Hatimoğulları’ndan Erdoğan’ın Emeklilerle İlgili Açıklamasına Sert Tepki

Batman Kozluk’ta halka seslenen DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Erdoğan meydanlarda ülkeyi kendisi yönetmiyormuş da muhalefetteymiş gibi konuşuyordu. İşte ar damarı çatlamış siyasetçiler böyle yaparlar. Biz dedik ki 10 bin lira emekli maaşı olmaz, bu 10 bin lira onlara yetmez. Onların ücretini artırmak için halk olarak da devlet olarak da gece gündüz çalışmamız gerekiyormuş, Erdoğan böyle söyledi. Emekli zaten gece gündüz çalıştığı için emekli oldu ey Erdoğan, çalışmadan kim emekli oluyor. Onlar daha bizi gece gündüz çalıştıracakmış da bizlerin emeklilik maaşlarını artıracaklarmış. Utanmazlığın tamamen daniskası!” dedi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, yerel seçim programı kapsamında bugün Batman’daki buluşma ve ziyaretlerine devam etti. Kozluk’ta halk buluşmasına katılan Hatimoğulları, daha sonra Batman merkezde esnaf ziyareti gerçekleştirdi. Kozluk’taki halk buluşmasında konuşma yapan Hatimoğulları, şunları söyledi:

“Merheba hevalên heja, hûn bi xêr hatin. Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Merhaba Edip Solmaz’ın, Mehmet Sincar’ın, Cengiz Altun’un, Rojwelat’ın memleketinin güzel insanları hepinizi sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. Tam da sizin dediğiniz gibi kayyımcı zihniyete karşı, bizleri inkar edenlere karşı, Kürtçeyi Ankara’da yasaklayanlara karşı, kadınları ve gençleri yok sayanlara karşı, Rojava’da Kürt halkını bombalayanlara karşı, belediyelerimizi elimizden çalanlara karşı direne direne kazanacağız.

Değerli Kozluk halkı, yerel gündemlere de geleceğim ama birkaç başlığı konuşacağım. Dün Erdoğan meydanlarda ülkeyi kendisi yönetmiyormuş da muhalefetteymiş gibi konuşuyordu. İşte ar damarı çatlamış siyasetçiler böyle yaparlar. Biz dedik ki 10 bin lira emekli maaşı olmaz, bu 10 bin lira onlara yetmez. Onların ücretini artırmak için halk olarak da devlet olarak da gece gündüz çalışmamız gerekiyormuş, Erdoğan böyle söyledi. Emekli zaten gece gündüz çalıştığı için emekli oldu ey Erdoğan, çalışmadan kim emekli oluyor. Onlar daha bizi gece gündüz çalıştıracakmış da bizlerin emeklilik maaşlarını artıracaklarmış. Utanmazlığın tamamen daniskası! Erdoğan’a Batman Kozluk’tan diyoruz ki emekli yeterince çalıştı.

Sağ olsunlar emekçiler bu toplumun yükünü sırtlamış. Onların sırtındaki yük ağırdır. Sen onlara 3 bin TL ek ikramiye vererek ne yaptığını zannediyorsun? Ramazan ayı geliyor ve evinize bir misafir gelse, verdikleri 3 bin TL’lik ikramiye sadece bir akşam iftar yemeğini karşılayabilir. Buradan Erdoğan’a bir kez daha diyoruz: Emekçiye, işçiye, yoksula ayrılacak parayı çalıyorsunuz, İHA’larla ve SİHA’larla Kürt halkını Rojava’da vurmak için kullanıyorsunuz. İnsanlar yoksulluktan bahsedince bir ülkenin cumhurbaşkanı mermi fiyatını soruyorsa, bu utancın daniskasıdır! Batman’dan, Kozluk’tan diyoruz ki savaşa ayırdığın bütçeyi emekliye ver. SİHA’larla, İHA’larla Derik’te dün sivilleri vurdular. Sivillerin yaşam alanlarını, iş alanlarını vurdular.

Daha önce Rojava’da Kürt halkının hastanelerini vurdular, tekstil atölyelerini vurdular. İşte devletin parasını oraya harcıyorlar. Sadece bu mudur? Tabii ki değil! Onlar saraylarında günde 36 bin TL harcıyorlar. Sadece bir günde 36 bin TL. Hiçbir Müslüman, İslami değere sahip olan hiçbir insan buna cevap vermez. İnsanlar aç ve yoksul iken sen zevk û sefan için bin yüz odalı sarayın için ne yapıyorsun, günde 36 bin TL harcıyorsun. Bakın Hz. Muhammed bir hadisi şerifinde şunları söyler. (Arapça hadis okudu) Devlet malından bir hırka bile aşırsan, savaşta ölsen de şehit olamazsın. Beytülmalı çaldı bunlar, halkın malını çaldı bunlar! Bir de çıkıp İslami değerleri savunuyorlar. Hadi oradan, hadi oradan, siz hırsızsınız! Hadi oradan hırsızlar!

AKP ve iktidar Kürdistan’a gelince Kürtlerin oyunu almak için Kürtçe konuşmayı taklit ediyorlar. Meclis’te Dünya Anadili Gününde Kürtçe konuştuğumuzda, kendi anadilimizde, Arapça, Süryanice, Lazca, Ermenice, Çerkesçe konuştuğumuzda o mikrofonu kapatanlar, geliyor Kürdistan’da Kürt’ün oyunu almak için Kürtçe taklitlerde bulunuyor. Biz de diyoruz ki Kürtçeyi Ankara’da yasaklayanlar gelip Kürdistan’da savunamaz. Yalandır, yalan!

Kürdistan’daki mütedeyyin kardeşlerim, özellikle sizlere sesleniyorum. Kürt mütedeyyinler, AKP’nin yerelde kurduğu iş birliklerine dikkat edelim. Hizbulkontra ile kol kola girmelerine dikkat edelim. Hizbulkontra Kürdistan’da Kürt aydınlarını, yazarlarını, siyasetçilerini katledenlerin adresidir. Hizbikontrayı şimdi de siyasi parti kılığıyla karşımıza çıkarmaya çalışıyorlar. En çok Filistin konusunu Kürdistan’da gündeme getiriyorlar. Filistin için timsah gözyaşı döküyorlar. Gerçekten Filistin için ağlayan yok. Daha birkaç gün önce seçim meydanlarında Erdoğan konuşma yaparken bir grup Filistin için pankart yazdı. O pankartta “İsrail ile bütün anlaşmalarını bitir” yazıyordu. Filistin işgali devam ederken, Mescid-i Aksa bombalanırken, Gazze bombalanırken, Müslüman kardeşlerimiz katledilirken, çocuklar katledilirken sözüm ona Filistin halkına sahip çıkıyorlardı.

Yalan! Çünkü bu birkaç ay içerisinde İsrail’le yaptıkları çelik ve gıda ihracatının, ticaretin hadi hesabı yok. Yürekten Müslüman olan kardeşlerim, İslami değerleri savunan kardeşlerim işte o AKP mitinginde pankart açtılar ve Erdoğan’a dediler ki timsah gözyaşı dökmeyin, gerçekten Filistin halkının yanındaysanız İsrail ile ilişkilerinizi kesin. Kürdistan’da da AKP’nin küçük ortağı, yani sözüm ona DEM Partiye karşı maddi manevi devlet tarafından desteklenen küçük ortağı buraya gelip Filistin için gözyaşı döküyormuş. Burada Filistin için gözyaşı döküyorsanız Ankara’ya gidip AKP ile Saray’da kol kola olamazsınız. Yalandır, yalandır. Haramdır, haramdır.

AKP iktidarı, Erdoğan ve adayları gittikleri her yerde “teröristan” deyip duruyor. “Suriye sınırında teröristan devletini kurdurmayacağız” diyorlar. Biz baştan beri şunu savunduk DEM Parti olarak: Kürt halkının Rojava’da ve 4 parçada verdiği onurlu mücadele hepimizin mücadelesidir. Kürt sorunu bir statü sorunudur. Suriye’de de Türkiye’de de Kürt sorunu çözülmelidir. Filistin halkı için ağlayıp aynı insanların kalkıp Kürdü Afrin’de katletmesini asla kabul etmeyiz. Biz barış için içeride de dışarıda da çalışmaya devam edeceğiz. Seçim kampanyasını “teröristan” sözleriyle yürüten Erdoğan’a buradan söylüyoruz: Bu ülkede en büyük terörü halkları birbirinden ayrıştırarak, 84 milyon yurttaşa eşit davranmayarak, ırkçılık yaparak, Kürt’ü ve Kürt’ün iradesini tanımayarak, onları hapsederek sizler yapıyorsunuz. Bu seçimlerde de sizden hesap soracağız.

“Beton blokları parçalayarak geleceğiz, belediyeleri halkımıza açacağız”

Bu hırsızlar Saray’da o kadar güzel hırsızlık eğitimi aldılar ki bizim belediyelerimizde de aynı yöntemi kullandılar. Kayyım atadılar. Kayyım demek, Kürt halkının iradesini tanımamak demektir. Kayyım demek, seçme ve seçilme hakkını Kürt’ün elinden almak demektir, hırsızlık demektir. Sadece siyaseten irademizi çalmaya kalkışmadılar, belediyelerin kasalarını da boşalttılar. Kürdistan’ın her yerinde çamur deryası yollar. Birçok yerde insanlar temiz içme suyuna erişemiyor. Alt yapı yok, kanalizasyon yok.

Kayyımcı anlayış geldiği ilk günden itibaren kadınların iradesini kırmaya çalıştı. Eş başkanlık ve eşit temsiliyet çizgimizi engellemeye kalkıştıklarını sanıyorlar ama aldanıyorlar. Biz Türkiye’nin her yerinde eş başkanlığa uygun olarak adaylar çıkardık. 31 Mart seçimlerinde hep birlikte kayyımları süpüre süpüre gönderecek miyiz? Göndereceğiz. Yeniden o söktükleri Kürtçe tabelalarımızı belediyelerimize asacağız. Kozluk Belediyesinde Kürtçe ve Arapça dil hizmeti sağlayacağız. Çok dilli belediyecilik anlayışımızla belediyelerimizi yöneteceğiz. Hırsız korkar ya çaldığı için.

Kayyım atandıktan sonra bunlar da belediyelerin etrafını jandarmayla ya da beton bloklarla çevirdiler. Biz o beton blokları parçalayarak geleceğiz ve belediyeleri halkımıza açacağız. Belediyelerimizi şeffaf bir şekilde yöneteceğiz. Sizler yöneteceksiniz belediyeleri. Kültür sanat kurumlarımızı yeniden açacağız. 30 yıllık deneyimimizle bugüne kadar getirdiğimiz kadın kurumlarımızı kapattılar, onları yeniden tek tek açacağız. Kadınlar için meslek edindirme kursları, istihdam alanları, kadın danışma merkezlerini hep beraber açacağız. Çünkü bizler Sakinelerin, Pakizelerin, Jîna Mahsaların “Jin Jiyan Azadî” sloganıyla yol yürüyen insanlarız.

Burası tarım açısından oldukça verimli bir bölge. Kozluk tuzculuğun geliştiği bir bölge. Ama AKP bugüne kadar bütün kaynaklarımızın erimesine sebep oldu. Destek vermiyorlar, teşvik etmiyorlar. Üreticiye su ve mazot desteği sağlamıyorlar. İşte o yüzden ülkemizde de Batman’da da bunu bitirdiler. Buradan sözümüz olsun ki bizler belediyeleri yeniden yönetmeye başladığımızda istihdam alanları yaratmak için çalışacağız. Gençler işsizlikten dolayı göç etmek zorunda kalmayacak. Burada iş alanlarını hep beraber yaratacağız. Hep beraber demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü bir belediyecilik anlayışı için var mıyız arkadaşlar?

AKP kayyımcı zihniyeti, seçim hırsızlığına ve hilelerine yenilerini eklemeye devam ediyor. Bazı merkezleri kazanmak için tabur tabur asker yönlendirmişler, seçmen kaydırmışlar. Biz örgütlü bir halkız ve pekala bunu boşa düşürebiliriz. Yapmamız gereken şey şudur; bugüne kadar bize oy vermemiş bütün ailelerin kapılarını çalmak ve bu Kürt düşmanı AKP’ye ve ortaklarına neden oy verilmemesi gerektiğini tek tek anlatmak.

Ayrıca burada oyu olup başka şehirlerde olan değerli kardeşlerimizin gelip oylarını kullanması için çağrı yapalım. Onlara kendilerine en yakın DEM Parti ilçe binasına gitmelerini söyleyelim. İlçe örgütlerimiz mutlaka onların seçim yerlerine gitmelerini sağlayacaktır. Biz örgütlü bir halkız, irademizi çalmalarına izin vermeyeceğiz. Gece demeden gündüz demeden hep beraber çalışacağız ve belediyeleri büyük bir farkla kazanacağız. Belediyelerimizi öyle güçlü bir şekilde kazanacağız ki Saray ve kayyım neye uğradığını şaşıracak. Erdoğan dünkü konuşmasında, “Türkiye yüzyılı yapacağız ve yeni yüzyılı gençlere teslim edeceğiz” demiş.

Biz de diyoruz ki gölge etme Erdoğan, başka ihsan istemez! Gençlerin ömrünü çaldınız, çeyrek yüzyılımızı çaldınız. Sizin yüzyılınız hırsızlık yüzyılıdır, savaş ve çatışma yüzyılıdır. Sizin yüzyılınız Kürt’e, kadına, gence, doğaya, insana ve haklarına düşman bir yüzyıldır. Sözümüz olsun ki demokratik bir cumhuriyetin yüzyılını biz DEM Parti olarak siz değerli halkımızla birlikte bütün ülkeye, Kürdistan’a armağan edeceğiz. Edip Solmazların, Mehmet Sincarların, Mazlumların, Pakizelerin yoldaşları olarak bizler, ant olsun ki, bu ülkeye bedeli ne olursa barışı ve demokrasiyi hep beraber getireceğiz. 31 Mart zaferimiz bunu getirecektir. Yolumuz açık olsun serkeftin.”

Paylaşın

Hatimoğulları: Kürt Sorununun Çözümü Onurlu Barıştan Geçer

Batman Beşiri’de halka seslenen DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “28 Şubat Dolmabahçe Mutabakatının, yani Kürt sorununun çözümü konusunda Türkiye tarihinde atılmış önemli adımlarından birinin yıldönümü. Dolmabahçe Mutabakatı AKP ile başlamıştı ama AKP’nin kendisi Dolmabahçe Mutabakatını tanımayarak, reddederek Kürt halkı üzerinde çöktürme siyasetiyle yola devam etti” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Masa devrildiğinde, “Kürt sorununu dolaba koyuyoruz, donduruyoruz” dediklerinde yaşanan katliamlar hepimizin hatırasındadır. Bizler o yitirdiğimiz canlarımızı unutmuyoruz. Bizler bu şekilde çeşitli provokasyonlarla bu vazgeçişin nasıl tezgahlandığının bilincindeyiz ve bunları asla unutmuyoruz. Kürt sorununun çözümü onurlu bir barıştan geçer. Onurlu bir barış için herkesin elini taşın altına koyması elbette çok önemlidir. Bugün Türkiye’de bir demokrasi sorunu varsa bunun en önemli sebeplerinden biri Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmemesidir. Dolmabahçe Mutabakatından vazgeçen anlayış aynı zamanda darbe mekaniğini de hayata geçirmiştir.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, yerel seçim programı kapsamında Batman’daydı. Hasankeyf’te esnaf ziyareti gerçekleştiren Tülay Hatimoğulları, daha sonra
Gercüş, Beşiri ve İkiköprü ilçeleri ile Cudi Mahallesi ve Petrolkent’teki halk buluşmalarına katıldı. Hatimoğulları, Beşiri’deki halk buluşmasında yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“Değerli halkımız, hepiniz hoş geldiniz. 79’lu yılların zor koşullarında burada bizlere belediye kazandıran ve demokratik belediyecilik anlayışının Batman’dan başlamak üzere Kürdistan’ın dört bir yanından yayılmasını sağlayan Edip Solmaz’ın değerli yoldaşları, onu sizlerin huzurunda saygıyla anıyorum. Faili meçhul cinayetlere karşı mücadele ederken kendisi de faili meçhuller kervanında ne yazık ki yerini alan Mehmet Sincar’ı ve Cengiz Altun’u saygıyla anıyorum.

Özel harp yönteminin Türkiye ve Kürdistan’ın dört bir yanında nasıl yayıldığını, gençlerimize yönelik özel olarak nasıl bir çaba içinde olunduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Gülistan Doku’nun kaybedildiğini biliyoruz. Hala hafızalarımızda o kayıp dipdiri. Gülistan Doku’nun yakın arkadaşı Rojwelat’ı da yine şüpheli bir ölümle kaybettik. Ve Rojwelat yoldaşımızı, kız kardeşimizi burada sizlerin huzurunda sevgiyle anıyorum. Gençlerimize bunları yaşatanlardan tek tek hesap soracağız.

Biz şimdi Gülistan Doku’dan ve Rojwelat’tan bahsederken, Türkiye’de son 24 saatte 8 kadın erkekler tarafından katledildi. Bizler bu dünyaya erkekler tarafından katledilmek için gelmiyoruz; eşit yurttaşlar olarak herkesle eşit bir biçimde yaşamak için doğuyoruz, büyüyoruz. Ve DEM Parti olarak bizler diyoruz ki kadınların yaşam hakkını, siyasetteki temsil hakkını, kamusal alandaki varlığını, toplumdaki temsiliyetini ve varlığını sonuna kadar hep beraber savunacağız. “Jin Jiyan Azadî” sloganımız olmaya devam edecek.

Seçimlere sayılı günler kaldı. Bizler Beşiri’de, Gercüş’te, Hasankeyf’te, Batman’da ve sayamadığımız bütün ilçelerimizde seçimleri kazanmak üzere yola çıktık. Seçimleri Kürdistan’da, Türkiye’de kazanmak üzere yola çıktık. Sayılı günler var ve çok çalışmamız lazım. Şimdi söyleyeceğimi dikkatle dinlemenizi rica ediyorum. Evet, AKP iktidarının kayyımcı zihniyeti bu seçimlerdeki hilelerde de devam ediyor. AKP’nin birçok yere oy kaydırdığını, asker ve polis kadrosu kaydırdığını çok iyi biliyoruz. Bunu boşa düşürecek bir parti varsa o da DEM Parti’dir.

Çünkü DEM Parti örgütlü bir partidir. Sizden ricamız şu; nerede bir tanıdığınız varsa, nerede bir eş dost, akraba varsa ve zorunlu sebepler ya da gönüllü olarak başka bir kente gitmişse onların gelip kendi kentlerinde, Beşiri’de, Batman’da oy kullanmasını sağlamak için çalışalım. Sizden en büyük ricamızdır. Gece gündüz demeden çalışalım ve telefon rehberimizi tarayalım. Rehberimizde kayıtlı olan eş, dost, akraba kim varsa, hangi kentteyse ona en yakın DEM Parti ilçe teşkilatına gitmesini ve başvurusunu yapmasını söyleyelim. Böylelikle onların kendi kentlerine gelip oy kullanmalarını bizler sağlayacağız.

“Kayyımları göndereceğiz”

AKP iktidarının her yerdeki hırsızlığını, yolsuzluğunu, seçim hilelerini Beşiri halkı olarak boşa düşürmek için çalışacak mıyız? Kayyım hırsızdır, irade hırsızıdır. Kayyım halkın iradesini gasp etmiştir. Kürt halkının, DEM Parti’ye oy veren halkların iradesini gasp etmiştir. Kayyım hırsızlığı sadece bununla sınırlı değildir. Batman’da 650 milyon değerindeki parkı 150 milyona yandaşına peşkeş çekecek kadar açıktan hırsızlık yapıyorlar. Bu hırsızlara Batman, Gercüş, Beşiri, Hasankeyf yol verir mi? Bunlar bize dilimizi, kültürümüzü de unutturmak istiyorlar.

Batman’a kayyım atandığında yaptığı ilk işlerden biri Kürtçe web sitesini kaldırmak oldu. Kayyımların çoğunun yaptığı şeydi bu. Belediyelerdeki çok dilli hizmeti ortadan kaldırdılar. Yani belediyelerimizde kendi dillerimizde hizmet vermemizi hazmedemeyip engellediler. Kürtçe tabelaları indirdiler, Kürtçe sokak isimlerini değiştirdiler ve Kürt halkının Cegerxwîn gibi değerlerinin heykellerini ortadan kaldırdılar. Bir kez daha diyoruz ki kayyımları göndereceğiz, çok dilli hizmeti halkımıza sunacağız.

Bize unutturulmak istenen anadilimizi her yerde haykırarak savunacağız, belediyelerimiz ve yerel yönetimlerimiz bunun adreslerinden biri olacaktır. Kültüre dayalı olarak yapılan birçok çalışmamızı engellediler. On bin yıllık tarihe sahip, binlerce medeniyete beşiklik etmiş kentlerimizin siluetlerini ortadan kaldırıp kendi kentlerinin siluetlerini yaratmak istiyorlar.

Biraz önce Hasankeyf’ten geldik ve yüreğime derin bir sızı saplandı. Ben deprem yaşamış bir arkadaşınızım ve kadim Antakya’nın yıkıldığını sizler de biliyorsunuz. Antakya için yaşadığım acıyı, Samandağ için yaşadığım acıyı yüreğimin ta derinlerinde Hasankeyf için de hissettim. Hasankeyf’i tek tipleştirmek istemişler, tarihi eserleri ve dokuyu yok etmek istemişler. Bu aslında dedelerimizin, nenelerimizin elleriyle büyüterek bugünlere getirdiği kentlerin kimliğini yok etmeye çalışmaktır.

Bu aslında kimlik düşmanlığıdır, kent ve tarih düşmanlığıdır. Aynı zamanda kentin dokusuna bu zararları vererek kültürel turizmi de etkilemişlerdir. Belediyelerimizi yeniden kazandığımızda, yeni belediyeler kazandığımızda Batman’daki, Hasankeyf’teki ve buradaki tüm tarihi dokunun dünyaya tanıtılacağının sözünü veriyoruz. Buraya bir turizm akınının gerçekleşmesinin sözünü veriyoruz. Hasankeyf’te kapalı dükkanlar açılacak ve esnafımız işe, aşa ve ekmeğe doyacak. Söz veriyoruz buna.

Özellikle kayyımların belediyeleri işgal ettikleri her yerde bozuk yollar, bozuk kaldırımlar, çamur deryası içindeki yollar gördük. Kanalizasyon yok, çoğu yerde temiz içme suyuna bile sahip değil insanlar. Tarımını yapacağı, ekinini sulayacağı suyu bile bulamıyor insanlar. Kürdistan’ın temel geçim kaynağı, ne yazık ki bugüne kadar buraya doğru düzgün yatırım yapılmadığı için insanların el yordamıyla yürüttüğü tarım ve hayvancılıktır.

AKP iktidarı bunu merkezi politikayla Türkiye’de bitirmiştir, Kürdistan’da daha da bitirmiştir. Bakın tarım normalde Türkiye’nin en temel geçim kaynağıdır. Türkiye dünya ölçeğinde ilk 9. sıradadır tarımda. Şimdi buğdayı ve arpayı ithal eden bir pozisyona geldiysek nedeni bu iktidardır. Bizler değişime yerellerden başlayacağız. DEM Parti olarak, her yereldeki tarımı kalkındırmak ve tarımsal ürünlerin kooperatiflerde değerlendirilmesini sağlamak bizim boynumuzun borcudur.

Çünkü biz nerede doğduysak orada doyup kalmak istiyoruz. Batman’a baktığımızda sürekli dışarı göç veren bir kent. Zaten 40 yıldır devam eden Kürt sorunundan, devam eden çatışmalardan ve savaştan dolayı çok insanımız göç etmiştir. Şimdi buna eklenen yoksulluktan dolayı çok yoğun bir göç var. Hem merkezi politikamızda hem yerel siyasetimizde sözümüz olsun ki adil bir ekonomik dağılımın sağlanması için var gücümüzle çalışacağız, siz değerli halkımızla beraber çalışacağız.

“Yerel demokrasi ile özgür kentlerimizi kurmaya geliyoruz”

DEM Parti gümbür gümbür geliyor. Devran dönecek, DEM Parti her yerde olacak. Yerel demokrasi ile özgür kentlerimizi kurmaya geliyoruz. Halkçı, demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü belediyecilik anlayışımızla geliyoruz. Belediye meclisi toplantılarımız doğrudan halkın katılımına açık olacak, şeffaf olacak. Meclislerimiz halkımıza hesap verecek. Kazandığımız her belediyedeki her mahallede temsilciliklerimizi kuracağız, mahalle meclislerimizi kuracağız. Mahallelerin sorunlarının belediye aracılığıyla, yerel yönetim aracılığıyla çözülmesini sağlayacağız.

Biz kadınlara da söz veriyoruz; yeniden bütün belediyelerimizde kadın daire başkanlıkları kuracağız, kadınlara danışmanlık hizmeti sağlayacağız her alanda. Kadınlara iş edinme kurslarını sağlayacağız, kadın istihdamını sağlayacağız. Çünkü biz biliyoruz ki kadınların ekonomik özgürlüğe kavuşması genel anlamda özgürlüğe kavuşması açısından da önemlidir. Ve “Jin Jiyan Azadî” sloganıyla örgütlene örgütlene gelen kadınlar olarak, DEM Parti olarak bütün kadınlara söz veriyoruz. Bizler özgür ve eşit olana dek mücadelemizi yerel yönetimler başta olmak üzere her yerde hep beraber sürdüreceğiz.

Bugün 28 Şubat. 28 Şubat Dolmabahçe Mutabakatının, yani Kürt sorununun çözümü konusunda Türkiye tarihinde atılmış önemli adımlarından birinin yıldönümü. Dolmabahçe Mutabakatı AKP ile başlamıştı ama AKP’nin kendisi Dolmabahçe Mutabakatını tanımayarak, reddederek Kürt halkı üzerinde çöktürme siyasetiyle yola devam etti. Masa devrildiğinde, “Kürt sorununu dolaba koyuyoruz, donduruyoruz” dediklerinde yaşanan katliamlar hepimizin hatırasındadır. Bizler o yitirdiğimiz canlarımızı unutmuyoruz.

Bizler bu şekilde çeşitli provokasyonlarla bu vazgeçişin nasıl tezgahlandığının bilincindeyiz ve bunları asla unutmuyoruz. Kürt sorununun çözümü onurlu bir barıştan geçer. Onurlu bir barış için herkesin elini taşın altına koyması elbette çok önemlidir. Bugün Türkiye’de bir demokrasi sorunu varsa bunun en önemli sebeplerinden biri Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmemesidir. Dolmabahçe Mutabakatından vazgeçen anlayış aynı zamanda darbe mekaniğini de hayata geçirmiştir.

Aynı zamanda 28 Şubat Darbesinin de yıldönümü bugün. 97’de 28 Şubat’ında asker postalları, tanklar, toplar sokağa düştüğünde, o zaman AKP’nin öncülleri darbeye karşı bir tavır izliyordu. Ama inanın ki daha sonraki AKP’nin büründüğü kılıf bu darbecilerden de daha tehlikeli. Biri asker postallarıyla; diğeri polisle, yargıyla ve devletin bütün erkiyle halklara diz çöktürmeye çalışarak bir darbe gerçekleştirmiştir.

28 Şubat’ın mağduru şimdi 28 Şubat’ın varisi olmuştur. Şu anda Saray- Ergenekon el ele karanlık bir Türkiye’yi inşa etmeye çalışıyor. Ama buradan, Batman’dan darbenin ve aynı zamanda Dolmabahçe Mutabakatının yıldönümünde bir kez daha söylüyoruz: Ant olsun ki bu ülkeye barışı bizler getireceğiz, Kürt sorununu bizler çözeceğiz. Ant olsun ki bütün halkların, ezilenlerin ve sömürülenlerin sorunlarını bizler çözeceğiz. Bu ülkede barış en güçlü şekilde yankılanana dek mücadele etmeye devam edeceğiz.

28 Şubat çok şey sığdırmış. Aynı zamanda sevgili Yaşar Kemal’in ölüm yıldönümü. Burada sizlerin huzurunda onu da saygıyla anıyorum. Ruhuna, bilincine ve diline yakışan sözleri de sizlerle paylaşarak onu anıyorum. Sevgili Yaşar Kemal; barış dolu şiirleri Kürdistan’dan, Anadolu ve Mezopotamya’dan hep beraber yazacağız, bu da sana sözümüz olsun.

Değerli Edip Solmaz’la ilgili araştırma yaparken çok önemli bir yazıya rastladım. Sevgili Gülcan Dereli yazmış. Şöyle söylemiş yazısında: “79’da zamanın ruhu farklıydı. Her yer beton değildi ama devletin zihinsel kodları o zaman da Kürtlere karşı bir beton gibiydi, şimdi de bir beton gibi. Edip Solmaz seçim kampanyasında sembol olarak ağacı kullanmıştı. Yaşam ağacı, kökleri derinlerde ama yeşermemişti daha. O ağaç bugün milyonların toplandığı bir ağaç haline geldi.” İşte o ağaç bizim bütün siyasi partilerimizin köküdür.

O ağaç binlerce yıldır bu topraklarda beraber verdiğimiz mücadelenin köküdür. Edip Solmazların, Terzi Fikrilerin devrimci ve yurtsever mücadele geleneğini bizler bu ağacın altında hep beraber sürdürmeye devam edeceğiz. Anadolu ve Mezopotamya topraklarında kökleri binlerce yıla dayalı bu ağacın gölgesinde bizler özgür, adil ve demokratik bir siyaseti inşa etmek için öğrencileri ve yol arkadaşları olarak Sevgili Terzi Fikri’ye ve özellikle de Edip Solmaz’a kendi kentinde söz veriyoruz: Bütün belediyelerimizi sana yakışır bir şekilde kazanacağız, sana yakışır bir şekilde kazanmak için hep beraber çalışacağız. Yolumuz açık olsun. Serkeftin.”

Paylaşın

DEM Partili Hatimoğulları: 31 Mart’ta Onları Süpüre Süpüre Geleceğiz

Partisinin Bismil Mitingi’nde halka seslenen DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “31 Mart’ta öyle bir zafere imza atacağız ki kayyımın ne adı hatırlanacak ne kendisi hatırlanacak. Kürtçe tabelalarımızı sökenlere, sokaklarımızın adının Kürtçe olmasını hazmedemeyip kendi bildikleri isimleri koyanlara, bu kayyımcı zihniyete bizler de diyoruz ki 31 Mart’ta sizleri süpüre süpüre geleceğiz ve o tabelaları yeniden yerine asacağız. Kürtçe, Türkçe bütün dillerde belediyecilik hizmetini biz DEM Parti olarak vereceğiz” dedi.

Haber Merkezi / Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, yerel seçimler programı kapsamında bugün Silvan, Bismil ve Çınar’da partisinin halk buluşmalarına katıldı. Hatimoğulları, Bismil’de yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“Merheba gelê Amedê, silav Bismil, merheba dayikên hêja, merheba gelê birûmet, li ser seran li ser çavan hûn bi xêr hatin. Değerli haklarımız, hepiniz hoş geldiniz, baş göz üstüne geldiniz. Merhaba Kürdistan’ın kalbinde özgürlük mücadelesini nakşeden Bismil halkı, sizleri sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. Merhaba 90’lı yılların o karanlık günlerinde JİTEM’in karanlık güçleri tarafından katledilen Vedat Aydın’ın yoldaşları, merhaba. İstanbul’dan ayağımızın tozuyla buraya geldik.

Esenyurt’ta önceki gün, Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi ve Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kalkması için on binlerce insan ayaktaydı. Cezaevlerinde devam eden açlık grevlerinden ve dışarıda aynı taleplerle mücadele veren İstanbul’daki adalet nöbetindeki analarımızdan selam ve sevgiler getirdim size. İstanbul’daki adalet nöbetindeki analarımıza, Amed’de ve Kürdistan’ın dört bir yanında adalet nöbetindeki analarımıza, beyaz tülbentleri ile sembolleşen Barış Annelerimize binlerce kez selam olsun.

Burada büyük emekler vermiş, Amed’in Büyükşehir Belediye Başkanlığını yapmış, şimdi de Ankara Büyükşehir Belediye Eş Başkan Adayı olan Sevgili Gültan Kışanak’ın selamını getirdim sizlere. Selçuk Mızraklı’nın, Figen Yüksekdağ’ın, Sebahat’ın ve Selahattin Demirtaş’ın selam ve sevgilerini getirdim size. Bizlere tecrit uygulayanlar, cezaevleri içinde cezaevleri kurarak cezaevlerini bir işkence haneye çevirenler, İmralı tecrit sistemini bütün Türkiye’ye yayanlar şunu çok iyi bilmeli ki Kürt halkı özgürlüğü için mücadele etmeye devam ediyor. Kürt halkı dört parça Kürdistan’da mücadele etmeye devam ediyor. Onlar bu mücadeleye engel olamayacak.

Dün AKP’nin MYK toplantısı yaptı. MYK toplantısı mı MGK toplantısı mı belli değil. Birbirine karıştırmışlar. Yeni aldığı kararı sözcüleriyle açıkladılar. “Sınır ötesi operasyonlara devam, teröristan kurdurmayacağız sınırımızda” diyorlar. Oysa bahsettikleri “teröristan” Kobanî’nin kendisidir, bahsettikleri “teröristan” Rojava’da sizler gibi yaşayan sivil halkın ta kendisidir. Okuluna çocuğunu gönderen, dükkanını açan esnafımız, halkımız Ankara’nın göbeğinde nasıl yaşıyorsa, bahsini ettikleri “teröristan” işte böyle sivil halkın yaşadığı yerdir. Belli ki AKP iktidarı, seçim çalışmalarını yine terörö üzerinden götürmek istiyor. Biz de diyoruz ki bu ülkeye ayrımcılığı getiren, toplumu kutuplaştıran, halklar arasına nifak tohumları ekmeye çalışan, ayrımcılık ve bölücülük yapan halk değildir; bu iktidarın ta kendisidir.

Kayyımcı anlayışı çeşitli biçimleriyle işletmeye devam ettiriyorlar. Iğdır Belediye Eş Başkan Adayımız Mehmet Nuri Güneş ve yine Hoşhaber Belediye Eş Başkan Adayımız Emine Yöndem Kartal’ın adaylıkları seçim kurulu tarafından engellenmiş durumda. Hukuki olarak ellerinde hiçbir şey olmadığı halde, arkadaşlarımızın hukuki hakları mevcut olduğu halde bunu engellemelerinin nedeni, Iğdır’da güçlü eş başkan adaylarımızı yarışın dışına alarak yarışa devam etmek istemeleridir. Buradan Iğdırlı kardeşlerimize, değerli arkadaşlarımıza mesajlarımızı hep beraber iletelim. Iğdır yalnız değildir, Amed Iğdır’la beraberdir. Adaylarımızın adaylıkları için mücadele edeceğiz.

Kayyım demek irade hırsızlığı demektir, belediyenin kasasını çalmak demektir, halkın hakkı olan ve burada hizmet için kullanılması gereken paraları cebine indiren çeteler demektir. Kayyım demek hizmetsizlik demektir. Kayyım atanması demek, Kürdistan’ı ve Kürt halkını yolsuz, kaldırımsız, susuz, kanalizasyonsuz bırakarak ayrıca cezalandırmaktır. Bizleri hapishanelerde tuttukları yetmiyormuş gibi dışarıyı da hapishaneye çevirmek istiyorlar. Kayyımcı anlayış bugüne kadar ne yaptı? Kentleri viraneye çevirdi. Bunu asla kabul etmedik ve asla kabul etmiyoruz.

“31 Mart’ta onları süpüre süpüre geleceğiz”

Bizler 31 Mart’ta Bismil, Amed başta olmak üzere Kürdistan’da öyle bir geleceğiz ki, 31 Mart’ta öyle bir zafere imza atacağız ki kayyımın ne adı hatırlanacak ne kendisi hatırlanacak. Kürtçe tabelalarımızı sökenlere, sokaklarımızın adının Kürtçe olmasını hazmedemeyip kendi bildikleri isimleri koyanlara, bu kayyımcı zihniyete bizler de diyoruz ki 31 Mart’ta sizleri süpüre süpüre geleceğiz ve o tabelaları yeniden yerine asacağız. Kürtçe, Türkçe bütün dillerde belediyecilik hizmetini biz DEM Parti olarak vereceğiz.

Bu iktidar, kadın düşmanı bir iktidardır. Bu iktidar; Kürt kadın hareketinin, Türkiye kadın hareketi ile el ele vererek elde ettiği büyük kazanımlardan biri olan eş başkanlık ve eşit temsiliyet sistemine saldırarak kadınların siyasette irade olmasını engellemek istiyor. Ama bunu başaramazlar. Çünkü biz eş başkanlık sistemini sonuna kadar kadınlarla birlikte savunduk, savunmaya da devam edeceğiz. Belediyelerimizin ilk icraatı şu olacak: Onların kapattıkları bütün kadın kurumlarımızı tek tek açacağız, kadın danışma merkezlerini yeniden açacağız, kadınlara iş edindirme kursları ve ürünlerini değerlendirebilecekleri alanları bizler kuracağız. Kadınlar bu toplumun yarısıdır. Kadınlar siyasette de siyasetin yarısı, hatta daha fazlası olacaktır. Çünkü bizler “Jin, Jiyan, Azadî” sloganıyla büyümüş bir nesiliz.

Onlar kentlerimize düşman, dilimize düşman, gençlere düşman, kültürümüze düşman. Kentin siluetini ortadan kaldırmak istiyorlar, o kente kimliğini veren bütün kültürel değerleri ortadan kaldırmak istiyorlar. Ve böylece bir halkın iradesini ezeceklerini zannediyorlar. Ahmet Arif’in dediği gibi “Bunlar engerekler ve çıyanlardır. Bunlar aşımıza, ekmeğimize göz koyanlardır”. İşte biz bunları tanıyarak büyüdük. Biz buradayız, DEM Parti burada, halk burada, Kürt halkı burada. Bunlar diyor ki ekonomiyi biz uçurduk, bunlar diyor ki Türkiye’de aç ve yoksul yok. Bunlar her konuda yalan söylemeye alışkın oldukları için Türkiye ve Kürdistan’daki yoksulluğu bilerek ve isteyerek görmezden geliyorlar.

Dün sendikalar açlık sınırını 19 bin TL olarak açıkladı ama aldığımız asgari ücret 17 bin TL. Yani aldığımız 17 bin TL’lik ücretle çocuklarımızın beslenme çantasına bir paket süt bile koyamayacak kadar yoksullaştırıldık. En çok Kürdistan yoksullaştırıldı. Kürt gençleri o yüzden göç yollarını tutmak zorunda. Ya Türkiye şehirlerine ya da yurt dışına gitmek zorunda. Bizlere bunu reva gören bu iktidara karşı bizler aynı zamanda ekonomik adaleti sağlamak, eşitliği sağlamak için de mücadele ediyoruz.

Bu yerel seçimler bunun için de çok önemli. Emekliye 3 bin TL ikramiye vererek onları susturacaklarını zannediyorlar. Oysa Ramazan yaklaşıyor. İftar yemeğine misafiriniz gelse, 3 bin liraya ancak bir öğünlük sofra kurabilirsiniz. Bunlar zannediyor ki işçiyi, çiftçiyi, emekçiyi, esnafı bu şekilde ikna edecekler. Ama karnı aç olan insan ikna olmaz. Bu yalancı iktidar yüzünden karnı aç olarak yaşayanlar asla ve asla ikna olmaz.

Bunlar diyor ki gaz bulduk, kömür bulduk. Şimdi Şırnak’ta kömür bulduklarını söylüyorlar. Daha önce Karadeniz’de gaz bulduklarını söylediler. Ama elektrik faturalarının, doğalgaz faturalarının ne kadar yüksek olduğunu siz değerli yurttaşlarımız herkesten iyi biliyorsunuz. Cumhurbaşkanlığına bağlı bir yalancı müdürlük, başkanlık kurmuşlar. Saray’a bağlı bu başkanlık bu buluşları kendi bulduğunu iddia ediyor. Bizler diyoruz ki buluşlarınızla yerin dibine girin! Bizler bu ülkeye adaleti ve eşitliği getireceğiz. Ekmeğe doyacak insanlar, yoksul kalmayacak.

30 yıldır Kürdistan’da belediyeleri yönetiyoruz. Kayyımsız zamanlara dönüp baktığımızda ne kadar başarılı bir halk belediyeciliği yaptığımız ortadadır. Bizler demokratik belediyecilik anlayışımızla, halkımızla birlikte yöneteceğiz. Belediye meclis toplantıları halkımıza açık olacak. Her mahallede mahalle temsilciliklerimiz, mahalle meclislerimiz o mahallenin sorunlarını belediyeye taşımaya yükümlü olacak. Bizler demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü belediyecilik anlayışımızı bir kez daha kayyımları gönderdikten sonra hep beraber göstereceğiz.

Depreme dayanıklı kentler kuracağız. Depremden yüreğimiz çok yandı. 6 Şubat Depreminde 11 kentimizde on binlerce yurttaşımızı kaybettik. Kürdistan fay hattı üzerinde bir bölge ve bizim belediyecilik anlayışımız kentlerimizi depreme dirençli bir şekilde hayata geçirmeyi ve kentlerimizi yeniden kurmayı amaçlıyor. Böyle bir iradeye; insanı, halkı, yurttaşı merkezine alan iradeye hep beraber evet diyor muyuz?

Amed’de ve Kürdistan’ın birçok yerinde AKP iktidarı küçük ortaklarıyla kirli ittifaklar kurmuş. Küçük particiklerle birlikte Amed’de DEM Parti’ye olan sempatiyi ve sevgiyi, DEM Parti’ye olan siyasi bağlılığı ortadan kaldıracaklarını zannediyorlar. Hizbul-Kontranın uzantısı olan partiyle sözüm ona Filistin için ortak gözyaşı döküyorlar. Ne onların Filistin için gözyaşı döken küçük ortakları ne de AKP’nin bizzat kendisi Filistin halkının yanında değildir. Filistin halkının gerçekten yanında olsalardı yapacakları ilk iş bütün anlaşmaları feshetmekti ama yapmadılar.

Yani burada ben o küçük partiye sempati duyan değerli kardeşlerime seslenmek istiyorum. İslami değerleri kullanarak dini istismar etmeye çalışanlara prim vermeyelim. Burada Filistin için gözyaşı döküp Ankara’da AKP ile işbirliği yapmak gerçek bir İslamcı anlayışın yansıması değildir. Bunlara asla yer vermeyeceğiz. Bu ülkede yaşayan bütün halklar ve inançlar olarak, kendi dilimizle ve kendi rengimizle var olmaya ve bütün farklılıklarımızla birlikte demokratik bir Kürdistan’ı ve demokratik bir Türkiye’yi hep beraber inşa etmeye var mıyız?

AKP kayyım atayarak bir rejim geliştirmek istedi. Ancak bizler bütün o kayyımcı rejimi boşa çıkaracağız. Belediyelerimizi 2019’da kazandığımızdan daha fazla bir oyla hep beraber kazanacağız. Biliyoruz ki bazı bölgelere oylar kaydırmışlar. Askerleri tabur tabur taşımışlar bazı bölgeleri kazanmak için. Bunu boşa düşürmenin birinci yolu; bize bugüne kadar hiç oy vermemiş değerli ailelerimize gitmek ve onlara neden DEM Parti’ye oy vermeleri gerektiğini tek tek anlatmaktır. İkinci olarak, oyu bu kentte olup ama başka şehirlerde yaşamak zorunda kalan eş dost akrabalarımızın buraya gelmelerini ve oylarını kullanmalarını sağlamalıyız.

Biz örgütlü bir halkız, onların seçim hilelerini örgütlü bir mücadele ile boşa düşürebiliriz. Onun için siz değerli halkımızdan ricamız, gece gündüz demeden adaylarımız ve listemiz etrafında kenetlenerek bunu başarmanızdır. Bismil’den beklentimiz önceki oyları daha fazla artırarak kazanmak, 31 Mart’ta bu meydanda seçim zaferini hep beraber kutlamaktır. Bizler bu çalışmayı JİTEM tarafından katledilen ve failli meçhul dedikleri ama failli belli olan Vedat Aydınlar için, Rojava’daki Kürt kardeşlerimiz için, kendimiz için yapacak mıyız?

Son sözüm sevgili kadınlara. Sevgili kadınlar, değerli kız kardeşlerim, bu seçimin zaferi sizler olacaksınız. Sizler Jinaların, Pakizelerin, Sakinelerin yoldaşları olarak hep beraber “Jin Jiyan Azadî” sloganlarını Amed’den yankılandıracak mısınız? İşte sesimiz böyle güçlü oldukça, bizler böyle coşkulu oldukça, çocuklarımızın o güzel zafer işaretlerini gördükçe, AKP de bugüne kadar bu ülkeyi yönetenler de bilsin ki Kürt halkı diz çökmeyecektir. 31 Mart’taki zaferimiz şimdiden kutlu olsun. Serkeftin serkeftin!”

Paylaşın

Hatimoğulları: İstanbul’a En Büyük İhaneti Bu İktidar Yaptı

İstanbul Sultanbeyli’de halka seslenen HDP Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “İktidar diyor ki İstanbul’a biz ihanet etmedik. En büyük ihaneti İstanbul’a bu iktidar yapmıştır. Bu söz aslında ihanetin açık itirafıdır” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Sabahın 6’sında metroda, metrobüste kuyruğa giren yoksullaştırılmış öyle bir işçilik hali var ki, değerli işçi kardeşlerim aldıkları maaşla ertesi günü bile geçiremiyor. Bugün Türkiye’nin en büyük yoksulluğu İstanbul’da yaşanıyor. En büyük barınma sorunu, en yüksek kiralar İstanbul’da mevcut.

İstanbul’u bu kadar yoksullaştıran, İstanbul’u sermayeye peşkeş çeken, yandaşlarına peşkeş çeken AKP iktidarının ta kendisidir. Aynı zamanda İstanbul’un tarihi ve kültürel dokusunu geliştirerek İstanbul’u kendi kimliğiyle buluşturmak yerine sermayeye peşkeş çekmekte de bir numaralı rolü oynadılar.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, yerel seçim çalışmaları kapsamında, partisinin İstanbul Sultanbeyli’de gerçekleştirdiği halk buluşmasına katıldı. Burada konuşan Hatimoğulları, şunları söyledi:

“Merhaba hevalino, hûn bi xêr hatin li ser seran li ser çava hatin. Değerli halklarımız, hepinizi sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. İşte kadınların sesi böyle gür çıktıkça kimse DEM Parti’yi alt edemez. Bir alkış ve zılgıtımız da kadınlar için olsun.

Dün Esenyurt’taydık ve dillere destan bir mitinge imza attık. On binlerce insanımızın katıldığı bir mitingi gerçekleştirdik. Kürt sorununun demokratik yöntemlerle çözülmesi ve İmralı tecridinin ortadan kalkması için düzenlenen demokrasi mitingi on binlerce insanın katılımıyla gerçekleştirildi. Türkiye ve dünyaya “Kürtler buradadır ve çözüm istiyor” denildi. Halkımıza bu güçlü mesajı bütün Türkiye ve dünyaya verdiği için huzurunuzda bir kez daha teşekkür ediyorum.

Arkadaşlarımız bu bölgedeki adaylarımızı biraz önce sizlere tanıttı. Sultanbeyli’de Rahime Kürkçü, Ertan Hamitoğulları’na ve elbette Büyükşehir Belediyesi Eş Başkan Adaylarımız olan Kürt halkının bağrından çıkmış Meral Danış Beştaş ve sosyalist hareketin bağrından çıkmış Murat Çepni’ye başarılar diliyorum.

Sözlerimin başında yaşadığımız elim bir olayı sizlerle paylaşacağım. Elazığ Palu’da yine bir maden göçüğü ve yine bir maden işçisi katliamı oldu. Çok şükür ki göçük altında kalan işçilerimizin şimdilik çoğu çıkarıldı ama az önce aldığım habere göre hala bir işçi kardeşimize ulaşılamamış. Erzincan’da siyanürle toprağımızı ve havamızı zehirleyen, o civarda yaşayanlara kanser hastalığı yayan siyanürlü altın madenindeki 9 işçi kardeşimizden hala haber alınamıyor.

Maden işçilerinin yaşadığı kader değildir. Bu iktidar, leblebi dağıtır gibi maden şirketlerine ruhsat dağıtırken, orada çalışan işçilere zerre kadar değer vermiyor, onların hayatını düşünmüyor. Ben acılı ailelere buradan sabır diliyorum. Ümit ediyorum ki işçi kardeşlerimizden sağ salim olduklarına dair haberler gelir. Hala umutluyuz. Taşımızı toprağımızı sermayeye peşkeş çeken AKP iktidarını huzurunuzda bir kez daha kınıyorum.

Bizler Sultanbeyli’den “DEM Parti buradadır” diyoruz bugün. Adaylarımızla DEM Parti olarak buradayız. Hakkımızda kapatma davası açanlar, bizleri gözaltına alanlar, üyelerimizi ve yöneticilerimizi tutuklayanlar duysun; DEM Parti’ye diz çöktüremezsiniz, Kürt halkına diz çöktüremezsiniz, halklara diz çöktüremezsiniz. DEM Parti İstanbul’a, İstanbul DEM Parti’ye yakışacak. Böyle bir seçim kampanyasını hep beraber örgütlemeye var mıyız?

İstanbul yüreği o kadar geniş bir kent ki Türkiye’deki bütün halkları ve inançları sığdırmış, onlara ev sahipliği yapmıştır. Özellikle son 40 yıldır Kürdistan’da devam eden savaş ve çatışmalardan dolayı göç eden, buraya yerleşen, burayı mesken edinen Kürt halkı, aslında Kürdistan’ın geniş bir fotoğrafı İstanbul’da mevcuttur. Amed burada, Van burada, Şırnak burada, Kars burada.

Kürt halkının oluşturduğu büyük bir topluluk burada. O yüzden biz İstanbul için diyoruz ki batıdaki en büyük Kürt kentlerinden birisidir. Köyleri bizlere dar eden iktidarın yürüttüğü bu zihniyete, kırk yıldır yürütülen bu zihniyete karşı bizler DEM Parti olarak diyoruz ki Kürt sorunu muhakkak demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülecektir. Kürt sorunu, Kürdistan sorunu bu ülkede ve Ortadoğu’da mutlaka çözülecektir. Bizler bunun için hep beraber çalışacağız.

Bu seçim kampanyasında da sadece seçilmek değil; aynı zamanda DEM Partiyi örgütlemek, geniş kitlelere açılım sağlamak ve Demokratik Cumhuriyet paradigmamızı anlatmak gibi bir görevle karşı karşıyayız. Seçimlere bu perspektifle hazırlanarak kazanmayı önümüze hedef olarak koyduk. Bunun için Sultanbeyli halkı olarak 7/24, gece gündüz çalışmaya var mısınız? Adaylarımızın etrafını sarıp sarmalamaya, gitmedik ev çalmadık kapı bırakmamak üzere çalışmaya var mısınız?

İktidar diyor ki İstanbul’a biz ihanet etmedik. En büyük ihaneti İstanbul’a bu iktidar yapmıştır. Bu söz aslında ihanetin açık itirafıdır. Sabahın 6’sında metroda, metrobüste kuyruğa giren yoksullaştırılmış öyle bir işçilik hali var ki, değerli işçi kardeşlerim aldıkları maaşla ertesi günü bile geçiremiyor. Bugün Türkiye’nin en büyük yoksulluğu İstanbul’da yaşanıyor.

En büyük barınma sorunu, en yüksek kiralar İstanbul’da mevcut. İstanbul’u bu kadar yoksullaştıran, İstanbul’u sermayeye peşkeş çeken, yandaşlarına peşkeş çeken AKP iktidarının ta kendisidir. Aynı zamanda İstanbul’un tarihi ve kültürel dokusunu geliştirerek İstanbul’u kendi kimliğiyle buluşturmak yerine sermayeye peşkeş çekmekte de bir numaralı rolü oynadılar.

Deprem bütün ülkenin en temel sorunu. Ben de Antakya depremini yaşamış bir kardeşiniz olarak İstanbul için herkes kadar, hatta belki herkesten biraz daha fazla endişeliyim. Yüksek binalara baktığımda büyük bir endişeyle Antakya canlanıyor gözümde. Allah korusun, inşallah yaşamayız öyle bir şeyi ama bilim insanları diyor ki İstanbul büyük bir deprem yaşayabilir. İstanbul’da yaşayacağımız deprem Hatay ve Maraş’ta yaşadığımız depremi katlayacak kadar ağır bedeller ortaya çıkarır.

O yüzden yerel yönetimlere düşen ilk görev depreme dayanıklı bir kentin dönüşümünün sağlanmasıdır. Ama bu iktidar topladığı deprem vergilerini ne yazık ki iç etti, çaldı, talan etti. Onlar halkı düşünmüyor. Hala Kanal İstanbul Projesinden vazgeçmiş değiller. Kanal İstanbul Projesi depremi tetikleyecek olan projelerden biridir. Ve buradan bir kez daha diyoruz ki; depreme dayanıklı kentler için varız, Kanal İstanbul’u yaptırmamak için varız, İstanbul’u yaşanılır bir İstanbul yapmak için varız.

7/24 siz de izliyorsunuz televizyon ekranlarında, yine DEM olmadan DEM Parti tartışılıyor. DEM Parti’nin kimi desteklediği ya da desteklemediği tartışılıyor. Onlara diyoruz ki; DEM’i DEM’siz tartışmayın, varsa yüreğiniz DEMli adaylarımızı, DEM’li temsilcilerimizi o televizyon programlarına çıkarın tartışalım, hodri meydan! Şimdi de bir montaj videoyla DEM Parti’nin üzerine çamur atmaya çalışıyorlar.

Bu iktidarın yaptığı en önemli işlerden biri algı yaratmaktır ve bunu DEM Parti üzerinden yapmaya çalışıyor. Bizler de diyoruz ki montaj videolardan medet umanlar, montajla algı yaratmaya çalışanlar asıl sizin siyasetiniz, sizin vaatleriniz montajdır. Ve buradan söz veriyoruz: Sizin gidişiniz montaj değil gerçek olacak.

“Bizim ittifakımızın adı halk ittifakıdır”

Bizim ittifakımız JİTEM ittifakı değildir. Bizim ittifakımız kanla beslenenlerle, Kürt’ü yok sayanlarla, kadınları yok sayanlarla, demokrasiyi ve hukuku ayaklar altına alanlarla hiç değildir. Bizim ittifakımız rantiyeci ve şantiyecilerle de değildir. İttifakımız kadınlarladır, gençlerledir, işçilerledir, emekçilerledir, Kürt halkıyladır, Türk halkıyladır, Ermeni, Azeri, Laz, Çerkes, ezcümle bütün halklarladır. Bütün inançlarladır bizim ittifakımız. Bizim ittifakımızın adı halk ittifakıdır, halk ittifakı!

DEM Parti dile getirdiği sorunlarda hakiki çözüm ve proje üreten bir partidir. Seçimden seçime hatırlanan bir oy deposu olarak görülmekten bıktık. Bizim ortaya koyduğumuz sorunlar da 1 Nisan’dan sonra iktidarı ve muhalefetiyle herkesin elini taşın altına koyması gereken, çözüm üretilmesi gereken sorunlardır. Bizim dile getirdiğimiz sorunlar işçinin, emekçinin yoksulluğudur, kadınların ezilmesi ve sömürülmesidir, doğanın ve ekolojinin talan edilmesidir.

Bunlara karşı beraber çözüm üreteceğiz. Kürt sorunu seçimden seçime hatırlanacak bir sorun değildir. Kürt sorunu bir statü sorunudur ve herkesin ciddiyetle bu sorunun çözümü için elini taşın altına koyması lazım, projelerini açıklaması lazım. Biz DEM Parti olarak Kürt sorununun çözümü için hem diyalog çağrılarımızı hem projelerimizi her yerde anlattık, anlatmaya da devam edeceğiz.

Son olarak bir konuyu vurgulamak istiyorum. Kürdistan’ın birçok yerine hayalet seçmen götürmüşler, seçmen kaydırmışlar. Bazı yerlere polisleri, bazı yerlere tabur tabur askeri kaydırmışlar. Biz biliyoruz ki İstanbul demek, Kürdistan’ın tamamı demektir. İstanbul’da bulunan yurttaşlarımızın oyu İstanbul’da değilse, sizden en büyük ricamız seçmenimizi kendi seçim bölgesine taşımanın çalışmasını aktif bir şekilde yapmanızdır. İstanbul’a düşen en büyük görev budur. Bunun altını özellikle çiziyorum.

Lütfen en yakın DEM Parti il, ilçe örgütlerine gidin isimlerinizi yazdırın. Akrabalarımız, eş, dost, arkadaşlarımız isimlerini yazdırsın. Gidelim kendi belediyelerimiz için oyumuzu kullanalım. Böyle bir çalışmayı birlikte ve yürekten yapalım arkadaşlar. Biz demokrasinin ve eşitliğin partisiyiz, halkların kardeşliğinin partisiyiz, adaletin partisiyiz. Bizler “Jin Jiyan Azadî” diyen kadınların partisiyiz. Yolumuz açık olsun, serkeftin serkeftin. Başarı hepimizin olsun.”

Paylaşın

Hatimoğulları: Kürt Sorununu Barışçıl Ve Demokratik Yöntemlerle Çözelim

İstanbul Esenyurt’ta halka seslenen DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Ülkemizin ve coğrafyamızın tamamının sorunudur Kürt sorunu. Kürt sorunu etnik bir sorundur, kimlik sorunudur, statü sorunudur” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Kürt sorunu, Ortadoğu’nun ve dört parça Kürdistan’ın sorunudur. Biz çağrılarımız çok yaptık. Gelin, Türkiye’de bu sorunu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözelim ve Suriye’ye de Irak’a da İran’a da bir model teşkil edelim dedik. Gelin, Kürt sorununu bu ülkede barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözelim, halkların birliğini sağlayalım dedik. Ama ne gezer!”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İstanbul İl Örgütü, Esenyurt Meydanı’nda “Özgürlük ve Demokrasi Mitingi”ni gerçekleştirdi. Mitingde konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, şu ifadeleri kullandı:

“Sayın Öcalan üzerinde sürdürülen tecrit sadece İmralı ile sınırlı kalmadı, bütün toplumu etkiliyor. Sokağa çıkmak isteyenleri etkiliyor. Bu aynı zamanda kadınların yaşamlarını tecrit etmektir. Bugün gençlerimiz göç yollarını tutuyorsa, arkadaşlarıyla bir araya gelip bir sosyal ve kültürel ortamı paylaşamıyorsa bilelim ki gençlerimiz özgür değildir, onlar da tecrit altındadır.

Fabrikalarda işçiler evlerine bir sıcak ekmek götürecek parayı bulamıyorsa, 7/24 çalışıp açlıkla karşı karşıya kalıyorsa, sendikalarıyla birlikte bir grev bile yapamıyorsa bilelim ki işçi kardeşlerimiz de tecrit altındadır. Bu nedenle tecridi kaldırmak sadece Kürt halkının sorunu değildir, Türkiye’deki bütün halkların sorunudur. İşçilerin ve emekçilerin sorunudur, kadınların ve gençlerin sorunudur. Bu meydandan Türkiye’deki bütün halklara, ezilen ve sömürülenlere çağrı yapıyoruz: Gelin tecrit sistemini hep beraber ortadan kaldıralım.

Değerli halklarımız; tecrit, hukuksuzluk demektir, hukuksuzluğun en karanlık dehlizlerini yaşamak demektir. Tecrit, Kürt sorununda çözümsüzlüğün adıdır. Bu çözümsüzlüğün devam etmesine izin verecek miyiz?

Bu sözlerimiz bir yandan bu meydanda toplanmış olan halklarımıza ama bir yandan Ankara’da, Saray’da bu ülkeyi yönetenlere. 40 yıldır devam eden Kürt sorununda ölümler çözüm oldu mu? Olmadı. Çatışmalar çözüm oldu mu, olmadı. Kürtçe dilini yasaklamak çözüm oldu mu? Olmadı. Kayyım rejimi ile Kürtçe tabelaları indirmek, Kürt sokaklarının Kürtçe tabelalarını indirmek çözüm oldu mu? Elbette, hayır. İmralı tecridi bir çözüm mü? Hayır. Çünkü bu meydanda bulunan insanlar İmralı tecridinin kaldırılması için burada.

Hep birlikte alkış ve zılgıtlarımız tecridin ortadan kalkması için olsun! Ülkemizin ve coğrafyamızın tamamının sorunudur Kürt sorunu. Kürt sorunu etnik bir sorundur, kimlik sorunudur, statü sorunudur. Kürt sorunu, Ortadoğu’nun ve dört parça Kürdistan’ın sorunudur. Biz çağrılarımız çok yaptık. Gelin, Türkiye’de bu sorunu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözelim ve Suriye’ye de Irak’a da İran’a da bir model teşkil edelim dedik. Gelin, Kürt sorununu bu ülkede barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözelim, halkların birliğini sağlayalım dedik. Ama ne gezer!

“Kürt sorunu çözülmeden…”

Türkiye halkları olarak mazlum Filistin halkı için hepimiz gözyaşı döktük. İsrail’in Filistin halkına yaşattıkları hepimizin içini yaralamıştır. Ancak Mescid-i Aksa’ya yapılan saldırıların, Filistin topraklarına yapılan saldırıların ve insansızlaştırma politikasının aynısını bu rejim Afrin’de Kürt halkına yapmıştır. Türkiye halklarına buradan sesleniyoruz: Marmara’daki, İç Anadolu’daki, Karadeniz’deki kardeşlerim; Türk kardeşlerim, Arap, Ermeni, Laz, Çerkes kardeşlerim; nasıl ki Filistin halkı için hep beraber üzüldüysek, hep beraber barış çağrıları yaptıysak, Kürt halkı için de bunu yapmalıyız.

Bir arada yaşıyoruz Kürt halkıyla, Türkiye’de milyonlarca Kürt yurttaşımız var. Bu sorun çözülmeden Filistin sorununun çözülmesini talep etmek samimi değildir, inandırıcı değildir. Bugün Türkiye Kürt sorununu çözebilmiş bir ülke olsaydı, Filistin’le ilgili yaptığı çağrıların karşılığını pekala çok daha güçlü bir şekilde alırdı. Buradan bir kez daha hep birlikte gür sesimizle barış diyelim, barış diyelim, barış diyelim!

Erdoğan dünkü konuşmasında “Barış için savaşa hazır olmalıyız” diyor. Bunun için de İHA ve SİHA’ların yanına şimdi de KAAN uçağını yapıyorlarmış, silah sanayisine yatırım yapıyorlarmış. Aynı konuşmasında Ukrayna ve Filistin için ise “Adil bir barışın kaybedeni olmaz” diyor. Biz de Esenyurt’ta bu meydanda binlerce insanla Erdoğan’a şunu söylüyoruz: Ukrayna ve Filistin için söylediğin sözleri, tıpkı senin söylediğin gibi sana söylüyoruz.

Kürt sorununda adil bir barışın kaybedeni olmaz ey Erdoğan, olmaz olmaz! Türkiye 72 milletten ve inançtan insana ev sahipliği yapan bir ülke, bir coğrafya. Anadolu ve Mezopotamya topraklarında her halk kendi diliyle ve iradesiyle rengarenk bir cennet bahçesi oluşturmuş. Biz halklar arasında bir sorun yok. İktidarlara, egemenlere, halklarımız arasına nifak tohumları sokmaya çalışanlara diyoruz ki biz halklar olarak halklar köprüsünü hep beraber kuracağız. Karadeniz’den Kürdistan’a, Ege’den İç Anadolu’ya ve Çukurova’ya bizler ülkemizi bir cennet bahçesine, bir barış bahçesine çevireceğiz.

Diyorlar ki somut olarak ne olabilir? Öncelikle Sayın Öcalan’ın uzun süre tecrit altında kalması ve uzun tutukluluk süresi uluslararası hukuka göre bir umut hakkını doğurmuştur. İmralı Cezaevi kapatılmalıdır ve tecrit sistemi yaşamın her alanında son bulmalıdır. Eşit ve ortak bir yaşamı bizler hep beraber kurabiliriz, kuracağız da.

Toplumsal sorunların reçetesi de diyalogla, demokrasiyle, özgür siyasetle, insan hakları evrensel değerlerini yaşama geçirmekle mümkündür. Bizler bütün somut taleplerimiz için, Kürt sorunu başta olmak üzere bütün halkların ve inançların sorunlarının demokratik bir zeminde çözülmesi için mücadelemizi sürdürüyoruz. Demokratik Cumhuriyeti ikinci yüzyılda kurmak üzere sözümüzü verdik, yolumuza buradan devam ediyoruz. Demokratik Cumhuriyette Kürt’ü ikinci sınıf görmek yoktur, Alevi’yi dışlamak yoktur.

Demokratik Cumhuriyette anadilde eğitim hakkı vardır, herkes kendini özgürce ifade edilebilir. Bizler böylesine özgür yarınları hep beraber kurabiliriz. Çokça söyledik; Ortadoğu coğrafyası, Türkiye kana doydu. Yerin altında çok sayıda canımız var ama bizler yaşam hakkını savunmaktan bir an bile vazgeçmedik. Kürt anaları, çocuklarının cenazeleri kargo kutularıyla gönderildiği halde barış demekten vazgeçmedi. Yazarın dediği gibi dağlar taşlar savaşa ve çatışmaya doydu. Biz barışı kuracağız, barışı tesis edeceğiz, bunun için çalışacağız, bunun için mücadele edeceğiz. Yolumuz açık olsun. Serkeftin.”

Paylaşın

DEM Partili Hatimoğulları: Zaferimizi Demli Bir Çayla Kutlayacağız

Kars’ın Kağızman İlçesi’nde halka seslenen DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Televizyonları izliyorsunuz. DEM Parti yöneticileri olmadan gece gündüz DEM Parti ile ilgili programlar yapıyorlar. Ama bizi o programlara da pek çağırmıyorlar. Biri demli çay içecekmiş, biri demsiz çay içecekmiş. Onlar ne içeceklerse içe dursunlar. Şunu biliyoruz ki Serhat halkı çayı açık içiyor ama 31 Mart seçimlerinde zaferimizi demli bir çayla kutlayacağız. Hem de en demlisinden” dedi ve ekledi:

“31 Mart seçimlerinde büyük bir başarıyla Kürt halkına ve Kürdistan’a, Türkiye halklarına hep beraber barışı armağan edecek miyiz? Başaracağımızdan hiç şüphemiz yok. Bilincimiz var, inancımız var. Kadınlar dimdik ayakta, gençler dimdik ayakta mücadele ediyor. Kürt halkı dimdik ayakta. O zaman bize düşen görev örgütlenmeyi en güçlü şekilde yapmak ve bu süreci başarıyla tamamlamaktır. 31 Mart’ta yine bu meydanda sizlerle beraber DEM Parti olarak başarı ve zaferimizi kutlamak dileğiyle yolumuz açık olsun. Serkeftin, serkeftin, serkeftin.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, seçim çalışmaları kapsamında Kars’taki programına bugün de devam etti. Hatimoğulları, Dağpınar ve Digor’da seçim bürosu açılışına katıldı, ardından Kağızman’a geçti. Kağızman’da halk buluşmasına katılan Hatimoğulları, burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“Merhaba Serhad, silav Kağızman, hun bi xer xatin. Merhaba binlerce yıllık kültürel birikime ev sahipliği yapmış Kağızman halkı. Sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Hoş geldiniz, baş göz üstüne geldiniz. Merhaba Fêrîkê Ûsiv, Casimê Celîl ve Erebê Şemo’nun yol arkadaşları, kültürümüze değerler katan romancıların yaşamış olduğu kentin halkı, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Merhaba zulme ve katliamlara boyun eğmeyen Kağızmanlılar, merhaba faşizme karşı Kürt halkının iradesini dimdik ayakta tutan Kağızmanlılar, size Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayımız Sevgili Gültan Kışanak’ın selamlarını getirdim. Cezaevlerinde Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi için, İmralı tecridinin kalkması için açlık grevinde olanların; dışarıda adalet nöbeti ile onlara destek olan analarımızın selamlarını getirdim size.

Bugün buraya gelmeden önce Dağpınar ve Digor’daydık. Digor’da 93’te katledilen değerli canlarımızı, yol arkadaşlarımızı anarak geldik. Sizlerin huzurunda bir kez daha 93’te Digor’da bizleri katledenleri kınıyor, canlarımızı da saygıyla anıyorum. Türkiye’nin geniş tablosuna baktığımızda oldukça karanlık bir dönemden geçiyoruz. Kars, Ardahan ve Iğdır’a sanki dışarıdaki kentlermiş gibi davranılmış, hiçbir hizmet yok. Açlığa, yoksulluğa ve göçe mahkum edilmiş. Bunu asla kabul etmiyoruz. Bizleri bu açlık ve yoksulluğa mahkum edenlere bir kez daha diyoruz ki size oy yok.

Erdoğan bugünkü konuşmasında “Biraz daha sabredin ey halkım, önümüzdeki yolun sonunda enflasyonu düşüreceğiz” demiş. Bu da koca bir yalan! Genel seçimlerden önce enflasyonu ve hayat pahalılığını düşüreceğiz demişlerdi. Düşürdüler mi, hayır. Biz eti gramla, yumurtayı taneyle alırken onlar saraylarda refah içinde yaşıyor. Halkı açlığa ve yoksulluğa mahkum edip diyorlar ki mümin sabreder. Sabrede sabrede sabır taşımız çatladı. Biz yoksullar ve halklar sizlerin karşısında artık sabretmeyeceğiz.

Saray ve şürekasının seçimlerde başarı elde etmek için yaptığı çirkinliklerden birini daha aktaracağım size. JİTEM ittifakı kurmuşlar. Tansu Çiller, 90’lı yılların karanlık tablolarına imza atmış bir şahıs. Beyaz Toroslardan, yargısız infazlardan, katledilecek Kürt siyasetçilerin, aydınların, demokratların, devrimcilerin listesini tutanlardan sorumludur. Ve onlar şimdi utanmadan bir JİTEM ittifakıyla Tansu Çiller’i sahaya sürmüşler seçim çalışmaları için. Bizler de Kağızman’dan diyoruz ki JİTEM ittifakına karşı halkın ittifakını kuruyoruz, halkların ittifakını kuruyoruz.

Biz DEM Parti olarak Kürdistan’ın ve Türkiye’nin birçok yerinde kazanmak üzere yola çıktık. Hakkımız olanı almak için yola çıktık. Seçmenimizin, halkımızın siyasi temsiliyetini en güçlü şekilde hayata geçirmek için yola çıktık. Kağızman’da açık arayla seçimleri alacak mıyız? DEM Parti; onurun partisidir, demokrasinin partisidir, Kürt halkının partisidir. DEM Parti; bütün ezilen ve sömürülenlerin partisidir, gençlerin partisidir, kadınların partisidir, “Jin Jiyan Azadi” diyenlerin partisidir.

30 yıllık belediyecilik birikimimize dönüp baktığımızda, kayyımların tek tek ortadan kaldırmaya çalıştığı hizmetlerimize baktığımızda çok şeyle karşılıyoruz. Bizler belediyelerimizde çok dilliliği inşa ettik, çok dilli hizmet yaptık. Kürdistan’da Türkçenin yanı sıra Kürtçe ile hizmet verdik. Sokak adları ve tabelalar Türkçenin yanı sıra Kürtçe de oldu. Çok dilliliği ve Kürt halkının onurlu mücadelesini savunan bir parti olarak, her yerde çok dilli hizmetle karşınızda olacağız. Kürtçe sokak isimleri ve tabelalarımızla dilimizi yaşatacak, onurlu halkımızın taleplerini yerine getireceğiz.

Mahalle mahalle ev ev dolaşıp Kağızman’ı açık ara farkla alacağız

Kürtçeye tahammül edemeyenlere, Meclis’te iki kelime Kürtçe konuşulduğunda mikrofonları kapatanlara duyurulur: Kürt halkı vardır, Kürt halkı buradadır. Bizler demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü belediyecilik anlayışımızla halkımızın yanında olacağız. Belediyelerimizi halkımızla birlikte yöneteceğiz. Belediye meclis toplantılarımız halkımıza açık olacak. Nerede sorun varsa o mahallede oluşturulan halk meclisleri bizlere ulaştıracak ve biz o sorunları çözeceğiz. Dünden beri Kars’tayız. Gördüklerimiz bir insana verilecek en büyük cezadır.

Kaldırım yok, yollar delik deşik, içme suyu bile verilmiyor. 21. yüzyıldayız, musluklardan su akmaması ne demek? Bunu bize fazla görüyorlar. Kanalizasyon ve alt yapı yok. Hayvancılığa büyük bir darbe vuruldu. AKP iktidarı bu ülkenin en büyük gelirlerinden olan tarımı bitirdi. Kendi üretimimiz olan, ihraç etmemiz gereken buğdayı ve pirinci ithal ediyoruz. Bizi bu seviyeye getirdiler. Kars’ta hayvancılık var. İktidar hayvancılığı teşvik etmiş olsaydı, dışarıdan angusların ithal edilmesine gerek kalmazdı. İktidara geldiğimizde yapacağımız ilk işlerden biri hayvancılığı teşvik etmek olacak. Kağızmanlılara, Kars halkına bu katkıyı birlikte sağlayacağız. Bunu yapmak zor değil, bunu yapmak bir niyet işidir. Bizler hizmet odaklı çalışacağız. Dün halkımız için nasıl çalıştıysak, aynı zihniyetle çalışacağız. Bunu sizlerle beraber yapacağız. Mahalle mahalle, ev ev dolaşacak ve Kağızman Belediyesini açık ara bir farkla hep beraber alacağız.

Gece gündüz demeden iktidar ve küçük ortağının bizleri nasıl katlettiğini anlatacağız; Digor’u, Suruç’u, Gar’ı, Roboski’yi anlatacağız. Rojava’da kardeşlerimizi nasıl katlettiklerini anlatacağız. Kayyımların verdiği zararı anlatacağız. Kürt’e seçme seçilme hakkını reva görmeyenleri anlatacağız. Bizleri susuz, yolsuz, kaldırımsız bıraktıklarını tek tek anlatacağız. Kobanî Kumpas Davasını, Sevgili Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ı neden cezaevine koyduklarını anlatacağız.

Kürt anasını görmesin diye her türlü oyunu ve şaklabanlığı, her türlü işkenceyi bize reva görenleri anlatacağız. Sadece anlatmayacağız; bizlere oy vermemiş olan ailelere tek tek gideceğiz ve onları ikna edeceğiz. Burada bu meydanda toplanan siz değerli halkımız, lütfen bunları herkese anlatalım. Kime, neye oy verdiklerini bilmelerini sağlayalım. Kürt düşmanı siyaset izleyenlere 31 Mart seçimlerinde kırmızı kartı gösterecek miyiz hep beraber?

Televizyonları izliyorsunuz. DEM Parti yöneticileri olmadan gece gündüz DEM Parti ile ilgili programlar yapıyorlar. Ama bizi o programlara da pek çağırmıyorlar. Biri demli çay içecekmiş, biri demsiz çay içecekmiş. Onlar ne içeceklerse içe dursunlar. Şunu biliyoruz ki Serhat halkı çayı açık içiyor ama 31 Mart seçimlerinde zaferimizi demli bir çayla kutlayacağız. Hem de en demlisinden.

31 Mart seçimlerinde büyük bir başarıyla Kürt halkına ve Kürdistan’a, Türkiye halklarına hep beraber barışı armağan edecek miyiz? Başaracağımızdan hiç şüphemiz yok. Bilincimiz var, inancımız var. Kadınlar dimdik ayakta, gençler dimdik ayakta mücadele ediyor. Kürt halkı dimdik ayakta. O zaman bize düşen görev örgütlenmeyi en güçlü şekilde yapmak ve bu süreci başarıyla tamamlamaktır. 31 Mart’ta yine bu meydanda sizlerle beraber DEM Parti olarak başarı ve zaferimizi kutlamak dileğiyle yolumuz açık olsun. Serkeftin, serkeftin, serkeftin.”

Paylaşın

DEM Parti’nin Seçim Beyannamesi: Yerel Demokrasi İle Özgür Kentlere

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanları Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları, Ankara’da bir otelde düzenlenen toplantı ile partilerinin 31 Mart 2024 yerel seçimler beyannamesini açıkladılar.

Haber Merkezi / İlk olarak söze başlayan Tülay Hatimoğulları, “Yerel Demokrasi ile Özgür Kentlere” başlıklı sunumda, Türkiye’de ve dünyada altüst oluşların yaşandığını söyledi.

“Savaş, şiddet, açlık, yoksulluk, göç, afetler ve kapitalist medeniyetin neden olduğu birçok risk doğayı, toplumu ve kentleri tehdit etmeyi sürdürüyor” diyen Tüley Hatimoğulları, “Bu felaketlerle baş etmenin yolu, bu hâkim anlayışlara karşı yerelden başlayarak her düzeyde ortak mücadele zeminlerini çoğaltmaktan ve halklarla birlikte hayalini kurduğumuz dünyayı inşa etmekten geçiyor” dedi.

Yerel seçimlerin önemine dikkat çeken Tülay Hatimoğulları, şunları söyledi: “Yerel yönetim seçimleri, bu iktidar aklına karşı eşitlikçi ve özgürlükçü bir aklı, halka en yakın yerden, tam da mahallinden yeşertmek ve tüm ülkeye yaymak için bizlere eşsiz bir olanak sunuyor. Bizler, 2024 yerel seçimlerini; rejimin eril, sömürgeci, ayrımcı politikalarına karşı eşitlik ve özgürlük bayrağının yükseleceği, savaşa karşı barış seslerinin gürleşeceği, merkezileşmeye karşı yerel demokrasilerin güçleneceği bir eşik olarak görüyoruz.”

“Her zamankinden daha kararlı, inançlı ve umutluyuz” diyen Tuncer Bakırhan ise, şöyle konuştu: “Yerel yönetim deneyimlerimiz süresince, insanların özgürce yaşayacağı kentler ve yerel birimler yaratmak için uğraştık. Çift dilli belediyeciliği, eş başkanlık sistemini ve yerel demokrasi deneyimlerini bu ülkenin tarihine yazdık. Tüm bu kazanımları büyütmek ve halklarımızla birlikte ileriye taşımak için geliyoruz. Bizler defalarca kazandık, defalarca başardık. Yine kazanacağız, yine başaracağız. Bizim, yani halkın olanı geri almak için geliyoruz. Daha iyisini hep birlikte kurmak için geliyoruz.”

Hatimoğulları ve Bakırhan’ın sunduğu bildirge özetinde şu ifadeler yer aldı:

Yerel demokrasi ile özgür kentlere

-Bölgemizde ve dünyamızda büyük alt üst oluşların yaşandığı bir konjonktürde 2024 yerel seçimlerine gidiyoruz.
-Savaş, şiddet, açlık, yoksulluk, göç, afetler ve kapitalist medeniyetin neden olduğu birçok risk doğayı, toplumu ve kentleri tehdit etmeyi sürdürüyor.
-Bu felaketlerle baş etmenin yolu, bu hâkim anlayışlara karşı yerelden başlayarak her düzeyde ortak mücadele zeminlerini çoğaltmaktan ve halklarla birlikte hayalini kurduğumuz dünyayı inşa etmekten geçiyor.

Bunu yapabiliriz, bşarabiliriz!

-Türkiye’yi yönetenler; tüm dünyaya yayılan yeni şiddet ve savaş sarmalına sırtını yaslıyor.
-Barışı tanımıyor,
-Kürt meselesinde, içeride ve dışarıda savaş ve kaostan besleniyor,
-İstanbul Sözleşmesi’ni reddediyor,
-Emekçileri insafsızca sömüren rejimini derinleştiriyor,
-Göçmenleri ve mültecileri her türlü haktan yoksun bırakıyor,
-Gençleri geleceksizliğe itiyor,
-Yerel yönetim seçimleri, bu iktidar aklına karşı eşitlikçi ve özgürlükçü bir aklı, halka en yakın yerden, tam da mahallinden yeşertmek ve tüm ülkeye yaymak için bizlere eşsiz bir olanak sunuyor.

Bizler, 2024 yerel seçimlerini;

-Rejimin eril, sömürgeci, ayrımcı politikalarına karşı eşitlik ve özgürlük bayrağının yükseleceği,
-Savaşa karşı barış seslerinin gürleşeceği,
-Merkezileşmeye karşı yerel demokrasilerin güçleneceği bir eşik olarak görüyoruz.

Demokratik yerel yönetimler yolculuğumuz sürüyor, sürecek!

-Demokratik yerel yönetimler yürüyüşümüz büyük bir umutla, inançla ve kararlılıkla sürüyor.
-1970’lerde Hilvan, Batman, Fatsa ve Amed’de oluşturulan devrimci yerel yönetimler ile 1999’dan bugüne kadar devam eden tüm tarihsel çıkışlar eksikleri ve başarılarıyla hepimizin.
-Katledilen belediye başkanlarımız başta olmak üzere, hukuksuz bir şekilde görevlerinden alınan, tutuklanan ve sürgüne yollanan yol arkadaşlarımızın yarım kalan hayallerini gerçeğe dönüştürmek için her zamankinden daha kararlı, inançlı ve umutluyuz!

Yerel yönetimlere yeni bir ufuk kazandırdık!

-Yerel yönetim deneyimlerimiz süresince, insanların özgürce yaşayacağı kentler ve yerel birimler yaratmak için uğraştık.
-Çok dilli belediyeciliği, eş başkanlık sistemini ve yerel demokrasi deneyimlerini bu ülkenin tarihine yazdık.
-Tüm bu kazanımları büyütmek ve halklarımızla birlikte ileriye taşımak için geliyoruz!
-Bizler defalarca kazandık, defalarca başardık!
-Yine kazanacağız, yine başaracağız!
-Bizim yani halkın olanı geri almak için geliyoruz!
-Daha iyisini hep birlikte kurmak için geliyoruz!

DEM Parti yerel yönetimleri;

-Kendini toplumun bütün sorunlarına karşı sorumlu hisseder ve çözüm üretmek için inisiyatif alır.
-Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na ve diğer evrensel hukuk anlaşmalarına konulan çekincelerin kaldırılmasını savunur ve bunun için mücadele eder.
-Yerel ekonominin örgütlendirilmesi için çalışmalar yürütür.
-Belediyeciliği cinsiyetçi ve hiyerarşik yaklaşımlardan kurtarmayı önceler.
-Gençliği, kentlerin temel katılımcı dinamiği ve öznesi olarak kabul eder.
-Sosyal yaşam içerisinde engellilere, yaşlılara, çocuklara ve dezavantajlı duruma getirilen gruplara öncelik verir.

DEM Parti yerel yönetimleri;

-Halkların kendi kültürlerini özgürce yaşamasını temel önceliklerinden biri olarak görür.
-Çok dilli belediyeciliği savunur.
-Tüm göçmen ve mültecilerin uluslararası hukuk ile tanımlanmış haklarını kullanması önündeki engellerin kaldırılmasını savunur.
-İşçi ve emekçilerin tüm iktisadi, sosyal, siyasal haklarını savunur ve taahhüt eder.
-Tüm inançların özgürce yaşamasını, gelişmesini, örgütlenmesini ve inanç merkezlerini kurmasını savunur ve buna destek olur.

Yerel yönetim anlayışımızla neyi savunuyoruz?

-Yerel yönetimlerde siyasi, idari ve mali özerkliği,
-Tüm yurttaşların kent hakkını,
-Yerel yönetimlerde kadınların eşit katılımını sağlamayı, kadın kentleri yaratmayı,
-Her yurttaşın barınma hakkını savunur, doğayla uyumlu, depreme ve afetlere dirençli konut inşa etmenin yerel yönetimlerin temel görevlerinden biri olduğunu,
-Öğrencilere ve dezavantajlı duruma getirilen gruplara parasız, diğer yurttaşlara ise ucuz toplu ulaşım imkanları sağlamayı,
-Üniversite öğrencileri için parasız ve nitelikli yurtlarda barınma olanaklarının yaratılmasını,
-Belediye meclisleri ve il genel meclislerinin politika üreten, denetim görevi yapan ve halkın eğilimleri ile taleplerini yansıtan bir kurum olarak görev yapmasını,
-Çocuklar için anadilinde eğitim veren kreşler açmayı,
-Farklı halkların ve inançların yerel yönetimlerde temsil edilmesini ve kültürel ihtiyaçlarının karşılanmasını savunuyoruz!

DEM Parti yerel yönetimleri;

-Tek din ve mezhebe hizmet anlayışını reddeder, farklı din ve mezheplerin inanç ve ibadet özgürlüğünü kabul eder.
-İyi bir kentin ve kırsalın ancak engellilerin, yaşlıların ve çocukların ihtiyaçlarını karşılayan bir yerel yönetimle mümkün olacağını savunur, bunun için gerekli adımları atar.
-Ekolojik bir toplum hedefiyle, hayvanların doğal yaşamlarında yaşayabilmeleri için uygun koşullar yaratır.

Demokratik, ekolojik, cinsiyet özgürlükçü ve toplumcu yerel yönetim anlayışımızla DEM Parti belediyelerinde;

-Din, dil, mezhep, ırk ve cinsiyet ayrımı yapmadan tüm kent yurttaşlarına eşit hizmet vereceğiz.
-Köy, mahalle ve kent meclislerini, kent forumlarını, kadın ve gençlik meclislerini destekleyip yaygınlaştıracağız.
-Meclis toplantılarını halka açık yapacağız ve demokratik kitle örgütlerinin toplantılara katılımını sağlayacağız.

Şimdi vesayetçi yerel yönetim anlayışına karşı yerel demokrasi zamanıdır.

-Demokratik Cumhuriyetin kurucu zemini yerel demokrasidir. Yerel demokrasi, her yerelin kendi özgünlüklerini esas alarak halka rağmen değil halkla birlikte yönetmenin mimarisidir.
-Yerel demokrasi, sadece yerellerde yaşanan sorunların değil, aynı zamanda merkeziyetçilikten kaynaklanan sorunların çözümünün de anahtarıdır.
-Yerel Demokrasi İçin Kayyım Rejimine Kalıcı Olarak Son Verme Zamanı: Halkın Olanı Geri Alacağız!
-Bir daha kayyımlar yoluyla halkın iradesinin gasp edilmesine izin vermeyeceğiz. Bu hukuksuzluğu asla kabul etmeyeceğiz.

Buradayız!

-Gasp yoluyla bizden aldıklarınızı fazlasıyla geri almaya hazırız!
-Halkın olanı geri almak için geliyoruz!

Yerel demokrasi kadın ile başlar: kadın özgürlükçü belediyeciliği amasız fakatsız devam ettireceğiz!

-DEM Parti belediyelerinde, özgür ve eşit bir yaşam için kadınlar özgün ve özerk olarak örgütlenir.
-Eş Başkanlık ve Eşit Temsiliyeti Yaygınlaştırarak Büyüteceğiz!
-Kadın politikalarının etkin bir şekilde uygulanabilmesi için Kadın Politikaları Daire Başkanlıkları ile Kadın Politikaları Müdürlüklerini yeniden açacağız.
-8 Mart Dünya Kadınlar Günü ve 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Dayanışma Günü çalışan kadınlar için idari izin; tüm kadınlar için ise ücretsiz ulaşım günü ilan edeceğiz.
-Kentleri Ayrımcılıktan, Eşitsizlikten ve Cinsiyetçilikten Arındıracağız!
-Erkek Şiddetine Karşı Her Alanda Etkili Bir Mücadele Yürüteceğiz!
-Kadınların toplumsal, ekonomik ve kültürel gelişimini destekleyecek “özgür kadın köyleri” ile şiddetsiz bir yaşamın olanaklarını kadınlarla birlikte inşa edeceğiz.

Gençlik yerel yönetimlerle yeni yaşamı yerinden kuracak

-Nüfusun yüzde 16’sını oluşturmasına rağmen, gençliğe yoksulluk ve açlık dayatılıyor.
-DEM Parti Belediyelerinde; Gençlik, yerel yönetimlerimizde araç haline getirilen değil, yönetime yön veren olacak.
-Öğrencilerin yaşadığı ekonomik sorunlara çözüm olmak amacıyla kentin tüm dinamikleri ile ortaklaşarak burs imkânları yaratılacak.
-Gençliğin eğitimine doğrudan katkısı olan eğitim destek evleri güncellenerek yaygınlaştırılacak.

-Başta genç kadınlar olmak üzere ihtiyaç sahibi bütün üniversite öğrencileri için üniversite yurtları, sosyal tesisler, spor okulları, ücretsiz aşevleri ve ücretsiz çamaşırhaneler kuracağız.
-Gençlerin yerel yönetimlerimizde söz, yetki, karar ve katılımını zorlaştıran engelleri kaldıracağız.
-Öğrencilerin eğitim ihtiyaçlarına göre yurtlar inşa edilecek, hiçbir öğrenci açıkta kalmayacak, her öğrenci barınma hakkından ücretsiz bir şekilde yararlanacak.
-Gençlerin en büyük sorunlarından biri olan işsizliği önlemek için kalıcı istihdam alanları yaratacağız.
-Gençliği hedef alan Bağımlılıkla Mücadele Edeceğiz.

Halkın tercih ve ihtiyaçlarını esas alan demokratik, katılımcı, ekolojik, kadın özgürlükçü bir kent planlaması mümkün!

-Merkezi hükümetin kent-rant anlayışına karşı, kırsal alanları da kapsayacak şekilde yurttaşların “yerellik hakkı”nı savunmaya devam edeceğiz.
-Kent merkezlerini ve meydanlarını her kesimden yurttaşın bir araya gelebileceği; sosyal, siyasal, sanatsal ve ekonomik faaliyetler için yararlanabileceği ortak alanlar haline getireceğiz.
-“Kent Estetiği Kurulları” oluşturacağız.
-Kır-kent dengesini kuracağız. Tarım alanlarının imara açılmasına izin vermeyeceğiz.
-Engelsiz kent, enerjisini üreten kent, kadın kenti, sakin kent, ekolojik kent gibi pilot belediyecilik uygulamaları yapacak; her başlık altındaki uygulamaları en az bir belediyemizde uygulayacağız.

-Depreme dayanıklı, sağlıklı ve ekonomik konut projelerini hayata geçireceğiz.
-Tüm belediyelerimizde afet öncesi, afet anı ve sonrasında ortaya çıkacak sorunların çözümü için Afet Daire Başkanlıkları/Müdürlükleri kuracağız.
-Afetlerin etkisini en aza indirmek için belediye bünyesinde yapılacak stratejik plan doğrultusunda Afet Bütçeleri oluşturacağız.
-Dere yatağı, fay hattı, bataklık gibi zemin açısından risk oluşturacak alanlarda yapılaşmaya izin vermeyeceğiz.
-Afetlere Karşı Dirençli Kentler Kuracak, Halkla Birlikte Afetlere Hazır Olacağız!

DEM Parti; kentsel dönüşümü rant aracı olarak gören, sosyal dokuyu ve kent hafızasını yok eden, insanları yerinden eden kentsel dönüşüm ve imar planlarına karşıdır

-Risk taşıyan yerleşim yerlerinde, halkın da onayıyla “Yerinde Sağlıklı, Güvenli Yapı Projeleri”ni hayata geçireceğiz.
-6306 Sayılı Yasa ve benzeri düzenlemelerle halkın mülksüzleştirilmesine ve kent toprağının kâr mahrecine çevrilerek sermayeye tahvil edilmesine karşı halkımızla birlikte mücadele edeceğiz.
-Sosyal konut projeleri ile herkesin ev sahibi olması için çalışacağız.
-Konut edinme maliyetlerini düşürerek toplumun tüm kesimlerinin sağlam, sağlıklı, güvenli konut sahibi olmasını kolaylaştıracak, kadınlara öncelik vereceğiz.

Kentlerimizde ekonomik ve ekolojik toplu ulaşımı yaygınlaştıracağız!

-Tüm belediyelerimizde yurttaşlarımız için ucuz, güvenli ve sağlıklı toplu taşıma olanaklarını artıracağız.
-Yayalar için sağlıklı ve ekolojik yürüme yollarını artıracak; bu yolları halkın ve dezavantajlı hale getirilen tüm grupların gündelik ihtiyaçlarına göre düzenleyeceğiz.
-Kentlerde hafif raylı sistemi yaygınlaştırarak hem trafik sorunlarını hafifleteceğiz hem de toplu taşıma ağını geliştireceğiz.
-Eko-kırım suçu niteliğindeki büyük projelere, ekosistem bütünlüğünü bozacak yatırım ve inşaat faaliyetlerine imar ruhsatı vermeyeceğiz.
-Orman, mera, yayla ve kışlakları imara koşulsuz kapatacağız.
-Kent parklarını, koruları ve bostanları koruyacağız.
-Kentlerde motorlu araç trafiğine kapalı Ekolojik Bölgeler oluşturacağız.
-Yanan ve tahrip edilen orman alanlarını yapılaşmaya açmayacağız.
-İtfaiyeler bünyesinde acil müdahale birimleri, kırsalda ise içinde gerekli malzeme ve ekipmanların olduğu “Orman Evleri”ni kuracağız.

Kentlerimizde sular özgür akacak, herkesin suya erişim hakkı olacak!

-Dereleri kirleten ve kurutan sanayi atıklarına karşı mücadele edeceğiz.
-Kuraklık Haritaları çıkaracağız.
-İklim dostu kentler yaratmak için fosil yakıt kullanımını sıfırlamak üzere harekete geçeceğiz.
-İsraf kültürünün yerine tasarruf kültürünün oluşturulması için çeşitli kampanyalar düzenleneceğiz.

DEM Parti, Hayvan Hakları Bildirgesindeki esasları kabul eder, yerel yönetim çalışmalarını bu perspektifle planlar

-Hayvan hakları savunucusu kurumlarla, meslek odaları ve hukukçularla iş birliği içerisinde olacak; her mahallede farkındalık eğitimleri düzenleyeceğiz.
-Hayvanları ölüme terk eden barınakları, hayvanat bahçelerini, yunus parklarını, deney laboratuvarlarını ve hayvan üretimi ve satışı yapan konut ve işyerlerini kapatacağız.

Katılımcı ekonomi ile yerel demokrasiyi büyüteceğiz

-Siyasal alanda olduğu gibi iktisadi alanda da demokratikleşme ve yerelleşmeyi büyüteceğiz.
-“Bütçe Haktır ve Halkındır” İlkesi ile Katılımcı, Toplumsal Cinsiyete Duyarlı ve Ekolojik Bütçe Modelleri Yaratacağız!
-Güçlü Yerel Demokrasi İçin Toplumcu Ekonomiyi Uygulayacağız!
-Özgürleştiren Sosyal Politikaları Hayata Geçireceğiz!

DEM Parti; yerel yönetimlerin ekonomi politikalarında bölgesel, sosyal, kültürel ve sınıfsal eşitsizliklere karşı mücadeleyi esas alır. En yoksullardan ve dışlanmışlardan başlamak üzere en geniş toplumsal kesimlerin desteklenmesini temel alır. Hizmetin üretilmesi ve yürütülmesinde toplum yararını gözetir

-Kentlerimizde hiçbir yurttaşımızın aç ve sokakta yatmasına izin vermeyeceğiz. Aşevleri ve eve yemek götüren birimler kuracağız. Evsizler ve sokakta yaşayanlar için yaşam evleri açacağız.
-Yoksul bırakılmış bölgelere pozitif ayırımcılık uygulayacağız.
-Yerelin kolektif yönetimini esas alan, halka dayanan ve halkın yaşamını tüm ihtiyaçlarıyla donatacak yerel yönetim ekonomisini hayata geçireceğiz.

DEM Parti; geçimlik, yerel, ekolojik tarım ve hayvancılığın yerel yönetimlerce korunması ve geliştirilmesini savunur

-Tarım Daire Başkanlıkları-Müdürlükleri kuracağız.
-“Doğduğum Yerde Doymak İstiyorum” projesini yaygınlaştıracağız.
-Aracısız pazarları, takas pazarlarını ve bunların e-pazar muadillerini yaygınlaştıracağız.
-Hiç üretim yapılmamış veya üretimin terk edildiği toprakları tarımsal üretime kazandıracağız.
-Tarımda pestisitlerin, kimyasal gübrenin ve genetiği değiştirilmiş tohumların kullanımını engelleyeceğiz. “Yerli Tohum Evleri” kuracağız.

-Küçük ve orta ölçekli tarımsal üretim için gerekli enerji ve su tüketimini ücretsiz karşılayacağız.
-Mera ve yayla yasaklarından olumsuz etkilenen yetiştiricileri ve çiftçileri destekleyerek zararlarını telafi etmeye çalışacağız.
-Tüm kent yurttaşları için doğal ve ucuz gıdaya erişimi kolaylaştıracağız!
-Gıda güvenliği için kentin sivil toplum örgütleri, kamu kurumları ve halkımız arasında koordinasyonu sağlamak üzere Sağlıklı Gıda Birimleri kuracağız.
-Gıdada kendine yetebilen kent modeline geçme çalışmalarını sürdüreceğiz.

Yoksulluk, devlet ve sermayenin ortak politikasıdır, bununla mücadele edeceğiz!

-Öz yeterlilik ilkesiyle yerel ekonomiyi güçlendirerek yoksulluğa ve işsizliğe dur diyeceğiz.
-Yoksullukla Mücadele Derneklerini yaygınlaştıracağız.
-Gıda ve Giyim Bankası uygulamalarını yaygınlaştıracağız.
-Eğitim, sağlık, ulaşım ve barınma gibi hizmetleri toplumun dezavantajlı kesimleri için ulaşılabilir hale getireceğiz.
-Emeğin Kentlerini Kent Emekçileriyle Kuracağız!

-Sendikal örgütlenme hakkını güvence altına alacağız.
-KHK’larla işlerinden atılan emekçiler için yeniden istihdam olanağı yaratacağız.
-Yerel yönetimlerde “eşit işe, eş değer ücret” ilkesini benimseyerek kadınların istihdamına öncelik vereceğiz.
-İstihdamda %50 kadın kotası uygulayacağız.
-Bütün belediye çalışanları için ücretsiz kreş hizmeti vereceğiz.
-21 Mart’ı bütün çalışanlar için, 8 Mart ve 25 Kasım’ı kadın çalışanlar için ücretli tatil olarak kabul edeceğiz ve ücretsiz ulaşım sağlayacağız.

DEM Parti olarak, ayrımcı ve hiyerarşik kentleşmeye karşı yerel demokrasi ile eşitlikçi ve özgürlükçü sosyal politikalar diyoruz. Sosyal hizmet hayırseverlik değildir, kamusal hizmettir

-Tüm belediyelerimizde engellilere, yaşlılara, çocuklara, kadınlara, yoksullara, mültecilere ve diğer dezavantajlı bırakılan gruplara öncelik verecek. Kamusal alanların ticarileşmesine ve ranta açılmasına izin vermeyeceğiz.
-Şehir dışından tedavi amaçlı kent ve ilçe merkezlerine gelenler için misafirhaneler yapacağız.
-Halk ekmek fabrika sayısını artıracağız.
-Tüm büyükşehirlerde sosyal hizmet kampüsleri kuracağız.

Paylaşın

“DEM Parti İstanbul’da Aday Çıkarma Kararı Aldı” İddiası

Eş Genel Başkanlar Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan başkanlığında toplanan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Merkez Yürütme Kurulu (MYK), İstanbul başta olmak üzere batıdaki pek çok il ve ilçede aday çıkarıp çıkarmamayı masaya yatırdı.

Mezopotamya Ajansı’nın haberine göre, toplantıda uzun süren tartışmalar sonucunda İstanbul Büyükşehir Belediyesi için aday çıkarma kararı alındı. Bu konuda olası isimler üzerinde durulsa da net bir karar çıkmadı.

DEM Parti’de İstanbul’da aday çıkarma yönünde bir karar alınması halinde, Başak Demirtaş’ın partinin İBB Eş Başkan Adayı olmasına kesin gözüyle bakılıyor.

Başak Demirtaş, “Bana bir görev düşerse bu konuda hazırım. Barış ve demokrasinin önünü açacağına inanırsak ve bunun için bir sorumluluk düşerse hazırım” mesajı vermişti.

DEM Parti kaynakları, Selahattin Demirtaş’ın İstanbul’da partinin kendi adayıyla yarışması fikrini parti yönetimine ilettiğini aktarmıştı.

CHP kurmayları, İmamoğlu’nun İYİ Parti’inin yanı sıra DEM Parti seçmeninin de tercihinin İmamoğlu olabileceği görüşünü dile getiriyorlar.

Toplantıda Bolu Belediye Başkanlığı’na da aday gösterme kararı alındı. Karara göre DEM Parti’nin Bolu adayı Veli Saçılık olacak.

DEM Parti MYK’si Antalya’da da aday çıkarma kararı aldı. Ancak buradan gösterilecek adayın ismi netleşmedi. Bu konuda daha önce kentte milletvekilliği de yapan siyasetçi Kemal Bülbül’ün ismi öne çıktığı öğrenildi.

Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan yarın yapacağı basın toplantısında birçok kentin adaylarının isimlerini açıklayacağı belirtildi.

Paylaşın

DEM Parti’den Erdoğan’a Yanıt: Kayyımları Uzaylılar Mı Atadı?

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Erdoğan’ın ‘İktidarımızda belediyeleri siyasi rengine göre ayırmadık…’ sözlerine verdiği yanıtta, “Bizi siyasi rengimize göre ayırmamış. Ben AKP Genel Başkanına sesleniyorum; kayyımları uzaylılar mı atadı?” dedi ve ekledi:

“Belediyelerimize kayyım atayan onlar değilmiş gibi konuşuyorlar. Halkın siyasi tercihlerine saygı duymayan onlar. Yalan söyledikleri zaman yüzleri de kızarmıyor. Çünkü bu onları gerçek yüzü. Merak etmeyin.  Sandıktan çıkan HDP’nin rengine tahammülü olmayanlara karşı 31 Mart’ta kazanacağımız büyük zafer ile onlara yanıt olacağız. Onların yalanları 31 Mart’ta sandıklardan geri dönecek. Yaptıkları bütün siyasi ayrımcılığın, gaspın kayyım yolsuzluklarının hepsini bizler sandıklardan geri çevireceğiz.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisinin Meclis Kadın Grubu toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. MA’nın aktardığına göre; Hatimoğulları, Santa Maria Katolik Kilisesi’ne dönük saldırıyı kınayarak, “Size atılan bir kurşun, bir fiskeyi bize atılmış sayarız. Hiçbir şekilde biz burada bulunan farklı halklardan, inançlarda yoldaşlarımızın IŞİD gibi karanlık güçler tarafından hedef haline getirilmesine müsaade etmeyeceğiz. Katolik halkımızın ve Hristiyan halkımızın yanındayız” dedi.

Türkiye’nin en temel sorunun Kürt sorunu olduğunu ve bu sorunun demokratik ve barışçıl yöntemler ile çözülmesi gerektiği dile getiren Hatimoğulları, annelerin bu nedenle Adalet Nöbeti’ne girdiğini söyledi. Hatimoğulları, “İktidar, Kürt halkının onurlu ve barış talebine ne yazık ki silahla, tankla, topla, SİHA’larla, İHA’larla cevap veriyor. Oysa Kürt halkının talebi onurlu bir barıştır. Sayın Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecrit yıllardır devam etmektedir. Bu durumu protesto etmek için cezaevlerinde siyasi tutsaklar açlık grevi başlattı.

Bu açlık grevini desteklemek üzere dışarıda Türkiye ve Kürdistan’ın dört bir yanında analar adalet nöbetinde. Bir yandan açlık grevleri sürdürüyor, analar dışarıda bir yandan adalet nöbetini beraber sürdürüyorlar. Onların talepleri tıpkı cezaevinde esir tutulan, siyasi rehine tutulan çocukları ve yoldaşları gibi Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi ağırlaştırılmış tecridin kalkması ve Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğüne kavuşmasıdır” diye konuştu.

Hatimoğulları, siyasi parti ve demokratik kitle örgütlerinin İmralı tecridinin kaldırılması ve Kürt sorununun çözümü için Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünün sağlanması talepleriyle 1-15 Şubat tarihleri arasında yapılacak “Büyük Özgürlük Yürüyüşü”ne değindi. Hatimoğulları, “1 Şubat’ta Kars ve Van’dan iki kol şeklinde başlayacak olan büyük özgürlük yürüyüşü, 15 Şubat’a kadar devam edecek. Peki bu yürüyüşün amacı nedir? Bu yürüyüşün amacı cezaevlerinde başlayan açlık grevlerinin ve adalet nöbeti ile aynı amacı taşımaktadır.

İmralı tecridinin ortadan kalkması ve Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi. Ve elbette ki bu yürüyüşteki her uğrak alanlarımızda çeşitli yerlerde kadınlarla, işçilerle, emekçilerle buluşmalar. Türkiye’de yaşanan bütün sorunların Kürt sorunuyla bağlantısını kuran bir yerden bu yürüyüşümüz gerçekleşecek. DEM Parti olarak bizler de bu yürüyüşte yerimizi alacağız. Ama sadece DEM Parti olarak değil, aydınlar, yazarlar, bu ülkede demokrasi isteyen güçlerin temsilcileri de bizlere eşlik edecekler” diye kaydetti.

PKK Liderine yönelik tecride tepki gösteren Hatimoğulları, tecridin “insanlık suçu” olduğunu ifade etti. Hatimoğulları, şöyle devam etti: “Bizler DEM Parti olarak diyalog ve müzakere partisi olarak çağrımızı buradan yineliyoruz. Türkiye’de 84 milyon yurttaşımız bu savaş ve çatışma ortamından etkilenmektedir. Kürt halkına diz çöktürmek için çöktürme planını devreye koydular. Dört parça Kürdistan’da, Rojava’da, Türkiye’de bu plan işlemedi. Kürt halkı değil diz çökmek dört parça Kürdistan’da sesini bütün dünyaya duyuracak kadar güçlü bir örgütlenmenin içine girmiş durumdadır. Bu direnişi bu şekilde kıramazsınız.

Rusya Ukrayna savaşı, İsrail Filistin, Suriye, Rojava, Irak, Federe Kürdistan, İran, Pakistan karmakarışık. Kızıldeniz’de konumlanmış olan gemilerin namluları adeta halkların üzerine dönmüş durumda. Burada altını çizdiğim şeye hep berabere çok dikkat edelim. Savaş bir genişleme eğilimi içerisindedir. Bütün bölgemizi ciddi bir şekilde savaşla karşı karşıyadır. Türkiye bu denklemden asla azade değildir. İşte bizler o yüzden diyoruz ki Kürt sorununu çözelim ki dışarıya karşı da bu savaş atmosferine karşı de bir toplumsal bütünlük içerisinde hep birlikte Türkiye halkları olarak dayanışma içinde karşı koyabilmeyi başarabilelim. Bakın birlikte var olmazsak, küresel saldırıların karşısında birlikte yeniliriz. Bu cümleye hep birlikte dikkat edelim.

Özellikle iktidar partisine sesleniyorum. Dediğimizi iyi anlamalarını iyi idrak etmelerini istiyorum. Bu cümleyi tekrar ediyorum. Birlikte var olmazsak küresel saldırılar karşısında birlikte yeniliriz. Cezaevlerinden, adalet nöbetinden, büyük özgürlük yürüyüşünden demokrasinin sesi yükselecek. Barış talebi yükselecek. Gelin bu taleplere Türkler, Araplar, Ermeniler, Lazlar, Çerkezler, Popmaklar ve burada sayamadığım bütün halklar ve inançlar olarak bu sese hep beraber kulak verelim.

Savaş çığırtkanlığı yapan erkek akla karşı biz kadınlar barışı inşa etme cesaretini hep birlikte büyütmek durumundayız. Türkiye’nin batısındaki değerli kadınlara sesleniyorum; ülkedeki çatışma süreci devam ettikçe, ülkede baskı düzeni artıyor, ülkenin siyasi iklimi gittikçe sertleşiyor. Demokrasi, kadın hakları, insan hakları, doğa hakları bütün bunlar hepsi toprağa gömülüyor. Adeta biz bunlardan artık bahsedemez ve bu konudaki haklarımızı talep edemez bir duruma getiriliyoruz.

Daha çok kadın şiddete uğruyor, daha fazla kadın cinayeti işleniyor böylesi atmosferlerde. Yaşadığımız yoksulluk da bütün bunların cabası. Asgari ücrete zam yapıldığı ayda sadece bir ay içerisinde 700 ürüne zam geldi. Bazı ürünlere 2 kez bazı ürünlere 3 kez zam geldi. Bizler çok derin bir yoksullukla karşı karşıyayız. Hak talep etmeye kalkışınca açız açıktayız, evsiziz kira ödeyemiyoruz, fatura ödeyemiyoruz dediğimizde ise ‘oturun yerinize siz ‘teröristsiniz’ yaftalamasını yapıyorlar bizlere.”

Buradan Türk kadınlarına seslenmek istiyorum; Kürt anaları sizlere barış elini uzatıyor. ‘Gelin Kürt sorununu hep beraber el ele vererek çözelim’ diyorlar. ‘Yaşanan acıları biz Kürt ve Türk kadınları olarak hep birlikte çözebiliriz’ diyorlar. Bizler kadınlar olarak el ele verirsek, bize zorla ezberletilmiş bu Kürt düşmanlığını bir kenara bırakmayı başarabilir. Türk kadınları, Kürt kadınları, Arap kadınları bu ülkede bulunan bütün farklı halklardan kadınlarla el ele tutuşarak, barışı hep beraber kurabiliriz. Gelin kadınlar olarak barış konusunda daha kararlı olalım, daha iradeli olalım. Hep birlikte silahları toprağa gömelim. Anadolu ve Mezopotamya topraklarında barış ağacı yükselsin. Hep birlikte barış diyelim.”

Hatimoğulları, kadınlara dönük baskılara da işaret ederek, şunları söyledi: “Bakın geçen hafta İstanbul Yedikule hastanesinde görevli doktorun bir hemşireye gerçekleştirdiği cinsel saldırı tüm delileri ve failin kabulüne rağmen faili aklama çalışmaları devam etti. Yine bir kaç gün Ankara’da Ayşegül katledildi. Daha kaç kadının öldürülmesini bekliyoruz. Daha kaç kadının ölümünü erkek yargı izleyecek.

İşte çalıştaylara konu olması gereken konular bunlar ama onlar nafaka kadını alırız konuşuyorlar. Sevgili kadınlar bizler yaşamak için doğduk. Erkekler tarafından katledilmek için doğmadık. Yaşam hakkı en önemli haktır. Yaşama hakkı olmadıktan sonra geri kalan hiçbir hakkın anlamı yoktur. Biz kadınlar yaşamak için birbirimize tutunarak birbirimizden güç almaya devam edeceğiz. Örgütleneceğiz. Hep beraber kazanacağız.

Yerel seçimin arifesindeyiz. Elbette şu anda yerel seçenimler Türkiye’nin gündeminde. Yerel seçimler aynı zamanda DEM Parti olarak bizlerin de en önemli gündemi. Biliyorsunuz bizler çok güçlü bir halk oylaması gerçekleştirdik. Kürdistan illerinde belediye eş başkan adaylar, belediye meclis üyelerinin, çok önemli bir çoğunluğunu halkımız seçti. Dün Amed’de aday tanıtımı programı vardı.

Oradan büyük bir coşkuyla ve enerjiyle geldim. O salonda halkın iradesini gördük. O salonda demokrasinin asıl tecelli edebileceğini, Türkiye ve dünya halklarına, DEM Parti olarak nasıl öğrettiğimizi gördük. Salon cap canlıydı, dip diriydi. Salon umut doluydu. Umut o salondan doldu taştı. Kürdistan ve Türkiye’nin dört bir yanına yayıldı.

Aday tanıtımı yaparken elbette bizim geleneğimiz olan bizim açımızdan olmazsa olmaz çalışanlarımızkadın meclisinin özgün çalışmalarıdır. Kadın çalışmalarımızın özgünlüğüdür. Kadınlar rengarenk giyinmişti. Her biri kendi geleneğini yansıtıyordu. İşte DEM Parti bu demektir. DEM parti o fotoğrafa bakıldığında görülecektir ki Anadolu’dur, Mezopotamya’dır, Türkiye’dir. DEM Parti, siyaset sahnesinde toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayan tek parti. DEM Parti, bu halkın, bu ülkenin ve en çok da kadınların gözbebeğidir.

Başta kadınlar olmak üzere halkın güçlü sahiplenmesiyle kayyımları göndereceğiz. Bu arada şunu söyleyeyim; AKP genel başkanı dünkü konuşmasında şöyle bir söz sarf etmiş: ‘İktidarımızda belediyeleri siyasi rengine göre ayırmadık…’ Bizi siyasi rengimize göre ayırmamış. Ben AKP Genel Başkanına sesleniyorum; kayyımları uzaylılar mı atadı? Belediyelerimize kayyım atayan onlar değilmiş gibi konuşuyorlar. Halkın siyasi tercihlerine saygı duymayan onlar. Yalan söyledikleri zaman yüzleri de kızarmıyor. Çünkü bu onları gerçek yüzü.

Merak etmeyin. Sandıktan çıkan HDP’nin rengine tahammülü olmayanlara karşı 31 Mart’ta kazanacağımız büyük zafer ile onlara yanıt olacağız. Onların yalanları 31 Mart’ta sandıklardan geri dönecek. Yaptıkları bütün siyasi ayrımcılığın, gaspın kayyım yolsuzluklarının hepsini bizler sandıklardan geri çevireceğiz.

Buradan DEM Parti’yi yeterince tanımayan kadınlara seslenmek istiyorum; Lütfen DEM Parti’nin çalışmalarını tek tek takip edin. DEM Parti kadınların lehine sosyal çalışmaların içinde bulunan neredeyse tek partidir. Kadınlar böylesi bir partiyi daha çok sahiplenmeli. Kendi sorunlarını dile getiren, yerel yönetim anlayışında kadınları merkezine alan bir anlayışa kadınlar daha fazla izleme ve sahip çıkmalıdır. DEM gelir, devran döner. DEM gelir, devran döner. İşte bu bizim kampanyamızın yeni sloganı. Dem gelecek ve devran dönecek. Bizler geleceğiz, kadınlar gelecek, gençler gelecek, işçiler gelecek, emekçiler gelecek barış anaları gelecek.”

Paylaşın

DEM Partili Hatimoğulları: Zor Zamanlarda Mücadele Veriyoruz

Diyarbakır’da düzenlenen kadın adayları tanıtım toplantısında konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Bizler zor zamanlarda mücadele veriyoruz. Coğrafyamızın çepeçevre savaşlarla sarıldığı, namluların halkların üzerine çevrildiği bir atmosferde siyaset yapıyoruz. Evet, çok zor koşullardayız” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Bütün dünyada faşist, ırkçı, milliyetçi erkek egemen akımların dünyayı yönettiği bir dönemde siyaset yaparken yaşadığımız zorluklar hepimizin pratiğinde mevcuttur. Bizler 5 bin yıldır ezilen ve sömürülen kadınlarız. Şunu çok iyi biliyoruz faşist ırkçı akımlar iktidara geldiği zaman kadınların üzerindeki ezme ve sömürülme cenderesi katlanarak artar. Biz şu an Türkiye’de tam olarak bunu yaşıyoruz.”

Hatimoğulları, konuşmasının devamında, “Bir yanımız savaş, öte yanımız AKP-MHP iktidarının en koyu sömürü ve baskısı. Kadınların binbir mücadele ile elde ettiği hakları, medeni haklarımızı, nafaka hakkını, İstanbul Sözleşmesini, 6284 Sayılı Kanunu tartışmalı hale getirmek isteyen bu iktidara biz kadınların en büyük cevabı Sevgili Gültan Kışanak’ın sözleriyle veriyoruz: En büyük kariyerimizi kadınlar olarak, onların bu ceberut iktidarlarını yıkarak yapacağız. Bütün yoldaşlarımıza da sözümüz olsun” ifadelerini kullandı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisinin Diyarbakır’da düzenlenen kadın adayları tanıtım toplantısında açıklamalarda bulundu. Hatimoğulları şunları söyledi:

“Merhaba jinên delal, hûn bi xêr hatin. Ehlen ve sehlen bikul cemîen. Sevgili kadınlar hepinizi sevgiyle selamlıyorum. Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Ben üzerimdeki selamı sizlere ileterek sözlerime başlamak istiyorum. Birkaç gün önce Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan ile beraber cezaevi ziyaretindeydik ve kadınları ziyaret ettik.

Sevgili Gültan Kışanak, Figen Yüksekdağ, Zeynep Boğa, Leyla Güven, Semra Güzel, Ayşe Gökkan’ın kucak dolusu selam ve sevgilerini iletiyorum sizlere. Onların şahsında, cezaevinde rehine tutulan bütün kadın yoldaşlarımıza selam ve sevgilerimizi iletiyoruz. Sözümüz olsun ki o duvarları yıkana, o demir parmaklıkları eritene dek mücadelemiz devam edecek.

Bugün bu salonda toplanmamızın amacı halk oylamasıyla seçilen kadın eş başkan adaylarımızın ve meclis üyelerimizin tanıtımını yapmak. Bir geleneğin devamcısı olarak kadınların özgün mücadelesinin bir yansımasıdır bugün bu salon. Emin olun ki ne Türkiye’de ne bölgede ne dünyanın hiçbir yerinde bu kadar özgün, bu kadar başarılı, bu kadar tarihi bir mücadele az sayıdadır bu bölgede ve bütün dünyada.

Türkiye kadın hareketinin, Kürt kadın hareketinin el ele vererek özgün çalışmalarının, bağımsız kadın meclislerinin örgütlenmesi ile bizler bugüne kadar geldik. Bizler eğer bu salonda isek bugüne kadar başta feodalite olmak üzere 5 bin yıllık erkek egemen sisteme karşı kadınların verdiği mücadele tarihine borçluyuz bunları. Kürt kadınlarına borçluyuz, Türk kadınlarına borçluyuz bunları. Bu bölgede yaşayan bütün kadınların verdiği mücadeleye borçluyuz bunları.

Yaptığımız halk oylaması sadece Türkiye’ye değil bütün dünyaya örnek olacak bir halk oylamasıdır. Partilerin basitçe yaptığı ön seçimlere hepimiz tanıklık etmişiz. Bizler de geçmişte dönemlerde benzer ön seçimleri yaptık. Ama şu an yaptığımız bu oylamada sadece DEM Partililer değil geçmiş dönemde yöneticilik yapmış arkadaşlarımız, o kentin bütün demokrasi dinamikleri geldi ve tercihlerini yaptı. Esasen kent uzlaşısı dediğimiz şeyi bizler bu halk oylaması ile hayata geçirmiş olduk.

Doğrudan demokrasinin tecelli etmesini sağladık. Çünkü adayları da halk kendi iradesi ile seçti. Bu çok kıymetli bir şey. 5 bine yakın arkadaşımız yoldaşımız bu halk oylaması için çalıştı. Emek veren yoldaşlarımıza sizlerin huzurunda sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz. Başta analarımız olmak üzere, kadınlara, gençlere, yağmur çamur kar kış demeden o salonlara gelip saatlerce oy vermek için kuyrukta bekleyen değerli halklarımıza sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

Bizler zor zamanlarda mücadele veriyoruz. Coğrafyamızın çepeçevre savaşlarla sarıldığı, namluların halkların üzerine çevrildiği bir atmosferde siyaset yapıyoruz. Evet, çok zor koşullardayız. Bütün dünyada faşist, ırkçı, milliyetçi erkek egemen akımların dünyayı yönettiği bir dönemde siyaset yaparken yaşadığımız zorluklar hepimizin pratiğinde mevcuttur. Bizler 5 bin yıldır ezilen ve sömürülen kadınlarız. Şunu çok iyi biliyoruz faşist ırkçı akımlar iktidara geldiği zaman kadınların üzerindeki ezme ve sömürülme cenderesi katlanarak artar.

“Onların bu ceberut iktidarlarını yıkarak yapacağız”

Biz şu an Türkiye’de tam olarak bunu yaşıyoruz. Bir yanımız savaş, öte yanımız AKP-MHP iktidarının en koyu sömürü ve baskısı. Kadınların binbir mücadele ile elde ettiği hakları, medeni haklarımızı, nafaka hakkını, İstanbul Sözleşmesini, 6284 Sayılı Kanunu tartışmalı hale getirmek isteyen bu iktidara biz kadınların en büyük cevabı Sevgili Gültan Kışanak’ın sözleriyle veriyoruz: En büyük kariyerimizi kadınlar olarak, onların bu ceberut iktidarlarını yıkarak yapacağız. Bütün yoldaşlarımıza da sözümüz olsun.

Bu savaş cenderesinde Şili’den Arjantin’e, Tahrir Meydanı’ndan Rojava’ya, Bağdat’tan Hewlêr’e dünyanın dört bir yanında “biat etmiyoruz, itaat etmiyoruz, mücadele ediyoruz” diyen bütün kadınlara selam olsun! Selam olsun Klara Zetkinlere, Roza Lüksemburglara, Behice Boranlara, Şirin Tekellilere, Sakinelere, Sevêlere, Hevrîn Xeleflere! Buradan onlara sözümüz olsun ki 31 Mart seçimlerinde başta kadın eş başkan adayları olmak üzere belediyeleri tek tek kazanarak, kayyımları tek tek göndererek, kayyımcı zihniyetle tek tek hesaplaşarak demokratik ve ekolojik bir belediyecilik anlayışıyla, kadın özgürlükçü bir yerel yönetim anlayışıyla yerelden demokrasiyi güçlendireceğiz.

En çok görev biz kadınlara düşüyor. Bedel ödemiş, bu uğurda şehit olmuş kadınlara, cezaevinde bulunan kadınlara, açlık grevinde, adalet nöbetinde olan analarımıza, çocuklarının cenazeleri PTT kargoyla teslim edildiği halde barış demekten vazgeçmeyen analarımıza 31 Mart’ın zaferini hediye edeceğimizin sözünü buradan veriyoruz. Hepinize başarılar diliyorum.”

Paylaşın