Freytag Piramidi Nedir? Öğeleri Ve Örnek

Freytag’ın üçgeni olarak da bilinen Freytag’ın Piramidi, bir dramanın hikaye örgüsünü beş ayrı bölüme ayıran bir anlatı yapısıdır. Freytag’ın Piramidi,, hikaye anlatıcılarının yüzyıllardır kullandığı beş perdelik yapının bir çeşididir.

Haber Merkezi / Freytag Piramidi’nin yapısı antik dünyanın iki eserinden ödünç alınmıştır; Yunan filozofu Aristoteles’in Poetikası ve şair Horace’ın “Ars Poetica”sı.

Alman oyun ve roman yazarı Gustav Freytag, Freytag Piramidi’ni, on dokuzuncu yüzyılda yazılmış beş perdelik olay örgüsünün genel bir bakışını sunan Die Technik des Dramas (Drama Tekniği) adlı eserinde tanımladı.

Freytag, bir dramanın veya dramatik eserin yükselen ve alçalan aksiyonunu, Aristoteles’in üçgenine benzer bir piramit yapısı içinde, ancak iki ek olay örgüsü öğesi ile tamamladı.

Freytag’ın Piramidi’ndeki beş perde, açıklama (serim), yükselen hareket, doruk noktası, düşen hareket, sonuç veya çözümdür. Senaryo yazarları, romancılar ve oyun yazarları bugün hala Freytag’ın Piramidi’ni bir plan olarak kullanıyorlar.

Freytag Piramidi’nin konu öğeleri:

Açıklama: Giriş veya Perde I olarak da bilinen açıklama, hikayenin ortamını, zamanını ve yerini, ayrıca ana karakterleri ve hikayenin atmosferini belirler. Açıklama ayrıca okuyucuya veya izleyiciye her karakterin arka planı ve birbirleriyle nasıl ilişki kurdukları hakkında bilgi verir.

Bu ilk perdenin en önemli unsuru, heyecan verici veya ilgi çekici bir olay aracılığıyla hikayenin birincil çatışmasının önerilmesidir. Freytag’ın Piramidi’nde açıklama, yapının soldaki en alt kısmıdır.

Yükselen hareket: Freytag’ın Piramidi’ndeki II. Perde’de, “yükselen hareket” olarak adlandırdığı hikaye, kahramanların hedeflerine doğru ilerler.

Hareket, yeni karakterlerin tanıtılmasıyla daha da yükselir; birincil düşman ve diğer karakterler için işleri daha da karmaşık hale getiren diğer düşmanlar. Yükselenhareket, piramidin orta sol kısmıdır, açıklamanın hemen üzerindedir.

Doruk noktası: Freytag’ın Piramidi’ndeki üçüncü perde, bir dönüm noktasını işaret eden ve olay örgüsü yapısındaki en yüksek noktayı işgal eden hikayenin parçasıdır. Doruk noktası, ana karakterin kaderini belirleyecek olaylar dizisini önceden haber verir.

Hikayenin ikinci yarısını oluşturan bu olaylar dizisi, karşı oyun olarak da bilinir ve ana karakterin seçimlerinin yarattığı ve hikayenin geri kalanında onları etkileyen dış faktörleri temsil eder.

Düşen hareket: Freytag’ın Pyramid’deki IV. Perde, hikayenin sonucunu önceden haber verir. Kahramanlar ve düşmanlar arasındaki çatışma yakında bir sonuca ulaşacaktır, ancak Freytag ayrıca başarılı bir dramanın aynı zamanda bir “son gerilim” duygusuna sahip olacağını da belirtir: sonucun beklendiği gibi bitmeme olasılığı.

Freytag’ın Pyramid’de düşen hareket, önceki üç perdeden ayrı bir yaydır.

Sonuç: Beşinci ve son perde olan sonuç, aynı zamanda çözüm, sonuç veya felaket anı olarak da bilinir, hikayenin sonudur. Ya mutlu bir sondur, kahraman amacına ulaşır, ya da trajik bir sondur.

Yazarlar sonuç bölümünde başıboş uçları bir araya getirir ve izleyicilere bir katarsis anı sunar: Hikayenin geriliminin dağılmasına izin veren bir dizi olay. Piramidin en alt sağ tarafı, düşen hareket yayının hemen altında, sonuç bölümünün yeridir.

Freytag’ın Piramidi örneği

William Shakespeare’in Romeo ve Juliet’i, Freytag Piramidi’nin bir hikaye yapısına uygulanmasının ders kitabı örneğidir.

Açıklama: Girişte izleyiciler, Romeo ve Juliet’in merkezindeki İtalya’nın Verona kentinden iki aile olan Montague’ler ve Capulet’lerle tanışır. Ayrıca iki aile arasındaki uzun süredir devam eden kan davasını da öğrenirler.

Yükselen hareket: Aşıklar tanışır ve çılgınca aşık olurlar. Arkadaşlarının ve ailelerinin itirazlarına rağmen Romeo ve Juliet evlenir ve bu da hikayenin aksiyonunu doruk noktasına doğru iter.

Doruk noktası: Bir çift cinayet, aşıkların mutluluğunun dağılmasına neden olur. Juliet’in kuzeni Tybalt, Romeo’nun arkadaşı olan Mercutio’yu öldürür. Romeo da Tybalt’ı öldürür. Suçlar, çifti ayrılmaya ve umutsuz bir plan yapmaya zorlar.

Düşen eylem: Juliet, babasının ayarladığı bir evliliğe boyun eğmek yerine sahte bir ölüm planlar; ölüm benzeri bir duruma sokan bir iksir içer. Ayrıca planını Romeo’ya gönderdiği mektupta ana hatlarıyla anlatır.

Sonuç: Ancak mektup Romeo’ya ulaşmaz ve Romeo Juliet’in cesedini bulur. Juliet’in öldüğüne inanarak zehri içer. Juliet uyandığında Romeo’nun öldüğünü görür ve bir hançerle kendi canına kıyar.

Paylaşın

Müjdat Gezen Kimdir? Hayatı, Filmleri, Tiyatro Oyunları

29 Ekim 1943 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Müjdat Gezen, 1953 yılında sahneye ilk kez bir ilkokul piyesinde çıktı, aynı yıl Doğan Kardeş çocuk dergisinde şiirleri yayımlandı.

İstanbul Radyosu Çocuk Kulübü’ne yazılan Müjdat Gezen, 1956-1957 yıllarında çeşitli amatör tiyatro topluluklarında rol aldı. 1960 yılında İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda profesyonel olan Müjdat Gezen, bir yıl sonra İstanbul Belediyesi Konservatuarı Tiyatro Bölümü’nü kazandı.

1962 yılında ilk filmini çeviren Müjdat Gezen, 1963 yılında ise ilk özel tiyatro çalışmalarını yaptı. Münir Özkul ve Muammer Karaca Tiyatroları’na giren Müjdat Gezen, 1963-1964 yıllarında sanat dergilerinde şiirleri çıktı.

1966 yılında Ulvi Uraz Tiyatrosu’na giren Müjdat Gezen, 1967 yılında arkadaşlarıyla birlikte Halk Oyuncuları’nı kurdu. 1968 yılında ilk kez kendi özel tiyatrosunu açtı ve aynı sezon İstanbul Tiyatrosu’nda çalışan Müjdat Gezen, 1970 yılında ise sahne, film, TV çalışmalarında bulundu.

1975 yılında ilk kitabı yayınlanan Müjdat Gezen, 1982 yılında ise bir yayınevi kurdu. Yine aynı yıl İstanbul B. Konservatuarı ve sonra İ.Ü. Devlet Konservatuarı’nda Türk Tiyatrosu öğretmenliği yapan Müjdat Gezen, aynı yıl, yazar arkadaşı Kandemir Konduk’la birlikte “Güldürü Üretim Merkezi”ni kurdu ve büyük gazetelerde mizah sayfası yönetti.

1991 yılında MSM’yi, bir yıl sonra “MSM Ormanı”nı kuran Müjdat Gezen, 1995 yılında “Hamlet Efendi” adlı oyunu ödül aldı ve Devlet Tiyatroları’nda oynandı.

1996-1998 yılları arasında Cumhuriyet Gazetesi’nde yazan Müjdat Gezen, 1997 Devlet Tiyatroları’nda oyun yönetti. Aynı yıl “Babam” adlı oyunu ödül alan Müjdat Gezen, 1998 yılında ilk kez adını taşıyan tiyatrosunu kurdu. Müjdat Gezen, 2001 yılında ise MSM Huzurevi’ni kurdu.

Yüz civarında filmde ve oyunda, binden fazla radyo ve TV skecinde rol alan Müjdat Gezen, bunların bir bölümünü yazdı ve yönetti. Müjdat Gezen, yirmi beşten fazla oyun, sekiz sinema filmi ve beş TV dizisi yönetmenliği yaptı.

2006 yılında Halit Kıvanç’ın yazdığı “Ağlama Palyaço Makyajın Bozulur” adlı yaşam öyküsü yayınlayan Müjdat Gezen, 2006-2007 tiyatro sezonunda kendi adını taşıyan tiyatrosunu kurdu. Savaş Dinçel Sahnesi’ni açan Müjdat Gezen, 2007 yılında Birleşmiş Milletler UNICEF “İyi Niyet Elçisi” seçildi.

Müjdat Gezen’in sekizi okullarda yardımcı ders kitabı olarak okutulan kırk dört basılı kitabı var.

Müjdat Gezen’in rol aldığı tiyatro oyunları: Aptal, Palyaço, Vatan veya Memleket, Artiz Mektebi, Hamlet Efendi, Sersem Kocanın Kurnaz Karısı, Hababam Sınıfı, Yedi Kocalı Hürmüz, Hamlet, Sınıf Bunadı, Mustafam Kemalim, 1881,

Müjdat Gezen’in rol aldığı dizi ve filmlerin bazıları: 7 Kocalı Hürmüz, Denizciler Geliyor, Zilli Nazife, Yakılacak Kitap, Kader, Eşkiya Halil, Aman Ne Gırgır, Palavracılar, Uyanık Kardeşler, Adamını Bul, Hababam Taburu, Televizyon Çocuğu, Pembe Panter, Aptal Şampiyon, Güldürme Beni, Belalı Kaynana, Kaynanam Tatilde, Kocamın Karısı, Kahraman Hamamcı, Bütün Kuşlar Vefasız, Felekten Bir Gün.

Paylaşın

Fırtına: Edebiyat Ve Tiyatronun Zamansız Başyapıtı

Güç, sömürgecilik, özgürlük, bağışlama ve insan doğası temalarını irdeleyen William Shakespeare’in “Fırtına” adlı oyunu, karmaşık karakterler, eskimeyen temalar, yenilikçi teatral teknikler, zengin sembolizm ve duygusal etkiler içeriyor.

Haber Merkezi / Oyun, baş kahraman Prospero’nun oyundaki karakterler adına af dilemesiyle sona eriyor. Doğrudan izleyiciye hitap eden Prospero’nun hoşgörü talebi, yarattığı illüzyon ve sihir dünyasından kurtulma arzusunu simgeliyor.

“Suçları affedeceğiniz gibi, Hoşgörünüz beni özgür kılsın.” oyunun son satırları.

Kararlılık ve bağışlama: Oyunun baş kahraman ve güçlü bir sihirbaz olan Prospero, bu cümle ile doğrudan seyirciye sesleniyor. Kendisi için değil, oyunda hata yapmış olabilecek karakterler için af diliyor. Bu şekilde, izleyicilerin kendileri için istedikleri bağışlayıcılığı ve merhameti karakterlere de göstermeleri için rica ediyor.

Dördüncü duvarı kırmak: Prospero, doğrudan izleyiciyle konuşarak, bir karakterin izleyicinin varlığını kabul ettiği teatral bir teknik olan dördüncü duvarı yıkıyor. Bu, seyirci ile karakterler arasında bir yakınlık ve bağlantı duygusu yaratarak, seyirciyi oyunun temaları üzerinde düşünmeye davet ediyor.

Serbest bırakılma ve özgürlük: Prospero’nun “hoşgörü” talebi, seyircinin Prospero’yu oyundaki bir karakter rolünden kurtarması için bir rica olarak yorumlanabilir. Bu, Prospero’nun oyun boyunca yarattığı sihir dünyasından kurtulma arzusunu simgeliyor. Aynı zamanda oyun boyunca devam eden özgürleşme ve bağışlama temasını da yansıtıyor.

Kapanış ve çözünürlük: Son cümle, bağışlama ve uzlaşmanın oyunun sınırlarının ötesinde yankı bulması gereken önemli temalar olduğunu öne sürüyor.

Shakespeare’in “Fırtına” adlı oyunu, Prospero’nun büyüsü ve manipülasyonlarının merkezi unsurlar olduğu güç ve kontrolün dinamiklerini irdeliyor.

Sömürgecilik: Oyunun baş kahraman Prospero’nun Caliban ve Ariel üzerindeki hakimiyetiyle simgelenen sömürgeci ve baskıcı zihniyet eleştiriliyor.

Özgürlük ve kurtuluş: Karakterler, kişisel ve politik özgürleşme arzusunu vurgulayarak çeşitli esaret biçimlerinden özgürleşme arayışlarını ortaya koyuyorlar.

Bağışlama ve uzlaşma: Oyun, affetmenin, çatışmaları çözmenin ve sonuçlandırmanın bir yolu olduğunu vurguluyor.

Sihir ve gerçeklik: Sihir ve gerçeklik arasındaki ayrım, gücün ve görünüşlerin aldatıcı doğasını yansıtacak şekilde bulanık bırakılıyor.

İnsan doğası: Karakterlerin davranışları ve ahlaki seçimleri, insan doğasına, değişim ve kurtuluş kapasitesine dair içgörüleri ortaya çıkarıyor.

“Fırtına”yı mutlaka okunması gereken bir eser yapan şeyler;

Karmaşık karakterler: “Fırtına”daki karakterler çok yönlüdürler ve oyun boyunca önemli gelişmeler gösterirler. Özellikle Prospero, güç, bağışlama ve kefaret temalarıyla boğuşan karmaşık bir karakterdir.

Zamansız temaların keşfi: Oyun, güç, kontrol, sömürgecilik, özgürlük, bağışlama ve insan doğası gibi zamansız temaları irdeliyor. Bu temalar günümüz toplumunda da düşündürücü olmaya devam ediyor.

Yenilikçi tiyatro teknikleri: “Fırtına”, Prospero’nun doğrudan seyirciye konuşması sırasında dördüncü duvarın yıkılması gibi yenilikçi teatral unsurları içeriyor. Erken modern tiyatro uygulamalarına dair içgörüler sunuyor.

Zengin sembolizm: Oyun, ada ortamından büyülü unsurlara ve karakterlere kadar her şey zengin sembolerle doludur. Okuyucuları anlamaya ve yorumlamaya davet ediyor.

Duygusal etki: “Fırtına”da mizah, romantizm ve duygusal anlarda var.

Paylaşın

Pandemide 608 Özel Tiyatrodan 503’ü Kepenk Kapattı

Yeni tip koronavirüs (Kovid 19) salgını, hayatın her alanında olduğu gibi kültür sanat yaşamına da ağır bir darbe vurdu, bu dönemde özel tiyatroların birçoğu kepenk kapatmak zorunda kaldı.

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, koronavirüs salgının, sinema ve tiyatro sektörüne etkisiyle ilgili soru önergesini verdiği cevapta, 2021 yılı itibarıyla, Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’ne kayıtlı 608 özel tiyatrodan sadece 105’inin aktif olarak faaliyet gösterdiğini açıkladı. Buna göre 503 tiyatro faaliyetini durdurdu.

Türkiye Gazetesi’ndeki habere göre, Bakan Ersoy, pandemide sinemaya verilen destekleri de anlattı. Ersoy, sinema sektörüne toplam 431 projeye 95 milyon 978 bin TL destek sağlandığını aktardı. 2021’de 159 film salonuna 15 milyon 900 bin TL maddi destek verildiğini söyleyen Ersoy, “Tiyatro ve sinema sektörüne toplam 167 milyon 920 bin TL destek sağlanmış oldu” dedi.

396 sinema salonu açık

Pandemi nedeniyle 16 Mart 2020’de tüm sinema salonlarının faaliyetleri durdurulmuştu. 1 Temmuz ve 20 Kasım 2020 tarihlerinde iki kez kapanan sinema salonları, yaklaşık bir yıl aranın ardından 1 Temmuz 2021’de tekrar film gösterimlerine başlamıştı. Bu süreçte 333 sinema hizmete girmişti. Aralık 2021’den bu yana da 396 sinema faaliyetine aktif olarak devam ediyor.

Paylaşın

Adana: Şar Örenyeri, Tiyatro

Şar Örenyeri, Tiyatro; Adana’nın Tufanbeyli İlçesi, Şar Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır.

Tiyatro caveasının iki katlı olduğu mevcut kalıntılardan anlaşılmaktadır. 1.cavea kısmı üst düzlüğüne iki adet tonozlu kapı mevcuttur.

Orkestra önünde skene binasına ait uzun duvar ve odaları bulunduğuna dair kalıntılar mevcuttur. Diğer bölümleri toprak altında olduğundan görülememektedir.

Paylaşın

‘Karanlıkta Komedi’ seyirciyle buluştu!

Peter Shaffer’in yazdığı ve Cantuğ Turay yönettiği “Karanlıkta Komedi” isimli tiyatro oyunu Panora Sanat Merkezi’nde seyirciyle buluştu. Oyun, seyirci tarafından yoğun ilgi gördü.

Ankara Barosu Tiyatro Topluluğu tarafından 9-10 Mayıs 2019 tarihlerinde sahnelenen oyun, seyirci tarafından yoğun ilgi gördü.

Tiyatro oyununu, Ankara Barosu Başkanı Av. R. Erinç Sağkan, Başkan Yardımcısı Av. Aşkın Demir ile Yönetim Kurulu üyelerinden Av. Meltem Akyol ve Av. Cem Aksu izledi.

Paylaşın

Hierapolis Antik Kenti: Holy City

Birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış olan Denizli, tarihi yapıları ve doğal güzellikleri ile gezilip görülmesi gereken yerler arasındadır. Denizli’de gezilecek mekanlar listesi hazırlarken çok sayıda tarihi yer ekleyebilirsiniz listenize. Bu mekanlardan biride Hierapolis Antik Kenti’dir.

Denizli ilinin 18 km. kuzeyinde yer alan Hierapolis antik kentinin Arkeoloji literatüründe “Holy City” yani Kutsal Kent olarak adlandırılması, kentte bilinen bir çok tapınak ve diğer dinsel yapının varlığından kaynaklanmaktadır.

Kentin hangi eski coğrafi bölgede yer aldığı tartışılır. Hierapolis coğrafi konumu ile kendisini çevreleyen çeşitli tarihi bölgeler arasında yer almaktadır. Antik coğrafyacı Strabon ile Ptolemaios verdikleri bilgilerde, Karia bölgesine sınır olan Laodikeia ve Tripolis kentlerine yakınlığı ile Hierapolisin bir Frigya kenti olduğunu ileri sürerler.

Antik kaynaklarda, kentin Hellenistik dönem öncesi adı ile ilgili bir bilgi bulunmamaktadır. Hierapolis olarak adlandırılmadan önce kentte bir yaşamın var olduğunu Ana Tanrıça kültünden dolayı biliyoruz.

Kentin kuruluşu hakkında bilgilerin kısıtlı olmasına karşın; Bergama Krallarından II. Eumenes tarafından MÖ. II. YY. başlarında kurulduğu ve Bergamanın efsanevi kurucusu Telephosun karısı Amazonlar kraliçesi Hieradan dolayı, Hierapolis adını aldığı bilinmektedir.

Hierapolis, Roma İmparatoru Neron dönemindeki (MS. 60) büyük depreme kadar, Hellenistik kentleşme ilkelerine bağlı kalarak özgün dokusunu sürdürmüştür. Deprem kuşağı üzerinde bulunan kent, Neron dönemi depreminden büyük zarar görmüş ve tamamen yenilenmiştir. Üst üste yaşadığı bu depremlerden sonra kent, tüm Hellenistik niteliğini kaybetmiş, tipik bir Roma kenti görünümünü almıştır.

Hierapolis Roma döneminden sonra Bizans döneminde de çok önemli bir merkez olmuştur. Bu önem, MS. IV. yüzyıldan itibaren Hıristiyanlık merkezi olması (metropolis), MS. 80 yıllarında, Hz. İsa’nın havarilerinden olan, Aziz Philipin burada öldürülmesinden kaynaklanmaktadır. Hierapolis, XII. yüzyıl sonlarına doğru Türklerin eline geçmiştir.

Frontinus Caddesi 

Mimari özelliklerinden dolayı, kapı ile birlikte yapıldığı düşünülen l4 metre genişliğindeki bu cadde (plateia), kentin ana caddesini oluşturuyordu (İ.S. I y.y.). Caddenin ortasından üstü monolit kapak taşları ile örtülü kanalizasyon sistemi geçmektedir. Caddenin her iki kenarında toplam uzunluğu 170 m olan dükkan, depo ve evler bulunmaktadır.

Geç dönemde (V- VI. yüzyıl) inşa edilmiş, caddeyi işgal eden bir dizi mekan yer alır, cadde düzeni bozularak caddenin genişliği 8 metreye indirilir. Caddenin yüzeyi (platea) tamamen kaynak sularından dolayı kalker tabakası ile kaplı idi (2 m yükseklikte). Antik yolu kalker tabakasından açmak için kompresörle açma çalışması yapılmıştır.

Agora

İ.S. 60 yılında meydana gelen depremden sonra Frontinus Caddesi, ile doğudaki tepenin yamaçları arasında geniş bir alanda değişim sonucu Hierapolis Ticaret Agorası olarak düzenlenir. Bu alan, depremden önce, yerleşim dışında, nekropolis ve atölye olarak kullanılıyordu, yuvarlak planlı pişirme odaları olan keramik fırınlarını ve İ.Ö. II.- İ.S. I. y.yıla tarihlenen kabartmalı megara kaseleri bulunmuştur.

İ.S. II. yüzyılda bu geniş alana, 170 metre genişliğinde 280 metre uzunluğundaki, Küçük Asya’nın en geniş agoralarından biri inşa edilir.1979 yılından itibaren sistemli araştırmalar yapılmaya başlanır, yapılan kazılar sonucunda anıtsal alanın planı tanımlanır, bazı onarım çalışmaları ve bulunan mermer blokların düzenlenmesi yapılır.

Kuzey Bizans Kapısı

Hierapolis kentinde yapılan sur sistemine dahil olan Kuzey kapı İ. S. IV. yüzyıl sonuna tarihlenmekte; Kuzey Kapı, Güney Kapı’ya simetrik olarak Bizans Dönemi’nde kentin anıtsal girişini oluşturur.Devşirme malzeme ile inşa edilen kapı, kare planlı iki kule ile desteklenmiştir.

Kapıda taşıyıcı arkhitravın üzerinde yer alan zarif kemer, haç motifi ile bezelidir.Diğer Hristiyan sembolleri arkhitravın ön cephesini süslemekteydi. Girişin iki yanında, antik şehri kötü etkilerden korumak üzere, apotropeik olarak duran arslan, panter, gorgo başı ile bezeli, muhtemelen daha eski bir yapıda kullanılmış olan, dört adet konsol günümüze ulaşmıştır.

Güney Bizans Kapısı

İ.S. IV. yy ‘ da inşa edilmiştir.traverten bloklar ve içinde mermerinde bulunduğu devşirme malzeme ile yapılmıştır. Kuzeyde ki kapı da olduğu gibi 2 adet dörtgen planlı kuleye yaslanmış ve monolit arşitrav üzerinde yer alan hafifletme kemeri ile şekillenmiştir. Kapının bulunduğu mekan diğer kapıya göre daha alçaktır.

Gymnasium

Sütun dizisi, ve üzerinde yapının gymnasium olduğuna işaret eden yazıtlı bir arşitrav parçası dikkat çeker. Büyük bir avlu ve onu çevreleyen dar düzeninde bir portik söz konusu olmalıdır.Mimari özellikleri yapının İS I. yüzyılda Hierapolis kenti yapı faaliyetleri sırasında inşa edildiğini göstermektedir. Bu dönem depremden sonra Apollan Tapınağı ve Frontinus Caddesi’nin yapıldığı dönemdir.

Tritonlu Çeşme Binası

Tritonlu Çeşme Binası, Apollon Tapınağı’nın yakınlarındaki çeşme binasıyla beraber şehirdeki iki büyük anıtsal binadan biridir. Yapı, caddeye açılan 70 metre uzunluğunda bir havuzdan ve içlerine heykel konulmak için nişlerin kazıldığı iki kıvrımdan oluşmuştu. 1993 yılında başlayan yapının sistematik kazıları; büyük havuzun içine düşmüş ve kalın bir kalker tabakası tarafından kaplanmış yapının mimari ve figürlü dekorasyon elemanlarının yeniden elde edilmesine olanak vermiştir.

Özellikle önemli olanlar; Amazzonamachia sahnesinin olduğu bloklar ve kaynak ve nehirlerin kişileştirildiği kabartmalardır. Mimari elemanların stilistik karakterleri ve bir arşitrav üzerine yazılmış İmparator Alexander Severus’a ithaf, kompleksin İ.S. III.yy.ın ilk yarısına tarihlenmesini yaparlar.

İon Sütün Başlıklı Ev

Ev Tiyatro’ya giden ikincil uzun bir yol üzerinde bulunmaktadır. Orjinal yapı İ.S. II. yüzyılı bildirmektedir. Ev, Domus kentin aristokrat ailelerinden birine ait olmalıydı merkezi bir peristyle açılan mekanlar, her kenarında üç sütun ile çevrilidir.Mermerden ince ion başlıklı sütunlar eve adını vermektedir.

Ev İ.S.IV. yüzyılda ciddi değişikliğe uğrar oturum alanının doğusuna yeni bir opus sectile döşemeli ziyaret odası eklenir. Özel olarak önemli olan Bizans öncesi döneme tarihlenen duvar üzerine yazılmış yazıttır. İlahi olduğu anlaşılan bu yazıt yapma İncil in bir parçasıdır. Bu evler çok ciddi bir şekilde İ.S.VII. yüzyılın I. yarısında meydana gelen deprem sonucu yıkılmıştır.

Latrina 

Deprem de yıkılmış olan bu yapı yıkıntı halinde tüm parçaları ile günümüze ulaşmıştır. Uzun ve dar olan yapı giriş kısmı dar yan taraftan iki kapı ile yapılmaktaydı. Yapı, traverten bloklardan yapılmış, ağır çatıyı taşıyan monolit dor düzenindeki sütun dizisi ile, ikiye bölünmüştür.Uzun mekanın tabanında lağım sularını caddedeki kanalizasyona taşıyan kanal bulunmaktadır.

İç duvar boyunca oturmak için yapılmış, üzerinde delikler bulunan bir seki yer alır, pis suları taşıyan kanalın önüne sıhhi ihtiyaçlar için bir temiz su kanalı yapılmıştır. Taban kullanım ve aşınma izleri taşıyan traverten levhalarla düzenlenmiştir. Yapı İ.S. I. yüzyılda inşa edilmiştir. Yapının yıkılma tarihi ve neden olan depremin tarihlenmesi için, yarım sütunlar üzerine kırmızı boya ile İmparator Justinianus adına yazılmış yazılar büyük önem taşır.

Apollon Kutsal Alanı

Anıtsal yapı Hierapolis’in en önemli tanrısına adanmıştır. Teraslar üzerinde ki kutsal alan, mermer merdiven ile birbirine bağlanmaktadır. Alttaki teras geniş bir alan üzeride dor düzenindeki mermerden sütunlarla çevrilidir. Podium da işaret edilen iç kısımdaki yapı önceden Tapınak şeklinde tanımlanmıştı daha sonra kehanet merkezi olarak tanımlandı.

Yapı Plutonium’u kapsayacak şekilde orta kısımda yer altından giriş ile zehirli gaz yayılmakta bu antik kaynaklarda da geçmektedir. Büyük Apollon tapınağı ion düzeninde olup önceden merkez kutsal alan olarak tanımlanmıştı yapının temelleri görülebilmektedir. Son araştırmlar ışığında üçüncü bir yapı Kuzey de tanımlanmıştır Anıtsal kutsal yapı İ.S. I.yüzyıla tarihlenmekte beraber İ.S.III. yüzyılda önemli değişiklikler geçirmiştir.

Su Kanalları ve Nympheumlar

Çevredeki tepelere inşa edilmiş kanallardan oluşan iki aquadükt kente içme suyunu sağlamaktadır. Bunlardan biri kuzeyde Pamukkale ve Karahayıt arasında, diğeri doğuda Güzelpınar yönündedir. Bugün halen üstlerini kapatan taş plakalar görülebilmektedir. Bu kanallar kentin doğusundaki tepenin üstünde inşa edilmiş bir filtre odasında birleşmektedir. Buradan çıkan su pişmiş toprak künkler ile kent sokaklarına, oradan da daha küçük çaplı künklerle evlere ulaşmaktadır.

Ploutonion Kutsal Alanı

Ploutonion Kutsal Alanı’ nda2013 yılında gerçekleştirilen kazılar sırasında Hierapolis Antik Kenti’ nde ilk kez Arkaik Dönemtespit edilmiştir. (M.Ö. VI. yüzyıl). Kentin M.Ö. III. yüzyıl sonlarında kurulmasından önce, Ploutonion Mağarası, Lykos (Çürüksu) Nehri Vadisi’nde oturan Frigler tarafından zehirli gaz çıkartarak öldüren kutsal mağara ve iyileştiren termal sular ziyaret edilmekteydi.

Kazılarda bulunan arkaik döneme ait parçalar ve Friglere ait tipik bir Kibele kabartmasıolançift flüt çalan insan figürü, Hierapolis Antik Kenti’ nin bilinen tarihini 300 yıl geriye götürmüştür. Hierapolis Antik Kenti M.Ö. 3. yüzyılda kurulmuştur. Bulunan bu eserler, şehir yokken Frig insanlarının bu mağaraya geldiğini, kentin M.Ö. 6. yüzyılda kutsal alan olarak ziyaret edildiğini gün yüzüne çıkarmıştır.

Surlar

MS. V. yüzyılda, Roma İmparatorluğunun diğer kentlerinde de olduğu gibi, Hierapolis de MS. 396da çıkarılan bir kanuna göre kuzey, güney ve doğu yönlerinde surlarla çevrilmiştir. Büyük kısmı bugün yıkılmış halde olan surlara, 24 adet kare planlı kule yerleştirilmiştir. İki anıtsal kapı ve iki küçük kapı olmak üzere 4 girişi vardır. Kuzey ve güney anıtsal kapıları ana caddeye açılır.

Ortaçağ Selçuklu Kalesi Kalıntıları

Kale, vadiyi kontrol altında tutabilen düzlük üzerinde, stratejik konumda olan geniş bir sur sisteminden oluşmaktadır. Duvarlar yıkıntı halinde olan kentten alınan, aralarında mermer, kimisi yazıtlı bloklar bulunan, devşirme malzeme ile yapılmıştır.

Kalelerden birinde yapılan kazılarda, semerdam kemerli, nişler açılmış olan iç kısmında giriş kapısı, tabanı ve deprem ile meydana gelen geniş çatlaklar çıkartılmıştır. Bulunan malzeme, kaleyi bölgenin Bizanslılar ile Selçuklular arasında anlaşmazlık olduğu döneme, IX. Ve XIII. yy.’lar arasında tarihlemektedir. Yıkıntılar arasında bulunan bir sikke bu son dönemi işaret etmektedir.

Tiyatro

Büyük yapı dört ada üzerine inşa edilmiştir. Dik olan cavea diazoma’dan iki kısma bölünmüştür, dikey olarak 9 cuneusa Summa cavea galerisi ile 8 basamak yerleştirilmiştir Ima caveanın (alt basamaklar) orta kısmı, proedria için mermer bir exedra şeklinde düzenlenmiş, yüksek arkalıklı, arslan ayaklı oturaklar, kentin önemli kişileri içindir. Sahne binası, logeion ve geniş bir sahne arkasına sahiptir ve skene ile bağlantılıdır.

Skene fronsun üç düzeni mermer monolit sütunlar tarafından podium üzerine oturmakta ve burada Apollon ve Artemis’e adanmış, bezeli korniş bulunmaktadır. Bu görkemli yapı, İmp. Septimius Severus zamanında İ.S. III. yüzyılda, önceki evreyi (Flavius dönemi) içine alarak ve yok ederek inşa edilmiştir. Geç Roma Dönemi’ne kadar kullanılmış, bunu arkhitravının alt yüzüne, İ. S. 352 yılına tarihli ve skene fronsun onarımını yazıttan anlıyoruz.

Aziz Philippus Martyrıonu

Hierapolis eşsiz termal suları ile bir şifa kaynağı görülmesinin yanı sıra, hem Pagan dönemlerinde hem de Hristiyanlık döneminde kutsal kent sayılmıştır. Bunun nedeni de İ.S. 80 yıllarında Hierapolis’e Hristiyanlığı yaymaya gelen ve Hz. İsa’nın 12 havarisinden biri olan Aziz Philippus’un burada çarmıha gerilerek öldürülmesidir.

İ.S. 4. yüzyılda Hristiyanlık resmi din olduktan sonra Aziz Plilippus adına öldürüldüğü yerde bir şehitlik yapılmıştır. Dini ve ruhi tedavi merkezi olarak yapılan yapı sekizgen planlıdır. Ortasındaki mermer kaplı alanda da Aziz Philippus’un mezarı vardır.

Bizans dönemindeki surun dışında kalan bu merkeze geniş ve uzun merdivenlerle çıkılır. Yapıya yaklaşan son bölümdeki merdivenlerin sağında Ayazma çeşme yapısı vardır.

Yaklaşık 20 metre çapındaki sekizgen bölümün üstü kurşun kaplanmış bir kubbe ile örtülmüştür. Yapıda dua edilmesi için küçük şapeller mevcuttur.

Sekizgen bölümün tabanı mermer, koridor ve bağlı bölümlerin tabanı bitkisel motifli mozaik ile odaların tabanı traverten, halkın kaldığı dış odaların tabanı ise sıkıştırılmış topraktır. Günümüzde de birçok kilise Aziz Philippus bayramını kutlayıp ayin düzenlemektedir.

Aziz Phılıppus Köprüsü

Aziz Phılıppus kapısından hemen sonra büyük boyutlara sahip köprü yer alır. Büyük boyutlu dikdörtgen traverten bloklardan meydana gelen bu büyük yapının ( genişliği 12 m. bulmakta) yalnızca güney sırt kısmı korunagelen yapı taş ile döşenmiş şehir merkezinden gelen yolun devamında bulunmaktadır.

Köprüyü geçtikten sonra hakim tepe üzerinde yer alan Aziz Phılıppus Martyrıonuna ulaşılmaktadır. Köprünün kuzey sırtı kenarında sekizgen planlı bir başka yapı yer almaktadır (belki vaftizhane) bu yapının hemen yanından yukarı doğru çıkan basamaklar yer almaktadır. Basamaklar yüksek tepe üzerinde yer alan Aziz Phılıppus un defnedildiği alan ile son bulmaktadır.

Bu alan Bizans öncesi dönemde Küçük Asyanın en önemli Hac ziyaret alanlarındandır.İtalyan Arkeoloji Heyetinin amaçlarından birisi köprünün yeniden ayağa kaldırma çalışması oluşturmakta bu sayede kentten başlayıp  Martyrıona ulaşan ayin yolunada işlevsellik kazandırılmaktadır.

Direkli Kilise

M.S. 7.yy’a tarihlenen şehir merkezindeki direkli kilise üç nefli olup, nefler arasındaki geçitleri büyük ve küçük direkler ayırmaktadır. Ortadaki büyük nefin sonunda bir apsis yer alır. Olasılıkla yapı tonoz örütülüdür. Diakonon ve protasis (vaftiz ve ayin bölümü), kilisenin merkez sahanlığının sonundaki tek apsisin iki tarafında yer almaktadır.

Üç nefli diğer bir kilise de yine şehrin merkezinde yer almaktadır. Hierapolis’in kuzey tarafında daha küçük tek apsisli kiliseler yer alır. Bunlar daha çok geç dönem yapılarıdır. Bu da geç dönemlerde dahi, kentin kimliğini devam ettirdiğinin göstergesidir.

M.S. 5-7. yy’larda Hierapolis’te birçok önemli kilise yapılarının yapılması, kentin hem dinsel yönden önemli, hem de Bizans döneminde büyük bir merkez olduğunu göstermektedir. M.S. 5-6. yy’larda tarihlenen Akköy aile mezarının altın buluntuları da bu önemi ve zenginliği desteklemektedir. Hierapolis’in ilk dinsel temsilcisi St. Phillippus’tur.

Nekropol Alanı

Batıdaki traverten alanları dışında kalan üç yönde nekropol alanları bulunmaktadır. Bunlar yoğunlukla Tripolis-Sardese giden kuzey yolunun ve Laodikeia-Colossaeye giden güney yolunun iki tarafinda yer alır. Mezarlarda kireçtaşı ve mermer kullanılmıştır. Mermer kullanımı daha çok lahit tiplerinde görülür.

Kuzey nekropolü, Geç Hellenistik dönemden erken Hristiyanlik dönemine kadar karakteristik lahitleri, mezar tiplerini ve mezar anıtlarını bir arada içerir. Kentte görülen mezarlar lahit, tümülüs ve ev tipi mezarlardır. Konut mimarisini anımsatan mezar yapıları, nekropolün en önemli elemanlarıdır.

Hamam Bazalika

Frontinus kapısı yanındayer alan ve M.S.3.yy yapılan hamam,5.yy ‘dan sonra güneye bakan calidarium duvarı yıkılarak bir apsis eklenmiş ve böylece hamam üç nefli bir bazalikaya dönüştürülmüştür.Önceki yapıya ait beşik tonoz da yerini 3 kubbeye bırakmıştır.

Katedral

Hierapolis kentinin en önemli Hristiyan kült yapılarındandır.Yapı, plateiaya narteks ve atrium ile açılmaktadır. Sağdaki kapıdan vaftiz mekanına girilir, dörtgen planlı, apsisli mekan, sütunlar ile 3 nefe ayrılmıştır, apsisli bölümde yuvarlak, mermer kaplama levhalı, iki yanında merdivenleri olan vaftiz teknesi yer alır.

Saçaklık, kadınların oturduğu bölüme ait ikinci sütun dizisi tarafından taşınıyordu. Apsis içte yuvarlak dışta çok kenarlı bir plana sahiptir. Ana apsisin içinde, ayin sırasında papazların ve piskoposun oturduğu konsantrik merdiven, synthronon, yer alır. Yapı planı bize orta çağ onarımları ile İ.S. VI. yüzyılın I. yarısına tarihlememizi sağlar.

Büyük Hamam Kompleksi – Roma Hamamı

Bugün, masif duvarları ve bazı tonozları ayakta kalabilmiş olan yapının iç mekanlarının mermerle kaplı olduğuna dair izler bulunmaktadır. Hamamın planı diğer tipik Roma hamamları gibidir. Önce girişte büyük avlu, iki yanında büyük holler bulunan kapalı dikdörtgen bir alan ve daha sonraları bulunan esas hamam yapısı yer alır.

Palaestranin yan kanatlarında, biri güneyde, diğeri kuzeyde olan iki büyük hol imparatora ve törenlere ayrılmıştır. Hamam kompleksinin kalıntıları MS. II. yüzyıla tarihlenir. Büyük hole bitişik tonozlu kapalı mekanlar günümüzde müze olarak kullanılmaktadır.

Domitian Kapısı (Frontinus Kapısı)

Şehrin kuzey girişinde iyi korunmuş 3 gözlü ve iki yanına yuvarlak kuleleri olan kapı imparator Domitian a ithaf edilmiş üzerine Latince  ve Grekçe yazılmış bir yazıt vardır.bu yazıttan dolayı buna Domitian kapısı veya Roma Kapısı denir.kapının MS.82-83 yıllarında yaptırıldığı bilinmektedir.bu kapıya Frontinus kapısı da denilir.

Paylaşın