Ali Babacan: Seçimden Bu Yana 4 Kez Faiz Arttı, Erdoğan Susuyor

Merkez Bankası’nın (TCMB) faiz kararına ilişkin değerlendirmede bulunan DEVA Lideri Ali Babacan, “Seçimden bu yana 4 kez faiz arttı, Sayın Erdoğan susuyor” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Merkez Bankası’nın politika faizi bir kenarda dursun, bu milletin Hazinesi’nden her yıl ne kadar faiz ödettiğini kendisinden hiç duydunuz mu? Ekonomi yönetimini devrettiğimden bu yana tam 46 kat arttı.”

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu, bugünkü toplantısında politika faizini 500 baz puan daha artırarak yüzde 25’ten yüzde 30’a çıkardı.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Merkez Bankası’nın kararına ilişkin sosyal medya hesabından değerlendirmede bulundu. Babacan, şu ifadeleri kullandı:

“Seçimden bu yana 4 kez faiz arttı, Sayın Erdoğan susuyor. Merkez Bankası’nın politika faizi bir kenarda dursun, bu milletin Hazinesi’nden her yıl ne kadar faiz ödettiğini kendisinden hiç duydunuz mu? Ekonomi yönetimini devrettiğimden bu yana tam 46 kat arttı.”

Merkez’den parasal sıkılaştırma sürecinin devamı vurgusu

Öte yandan Merkez Bankası’ndan yapılan açıklamada, Kurul’un “dezenflasyonun en kısa sürede tesisi, enflasyon beklentilerinin çıpalanması ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için parasal sıkılaştırma sürecinin devamına” verdiği vurgulandı.

Enflasyonun Temmuz ve Ağustos aylarında öngörülenin üzerinde gerçekleştiği belirtilen açıklamada, “Yurt içi talepteki güçlü seyir ve hizmet fiyatlarındaki katılık devam ederken, petrol fiyatlarındaki artış ve enflasyon beklentilerinde süregelen bozulma enflasyonda ilave yukarı yönlü baskı oluşturmaktadır” denildi. Bu unsurların enflasyonun yıl sonunda Enflasyon Raporu’ndaki tahminlerin üzerinde olacağına işaret edildi. Merkez Bankası, Temmuz ayında 2023 yılı enflasyon tahminini yüzde 58’e yükseltmiş, 2024 yıl sonu tahminini ise yüzde 33 olarak güncellemişti.

“Son dönemde etkili olan ücret ve kur kaynaklı maliyet yönlü baskılar ile vergi düzenlemelerinin ise enflasyona önemli ölçüde yansıdığı ve aylık enflasyonun ana eğiliminde düşüşün başlayacağı değerlendirilmiştir” denilen açıklamada, Para Politikası Kurulu “parasal sıkılaştırma adımlarının etkisiyle, dezenflasyonu 2024 yılında Rapor’daki patika ile uyumlu şekilde tesis etmekte kararlıdır” ifadesine yer verildi.

Faiz indirme sürecine 27 ay sonra son verilmişti

Merkez Bankası, Hafize Gaye Erkan’ın göreve atanması sonrası faiz indirimi sürecine 27 ay sonra son vermiş, son 3 PPK toplantısında politika faizini yüzde 16,5 artırmıştı.

Politika faizi, Haziran ayında 650 baz puan artışla yüzde 15’e, Temmuz ayında ise 250 baz puan artışla yüzde 17,50’ye yükseltmişti. 24 Ağustos’ta yapılan toplantıda ise politika faizi, piyasa beklentilerinin üzerinde 750 baz puanlık artışla yüzde 17,5’ten yüzde 25’e çıkartılmıştı.

Anadolu Ajansı (AA) Finans’ın 19 ekonomistin katılımıyla yaptığı ankette 500 baz puan artış beklentisi öne çıkmıştı. Anket sonuçlarına göre, 250 ile 600 baz puanlık bir artırım öngören ekonomistlerin politika faizi beklentileri yüzde 27,50 ile yüzde 31, yıl sonu politika faizi beklentileri ise yüzde 35 ile 45 arasında yer alıyordu.

Ekonomistlerin yıl sonu politika faizi beklentilerinin medyanı ise yüzde 36 olmuştu. Reuters anketine katılan 16 ekonomist de Merkez Bankası’ndan 500 baz puanlık artış bekliyordu. Tahminler yüzde 27,5 ile yüzde 31 bandında yer alıyordu.

Bloomberg HT’nin anketine katılan 19 kurumun medyan beklentisi de, politika faizinin bugün 500 baz puan artırılarak yüzde 30’a yükseltilmesi yönündeydi. Eylül ayı faiz anketinde; maksimum beklenti yüzde 30, minimum beklenti ise yüzde 27,5 olmuştu.

Paylaşın

Ekonomistlerden “Merkez Bankası Faizi Yüzde 30’a Yükseltecek” Tahmini

Merkez Bankası’nın (TCMB) bu ay faiz oranlarını yüzde 30’a çekileceği tahmin ediliyor. Banka, geçen ay enflasyonla mücadelede yeni bir kararlılık sinyali olarak görülen 750 puanlık bir artışa gitmişti.

Standard Chartered ekonomisti Farooq Pasha bir müşteri notunda, şu ana kadarki sıkılaştırma döngüsünün “para politikası yoluyla ekonomiyi istikrara kavuşturma kararlılığına işaret ettiğini” söyledi ve 500 puanlık bir artış öngördü.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) önümüzdeki hafta 500 baz puanlık bir faiz artışı daha yapması bekleniyor.

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısına ilişkin ankete katılan yerli ve yabancı ekonomistler, faiz oranlarının yüzde 30’a çekileceğini tahmin ediyor.

Reuters anketine katılan 16 finans kurumunun yaptığı tahminlerin ortalamasına göre faiz oranı yüzde 25’ten yüzde 30’a yükseliyor.

AA Finans’ın 21 Eylül Perşembe günü düzenlenecek MB’nin PPK toplantısına yönelik beklenti anketi de 19 ekonomistin katılımıyla sonuçlandı ve tahminlerin ortalaması 500 baz puan artış yönünde oldu.

TCMB, geçen ay enflasyonla mücadelede yeni bir kararlılık sinyali olarak görülen 750 puanlık bir artış yapmıştı.

Türkiye’de faizleri düşürme politikası, 2021’in sonlarında lirada tarihi bir değer kaybına yol açmış ve geçen yıl enflasyonun yüzde 85’e kadar yükselmesine neden olmuştu.

Seçimlerden sonra ekonomi ve faiz politikaları Mehmet Şimşek yönetiminde değişti. Faizler o zamandan bu yana 1.650 baz puan arttı ve Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan enflasyona karşı daha fazla sıkılaştırma sözü verdi.

Reuters anketine göre, ekonomistler devam eden parasal sıkılaştırmanın politika faizini yıl sonuna kadar yüzde 35’e yükseltmesini beklerken, tahminler yüzde 30 ile yüzde 40 arasında değişiyor.

Standard Chartered ekonomisti Farooq Pasha bir müşteri notunda, şu ana kadarki sıkılaştırma döngüsünün “para politikası yoluyla ekonomiyi istikrara kavuşturma kararlılığına işaret ettiğini” söyledi ve 500 puanlık bir artış öngördü.

Türkiye yılsonu enflasyon tahminini yüzde 65’e yükselterek ekonomik büyüme tahminlerini düşürmüştü. Merkez Bankası faiz kararını 21 Eylül’de Türkiye saati ile 1200’de açıklayacak.

(Kaynak Euronews Türkçe)

Paylaşın

Merkez Bankası Duyurdu: Temmuz Ayında Cari Açık 5,5 milyar dolar

Merkez Bankası (TCMB) verilerine göre, cari işlemler hesabı temmuz ayında 5 milyar 466 milyon dolar açık verdi. 12 aylık cari açık ise, 58.5 milyar dolar olarak kaydedildi.

Haber Merkezi / Ödemeler dengesi tanımlı dış ticaret açığı, temmuzda 10 milyar 477 milyon dolar oldu. Bu dönemde hizmetler dengesi kaynaklı girişler 5 milyar 999 milyon dolar, seyahat kaleminden kaynaklanan net gelirler de 4 milyar 795 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Birincil gelir dengesi ve ikincil gelir dengesi kaleminde sırasıyla, 903 milyon dolar ve 85 milyon dolar net çıkış kaydetti. Doğrudan yatırımlardan kaynaklanan net girişler 392 milyon dolar olarak kaydedildi. Yurtdışındaki tahvil ihraçlarıyla ilgili olarak, bankalar 353 milyon doları net borçlanma gerçekleştirdi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), temmuz ayına ilişkin ödemeler dengesi istatistiklerini yayımladı.

Buna göre, temmuz ayında cari işlemler hesabı 5 milyar 466 milyon dolar açık verdi.  Altın ve enerji hariç cari işlemler hesabı ise, 717 milyon dolar fazla verdi. Ödemeler dengesi tanımlı dış ticaret açığı 10 milyar 477 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Hizmetler dengesi kaynaklı girişler 5.999 milyon dolar seviyesinde gerçekleşmiştir. Bu kalem altında seyahat kaleminden kaynaklanan net gelirler 4.795 milyon dolar olmuştur.

Birincil gelir dengesi ve ikincil gelir dengesi kalemleri sırasıyla 903 milyon dolar ve 85 milyon dolar net çıkış kaydetmiştir.

Doğrudan yatırımlardan kaynaklanan net girişler 392 milyon dolar olarak kaydedilmiştir.

Portföy yatırımları 1.160 milyon dolar tutarında net giriş kaydetmiştir. Alt kalemler itibarıyla incelendiğinde, yurt dışı yerleşiklerin hisse senedi ve devlet iç borçlanma senetleri piyasalarında sırasıyla 734 milyon dolar ve 18 milyon dolar net alış yaptığı görülmektedir.

Yurt dışındaki tahvil ihraçlarıyla ilgili olarak, bankalar 353 milyon dolar net borçlanma gerçekleştirmiştir.

Diğer yatırımlar altında, yurt içi bankaların yurt dışı muhabirlerindeki efektif ve mevduat varlıkları 942 milyon dolar net azalış kaydetmiştir.

Yurt dışı bankaların yurt içindeki mevduatları, yabancı para cinsinden 1.186 milyon dolar net artış, Türk lirası cinsinden 206 milyon dolar net azalış olmak üzere toplam 980 milyon dolar net artış kaydetmiştir.

Yurt dışından sağlanan kredilerle ilgili olarak Genel hükümet, bankalar ve diğer sektörler sırasıyla 35 milyon dolar, 483 milyon dolar ve 181 milyon dolar net geri ödeme gerçekleştirmiştir.

Resmi rezervlerde bu ay 2.778 milyon dolar net artış olmuştur.”

Paylaşın

Merkez Bankası, Enflasyon Artışında Vergi Ve Enerjiye Dikkat Çekti

Ağustos ayı enflasyon verilerini değerlendiren Merkez Bankası, aylık bazda en yüksek artışın yüzde 14,23 ile enerji grubunda olduğuna dikkat çekerken, bu gelişmede önceki aydan sarkan vergi etkisinin yanı sıra dış fiyat baskılarının da belirleyici olduğunu vurguladı.

Haber Merkezi / Raporda, akaryakıt fiyat artışlarının ulaştırma hizmetleri fiyatlarına hızlı şekilde yansıdığını ifade eden Merkez Bankası, grup aylık enflasyonunda yüzde 27,62 ile 2003 bazlı TÜFE kapsamında hesaplanan en yüksek artışın kaydedildiğini de belirtti.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) yılın en yüksek seviyesini gören Ağustos enflasyonuyla ilgili değerlendirme raporunu yayımladı. Raporda şu ifadeler yer aldı:

“Ağustos ayında tüketici fiyatları yüzde 9,09 oranında yükselmiş ve yıllık enflasyon 11,11 puan artarak yüzde 58,94 olmuştur. Bu dönemde B ve C endekslerinin yıllık değişim oranları sırasıyla 9,20 ve 8,76 puan artarak yüzde 63,52 ve 64,85 olarak gerçekleşmiştir. Yıllık tüketici enflasyonuna katkılar incelendiğinde, bu dönemde alt grupların tamamında artış yaşanmıştır. Bir önceki aya göre hizmet, gıda, temel mal, enerji ve alkol-tütün-altın gruplarının katkıları sırasıyla 3,00; 2,86; 2,60; 2,51 ve 0,14 puan artmıştır.

Mevsimsellikten arındırılmış verilerle incelendiğinde, B ve C endekslerinin aylık artışları önceki ayda ulaşılan yüksek seviyeleri korumuştur. Fiyat artışları, B endeksini oluşturan gruplardan işlenmiş gıdada bir önceki aya kıyasla güçlenirken hizmet ve temel mallarda yüksek seyretmeye devam etmiştir. Hizmet fiyatları ağustos ayında yüzde 9,19 oranında yükselmiş, grup yıllık enflasyonu 9,92 puan artışla yüzde 79,57 seviyesine ulaşmıştır. Bu dönemde fiyat artışları, ulaştırma hizmetlerinde daha belirgin olmak üzere, alt gruplar geneline yayılmıştır. Ulaştırma hizmetleri fiyatlarında akaryakıt fiyatlarındaki sert artışa bağlı olarak aylık bazda yüzde 27,62 oranı ile 2003 bazlı endeksteki en yüksek artış kaydedilmiştir.

Bu gelişmede, yönetilen-yönlendirilen kalemlerin (otobüs ve taksi ile şehir içi yolcu taşımacılığı ve hava yoluyla yolcu taşımacılığı) yanı sıra karayoluyla şehirler arası yolcu taşımacılığı fiyatları belirleyici olmuştur. Lokanta-otel alt grubunda süregelen güçlü fiyat artışları ağustos ayında devam etmiş, fiyatların yüzde 7,09 oranında yükselmesiyle alt grup yıllık enflasyonu yüzde 89,31 seviyesine ulaşmıştır. Kira alt grubunda aylık artış bir miktar daha güçlenerek yüzde 7,90 olmuş ve yıllık enflasyon yüzde 87,78’e yükselmiştir. Diğer hizmetler alt grubunda fiyatlar yüzde 7,19 oranında artış kaydederken bu gelişmede kişisel ulaştırma araçlarının bakım-onarımı, sağlık hizmetleri ile eğlence-kültür hizmetleri öne çıkan kalemler olmuştur.

Temel mal grubu yıllık enflasyonu 7,72 puan artışla yüzde 51,97 olmuştur. Döviz kuru geçişkenliğinin yüksek olduğu temel mallarda tüm alt gruplarda yüksek fiyat artışları kaydedilmiştir. Dayanıklı mal alt grubunda fiyatlar yüzde 7,82 oranında yükselirken, bu dönemde otomobil, beyaz eşya ve mobilya fiyatlarında belirgin artışlar izlenmiştir. Diğer temel mallar alt grubunda ilaç referans euro kurundaki güncelleme ve vergi ayarlamasının sarkan etkileri hissedilmiş, fiyatlarda yüzde 9,92 oranı ile genele yayılan bir artış kaydedilmiştir. Giyim ve ayakkabı grubunda fiyatların mevsim eğiliminin aksine artış göstermesiyle (yüzde 8,25 oranında) yıllık enflasyon yüzde 29,96’ya yükselmiştir.

Enerji fiyatları ağustos ayında yüzde 14,23 oranında artmış, grup yıllık enflasyonu ise 16,89 puan artarak yüzde 14,03 seviyesinde gerçekleşmiştir. Grup aylık fiyat artışında, bir önceki ay ortasında gerçekleşen vergi artışının sarkan etkisi yanında, uluslararası enerji fiyatlarındaki yükseliş belirleyici olmuştur. Bu görünüm altında, akaryakıt ve tüp gaz kalemleri sırasıyla aylık bazda yüzde 26,11 ve 23,93 oranlarında artış kaydetmiştir. Ayrıca, şebeke suyu fiyatları ağustos ayında da yüksek bir oranda (yüzde 7,43) artmıştır.

Gıda ve alkolsüz içecekler grubu fiyatları ağustos ayında yüzde 8,48 oranında artmış, yıllık enflasyon 12,14 puan yükselerek yüzde 72,86 olmuştur. Yıllık enflasyon işlenmemiş gıdada 13,93 puan artışla yüzde 93,64’e, işlenmiş gıdada ise 11,02 puan artışla yüzde 57,80’e yükselmiştir. Mevsimsellikten arındırılmış veriler taze meyve sebze fiyatlarının bu dönemde meyve fiyatları öncülüğünde belirgin artış gösterdiğine işaret etmiştir. İşlenmemiş gıda grubunun seyrinde bu dönemde meyve ve sebze dışında, yumurta ve kuruyemiş fiyatlarındaki yükselişler öne çıkmıştır. İşlenmiş gıda grubunda aylık artış geçen aya kıyasla (yüzde 11,17) güçlenirken, başta ekmek olmak üzere ekmek-tahıllar, süt ile süt ürünleri, katı-sıvı yağlar ve alkolsüz içecek kalemleri fiyat artışları ile dikkat çekmiştir.

Alkollü içecekler ve tütün ürünleri grubunda fiyatlar yüzde 3,77 oranında yükselmiş, yıllık enflasyon 5,40 puan artışla yüzde 51,98 olarak gerçekleşmiştir. Bu gelişmede geçen ay yapılan vergi düzenlemesi kaynaklı fiyat artışlarının endekse gün ağırlıklı yansıtılması nedeniyle ağustos ayına sarkan etkiler belirleyici olmuştur.

Yurt içi üretici fiyatları ağustos ayında yüzde 5,89 oranında artmış, yıllık enflasyon 4,91 puan artışla yüzde 49,41 olmuştur. Ana sanayi gruplarına göre incelendiğinde, yıllık enflasyon alt grupların tümünde yükseliş kaydederken, aylık bazda uluslararası enerji emtia ve kur gelişmelerine istinaden enerji üretici fiyatlarındaki artış yüzde 14,27 ile belirgin olmuştur. Aylık fiyat gelişmeleri sektörler bazında incelendiğinde, artışların genele yayıldığı izlenirken ham petrol ve doğal gaz, rafine petrol ürünleri, temel eczacılık, kömür ve linyit, mobilya, diğer madencilik-taş ocakçılığı ve elektrik-gaz imalatı sektörleri fiyat artışlarıyla öne çıkmıştır.”

Paylaşın

Merkez Bankası Başkanı Erkan’dan “Kararlılık” Vurgusu

Kuyumculuk sektörünün temsilcileri ile bir araya gelen Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan, enflasyon raporu toplantısında kamuoyuyla paylaşılan yol haritasının “kademeli ve kararlı adımlarla” uygulanmaya devam ettiğini söyledi.

Hafize Gaye Erkan, 27 Temmuz’daki Enflasyon Raporu Bilgilendirme Toplantısında, “Güçlü bir parasal sıkılaştırma sürecini haziran ayında başlattık. Bu sürecin, kademeli, dengeli ve istikrarlı olacağını vurguladık” demişti.

Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Osman Çelik ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan, Ankara’da kuyumculuk sektörünün temsilcileri ile bir araya geldi.

Kuyumculuk sektörü temsilcilerinin sorunlarını dinleyen TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan, “2024 yılında dezenflasyonun sürdürülebilir şekilde başlamasını sağlayacak zemini oluşturmak için Enflasyon Raporu toplantımızda kamuoyuyla paylaştığımız yol haritamızı kademeli ve kararlı adımlarla uygulamaya devam ediyoruz” dedi.

Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Osman Çelik ise hükümet olarak makro dengeleri tesis etmekle işe başladıklarını ve önlemlerin reel sektör üzerindeki yan etkilerini titizlikle takip ederek gerekli önlemleri alıp ilgili sektörlerin ihracattaki rekabetçi güçlerini geliştirmek istediklerini anlattı.

Türkiye’de altın ithalatında son dönemde dikkat çekici artışlar yaşandığı ve bu durumun cari açık üzerinde de etkili olduğu belirtilen toplantıda, geçiş sürecinde finansal istikrarın güçlendirilmesine yönelik makroihtiyati tedbirlerin uygulandığına dikkat çekildi. Diğer yandan, mücevher ihracatçıları gibi üretici kesimlerin desteklenmeye devam edileceği belirtildi.

Para Politikası Kurulu (PPK) Hafize Gaye Erkan başkanlığında ilk üç toplantıda politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını 1650 baz puan artışla yüzde 8,5’ten yüzde 25’e yükseltti. PPK, karar metinlerinde kademeli ve kararlı parasal sıkılaştırma mesajlarına yer verildi.

Başkan Erkan, 27 Temmuz’daki Enflasyon Raporu Bilgilendirme Toplantısında, “Güçlü bir parasal sıkılaştırma sürecini haziran ayında başlattık. Bu sürecin, kademeli, dengeli ve istikrarlı olacağını vurguladık” demişti.

Hafize Gaye Erkan toplantıda şu ifadeleri kullanmıştı: “Merkez Bankası’nda temel amacımız fiyat istikrarıdır. Enflasyonu kalıcı olarak düşürmek için parasal sıkılaştırma sürecine başladık. Enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar, parasal sıkılaştırmayı gerektiği zamanda ve gerektiği ölçüde kademeli olarak güçlendireceğiz.

Enflasyon ve enflasyonun ana eğilimine ilişkin göstergeleri yakından takip ediyoruz. Fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda tüm araçlarımızı kararlılıkla kullanmaya devam edeceğiz. Bu kapsamda, faiz artırımının yanı sıra, parasal sıkılaştırma sürecini destekleyecek seçici kredi ve miktarsal sıkılaştırma kararları aldık ve almaya devam edeceğiz.

Bu nedenle, konuşmam ve sonrasındaki soru-cevap oturumumuz yalnızca enflasyon ve para politikası odaklı olacaktır. Öngördüğümüz dezenflasyon ve istikrar dönemleri öncesinde bir geçiş sürecindeyiz. Geçiş sürecinde, piyasalar kendi içsel dinamiklerinde dengelenmektedir.

Döviz kurunda gözlenen düzeltme ve mali disipline yönelik tedbirlerin sonucunda enflasyon kısa vadede geçici bir yükseliş gösterecektir. Diğer taraftan, bu süreçte 2024 yılında dezenflasyonun sürdürülebilir şekilde başlamasını sağlayacak zemini dikkatle oluşturuyoruz.

Faiz artırım kararlarımız, miktarsal ve seçici kredi sıkılaştırma kararlarımızın birikimli olumlu etkilerinin bir kısmını 2023’ün sonunda ve özellikle enflasyonun ana eğiliminde 2024 yılının ikinci çeyreğinde hissetmeye başlayacağız. Dezenflasyon süreci dönemine girildiğinde, göreli fiyatlarda geçici düzeltmeler yerini kur istikrarı, iyileşen cari denge, mali disiplin, sermaye akımlarında kalıcı güçlenme ve artan rezervlere bırakacaktır.

Söz konusu gelişmeler sonucunda enflasyonun ana eğilimi ve beklentiler tutarlı bir şekilde iyileşmeye başlayacaktır. 2025 yılı sonrasını ise istikrar döneminin başlangıcı olarak görüyoruz. Bu dönemde enflasyondaki gerileme hızlanırken, öngörülebilirlik artacaktır. Kalıcı olarak gerileyen enflasyona, yatırımlar ve nitelikli büyüme eşlik edecektir.

Konuşmamda, ilk olarak bir önceki Enflasyon Raporu’ndan bu yana açıklanan veriler ışığında, küresel ekonomi ve enflasyona dair değerlendirmemizi paylaşacağım. Sonrasında, para politikası stratejimizi ve orta vadeli enflasyon tahminlerimizi sunmak istiyorum.

Küresel büyüme zayıf seyrine devam etmektedir. Türkiye’nin ihracat yaptığı 110 ülkenin büyüme oranları ve ihracatımızdaki payları kullanılarak oluşturulan küresel büyüme endeksi, bir önceki Rapor dönemine göre kayda değer bir değişim göstermemiştir. 2022 yılı ile kıyaslandığında dış talep yıllık bazda yavaşlamaktadır.

Türkiye’nin önemli ticaret ortaklarından Euro Bölgesinde, flash imalat PMI göstergesi temmuzda 42,7 ile pandemiden bu yana en düşük düzeye gerilemiştir. Çin ise yılın ikinci çeyreğinde yüzde 0,8 oranında büyümüştür. Bu büyüme beklentilerin altında kalmış ve ilk çeyreğe göre önemli bir yavaşlamaya işaret etmiştir.

Küresel büyümedeki yavaşlamanın da katkısıyla, emtia fiyatları ve arz koşullarındaki olumlu görünüm, bu Rapor döneminde de devam ediyor. Emtia ana endeksi bir önceki yıla göre yüzde 18,3 oranında gerilemekle birlikte, uzun dönem ortalamalarının üzerindedir.

Diğer taraftan, küresel ekonomik faaliyet, sektörler arasında ayrışmaktadır. Sanayi üretimi zayıf seyrederken, talep koşullarını daha fazla yansıtan hizmet sektörü gücünü koruyor. Küresel hizmet PMI endeksi, yılın ikinci çeyreğinde artarak 54,9 düzeyine ulaşmış ve eşik değer üzerindeki seyrini sürdürmüştür.

Diğer taraftan, imalat sanayi PMI göstergesi 49,3 ile eşik değerin altında kalmaya devam etmiştir. İmalat sanayi ve hizmet sektörleri arasındaki ayrışma, gelişmiş ülkelerde çok daha belirgindir. Büyüme oranlarındaki gerileme ve sanayi üretimindeki zayıflık, emtia fiyatları kanalıyla enflasyonu olumlu etkilemektedir.

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde ortalama tüketici enflasyonları, sırasıyla yüzde 4,2 ve yüzde 5,1 seviyelerine gerilemiştir. Söz konusu düşüşe rağmen, enflasyon gelişmiş ülkelerde yüzde 2, gelişmekte olan ülkelerde ise ortalama yüzde 3,5 olan hedef değerlerin belirgin üzerindedir.

Küresel çapta işgücü piyasalarındaki sıkılık ve iç talepteki canlılık nedeniyle hizmet enflasyonlarında gözlenen katılık, çekirdek enflasyonlardaki ve beklentilerdeki düşüşü sınırlamaktadır. Çekirdek enflasyon, Rapor döneminde sınırlı oranda gerileyerek gelişmiş ülkelerde yüzde 4,8, gelişmekte olan ülkelerde yüzde 5,6 olmuştur.

Enflasyonun ve özellikle çekirdek göstergelerin yüksek seviyesi sonucu, merkez bankaları parasal sıkılaştırmaya devam etmektedir. Gelişmiş ülkelerin tamamında olmak üzere, takip edilen 27 ülke merkez bankasının 19 tanesinde enflasyon hedefin üzerindedir.

Enflasyonda pandemi sonrası yükseliş, ülkeler arasında birbirine yakın zamanlarda başlamıştır. Bununla birlikte, gelişmekte olan ülkelerin faiz artırımlarına gelişmiş ülkelerden daha erken başladıkları ve çekirdek enflasyonu düşürmekte daha başarılı oldukları görülmektedir.

Değerli Katılımcılar, küresel enflasyon ve para politikalarına değindikten sonra, şimdi ülkemizdeki enflasyona dair tespitlerimizi paylaşmak istiyorum. Ülkemizde enflasyon, ekim ayındaki zirve noktası olan yüzde 85,5’ten haziran ayı itibarıyla yüzde 38,2’ye gerilemiştir.

Bu gelişmede, döviz kurundaki istikrar ve gerilemeye başlayan küresel emtia fiyatları etkili olmuştur. Alt grupların, haziran ayı yıllık enflasyonuna olan katkılarına bakıldığında, enflasyonun gerilemesine en büyük katkı küresel emtia fiyatlarından olumlu etkilenen temel mal, gıda ve özellikle enerji kalemlerinden gelmiştir.

Diğer taraftan, enflasyondaki ataleti yansıtan hizmet grubunun katkısı, 15 puan civarında yatay seyretmektedir. Enflasyonun ana eğilimine dair bir dizi göstergeyi rutin olarak takip etmekteyiz. Bankamızda enflasyonun ana eğiliminin tespitinde, hem B, C endeksleri gibi “dışlama yöntemine” dayalı yaklaşımlar, hem de SATRIM, Medyan enflasyon gibi “istatistiki yöntemler” kullanmaktayız.

Yakın dönem dinamiklerini daha iyi anlamak adına, aylık ya da 3 aylık mevsim etkilerinden arındırılmış enflasyon verilerini inceliyoruz. Takip ettiğimiz geniş kapsamlı gösterge seti haziran ayında enflasyonun ana eğiliminde güçlenmeye işaret etmiştir.

Bu gelişmede, yurt içi talepteki güçlü seyir, ücret ve kur gelişmeleri ile hizmet enflasyonundaki katılık belirleyici olmaktadır. Yılın ikinci çeyreğine ilişkin veriler, iktisadi faaliyetteki güçlü seyirde özellikle iç talebin etkili olduğunu göstermektedir.

Perakende satış hacim endeksi, yerli kartlarla yapılan harcamalar, ciro endeksleri tüketimde ivmelenmeye işaret etmektedir. Tüketicilerin, dayanıklı tüketim harcaması yapma planları ikinci çeyrekte hızla artmıştır. Otomobil ve beyaz eşya satışları geçmiş dönem ortalamalarının oldukça üzerindedir.

İç talebin seyrine ilişkin özetlediğim görünüme karşın, toplam arz daha ılımlı seyretmektedir. Sanayi üretimi ve ihracatın yıllık artışı, 2022 yılının ikinci yarısından itibaren dış talep ile birlikte yavaşlamaktadır. İlk çeyrekte yaşadığımız deprem felaketi kaynaklı üretim kaybı, ikinci çeyrekte telafi edilmekle birlikte, söz konusu göstergelerin yıllık artış oranları sıfıra yakındır.

Geçtiğimiz yılın ikinci yarısında kapasite kullanım oranlarındaki düşüş, ilk çeyrekte afet kaynaklı olarak devam etmiştir. Kapasite kullanım oranları temmuz ayında halen bir önceki yıl seviyesinin altındadır. İç talep ve üretime ilişkin görünüm, toplam talep koşullarının enflasyonist bir düzeyde seyrettiğine işaret etmektedir.

Takip ettiğimiz çıktı açığı göstergelerinin ortalaması, 2022 yılının ikinci yarısında zayıflama eğilimi sergiledikten sonra, 2023 yılı ikinci çeyreği itibarıyla yüzde 2,3 seviyesine yükselmiştir. Talebin uzun bir süre arzdan daha hızlı gelişmesi enflasyon üzerinde önemli bir risk oluşturmaktadır.

Arz ve talebin uyum içinde hareket etmesi fiyat istikrarı, fiyat istikrarı da sürdürülebilir büyüme için önemlidir. Bu nedenle seçici kredi sıkılaştırması kararlarımızın iç talebi dengeleyeceğini öngörüyoruz.

Çıktı açığının kapanması dezenflasyon sürecinin önemli bir bileşeni olacaktır. Yurt içi talebin hızlı büyümesi sonucunda, 2023 yılının ilk altı ayında ithalatımız, enerji fiyatlarının 12 milyar dolara varan düşürücü etkisine rağmen, yüzde 4’ün üzerinde artarak, 185 milyar dolara ulaşmıştır.

Küresel gelişmeler, kredi genişlemesi ve belirsizlik algısı nedeniyle, altın ithalatı, ilk yarıda bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yaklaşık 11 milyar dolar artmış ve önceki yıl seviyesinin 3 katının üzerine çıkmıştır.

İç talepteki hızlanmaya bağlı olarak, tüketim malı ithalatı 8 milyar doları aşan bir artışla, bir önceki yıl tutarının 1,6 katına çıkmıştır. İfade ettiğim gelişmeler sonucunda mayıs ayı itibarıyla 12 aylık birikimli cari açığımız 60 milyar dolardır.

Yılın ikinci yarısında ise, parasal sıkılaştırmanın etkileri ve hizmet gelirleri kanalıyla cari işlemler hesabında belirgin bir iyileşme öngörmekteyiz. Güçlü iç talep hem doğrudan hem de cari denge kanalıyla enflasyon ve döviz kurlarını etkilemektedir. Kur gelişmelerinin enflasyona yansıması maliyet, bilanço ve beklenti gibi farklı kanallar üzerinden gerçekleşiyor.

Maliyet kanalına odaklandığımızda, 2018 yılına kadar gerileyen döviz kuru geçişkenliği katsayısı tahmini, son dönemde tekrar yükselmeye başlamıştır. Beklenti ve maliyet kanallarını ayrıştıran, parametreleri zamana göre değişen Phillips Eğrisi modelinin bulguları, mevcut durumda geçişkenliğin yüzde 25 civarında olabileceğini ima etmektedir.

Kur geçişkenliği sektörler arasında değişkenlik göstermekle birlikte, döviz kuru geçişkenliğindeki artış tüm sektörler için geçerlidir. Bu ortalama bir etki olup, geçişkenlik, ekonominin durumuna göre değişebilmektedir. Geçişkenlik, özellikle talep koşullarının güçlü olduğu dönemlerde hızlı gerçekleşir.

Faiz artırımı, miktarsal sıkılaştırma ve seçici kredi sıkılaştırması ile güçlendirdiğimiz parasal sıkılaştırma süreci döviz kuru istikrarını destekleyecektir. Ücret artışları özellikle emek yoğun sektörlerde maliyet artışlarına yol açmaktadır. Analizlerimiz, asgari ücret artışına en duyarlı sektörlerin idari-destek hizmetleri, lokanta-otel, toptan-perakende ticaret gibi sektörler olduğuna işaret ediyor.

Hesaplarımıza göre ücret artışlarının çoğu önümüzdeki birkaç ayda fiyatlara büyük ölçüde yansımış olacaktır. Bu durum, ilerleyen dakikalarda sunacağım tahmin patikasına yansıtılmıştır. Hizmet sektöründeki fiyat artışları yüksek seviyelerini sürdürmekte, hizmet enflasyonu, mal enflasyonuna kıyasla katılık arz etmektedir.

İçinde hem hizmet hem de temel malları da barındıran B endeksi yıllık artış oranı zirve noktası olan yüzde 77’den yüzde 46,6’ya gerilerken hizmet enflasyonu yüzde 55’in üzerinde katılaşmıştır. Fiyatı artan kalemlerin, azalanlara kıyasla ağırlığını gösteren yayılım endeksi, hizmet sektörü için hesaplandığında, tarihsel ortalamayı aşmaktadır. Fiyat artışları sektör geneline yayılmaktadır.

Hizmet sektöründe zamana bağlı fiyatlama davranışı daha yaygındır. Hizmet kalemleri, fiyatlama davranışları uyarınca, enflasyonist etkilerin uzun bir zamana yayılmasına neden olur. Eğitim ve sağlık hizmetleri ile kira gibi, fiyatları yılın belirli dönemlerinde değişen kalemlerin daha fazla atalet sergilediğini görüyoruz. Temel mallarda 0,6 olan atalet katsayısı eğitim ve kirada 0,9’un üzerindedir.

Yükselen konut fiyatları ve geçmiş enflasyona endeksleme davranışına ek olarak, gayrimenkul piyasasındaki arz-talep uyumsuzlukları kira artışlarını yukarıya çekerek enflasyon üzerinde etkilidir. Gıda, ücret ve turizm kaynaklı gelişmelerden önemli ölçüde etkilenen lokanta ve otel alt grubunda aylık artışlar süreklilik gösteriyor.

Hizmet sektöründeki bu gelişmelerle paralel olarak, enflasyon beklentileri de bir süredir yüksek seviyelerde katılık göstermekte ve son aylarda tekrar yükselmektedir. Enflasyondaki ataletin kırılması beklentilerin çıpalanmasına bağlıdır.

Dezenflasyona geçiş döneminde, parasal sıkılaştırmanın öngörülebilirliği sağlaması ve birikimli etkileriyle talebi dengelemesini bekliyoruz. Dezenflasyon dönemi ise enflasyon beklentilerinin yeniden çıpalanmasıyla hızlanacaktır.

Para politikamızın hedefi fiyat istikrarıdır. Fiyat istikrarı, enflasyon kalıcı bir şekilde gerilerken, oynaklığının da azaltılmasını hedeflemektedir. Fiyat istikrarı, makro finansal istikrarın olmazsa olmazıdır. Bu amaçla, güçlü bir parasal sıkılaştırma sürecini haziran ayında başlattık. Bu sürecin, kademeli, dengeli ve istikrarlı olacağını vurguladık.

Faiz artırımlarını, miktarsal ve seçici kredi sıkılaştırmasıyla güçlendirerek enflasyonun ana eğilimini düşürmeyi ve beklentileri çıpalamayı hedefliyoruz. Tüm araçlarımızı enflasyon tekrar tek haneye ve orta vadeli hedefimize gerileyene kadar kararlılıkla kullanmaya devam edeceğiz.

Haziran PPK toplantısı öncesinde para politikasının etkinliğinin güçlendirilmesine ilişkin iki önemli başlık belirledik. Birincisi, piyasa faizleri ile politika faizi arasındaki farkın azaltılmasıdır. Haziran’daki ilk PPK kararımızdan evvel, politika faizi yüzde 8,5 iken mevduat faizi ortalamada yüzde 40’ın üzerine çıkmıştı.

Haziran PPK Kararının parçası olarak, faiz artırımının yanı sıra, makroihtiyati çerçevede sadeleşme sürecinin ilk adımını mevduatlarda, menkul kıymet tesisi uygulaması ile devreye aldık. Bu adımların hemen akabinde 3 aya kadar vadeli mevduat faizi yaklaşık 12 puan gerileyerek yüzde 30 seviyelerine gelmiştir.

Sürece mevduatlardan başlamamızın nedeni bankacılık sektörünün en bağlayıcı kısıtı durumunda olması ve piyasaların işlevselliğini ve fiyat davranışlarını olumsuz etkilemesidir. Böylelikle, makroihtiyati çerçevedeki sadeleşme süreci, faiz artırımının yanı sıra, politika faizinin etkinliğini dengeli bir şekilde artırmıştır.

İkinci gözlemimiz, bireysel kredilerdeki hızlanmanın enflasyonist etkilerinin kontrol altına alınmasıdır. 2023 yılının ilk altı ayında bireysel krediler, kredi kartlarında yüzde 70’i; taşıt kredilerinde yüzde 68’i aşan oranda yükselmiştir.

Bireysel krediler, toplamda yüzde 40 artmıştır. 2 trilyon Türk lirasının üzerine çıkmıştır. Bu yılın ilk ve ikinci çeyrek büyümeleri son on yıllık ortalamanın 3 katının üzerindedir. Kredi genişlemesi iç talebi körükler, beklentileri bozar, ithalatı ve cari açığı artırmaktadır.

Temmuz PPK toplantısında, faiz artırımının yanı sıra, parasal sıkılaştırma kapsamında seçici kredi sıkılaştırması kararlarımızla kredi genişlemesinin enflasyon üzerindeki etkilerini kontrol ediyoruz. Kredilere ek olarak likiditeyi de miktarsal sıkılaştırma yaparak sterilize ediyor, böylelikle faiz artırımlarının etkisini kuvvetlendiriyoruz.

Özetle, parasal sıkılaştırma sürecimizde kademeli ve istikrarlı faiz artırımlarını, miktarsal ve seçici kredi sıkılaştırması ile daha bütünsel ve daha güçlü hale getiriyoruz. Haziran ve temmuz ayı PPK toplantılarında aldığımız kararlarla politika faizini yüzde 8,5’ten yüzde 17,5’e, toplam 900 baz puan yükselttik. Böylelikle, politika faizi iki ayda iki katının üzerine çıktı.

Menkul kıymet uygulamasında sadeleştirme kararımızla birlikte politika faizimiz yükselirken mevduat faizleri geriledi. Mevduat faizleri enflasyon beklentileriyle daha uyumlu seviyelere geldi. Bununla birlikte, mevduat faizlerinin dolarizasyonu artırmayacak bir seviyede bulunmasını da önemsiyoruz.

Bu nedenle, Türk lirası likiditenin dengesini gözeterek, miktarsal sıkılaştırma yapılmasına karar verdik. Böylelikle, sistemde biriken fazla likidite, zorunlu karşılıklar yoluyla sterilize edilecektir. Etki analizlerine göre, değişiklik ile sistemden 450 milyar TL ile 500 milyar TL arasında likidite çekilmiş olacaktır.

Finansal kaynakların arz yerine tüketime yönelerek fiyat istikrarını bozmasını seçici kredi sıkılaştırmasıyla engellemeyi amaçlıyoruz. Bu doğrultuda, taşıt kredilerinde yüzde 3 olan büyüme sınırını yüzde 2’ye indirdik.

Yatırım, ihracat, tarım ve esnaf kategorileri dışında kalan diğer ticari kredilerde yüzde 3 olan büyüme sınırını yüzde 2,5’e çektik. Kredi kartı nakit kullanımları ve kredi mevduat hesaplarına uygulanan aylık azami faiz oranlarını da yükselterek iç talebin dengelenmesini destekliyoruz.

Faiz uygulamalarına geldiğimizde, ihracat ve yatırım kredileri hariç, Türk lirası ticari kredilerde birinci kademe kaldırılmıştır. Firma kredilerinde, faiz sınırının tek kademe olarak uygulanması, arz/talep dengesine ilave bir katkı sağlayacaktır.

Belirtmek isterim ki tüm araçlarımızı bütüncül bir anlayışla ve kararlarımızın olası etkilerini dikkatle analiz ederek ve optimize ederek kullanıyoruz. Aynı anlayışla, kademeli ve kararlı adımlar atmayı sürdüreceğiz.

Merkez Bankası uluslararası rezervleri, haziran ayından itibaren güçlü bir artış göstermektedir. Brüt uluslararası rezervler, 2022 yılı sonu itibarıyla 128,8 milyar dolar seviyesinden, mayıs sonunda 98,5 milyar dolara gerilemiştir.

Rezervlerimiz 14 Temmuz itibarıyla yaklaşık 15 milyar dolar artmış ve 113 milyar doların üzerine yükselmiştir. Risk primine baktığımızda olumlu bir görünüm söz konusu. 5 yıl vadeli CDS primi, yurt içi belirsizliklerin etkisiyle mayıs ayında 700 baz puanın üzerine çıkarak bu yılın zirve seviyesine ulaşmıştır.

Haziran ayından itibaren belirgin bir düşüş eğilimi başlamış ve bugün itibarıyla 435 puan düzeyine gerilemiştir. Risk primlerindeki düşüşle birlikte, haziran ayından itibaren 1,5 milyar doları aşan net portföy girişi gerçekleşmiştir.

Piyasadaki kur oynaklıklarının da gerilediğini görüyoruz. 1 ay vadeli ABD doları/Türk lirası opsiyonlarının ima ettiği kur oynaklığı, mayıs ayındaki zirve seviyesi 57 puandan, 25 Temmuz itibarıyla, 20,2 puan düzeyine hızla gerilemiştir.

Benzer şekilde, mayısta 47 puan seviyesini gören 12 ay vadeli opsiyonların ima ettiği kur oynaklığı, 25 Temmuz’da 30 puanın altına gelmiştir. Para politikası stratejimizin, piyasalar üzerinde olumlu etkilerini görmekteyiz. Rezervlerimiz güçlenmekte, finansman koşulları iyileşmekte ve ima edilen kur oynaklığı azalmaktadır.

Şimdiye kadar özetlediğim ve tahminlerimizin başlangıç noktasını ortaya koyan iktisadi görünümün ardından sizlerle orta vadeli tahminlerimizi paylaşacağım. Dış talebi özetleyen Küresel Büyüme Endeksine ilişkin varsayımlarımızı 2023 yılı için sınırlı olarak yukarı, 2024 yılı için de aşağı yönlü güncelledik.

Bir önceki Enflasyon Raporundan bu yana spot ve vadeli piyasalarda ham petrol fiyatları öngörülerimizle uyumlu gerçekleşti. Petrol fiyatlarına ilişkin varsayımlarımız yatay seyretmiştir. Emtia ve enerjide vadeli piyasalara yansıyan jeopolitik ve arz yönlü etkiler nedeniyle, 2024 yılına ilişkin ithalat fiyatları varsayımlarımızı yukarı yönlü güncelledik.

Yurt içi gıda fiyatlarındaki artış eğilimi ise arz yönlü sorunlar ve piyasa yapısındaki yetersizlikler nedeniyle devam ediyor. Son dönemde kırmızı et ve kırmızı etle bağlantılı işlenmiş gıda ürünlerinde belirgin artışlar gözlendi. Kırmızı et yanında, arz koşullarının etkilediği sebze fiyatlarında da yüksek oranlı artışlar izledik.

Önümüzdeki dönemde gıda fiyatları enflasyonunun, 2023 yılını yüzde 61,5 seviyesinde; 2024 yılını ise yüzde 35,0 düzeyinde tamamlayacağı varsayımını tahminlerimize yansıttık. Bu çerçevede, enflasyon patikamızda önemli bir güncelleme gerçekleştirdik.

2023 yıl sonu enflasyon tahminimizi yüzde 58’e yükselttik. 2024 yıl sonu tahminimizi yüzde 33’e güncelledik. 2025 yıl sonunda enflasyonun yüzde 15’e gerileyeceğini tahmin ediyoruz. Tahmin patikamızdaki revizyon, 2023 yıl sonu için 35,7 puan, 2024 yıl sonu için ise 24,2 puan olmuştur.

Tahminlerimizdeki bu önemli değişikliğin kaynaklarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu kapsamda, bir önceki Rapor dönemine göre Türk lirası cinsi ithalat fiyatlarındaki gelişmeler 2023 yıl sonu enflasyon tahminini 7,5 puan yükseltirken; 2024 yıl sonu enflasyon tahminimizi 8,3 puan yukarı çekti.

Bu gelişmede döviz kuru gelişmeleri temel belirleyici olmuştur. Gıda fiyatları, gerçekleşmenin ve varsayımlardaki artışın etkisinden dolayı tahminlerimizi 2023 yılı için 8,5 puan, 2024 yılı için ise 6,0 puan yukarı yönde etkiledi.

Ayrıca, hane halkına yapılan transferler, vergi, ücret ve yönetilen yönlendirilen fiyat ayarlamaları gibi diğer ekonomi politikalarındaki değişiklikler ise 2023 yıl sonu enflasyon tahminimizi 7,5 puan yukarı yönlü etkilerken 2024 yıl sonu enflasyon tahminimizi 3,6 puan artırdı.

İç talebin tahminimizden güçlü seyretmesi 2023 yıl sonu enflasyon tahminimizi 1,3 puan, 2024 yıl sonu tahminimizi ise 0,4 puan yukarı çekti. Son olarak; tahmin sapması ve tahmin yaklaşımındaki değişimin etkisi 2023 ve 2024 yıl sonu enflasyon tahminlerimize sırasıyla 10,9 ve 5,9 puan artırıcı yönde etkide bulundu.

Sunduğumuz enflasyon patikasında yaptığımız yukarı yönlü değişikliğin tahmin yaklaşımı kaynaklı temel nedeni önceki Rapor’da sunulan patikada ara hedef olma özelliğinin öne çıkarılması, mevcut projeksiyonlarımızın ise değişen makroekonomik görünümle birlikte Merkez Bankası’nın teknik tahminleri çerçevesinde oluşturulmuş olmasıdır.

Enflasyon tahminlerimiz politika tepkilerimizi ve bunların birikimli etkilerini de içermektedir. Para politikası tepkimizi, enflasyonun ana eğilimini düşürmeye odaklı olarak veriyoruz. Enflasyonun ana eğilimini etkileyen parasal ve finansal koşulları yakından analiz ediyoruz.

Politika faizini kademeli olarak artırırken, makroihtiyati çerçevede sadeleştirme süreciyle, hem piyasa mekanizmalarının işlevselliğini artıracak hem de piyasa faizlerinin enflasyon beklentileri ile daha uyumlu bir noktada şekillenmesine çalışacağız.

Bunun yanında, seçici kredi sıkılaştırması yoluyla enflasyonu hedefleyen dengeleyici adımlar atıyoruz ve atmaya devam edeceğiz. Miktarsal sıkılaştırma kararlarımız ile birlikte, döviz kuru ve iç talep üzerinde aşırılıklar oluşturmadan, Türk lirası likiditenin istikrarlı gelişimini temin edeceğiz.

Çalışmalarını başlattığımız ve bir süre sonra açıklayacağımız üzere, Türk lirası tasarruf enstrümanlarını çeşitlendirecek ve sermaye piyasalarının derinleşmesini destekleyeceğiz. Merkez Bankası güven, istikrar ve şeffaflık prensipleri doğrultusunda, tamamen verilere dayalı ve tam bir koordinasyon içinde karar verecektir.

Kararlarımızın, enflasyon, piyasalar, parasal ve finansal koşullar üzerindeki etkilerini sürekli ölçerek, parasal sıkılaştırma sürecini dinamik olarak optimize edeceğiz. Kademeli ve istikrarlı ilerleyişimizle birlikte amacımız beklentilerin yeniden çıpalanmasını sağlamakla birlikte, öngörülebilirliktir.”

Paylaşın

Merkez Bankası’nın Faiz Kararı: Yabancı Yatırımcılar Nasıl Yorumladı?

Londra’daki yatırım şirketi ABRDN’de portföy yöneticisi Viktor Szabo, Merkez Bankası’nın faiz artırma kararıyla ilgili olarak, “İlk faiz artırım kararlarıyla yaptıkları hataları düzeltiyorlarmış gibi geliyor. Bu da döviz üzerindeki baskının devam ettiğinin göstergesi” dedi.

Merkezi Londra’da bulunan Neuberger Berman yatırım şirketi portföy yöneticisi Kaan Nazlı ise “Sonuçta yatırımcılar için nihai faiz oranı önemli; ancak daha çok merkez bankasının ihtiyaç duyulduğunda harekete geçmeye hazır olması gerekiyor. Yine de bu değişimi görmek olumlu.” ifadesini kullandı.

Yine diğer bir küresel yatırım şirketi olan Van Eck’in portföy yöneticisi Ola El-Shawarby ise “Genel tablo konusunda daha rahat olmaya başladık, bu nedenle daha yapıcı düşünüyoruz. ” diyerek faiz artışını olumlu bulduklarını bildirdi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) son büyük faiz artışı, Türkiye’yi izleyen yabancı yatırımcıların da dikkatini çekti. Bazı yabancı yatırımcılar, hükümetin ortodoks para politikasına dönmesi halinde Türk varlıklarına dönebilecekleri mesajını veriyordu.

Reuters, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in dış yatırımcılar için tanıtım gezisini 19 Eylül’de Goldman Sachs’ın New York’taki genel merkezinde başlatacağını duyurdu. Her ne kadar hükümetin para politikaları değişiyor gibi gözükse de yatırımcıları hemen ikna etmenin kolay olmayacağı belirtiliyor.

Yabancılar son beş yılda, artan enflasyon karşısında faiz oranlarını düşürmek de dahil olmak üzere hükümetin alışılmışın dışında ve istikrarsız politikaları nedeniyle Türkiye’yi neredeyse tamamen terk etmişti.

Bununla birlikte Reuters’e konuşan yabancı yatırımcılar, bu haftaki faiz artışının, para birimi üzerindeki baskıyı ve enflasyon beklentilerini dizginleme konusunda Şimşek ve ekibinin bağımsız hareket edebileceklerinin işaretini verdiği görüşünde.

Londra’daki yatırım şirketi ABRDN’de portföy yöneticisi Viktor Szabo, faiz artırma kararıyla ilgili olarak, “İlk faiz artırım kararlarıyla yaptıkları hataları düzeltiyorlarmış gibi geliyor. Bu da döviz üzerindeki baskının devam ettiğinin göstergesi.” dedi.

Yine diğer bir küresel yatırım şirketi olan Van Eck’in portföy yöneticisi Ola El-Shawarby ise “Genel tablo konusunda daha rahat olmaya başladık, bu nedenle daha yapıcı düşünüyoruz. ” diyerek faiz artışını olumlu bulduklarını bildirdi.

Erdoğan gerekli desteği verecek mi?

Los Angeles kentindeki TCW yatırım şirketinin varlık yönetimlerinde araştırmacı olarak görev yapan Blaise Antin, “Uluslararası yatırımcılar üzerinde kalıcı bir etki yaratmak için bu döngüde politika faizlerini daha da artırmak zorunda kalacaklar. Esas önemli soru, onların buna devam etmesi için Erdoğan’ın yeşil ışık yakıp yakmadığı” diyerek çekincesini dile getirdi.

Merkezi Londra’da bulunan Neuberger Berman yatırım şirketi portföy yöneticisi Kaan Nazlı ise “Sonuçta yatırımcılar için nihai faiz oranı önemli; ancak daha çok merkez bankasının ihtiyaç duyulduğunda harekete geçmeye hazır olması gerekiyor. Yine de bu değişimi görmek olumlu.” ifadesini kullandı.

Resmi veriler, yabancıların Türk tahvillerinin yüzde 1’inden azına sahip olduğunu gösteriyor. Bu oran 2019’da yüzde 10 ve 2015’te yüzde 20’ydi. Son üç ayda tahvillere kümülatif yabancı giriş 110,5 milyon dolar olurken, hisse senetleri 1,7 milyar dolarlık bir artış gördü.

Yatırımcılar ve yetkililer, özellikle faiz artırımının ardından Türk hisse senedi, Eurobond ve CDS piyasalarının bu yıl ve önümüzdeki yıl daha cazip olacağı görüşünde.

TCMB geçen hafta politika faizini yüzde 17,5’ten yüzde 25’e çıkartmıştı. TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan başkanlığında toplanan Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını 750 baz puan artırma kararı almıştı.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Merkez Bankası’nın Faiz Artış Kararı: Erdoğan Yenildi

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizini 750 baz puan artışla yüzde 25 yükseltti. Deniz Zeyrek, Merkez Bankası’nın faiz artış kararını “Erdoğan yenildi” şeklinde yorumladı.

Sözcü yazarı Deniz Zeyrek, faize karşı olduğunu pek çok kez söyleyen ve seçim öncesi faizin artmayacağını vurgulayan Erdoğan için şunları yazdı:

“Muhalefete ya da Kemal Kılıçdaroğlu’na yenilmese de ekonomik krize yenildi. Uluslararası piyasalara yenildi. Enflasyon canavarına yenildi. Faizcilere yenildi.

Kendisini her durumda destekleyenler sayesinde siyasi iktidarını korudu ama ekonomi alanında ‘muktedir’ olamadı.

‘Ben ekonomistim’ diye diye övündüğü ekonomi bilgisi tamamen çöpe gitti.

O iktidardayken faiz düşmedi, faiz düşmediği gibi enflasyon da zirve yaptı. Ülke onun ekonomi politikaları nedeniyle ekonomik krize sürüklendi.

İktidarda Erdoğan var ama muhalefetin iki yıldır ‘uygulansın’ dediği ekonomi politikaları uygulanıyor.

Emin olun İYİ Parti’li Bilge Yılmaz ya da CHP’li Faik Öztrak ekonominin başına gelseydi Mehmet Şimşek’in yaptıklarının benzerlerini yapacaktı.

Faizi artıracaktı, mali disiplin arayışına girecekti, vergi ve zam yağdırarak gelirleri artıracaktı, emeklileri hayal kırıklığına uğratacaktı. Belki Şimşek’ten farklı olarak ‘taze kan’ görünümüyle yabancı doğrudan yatırım ve dış kaynak bulup ülkeyi biraz daha rahatlatacaktı ama üç aşağı beş yukarı bunlar olacaktı.”

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Merkez Bankası’nın “Faiz” Kararı Sonrası İktidar Medyası: Caiz Lobisi

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) dün 2,5 puanlık artış beklentisinin oldukça üzerinde 7,5 puanlık bir faiz artışı yaptı. Bu karar sonrası iktidara yakın medyada, “faiz lobisi” argümanı yerini “tamam bu artışlar caiz” argümanına bırakmış görünüyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçim kampanyasının en ateşli günlerinde, 21 Nisan’da, İstanbul’da “Bu kardeşiniz iktidarda olduğu sürece faiz yükselemez, faiz devamlı düşecektir. Göreceksiniz enflasyon da faizle birlikte düşecek” diye haykırıyordu. Seçimi kazandı. Bu konuşmadan yaklaşık iki ay sonra atadığı yeni maliye yönetimi ilk utangaç adımlardan sonra şiddetle faiz silahına sarıldı. Seçimin üstünden üç ay bile geçmemişken politika faizi üç katına çıkmış durumda: 8,5’tan 25’e… İktidarda olduğum sürece faiz yükselemez diyen Erdoğan, cumhuriyet tarihinin bir defada en yüksek faiz artışı rekorunun sahibi oldu. Ne diyelim, kader planında böyle yazılıymış. Faiz bu işin fıtratında var.

Fakat tabii bu köşecik açısından iktidar yanlısı medya kuruluşlarının nasıl tutum takındıkları önemli hale geliyor. Nitekim faiz tartışmaları, topluma aksettirildiği gibi bir inanç ve inat konusu olmanın ötesinde; para kazanmakla hem de epey çok para kazanmakla iştigal eden farklı patron bölüklerinin kısa ve orta vadeli çıkarlarıyla, kamu musluklarına kendi tombul damacanalarını itiş kakış yaslamalarıyla ilgili tartışmalardı. Çok basitleştirerek söylersek, en zengin büyükler faiz artsın istiyor, Milli Görüş’ten bu yana hareketin sınıfsal omurgasını oluşturan, genellikle ihracatçı orta ve küçük patronlar faiz düşsün, hiç değilse artmasın istiyor. Erdoğan’ın kabiliyeti bunların taleplerini ve kendi siyasal ikbali için gerekli popülizmi bir arada yönetebilmesinden ileri geliyordu. Ama deniz bitti.

Hal böyle olunca, vay efendim Erdoğan öyle dediydi de böyle yaptı algoritması çalışsa bile boşa dönüyor. Yani kimse beyefendinin bir dediği öteki yaptığını tastamam tutsun diye beklemiyordur artık herhalde. Bu kadar açık açık söz çiğnemeye yol açan ‘zaruri şartlar’ oralarda nasıl yankılanıyor ona bakalım biz.

İki temel tutum dikkat çekiyor: İlki ıslık çalarak havalara bakma ve bu rekor faiz artışını mümkün olduğunca ya hiç görmeme ya da pul kadar haberlerle geçiştirme. Bu tutumun arkasında bir mesafelenme saiki olduğu açık tabii. Yani faiz konusunda patronlarının ya da temsil ettikleri çevrelerin gönlü biraz kırık ama bu matbuat personeli bunu çok açık etmemek konusunda talimat almış. Evet talimat. Talim ve terbiyedeki talimattan.

Misal Yeni Şafak. Bu rekor artışın yanında artışcık denebilecek bir önceki faiz kararını manşetten “Bu son olsun” diye duyuran, “Türkiye daha fazlasını kaldıramaz” diye ültimatom vermeye kalkan Yeni Şafak, birinci sayfaya Joe Dalton inceliğinde bir sütuna “Merkez faizi yüzde 25’e çıkardı” diye yazıp geçmiş, yutkunarak. İçerideki haberde de bırakın ültimatomu ‘yorum’ kırıntısı bile yok.

Sabah bir adım öteye geçmiş, cumhuriyet tarihinin en büyük faiz artışı gazetenin birinci sayfasında yok. Evet, yok. Bari feysbukta da “Faiz hala yüzde 8,5’muş gibi yaşayanlar topluluğu” kursalar. İhtiyaç var. Sabah da haberi içeride temkinli ama övgüyle vermiş. Pembe gözlükler gözyaşlarını saklamak için olabilir. Ekonomi şefi Dilek Güngör’ün yazısı var bir de. Vaktiyle yazdıklarının yüzü suyu hürmetine bir şerhcik düşüvermiş dişlerinin arasından fısıldar gibi: “Tabii, bu durum da reel sektör açısından olumsuz olabilir. Umarım, süreç uzun sürmez.”

Süreç bu Dilek Hanım belli mi olur. Bazı süreçler kısa sürüyor, bazıları uzun.

İslam sancağını daha dikine dikine tutan gazetelerden Milat ve Diriliş Postası bardağın dolu tarafı diye düşünmüş olsalar gerek, doların düşmesinden tutmuşlar ateş topunu. Biri “Faiz yükseldi dolar düştü” demiş, diğeri “Merkezden dolara faiz şoku”…

Demirören’in gazeteleri Hürriyet ve Milliyet halinden memnun. Övüyorlar. Kararı ve Mehmet Şimşek ile ekibini.

Yalnızca Akit gazetesi bir parça ‘cesaret’ gösterip “MB faiz lobisine boyun eğdi” diye başlık atmış ilk sayfasına. Gerçi faiz lobisine boyun eğen bir Merkez Bankası varsa bu hainlere karşı haber biraz küçük kalmış. Ama vardır herhalde bir bildikleri. Mahallenin delisi rolü de bir yere kadar. Ölçüyü kaçırmamak lazım.

Tabii Cem Küçük yazısı gözden kaçmasın. Takımın hırçın forveti neredeyse en açık desteği veriyor faiz kararına: “Merkez Bankası doğrusunu yaptı” diye başlık atıyor yazısına ve şunları söylüyor:

“Kararlı olmak budur işte. Bunun meyvelerini alacağız. Hem Mehmet Şimşek ve ekibini hem de Gaye Erkan ve arkadaşlarını tebrik ediyorum. Piyasa onların doğrusunu yaptığını biliyor. Herkesin de onları desteklemesi şart. […] Özellikle AK Parti medyasının Mehmet Şimşek ve ekonomi yönetimine destek vermesi gerekir. Şu an doğruları yapan Sayın Şimşek’i eleştirme zamanı değil. Bu da böyle biline…”

Yine taşın altına Cem Küçük’ün eli girmiş. İktidar medyasına da “Bu da böyle biline” diye gözdağı veriyor. Zaten sınıfta sessizlik büyük oranda sağlanmış. Faiz lobisi argümanı rafa kalkmış, bir tür “tamam bu artışlar caiz” faaliyeti başlamış. Ama şeytan azapta gerek, işi sıkı tutmalı. Cem Küçük “oyna, devam” diyor. Zaten oyun devam ediyor. Baksanıza Melih Altınok, Wagnerci Prigojin’in otopsisine talip: “Ölüsünü görmeden inanmam” diye yazıyor. Haşmet abisi de otoban benzincisinde enerji içeceği alan gençlere hüzünlenerek biniyor arabasına, basıyor gaza, arkasında bırakıyor sorunları. Hayat akıp gidiyor. Faizler gelir geçer, size bir şey olmasın.

(Kaynak: Gazete Duvar)

Paylaşın

Merkez Bankası’nda İkinci Bir Naci Ağbal Vakası Yaşanır Mı?

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) faiz artışlarına devam ederse ikinci bir Naci Ağbal vakası yaşanır, yeni PPK da dağıtılır mı? Bu sorunun cevabını bilmiyoruz.

Kafalarda bu soru işareti devam ettiği sürece de enflasyon beklentilerinin etkin bir şekilde düşüş sağlaması mümkün olmayacaktır. Bu noktada yeni ekonomi ekibi icraatları ile bu soru işaretlerini dağıtmalı ve OVP’de koyulacak hedefler TCMB’nin dezenflasyon hedefleri ile tutarlı olmalıdır.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) dün 2,5 puanlık artış beklentisinin oldukça üzerinde 7,5 puanlık bir faiz artışı yaptı. Faiz artışlarının devamı gelir mi? Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp, BBC Türkçe için değerlendirdi.

Yeni ekip TMCB’nin son iki toplantıda attığı adımları yeterince şahin bulmadığını net bir şekilde gösterdi. Ama esas beceri faiz artışlarına sıcak bakmayan Cumhurbaşkanı’nın ikna edilebilmiş olmasıydı. İlave olarak Enflasyon Raporu’nda ve raporun sunumda hatalı bulduğum iki konuda düzeltme geldi.

Birincisi enflasyon raporunda ilan edilen %58’lik 2023 yıl sonu tahmininin düşük kalacağı karar metninde not edildi. Koç Üniversitesi’nden ekip arkadaşlarımla yaptığımız tahminler de yıl sonu enflasyonunun 70’ler civarında olduğuna işaret ediyor.

İkinci düzeltme enflasyon raporunun sunumunda verilen hatalı bir mesajın düzeltilmesiydi. Sunumda Haziran ve Temmuz aylarında politika faizi artarken mevduat faizlerinde görülen düşüş arzu edilen bir sonuç gibi sunulmuştu. Oysa bu durum sıkılaştırıcı para politikasının amaçları ile çelişiyordu.

Hafta başında gelen KKM kararları ve sonrasında verilen sinyallerle netleşti ki yeni ekip de mevduat faizlerinin düşmesindeki çarpıklığı kabul ediyor ve mevduat faizlerinin düşmesini istemiyor.

Kararda sıradışı olan neydi?

Uzun bir sıkılaştırma döngüsüne başlayan merkez bankaları yola “yüksek dozda” faiz artışları ile başlayıp kademeli olarak “düşük doza” doğru devam ederlerse bunun iki avantajı olur:

Para politikası 6-18 aylık bir gecikme ile etkisini gösterir. Bu sebeple baştan yüksek dozda verilen ilacın etkisi daha hızlı sisteme girer.

Önden yüklemeli faiz artışını gören piyasalar, Merkez Bankası’nın siyasi baskı ile hareket etmeyeceği izlenimi edinirlerse enflasyon beklentilerini aşağı çekerler. Çok basitleştirilmiş bir örnek üzerinden gidersek toplamda 20 puan faiz artırmayı planlayan bir Merkez Bankası’nın bunları 10-5-3-2 şeklinde kurgulaması durumunda önden gelen yüklü faiz artışları “yaptıklarım yapacaklarımın teminatıdır” diyecek Merkez Bankası’na duyulan güveni artırır. Bu güven enflasyon beklentilerini aşağı çektiğinde son faiz artışlarına gerek kalmadan da faiz artışlarını sonlandırmak mümkün olabilir.

Oysa TCMB 6,5 puan ile başladığı artışlarının dozunu önce 2,5’e düşürdü sonra 7,5’e çıkardı. Bu şekilde tedavi devam ederken doz artırımı yaparsanız “durum Merkez Bankası’nın sandığından da kötüymüş” izlenimi yaratıp enflasyon beklentiyi tetikleyebilirsiniz.

Merkez Bankası son kararıyla bu riski aldı. Hatta bir adım daha ileri giderek piyasalardan önce 2023 enflasyon tahminini kendi eliyle yukarı revize etti (daha doğrusu enflasyon raporundaki üst banda işaret etti).

Ama bu dobralığına karşılık piyasalardan istediği şuydu: Bana inanın, bu seneyi kayıp yıl olarak düşünün. Attığımız tohumlar 2024’de ürün vermeye başlayacak. Enflasyon raporundan 2024 için koyduğumuz %33 enflasyon hedefine güvenin ve ileriye yönelik fiyatlamalarınızı bu rakama göre yapın.

Zamanlama daha iyi olabilir miydi?

Bu hafta önce KKM uygulamasındaki değişiklikler yapıldı. Sonrasında politika faizi yükseltildi. Bence bu iki kararın sırası değişse ve önce faiz artışı arkasından KKM kararı gelseydi piyasada daha az tepki olur, KKM kararı daha kolay kabul görürdü. Zira KKM kararı sonrası bankalardan mevduat faizlerini yükseltmeleri istendi.

Bankaların tepkisi ise şu oldu: Mevduat faizini KKM’den dönüşe yetecek kadar artırdığımızda kredi faizini de artırmamız gerekir ki bu işten kar edebilelim.

Oysa kredi faizleri politika faizinin 1,8 katından fazla olursa cezai yaptırıma tâbi. Bu durumda önce siz politika faizini yükseltin ki hem kredi faizini belirlerken elimiz rahatlasın, hem de kurda bir sakinleşme olsun ve KKM cazibesi azalsın.

24 Ağustos’ta gelen faiz artışı ile kredi faizindeki üst sınır yüzde 55’in üzerine çıktı. Kurda ise yarım günde %2 değerlenme söz konusu oldu. Yani hafta başında gelen eleştirilerin politika faizi ile ilgili kısmı giderildi. Baştan faiz artışı gelseydi daha az itiraz olur, TCMB’nin ne yapmak istediği daha net anlatılırdı.

İkinci bir Naci Ağbal vakası yaşanır mı?

Politika faizinde gelinen seviye olan %25 ile Merkez Bankası’nın 2024 sonu enflasyon tahmini olan %33’e ulaşılması zor. “Politika faizi hangi seviyeye çıkarılırsa enflasyon %33’e düşer?” sorusunun mekanik bir cevabı yok. O seviyeyi düşük tutabilmek kredibilite, beklenti yönetimi ve iletişim becerisi ile şekillenecektir.

12 ay sonrası enflasyon beklentileri TCMB’nin hedefine yaklaşana kadar faiz artışlarının devamı gerekecektir. Toplumsal tepkilerin artıp prematüre faiz indirimlerinin başlamaması için acı reçetenin maliyetinin ne şekilde dağıtılacağı konusunda siyasi otorite devreye girmeli ve Merkez Bankası’nın yükünü azaltmalıdır.

İşte bu noktada bir diğer kritik soru devreye giriyor: TCMB faiz artışlarına devam ederse ikinci bir Naci Ağbal vakası yaşanır, yeni PPK da dağıtılır mı? Bu sorunun cevabını bilmiyoruz. Kafalarda bu soru işareti devam ettiği sürece de enflasyon beklentilerinin etkin bir şekilde düşüş sağlaması mümkün olmayacaktır. Bu noktada yeni ekonomi ekibi icraatları ile bu soru işaretlerini dağıtmalı ve OVP’de koyulacak hedefler TCMB’nin dezenflasyon hedefleri ile tutarlı olmalıdır.

Paylaşın

Mehmet Şimşek’ten Dikkat Çeken “Faiz” Mesajı

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) politika faizini yüzde 25’e yükseltmesi sonrası, sosyal medya hesabından “Kararlıyız” mesajı paylaştı.

Haber Merkezi / Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, sosyal medya hesabı üzerinden Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) faiz artışını değerlendirdi.

Bakan Şimşek, “Kararlıyız! Fiyat istikrarı en büyük önceliğimiz…” açıklaması yaptı.

Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizini 750 baz puan artışla yüzde 25 yükseltmişti. Piyasa beklentileri politika faizinin yüzde 20’ye çıkarılması yönündeydi.

Reuters anketine katılan 17 ekonomistin tamamı yüzde 17,5 seviyesindeki politika faizinde artış beklerken, tahminler yüzde 18 ila yüzde 20,5 bandında yer alıyordu. Ankette sekiz ekonomist 250 baz puan, dört ekonomist 200 baz puan, üç ekonomist 150 baz puan, ve birer ekonomist 50 ve 300 baz puan artış bekliyordu.

Ekonomistler, TCMB’nin önümüzdeki aylarda da faiz artışlarına devam etmesi bekliyor. Ankette 2023 sonu faiz tahminlerinin medyanı yüzde 25 seviyesinde bulunuyordu. Tahminler, yüzde 20 ile yüzde 30 bandında yer alıyordu.

AA Finans’ın 15 ekonomistle gerçekleştirdiği ankete göre, TCMB’den 100 ila 250 baz puanlık bir artırım öngörülüyordu. Ekonomistlerin politika faizi beklentileri yüzde 18,50 ile yüzde 20,00 arasında, yıl sonu politika faizi beklentileri ise yüzde 20 ile 30 arasında yer alıyordu.

Merkez Bankası’nın faiz kararı metninde, faiz artırımının yanı sıra, parasal sıkılaştırma sürecini destekleyecek seçici kredi ve miktarsal sıkılaştırma kararlarının alınmaya devam edeceği belirtildi.

Metinde, ayrıca, enflasyon ve enflasyonun ana eğilimine ilişkin göstergelerin yakından takip edileceği vurgulandı.

Paylaşın