşti. Yıllık enflasyon ulaştırma ve kirada daha belirgin olmak üzere tüm alt gruplarda geriledi. Üçüncü çeyrekte yüzde 4-5 bandında artışlar kaydeden hizmet grubu fiyatlarının ekim ayında mevsimsel unsurların da etkisiyle yavaşlaması dikkat çekti. Bu gelişmede ulaştırma, eğitim, kira ve lokanta-otel alt grupları belirleyici oldu.

Ekim ayında ulaştırma hizmetleri fiyatları havayolu ve karayolu ile şehirlerarası taşımacılık alt kalemlerine bağlı olarak yüzde 2,04 oranında düştü. Diğer hizmetler grubu enflasyonu, eğitim kaynaklı etkilerin tamamlanmasının da etkisiyle bir önceki aya kıyasla zayıfladı. Kira aylık enflasyonu ekim ayında sözleşme yenileme oranındaki düşüşün yanı sıra sözleşmelerde referans olarak kullanılan artış oranının da gerilemesiyle yavaşlama gösterdi. Bu dönemde konaklama grubundaki fiyat düşüşünün de desteğiyle lokanta-otel grubu aylık enflasyonu (yüzde 1,44) güç kaybetti.

Ekim ayında, temel mal grubu yıllık enflasyonu 0,19 puan yükselerek yüzde 28,45 oldu. Aylık enflasyon giyim ve ayakkabı grubunda bir önceki aya kıyasla güçlenirken, diğer alt gruplarda yavaşladı. Dayanıklı mallarda aylık fiyat artışı yüzde 0,70 oranı ile düşük seyretse de alt kırılım bazında farklılaşan bir görünüm sergiledi. Bu dönemde mobilya, tüketici elektroniği ve beyaz eşya kalemlerinde fiyat artışları izlenirken, otomobillerdeki düşüş olumsuz bir görünümün önüne geçti. Yeni sezona geçişle birlikte giyim ve ayakkabı fiyatları yüzde 14,60 oranında yükselmiş, alt grup yıllık enflasyonu 0,70 puan artışla yüzde 30,63 olarak gerçekleşti. Diğer temel mallar alt grubunda ilaç referans euro kurundaki güncellemenin etkileri hissedilse de fiyatlar yüzde 1,24 artışla bir önceki aya kıyasla bir miktar yavaşladı.

Enerji fiyatları ekim ayında yüzde 1,35 oranında artmış, grup yıllık enflasyonu 3,57 puan düşerek yüzde 59,37 oldu. Uluslararası enerji fiyatlarındaki gelişmelerin de etkisiyle katı yakıt, akaryakıt ve tüp gaz fiyatları sırasıyla aylık bazda yüzde 6,00, yüzde 1,84 ve yüzde 1,77 oranında arttı.

Ekim ayında tüketici enflasyonu üzerinde gıda fiyatlarının etkisi öne çıktı. Gıda ve alkolsüz içecekler grubu fiyatları bu dönemde yüzde 4,33 oranında artmış, yıllık enflasyon 1,56 puan yükselerek yüzde 45,28 oldu. Yıllık enflasyon işlenmemiş gıda grubunda 3,71 puan yükselerek yüzde 47,05 oranında gerçekleşirken, işlenmiş gıda grubunda 0,33 puan gerileyerek yüzde 43,72 oldu. Ekim ayında işlenmemiş gıda fiyatları (yüzde 6,75), taze meyve ve sebze (yüzde 19,20) kaynaklı olarak yüksek bir artış gösterdi. İşlenmiş gıda fiyatları yüzde 2,22 artış ile bir önceki aya kıyasla hızlanırken, tahıl fiyatlarının sürüklediği ekmek-tahıllar grubu yüzde 3,05 oranındaki fiyat artışıyla öne çıktı. Ekim ayında yüzde 1,83 oranında artan diğer işlenmiş gıdada ise ayçiçek yağı ile çay-kahve alt kalemleri etkili oldu.

Yurt içi üretici fiyatları ekim ayında yüzde 1,29 oranında artmış, yıllık enflasyon 0,85 puan düşerek yüzde 32,24’e geriledi. Bu dönemde ana sanayi grupları itibarıyla, dayanıklı tüketim malı grubundaki fiyat artışı yüzde 2,82 olurken, sermaye malı (yüzde 0,67) ve enerji (yüzde -0,56) manşet oranı sınırlayan gruplar olarak öne çıktı. Sektörler bazında incelendiğinde, diğer mamul eşyalar, temel eczacılık ürünleri, metal cevherleri, içecekler, mobilya, deri ve ilgili ürünler ile giyim eşyası fiyat artışları ile öne çıkan alt gruplar oldu.”

Paylaşın

Merkez Bankası Başkanı, “Asgari Ücreti” ABD’li Patronlarla Görüştü

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı (TCMB) Fatih Karahan, Washington’da yatırımcılarla gerçekleştirdiği görüşmelerde, açlık sınırının altına gerileyen “asgari ücret” artışını ele aldı.

Bloomberg’e konuşan ve Fatih Karahan’ın Çarşamba günkü yatırımcılarla toplantısından edinilen bilgilere atıfta bulunan kaynaklara göre, asgari ücret artışı için yüzde 25 civarı bir oran öngörülüyor. Bu artışın “2025 enflasyon görünümüyle uyumlu olacağı” kaydedildi.

Bankası Başkanı (TCMB) Karahan, asgari ücret için daha önce de benzer düzeyde bir oran zikretmişti. Merkez Bankası Başkanının Temmuz ayında Londra’da görüştüğü yatırımcılara “Yılbaşı zamları yüzde 15 en fazla yüzde 20 oranında yapılacak” dediği belirtilmişti.

Fatih Karahan’ın beklentisi, asgari ücretin gerçekleşen değil, gelecek yıl için hedeflenen enflasyon oranına göre zamlanacağı varsayımına dayanıyor. Merkez Bankası’nın 2025 için güncel enflasyon tahmininin üst sınırı yüzde 21. Bu tahmin 8 Kasım’da açıklanacak yeni enflasyon raporuyla güncellenecek.

Ekonomi yönetimi, finans tekelleri ve patronlar bir yıldan uzun süredir asgari ücretin “hedef enflasyona” göre zamlanması gerektiğini dillendiriyor. Fatih Karahan’ın finans tekellerine “güven” veren planı, “hedef enflasyon” dayatmasının önümüzdeki aylarda şiddetini artıracağını gösteriyor.

‘Hedeflenen enflasyon’ dayatmasının yolu nasıl döşendi?

Öte yandan “hedeflenen enflasyon” dayatmasının yolu bir süredir döşenmekteydi.

2023 Eylül – Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek: “Bundan sonra ücret düzenlemeleri hedef enflasyona göre yapılacak.”

2023 Kasım – İstanbul Ticaret Odası Başkanı Şekib Avdagiç: “Asgari ücret bu konuda mevcut politikalar ve hedeflenen enflasyon dikkate alınarak kurulan dengeleri bozmayacak şekilde belirlenmeli. Bu alanda tabii ki çalışanların beklentileriyle beraber piyasanın da dengesini bozmayacak şekilde karar alınmalı.”

2024 Temmuz – Moody’s Türkiye Raporu: “Ücretlerin geriye dönük endekslenmesi uygulamasını sona erdirmek reformlar için olumlu olacaktır.”

2024 Ağustos – Deutsche Bank Raporu: “Tüketicilerin alım gücünü desteklerken aynı zamanda enflasyon üzerindeki yukarı yönlü baskıyı sınırlamak için yüzde 25’e yakın bir artış muhtemelen ideal olacaktır”

2024 Ekim – IMF Türkiye Misyonu Başkanı Jim Walsh: “(Bu yüksek artışın) bu yıl olmamasını umuyoruz, çünkü enflasyonun yüksek olduğu birçok ülkeden edindiğimiz deneyimlere göre, asgarin ücretin bu oranda artırılması, enflasyon beklentileri için büyük bir çıpa oluşturuyor.”

(Kaynak: Sol Haber)

Paylaşın

Merkez Bankası’ndan “Gıda Enflasyonu” Vurgusu

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), ekim ayı için “İşlenmemiş gıda fiyatlarının taze meyve ve sebze kaynaklı olarak artış eğilimini sürdüreceği değerlendirilmektedir” öngörüsünde bulundu.

Haber Merkezi / Enflasyondaki iyileşme hızına dair belirsizliğin son dönemdeki veri akışı ile artığını belirten Merkez Bankası (TCMB), politika faizinin sabit tutulmasına karar vermekle birlikte, enflasyon üzerindeki yukarı yönlü risklere karşı ihtiyatlı duruşunu yineledi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 17 Ekim tarihli Para Politikası Kurulu (PPK) toplantı özetini yayımladı. Raporda, enflasyondaki gelişmeler ve beklentilere ilişkin şu ifadeler yer aldı:

“Eylül ayında tüketici fiyatları yüzde 2,97 oranında yükselirken, yıllık enflasyon 2,59 puan azalarak yüzde 49,38 seviyesine gerilemiştir. B ve C endekslerinin yıllık enflasyonu sırasıyla 2,64 ve 2,46 puan azalarak yüzde 48,23 ve yüzde 49,10 olmuştur. Eylül ayında yıllık enflasyona katkı tüm ana gruplarda gerilemiştir. Mevsimsel etkilerden arındırılarak incelendiğinde aylık tüketici enflasyonu yüzde 2,8 ile bir önceki aya kıyasla yatay seyretmiştir.

Eylül ayında hizmet grubunda aylık fiyat artışı güçlü seyrini korumuştur. Hizmet grubu içinde fiyat artışlarıyla öne çıkan kalemler, kira ile birlikte okula dönüş etkisinin hissedildiği ulaştırma, konaklama ve eğitim hizmetleri olmuştur. Temel mal grubu fiyat artışı döviz kuru gelişmelerinin de yansımasıyla bir miktar yükselmiştir. Bu gelişmede, beyaz eşya ve otomobil kalemleri ile sezon geçişine bağlı olarak fiyat artışı güçlenen giyim ve ayakkabı alt grubu etkili olmuştur.

Diğer yandan, temel mal enflasyonu diğer gruplara kıyasla ılımlı seyretmeye devam etmiştir. Bir önceki ay düşüş sergileyen gıda fiyatları bu dönemde görece yüksek bir artış kaydetmiştir. İşlenmemiş gıda grubunda enflasyon, sebze fiyatları öncülüğünde yükselmiştir. İşlenmiş gıda grubu ise görece olumlu bir görünüm sergilemiştir. Enerji fiyatları da bu dönemde ılımlı bir seyir izlemiştir.

Eylül ayında enflasyonun ana eğilimi bir miktar yükselmiştir. Mevsimsellikten arındırılmış verilerle, aylık artışlar bir önceki aya kıyasla B göstergesinde yatay seyrederken, C göstergesinde sınırlı bir miktar artış göstermiştir. B ve C endekslerinde mevsimsellikten arındırılmış üç aylık ortalama artışlar, sırasıyla, yüzde 2,7 ve yüzde 2,8 seviyelerinde gerçekleşerek bir miktar yükseliş sergilemiştir.

Bu dönemde, fiyat artışları, B endeksini oluşturan gruplardan işlenmiş gıdada yavaşlarken, hizmetlerde yatay seyretmiş, temel mallarda ise yükseliş kaydetmiştir. Medyan, SATRIM ve diğer ana eğilim göstergeleri de bir miktar yükselmiştir. Eylül ayında ana eğilime ilişkin göstergeler bir bütün olarak incelendiğinde, üç aylık ortalama artışın bir önceki aydaki yüzde 2,4 seviyesinden yüzde 2,5 oranına sınırlı bir artış gösterdiği izlenmiştir.

Hizmetler sektöründe geçmiş enflasyona endeksleme davranışının halen güçlü olduğu izlenmektedir. Hizmet sektöründe hâkim olan fiyatlama davranışı önemli bir atalete ve şokların enflasyon üzerindeki etkilerinin uzun bir süreye yayılmasına neden olmaktadır. Eylül ayı itibarıyla son üç aylık dönemde, mevsim etkilerinden arındırılmış ortalama fiyat artışı temel mallarda yüzde 1,5 iken, bu oran hizmet sektöründe yüzde 4,1 ile daha yüksek gerçekleşmiştir.

Eylül ayında, hizmet aylık enflasyonu üzerinde okula dönüş etkisi ile birlikte kira kalemi öne çıkan ana unsurlar olmuştur. Ulaştırma hizmetleri fiyat artışında okul servis ücretlerinin etkisi hissedilirken, eğitim hizmetleri fiyatları bu yıl ağustos ayında başlayan üniversite ücretlerindeki artışların, eylül ayına sarkan etkisi ile yükselmiştir. Lokanta-otel aylık enflasyonunun bir önceki aya kıyasla bir miktar yükselmesinde ise konaklama grubu tarafında üniversitelerin açılmasına istinaden yurt ücretlerindeki artışlar belirleyici olmuştur.

Mevsimsel etkilerden arındırılmış aylık kira enflasyonu bir önceki aya kıyasla yavaşlasa da yüksek bir seyir izlemiştir. Diğer taraftan, yemek hizmetleri fiyatlarının ağustostan sonra eylül ayında da ılımlı bir şekilde yükseldiği dikkat çekmiştir. Bu dönemde haberleşme aylık enflasyonu ise düşük bir seviyede görece yatay seyretmiştir.

Perakende Ödeme Sistemi (PÖS) mikro verileri üzerinden takip edilen öncü göstergeler, sözleşme yenileme oranının ekim ayında düşmesinin de etkisiyle aylık kira enflasyonunun gerileyeceğine işaret etmektedir. Gerek PÖS mikro verilerinden elde edilen yeni ve yenilenen sözleşmelerde oluşan gerekse de konut değerleme raporları üzerinden takip edilen kira artış oranlarının TÜFE’deki mevcut yıllık kira enflasyonunun altında değerler aldığı ve gerilediği izlenmektedir.

Yılın son çeyreğinde sözleşme yenileme oranının üçüncü çeyreğe kıyasla azalacak olması ve sözleşmelerde referans olarak kullanılan artış oranlarının düşüşü, önümüzdeki dönemde aylık kira enflasyonunun yavaşlayacağına işaret etmektedir.

Yurt içi üretici fiyatları eylül ayında yüzde 1,37 oranında artmış, yıllık enflasyon yüksek bazın da etkisiyle 2,66 puan düşerek yüzde 33,09’a gerilemiştir. Bu dönemde ana sanayi grupları genelinde fiyat artışları ılımlı gerçekleşmiştir. Sermaye malı grubundaki fiyat artışı yüzde 1,89 olurken, ara malı ve enerji manşet oranı sınırlayan gruplar olarak öne çıkmıştır. Son üç aylık dönemde yurt içi üretici fiyatları kaynaklı baskılar önemli ölçüde zayıflamış, bu durum tüketici enflasyonunun mal tarafını olumlu yönde etkilemiştir.

Uluslararası emtia fiyatlarında nisan ayı sonlarında başlayan gerileme eylül ayında da devam etmiştir. Alt kırılım bazında, enerji grubu ham petrol fiyatındaki düşüşe bağlı olarak bu gerilemeyi sürüklerken, diğer gruplar artış sergilemiştir. FAO gıda fiyatları endeksi uzun bir sürenin ardından eylül ayında, alt gruplar geneline yansır biçimde aylık bazda artmıştır.

Ekim ayının ilk yarısında enerji grubu fiyatlarının yükselişe geçtiği gözlenmektedir. Eylül ayında ortalama 74,3 ABD doları seviyesinde olan Brent ham petrol fiyatları artan jeopolitik risklerin de etkisiyle ekim ayının ilk yarısında 77,4 ABD doları civarına ulaşmıştır. Aynı dönemde gerek tarım fiyatları gerekse endüstriyel metaller kaynaklı olarak enerji dışı emtia fiyatları da artış göstermiştir.

Küresel Arz Zinciri Baskı Endeksi eylül ayında tarihsel ortalamasında seyretmiştir. Küresel ve Çin’e yönelik konteyner fiyat endekslerinde temmuz sonrasında gözlenen düşüş eğilimi eylül ayında da devam ederken, kuru yük taşımacılık fiyat endeksleri dalgalı bir seyir izlese de yılın ikinci yarısında ortalamada yatay bir görünüm arz etmiştir. Ağustos ayında ılımlı bir yükseliş kaydeden döviz kuru sepetinin, eylül ayında sınırlı bir artış sergilemesi neticesinde kur kaynaklı baskılar zayıflamıştır. Eylül ayında mevsimsel etkilerden arındırılmış PMI verileri, imalat sanayinde girdi maliyetlerinde yavaşlamaya işaret etmiştir.

Ekim ayı Piyasa Katılımcıları Anketi sonuçlarına göre 2024 ve 2025 yıl sonu için enflasyon beklentileri yükselirken orta vadeli enflasyon beklentileri gerilemiştir. On iki ay sonrasına ilişkin enflasyon beklentisi yüzde 27,4 ile görece yatay seyrederken, yirmi dört ay sonrasına ilişkin beklenti 0,3 puan düşüşle yüzde 18,1 seviyesinde olmuştur. Öte yandan, cari ve gelecek yıl sonuna ilişkin enflasyon beklentileri sırasıyla 1,0 ve 0,3 puan yukarı yönlü güncelleme ile yüzde 44,1 ve 25,6 seviyesinde gerçekleşmiştir.

Beş yıl sonrasına ilişkin enflasyon beklentisi ise yüzde 11,3 seviyesinde ölçülerek belirgin bir değişiklik sergilememiştir. Reel sektör beklentilerine bakıldığında ağustos ayında yüzde 53,8 olan firmaların on iki ay sonrasına ilişkin yıllık enflasyon beklentisi, eylül ayında 2,7 puan azalarak yüzde 51,1 seviyesine gerilemiştir. Benzer şekilde, hane halkının on iki ay sonrasına ilişkin enflasyon beklentileri de aynı dönemde 1,5 puan azalarak yüzde 71,6 seviyesinde gözlenmiştir. Kurul, enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarının dezenflasyon süreci açısından risk unsuru olmaya devam ettiğini kaydetmiştir.

Öncü göstergeler ekim ayı enflasyonu üzerinde gıda fiyatlarının etkisinin öne çıkacağına işaret etmektedir. Bu dönemde işlenmemiş gıda fiyatlarının taze meyve ve sebze kaynaklı olarak artış eğilimini sürdüreceği değerlendirilmektedir.

Para politikasının görece etki alanı dışında kalan taze meyve ve sebze grubunda sezon geçişinin de etkisi ile fiyat artışları gözlenmektedir. Bu dönemde, mevsimsel etkilerden arındırılmış verilerle temel mal grubu fiyat artışı ılımlı bir seyir izlemektedir. Bu grupta, giyim fiyatları mevsimsel etkilerle yükselmekte, dayanıklı tüketim malları fiyatları zayıf bir artış kaydetse de kompozisyon olarak farklılaşan bir görünüm sergilemektedir.

Temel mal enflasyonu düşük seyretmeye devam ederken, hizmet enflasyonundaki iyileşmenin son çeyrekte gerçekleşmesi beklenmektedir. Enflasyondaki iyileşmenin hızına dair belirsizlik ise son dönemdeki veri akışı ile artmıştır.”

Paylaşın

Merkez Bankası’ndan Dikkat Çeken “Döviz” Hamlesi

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) mart – temmuz döneminde aylık ortalama 22.5 milyar dolar döviz alırken, bu miktar eylülde 10.6 milyar dolara, ekimde ise 5.3 milyar dolara geriledi.

Ekonomistler, enflasyonun hedeflenen seviyelere düşmesi ve döviz kurunun yıl sonunda belirlenen aralıkta kalabilmesi için TCMB’nin döviz alım stratejisine devam etmesinin kritik bir rol oynayacağını belirtiyor.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) toplam rezervleri geçtiğimiz hafta 2 milyar dolar artış göstererek 159.3 milyar dolara yükseldi. Swap hariç net rezervler ise 3.3 milyar dolarlık bir artışla 40.5 milyar dolara ulaştı.

QNB ekonomistleri tarafından yayımlanan bir raporda, bu artışın temel sebepleri, TCMB’nin döviz alım hızını yavaşlatması ve döviz satışları yerine döviz alımını kademeli olarak azaltması olarak açıklandı. Ekonomistlere göre bu strateji, rezervlerde olumlu bir görünüm sağlamaya devam ediyor.

QNB ekonomistleri Erkin Işık, Deniz Çiçek ve Kaan Özçelikkale tarafından hazırlanan raporda, TCMB’nin analitik bilançosuna göre, dış varlıkların 18 Ekim haftasında 2 milyar dolar arttığı belirtildi. Bu artışla birlikte toplam döviz rezervleri de benzer bir değişimle 159.3 milyar dolara çıktı.

Ancak, aynı hafta içerisinde bankaların TCMB’de zorunlu karşılık ve teminat depo çerçevesinde tuttukları döviz miktarı 0.4 milyar dolar azaldı ve bu durum brüt rezervleri olumsuz etkiledi.

Ekonomistler, Mart ayının sonundan bu yana TCMB’nin döviz alımlarının toplamda 96.7 milyar dolara ulaştığını, sene başından bu yana ise 64.1 milyar dolar seviyesine çıktığını ifade etti. Bu süreçte, kamu kurumlarının döviz mevduatlarında da 0.2 milyar dolarlık bir artış yaşandı.

Tüm bu gelişmeler net rezervlerde 0.7 milyar dolarlık bir artış sağlarken, ihracat döviz alımları, reeskont kredi ödemeleri ve yurtdışı bankalarla yapılan işlemler gibi diğer işlemlerle toplamda 1.6 milyar dolarlık bir döviz girişi sağlandı.

QNB ekonomistleri, TCMB’nin kur istikrarını sağlamak için piyasaya doğrudan döviz satışı yapmak yerine, döviz alım hızını yavaşlattığını belirtti. Mart-temmuz döneminde aylık ortalama 22.5 milyar dolar döviz alımı yapan TCMB, eylül ayında bu rakamı 10.6 milyar dolara, ekim ayında ise geçen cuma itibariyle 5.3 milyar dolara düşürdü.

Ekonomim’den Şebnem Turhan’ın haberine göre; bu stratejiyle birlikte, TCMB’nin yıl sonunda dolar kurunu 34-34.5 TL seviyelerinde tutabilmesi durumunda, enflasyon oranının tahmin aralığının üst sınırı olan yüzde 42’nin altında kalabileceği öngörülüyor.

Ancak, ekonomistler bu hedefin önümüzdeki dönemlerde ABD seçimlerinin olası piyasa dalgalanmaları nedeniyle zorlu bir sınavdan geçebileceğini belirtti. Gerekli durumlarda TCMB’nin döviz piyasasına satış yönünde müdahale yapabileceği de not edildi.

Türkiye ekonomisinde döviz rezervlerinin artırılması, uzun vadeli istikrarın sağlanmasında önemli bir faktör olarak görülüyor. Son dönemde enflasyonda beklenen hızlı iyileşme gerçekleşmezken, TCMB’nin döviz alım ve satış stratejileri, döviz rezervlerinde olumlu bir görünüm sağlamaya devam etti.

Ekonomistler, enflasyonun hedeflenen seviyelere düşmesi ve döviz kurunun yıl sonunda belirlenen aralıkta kalabilmesi için TCMB’nin döviz alım stratejisine devam etmesinin kritik bir rol oynayacağını belirtiyor.

Paylaşın