‘Kur Korumalı Mevduat’taki Düşüş 400 Milyar Liraya Ulaştı

27 Ekim haftasında Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesaplarında 62,3 milyar lira düşüş kaydedildi. Veriler son 10 haftada KKM’de 400 milyar liraya varan düşüş kaydedildiğini gösterdi. Ayrıca, Merkez Bankası’nın (TCMB) rezervleri 27 Ekim haftasında yukarı yönlü ivmesini korudu.

BloombergHT’de yer alan habere göre; Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan, “Rezervler artarken KKM bakiyesinde düşüş olması TL mevduata geçiş stratejisinin doğru yolda olduğunu gösteriyor” dedi.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre kur korumalı mevduatlar 27 Ekim haftasında 62,3 milyar TL düşüş kaydetti. Bu dönemde kur korumalı mevduatlarda toplam büyüklük 3 trilyona geriledi. Dolar cinsinden bakıldığında ise KKM’de toplam tutar 107 milyar dolar oldu.

Veriler son 10 haftada KKM’de 400 milyar TL’yi varan düşüş kaydedildiğini gösterdi.

KKM’de düşüş ivmesi devam ederken ekonomi yönetiminden KKM’den caydıran önlemler gelmeye de devam ediyor. Son olarak KKM’de zorunlu karşılıkların artırılması kararı alındı.

Buna göre KKM hesaplarında zorunlu karşılık oranını yükseltirken, Döviz mevduat için TL cinsi ilave zorunlu karşılık oranı getirildi. Resmi Gazete’de yayımlanan tebliğe göre 6 aya kadar vadeli KKM’de zorunlu karşılık oranı yüzde 25’ten yüzde 30’a yükseltildi. 1 yıla kadar vadeli ve 1 yıl ve daha uzun vadeli olanlar için zorunlu karşılık oranı ise yüzde 5’ten yüzde 10’a çıkarıldı.

Yabancı para cinsinden mevduat/katılım fonu için zorunlu karşılık oranları tüm vadelerde 1’er yüzde puan artırıldı. Türk lirası cinsinden tesis edilmek üzere tüm vadelerde döviz mevduata yüzde 4 ilave zorunlu karşılık uygulanmasına karar verildi. Yurt dışından sağlanan yatırımların teşvik edilmesi amacıyla söz konusu kaynaklara zorunlu karşılık istisnasının süresi de 31 Aralık 2023’ten 2024 yılı sonuna kadar uzatıldı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan, bu adımlarla sistemden 350 milyar TL çekileceğini öngördüklerini belirtti.

Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Erkan, yılın son enflasyon raporu sunumunda KKM’ye de değindi. Erkan, kur Korumalı mevduata ilişkin, “Rezervler artarken KKM bakiyesinde düşüş olması TL mevduata geçiş stratejisinin doğru yolda olduğunu gösteriyor” dedi ve KKM’den çıkış konusunda acele içinde olmadıklarını sözlerine ekledi.

Merkez Bankası rezervlerinde toparlanma sürüyor

Öte yandan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) rezervleri 27 Ekim haftasında yukarı yönlü ivmesini korudu.

TCMB verilerine göre ilgili haftada brüt rezervler 126,6 milyar dolar oldu. Bir önceki haftada brüt rezervler 126,1 milyar dolar olarak kaydedilmişti. Net rezervlerdeki toparlanma ise daha belirgin oldu. 27 Ekim haftasında TCMB’nin net rezervleri 22,6 milyar dolardan 25,1 milyar dolara yükseldi.

Swap hariç net rezervlerde ise bozulma görüldü. 27 Ekim haftasında swap hariç net rezervler eksi 56,4 milyar dolar oldu. Bir önceki haftada bu veri eksi 55,7 milyar dolar düzeyindeydi.

TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan, enflasyon raporu sunumunda da rezervlerdeki toparlanma ivmesine vurgu yaptı.

Erkan, “Rezervlerimizdeki artış devam ediyor. TCMB’nin uluslararası rezervleri Haziran’dan bu yana güçlü bir şekilde artmaktadır. Rezervler artarken kur korumalı mevduat bakiyesinde düşüş olması, mevduata geçiş stratejimizin doğru yolda olduğunu göstermektedir” diye konuştu.

Paylaşın

Merkez Bankası, Yıl Sonu Enflasyon Beklentisini Yüzde 65’e Yükseltti

Ankara’da düzenlenen basın toplantısında yılın son Enflasyon Raporu’nu sunan Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan, “Bu çerçevede yıl sonu tahmin orta noktalarını 2023 için yüzde 65, 2024 için yüzde 36 ve 2025 için yüzde 14 olarak güncelledik” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Tahmin aralıklarının alt ve üst noktalarını da 2023 yılı için yüzde 62 ve 68, 2024 yılı için ise yüzde 30 ve 42 olarak revize ettik. Bu noktada, iki hususun altını çizmek isterim. İlk olarak, jeopolitik riskler ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlara ilişkin belirsizliklerin artması nedeniyle tahminlerimiz üzerindeki belirsizlik aralığını genişlettik.”

Hafize Gaye Erkan açıklamasının devamında, “İkinci olarak, tahminlerimizi yukarı yönlü güncellemiş olsak da dezenflasyonun başlama zamanı, dezenflasyonun hızı ve dezenflasyonun seyrinde bir değişiklik olmayacağını değerlendiriyoruz” ifadelerini kullandı:

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankas (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan, Ankara’da düzenlenen basın toplantısında yılın son Enflasyon Raporu’nu sundu. Hafize Gaye Erkan, sunumunda şu ifadeleri kullandı:

“Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlamaktan duyduğumuz sevinç ve gururu bu vesileyle sizlerle paylaşmak istiyorum. Millî mücadele ve istiklal ruhumuzun simgesi olan Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına başlarken, ülkemizi daha da ileri taşımak için her birimize önemli görevler düşmektedir.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası olarak görevimiz, fiyat istikrarı amacımız doğrultusunda dezenflasyonun en kısa sürede tesis edilmesi ve enflasyonun yeniden tek haneye indirilmesidir. Tüm çalışmalarımıza bu azim ve kararlılıkla devam ediyoruz. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, vatanımız uğruna fedakârlıkla mücadele eden tüm kahramanlarımızı huzurlarınızda saygıyla anıyorum.

Merkez Bankası olarak, toplumsal refaha en büyük katkıyı, fiyat istikrarını sağlayarak sunacağımızın bilincindeyiz. Bu sebeple, haziran ayında başlattığımız güçlü parasal sıkılaştırma ile enflasyonla kararlı bir şekilde mücadele ediyoruz.

Bir süredir yüksek ve oynak seyreden enflasyonu kontrol altına almanın uzun ve zorlu bir süreç olacağı bilinciyle enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar tüm araçlarımızı kararlılıkla kullanacağız.

Politikamız faiz, kredi, mevduat, döviz piyasası, iç ve dış finansman ile rezervler gibi finansal koşulları oldukça güçlü şekilde ve hedeflediğimiz doğrultuda etkiliyor. Parasal sıkılaştırmanın ekonomi üzerindeki geniş çaplı etkileri ise zamana yayılmaktadır. Bununla birlikte, iç talepte dengelenme sürecine ilişkin, şimdiden bazı öncü sinyaller alıyoruz. Para politikasının birikimli etkileri, içinde bulunduğumuz geçiş döneminde devreye girerken, dezenflasyon sürecinin 2024 yılının ikinci yarısında başlamasını hedefliyoruz.

Bu bağlamda, Enflasyon Raporu ve toplantımızı da sizlere enflasyonun durumu, para politikamız ve enflasyona ilişkin öngörülerimizi aktarmak için önemli bir zemin ve fırsat olarak değerlendiriyoruz.

Konuşmamda, ilk olarak küresel ekonomi ve enflasyona dair gelişmeleri, para politikası stratejimizi ve aldığımız kararların finansal piyasalardaki etkilerini sizlerle paylaşacağım. Daha sonra, orta vadeli enflasyon tahminlerimizi ve önümüzdeki döneme ilişkin değerlendirmelerimizi sunacağım.

Küresel büyümeye baktığımızda, 2023 yılının son çeyreğinde, iktisadi faaliyet zayıf seyrine devam etmektedir. İhracat yaptığımız ülkelerde geçtiğimiz yıl boyunca kademeli olarak azalış gösteren büyüme oranları, 2023 yılında da gerilemesini sürdürmüştür.

Geçtiğimiz Rapor döneminden bu yana küresel imalat sanayi PMI göstergesi eşik değer olan 50 seviyesinin altındaki seyrine devam etmiştir. 2023 yılının ilk yarısında ivmelenerek, küresel büyümenin itici gücü olan hizmet sektöründe ise PMI göstergesi tepe noktası olan 56’dan gerileyerek eşik seviyesine yaklaşmıştır.

Bu genel görünüm, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler için geçerlidir. Bu kapsamda, en önemli ticaret ortağımız olan Euro Bölgesi’nde imalat göstergesinin ekim ayında 43 ile eşik değerin belirgin olarak altında kalması, bölgedeki iktisadi faaliyette gerilemeye işaret etmektedir.

Buna ek olarak, dünya ticaretindeki ağırlığından dolayı Çin’in büyümesindeki zayıflık hem doğrudan hem de dolaylı üretim ilişkileri yoluyla küresel talebi aşağı çekmektedir. Eylül ve ekim ayları Çin PMI verileri de zayıflamaya işaret ediyor.

Küresel büyüme görünümüne bağlı olarak, enerji hariç emtia endeksi zayıflarken, enerji fiyatları jeopolitik gelişmelerin de etkisiyle ayrışma göstermiştir. Enerji fiyatlarındaki artışta en önemli rolü petrol fiyatları oynamaktadır. Geçtiğimiz üç ay içerisinde yüzde 30’un üzerinde artarak 95 doları aşan petrol fiyatları, bu seviyelerde yüksek oynaklık göstererek 90 dolar civarında seyretmeye devam ediyor.

Enflasyon Raporu’muzda da daha detaylı ele aldığımız üzere, uluslararası kurum ve kuruluşların petrol fiyatlarına ilişkin tahminleri de kayda değer bir belirsizliğe işaret etmektedir. Küresel enflasyon, 2022 yılının ilk yarısında ulaştığı yüksek seviyelere kıyasla belirgin şekilde gerilemiştir. Ancak, gelişmiş ülkelerde çekirdek enflasyondaki düşüş, manşet enflasyona kıyasla daha dirençli olmuştur.

Gelişmekte olan ülkeler arasında ise farklılaşan bir görünüm söz konusudur. Parasal sıkılaştırma sürecine erken başlamış ve küresel emtia şoklarından görece daha az etkilenmiş ülkeler enflasyonla mücadelede yol kat etmişken; diğer ülkelerde, enflasyon, hedeflerin belirgin olarak üzerinde kalmayı sürdürmüştür.

Enflasyonun hedefin üzerinde seyrettiği gelişmiş ülkelerde parasal sıkılaştırma devam etmektedir. İşgücü piyasasının ve çekirdek enflasyonun gösterdiği direnç nedeniyle gelişmiş ülke merkez bankalarının “daha uzun süre, daha sıkı” bir duruş sergileyecekleri iletişimlerinde vurgulanmış, bunun sonucunda da küresel finansal koşullar sıkılaşmıştır.

Parasal sıkılık, gelişmekte olan ülkelerde de korunmaktadır. Merkez bankalarının para politikası kararları, enflasyon, kur ve küresel finansal akımlara dair beklentilere göre değişkenlik göstermektedir. Bu ortamda, ABD devlet tahvil faizlerinin de yükselmesi ve jeopolitik gelişmelerin risk algısını olumsuz etkilemesi sonucunda, son aylarda gelişmekte olan ülkelerden portföy çıkışı gözlenmektedir.

Özetlemek gerekirse, küresel iktisadi faaliyetteki zayıflama, petrol fiyatlarında artan oynaklık, para politikalarının kısıtlayıcı düzeyde daha uzun süre tutulacağı beklentisi ve sermaye akımlarında gözlenen çıkışlar, ülkemizde de enflasyon görünümü üzerinde risk oluşturmaktadır. Söz konusu risklerin tahminler üzerinde oluşturduğu belirsizliğe, konuşmamın ilerleyen kısımlarında daha detaylı olarak değineceğim.

Bununla birlikte, tüm bu olumsuz şoklara rağmen, ülkemizde finansman koşullarının dengeli seyrettiğini de olumlu bir gelişme olarak vurgulamak isterim. Küresel ekonomiye ilişkin değerlendirmelerimizin ardından, şimdi de ülkemizdeki enflasyon gelişmelerine ilişkin tespitlerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Politika metinlerimizde ve Temmuz Enflasyon Raporu’nda manşet enflasyon ve enflasyonun ana eğiliminde kısa vadede belirgin bir yükseliş öngördüğümüzü paylaşmıştık. Nitekim, tüketici fiyatları enflasyonu, eylül ayı itibarıyla yüzde 61,5’e çıkarak haziran ayına kıyasla 23,3 puan yükselmiştir.

Bu artışa katkıları alt kalemler bazında incelediğimizde, 7,9 puan ile hizmet, 5,3 puan ile temel mal ve 4,8 puan ile gıda grupları öne çıkmaktadır. Enflasyonun haziran-eylül arasında yükselmesinin temel sebebi, büyük şokların bir arada gerçekleşmesidir.

Enflasyonun belirleyicilerine bu açıdan bakıldığında, mayıs-eylül arasında yüzde 90 oranında yükselen akaryakıt fiyatları, 4,8 puanlık katkıyla öne çıkmaktadır. Aynı dönemde, sepet kurda gerçekleşen yüzde 40’a yakın artışın maliyet kanalıyla enflasyona 4,3 puanlık etkisi olmuştur.

Bunun yanında, deprem nedeniyle ortaya çıkan finansman ihtiyacı ve artan kamu harcamalarını dengelemek amacıyla, temmuz ayıyla birlikte kamu gelirlerini destekleyici tedbirler alınmıştır. Başta KDV ve maktu ÖTV artışları olmak üzere, vergilerde ve yönetilen fiyatlarda yapılan birçok güncelleme kısa bir dönemde gerçekleşmiştir. Söz konusu vergi güncellemelerinin etkisi ise 2,5 puan olmuştur.

Tarihsel eğilimlere kıyasla yüksek oranda olan bu şokların bir arada gerçekleşmesi, beklenti ve fiyatlama davranışlarında ilave bir bozulmaya da yol açmıştır. Enflasyonda bu kanaldan gelen 10,1 puanlık güçlü etki önemli rol oynamıştır.

Eylül enflasyonu, ekimdeki yüksek frekanslı veriler ve tüm öncü göstergeler, söz konusu şokların enflasyona yansımasının büyük ölçüde tamamlandığına işaret etmektedir. Şimdi, sizlere enflasyonda önemli rol oynayan yurt içi talep, hizmet fiyatları ve enflasyon beklentileriyle ilgili değerlendirmelerimizi sunmak istiyorum.

Enflasyonun yükselişinde temel belirleyicilerden olan ve parasal sıkılaştırmanın dezenflasyonu tesisinde kritik rol oynayacak temel unsur, talebin yapısı ve dengelenmesidir. Bu bağlamda, talepteki güçlü seyir devam etmekle birlikte, bazı göstergeler talepteki aşırılığın kademeli şekilde ortadan kalkmakta olduğuna işaret etmektedir.

Örneğin, yurt içi satışlara bakıldığında, otomobil ve beyaz eşya satışları üçüncü çeyrekte tarihsel ortalamalarının üzerindeki seyrini sürdürürken, çeyreklik bazda yavaşlamıştır.

Benzer şekilde, ekim ayına ilişkin İktisadi Yönelim Anketi verilerine göre, tarihsel ortalamaların üzerindeki seyre rağmen, firmaların kayıtlı iç piyasa siparişleri son dönemde zayıflamıştır. Bu görünüm, dayanıklı tüketim malları grubu tarafında daha da belirgindir.

İç talep ve üretim görünümü beraber değerlendirildiğinde ise, toplam talep koşullarının, yaşanan ivme kaybına rağmen, enflasyonist olmaya devam ettiği görülmektedir. Nitekim, ağustos ayı itibarıyla sanayi üretim endeksi yıllık bazda yüzde 3 civarında artarken, perakende satış hacmi aylık bazda gerilese de yıllık olarak yüzde 17’nin üzerinde artmıştır.

Takip ettiğimiz göstergeler çerçevesinde, tahminlerimiz, ikinci çeyrekte zirveyi gören çıktı açığının, parasal sıkılaştırma eşliğinde azalmakla birlikte, üçüncü çeyrekte halen pozitif bölgede seyrettiğini göstermektedir.

Tüketim talebinin dengelenmesi, parasal sıkılaştırma sürecinde Türk lirası tasarruf araçlarına olan talebin artırılmasıyla desteklenmektedir. Bu süreçte uyguladığımız seçici kredi sıkılaştırması, arz ve talep dengesinin de uyumunu gözetmektedir. Parasal sıkılaştırmanın birikimli etkilerinin devreye girmesiyle, bu kademeli dengelenmenin süreceğini öngörüyoruz.

Öte yandan, yılın ilk yarısında, Türk lirası cinsi sabit getirili enstrümanların yüksek enflasyon ortamındaki getiri yetersizliğinden beslenen güçlü tüketim talebi, hem cari dengede hem de cari denge kanalıyla enflasyon dinamikleri üzerinde etkili olmuştur.

Ağustos ayı itibarıyla, 12-aylık birikimli olarak baktığımızda, cari açık, 2022 yılına kıyasla 23,5 milyar dolar artarak 2023 yılında 57 milyar dolara ulaşmıştır. Bu artışta, dış ticaret açığındaki yaklaşık 28 milyar dolar yükseliş belirleyici olmuştur. İhracat, bu dönemde yatay seyrederken, ithalat 31,1 milyar dolar artmıştır.

İthalattaki bu artışta, yıllıklandırılmış tüketim malı ithalatının 2022 yılına göre 1,6 kat, altın ithalatının ise 3,3 kat artması öne çıkmaktadır. Bu gelişmede, enflasyondan korunma motivasyonu etkili olmuştur.

Diğer taraftan, eylül ayındaki eğilime mevsimsellikten arındırılmış verilerle bakıldığında, dış ticaret açığının ithalattaki düşüşün etkisiyle 2,7 milyar dolar gerileyerek 5,8 milyar dolara indiği gözlenmektedir. İthalattaki düşüşte ise, toplam 1,5 milyar dolar gerileyen altın ve tüketim malı ithalatı belirleyici rol oynadı.

Talepteki aşırılığın giderilmesi ve Türk lirası tasarruf araçlarına olan talebin artması enflasyon üzerinde doğrudan olduğu kadar, cari denge kanalıyla dolaylı olarak da yavaşlatıcı etki gösterecektir.

Yıllara yayılmış yüksek enflasyonun bir sonucu olarak eğitim, kira, sağlık, lokanta ve otel gibi alt kalemler üzerinden güçlenen hizmet grubundaki katılık da enflasyonun önemli bir bileşeni olmayı sürdürmektedir.

Nitekim, döviz kuru ve emtia fiyatları gibi çeşitli unsurlara bağlı olarak ani artışlar gösterebilen temel mal enflasyonu, söz konusu faktörler ortadan kalktığında hızla gerilerken, kademeli olarak artan hizmet enflasyonunun yavaşlaması zamana yayılmaktadır.

Hizmet enflasyonunun son dönemde artan katılığında kiralar ön plana çıkmaktadır. Yüksek enflasyon, tasarruf amaçlı konut talebi ve arz sorunları gibi birçok kaynaktan etkilenen kiralarda, artış yüksek oranlarda sürmektedir.

Bununla birlikte, özellikle büyükşehirlerde, kiralık ev ilanlarındaki fiyat artışlarında yavaşlama sinyalleri alıyoruz. Ancak, yeni konut fiyatları ve kira artışlarında öngörülen yavaşlamanın enflasyona yansıması zaman alacaktır.

Bu durumun temelinde, hizmet enflasyonundaki atalet bulunmaktadır. Hizmet kalemlerinde zamana bağlı fiyat güncelleme davranışının yaygın oluşu, fiyat artışlarının daha uzun süreye yayılmasına sebep olmaktadır. Hizmetler başta olmak üzere, enflasyondaki ataletin kırılması, beklentilerin düzelerek yeniden çıpalanmasına bağlıdır.

Ancak, son dönemde aylık enflasyondaki artışların beklenenden yüksek gerçekleşmesi, beklentiler üzerinde olumsuz bir etkide bulunmuştur. Nitekim, sol panelde görüldüğü üzere, Piyasa Katılımcıları Anketi’nde 12 ay sonrası enflasyon beklentileri temmuz-ekim döneminde 12 puan yükselmiştir. Bununla birlikte, enflasyon beklentilerindeki bozulma aydan aya yavaşlamıştır.

Enflasyon beklentileri arasındaki uzlaşı da temmuz sonrasında bir miktar güçlenmiştir. 2024 yıl sonu enflasyonu beklentileri ise yüzde 40,9’dur. Öte yandan, bildiğiniz üzere, ekim ayında anketin temsil gücünü artırmak amacıyla katılımcı listemizde kapsamlı bir revizyon gerçekleştirdik.

Bu revizyonun etkisini arındırıp ekim ayı verisine sabit panelle baktığımızda, 12 ay, 24 ay ve beş yıl sonrası beklentilerde gerileme görmekteyiz. Beklentiler, geçmiş enflasyon gelişmelerine dayalı olduğu kadar, Merkez Bankasının tahminlerine bağlı olarak geleceğe yönelik unsurlarla da şekillenmektedir.

Dolayısıyla, para politikasındaki kararlılık ve tutarlılık ile bu çerçevede geliştirdiğimiz iletişim politikası, beklenti oluşumunda Merkez Bankası tahminlerinin ağırlığını artırarak, beklentilerin yeniden çıpalanmasını hedeflemektedir.

Enflasyonun belirleyicilerine ilişkin tespitlerimizin ardından, şimdi sizlerle enflasyonun ana eğilimine ilişkin değerlendirmelerimizi paylaşmak istiyorum. Enflasyonun ana eğilimini anlamak için gerek aylık enflasyonun kendisini gerekse para politikasının etki alanını daha iyi yansıtan ve duruma-ürüne özgü şokların ayrıştırılmasını sağlayan çeşitli göstergeleri yakından takip ediyoruz.

Bu amaçla, hem B ve C endeksleri gibi dışlama yöntemine dayalı çekirdek göstergeleri, hem de SATRIM ve medyan enflasyon gibi istatistiksel yöntemleri bir arada kullanıyoruz. Mevsimsellikten arındırılmış B endeksi aylık enflasyonu, ağustos ayında yüzde 9,7 seviyesinden, eylül ayı itibarıyla yüzde 5’in altına inmiştir.

Aynı doğrultuda, C endeksi aylık enflasyonu, ağustos ayında yüzde 9,1 iken, eylül ayında yüzde 5,5’e gerilemiştir. Bu çerçevede, daha önce detaylı değindiğim maliyet kaynaklı şokların enflasyona normalden yüksek bir geçişkenlikle ve büyük oranda yansımış olduğunu değerlendiriyoruz.

Ekim ayı öncü göstergeleri de aylık enflasyondaki gerilemenin devam edeceğine işaret etmektedir. Parasal sıkılaştırma adımlarımızın birikimli etkileri ile enflasyonun ana eğilimini zayıflatmaya devam ederek, dezenflasyonu 2024 yılında tesis etmekte kararlıyız.

Konuşmamın bu bölümünde, bu hedef doğrultusunda uygulamakta olduğumuz para politikası stratejimizi sizlere aktarmak isterim. Geçtiğimiz Rapor döneminde de belirttiğimiz gibi parasal sıkılaştırma sürecini bütünsel bir şekilde tasarladık. Politika faizimizi yüzde 8,5’ten yüzde 35’e yükselttik. Haziran-ekim arasındaki Para Politikası Kurulu toplantılarında aldığımız kararlarla, politika faizini güçlü bir şekilde toplamda 26,5 puan artırmış olduk.

Bu süreçte, faiz artırımlarının tamamlayıcısı olarak miktarsal sıkılaştırma ve seçici kredi politikalarını da devreye aldık. Miktarsal sıkılaştırmaya dair detay vermek gerekirse, bu kapsamda, kur korumalı mevduat hesaplarına zorunlu karşılık oranları getirdik ve söz konusu oranları, ilk aşamada, yüzde 15 olarak belirledik.

Sonrasında ise, zorunlu karşılık oranlarını 6 aya kadar vadeli kur korumalı mevduat hesapları için yüzde 25’e artırırken, daha uzun vadeli hesaplar için ise yüzde 5’e indirdik. Böylece, Sterilizasyon yoluyla toplam 700 milyar TL tutarında miktarsal sıkılaştırma yapılmıştır.

Bugün itibarıyla yürürlüğe giren kararımızla zorunlu karşılık oranlarını 5’er puan daha artırarak ilgili vadelerde sırasıyla yüzde 30 ve yüzde 10’a çıkardık. Buna ek olarak, yabancı para mevduata Türk lirası olarak tesis edilmek üzere ilave yüzde 4 zorunlu karşılık tesisi kararı aldık. Böylece, ilave 350 milyar Türk lirası likiditenin daha sistemden çekilmesiyle, toplam sterilizasyon 1 trilyon Türk lirasının üzerine çıkacaktır.

Seçici kredi sıkılaştırması bağlamında ise, bir yandan talebi dengelemeye katkı sağlarken, diğer yandan ekonominin üretim kapasitesini korumayı önemsiyoruz. Bu çerçevede, aşırı yurt içi talebi sınırlamak amacıyla taşıt kredileri ve ticari kredilerin büyüme sınırını indirdik.

Aynı zamanda, kredi kartı azami faiz oranlarını politika faizi artışına paralel olarak yükselttik. Diğer taraftan, ihracat, yatırım ve tarım kategorilerine yönelik ticari kredilerde ise kredi büyüme sınırı bulunmamakta olup faiz oranı sınırı da daha düşük olarak korunmuştur.

Bu adımlarla birlikte, makroihtiyati çerçevenin sadeleştirilmesi sürecinde, faiz eşik değerini ihtiyaç kredilerinde tek kademeye çekerken, ticari kredilerde kaldırdık. Bunun yanı sıra, kredi büyümesinde ve dağılımında son dönemde gözlenen sağlıklı seyre bağlı olarak, akım kredilerde menkul kıymet tesisi ve harcama mukabilinde kredi kullanımı uygulamalarını kaldırdık.

Mevduata yönelik düzenlemeler tarafında ise, toplam mevduatta Türk lirası payının artırılması amacıyla TL mevduata geçişi özendirecek yönde sadeleşme adımları da attık. Bu süreçte, kur korumalı mevduattan TL mevduata geçişe yönelik, menkul kıymet düzenlemesinden çıkarak komisyon düzenlemesini getirdik.

Türk lirası mevduata yönelik adımlarımızın parasal aktarım mekanizmasının güçlendirilmesi açısından kritik önemde olduğunu değerlendiriyoruz. Atılan para politikası adımlarımızın hedeflenen etkilerinin tam olarak ortaya çıkması bir süreç içinde gerçekleşmekle birlikte, şimdi sizlere, şu ana kadar elde ettiğimiz, öncü gösterge niteliğindeki bazı olumlu sonuçları sunacağım.

Politika faizindeki artışa paralel olarak mevduat faizleri de yükselmiş ve politika faizinin mevduat faizine aktarımı güçlenmiştir. Eş zamanlı olarak, ticari kredi faizleriyle mevduat faizleri arasındaki negatif fark sona ermiş, bankacılık sektöründe daha sağlıklı bir denge oluşmuştur.

Tüketici kredisi faizleri ise, seçici kredi uygulamamız ile uyumlu olarak, ticari kredi faizlerinin oldukça üzerinde seyretmektedir. Uygulamakta olduğumuz para politikası stratejimizin olumlu bir yansıması olarak, geçtiğimiz Rapor dönemine kıyasla bireysel krediler önemli oranda yavaşladı.

Hatırlanacağı üzere, 2023 yılının ilk yarısında, kredi kartları ve taşıt kredileri öncülüğünde, bireysel kredi büyümesi tarihsel ortalamaların oldukça üzerine çıkmıştı. Aldığımız seçici kredi tedbirleri sonucunda, temmuz ayında bireysel krediler yeni limitlerle uyumlu bir şekilde büyümektedir.

Yansıda da görüldüğü üzere, 4 haftalık büyüme oranları, bireysel kredilerde, zirveye çıktığı nisan ayı başındaki yüzde 7,4’ten, ekim ayı itibarıyla yüzde 2,1’e geriledi. Bu oran, taşıt kredilerinde yüzde 0,8’e inerken, ihtiyaç kredilerinde yüzde 1,4 civarında nispeten yatay seyretmektedir.

Gerek tüketim gerekse borçlanma aracı olarak kullanılan bireysel kredi kartlarıyla yapılan harcamalar ise yüzde 4,2 ile görece yüksek bir hızda seyretmekle birlikte daha ılımlı bir patikaya doğru ilerlemektedir.

Ticari krediler ise süreklilik göstererek üretim kapasitesine katkıda bulunmaktadır. 2023’ün ilk yarısında görülen hızlanmanın ardından, ticari kredi büyümesi mayıs ayı sonunda durma noktasına gelmişti. Politika faizindeki kademeli ve istikrarlı artış ile makroihtiyati çerçevenin sadeleştirilmesi sayesinde piyasa mekanizmasının yeniden tesisini sağladık.

Böylece, reel sektöre Türk lirası cinsinden kredi akışının toparlanmasıyla ticari kredi büyümesi dengeli ve sürekli bir yapıya kavuştu. Kredi piyasası mekanizmasının işlevselliğindeki iyileşme, özel ve kamu bankaları ayrımında da kendini gösterdi. Özel bankalar da ticari kredi büyümesinde etkin bir rol üstlenir hale geldi.

Seçici kredi sıkılaştırmasına yönelik etkili adımlarımız sonucunda, ticari kredilerin kompozisyonundaki iyileşme de dikkat çekmektedir. Nitekim, mayıs-haziran döneminde durma noktasına gelen yatırım ve ihracat kredileri, temmuz-eylül döneminde toparlanarak, altı katın üzerinde bir artış göstermiştir.

Bankamız aracılığıyla kullandırılan reeskont ve yatırım taahhütlü avans kredilerinde bu dönemde belirgin bir artış gözlenmiştir. Böylelikle, reeskont ve yatırım taahhütlü avans kredileri, son 3 ayda ticari kredi kompozisyonuna hedeflenen yönde önemli bir katkı sunmuştur.

Mevduat gelişmelerine baktığımızda, ağustos sonunda aldığımız kur korumalı mevduattan Türk lirası vadeli mevduata geçişi teşvik eden kararlarımızın olumlu etkilerini görüyoruz. Bu kararlarımız sonucunda, Türk lirası tasarruf araçlarına ve özellikle vadeli mevduata olan talep artmıştır. 20 Ekim itibarıyla, sadece 8 hafta içerisinde, Türk lirası mevduat 970 milyar Türk lirası artarken, kur korumalı mevduat 300 milyar Türk lirası geriledi. Döviz cinsi mevduat da 3,9 milyar ABD doları geriledi.

Sonuç olarak, TL mevduatın toplam mevduat içindeki payı yaklaşık yüzde 5 artmıştır. Güçlendirdiğimiz düzenlemelerin mevduat kompozisyonu üzerindeki etkilerinin zaman içinde daha da belirgin hale gelmesini bekliyoruz.

Bu süreçte, rezervlerimizdeki artışın devam ettiğini de vurgulamak isterim. TCMB’nin uluslararası rezervleri haziran ayından bu yana güçlü bir şekilde artmaktadır. 20 Ekim itibarıyla, brüt uluslararası rezervler, mayıs sonuna kıyasla, 28 milyar dolardan fazla artış göstererek 126 milyar doların üzerine çıkmıştır.

Rezervler artarken kur korumalı mevduat bakiyesinde düşüş olması, mevduata geçiş stratejimizin doğru yolda olduğunu göstermektedir. Son dönemde uygulamaya koyduğumuz politikaların finansal piyasalardaki etkilerini de olumlu yönde görmekteyiz. Sıkı parasal duruş ve makroihtiyati sadeleşmeyi içeren politika normalleşmesi, CDS primini önemli ölçüde etkilemiştir.

Mayıs ayında 700 baz puan seviyesinde olan 5 yıllık CDS primi 370 baz puana kadar gerilemekle birlikte, jeopolitik gelişmelere rağmen halen 400 baz puanın altında seyretmektedir. Politika duruşumuz sayesinde gerçekleşen bir diğer olumlu gelişme de döviz kuru oynaklığındaki düşüştür. Bir ay vadeli ABD doları/Türk lirası opsiyonlarının ima ettiği oynaklık, mayıs ayında kaydedilen yüzde 60 civarından, keskin bir düşüşle yaklaşık yüzde 10’a gerilemiştir.

Konuşmamın başında da ifade ettiğim çeşitli olumsuz küresel gelişmelere rağmen, finansman koşulları dengeli bir seyir izlemektedir. Bütünsellik ve sürdürülebilirlik anlayışıyla geliştirdiğimiz politikalarımızı kararlılıkla uygulayarak, finansman koşulları üzerindeki olumlu etkileri daha da güçlendirmeyi hedefliyoruz.

Şimdiye kadar özetlediğim iktisadi görünümün ardından, sizlerle orta vadeli tahminlerimizi paylaşacağım. Öncelikle, modelleme çerçevemizi, tahmin performansımızı iyileştirmeye yönelik olarak, büyük şokların doğrusal olmayan etkilerini içerecek şekilde güncellediğimizi belirtmek isterim.

Bu çerçevede yıl sonu tahmin orta noktalarını 2023 için yüzde 65, 2024 için yüzde 36 ve 2025 için yüzde 14 olarak güncelledik. Tahmin aralıklarının alt ve üst noktalarını da 2023 yılı için yüzde 62 ve 68, 2024 yılı için ise yüzde 30 ve 42 olarak revize ettik.

Bu noktada, iki hususun altını çizmek isterim. İlk olarak, jeopolitik riskler ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlara ilişkin belirsizliklerin artması nedeniyle tahminlerimiz üzerindeki belirsizlik aralığını genişlettik. İkinci olarak, tahminlerimizi yukarı yönlü güncellemiş olsak da dezenflasyonun başlama zamanı, dezenflasyonun hızı ve dezenflasyonun seyrinde bir değişiklik olmayacağını değerlendiriyoruz.

Tahmin patikamızın detaylarına gelecek olursak, Temmuz ve ağustos aylarındaki yüksek oranlı artışların ardından, tüketici fiyatlarındaki aylık artış eylülde zayıflamıştır. Öncü göstergeler, aylık enflasyonda başlayan yavaşlamanın ekim ayında sürdüğüne işaret etmektedir.

Para politikası karar metinlerimizde belirttiğimiz gibi, aylık enflasyonun ana eğiliminde de gerileme bekliyoruz. Bununla birlikte, aylık enflasyon patikasında kasım, ocak ve mayıs aylarında para politikasının etki alanı dışında kalan unsurlara bağlı olarak geçici yükselişler olacağını değerlendiriyoruz.

Örneğin, kasım ayında doğal gaz tüketiminin artmasıyla birlikte, hanelerin, bedelsiz kullanım sınırını aşacağını öngörüyoruz. Bu durum, enflasyonda yukarı yönlü mekanik bir etki oluşturarak, aylık enflasyonun kasım ayında geçici olarak yükselmesine sebep olacaktır. 2024 yılı ocak ayında ise, asgari ücret ayarlaması, fiyatları zamana bağlı belirlenen hizmet kalemlerindeki gelişmelerin ve otomatik vergi güncellemelerinin devreye girmesini bekliyoruz.

2024 yılı mayıs ayında ise, doğal gaz kaynaklı baz etkileriyle yıllık enflasyonda tepe noktasının gerçekleşeceğini göreceğiz. 2024 yılının ikinci yarısında parasal sıkılaştırmanın birikimli etkilerinin de devreye girmesiyle güçlü ve sürekli bir dezenflasyon sürecinin başlayacağını öngörüyoruz.

Şimdi tahminlerimizdeki güncellemenin kaynaklarından bahsetmek istiyorum. 2023 yıl sonu enflasyon tahminimizdeki 7 puanlık yukarı güncellemenin 2,9 puanı, Temmuz Enflasyon Raporu’ndaki öngörülerimizin üzerinde gerçekleşen enflasyonun yansımasıdır. 1,3 puan gıda fiyatlarındaki gelişmeler kaynaklıdır. Başta petrol olmak üzere enerji ithalatı fiyatlarındaki gelişmelerin etkisi ise 2 puandır.

Tahminlerimizi 2024 yıl sonu için ise 3 puan güncelledik. Bunun 1,4 puanlık kısmı enflasyonun mevcut seviyesinin önceki Rapor’da tahmin edilenden yüksek olmasının getirdiği etkidir. 1,5 puanı ise yönetilen-yönlendirilen fiyatlardan gelmektedir. Çıktı açığının tahminler üzerindeki etkisi ise düşürücü yönde olmuştur.

Daha önceki politika metinlerimizde de belirttiğimiz üzere, halen, öngördüğümüz dezenflasyon ve istikrar süreçlerinden önceki geçiş dönemini yaşıyoruz. Geçiş döneminde, Temmuz Enflasyon Raporu’nda da şeffaf bir şekilde paylaştığımız üzere, enflasyonda geçici bir yükselişe şahit oluyoruz.

Bu süreçte, enflasyondaki düşüşün sürdürülebilir bir şekilde başlamasını sağlayacak zemini özenle hazırlıyoruz. Para politikasının enflasyon üzerindeki etkisi, talebin yanı sıra, beklentiler, varlık fiyatları, finansal koşullar ve krediler gibi çeşitli kanallar tarafından belirlenmektedir. Bu çerçevede, parasal aktarım, birkaç çeyreğe yayılan etkilerle gerçekleşmektedir.

Enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar parasal sıkılaştırmaya devam edeceğiz. Parasal sıkılaştırma sürecimizin etkilerini, büyük ölçüde, dezenflasyonu tesis edeceğimiz 2024 yılında göreceğiz. Dezenflasyon döneminde, döviz kuru istikrarı, cari işlemler dengesinde iyileşme, sermaye akımlarında kalıcı güçlenme ve rezervlerde artış devam edecektir.

Dezenflasyon dönemini, öngörülebilirliğin artacağı, enflasyonun tek haneli rakamlara ulaşacağı ve kaliteli büyümenin yanı sıra, enflasyondaki düşüşün kalıcı olarak sağlanacağı istikrar dönemi takip edecektir. Tüm araçlarımızı enflasyon tekrar tek haneye ve orta vadeli hedefimize gerileyene kadar kararlılıkla kullanmaya devam edeceğimizi bu vesileyle yeniden vurgulamak isterim.”

Paylaşın

JPMorgan, Merkez Bankası İçin Yıl Sonu Faiz Tahminini Yükseltti: Yüzde 40

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) kademeli sıkılaşma söylemi sürerken ABD merkezli yatırım bankası JPMorgan, Merkez Bankası’nın (TCMB) 2023 yıl sonu faiz beklentisini yüzde 35’ten yüzde 40’a çekti.

JPMorgan daha önce 2023 yıl sonu için yüzde 35’lik öngörülerini paylaşırken, bu öngörüde yukarı yönlü düzeltme olabileceği sinyalini de vermişti. Bankanın 2024 yıl sonu faiz beklentisi ise yüzde 45 seviyesinde kaldı.

BlombergHT’nin aktardığına göre; JPMorgan’ın küresel gelişmekte olan piyasalar hisse araştırma ekibinin raporunda değerlendirmelerine yer verilen JPMorgan Türkiye Başekonomisti Fatih Akçelik, 2023 yıl sonu politika faizi tahminlerini yüzde 35’ten yüzde 40’a çıkardıklarını belirtti. Akçelik, TCMB’nin faiz kararı metnindeki şahin söylemin kalmaya devam ettiğini, dolayısıyla Kasım ve Aralık aylarında 250’şer baz puanlık faiz artışı beklediklerini söyledi.

Bankanın 2024 yıl sonu faiz beklentisi ise yüzde 45 seviyesinde kaldı. Akçelik 2024 beklentisine ilişkin beklentide yukarı yönlü risklerin olduğunu da belirtti. JPMorgan daha önce 2023 yıl sonu için yüzde 35’lik öngörülerini paylaşırken, bu öngörüde yukarı yönlü düzeltme olabileceği sinyalini de vermişti.

Merkez Bankası’nın kademeli sıkılaşma söylemi sürüyor

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) politika faizini beklentilere paralel artırırken, “parasal sıkılaştırmanın gerektiği zamanda ve ölçüde kademeli olarak güçlendirileceği” vurgusu yapmıştı.

Para Politikası Kurulu yüzde 30 seviyesinde bulunan bir haftalık repo faizini 500 baz puan artışla yüzde 35’e çıkarmıştı. Bloomberg HT anketine katılan ekonomistlerin beklentisi de 500 baz puanlık bir faiz artışı gerçekleştirilmesi yönündeydi.

Faiz kararı ile birlikte yayımlanan açıklamada TCMB, “Jeopolitik gelişmeler, enflasyon görünümünde petrol fiyatları kaynaklı risk oluşturmaktadır” demişti. Açıklamada, “Türk lirası mevduat payının artırılmasına yönelik ilave adımlarla parasal aktarım mekanizması güçlendirilmeye devam edilecektir” ifadeleri yer almıştı.

Son kararla Hafize Gaye Erkan yönetimindeki TCMB’nin aralıksız olarak gerçekleştirdiği faiz artışlarının toplamı 2 bin 650 baz puana ulaştı.

Paylaşın

Merkez Bankası’ndan Türk Lirası’nı Destekleyen Yeni Adım

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), bankacılık sisteminde Türk Lirası’nın payını artırmaya yönelik adımlarla birlikte sadeleşme kapsamında ihracat kredileri ve firmaların krediye erişimine yönelik uygulama kolaylıkları getirdi.

Firmaların krediye erişimini kolaylaştırmak amacıyla bankalarca kullandırılan krediler için yüzde 30 oranında menkul kıymet tesis edilmesi uygulaması ile fatura karşılığı kredi uygulaması sona erdirildi.

Bankaların TL ticari kredilere referans oranın 1.8 katının üzerinde uyguladıkları faiz oranına göre menkul kıymet tesisi uygulamasının kaldırılmasına yönelik karar alındı. Faktoring şirketlerinin faktoring alacaklarına referans oranın 2.7 katının üzerinde uyguladıkları faiz oranına göre menkul kıymet tesisi uygulaması da sona erdirildi.

Türk lirasına geçişlerin hızlandığını gösteren veriler doğrultusunda gerçek kişiler için daha önce aylık yüzde 2’den yüzde 2.5’e yükseltilen Türk Lirası payı artış hedefi aylık yüzde 3.5’e çıkarıldı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB),Menkul Kıymet Tesisi Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ’i Resmi Gazete’de yayımlanırken, makroihtiyati çerçevede sadeleşme hakkında basın duyurusu da web sitesinde yayınlandı.

Buna göre, firmaların krediye erişimini kolaylaştırmak amacıyla bankalarca kullandırılan krediler için yüzde 30 oranında menkul kıymet tesis edilmesi uygulaması ile fatura karşılığı kredi uygulaması sona erdirildi. Daha önce ihracat, yatırım ve KOBİ kredilerinde fatura muafiyet sınırı 50 bin TL’den 250 bin TL’ye çıkarılmıştı. Yeni kararla hiçbir kredi tutarında fatura şartı aranmayacak.

Bankaların TL ticari kredilere referans oranın 1,8 katının üzerinde uyguladıkları faiz oranına göre menkul kıymet tesisi uygulaması kaldırılacak. Faktoring şirketlerinin faktoring alacaklarına referans oranın 2,7 katının üzerinde uyguladıkları faiz oranına göre menkul kıymet tesisi uygulaması da sona erdirildi.

İhracat kredilerini desteklemek amacıyla net ihracatçılık kriterinin hesaplanmasında firmaların yatırım malı ithalatı hesaplamaya dahil edilmeyecek. Böylece menkul kıymet tesisi uygulamasında, yatırım kaynaklı ithalat harcamalarının net ihracatçılığı sınırlandırması önlenerek ihracat kredilerine erişim kolaylaşacak. TCMB, daha önce reeskont kredilerine erişimde net ihracatçılık şartını yatırım malı ithalatı dahil edilemeyecek şekilde revize etmişti.

Ayrıca, bankalarca satın alınan reel kesimin ihraç ettiği menkul değerler üzerinden yüzde 30 oranında menkul kıymet tesisi uygulamasına son verildi. TL’ye geçişlerin hızlandığını gösteren veriler doğrultusunda gerçek kişiler için daha önce aylık yüzde 2’den yüzde 2,5’e yükseltilen TL payı artış hedefi, aylık yüzde 3,5’e çıkarıldı.

Standart TL mevduatın toplam mevduat içindeki payını artırmayı amaçlayan TL payı artış hedefi, menkul kıymet uygulamasından çıkarılarak bankaların yabancı para mevduat için tesis ettikleri zorunlu karşılıklar üzerinden komisyon alınması uygulamasına eklendi.

Sadeleşme adımları kapsamında kur korumalı hesapların yenilenmesi veya TL’ye geçişine ilişkin menkul kıymet tesisi uygulaması sonlandırılarak Döviz dönüşümlü kur korumalı hesapların kademeli azaltılması hedefi, komisyon uygulamasında daha etkin bir şekilde yönetilecek. Ayrıca, TL’ye geçişin belirlenen hedeften yüksek olması durumunda, aşan kısım yenileme hedefine sayılacak.

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, dün tarihli kararında, sadeleşme sürecinin etki analizleri dikkate alınarak kademeli olarak ilerlediğini ve bu kapsamda TL mevduat payının artırılmasına yönelik ilave adımlarla parasal aktarım mekanizmasının güçlendirilmesine devam edileceğini belirtmişti.

Merkez Bankası’nın makroihtiyati çerçevede sadeleşme hakkında basın duyurusunda, kararlara ilişkin teknik detayların ilgili düzenlemelerde yer alacağı bildirildi.

Bakan Şimşek’ten açıklama

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Merkez Bankası’nın sadeleştirme kararlarına ilişkin sosyal medya hesabından açıklama yaptı. Şimşek, “Daha iyi işleyen bir piyasa ekonomisi için önemli sadeleşme adımları. Amaç krediye erişimi kolaylaştırmak ve TL’ye geçişi özendirmek” değerlendirmesinde bulundu.

Şimşek, Hazine destekli kredi garanti sistemi kapsamında hayata geçirilecek yeni destek paketine ilişkin değerlendirmede bulundu.

Yeni ekonomi programı kapsamında seçici kredi uygulamalarının önemine dikkati çeken Şimşek, bu yolla üretim ve ihracatı artırmayı amaçladıklarını belirterek, ihracatın ülke ekonomisi için önemine işaret etti.

Bugüne kadar Hazine destekli kredi garanti sistemiyle muhtelif sektörlerde faaliyet gösteren ve teminat yetersizliği yaşayan pek çok ticari işletmeye finansmana erişim imkanı sağlandığını vurgulayan Şimşek, “Güncel ekonomik gelişmeler kapsamında, sektörel ihtiyaçlar göz önüne alınarak yatırım, ihracat, sürdürülebilirlik yatırımları ve dijital dönüşüm odaklı yeni destek paketlerine yönelik çalışmalarımız tamamlanma aşamasına gelmiştir” diye konuştu.

Söz konusu destek paketlerinin, bankacılık sistemindeki mevcut makro ihtiyati çerçeve içerisinde kalınarak, piyasa koşulları ile bankacılık ilke ve prensiplerine göre kullandırılacağını bildiren Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İhracatçımızın, reel sektörümüzün her zaman arkasındayız ve desteklemeye devam ediyoruz. Yeni destek paketimizle 25 milyar liralık garanti karşılığında 30 milyar liralık kredi imkanını firmalarımıza sunacağız. Yeni destek paketleriyle teminat yetersizliği yaşayan firmaların finansmana erişim imkanlarının kolaylaştırılması amaçlandı. Söz konusu kredi imkanının kredi garanti kurumları aracılığıyla sağlanması planlanıyor. Paketlerde genel itibarıyla işletme kredileri için 24 aya kadar, yatırım kredileri içinse 120 aya kadar vade belirlenebilecek.”

Bakan Şimşek, tahsis edilen kefalet limitleri belirlenirken yeni paketlerle benzer amaçlı olan diğer paketlerin kullanılmayan limitlerinin buraya aktarılmasının planlandığını belirterek, “Bakanlığımız ile Kredi Garanti Fonu AŞ, İhracatı Geliştirme AŞ ve Katılım Finans Kefalet AŞ arasındaki protokol çalışmalarının tamamlanmasının ardından yeni destek paketleri kapsamındaki kullandırımlara başlanacak” dedi.

Paylaşın

‘Kur Korumalı Mevduat’ta En Yüksek Haftalık Düşüş

20 Ekim haftasında Kur Korumalı Mevduatta (KKM) hesaplarında 85 milyar 512 milyon liralık düşüş yaşandı. Böylece KKM hesaplarında bugüne kadarki en yüksek haftalık düşüş kaydedildi.

Haber Merkezi / Öte yandan, bir önceki hafta 83 milyar 307 milyon dolar olan Merkez Bankası brüt döviz rezervleri, 82 milyar 567 milyon dolara geriledi.

Ayrıca, Merkez Bankası’nın (TCMB) 500 baz puanlık artışla politika faizini yüzde 35’e yükseltmesi sonrasında kredi kartı ve ticari kredi faizlerinde de üst limitler arttı.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) 20 Ekim haftasına ilişkin bankacılık verilerini açıkladı. Buna göre söz konusu hafta itibarıyla Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesaplarının toplamı 3 trilyon 70 milyar 175 milyon lira oldu.

20 Ekim haftasında KKM hesaplarında 85 milyar 512 milyon liralık düşüş yaşandı. Böylece KKM hesaplarında bugüne kadarki en yüksek haftalık düşüş kaydedildi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) verilerine göre, bir önceki hafta 83 milyar 307 milyon dolar olan brüt döviz rezervleri, 82 milyar 567 milyon dolara geriledi.

Altın rezervleri 41 milyar 191 milyon dolardan 43 milyar 558 milyon dolara çıkarken, toplam rezervler 124 milyar 498 milyon dolardan 126 milyar 125 milyon dolara geldi. Bir önceki hafta 22 milyar 56 milyon dolar olan net uluslararası rezervler, söz konusu haftada 22 milyar 553 milyon dolara yükseldi.

Merkez Bankası’nın (TCMB) 500 baz puanlık artışla politika faizini yüzde 35’e yükseltmesi sonrasında kredi kartı ve ticari kredi faizlerinde de üst limitler arttı.

Referans faiz oranı aylıkta yüzde 3,16’ya (yıllık bileşik yüzde 46,1) yükselirken kredi kartı gecikme faizi de aylıkta yüzde 3,71’e (yıllık bileşik yüzde 55,9), nakit çekimde de faiz aylıkta yüzde 4,02’den yüzde 4,47’ye (yıllıkta yüzde 70,3), kart üye işyeri komisyonu da aylık yüzde 3,16’dan yüzde 3,61’e (yıllık bileşik yüzde 54),

Ticari kredi faizlerinde de üst limit, 1,8’lik kat sayıya göre yüzde 69,3’ten yüzde 83’e, ihracat ve yatırım kredileri için de sınır yıllık oran olarak yüzde 53,9’dan yüzde 64,5’e, 70 bin TL üzeri ihtiyaç kredilerinde de faiz üst sınırı yüzde 77’den yüzde 92,2’ye yükseldi.

Paylaşın

Merkez Bankası Faizi Yüzde 35’e Yükseltti: Erdoğan İçin Tahammülü Zor Bir Oran

Hafize Gaye Erkan başkanlığında toplanan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizini 500 baz puan artırarak, yüzde 30’dan yüzde 35’e yükseltti. 

Haber Merkezi / TCMB yeni yönetimi altında böylece beşinci faiz artışı gerçekleşmiş oldu. Hafize Gaye Erkan, göreve başladığında politika faizi yüzde 8,5 düzeyindeydi.

Merkez Bankası, Hafize Gaye Erkan’ın Haziran ayında başkanlığa atanması sonrasında faiz indirimi sürecine son vererek, son 4 PPK toplantısında politika faizini sürekli olarak artırdı.

Ekonomistler, Merkez Bankası’nın faiz kararına ilişkin sosyal medyadan değerlendirmede bulundu. Ekonomistler şu yorumları yaptı:

Mahfi Eğilmez: TCMB faizi 5 puan artırarak yüzde 35’e yükseltti. İlke olarak irrasyonellikten rasyonelliğe geçişte faizin böyle tedrici artırılması doğru ama beklentilerin olumlu yönde gelişmesi için bu kararın yapısal reformlarla desteklenmesi lazım.

Atilla Yeşilada: TCMB çaktı 500 puanı. Cesur bir hamle, dövize fren, Borsa’ya destek derim.

Ibrahim M. Turhan: Para Politikası Kurulu doğru adımı attı. Merkez Bankası yönetimini içtenlikle kutluyorum. Para politikası duruşunun bir bütün olarak değerlendirildiğinde yeteri kadar sıkı olduğunu düşünüyorum. Ekonomi politikası mevcut koşullar altında olması gereken çizgide sürüyor.

Murat Muratoğlu: Merkez Bankası 500 baz puan faiz artırdı… Yüzde 35’e çıkardı ama… Bu düne kadar yeterli bir orandı… Ne kadar kabadayılık o kadar faiz… Bunu hesaplamadı mı?

Nesrin Nas: Yüzde 35, enflasyonu düşünürsek yeterli olmayabilir ama Erdoğan için tahammülü zor bir oran.

Hayri Kozanoğlu: TCMB enflasyon ile ekonomik durgunluk arasında sıkışmıştı. 500 puanlık artışla tercihini ekonomide durgunluktan yana yaptı. Metinden 2 Kasım Enflasyon Raporu’nda 2024 yılı %33 enflasyon hedefinin korunacağı anlaşılıyor. Özellikle KK ve bireysel kredi faizleri can yakacak.

İris Cibre: “Türk lirası mevduat payının artırılmasına yönelik ilave adımlarla parasal aktarım mekanizması güçlendirilmeye devam edilecektir”. Bu cümle sıkıntılı; Seçici kredi deyip para aktarım mekanizmasını güçlendiremezsin… Dolarizasyon ise, 2 ayda 63.3% e geriledi (5 puan). İlave adımlar demek yeni makro ihtiyati tedbir mi demek?

Öte yandan Reuters ve Anadolu Ajansı’nın anketine katılan ekonomistler, faizin bu ay da artacağı yönünde tahminlerde bulunmuştu. Reuters anketine katılan 20 ekonomistin tamamının tahmini faizin artırılacağı yönünde olmuştu.

Dört ekonomist 250 baz puan, bir ekonomist 300 baz puan, 15 ekonomist ise 500 baz puan artış öngörmüştü. AA’nın anketine katılan 19 ekonomistin beklentilerinin medyanı 500 baz puan artırım yönünde gerçekleşmişti.

Anket sonuçlarına göre, 250 ila 500 baz puanlık bir artırım öngören ekonomistlerin politika faizi beklentileri yüzde 32,50 ile yüzde 35 arasına yer almıştı. Ekonomistlerin yıl sonu politika faizi beklentilerinin medyanı ise yüzde 40 olmuştu.

Paylaşın

Merkez Bankası (TCMB) Politika Faizini Yüzde 35’e Yükseltti

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), faiz artırım eğilimini sürdürerek politika faizini yüzde 35’e yükseltti. 500 baz puanlık faiz artırımı, yüzde 35 seviyesindeki piyasa beklentileriyle paralel gerçekleşti.

Haber Merkezi / Reuters ve Anadolu Ajansı’nın anketine katılan ekonomistler, faizin bu ay da artacağı yönünde tahminlerde bulunmuştu. Reuters anketine katılan 20 ekonomistin tamamının tahmini faizin artırılacağı yönünde olmuştu.

Dört ekonomist 250 baz puan, bir ekonomist 300 baz puan, 15 ekonomist ise 500 baz puan artış öngörmüştü. AA’nın anketine katılan 19 ekonomistin beklentilerinin medyanı 500 baz puan artırım yönünde gerçekleşmişti.

Anket sonuçlarına göre, 250 ila 500 baz puanlık bir artırım öngören ekonomistlerin politika faizi beklentileri yüzde 32,50 ile yüzde 35 arasına yer almıştı. Ekonomistlerin yıl sonu politika faizi beklentilerinin medyanı ise yüzde 40 olmuştu.

Kurul toplantısından sonra Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) başkanlığından yapılan yazılı açıklamada, “Kurul, dezenflasyonun en kısa sürede tesisi, enflasyon beklentilerinin çıpalanması ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için parasal sıkılaştırma sürecinin devamına karar vermiştir” denildi.

Enflasyonun yılın üçüncü çeyreğinde öngörülenin üzerinde gerçekleştiğine vurgu yapılan açıklamada, son dönemde etkili olan ücret ve kur kaynaklı maliyet yönlü baskılar ile vergi düzenlemelerinin enflasyona geçişi önemli ölçüde tamamladığı belirtilerek, yurt içi talepteki güçlü seyir, hizmet fiyatlarındaki katılık ve enflasyon beklentilerindeki bozulmanın ise enflasyonda yukarı yönlü baskı oluşturmaya devam ettiği kaydedildi.

“Bu çerçevede, enflasyonun yıl sonunda Enflasyon Raporu’ndaki (Rapor) tahmin aralığının üst sınırına yakın seyredeceği öngörülürken, aylık enflasyonun ana eğiliminde düşüş gözleneceği de değerlendirilmiştir” denilen açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Öte yandan, jeopolitik gelişmeler, enflasyon görünümünde petrol fiyatları kaynaklı risk oluşturmaktadır. Kurul, parasal sıkılaştırma adımlarının etkisiyle, dezenflasyonu 2024 yılında Rapor’daki patika ile uyumlu şekilde tesis etmekte kararlıdır.

Doğrudan yabancı yatırımlar, dış finansman koşullarındaki dengeli seyir, rezervlerde süregelen artış, talepteki dengelenmenin cari işlemler hesabına desteği ve Türk lirası varlıklara yurt içi ve yurt dışı talebin artması fiyat istikrarına güçlü katkıda bulunacaktır.”

PPK’nın enflasyon ve enflasyonun ana eğilimine ilişkin göstergeleri yakından takip edeceği belirtilen açıklamada, “Kurul, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanmaya devam edecektir” denildi.

Paylaşın

Merkez Bankası Açıkladı: Reel Kesim Güven Endeksinde Düşüş Sürüyor

Mevsimsellikten arındırılmamış reel kesim güven endeksi ekim ayında bir önceki aya göre 1,1 puan azalarak 103,3 seviyesinde gerçekleşti. Ekim ayında mevsimsellikten arındırılmış reel kesim güven endeksi ise bir önceki aya göre 0,2 puan artarak 105,3 seviyesinde gerçekleşti.

Haber Merkezi / İmalat sanayinde kapasite kullanım oranı ekim ayında yüzde 77,4 olarak gerçekleşti. Önceki veri yüzde 77,3 olarak izlenmişti.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Eylül ayına ilişkin reel kesim güven endeksi ve kapasite kullanım oranlarını yayımladı.

Buna göre; 2023 yılı Ekim ayında mevsimsellikten arındırılmış Reel Kesim Güven Endeksi (RKGE-MA), bir önceki aya göre 0,2 puan artarak 105,3 seviyesinde gerçekleşmiştir.

Endeksi oluşturan anket sorularına ait yayılma endeksleri incelendiğinde, mevcut toplam sipariş miktarı, gelecek üç aydaki ihracat sipariş miktarı, gelecek üç aydaki üretim hacmi miktarı ve mevcut mamul mal stokuna ilişkin değerlendirmeler endeksi artış yönünde etkilerken, son üç aydaki toplam sipariş miktarı, sabit sermaye yatırım harcaması, gelecek üç aydaki toplam istihdam ve genel gidişata ilişkin değerlendirmeler endeksi azalış yönünde etkilemiştir.

Mevsimsellikten arındırılmamış Reel Kesim Güven Endeksi (RKGE) bir önceki aya göre 1,1 puan azalarak 103,3 seviyesinde gerçekleşmiştir.

İmalat sanayinde kapasite kullanım oranı yüzde 77,4

2023 yılı Ekim ayında, imalat sanayinde faaliyet gösteren 1727 iş yeri tarafından İktisadi Yönelim Anketi’ne verilen
yanıtlar toplulaştırılarak değerlendirilmiştir. İmalat sanayi genelinde mevsimsel etkilerden arındırılmış Kapasite Kullanım Oranı (KKO-MA), bir önceki aya göre 0,1 puan azalarak yüzde 76,8 seviyesinde gerçekleşmiştir.

Mevsimsel etkilerden arındırılmamış Kapasite Kullanım Oranı (KKO), bir önceki aya göre 0,1 puan artarak yüzde 77,4 seviyesinde gerçekleşmiştir.

Paylaşın

“Merkez Bankası Politika Faizi Yıl Sonunda Yüzde 40’a Ulaşabilir”

Dünyanın en büyük bankaları arasında yer alan Deutsche Bank Stratejisti Christian Wietoska, Merkez Bankası’nın (TCMB) faiz artırım döngüsüne devam edeceğini belirterek, bankanın ekim ayı toplantısında politika faizini 500 baz puan artırarak yüzde 35’e çıkaracağı öngörüsünde bulundu.

Politika faizinin yıl sonunda yüzde 40’a ulaşabileceğini aktaran Wietoska, ”Döviz kurundaki dalgalanmalar, ücret artışları ve vergi ayarlamalarının geçişkenlik etkilerinin azalmasını beklerken, enflasyon görünümü zorlu olmaya devam ediyor. Son perakende satış verilerine göre yurt içi talepte normalleşme işaretleri olumlu yansıyabilir ancak pozitif çıktı açığını endişe verici olarak görmeye devam ediyoruz” dedi.

Yabancı ekonomistler, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) 26 Ekim Perşembe günkü toplantısında politika faizindeki artırımları sürdürmesini bekliyor.

BloomberHT’de yer alan habere göre; Societe Generale Orta ve Doğu Avrupa, Orta Doğu, Afrika Stratejisti Marek Drimal, TCMB’nin politika faizini 300 baz puan artırarak yüzde 33’e çıkarabileceğini belirtti.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in “Pozitif reel faiz enflasyon beklentilerini dizginlemek için olmazsa olmazımız, buna yaklaşmış durumdayız” açıklamasında bulunduğunu anımsatan Drimal, bunun da TCMB’nin hem ekim ayı toplantısında hem de ileriki aylarda faiz artırımlarına devam edeceği anlamına geldiğini aktardı.

Zayıf TL’den kaynaklanan ana enflasyonist etkinin muhtemelen geride kaldığını dile getiren Drimal, enflasyonun 2023’ten 2024’e geçerken zirve yaptıktan sonra 2024’te yavaşlamasının beklendiğini vurguladı. Drimal, TCMB’nin politika faizini yıl sonuna kadar yüzde 38’e 2024’ün 1. çeyreğinde de yüzde 40’a çıkarabileceği öngörüsünde bulundu.

Medley Advisors Piyasa Araştırma Başkanı Nick Stadtmiller de TCMB’nin gelecek hafta politika faizini 500 baz puan artırabileceğini kaydetti.

”Etkin politika duruşu zaten politika faizinin önerdiğinden daha sıkı, bankalar müşterilerin lira mevduatları için yaklaşık yüzde 45 ödüyor.” ifadelerini kullanan Stadtmiller, Merkez Bankası’nın politika faizini daha da artırarak bankacılık sektöründeki piyasa faiz oranlarındaki artışı yakalamaya çalıştığını söyledi.

Para politikasının gecikmeli hareket etme eğiliminde olduğunu vurgulayan Stadtmiller, bu nedenle son dönemde finansal koşullardaki sıkılaşmanın etkilerinin ekonomide 2024 ortalarına kadar hissedilmesinin beklenmediğini ifade etti.

Stadtmiller, Merkez Bankası için asıl zorluğun gelecek yıl Kur Korumalı Mevduat miktarını azaltırken liradaki istikrarı korumak olduğunu aktardı.

“Politika faizi yıl sonunda yüzde 40’a ulaşabilir”

Deutsche Bank Stratejisti Christian Wietoska ise TCMB’nin faiz artırım döngüsüne devam edeceğini belirterek, bankanın ekim ayı toplantısında politika faizini 500 baz puan artırarak yüzde 35’e çıkaracağı öngörüsünde bulundu.

Politika faizinin yıl sonunda yüzde 40’a ulaşabileceğini aktaran Wietoska, ”Döviz kurundaki dalgalanmalar, ücret artışları ve vergi ayarlamalarının geçişkenlik etkilerinin azalmasını beklerken, enflasyon görünümü zorlu olmaya devam ediyor. Son perakende satış verilerine göre yurt içi talepte normalleşme işaretleri olumlu yansıyabilir ancak pozitif çıktı açığını endişe verici olarak görmeye devam ediyoruz” dedi.

Ekonomistlerin yıl sonu politika faizi beklentilerinin medyanı ise yüzde 40 oldu.

Paylaşın

Morgan Stanley’den Merkez Bankası İçin Faiz Tahmini: Yüzde 35

Deutsche Bank’ın Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) için öngördüğü yüzde 40’lık politika faizi beklentisini yıl sonuna çekmesinin ardından Morgan Stanley’de Merkez Bankası’nın (TCMB) 26 Ekim’de politika faizini yüzde 30’dan yüzde 35’e yükselteceğini öngördü.

Cumhuriyet’te yer alan habere göre; Morgan Stanley, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu’nun (PPK) kasım ayında da faizin yüzde 37,50 seviyesine yükseltileceğini tahmin etti.

Morgan Stanley yayınladığı raporda, “TCMB’nin kısa vadeli hedeflerinde önemli bir yukarı yönlü revizyon yapacağına inanıyoruz. Enflasyon tahminlerini 2 Kasım’da açıklayacağı yeni Enflasyon Raporu’nda paylaşacak. Eylül ayında yayınlanan Orta Vadeli Program’da (OVP) 2023 yılsonu tahmini yüzde 65 ile daha da yüksekti. Bizim yılsonu için yüzde 67,1 olan tahminimiz ve yüzde 68,0 olan anket beklentileri göz önüne alındığında, TCMB’nin daha önce yüzde 58 olan yılsonu tahminlerini bu seviyelere yaklaştırmasını bekliyoruz” dedi.

Morgan Stanley, TCMB’nin Kasım’dan sonra faiz artırımlarına ara vereceğini, 2024’ün ilk faiz artırımının Nisan ayında 250 baz puan olacağını öngördüklerini de ifade etti.

Morgan Stanley, “Politika profiline bağlı olarak ve makro ihtiyati tedbirler finansal piyasaları koşullarının nispeten sıkı olduğu bir ortamda, enflasyonun 2024 sonunda yıllık yüzde 42,5’e gerileyeceğini öngörüyoruz” değerlendirmesini de yaptı.

Deutsche Bank ‘yüzde 40 faiz’ beklentisini öne çekmişti

Deutsche Bank, Merkez Bankası (TCMB) için öngördüğü yüzde 40’lık politika faizi beklentisini yıl sonuna çekmişti. Banka, daha önce, yüzde 40 nihai politika faizi seviyesine yerel seçimin ardından 2024’ün ikinci çeyreğinde ulaşılacağını öngörmüştü.

Öte yandan uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, Türk bankacılık sektöründe yılın ikinci yarısında marjların yüksek kredi faizleri ve TÜFE endeksli tahvil getirileri sebebiyle hafif bir toparlanma sergileyebileceğini öngörmüştü.

Deutsche Bank ekonomistleri Yigit Onay ve Christian Wietoska, artan jeopolitik riskler ve bu risklerin Türkiye’nin enflasyon ve ödemeler dengesi dinamikleri üzerindeki olası etkilerini gözeterek, para politikası görünümüne ilişkin öngörülerini güncellediklerini ve artık Kasım ve Aralık aylarında TCMB’den 250’şer baz puanlık faiz artışı beklediklerini belirtmişlerdi.

Paylaşın