Merkez Bankası Net Rezervleri 12 Milyar Dolar Eridi

21 mart ile biten haftada, Merkez Bankası’nın (TCMB) net rezervleri bir önceki haftaya göre 11,8 milyar dolar seviyesinde azalarak 62,1 milyar dolara geriledi.

Haber Merkezi / Aynı haftada Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesapları 19,8 milyar lira azalarak 779 milyar liraya geriledi. TCMB 2025 para politikası çerçevesini sunduğu metinde de yıl içinde KKM uygulamasının sonlandırılmasının planlandığını duyurmuştu.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 21 mart ile biten haftaya ilişkin para ve banka istatistiklerini yayınladı. Buna göre, 21 mart itibarıyla toplam rezervler 171,1 milyar dolar seviyesinden, 163,1 milyar dolar seviyesine geriledi.

Aynı hafta, Merkez Bankası’nın (TCMB) net rezervleri 73,9 milyar dolardan 62,1 milyar dolara geriledi. Swap hariç net rezervlerde de 13,2 milyar dolarla Nisan 2020’den bu yana en sert düşüş izlendi.

Merkez Bankası’nın (TCMB) verilerine göre, 21 Mart haftasında yurt içi yerleşiklerin döviz mevduatları 5,9 milyar dolar arttı.

Geçen hafta tüzel kişilerin döviz talebi gerçek kişilerin üzerinde oldu. Veriler, geçen hafta tüzel kişilerin döviz mevduatlarının 3,2 milyar dolar, gerçek kişilerin döviz mevduatlarının ise 2,7 milyar dolar arttığını gösterdi.

Son artışla birlikte döviz mevduatlarının toplamı 185 milyar dolara çıktı.

Öte yandan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun (BDDK) haftalık bülteninde yer alan bilgilere göre, kur korumalı TL mevduat ve katılma hesapları 798,8 milyar liradan 779 milyar liraya geriledi.

Merkez Bankası (TCMB) KKM ile ilgili son olarak 2 Ocak tarihinde yayımlanan düzenleme ile döviz yükümlülüğü bulunan şirketlere KKM desteğini sonlandırma kararı almıştı. TCMB 2025 para politikası çerçevesini sunduğu metinde de yıl içinde KKM uygulamasının sonlandırılmasının planlandığını duyurmuştu.

Paylaşın

Reuters: Merkez Bankası Rezervleri 4 Günde 28 Milyar Dolar Azaldı

Reuters, Merkez Bankası (TCMB) rezervlerinin, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alındığı günün ardından geçen dört işlem gününde 28 milyar dolar azaldığını yazdı.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından piyasalarda oluşan dalgalanma, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) döviz rezervlerini de doğrudan etkiledi. Son dört işlem gününde Merkez Bankası’nın net döviz pozisyonu yaklaşık 28 milyar dolar eridi.

Reuters tarafından yayımlanan habere göre, TCMB’nin net döviz pozisyonundaki bu dramatik gerileme, 19 Mart Çarşamba günü İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla başlayan siyasi gerilimle doğrudan bağlantılı. Piyasaların sert tepki verdiği bu gelişme, döviz kurunun hızla yükselmesine ve TCMB’nin piyasayı dengelemek amacıyla yüklü miktarda döviz satışı yapmasına neden oldu.

TCMB bilanço verilerine göre, sadece 19 Mart’ta net döviz pozisyonu 11,2 milyar dolar geriledi. Bu, son yıllarda tek bir günde kaydedilen en büyük düşüşlerden biri olarak dikkat çekti. 20 Mart Perşembe günü bu rakama 3 milyar dolar, 21 Mart Cuma günü ise 12,4 milyar dolar daha eklendi. Böylece üç günde toplam kayıp 26,6 milyar dolara ulaştı.

24 Mart Pazartesi günü ise TCMB’nin döviz pozisyonundaki gerileme 1,2 milyar dolar ile sınırlı kaldı. Böylece 19-24 Mart tarihleri arasında dört işlem gününde yaşanan toplam erime 27,8 milyar dolar oldu.

Bankacılık sektörü kaynakları, döviz satışlarının Cuma günkü zirvenin ardından Pazartesi ve Salı günleri göreli olarak düşük kaldığını, 26 Mart Salı günü ise TCMB’den doğrudan bir satış görmediklerini ifade etti. Bu durum, Merkez Bankası’nın rezervler üzerindeki baskıyı azaltma ve dövizi daha sınırlı müdahalelerle dengeleme çabasına işaret ediyor olabilir.

Dolar müdahale ile 38’e geriledi

19 Mart’ta yaşanan siyasi gelişmelerin ardından döviz piyasalarında ani bir sıçrama yaşandı. Dolar/TL kuru, aylardır süren yatay seyrin ardından bir anda 42 seviyesine kadar yükselerek tarihi rekor kırdı. Ancak Merkez Bankası’nın sert müdahalesiyle kur, aynı gün içinde 38 TL civarına kadar geriledi.

Paylaşın

Hanehalkı Enflasyon Beklentisi Yüzde 59,3’e Yükseldi

Mart ayında 12 ay sonrası yıllık enflasyon beklentileri, piyasa katılımcıları için 0,7 azalarak yüzde 24,6 seviyesine, reel sektör için 0,8 azalarak yüzde 41,1 seviyesine geriledi.

Haber Merkezi / Mart ayında 12 ay sonrası yıllık enflasyon beklentileri, hanehalkı için 0,1 puan artarak yüzde 59,3 seviyesine yükseldi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Sektörel Enflasyon Beklentileri Mart 2025 verilerini yayınladı.

Buna göre; Mart ayında 12 ay sonrası yıllık enflasyon beklentileri bir önceki aya göre, piyasa katılımcıları için 0,7
puan azalarak yüzde 24,6 seviyesine, reel sektör için 0,8 puan azalarak yüzde 41,1 seviyesine gerilerken,
hanehalkı için 0,1 puan artarak yüzde 59,3 seviyesine yükseldi.

Gelecek 12 aylık dönemde enflasyonun düşeceğini bekleyen hanehalkı oranı bir önceki aya göre 3,0 puan artarak
yüzde 31,3 seviyesinde gerçekleşti.

Not: Piyasa Katılımcıları Anketi, İktisadi Yönelim Anketi ve Türkiye İstatistik Kurumu iş birliğiyle yürütülen Tüketici Eğilim Anketi ile finansal ve reel sektör uzmanlarının, imalat sanayi firmalarının ve hanehalkının 12 ay sonrası yıllık tüketici enflasyonu beklentileri derlenerek Sektörel Enflasyon Beklentileri elde edilmiştir.

Şimşek: Piyasalardaki oynaklığın beklentilere etkisinin sınırlı olması öngörülüyor

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, sektörel enflasyon beklentilerine ilişkin sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

“Piyasa katılımcılarının ve reel sektörün enflasyon beklentileri iyileşiyor. 12 ay sonrası enflasyon beklentisi piyasa katılımcılarında yüzde 24,6’ya, reel sektörde yüzde 41,1’e geriledi. Hanehalkı beklentisi ise sınırlı arttı.

Anketler son dönem gelişmelerini yansıtmamakla birlikte finansal piyasalardaki oynaklığın beklentilere etkisinin kısa vadeli ve sınırlı olmasını öngörüyoruz.

Tüm kurumlarımızın güçlü koordinasyonuyla atılan adımların ve sıkılaşan finansal koşulların dezenflasyonist olacağını değerlendiriyoruz. Programımızı fiyat istikrarına ulaşıncaya kadar kararlılıkla uygulayacağız.”

Paylaşın

Piyasalar Altüst: Merkez Bankası 3 Günde 26 Milyar Dolar Sattı

Merkez Bankası (TCMB), Türk Lirası’ndaki yaklaşık yüzde 12’lik değer kaybını durdurmak için çarşamba günü yaklaşık 12 milyar dolarlık, perşembe ve cuma günleri de toplamda 14 milyar dolarlık döviz satışı gerçekleştirdi.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da aralarında bulunduğu 106 kişi hakkında gözaltı kararı verilmesinin ardından piyasalarda yaşanan sert dalgalanma, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nı (TCMB) şimdiye kadarki en büyük müdahalesine zorladı.

Financial Times’ın aktardığına göre, Türk Lirası’ndaki yaklaşık yüzde 12’lik değer kaybını durdurmak için TCMB çarşamba günü yaklaşık 12 milyar dolarlık döviz satışı gerçekleştirdi.

Gün içerisinde yapılan yaklaşık 12 milyar dolarlık döviz satışıyla kur, yeniden 38 liranın altına çekildi. Müdahale sadece çarşamba günüyle sınırlı kalmadı. Ekonomistlerin ve piyasaların hesaplamalarına göre, Merkez Bankası perşembe ve cuma günleri toplamda 14 milyar dolarlık ek satış gerçekleştirdi. Böylece sadece üç gün içinde piyasaya verilen toplam döviz desteği 26 milyar doları buldu.

19 Mart Çarşamba günü, İstanbul’daki büyükşehir ve ilçe belediyelerine yönelik “terör” ve “yolsuzluk” soruşturması kapsamında gözaltı kararları kamuoyuna yansıdı. Gelişmenin ardından döviz piyasalarında hızlı bir yükseliş yaşandı. Dolar/TL kuru 41,53 ile tarihi zirvesine ulaşırken, avro 45 liranın üzerine çıktı. Ancak TCMB’nin müdahalesiyle kurlar gün sonunda düşüşe geçti; dolar yeniden 38 TL’nin altına geriledi.

Financial Times’a konuşan bir Türk bankacı, çarşamba sabahı piyasalarda “kontrolün kaybedildiğini” ve bunun yatırımcı güvenine zarar verdiğini belirtti. JP Morgan da aynı gün yayınladığı notta, “yüksek sermaye çıkışları nedeniyle lira likiditesinde bozulma yaşandığını” ifade etti.

Merkez Bankası, yaşanan gelişmelerin ardından 21 Mart Perşembe günü Para Politikası Kurulu’nu olağanüstü topladı. Gecelik borç verme faiz oranı yüzde 44’ten yüzde 46’ya yükseltildi. Yapılan açıklamada, “piyasadaki oynaklığı sınırlamak üzere TL ve döviz likiditesine yönelik tedbirler alındığı” belirtildi.

Açıklamanın devamında, “Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda para politikası duruşu sıkılaştırılacaktır” ifadelerine yer verildi.

Finans çevreleri, 12 milyar dolarlık döviz satışının TCMB kayıtlarına geçmiş en büyük müdahale olduğunu belirtiyor. Bu tutarın, önceki müdahalelerin neredeyse dört katına ulaştığına dikkat çekiliyor. Uzmanlar, bankanın muhtemelen perşembe ve cuma günleri de piyasaya müdahaleyi sürdürdüğünü tahmin ediyor.

(Kaynak: Karar)

Paylaşın

Merkez Bankası’nda Takvim Dışı Karar: Gecelik Borç Verme Faizi Yükseltildi

Takvimde yer almayan olağanüstü bir toplantı yapan Merkez Bankası (TCMB) gecelik borç verme faizini 2 puan artırarak yüzde 46’ya çıkardı. Banka, gecelik vadede borçlanma faiz oranını ise yüzde 41’de sabit tuttu.

Haber Merkezi / Merkez Bankası (TCMB), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını da yüzde 42,5’te sabit tuttu. Banka, son olarak 6 Mart’ta politika faizinde 250 baz puanlık indirime gitmişti.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Para Politikası Kurulu (PPK), takvimde yer almayan olağanüstü bir toplantıyla faiz kararı aldı. Toplantı sonrası Merkez Bankası (TCMB) yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Para Politikası Kurulu (Kurul), finansal piyasalardaki gelişmeleri değerlendirmek üzere toplanmıştır. Söz konusu gelişmelerin enflasyon görünümü açısından oluşturabileceği riskler değerlendirilerek, sıkı parasal duruşu destekleyici tedbirler alınmıştır.

Bu doğrultuda Kurul, Merkez Bankası gecelik vadede borç verme faiz oranının yüzde 46’ya yükseltilmesine karar vermiştir. Politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını yüzde 42,5’te, Merkez Bankası gecelik vadede borçlanma faiz oranını ise yüzde 41’de sabit tutmuştur.

Ayrıca, piyasadaki oynaklığı sınırlamak üzere TL ve döviz likiditesine yönelik tedbirler alınmıştır. Finansal piyasaların etkin işleyişinin sürdürülmesi amacıyla gerekli görülmesi halinde ek önlemler alınacaktır.

Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda para politikası duruşu sıkılaştırılacaktır. Kurul, kararlarını öngörülebilir, veri odaklı ve şeffaf bir çerçevede alacaktır.”

Paylaşın

Döviz Mevduatları 178,8 Milyar Dolara Yükseldi

14 mart ile biten haftada, Merkez Bankası’nın (TCMB) verilerine göre, döviz mevduatlarının büyüklüğü, 667 milyon dolar artarak 178,8 milyar dolara seviyesine yükseldi.

Haber Merkezi / Aynı haftada Merkez Bankası’nın (TCMB) toplam rezervleri bir önceki haftaya göre 1,2 milyar dolar seviyesinde artarak 171,1 milyar dolar seviyesine yükseldi.

Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesapları 14 mart haftasında, 26,6 milyar lira azalarak 798,8 milyar liraya geriledi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) verilerine göre, 14 Mart haftasında yurt içi yerleşiklerin döviz mevduatları parite etkisinden arındırılmış veriye göre 667 milyon dolar arttı. Mart’ın ilk haftasında da döviz mevduatlarında 2,5 milyar dolarlık artış görülmüştü.

14 Mart haftasında tüzel kişilerin döviz mevduatlarında yükseliş dikkat çekti. TCMB verilerine göre tüzel kişilerin döviz mevduatları aynı dönemde 708,2 milyon dolar arttı. Gerçek kişilerin döviz mevduatları ise 41,2 milyon dolar geriledi. 14 Mart haftası itibariyle döviz mevduatlarının büyüklüğü ise 178,8 milyar dolar olarak gerçekleşti.

Merkez Bankası (TCMB), 14 mart ile biten haftaya ilişkin para ve banka istatistiklerini de yayınladı. Buna göre, 14 mart itibarıyla toplam rezervler 169,9 milyar dolar seviyesinden, 171,1 milyar dolar seviyesine yükseldi.

Aynı hafta, Merkez Bankası’nın (TCMB) net rezervleri 74,3 milyar dolardan 73,9 milyar dolara geriledi. Swap hariç net rezervler de aynı dönemde 65,8 milyar dolardan 65,4 milyar dolara indi.

Öte yandan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun (BDDK) haftalık bülteninde yer alan bilgilere göre, kur korumalı TL mevduat ve katılma hesapları 825,4 milyar liradan 798,8 milyar liraya geriledi.

Merkez Bankası (TCMB) KKM ile ilgili son olarak 2 Ocak tarihinde yayımlanan düzenleme ile döviz yükümlülüğü bulunan şirketlere KKM desteğini sonlandırma kararı almıştı. TCMB 2025 para politikası çerçevesini sunduğu metinde de yıl içinde KKM uygulamasının sonlandırılmasının planlandığını duyurmuştu.

Paylaşın

Türkiye’nin Yurt Dışı Yükümlülükleri 665 Milyar Dolara Yükseldi

Ocak ayında Türkiye’nin yurt dışı varlıkları, bir önceki aya göre yüzde 3,1 oranında artarak 378,4 milyar dolar, yükümlülükleri ise yüzde 0,8 oranında artarak 665,1 milyar dolar oldu.

Haber Merkezi / Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Uluslararası Yatırım Pozisyonu Gelişmeleri Ocak 2025 verilerini açıkladı.

Buna göre; Ocak ayı itibarıyla Türkiye’nin yurt dışı varlıkları, bir önceki yıl sonuna göre yüzde 3,1 oranında artışla 378,4 milyar dolar, yükümlülükleri ise yüzde 0,8 oranında artışla 665,1 milyar dolar oldu. Böylelikle, aynı dönemde Türkiye’nin net Uluslararası Yatırım Pozisyonu 6,1 milyar dolar azalarak -286,6 milyar dolar oldu.

Varlık kalemleri yıl sonuna göre incelendiğinde, doğrudan yatırımlar kalemi yüzde 1,3 oranında artarak 72,1 milyar dolar, diğer yatırımlar kalemi ise yüzde 0,2 oranında azalarak 136,4 milyar dolar oldu. Diğer yatırımlar alt kalemlerinden bankaların yabancı para cinsinden efektif ve mevduatları yüzde 5,2 oranında azalışla 37,4 milyar dolar oldu.

Yükümlülükler alt kalemleri yıl sonuna göre incelendiğinde, doğrudan yatırımlar kalemi, BIST 100 endeksindeki artışa karşın döviz kurlarındaki artışın ve borsadaki değer kayıplarının etkisiyle, yıl sonuna göre yüzde 0,9 oranında azalışla 180,1 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Portföy yatırımları kalemi yüzde 3,0 oranında artarak 128,1 milyar dolar ve diğer yatırımlar kalemi yüzde 0,9 oranında artarak 356,9 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti.

Paylaşın

Merkez Bankası’nın Yıl Sonu Enflasyon Beklentisi Yüzde 28,04

Merkez Bankası’nın (TCMB), yıl sonu enflasyon beklentisi şubat ayında yüzde 28,30 iken, mart ayında yüzde 28,04’e geriledi. Bankanın, 2026 yıl sonu enflasyon beklentisi ise 17,06 oldu.

Haber Merkezi / Banka’nın yıl sonu dolar kuru tahminini şubat ayında 42,89 lira iken, mart ayında 42,79 liraya geriledi. Bankanın, yıl sonu büyüme beklentisi ise ocak ayında yüzde 3,0 iken, şubat ayında yüzde 3,1’e yükseldi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Mart Ayı Piyasa Katılımcıları Anketini açıkladı.

Buna göre; Katılımcıların cari yıl sonu tüketici enflasyonu (TÜFE) beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 28,30 iken, bu anket döneminde yüzde 28,04 oldu. 12 ay sonrası TÜFE beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 25,26 iken, bu anket döneminde yüzde 24,55 oldu. 24 ay sonrası TÜFE beklentisi ise aynı anket dönemlerinde sırasıyla yüzde 17,26 ve yüzde 17,06 oldu.

Katılımcıların BİST Repo ve Ters-Repo Pazarı’nda oluşan cari ay sonu gecelik faiz oranı beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 44,79 iken, bu anket döneminde yüzde 42,33 oldu. TCMB bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı cari ay sonu beklentisi ise bu anket döneminde yüzde 42,50 oldu.

Katılımcıların cari yıl sonu döviz kuru (ABD Doları/TL) beklentisi bir önceki anket döneminde 42,89 TL iken, bu anket döneminde 42,79 TL oldu. 12 ay sonrası döviz kuru beklentisi ise bir önceki anket döneminde 43,96 TL iken, bu anket döneminde 44,42 TL oldu.

Katılımcıların GSYH 2025 yılı büyüme beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 3,0 iken, bu anket döneminde yüzde 3,1 oldu. GSYH 2026 yılı büyüme beklentisi ise bir önceki anket döneminde yüzde 3,9 iken, bu anket döneminde yüzde 4,0 oldu.

Paylaşın

Merkez Bankası’nın Yıl Sonu Dolar Beklentisi 42,79 Lira

Merkez Bankası’nın (TCMB), yıl sonu dolar kuru beklentisi şubat ayında 42,89 lira iken, mart ayında 42,79 liraya geriledi. Bankanın, yıl sonu büyüme beklentisi ise ocak ayında yüzde 3,0 iken, şubat ayında yüzde 3,1’e yükseldi.

Haber Merkezi / Merkez Bankası’nın (TCMB), yıl sonu enflasyon beklentisi şubat ayında yüzde 28,30 iken, mart ayında yüzde 28,04’e geriledi. Bankanın, 2026 yıl sonu enflasyon beklentisi ise 17,06 oldu.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Mart Ayı Piyasa Katılımcıları Anketini açıkladı.

Buna göre; Katılımcıların cari yıl sonu tüketici enflasyonu (TÜFE) beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 28,30 iken, bu anket döneminde yüzde 28,04 oldu. 12 ay sonrası TÜFE beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 25,26 iken, bu anket döneminde yüzde 24,55 oldu. 24 ay sonrası TÜFE beklentisi ise aynı anket dönemlerinde sırasıyla yüzde 17,26 ve yüzde 17,06 oldu.

Katılımcıların BİST Repo ve Ters-Repo Pazarı’nda oluşan cari ay sonu gecelik faiz oranı beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 44,79 iken, bu anket döneminde yüzde 42,33 oldu. TCMB bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı cari ay sonu beklentisi ise bu anket döneminde yüzde 42,50 oldu.

Katılımcıların cari yıl sonu döviz kuru (ABD Doları/TL) beklentisi bir önceki anket döneminde 42,89 TL iken, bu anket döneminde 42,79 TL oldu. 12 ay sonrası döviz kuru beklentisi ise bir önceki anket döneminde 43,96 TL iken, bu anket döneminde 44,42 TL oldu.

Katılımcıların GSYH 2025 yılı büyüme beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 3,0 iken, bu anket döneminde yüzde 3,1 oldu. GSYH 2026 yılı büyüme beklentisi ise bir önceki anket döneminde yüzde 3,9 iken, bu anket döneminde yüzde 4,0 oldu.

Paylaşın

Merkez Bankası, Yıl Sonu Enflasyon Tahminini Yüzde 24’e Yükseltti

Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, “2025 yıl sonunda enflasyonun yüzde 24 seviyesinde gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. 2026 yıl sonu için yüzde 12 olan enflasyon tahminimizi ise koruduk. Enflasyonun 2027 yılında yüzde 8’e geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 seviyesinde istikrar kazanmasını hedefliyoruz” dedi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), yılın ilk Enflasyon Raporu’na ilişkin İstanbul Finans Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi. Fatih Karahan, basın toplantısında şunları söyledi: “Dezenflasyon sürecimiz devam ediyor. Makroekonomik göstergeler de bu süreçle uyumlu şekilde ilerliyor.

İç talebin enflasyondaki düşüşü destekleyici seviyelere geldiğini ve enflasyonun ana eğiliminin düşüş trendinde olduğunu değerlendiriyoruz. Para politikasındaki sıkı duruşumuzu, dezenflasyonun devamını sağlayacak şekilde sürdüreceğiz.

Küresel büyüme görünümünde önceki Rapor dönemine paralel olarak kademeli toparlanma öngörümüzü koruyoruz.

İmalat sanayi ve hizmetler sektörü arasında önceki Rapor döneminde gözlenen farklılaşma da sürmekte. Öncü göstergeler ise imalat sanayinde aşağı yönlü risklerin arttığına işaret ediyor. Son dönemde, küresel ticaret politikalarına dair belirsizliğin, önemli ölçüde yükseldiğini görüyoruz.

Korumacı eğilimlerin artması, küresel ekonomi politikalarına yönelik belirsizlikler ve jeopolitik riskler, küresel ölçekte büyüme üzerinde aşağı yönlü, enflasyon üzerinde ise yukarı yönlü riskleri artırıyor. Küresel talep görünümü, jeopolitik riskler ve arz yönlü faktörler, emtia fiyatları üzerinde belirleyici olmaya devam ediyor.

Küresel gelişmeler, son dönemde Brent petrol fiyatlarındaki oynaklığı artırdı. Enerji dışı emtia fiyatlarında ise sınırlı artışlar görüldü. Enflasyon görünümlerine bağlı olarak gelişmiş ülke merkez bankaları faiz indirimlerini sürdürüyor. Küresel ölçekte enflasyondaki atalet zayıflamakla birlikte devam ediyor.

Enflasyon görünümü ile maliye ve ticaret politikalarına ilişkin belirsizliklerin artması nedeniyle, merkez bankaları enflasyonda yukarı yönlü risklere daha çok vurgu yapıyor. Bu görünüm altında, piyasa fiyatlamaları da hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde 2025’te faizlerin daha yavaş indirileceğine işaret ediyor.

Makroekonomik görünüm: 2024 yılının üçüncü çeyreğinde, yurt içi talebin yıllık büyümeye katkısı -0,1 puan ile sınırlı düzeyde negatif olurken, net ihracatın büyümeye pozitif katkısı artarak 2,2 puan oldu. Böylece, büyümenin kompozisyonundaki dengeli seyir devam etti.

Dördüncü çeyreğe ilişkin mevcut üretim göstergeleri, iktisadi faaliyette ılımlı bir toparlanmaya işaret etmekte. 2024 yılının ikinci ve üçüncü çeyreklerinde gerileyen sanayi üretimi, kasım ayı verileriyle son çeyrekte yeniden artışa geçti. Hizmet üretim endeksi ise, sanayi üretimine kıyasla çeyreklik bazda daha düşük bir artış gösterdi.

Bildiğiniz gibi bu endeks aynı zamanda hizmet sektöründeki talep ile doğrudan ilişkili. Endeks, 2024 yılı boyunca hizmet talebinde yatay bir seyre işaret etti. Mal talebine ilişkin göstergeler de yurt içi talepte ılımlı seyrin devam ettiğini gösteriyor.

Bu dönemde, perakende satış hacim endeksi çeyreklik olarak artış kaydetti. Bununla birlikte, altın hariç artışın daha sınırlı olduğunu görüyoruz. Son dönem verileri, kartla yapılan reel harcamalarda ivme kaybına işaret ediyor.

Bu göstergelerin yanı sıra, firma görüşmelerinden elde ettiğimiz saha gözlemleri de iç talepteki ılımlı seyri teyit etmekte. Bu çerçevede, mal ve hizmet talebine ilişkin veriler bir bütün olarak, talepkoşullarının enflasyondaki düşüşü destekleyici seviyelerde olduğuna işaret ediyor.

Farklı yöntemlerle hesapladığımız ve grafikte açık renklerle belirtilen göstergeler, çıktı açığının 2024 yılının üçüncü çeyreğinden itibaren negatif bölgedeki seyrini sürdürdüğünü gösteriyor. Bu noktada altını çizmek isterim ki, sıkı para politikamız sonucunda iç talepteki dengeli seyir sürecek.

Çıktı açığı, önümüzdeki dönemde negatif bölgede seyrederek, dezenflasyon sürecinin önemli bir bileşeni olmaya devam edecek. İç talepteki dengelenmeyle uyumlu olarak cari işlemler hesabında belirgin bir iyileşme gerçekleşti.

2024 yılının üçüncü çeyreğinde, cari açığın millî gelire oranı yüzde 0,7 seviyesine geriledi. Dördüncü çeyrekte de birikimli cari açığın benzer seviyelerde seyretmiş olduğunu tahmin ediyoruz. Önceki sunumlarda da belirttiğimiz gibi, parasal sıkılaştırma dönemlerinde, cari dengede düzelme oluyor.

Önümüzdeki dönemde ise cari açıkta bir artış bekliyoruz. Ancak, söz konusu artış sıkı parasal duruşumuzun etkisiyle, sınırlı olacak. Milli gelire oranla cari açığın 2025 yılında tarihsel ortalamasının altında seyretmeye devam edeceğini öngörüyoruz.

Haziran ayında başlayan dezenflasyon süreci devam etmekte. Tüketici enflasyonu ocak ayında yüzde 42,1 oranına gerileyerek, mayıs ayındaki tepe noktasına kıyasla önemli bir düşüş gösterdi. Son Rapor döneminden bu yana enflasyon gelişmeleri öngörülerimiz ile uyumlu gerçekleşti.

Enflasyonun ana eğilimindeki düşüş son çeyrekte de devam etti. Dönemsel gelişmelere göre ana eğilim göstergeleri birbirinden farklılaşabiliyor. Bu durum ana eğilimi, farklı göstergeler üzerinden takip etmenin önemini ortaya koyuyor.

Takip ettiğimiz tüm göstergeler, ana eğilimde kademeli bir yavaşlamaya işaret etti. Bu dönemde, dağılım bazlı göstergeler, B ve C gibi dışlamaya dayalı göstergelere kıyasla daha düşük değerler aldılar.  Ana eğilim ocak ayında ise öngörülerimizle uyumlu olarak yükseldi.

Bu gelişmede, zamana bağlı fiyat belirleme ve geçmiş enflasyona endeksleme eğilimi yüksek hizmet kalemleri öne çıktı. Ocak ayında, tüketici enflasyonu üzerinde ücret, enerji fiyatları, yönetilen/yönlendirilen fiyat ve vergi ayarlamalarının yansımaları görüldü.

Ocak ayında, yıllıklandırılmış ana eğilim ise aralık ayındaki yaklaşık yüzde 30 seviyesinden, yüzde 34’e yükseldi ve yıllık enflasyonun altında kalmaya devam etti.

Enflasyonun ana eğiliminin, birinci çeyrekteki artışı sonrasında, ikinci çeyrekte tekrar yavaşlayacağını öngörüyoruz. Ocak ayı dinamiklerini daha iyi anlamak adına, TÜFE’deki kalemleri duruma ve zamana bağlı fiyatlama gösteren gruplar olarak ikiye ayırdık.

Eğitim hizmetleri gibi, fiyatlamaları yılın belirli dönemlerinde yapılan ‘zamana bağlı gruplar’, dayanıklı mallar gibi fiyatlama zamanlaması ekonomik koşullara göre yapılan ‘duruma bağlı gruplardan’ ayrışmaktadır. Ocak ayında, zamana bağlı fiyatlama yapan grupta daha yüksek bir fiyat artışı gerçekleşti.

Nitekim, bu grubu yakından incelediğimizde, yıl içinde en yüksek artışın yönetilen ve yönlendirilen kalemlerin de etkisiyle, ocak aylarında gerçekleştiğini görüyoruz. İzleyen dönemlerde ise fiyat artışları daha zayıf oluyor.

Duruma bağlı fiyat belirleyen kalemlerde ise fiyat artış oranı geçmiş yıla kıyasla daha düşük seyrediyor. Bu konudaki kutu çalışmamıza bakmanızı tavsiye ediyorum. 2024 yılının son çeyreğinde hizmet enflasyonunun yavaşladığını, temel mal enflasyonunun ise düşük seyrettiğini gördük.

Ocak ayında temel mal fiyatları, yüzde 0,7 ile oldukça ılımlı bir artış gösterdi. Temel mal yıllık enflasyonu; döviz kurundaki istikrarlı seyir, emtia fiyatları ve talep koşullarının desteğiyle yüzde 24’lere gerilemiş durumda. Özellikle, dayanıklı mal grubu fiyatlarında ılımlı görünüm sürüyor.

Ocak ayında hizmet fiyatları ise kamu ve özel sektör sağlık hizmetleri öncülüğünde yüzde 10,3 ile belirgin bir artış kaydetti.

Resmi sağlık muayene katılım paylarında 2017 yılından bu yana ilk defa artışa gidildi. Yüksek oranda gerçekleşen bu artışın ocak ayı tüketici enflasyonuna etkisi 0,6 puan oldu. Ayrıca, düzenlemenin şubat ayı enflasyonuna sarkan etkileri de olacak.

Hizmetlerde aylık bazdaki yükselişe karşın, yıllık bazda düşüş eğilimi sürmekte. Geçmişe endeksleme eğilimi güçlü eğitim ve kira gibi kalemler ise hizmet enflasyonunu yukarı çekmekte. Buradan hareketle, kira enflasyonuna ayrı bir parantez açmanın önemli olduğunu değerlendiriyoruz.

Zira, kira enflasyonu; deprem, kentsel dönüşüm, demografik unsurlar, kira artış sınırlaması gibi nedenlerle de diğer hizmet kalemlerinden hem seviye hem de atalet açısından ayrışıyor. Kira enflasyonunun yüksek olmakla beraber yavaşlama eğiliminde olduğunu görüyoruz.

Perakende Ödeme Sistemi mikro verileri de bu gözlemi teyit ediyor. Nitekim, yeni ve yenilenen kira sözleşmelerindeki artış oranı düşmekte. Ayrıca, sözleşmelerdeki artış oranlarının, TÜFE’deki mevcut yıllık kira enflasyonunun altında kaldığını görüyoruz.

Ocak ayında aylık kira enflasyonundaki dönemsel artış, kira sözleşme yenileme oranındaki yükselişten kaynaklanıyor. Buna karşın, sağ taraftaki grafikten de görebileceğiniz üzere bu tür sözleşmelerdeki kira artış oranı ocak ayında da geriliyor.

Özellikle temel mallarda olmak üzere tüketici enflasyonu üzerinde üretici fiyatlarından gelen baskının ılımlı olduğunu söyleyebiliriz.

Bu bağlamda, üretici aylık enflasyonu, son üç aylık dönemde ortalamada yüzde 1,4 düzeyinde seyrederek temel mallardaki dezenflasyonu destekledi. Daha önce de vurguladığımız üzere, enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarının seyri, dezenflasyonun hızı açısından önem arz ediyor.

Enflasyon beklentileri, dezenflasyon patikamızın üzerinde seyretmekle birlikte, gerilemeye devam ediyor. Manşet enflasyondaki düşüşle, tüm sektörlerin beklentileri kademeli bir biçimde geriliyor.

Son dönemde, tüketici ve firmaların enflasyon beklentilerindeki gerilemenin belirginleştiğini izliyoruz. Nitekim, mart ayından bu yana hanehalkı enflasyon beklentileri 20 puanın, firmaların beklentileri ise 10 puanın üzerinde bir düşüş sergiledi. Para politikasındaki kararlı duruşumuzla, beklentilerdeki düzelme devam edecek.

Para politikası: Bildiğiniz gibi politika faizini nisan-kasım döneminde yüzde 50 düzeyinde sabit tuttuk.

Aralık ayında, enflasyonun ana eğiliminde gerilemenin ve beklentiler ile fiyatlama davranışlarındaki iyileşmenin devam ettiğini gördük. Ayrıca, yurt içi talebin enflasyondaki düşüşü destekleyici seviyelerde olduğunu değerlendirdik. Bu saptamalar doğrultusunda, gerekli sıkılığı koruyacak şekilde politika faizini kademeli olarak yüzde 50’den yüzde 45’e indirdik.

Buna ilaveten, gecelik vadede borçlanma ve borç verme oranları arasındaki marjı daralttık. Ayrıca, ekonomik birimlerin beklentilerindeki ayrışma ve olası oynaklıklara karşı, parasal aktarımın etkinliğini makroihtiyati tedbirler ve likidite yönetimi ile destekliyoruz.

Sıkı parasal duruşumuzu desteklemek üzere kullandığımız araçları 3 ana grupta özetleyebiliriz: Mevduata yönelik düzenlemeler ile TL mevduatın payını artırmayı ve KKM’yi kademeli olarak azaltmayı hedefliyoruz.

Kredi büyümesine yönelik düzenlemeler ile kredi talebindeki dalgalanmaların önüne geçiyoruz. Üçüncü olarak da likiditeye ilişkin adımlarımız ile sistemdeki fazla Türk lirası likiditeyi yönetiyoruz.

Piyasada oluşan likidite fazlasını zorunlu karşılıklar ve mevcut diğer araçlarımızı kullanarak sterilize ediyoruz. Bu bağlamda, Türk lirası Depo Alım İhalelerini ve döviz ile altın karşılığı satım yönlü swap ihalelerini de kullanıyoruz.

Ayrıca, 24 Ocak tarihinden itibaren 4 hafta vadeli depo alım ihalesi düzenlemeye başladık. Bu yolla, sterilizasyon işlemlerinin vadesini uzatmayı hedefledik.

Likidite koşullarını yakından izliyoruz. Araç setimizi etkili bir şekilde kullanmaya devam edeceğiz. Finansal koşullara baktığımızda, bileşik bazda mevduat ve ticari kredi faizleri yüzde 54, tüketici kredisi faizleri ise yüzde 64 civarında oluşuyor.

Politika faizinde yaptığımız 5 puanlık indirim, mevduat ve kredi fiyatlamalarına beklentilerimiz ölçüsünde yansıdı.  Para politikası duruşumuz ve makroihtiyati çerçeve sayesinde mevduat faizlerinin seviyesi, Türk lirasına geçişi ve tasarrufları desteklemeyi sürdürüyor.

Kredi gelişmelerine baktığımızda, ekim ve kasım aylarındaki ılımlı seyirden sonra dönemsel faktörlerin etkisiyle tüketici kredisi büyümesi aralık ayında bir miktar hızlandı. Bu hızlanma, kredi kartı ve ihtiyaç kredisi kaynaklı gerçekleşti.

Söz konusu büyüme ocak ayında ise yeniden ılımlı bir seyre döndü. Tüketici kredilerinin, iç talepteki dengelenmeyi tesis edecek bir hızda seyretmesi kritik önemde.

Bu nedenle, tüketici kredisi büyümesinin ılımlı bir patikada kalmasını sağlayacağız. Ticari tarafta ise Türk lirası kredi büyümesi, aylık büyüme sınırları ve kredi talebiyle uyumlu.

Diğer taraftan, devam eden güçlü yabancı para kredi talebi nedeniyle bu kredilerdeki aylık büyüme sınırını, ocak ayında yüzde 1’e indirdik. Yabancı para kredilerdeki büyümenin, hedeflerle uyumlu bir patikada seyretmesini bekliyoruz.

Sıkı parasal duruşumuz ve KKM bakiyesinin azaltılmasına yönelik uygulamaların etkisiyle Türk lirası varlıklara olan ilgi ve güven devam ediyor.

Türk lirası mevduatın payı yüzde 60 seviyesine yaklaşarak tarihsel ortalamasına yakınsarken, KKM’nin payı yüzde 5 seviyesine geriledi. KKM hesaplarının toplamı 2023 ağustos ayında 140 milyar doların üzerine yükselmişti. Mevcut durumda bakiye 29 milyar dolara geriledi.

KKM bakiyesinin azalması Türk lirası mevduat payını artırarak parasal aktarım mekanizmasını güçlendiriyor ve merkez bankası bilançosu üzerindeki riskleri azaltıyor. Söz konusu belirgin gerilemeye karşın son 12 ayda vadesi dolan KKM bakiyesinden dövize geçiş oranı yüzde 12 seviyesinde kaldı.

KKM’nin mevcut seviyesi düşünüldüğünde, bu uygulamayı yıl içerisinde tüzel kişileri önceleyecek şekilde sonlandırmayı planlıyoruz. Son dönemde, küresel piyasalarda azalan risk iştahı ile birlikte sermaye girişleri yavaşlarken Türkiye’ye yönelik sermaye hareketlerinin olumlu seyrettiğini görüyoruz.

Önümüzdeki dönemde sermaye girişleri, küresel gelişmelere bağlı oynaklık gösterebilir. Yurt içi ve yurt dışı yerleşiklerin Türk lirasına olan güveninin artması rezervlerimize olumlu yansımaya devam ediyor.

Ağustos ayından itibaren, sterilizasyon amaçlı satım yönlü swap işlemlerine başladık. 22 Mart ile 31 Ocak tarihleri arasında, brüt rezervler 42 milyar dolar artış gösterirken, swap hariç net döviz pozisyonumuz 130 milyar dolar iyileşti.

31 Ocak itibarıyla, brüt rezerv düzeyimiz 166 milyar dolara, Swap hariç net rezervlerimiz, yurt içinde yaptığımız TL karşılığı döviz swapları da dahil ettiğimizde, 65 milyar dolara yükseldi.

Sıkı para politikası duruşumuz, Türkiye’ye yönelik risk algısını olumlu yönde desteklemeye devam etti. Risk primi, jeopolitik gelişmeler sebebiyle oynak bir görünüm izlese de ılımlı seyrini sürdürdü.

Orta vadeli tahminler: Orta vadeli tahminlerimizi oluştururken, enflasyon görünümünde kalıcı düşüş ve fiyat istikrarı sağlanana kadar, para politikasındaki sıkı duruşu sürdüreceğimizi esas aldık. Ayrıca, ekonomi politikalarındaki eşgüdümün de artarak devam edeceğini tahminlerimize yansıttık.

Bu çerçevede, 2025 yıl sonunda enflasyonun yüzde 24 seviyesinde gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. 2026 yıl sonu için yüzde 12 olan enflasyon tahminimizi ise koruduk. Enflasyonun 2027 yılında yüzde 8’e geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 seviyesinde istikrar kazanmasını hedefliyoruz.

Tahmin aralıklarının alt ve üst noktaları 2025 yılı için yüzde 19 ve 29, 2026 yılı için ise yüzde 6 ve 18’e karşılık gelmektedir. 2025 yılındaki tahmin güncellemesinde, para politikasının görece etki alanı dışında kalan unsurlar belirleyici oldu.

Güncellemenin detaylarına baktığımızda, öne çıkan unsurlardan biri TÜFE sepeti hizmet grubunun ağırlığındaki artış oldu.  Bu değişiklik, bir önceki tahminimizi mekanik olarak 0,8 puan yukarı çekti.

2,2 puan tahmin güncellemesinin 0,5’i, gıda enflasyonu varsayımımızdaki işlenmemiş gıda kaynaklı güncellemeden geliyor. Yönetilen ve yönlendirilen fiyatlardan kaynaklanan 1,7 puanlık güncellemenin önemli kısmında ise sağlık muayene katılım paylarının artışı etkili oldu.

Bu revizyon para politikasının görece etki alanı dışındaki unsurlardan kaynaklanıyor. Bu nedenle, para politikası duruşuna ilişkin herhangi bir gevşeme sinyali taşımıyor.

Nitekim, 2025 tahminimizdeki güncellemenin beklentiler üzerinden gelebilecek muhtemel ikincil etkilerinin, parasal duruştaki sıkılıkla telafi edileceği bir görünüm altında, 2026 tahminimizi değiştirmedik. Para politikasındaki kararlı duruşumuz; yurt içi talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerindeki düzelme vasıtasıyla dezenflasyon sürecini güçlendirmeye devam edecek.

Temkinli duruşumuzun sürmesiyle, enflasyonun önümüzdeki dönemde istikrarlı olarak gerileyeceğini öngörüyoruz. Bu süreçte, finansal koşullardaki sıkılıkla beraber, talep koşulları enflasyondaki düşüşe desteğini sürdürecek.

Hizmet enflasyonu katılığındaki çözülmenin ve enflasyon beklentilerindeki düzelmenin belirginleşmesiyle, enflasyon ana eğilimindeki gerileme 2025 yılında da devam edecek. Para ve maliye politikalarının artan eşgüdümü de bu sürece katkı sağlayacak.

Para politikasındaki sıkı duruşumuzu enflasyonda kalıcı düşüş ve fiyat istikrarı sağlanana kadar kararlılıkla sürdüreceğiz. Politika faizini, öngördüğümüz dezenflasyon sürecinin gerektirdiği sıkılığı sağlayacak şekilde belirliyoruz. Bu süreçte enflasyon gerçekleşmelerini, ana eğilimi ve enflasyon beklentilerini göz önünde bulunduruyoruz.

Politika kararlarımızı enflasyon görünümü odaklı, ihtiyatlı ve toplantı bazlı bir yaklaşımla alıyoruz. Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörmemiz durumunda, para politikası araçlarını etkili şekilde kullanacağız.

Bir kez daha altını çizmek isterim ki; fiyat istikrarı; sürdürülebilir büyüme ve toplumsal refah artışı için ön koşuldur. Dezenflasyon sürecinde, enflasyonu belirlediğimiz ara hedeflerle uyumlu olacak şekilde düşürmek için ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceğiz.

Paylaşın