TİP Lideri Erkan Baş, TBMM’de yaptığı basın açıklamasında, “Şimdi Anayasa nidaları atmaya başladı Saray! Bu zihniyetle ne anayasası? Sözde kadın hakları için, kadın özgürleşmesi için öyle mi? Tüm dertleri laiklik. Laikliği külliyen ortadan kaldırmak için ellerine geçen her fırsatı kullanmaya çalışıyorlar” dedi ve ekledi:
“Dertleri kendilerine benzemeyenler, 20 yıldır kendilerine benzetemedikleri, teslim olmayanlar, boyun eğmeyenler… Pegasus çalışanları, sadece rakı masasında fotoğraf paylaştıkları için 3 ay 22 gün hapis cezası almışlar. AKP zihniyetini anlayabilmek için bundan daha net, daha açık bir örnek olamaz.”
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) haftalık basın toplantısı düzenledi. Türkiye gündemine ilişkin açıklamalarda bulunan Baş, konuşmasına cihatçı terör örgütü IŞİD tarafından 10 Ekim 2015’te Ankara Garı’nda düzenlenen saldırıda hayatını kaybeden 103 yurttaşı anarak başladı.
10 Ekim 2015 günü kendisinin de Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi’ne katıldığını belirten Baş, “O günden beri nefes alıyorsam, o gün yitirdiklerimizin hesabını sormak içindir. Bu ülkenin barış isteyen çocuklarını katledenlerden, katliam sonrası gazla, copla saldıranlardan hesap sormak için yaşıyoruz” ifadelerini kullandı.
Baş, konuşmasına şu sözlerle devam etti:
“IŞİD barbarlarının bombalarıyla ve AKP’nin gözetimi ve izniyle gerçekleştirilen 10 Ekim Katliamı, bu ülkede barışa, kardeşliğe, AKP’siz bir gelecek umuduna karşı girişilmiş bir insanlık suçudur.
Bombalar patladığında, insanlarımız kanlar içinde yatarken, devlet yaralılara yardım için müdahale etmek yerine bizlere, yaralılara yardım edenlere saldırırken oradaydım. Ve çok açık söylüyorum: O günden beri nefes alıyorsam, o gün yitirdiklerimizin hesabını sormak içindir.
Bu ülkenin barış isteyen çocuklarını katledenlerden, katliam sonrası gazla, copla saldıranlardan hesap sormak için yaşıyoruz. Bize bu acıları yaşatanları, bu ülkede barışı, umudu katletmeye çalışanlardan hesap sormak için yaşıyoruz. Avukat olmak isteyen, o pırıl pırıl, yemyeşil gözlü çocuğun, 9 yaşındaki Veysel Atılgan’ın ve nice insanımızın hesabını sormak için yaşıyoruz. Mutlaka soracağız. Mutlaka hesaplaşacağız!
10 Ekim, bizim kuşağımızın 1 Mayıs 77’sidir, silinmez yarasıdır. Başka yaraların devamı, sonrasındaki faşizmin habercisidir. Açık söylüyorum: 10 Ekim’in tüm failleriyle hesaplaşmadan, Türkiye’de bir helalleşme yaşanamaz.
Bugün oturtuldukları masalarda yeni bir Türkiye kurmaya soyunan failler var. Açıkça söylüyoruz: Bu memlekete bir gün hak, hukuk, adalet gelirse, 10 Ekim’in tüm failleri gibi, ‘oylarımız artıyor’ diyenlerin de oturacağı yer sanık sandalyesidir. 10 Ekim’le yüzleşmekten başka çareniz, arkasına saklanacak bir bahaneniz yok, olmayacak! 10 Ekim’le hesaplaşmadan, yeni bir Türkiye kurulamaz. Biz kırmızı çizgimizi buradan çekiyoruz.
Yitirdiğimiz tüm kardeşlerimizi bir kez daha saygıyla anıyor, anıları önünde saygıyla eğiliyorum. Onlara layık olmak, onlara borcumuzu ödemek için bu memleketi barışla, eşitlikle, özgürlükle buluşturacağımıza söz veriyorum.”
‘Tüm acıların hesabını birlikte soracağız’
Basın toplantısının devamında HDP Iğdır Milletvekili Habip Eksik’in polisler tarafından darp edilmesine ilişkin de açıklamalarda bulunan Erkan Baş, “AKP-MHP faşizmini tarihin çöplüğüne hep birlikte gönderecek; tüm kanunsuzlukların, tüm acıların hesabını birlikte soracağız” dedi.
Baş, şöyle devam etti:
“Habip Eksik, Halkların Demokratik Partisi Iğdır Milletvekili. AKP’nin polisi tarafından yerlerde sürüklenerek darp edildi, ayağı kırıldı. Bir milletvekilinin, yüz binlerce yurttaşımızın iradesini temsil eden bir kimseyi darp eden, ayağını kıran bu faşizmi, mağlup etmek zorundayız. HDP Iğdır Milletvekili Habip Eksik’e bir kez de buradan geçmiş olsun dileklerimizi iletiyorum.”
Açıklamalarının devamında bugünün 11 Ekim’in Dünya Kız Çocukları Günü olduğunu hatırlatan TİP Genel Başkanı, “Bugün, tüm adaletsizliklerin içinde, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin hüküm sürdüğü bir dünyaya gözlerini açmış ve fırsat eşitsizlikleriyle mücadele eden kız çocuklarının günü. Türkiye’de son verilere göre resmi rakamlara göre 720 bin, sivil toplum verilerine göre ise 2 milyonu aşkın çocuk işçi var” ifadelerini kullandı.
Erkan Baş şöyle devam etti:
“Ankara’da bir lise öğrencisi Gamze Açar, 17 yaşındaydı. 2020 yılında iş görüşmesi için gittiği termal otelin 5’inci katından sözde intihar ederek hayatını kaybediyor. Bugün duruşması var. Gamze Açar için adalet istiyor kız kardeşleri. Çocuk işçiliği ve yoksulluk, Gamze Açar’ın intihar süsü verilen cinayetiyle somutlaşıyor bu ülkede.
Ya da 16 yaşında eski nişanlısı tarafından boğazı kesilen Sıla Şentürk’ü hatırlıyor musunuz? Ya da Emine Bulut’un ‘anne ne olur ölme’ diye yalvaran 10 yaşındaki kızını! Ya da Rabia Naz’ı, Ceylan Önkol’u,Aladağ’da yanarak can veren adını dahi bilmediğimiz o 11 kız çocuğunu!
Türkiye’de kız çocuğu olmak ne menem bir şey, bu isimler ve daha yüzlercesi anlatıyor bize. TÜİK’in 2016 verilerine göre; Türkiye’de çocuk istismarıyla ilgili dava sayısı, son 10 yılda yaklaşık 3 kat artarken 250 bin çocuk istismara uğramıştı. Adalet Bakanlığı ise çocuk istismarına yönelik verileri artık paylaşmıyor.
Türkiye’de son 20 yılda evlendirilen kız çocuklarının sayısı 730 bin. Türkiye genelinde lise çağındaki her 100 kız çocuğundan 13’ü okula gitmiyor veya gönderilmiyor. Van ve Muş gibi illerde bu oran yüzde 40…
İnsan Hakları Derneği’nin 2018 raporuna göre, çocuk istismarında dünyada 3. sırada yer alan Türkiye’de; 2002’den bu yana en az 440 bin çocuk doğum yaptı. TÜİK istatistiklerine göre 2021 yılında; 15 yaşından küçük kız çocukları 117, 15-17 yaş grubundaki kız çocukları 7 bin 73 doğum yapmış. Parti Sözcümüz Sera Kadıgil bir ay önce 4 ayrı Bakanlığa doğum yapmak zorunda kalan kız çocuklarını sordu. ‘Çocuklar örgün eğitim içerisinde yer alıyor mu? Gebe diye okula gidemeyen bu çocukların hiç kimse peşine düşmüyor mu? 9 ay gizlenen bu gebelikte kamu görevlilerinin payı yok muydu? Sorumlular cezalandırıldı mı? Doğan bebeklere ne oldu? Doğum yapan kız çocuklarına ne oldu?’ sorularına hâlâ yanıt yok!
İçişleri Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığı… Bir tane muhatap yok! Kadın bedeninin lafı geçince, iş kadın üzerinden siyaset üretmeye gelince mangalda kül bırakmayan beyler bu soruları görmezden geliyor! Okuldan uzakta olan 866 bin kız çocuğunu gören yok. ‘Çocuğun rızası’ kavramını siyasal İslam literatürüne kazandıran Adalet Bakanı yine yeniden aynı makamda oturuyor!
‘Saray’ın derdi laiklik’
Şimdi Anayasa nidaları atmaya başladı Saray! Bu zihniyetle ne anayasası?
Sözde kadın hakları için, kadın özgürleşmesi için öyle mi? Tüm dertleri laiklik. Laikliği külliyen ortadan kaldırmak için ellerine geçen her fırsatı kullanmaya çalışıyorlar. Dertleri kendilerine benzemeyenler, 20 yıldır kendilerine benzetemedikleri, teslim olmayanlar, boyun eğmeyenler…
Pegasus çalışanları, sadece rakı masasında fotoğraf paylaştıkları için 3 ay 22 gün hapis cezası almışlar. AKP zihniyetini anlayabilmek için bundan daha net, daha açık bir örnek olamaz.
Toplumun çok büyük bir kesimine olan düşmanlığıyla tanıdığımız bu iktidar, seçim yaklaşınca taklalar atmaya başladı. Sanki memleketin her tarafını tarikatlar kuşatmamış gibi, memleketin dört bir yanına imam hatipler açılmamış; insanlar buraya mahkûm edilmiyormuş gibi, sanki zorunlu din derslerinde Alevi yurttaşlara yönelik ağıza alınmayacak hakaretleri bunlar yapmıyormuş gibi şimdi sözde Alevi açılımı yine geldi.
Neymiş Aleviler, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı bir daire altında temsil edileceklermiş. Buradan özellikle Alevi yurttaşlara seslenmek istiyorum: Bu siyasal İslamcı iktidar, Alevileri kendisine kenar süsü yapmaya karar vermiş.
20 yıldır hayatlarını her gün cehenneme çevirdikleri gençlerle buluşmuşlar. Bakıyoruz, kindar ve dindar nesil oluşturmaya ahdedenlerle buluşulmuş aslında. Hani şu pudra şekeri yalayıp kendi küçük çeteleriyle etrafa racon kesen, kamunun kaynaklarıyla fonladıkları torpil listeleri sanki nüfus kayıt sistemi gibi döşenmiş, TÜGVA’nın düzenlediği bir etkinlikten söz ediyoruz.
Gençlerle buluşacakları tek yerin sadece TÜGVA etkinlikleri olması son derece önemlidir. Bu ülkede bir paralel yapı inşa edip devletin tüm kademelerinde kadrolaşma faaliyetinin karargâhı haline gelen bir yapıdan bahsediyoruz. TÜGVA etkinliklerinde konuşan Tayyip Erdoğan ile Türkçe Olimpiyatları’na giden Tayyip Erdoğan arasında hiçbir fark yoktur. İkisi bir ve aynı şeydir.
‘Hayallerini sattığınız gençleri kandıramayacaksınız’
Gençlerin hayatlarını yıkıyorsunuz, önlerine onlarca sorun çıkartıyorsunuz ama paylarına düşe düşe bir otobüs bileti düşüyor. Buradan Tayyip Erdoğan’a sesleniyoruz: Hayallerini sattığınız gençleri kandıramayacaksınız. Bu iş Meclis’te vekil satın almaya benzemez. Hayallerini çaldığınız, ülkesine küstürdüğünüz gençleri, hâlâ kandırabileceğini düşünmeniz bizi güldürüyor.
Son üç yılda örgün eğitimi bırakıp açık liseye geçen öğrenci sayısı 1 buçuk milyon olmuş. Çalışmak zorunda oldukları için ya da sınav ile okulu beraber götüremeyeceklerini gördükleri için gençlerimiz açık liselere geçmek zorunda kalıyor. Ailesine yük olmamak için hamburgercilerde, kafelerde, inşaatlarda çalışmak zorunda olan üniversite öğrencilerini satın alabileceğinizi mi düşüyorsunuz? Parası olmadığı için okuyamayan yüz binlerce öğrenci size teslim olacak öyle mi?
Sanki bu ülkeyi 20 yıldır kendisi yönetmiyor, sanki memleketin bu hâle gelmesinin sorumlusu kendisi değilmiş gibi, tıpkı bir muhalefet lideri gibi konuşma yapıyor. Oysa Tayyip Erdoğan’ın 20 yıldır yönettiği bu ülkede gençler ne okuyabiliyor ne çalışabiliyor. Üniversiteye giden öğrenciler iş bulamadığı için ‘Niye okudum ki?’ diyor. Sen öğrencileri satın alamazsın Erdoğan. Sen öğrencilerin değil, 50 metre kare bodrum daireyi 8-10 bin liraya kiraya veren amcaların liderisin. Sen gençlerin değil ‘çıkar göster telefonunu’ diyen dayıların adamısın. Sen vapurda, otobüste gülen gençleri görünce öfke krizine girenlerin liderisin. Gençler senin biletini istemiyor Erdoğan, senin biletini kesiyor. Hem de öyle böyle bir bilet değil, senin gidişinin bileti!”
Konuşmasının son bölümünde AKP-MHP iktidarının Meclis’e sunduğu ve 14 maddesinin kabul edildiği ‘sansür ve dezenformasyon yasası’na ilişkin de açıklamalarda bulunan Erkan Baş, “Herkes için değil, muhalefet için; adalet için değil haksızlık yapmak için yasa yapıyorlar. Ancak şimdiden söyleyelim biz, olmaz bu iş, tutmaz! Bu yasayı çıkarmayı başarsanız da işe yaramayacak. Susmayacağız!” dedi.
Baş, şunları kaydetti:
“Bu hafta Meclis’te ‘Dezenformasyon Yasası’ diye pazarladıkları sansür yasasının görüşmeleri devam edecek. Saray Rejimi bütün düzenini haksızlık, adaletsizlik ve yalan üzerine kurduğu için gerçeklere tahammül edemiyor. Yandaş sermaye gruplarıyla birlikte televizyonları, gazeteleri eline geçirdiler olmadı, bir avuç muhalif basın yayın organlarına para ve kapatma cezaları verdiler olmadı, fiziki saldırı dahil her tür baskıyı yaptılar olmadı, sosyal medyayı kontrol etmek için trol orduları kurdular gene olmadı… Şimdi de internet haberciliğini kontrol altına almak, daha önemlisi, halkın gerçekleri söyleme ve yayma hürriyetlerini elinden almak istiyorlar!
Neymiş, sırf ‘halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığıyla ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kişi’ye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilebilecekmiş! Peki bir bilginin gerçeğe aykırı olup olmadığını kim belirleyecek! Mesela, sürekli yalan haber üreten yandaş basına da uygulanacak mı bu cezalar?
Buyurun, daha dün yayılan üç haber:
-Kılıçdaroğlu’nu firari FETÖ sanığı karşıladı haberi
-İBB cenaze aracında uyuşturucu taşındı haberi
– Kadıköy’de bir binada yaşanan patlama olayını doğalgaz patlaması diye duyuran Vali
Diyelim sansür yasası şu an yürürlükte olsaydı, bu üç yalan haberle ilgili herhangi bir cezai işlem başlatılacak mıydı? Cevabı hepimiz biliyoruz!
Haksızlık yapmak için yasa yapıyorlar. Ancak şimdiden söyleyelim biz: Olmaz bu iş, tutmaz. Bu yasayı çıkarmayı başarsanız da işe yaramayacak. Biz TİP olarak ne olursa olsun bu yasayı tanımayacağız. O iş kanallara para cezası kesmeye, çetelerinize gazeteci dövdürmeye benzemez. Milyonların adalet, özgürlük, eşitlik talebini burada el kaldır indir yaparak susturamazsınız. Ne yaparsanız yapın, gerçekleri her yerde haykırmaya devam edeceğiz!
Bu yasaya sonuna kadar direneceğiz ama son sözümüzü de en baştan söyleyeyim. Susturamayacaksınız! Susmayacağız!”