15 Mayıs 1961 yılında Iğdır’ın Aralık İlçesi’nde dünyaya gelen Tuğrul Keskin’in asıl adı Ertuğrul Keskin’dir. Bazı şiirlerinde Azer Tuğrul Keskin, A.Tuğrul Keskin adlarını da kullandı. İzmir Atatürk Ticaret Lisesi’ni bitirdi. Muğla İşletme Yüksek Okulu’nda öğrenciyken yüksek öğrenimini sonlandırdı ve ticarete atıldı.
Haber Merkezi / Değişik işlerde çalıştı, yöneticilik yaptı. Piya Yayınları’nın kurucuları arasında yer aldı. Bir kız çocuğu babası olan Keskin Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS), Edebiyatçılar Derneği ve Dil Derneği üyesidir.
İlk şiirleri itibaren Yaba ve Yeni Olgu dergilerinde yayınlandı. Şiir ve yazıları; Türkiye Yazıları, Dönemeç, Ortaklaşa, Yamaç, Yarın, E, Yeni Biçem, Edebiyat ve Eleştiri, Papirüs, Ötekisiz, Kum, Düşe-Yazma, Agora, Ünlem, Gediz, Dize, Üç Nokta, vd. dergilerde yayımlandı. ‘Ütopya’ ve ‘Kunduz Düşleri’ dergilerini çıkartan ekipte yer aldı.
Yeni Bütüncü Şiirin Manifestosu’nu yayımladı. “1980’li yıllarda başlayan şiir serüveninde göçlendirilmiş ve kurulu düzene başkaldıranların amansız yazgısını, kendi yaşantı örüntüleriyle içi içe örerek, duru bir dille, birey-toplum izdüşüm dengesini gözeterek, imgeyi maske düşürücü bir tarzda kullanan çıplak şiirler yazıyor.”
Eserleri; Bir Suyun Kıyısında, Kırılan Kar Sesi, Babek, Tacir ve Cinayet, İpekler Çoğaltmaya, Zifir, Solgun, Eski’ten, Babek Bir İsyan (2005)
Ödülleri; 1990 Dokuz Eylül Şiir Ödülü, 1994 Dionysos Şiir Ödülü, 2004 Yunus Nadi Şiir Ödülü / Zifir ile, 2004 Dionysos Şiir Ödülü / Yeniden ile, 2008 Behçet Aysan Şiir Ödülü
“Kim Bilir Nerede”
Aynı şeyi düşünüyoruz ikimiz
Uzağı ve yakını, aynı şeyi
Sonbaharı ve uzay ip giden kederi
Yalnızlığı ve çoğalmayı, ikimiz
Sen kim bilir nerde, ben İzmir’ de.
Aynı ateşte yanıyoruz ikimiz
Külde ve korda, aynı ateşte
Nehirleri özlüyoruz uzun ve serin
Aynı çağlayandan düşüyoruz ürküyle
Bir yakın kasabada sen, ben İzmir’de.
Aynı şeye inanıyoruz ikimiz
Aydınlığa ve gölgeye, aynı şeye
Koklayarak bir dünya kurabiliriz ikimiz
Gülden, gül satandan, gülü gülle tartandan
Sen, yakınımda mı, nerde? Ben İzmir’de.
Durmadan aynı şeyi konuşabiliriz ikimiz
Dokunuşu ve kardeşliği, aynı şeyi
Şimdiyi ve geleceği sabırsız bir yürekle
Aşkı ve eşitliği konuşabiliriz durmadan
Sen karlar altında, kim bilir nerde olurum ben.
“Akıp Geçmekte Ne Varsa”
ne gördüysem boşlukta ne duyduysam
çıkardıysam neyi en içlerden
çağırdım onu dipten, söyledim;
ki ey Tuğrul,
ne çok yaralısın dize indikten…
geçip gitmektesin içinden zamanın
akıp geçmekte zaman içinden
türlü türlü hallerin var, ne iyi
boşsun, boşluktasın, boşalıp durmaktasın
ne çok hallerin var, boşalıp dolmaktasın
gelecek sensin, düşen sensin, giden sen
bir ihtilal, bin dokuz yüz altmış birden
bu yana o yoksul on beş mayıs göğünden
söylemektesin şarkını uzak uçarı göçebe
söyleyp duracaksın san, sonrada öldükten
yavaş yavaş bitkinleştirdi, bu şehir
sözdü, masaldı, sihirdi, ki bildin
haykırdığında her dizesi yara olan şiirin
dokunup durmaktadır melodisine hayatın
ne gördüysem karanlıkta neyi duyduysam
ne düştüysem ne içlendiysem ne ağladıysam
göz yaşı ateştendi söktüm derinden, söyledim;
ki ey Keskin,
ne çok kanadın şehre indikten…
geçip gitmektesin içinden madenin
akıp geçmekte maden içinden…