Emek ve Özgürlük İttifakı ‘Kilit’ Konumda

Türkiye İşçi Partisi (TİP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Halkların Demokratik Partisi (HDP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Emek Partisi (EMEP),   ve Toplumsal Özgürlük Partisi’nin (TÖP) oluşturduğu “Emek ve Özgürlük İttifakı” resmen kuruldu.

“Hep birlikte başaracağız” sloganıyla İstanbul’da ilan edilen ittifakın deklarasyonunda ekonomiden yoksulluğa, Kürt meselesinden temel hak ve özgürlüklere kadar çok sayıda başlık yer aldı.

Türkiye siyasal yaşamında seçimlere girerken üçüncü ittifak olarak ilan edilen “Emek ve Özgürlük İttifakı”nın seçimlere etkisi de merak konusu. Kamuoyu araştırmacılarına göre ittifak özellikle cumhurbaşkanlığı seçimleri için “kilit” konumda.

‘Emek Ve Özgürlük İttifakı doğru bir stratejiyle soluk getirebilir’

Gazete Duvar’dan Serkan Alan’a konuşan Yöneylem Sosyal Araştırmalar Merkezi Genel Koordinatörü Derya Kömürcü’ye göre gelecek seçimler bir tür rejimin oylanacağı, cumhurbaşkanlığı seçiminin ağırlıklı olacağı bir seçim olacak. Bu durumun Emek ve Özgürlük İttifakı’na imkân sağladığını belirten Kömürcü, “Altılı Masa’nın yaptığı muhalefetten memnun olmayan seçmen grubu çok rahatlıkla cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhalefetin ortak adayına oy verebilir ama diğer tarafta HDP, EMEP, TİP gibi partilerin olduğu daha çok ‘hesaplaşmanın’ altını çizen partilere oy verebilirler. Bu yeni ittifak o seçmen grubunun dikkatini çekebilir” dedi.

Yaptıkları araştırmalarda HDP’nin oy oranının düşmediğini, “İktidar barajı yüzde 10’dan 7’ye indirip HDP’ye destek veren metropollerdeki daha demokrat, sol, sosyalist insanların HDP’den oylarını çekmesini beklediyse böyle bir şey görmüyoruz” ifadeleriyle açıklayan Kömürcü’ye göre ittifakın yüzde 12’nin üzerinde bir oy potansiyeli bulunuyor.

Emek ve Özgürlük İttifakı’nın “doğru bir stratejiyle” yeni bir soluk getirebileceğini belirten Kömürcü, “doğru stratejiyi” ise şu ifadelerle açtı:

“HDP uzunca zamandır çok zor siyaset yapıyor. Tarihsel olarak güçlü olduğu bölgelerde gücünü koruyor ama Türkiye partisi olmak açısından ciddi sıkıntılar yaşıyor. İktidarın baskılarından da kaynaklı marjinalleştirildi. O anlamda bu ortaklaşma ittifaka yeni bir açılım sağlayabilir. Tüm Türkiye’ye söz söyleyebilen bir siyasal yapı olarak seçmenlerin karşısına çıkabilir. HDP, ismiyle seslenemeyeceği, oy alamayacağı seçmenlerden diğer bileşenlerin isimleriyle daha kolay oy alabilir. “

‘Kimse hayal kurmasın’

Araştırmacı Derya Kömürcü’ye göre Emek ve Özgürlük İttifakı’nın tavrı özellikle cumhurbaşkanlığı seçimlerinde çok etkili olacak. “Bu ittifaka oy verecek seçmenlerin  desteğini almayan, alamayacak olan muhalefet adayı cumhurbaşkanı seçilemez. Kimse hayal görmesin” ifadelerini kaydeden Kömürcü sözlerini şöyle sürdürdü:

“Tek başına yüzde 50’yi geçen adayımız var, onu aday gösterirsek cumhurbaşkanı seçtiririz’ gibi sözler çok düşük ihtimaller. Gerçek olan şu. Altılı Masa birlikteliğini bozmayacak ama aynı zamanda Emek ve Özgürlük İttifakı’nın seçmenlerinin de destek verebileceği bir ortak aday bulacaklar. Ancak o koşulda olur. Hatta bu koşul birinci turda olmalı ki seçim riske girmesin. Çünkü seçimin ikinci tura kalması durumunda Meclis aritmetiğinden dolayı birtakım riskler açığa çıkabilir. Cumhur İttifakı belli sayıda milletvekili çıkarırsa, ikinci tur öncesi ‘istikrarsızlık’ vurgusu yaparak seçmenleri etkileyebilir. “

‘Ne İYİ Parti’nin ne de HDP’nin desteği olmadan muhalefetin kazanma olasılığı yok’

Aksoy Araştırma Kurucusu ve Sosyal Demokrasi Vakfı SODEV Başkanı Ertan Aksoy’a göre Emek ve Özgürlük İttifakı’nın kurulması, “HDP Altılı Masa’da var, yok” tartışmasına netlik kazandırdı.

Emek ve Özgürlük İttifakı’nın “Türkiye’nin bugün ihtiyaç duyduğu” kamucu politikalara dair gündem oluşturma potansiyelinin yüksek olduğunu belirten Aksoy, “Hatta bunun Altılı Masa’yı etkileme ihtimalini de görüyorum.  Toplumda da bugün yaptığımız ölçümler daha çok kamucu politikaya talep olduğunu da gösteriyor” dedi.

Emek ve Özgürlük İttifakı’nın HDP dışındaki bileşenlerine bakıldığında oy oranının az fakat etkisinin yüksek partilerden oluştuğunu, bunun oy akışında “olumlu” etki yaratabileceğini belirten Aksoy’a göre de ittifak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kritik konumda olacak.

İktidarın karşısındaki muhalif bloklardan herhangi birinin desteğinin olmaması durumunun “muhalefetin kazanma ihtimalini” son derece sarsacağını belirten Aksoy, “İYİ Parti gibi HDP gibi büyük seçmen gruplarını tutan siyasi partiler özelinde baktığınızda daha da büyük bir etkiye sahip. Bugün ne İYİ Parti’nin ne de HDP’nin desteği olmadan muhalefetin kazanma olasılığı yok. Bu iki partinin de desteğinin net olarak muhalefetin adayının arkasında olması lazım ki seçim muhalefet adına kazanılabilsin” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:

“Siyasi karar vericiler ne der bilemiyorum fakat Emek ve Özgürlük İttifakı seçmeninde muhalefetin adayına oy verme konusunda ciddi bir kararlılık görülüyor. İsimlere dair desteğin tonu değişebiliyor ama anlamlı bir grubu bugün için diğer muhalefetin adayına oy vereceğini söylüyor. Potansiyel olarak görülen her isim anlamlı bir destek görüyor. En yüksek oranda destek Kemal Kılıçdaroğlu’na gözleniyor.”

 ‘Türkiye siyasetinde yeni bir alan oluştururlar’

MAK Danışmanlık Başkanı Mehmet Ali Kulat’a göre HDP, yaptıkları araştırmalarda oy kaybı yaşamayan parti olarak dikkat çekiyor. Seçim öncesinde yapılan anketlerde özellikle metropollerde yaşayan HDP’li seçmenlerin kendisini kamufle ettiğini belirten Kulat, bugün HDP için anketlerde çıkan yüzde 8 gibi oy oranlarının gerçekte 2-3 puan üzerinde bir orana denk düştüğünü söyledi.

Emek ve Özgürlük İttifakı’nı oluşturan HDP dışındaki diğer partilerin anketlerdeki oy oranlarının yüzde 1’i bulmadığının söylenebileceğini belirten Kulat, yüzde 10+1’in 11 sonucu ortaya çıkarmadığını ifade ederek şunları söyledi:

Emek ve Özgürlük İttifakı’nı oluşturan partilerin oy oranı yüzde 11 çıkmaz. 12 eder, 13 eder yani yeni bir sinerji oluşturur.  Çünkü bunlar aynı yöndeki partiler. Emek ve özgürlükleri önceliyorlar. Bu iki kavram Türkiye’de şu anda siyaset yapan herkesin öncelemesi gereken kavramlar.  Bu iki kavramı önceleyen her parti normalin üzerinde bir destek bulur. HDP’nin beraber olduğu bu partiler de kendi oy oranlarının üzerinde bir sinerji yakalarlar. Türkiye siyasetinde yeni bir alan oluştururlar. “

‘HDP şu anda Türkiye’nin en kritik partisi’

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ayrı bir konu olduğunu, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın bir aday çıkarması durumunda özellikle Millet İttifakı seçmeninin bu ittifakı “oyun bozucu” olarak görebileceğini belirten Kulat, “Emek ve Özgürlük İttifakı eğer aday çıkarmaz, Cumhur İttifakı’nın karşısında, Altılı Masa’nın yanında durursa doğal olarak oy oranlarında bir artış gündeme gelebilir” dedi.

Mevcut tabloda cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalmayacağını, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın aday çıkarması halinde seçimin ikinci tura kalacağını söyleyen Kulat, “Seçim ikinci tura kalırsa büyük ihtimalle yarışı Cumhurbaşkanı Erdoğan kazanır” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:

“Çünkü Altılı Masa’nın çıkaracağı adayın yanı sıra Emek ve Özgürlük İttifakı da aday çıkarırsa, rekabet edecekleri için bu durumun toparlanması mümkün olmayabilir. O nedenle Emek ve Özgürlük İttifakı’nın tutumu çok kritik. HDP şu anda Türkiye’nin en kritik partisi. HDP her halükârda 50+1’i bulabilmesi için hem Cumhur İttifakı hem de Millet İttifakı’na gerekli olan seçmen grubunu bünyesinde bulunduruyor. “

‘Kürt seçmenin nezdinde çok büyük bir yankısı yok’

Araştırmacı Reha Ruhavioğlu’na göre Emek ve Özgürlük İttifakı’nın etkisinin nasıl olacağını söylemek bugünden çok net değil. “Siyasete yeni bir heyecan getireceğini ön görmek de çok gerçekçi görünmüyor. Çünkü HDP dışındaki partiler çok oy desteği olan büyük partiler değil” diyen Ruhavioğlu’na göre ittifak içerisinde yer alan partilerin stratejik seçime girme adımları olursa parlamento çoğunluğuna etki açığa çıkabilir.

Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili “üçüncü bir aday” durumunun şimdilik söz konusu olmadığını, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın Altılı Masa’nın cumhurbaşkanı adayını bekleyeceğini söyleyen Ruhavioğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

“İttifak içinde kendi imkânı kısıtlı olan partiler bazı illerde HDP’nin lojistik desteğiyle daha fazla bir etkinliğe kavuşacaklardır. Kürt seçmen nezdinde burada çok büyük bir yankısı yok. ‘HDP Batı’dan bazı partilere destek çıkarak onların temsil edilmesini sağlıyor’ gibi bir sonuç çıkıyor. Zaten HDP’nin HDP’yken de bunu yaptığını Kürt seçmen biliyordu. Burada ekstra olumlu ya da olumsuz bir yansımasının olacağını zannetmiyorum.”

Paylaşın

TİP Lideri Erkan Baş: Doğru Olan ‘Ortak Aday’

TİP Lideri Erkan Baş, katıldığı bir televizyon programında yaptığı açıklamada, “Biz doğru olanın ortak aday olduğunu düşünüyoruz. Neden böyle düşündüğümüzü de defalarca açıkladım. Çok basit bakıyorum. Siyaset bazen böyle çok karmaşıktır ama biz parti olarak da siyaseti sadeleştirmeye çalışıyoruz. Sorum şu bütün yurttaşlara ve kendi adımıza da bir beyan… İkinci turda oy verebileceğimiz bir adaya ilk turda niye oy vermeyelim? Dolayısıyla hiçbir tartışma yok. Doğru olan, ilk turda bütün muhalefetin oyunu alabilecek, toplumun en geniş kesimlerinin oyunu alabilecek bir ortak adayın belirlenmesidir. Biz bunun doğru olduğunu düşünüyoruz” dedi ve ekledi:

“Diyoruz ki, Tayyip Erdoğan karşısına muhalefet çok aday çıkarttığında otomatikman muhalefet şunu kabul etmiş oluyor. Diyor ki ikinci tura kaldığında en çok kim alırsa biz ona vereceğiz.’ Herkes bunu söylüyor. Fakat seçim dönemi boyunca şunu yaşıyoruz, iktidarla mücadele bir kenara bırakılıyor. Muhalefet kendi içinde ikinci tura kim kalacak yarışına giriyor. Bu pratik bir problem. Dolayısıyla bu enerji kaybına neden oluyor. İnsanların umudunu kıran bir süreç yaşıyoruz ve denedik zaten bunu; başarısız oldu. Buradan yola çıkarak da biz TİP olarak uyarıda bulunuyoruz muhalefete diyoruz ki ikinci turda oy vereceğimiz birisine birinci turda da oy verebiliriz. Yeter ki bunu öncesinde örelim, bunu konuşalım, tartışalım.”

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, Halk TV ekranlarında yayınlanan “İsmail Küçükkaya ile Yeni Bir Sabah” programına konuk oldu. Programda gazeteci Küçükkaya’nın sorularına yanıt veren Baş, Türkiye gündemine ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

Programın başında, 24 Eylül Cumartesi günü Emek ve Özgürlük İttifakı’nın İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlediği halk buluşmasında yaptığı konuşmada “hayal edelim” çağrısında bulunmasına ilişkin konuşan Erkan Baş, “Üniversiteden atılmadan önce öğrencilerimle sık sık sohbet ederdim. Öğrencilerime ilk olarak ‘hayaliniz ne’ diye sorardım. Çünkü ancak hayal edersek geleceği inşa edebiliriz. Umutlarımızın gerçekleştiğini hayal edelim” dedi.

Baş şöyle devam etti:

“Üniversite 4’üncü sınıf öğrencilerine ‘hayaliniz ne?’ diye sorduğumda şu cevabı alıyordum: İş, eş, araba… ‘Böyle hayal mi olur çocuklar?’ diyordum. Ben ilkokuldayken Gagarin olmayı, uzaya gitmeyi hayal ediyordum. Hayal dediğiniz şey böyledir. Bu iktidarın yarattığı en büyük yıkım; insanlarımızın hayal kurma gücünü ellerinden aldı. O kadar gündelik koşturmacayla uğraşıyoruz ki… Aslında biz belki de yaşamıyoruz, hayat bu değil. Yaşam nefes alıp vermekten ibaret değil. Ev kirası, doğal gaz, elektrik faturası ödeyeceksin, günde 12 saat çalışacaksın, kazandığın parayla da çocuğunu okutmaya çalışacaksın… Biz çalışmak için yaşıyoruz. Birileri bizim üzerimizden kâr elde etsin diye yaşıyoruz.”

İsmail Küçükkaya’nın “Erkan Baş’ın bugünkü hayali nedir?” sorusuna yanıt veren Baş, devamında şu ifadeleri kullandı:

“Ben gerçekten bireysel kurtuluşa inanmıyorum. Toplum olarak kurtulacağız. Güzel bir ülkemiz olacak. Güzel bir dünyamız olacak. Ben o güzel dünyaya katkı yapmış olmanın iç huzuruyla olacağım. Ben bugün roman yazmayı hayal ediyorum. Memleket şu felaketi atlatsın…

Ben Tayyip Erdoğan Belediye Başkanı olduğu dönemde lisedeydim. AKP iktidara geldiğinde üniversite öğrencisiydim ve bütün hayatımı mahvettiler. Bütün hayatım zorbalıkla mücadeleyle geçti. Şimdi diyorum ki: Kızım benim yaşadıklarımı yaşamasın. Geleceğe umutla baksın.”

“Karşı karşıya kaldığımız şey bir seçim değil”

Programın devamında yaklaşan seçimlere ilişkin konuşan Baş, “Karşı karşıya kaldığımız bir seçim değil sadece. Biz Türkiye’nin önümüzdeki süreçte nasıl şekilleneceğini yeniden tartışıyoruz” dedi.

Sağcı iktidarların yıllardır Türkiye’yi felakete sürüklediğine dikkat çeken Baş, şu ifadeleri kullandı:

“Esas olarak başta gençler, kadınlar, Kürtler, Aleviler ama en genel kimlik olarak Türkiye halkları bu iktidardan bir an önce kurtulmak istiyorlar ama ülkede hâkim bir siyaset düzeni var. Tek adam rejimi eleştirisi yapmak kolay, herkes bunun kötü olduğunu biliyor ama siyasi partilerde de tek adam rejimi var. Bunu tüm siyasi partiler için söylüyorum. Bu düzen bozuk bir düzen. Örneğin bir kişinin iki dudağından çıkan her şeyin kanun olmasına itiraz ediyoruz ama bu 6 kişi veya 16 kişi olunca yeterli olacak mı? Amacımız milyonlarca insanın siyasette söz sahibi olacağı bir siyasi anlayış yaratmak.

Karşı karşıya kaldığımız bir seçim değil sadece. Biz Türkiye’nin önümüzdeki süreçte nasıl şekilleneceğini yeniden tartışıyoruz. Evet son 20 yıldır Türkiye tarihin en karanlık dönemlerini yaşıyor ama Türkiye niye buraya geldi? Nasıl oldu da 1920’lerden 2000’lere gelirken Türkiye’de tarihin en karanlık dönemi doğdu? 1920’lerden bu yana memlekette halkın gerçek temsilcilerinin siyasette yer bulamadıklarını ve egemenler tarafından dışarıya itildiğini görüyoruz. Bizim ülkemizde egemenler halkın siyasete katılımını engelleyerek tarikatlar eliyle, cemaatler eliyle, özellikle ABD emperyalizminin yönlendirmesiyle Türkiye’de sağcı iktidarları var ettiler. Ve geldiğimiz yer felaket!”

“Erdoğan yalan söylüyor”

Türkiye’de 7 milyona yakın gencin ilk defa oy kullanacağına dikkat çeken Baş, “Erdoğan bu arkadaşlarımızın oyunu almak istiyor. Onlara yönelik sosyal medya kampanyası düzenlemişler, Tayyip Erdoğan videoda ‘Bizden önce seçme yaşı 30’du, biz onu 25’e indirdik, sonra 18’ indirdik’ falan diyor. İnanamadım ben buna. Ben 1979 doğumluyum, Tayyip Erdoğan gelmeden önce oy kullanmıştım. Çok basit… Gençlere sesleniyor ama onlara bir hayal bile sunamıyor. Bariz bir şekilde yalan söylüyorlar. Söylediklerinin hiçbiri doğru değil. Düzen siyasetçilerinin yaptığı en büyük hata gençlere şirin gözükmeye çalışıyorlar ve dalga konusu oluyorlar. Bu memleketin gençleri kandırılacak çocuklar değiller. Olgun, memleketin geleceğine dair kaygı duyan, siyasette kendilerine bir yer arayan konumları var. Böyle ucuz numaralarla gençleri kandıramazsınız” dedi.

Adaylık tartışmaları

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun parti üyelerine yönelik yaptığı “Benimle misiniz?” çağrısını da değerlendiren Erkan Baş, “Partisinin içine dönük söylediği sözlerle ilgili benim yorum yapmam doğru olmaz. Biz 6’lı Masa’nın iç tartışmalarına dair söz söylemeyi doğru bulmuyoruz. Ama mesele memleket meselesine geldiği takdirde tavrımız açık. Başından bu yana aynı şeyi söylüyoruz; Türkiye bu rejimden kurtulmalı. Bizim bir numaralı görevimiz ve sorumluluğumuz bu. Bu konuda üzerimize düşen her şeyi yaptık ve bundan sonra da yapmaya hazırız” dedi.

Baş, Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı tartışmalarına ilişkin şunları söyledi:

“Biz bu konuda şu anda bekleme halindeyiz. İki temel mesele var: Biri esas biri usul. Esas açısından baktığımızda siz nasıl bir ülke vadediyorsunuz, hedefleriniz ne? Önümüze Millet İttifakı’nın ya da 6’lı Masa’nın vaatleri gelecek ve bakacağız. Açıklarlarsa biz tartışmak isteriz.

Türkiye İşçi Partisi adına söylüyorum; biz doğru olanın ortak aday olması gerektiğini düşünüyoruz. İkinci turda oy verebileceğimiz adaya ilk turda neden oy vermeyelim. Doğru olan ilk turda bütün muhalefetin oyunu alabilecek, toplumun en geniş kesimlerinin oyunu alabilecek bir ismin belirlenmesidir.

“Erdoğan hayatının en büyük yenilgisini yaşayabilir”

Geçen seçimden bir deneyimimiz var bizim. Tayyip Erdoğan’ın karşısına muhalefet çok fazla aday çıkardığında şunu kabul etmiş oluyoruz: İkinci tura kalındığında Tayyip Erdoğan’ın karşısında olan ismi destekleyeceğiz ama seçim sürecinde iktidarla mücadele bir kenara bırakılıyor, muhalefet kendi içinde ikinci tura kim kalacak yarışı yapıyor. Bu denendi ve başarısız olundu. İkinci turda oy verebileceğimiz kişiye birinci turda da oy verebiliriz.

Usul açısından da uyarıda bulunmak istiyorum. Biz tek adamın belirlenmesine karşıyız. Ama Millet İttifakı da sürekli ‘6 genel başkan belirleyecek’ diyor. Bu doğru bir tutum değil. Bugünden sendikalara, demokratik kitle örgütlerine gidin, kendiniz dışında bütün siyasi partilerle görüşün. Görüşmekten ne kaybederler? Herkesin içine sinen bir adayda ortaklaşılmasıyla Tayyip Erdoğan hayatının en büyük yenilgisini yaşayabilir.”

“AKP gençlerin hayatını çürüttü”

Programın son bölümünde gençlerin sorunlarına ve AKP iktidarının politikalarına dair açıklamalarda bulunan Erkan Baş, iktidarın bilinçli politikalar uygulayarak gençlerin hayatını ‘çürüttüğünü’ söyledi.

Baş, şunları kaydetti:

“Yoksul mahallelerinde gençler uyuşturucuya sürükleniyor. Yanlış ama bilinçli devlet politikalarıyla gençlerin hayatları çürütülüyor. Çocuklar tarikatlara, cemaatlere mecbur bırakılıyor. Enes Kara diye bir kardeşimiz Elazığ’da hayatına kıydı… Bana Türkiye’nin her yerinden ‘üniversiteyi kazandık, yurt yok. Ne yapacağız?’ mesajları geliyor. Bunların hepsi bilinçli iktidar politikası.

15 Temmuz’dan sonra FETÖ’nün okullarına ve yurtlarına el konuldu. Bunların önemli bir bölümü de kendilerine yakın vakıflara devredildi. Madem el konuldu bunlara devlet işletsin. Okulların büyük bir bölümü imam hatiplere dönüştürüldü. Veliler çocuklarını imam hatiplere göndermek istemiyor ama o yöne iteleniyorlar.

Gençlerimizi spora yönlendirsek hem kötü alışkanlıklardan uzak kalırlar hem sağlıklı olurlar hem de sağlıklı nesiller yetiştiririz.”

Paylaşın

Emek ve Özgürlük İttifakı, CHP Lideri’nin Adaylığını Destekler Mi?

Emekçi Hareket Partisi (EHP), Türkiye İşçi Partisi (TİP), Halkların Demokratik Partisi (HDP), Emek Partisi (EMEP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) ve Toplumsal Özgürlük Partisi’nin (TÖP) oluşturduğu Emek ve Özgürlük İttifakı kuruluşunu ilan etti.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın Kılıçdaroğlu’nun aday olması durumunda nasıl bir tavır alacakları hakkında Halk TV’de değerlendirmelerde bulundu.

İnan Demirel’in ‘Kılıçdaroğlu’nun ortak aday olmasına sıcak bakıyor musunuz?’ sorusuna ‘Zor bir soru sordunuz’ diye yanıt veren Oluç şu ifadeleri kullandı:

“Kemal Kılıçdaroğlu çok değer verdiğimiz bir kişidir. Türkiye siyasetine demokratik bir düzey getirmek için mücadele ediyor. Aday olup olmayacağı 6’lı masanın kararıdır. Biz hem Kılıçdaroğlu’na saygısızlık yapmak istemeyiz hem de 6’lı masaya isim dayatmak istemeyiz.

İsteriz ki her şey kendi yolunda yürüsün. Bu sorunuza bu kadarıyla cevap vermek isterim. Parti kurullarımız karar verecekler. Biz aday çıkarmak konusunda bir isim konuşmadık. Kimsenin iradesini çiğnemek istemem. HDP olarak biz de isim konuşmadık. Yakın zamanda bütün bunlar değerlendirilecektir.”

Haliç Kongre Merkezi’nde kuruluşunu ilan ederek yol haritasını açıklayan Emek ve Özgürlük İttifakı’nın deklarasyonunda; ekonomi, yoksulluk, Kürt meselesi, temel hak ve özgürlükler yer aldı. HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, ‘ortak aday’ konusunda görüşlerini aktardı.

Paylaşın

‘Emek ve Özgürlük İttifakı’nın Kuruluşu Açıklandı; Yol Haritası Paylaşıldı

Halkların Demokratik Partisi (HDP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Türkiye İşçi Partisi (TİP), Emek Partisi (EMEP) ve Toplumsal Özgürlük Partisi’nin (TÖP) oluşturduğu Emek ve Özgürlük İttifakı İstanbul’da düzenlenen halk buluşmasında kuruluşunu ilan ederken, ittifakın yol haritasını kamuoyu ile paylaştı. 

Haber Merkezi / Buluşmaya ittifak partilerinin ve kurumlarının başkanları ve eş genel başkanları, sözcüleri, milletvekilleri, sendika temsilcileri, işçiler ve binlerce yurttaş katıldı. Haliç Kongre Merkezi’ndeki halk buluşması, katılımcıların salona girişleriyle başladı.

Öte yandan ittifak bileşeni partilerden EHP Sözcüsü Özge Akman, Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ile Mithat Sancar, SMF Dönem Sözcüsü Barış Kayaoğlu, TİP Genel Başkanı Erkan Baş, TÖP Sözcüleri Perihan Koca ile Juliana Gözen salona birlikte giriş yaptı.

HDP bileşenlerinden Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Başkanı Keskin Bayındır, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Şahin Tümüklü, Sosyalist Kadın Meclisi Sözcüsü Çiçek Otlu, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Esengül Demir, Devrimci Parti Genel Başkanı Elif Torun Öneren, SODAP Eş Sözcüleri Kezban Konukçu ve Sezgin Kartal, SYKP Eş Genel Başkanları Canan Yüce ve Cavit Uğur, Yeşil Sol Parti Eş Sözcüleri Ayşe Erdem ve İbrahim Akın da salonda yerlerini aldı.

n ardından Emek ve Özgürlük İttifakı deklarasyonunu açıkladı. Deklarasyonun tam metni ise şöyle:

“Ekonomiden siyasete birçok alanda Cumhur İttifakının yarattığı yıkımı durdurmak, Tek Adam Yönetimi’ni sonlandırmak, halkın çalışma ve yaşam koşullarını iyileştirmek, demokratik hak ve özgürlükler temelinde bir değişim ve dönüşümün gerçekleşmesini sağlamak önümüzdeki dönemin acil görevidir. Bu değişim ve dönüşümün yaşanabilmesi için emekten, barıştan, demokrasiden yana güçlerin ortak ve birleşik mücadeleyi güçlendirmesi ve kararlı bir şekilde sürdürmesi büyük önem taşıyor. Bu birlik ve mücadele yeni dönemin belirleyici, etkin bir gücü de olmak zorundadır. Halkın beklentisi ve talebi de bu yöndedir.

Verilecek ortak mücadele, takınılacak güçlü ve kararlı tutum, halkın acil ekonomik taleplerinin elde edilmesi ve demokratikleşme yolunda adımlar atılmasını sağlayacak bir yürüyüş olacaktır. Bu yürüyüşün uğrak yerlerinden biri olan seçimler Türkiye için kritik bir anlam taşımaktadır. Seçim sürecinde halkın gelecek umutlarını salt sandığa bağlamadan, ancak sandığın önemini de görmezden gelmeden emek ve demokrasi mücadelesini yükselterek, bu temelde halkı seçimlerden kazanımla çıkmaya motive etmek ve seçim güvenliği için bütün tedbirleri almak ihmal edilemez bir sorumluluktur. İçinden geçtiğimiz bu olağanüstü süreçte ekonomik ve politik acil görevlerin gerçekleşmesi için hedeflediğimiz ittifak, sömürülen ve ezilen bütün halk kitlelerinin ittifakıdır. İşçilerin, emekçilerin, yoksulların, kadınların, gençlerin, doğa ve insan hakları savunucularının dayanışması ve ittifakıdır. Ortak, güçlü ve kararlı bir mücadele zeminidir.

“Emekçilerin yaşadığı güvencesizliğe ve geleceksizliğe son verecek politikaların izlenmesi şarttır”

Bu iktidarın program ve icraatları, emperyalizmin, sermaye sınıfının, kendi yandaş şirket ve holdinglerinin çıkarlarını önceleyen bir politik anlayışa ve uygulamalara dayanıyor. Yandaşları da palazlandıran bu haksız ve usulsüz ihale sistemi hukuken yeniden incelenmeyi gerektiriyor. İzlenen sömürü ve baskı politikalarının işçi ve emekçilerde, yoksul çiftçi, köylü ve esnafta, ezilen halk kesimlerinde yarattığı ekonomik ve sosyal yoksunluk toplumun birinci derdi haline gelmiştir. Hayat pahalılığı, düşük ücretler, işsizlik, yoksulluk, geçinme, barınma vb. sorunlarının çözülmesi için somut adımların atılması ve işçilerin, emekçilerin, ezilen halk kitlelerinin çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi bugün herkes için ilk meseledir. Bu gerçekten hareketle yaşanan ekonomik krizin ve çok yönlü toplumsal yıkımın ağır faturasını yerli ve yabancı sermayeye ödetecek, emekçilerin yaşadığı güvencesizliğe ve geleceksizliğe son verecek politikaların izlenmesi şarttır.

Bu kapsamda;

Zamların durdurulması, ücretlerin açlık ve yoksulluk sınırının üzerinde insanca yaşanacak bir düzeye çıkarılması, işten atmaların yasaklanması, istihdamın artırılması, temel tüketim maddelerinden alınan vergilerin kaldırılması, az kazanandan az çok kazandan çok vergi alınması, yoksulluğu ortadan kaldıracak bir ekonomik programın izlenmesi en büyük toplumsal ihtiyaçtır.

Bütçe kaynaklarının; saraylar, savaşlar, yandaşlar ve dış borçların ödenmesi için değil halkın ekonomik güvencesi ve doğrudan gelir destekleri için seferber edilmesi ilk adımlardır.

Halkın; elektrik, doğal gaz, su, internet gibi temel ihtiyaçlarının bir ‘sosyal haklar programı’ kapsamında, aylık geliri yoksulluk sınırının altında olan herkese ücretsiz sağlanması; KYK borçlarının tamamen silinmesi, emeklilikte yaşa takılanların (EYT), öğretmenler başta olmak üzere kamuda ataması yapılmayan tüm meslek gruplarının sorunlarının çözülmesi acil ihtiyaçtır. Emeklilerin yaşam koşullarının iyileştirilmesi, yoksul çiftçilerin borçlarının silinmesi, mağduriyetleri olağanüstü artan esnafın desteklenmesi ilk yapılması gerekenler arasındadır.

Özellikle enerji ve ulaşım hatları, sağlık ve eğitim alanlarında nitelikli, parasız ve kamusal hizmetlerin verilebilmesi için işçilerin, emekçilerin denetimini içeren acil kamusallaştırma adımlarının atılması gereklidir.

Kadın yoksulluğuna son verecek, ekonomik yaşamın her alanında eşit ve etkin olmasını sağlayacak politikalar şarttır. 18 yaş ve altı çocuk emeğinin ücretli emek olarak kullanılması yasak olmalıdır.

‘Geri Kabul Anlaşması’ iptal edilmelidir. Dönmek isteyen sığınmacılar için bölgede barış ortamı sağlanmalı, birlikte yaşamı talep eden sığınmacılara mülteci statüsü verilmeli, birlikte yaşamın koşulları inşa edilmelidir.

“Hedefimiz demokratik, özgürlükçü ve eşitlikçi ilkeler temelinde halkın gerçek egemenliğine dayanan bir demokrasinin inşasını sağlamaktır”

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı altında kurulan tek adam yönetimi, demokratik hak ve özgürlükleri kullanılamaz hale getirmiş, keyfiliği, zorbalığı, hukuksuzluğu ve adaletsizliği kurumsallaştırmış, bu ülkenin ve halkların yaşadığı sömürüyü, baskıyı ve çözümsüzlüğü derinleştirmiş, faşizan uygulamaları gündelik politikanın parçası haline getirmiştir.

Dolayısıyla tek adam sistemini ayakta tutan, besleyen tüm kurum, mekanizma ve bağımlılık ilişkilerini değiştirmek öncelikli amaçlarımızdandır. Seçim barajının kaldırılması, demokratik hakların, siyasal özgürlüklerin en geniş şekilde kullanılmasının garanti altına alınması, demokratik, tarafsız ve bağımsız bir yargı sisteminin kurulması acil bir ihtiyaçtır. Hedefimiz demokratik, özgürlükçü ve eşitlikçi ilkeler temelinde halkın gerçek egemenliğine dayanan bir demokrasinin inşasını sağlamaktır.

Bu kapsamda;

Yerinden ve yerelden demokratik yönetim için yerel yönetimlere merkezden kimi alanlarda yetki ve kaynak devrine bağlı, halkın güçlü katılım mekanizmalarının oluşması, yönetimin halkın oyuyla gelmiş kişilere ve yerel halk meclislerine devredilmesi, kayyum rejimine son verilmelidir.

Bütün işçi ve emekçilerin sınırsız sendikal örgütlenme, her türlü (hak, dayanışma, siyasal ve genel) grev ve toplu sözleşme hakkının güvence altına alınması, günlük çalışma süresinin 7 saat olması ve lokavtın yasaklanması gerekmektedir.

Demokrasiyi, eşit yurttaşlık taleplerini ve inanan inanmayan herkes için düşünce, inanç ve vicdan özgürlüğünü kapsayan bir laikliğin inşa edilmesi; Alevilerin eşit yurttaşlık hakkının güvence altına alınması gerekmektedir.

Farklı kültürlere, kimliklere, inançlara ve yaşam tarzlarına saygıya dayalı eşit yurttaşlık hakkı, temel bir ilke olarak benimsenmelidir.

Kanun hükmünde kararnamelerle yaratılan hak gasplarının giderilmesi, kamuda işe alımda ve atamalarda her tür ayırımcılığa son verilmesi, halk egemenliğine dayanan demokratik bir düzen için atılması gereken acil adımlardır.

Yurtta, bölgede ve dünyada barıştan yana, uzun vadeli halklar arası iş birliğine yönelik politikalar acil ihtiyaçtır. Bunun için emperyalist güçlerin ve iş birlikçilerinin çıkarları değil halkların ihtiyaçları esas alınmalıdır. Komşularımız başta olmak üzere diğer ülkelerle savaş ve çatışmaya, askeri güç gösterisine dayalı, yayılmacı politikaları terk etmek; eşit haklara dayalı, ilkeli ve barışçıl bir dış politika yürütmek gerçek anlamda bir halk egemenliği için zorunludur.

“Kürt sorununun çözümü için inkar ve bastırma siyaseti yerine demokratik ve barışçı bir çözüm için adım atılması gereklidir”

Türkiye’nin çözmesi gereken en köklü sorunlardan biri de Kürt sorunudur. Demokratik çözüm ve barış için ülkedeki bütün toplumsal kesimlerin yaklaşımlarını ve kaygılarını dikkate alan yapıcı bir politika olması gerekendir. Demokratikleşme ile doğrudan bağlantılı ve iç içe geçmiş olan Kürt sorununun çözümü için inkar ve bastırma siyaseti yerine demokratik ve barışçı bir çözüm için adım atılması gereklidir. Savaş politikaları, silah ve çatışma yöntemleri yerine, diyalog ve müzakere seçeneklerinin kendini tarihsel olarak dayattığı ve güncel olduğu aşikardır. Diyalog ve çözüm zeminini kurmak ve güçlendirmek; demokratik müzakere yöntemleriyle tüm toplum için geleceğin kazanılmasına önayak olmak; bu çerçevede, başta ana dili hakkı olmak üzere tüm evrensel kimlik haklarının tanınması için gerekli düzenlemelerin yapılması büyük önem taşımaktadır.

“İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden geçerli hale getirilmesi ve uygulanması…”

Kadınların ve LGBTİ+’ların toplumsal yaşamın bütün alanlarında eşit ve özgür olması için her türlü güvencenin sağlanması zorunludur. Erkek egemen zihniyetten ve uygulamalardan kaynaklanan, kadınlara yönelik sistematik erkek şiddetiyle ve kadın cinayetleriyle çok kapsamlı bir mücadele şarttır. İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden geçerli hale getirilmesi ve uygulanması, toplumsal cinsiyet eşitliği önündeki siyasal, idari, ekonomik ve kültürel tüm engellerin kaldırılması ilk acil adımlardır.

Gençlerin yaşam tercihlerine saygı duyan bir yaklaşımla, kendilerini serbestçe ifade edebilmeleri ve özgürce yaşayabilmeleri için başta eğitim ve kültür olmak üzere ekonomik, toplumsal ve siyasal alanlarda bütün engeller kaldırılmalıdır. Eğitim her kademede parasız, bilimsel ve demokratik olmalıdır. Gençlerin ekonomik olarak desteklenmeleri, her alanda daha fazla yönetime katılmaları, yaratıcı ve ilerletici fikirlerin toplumda daha belirleyici hale gelmesine yol açacaktır.

Çocuklar toplumun kendine ait hakları olan özneleridir. Bunu böyle kabul edip, maruz kaldıkları bütün ayrımcılıkla mücadele etmeliyiz. Ülkemizde 10 milyonu aşkın engelli yaşıyor. Engellilik salt bedene indirgenen bir tıbbi yaklaşımla ele alınamaz. Toplumda her anlamda farkındalık yaratmak, engellilerin kamu hizmetlerinden eşit yurttaşlar olarak yararlanması için her çeşit düzenlenmenin kamu tarafından yapılması hayati önemdedir.

“Her canlının sağlıklı bir ekosistem içinde yaşam hakkı etkin yasalarla koruma altına alınmalıdır”

Kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser. Neoliberal politikaların ülkede derinleşmesini sağlayan iktidar, bütün doğal varlıkları sermayeye peşkeş çekiyor. İklim krizine karşı acil durum ilanı, kâr ve rant uğruna çılgınca doğa ve çevre tahribatına yol açan, ormanları, tarım alanlarını, akarsuları tahrip eden ve ekolojik dengeyi bozan, doğaya karşı işlenen suçların odağı olan tüm projeler durdurulmalıdır. Enerji, ulaşım, kentleşme ve tarım başta olmak üzere tüm politikalarda doğanın korunması odaklı yaklaşım hem acil hem de zorunludur. Her canlının sağlıklı bir ekosistem içinde yaşam hakkı etkin yasalarla koruma altına alınmalıdır.

Tarihi ve kültürel varlıkların yağmasına son verilmelidir.

“Hep birlikte başaracağız… “

Çağrımız Türkiye’nin aydınlık ve demokratik geleceğini düşünen tüm kurum, kuruluş ve partilere, tek tek yurttaşlaradır. Hep beraber sorumluluk alalım. Cumhuriyetin 2. yüzyılında yangın yerine çevrilen ülkeyi ortak talepler ve birlikte mücadele anlayışıyla özgür ve demokratik şekilde yeniden inşa edelim. Türkiye halkları ayrımcılığa, nefret söylemine, kutuplaşmaya, Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı arasına sıkışmış bir egemen siyasete mahkum değildir. Emek, barış, özgürlük ve demokrasi değerleri temelinde halkın egemen olduğu bir toplumsal düzen kurabiliriz. Bunu başarmak ezilen ve sömürülen halk kitlelerinin değiştirici gücüyle mümkündür. Herkesi bu anlayış ve çağrı doğrultusunda ortak ve birleşik mücadeleye davet ediyoruz! Hep birlikte başaracağız… “

Paylaşın

TİP Lideri Erkan Baş’tan Dikkat Çeken ‘Aday Ve Altılı Masa’ Açıklaması

Türkiye gündemine ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulunan TİP Genel Başkanı Erkan Baş, “Esas olan ortak adaydır. Olması gereken ortak bir adayın çıkması ve Tayyip Erdoğan’a yüzde 60-70’le hayatının en büyük yenilgisini yaşatmak. Önerimiz budur.”

Erkan Baş, açıklamasının devamında “Fakat burada ek yapıyorum: Bizim Tayyip Erdoğan’ın yaptıklarına, yaklaşımlarına dair itirazımız var. Ne yapıyor mesela? Ağzından çıkan kural oluyor. Tek adam düzeni bu. Biz tek adam düzenine karşıyız ama hep aynı şeyi söylüyor Millet İttifakı’ndaki arkadaşlar. Bir kişi değil altı kişi karar verince demokratik mi oluyoruz? Bizim söylediğimiz kişi aday olsun diye bir talebimiz hiç olmadı. ” ifadelerini kullandı ve ekledi:

“Söylediğimiz şey şu: Yapılması gereken halkı sürecin içine katmaktır. Milyonlarca insan seçimlerde gidip oyunu alacağınız insanlar değil. Onlar bizim birlikte nefes alıp verdiğimiz birlikte yaşadığımız mücadele arkadaşlarımız, yurttaşlarımız. Yurttaşı özne kılalım. Aday belirleme sürecinde kadın örgütlerini, gençlik örgütlerini, kitle örgütlerini çağırın ve dinleyin. Aday belirleme süreci 6’lı Masa’nın dışına taşmak zorunda.”

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, FOX TV ekranlarında gazeteci İlker Karagöz’ün sunduğu “Çalar Saat” programına konuk oldu. Programda Karagöz’ün sorularına yanıt veren Erkan Baş, Türkiye gündemine ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

Türkiye’nin bir an önce seçime gitmesi gerektiğini belirten Baş, “Öyle bir yıkım var ki, bu iktidardan kurtulduktan sonra iş bitmiyor. Geride kalan 20 yıllık yıkımın ortadan kaldırılması için Türkiye’nin baştan aşağıya yeniden kurulması gerekiyor” dedi.

Karagöz’ün “En fazla yıkım nerede?” sorusuna yanıt veren Baş, “Güncel olarak ekonomi” yanıtını verdi. Erkan Baş, şunları kaydetti:

“Açlık, yoksulluk, işsizlik, alışveriş yapamamak en temel ihtiyaçlarını karşılayamamak… Diyelim ki yaz aylarında tatil yapmak istiyoruz. Unuttuk bunu farkında mısınız? Milyonlarca insan hayalini bile kuramıyor. İki gün önce okullar açıldı. Bizim görebildiğimiz kadarıyla vatandaşın en büyük derdi artık çocukların okul malzemeleri, defteri, kâğıdı, kalemi. Çocuğu okula göndereceksiniz, öğlen ne yiyecek bu çocuk okulda?”

“Yaşamayı unuttuk”

Erkan Baş, programın devamında Tuzla’da yurttaşlarla bir araya geldiği İşçi Evi’nin açılışında bir işçinin kendisine anlattıklarını paylaştı. Baş, şu ifadeleri kullandı:

“Bir tekstil atölyesinde çalışıyor, oğlu var ikinci sınıfa gidiyor. Atölyede öğlen yemek veriyorlar. Bana ‘Başkanım, kutu meyve suyu versinler de eve getireyim, çocuğumun beslenme çantasına koyayım diye dua ediyorum’ diyor. İnsanlar iş yerlerinde kendi yemeleri gereken yemeği çocuklarına ayırıyorlar. Bazı şirketler çalışanlara yemek kartı veriyor. İnsanlar o kartı marketlerde kullanmaya başladı. Türkiye’nin gerçeği bu, bizim bunları konuşmamız lazım.”

Türkiye’de yaşayan milyonlarca insanın “yaşamayı unuttuğunu” söyleyen Erkan Baş, “Artık yaşamayı unuttuk. Yaşamak dediğimiz nefes alıp vermek değil. En basit ihtiyaçlarımızı bile karşılayamadığımız durumlarda hayatımızı idame ettirmeye çabalıyoruz. Bizim buna itiraz etmemiz lazım. İnsanın dinlenme hakkı vardır, eğlenme hakkı vardır, çocuğunun geleceğine dair kaygı duymama hakkı vardır, iş güvencesi hakkı vardır, konut hakkı vardır…” diye konuştu.

“Saray yandaşlarını zenginleştiriyor”

Saray Rejimi’nin yandaşlarını zenginleştirdiğine ve bunun dışında kalan milyonlar yurttaşın her geçen gün yoksullaştığına dikkat çeken TİP Lideri Erkan Baş, “Bu iktidarın en büyük özelliklerinden bir tanesi Türkiye’yi ikiye böldüler. Saray’ın etrafında kümelenen bir azınlık var ve onlar rahatlar. Türkiye büyüyor çünkü siz çalışıyorsunuz, ben çalışıyorum, milyonlarca işçi, köylü, madenci, kadın üretmek için elimizden geleni yapıyoruz ve ülkemizi zenginleştiriyoruz. Ama bu zenginlikler ülkenin tepesine çökmüş yüzde 1’in eline geçiyor. AKP iktidarı boyunca Türkiye’nin en tepesindekilerin toplam servetten aldığı pay niye her geçen gün artıyor? En tepedeki yüz 1 her gün zenginleşiyorsa onun dışında kalanlar yoksullaşıyor” dedi.

“Biz çalışmak için yaşıyoruz”

“Kendime insan neden çalışır?” sorusunu soruyorum diyen Erkan Baş, “İnsan üretir. Üretmekten mutlu olursunuz. Çalışırsınız ve hayatınızı güzelleştirirsiniz. Kazandığınız parayla kendinizi, eşinizi, çocuklarınızı mutlu bir geleceğe hazırlamak istersiniz. Türkiye’de biz yaşamak için çalışmıyoruz. Biz sadece çalışmak için yaşıyoruz. Öyle bir sistem kurdular ki insanların hayatı kalmadı. Sabah güneş doğmadan kalkıyorsunuz, işe gidiyorsunuz, saatlerce çalışıyorsunuz, akşam karanlığında eve geliyorsunuz” ifadelerini kullandı.

TİP Lideri Erkan Baş şöyle devam etti:

“AKP iktidarını yeneceğiz, hiç şüphemiz yok. Önümüzdeki dönemde Türkiye’nin geleceğinde böyle bir parti olmayacak. Ama bu 20 yıldır yaratılan yıkım ve bunun sonuçları uzun vadede çözülecek. Çocuklarımız sağlıksız yetişiyorsa bu gelecek için büyük bir tehlikeye işaret etmiyor mu? Bunları ortadan kaldırmak için çok hızlı önlemler almak gerekiyor. Türkiye büyüyor masalları anlatıyorlar. Bizim yapmamız gereken zenginliği tüm topluma yaymak.”

“20 yıldır yaptıklarımızı yaparsak kaybederiz”

Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin de açıklamalarda bulunan Erkan Baş, “En başta şunu şöyleyeyim: Türkiye’nin bir an önce Tayyip Erdoğan’dan kurtulması lazım. Bunun için hiçbir tereddüt yok” dedi.

“Peki bu Saray Rejimi’nden nasıl kurtuluruz?” diye soran TİP Lideri Erkan Baş, şunları şu ifadeleri kullandı:

“20 yıllık bir iktidarla karşı karşıyayız. Demek ki 20 yıldır yaptığımız şeylerin aynısını yaparsak yine kurtulamayız. 20 yıldır yapmadığımız şeyleri yapalım. Cumhurbaşkanlığı seçimi yaşadık ve ikisini de Tayyip Erdoğan kazandı. Buradan ders çıkarmamız lazım. Kazanabilecek aday… Peki bu adaya kim karar verecek? Daha önce Ekmeleddin İhsanoğlu kazanabilecek aday diye önümüze çıkarıldı. Biz o zaman da anlatmaya çalıştık. Bir gericinin karşısına başka bir gerici çıkararak kazanamazsınız. Siyaset aynı zamanda ilke ve duruş meselesidir.

Buradan ders çıkarmak gerekiyor. Yeni bir Ekmeleddin İhsanoğlu vakasına izin vermemek gerekir. 2018 seçimlerini yaşadık, şöyle bir algı oluştu: Çok aday çıkarsa Tayyip Erdoğan ilk turda kazanamaz, ikinci turda da muhalefetin hangi adayı kalırsa hep beraber ona oy veririz. İlk bakışta güzel gözüküyor ama pratiğe indiğimizde muhalefetin adayları iktidar karşıtı bir süreç yerine birbirleriyle uğraştılar. Mesele ikinci tura kim kalacak yarışına döndü. Arada gerçek görevimizi unuttuk ve Tayyip Erdoğan kazandı.

“Esas olan ortak aday”

Esas olan ortak adaydır. Olması gereken ortak bir adayın çıkması ve Tayyip Erdoğan’a yüzde 60-70’le hayatının en büyük yenilgisini yaşatmak. Önerimiz budur. Fakat burada ek yapıyorum: Bizim Tayyip Erdoğan’ın yaptıklarına, yaklaşımlarına dair itirazımız var. Ne yapıyor mesela? Ağzından çıkan kural oluyor. Tek adam düzeni bu. Biz tek adam düzenine karşıyız ama hep aynı şeyi söylüyor Millet İttifakı’ndaki arkadaşlar. Bir kişi değil altı kişi karar verince demokratik mi oluyoruz? Bizim söylediğimiz kişi aday olsun diye bir talebimiz hiç olmadı.

Söylediğimiz şey şu: Yapılması gereken halkı sürecin içine katmaktır. Milyonlarca insan seçimlerde gidip oyunu alacağınız insanlar değil. Onlar bizim birlikte nefes alıp verdiğimiz birlikte yaşadığımız mücadele arkadaşlarımız, yurttaşlarımız. Yurttaşı özne kılalım. Aday belirleme sürecinde kadın örgütlerini, gençlik örgütlerini, kitle örgütlerini çağırın ve dinleyin. Aday belirleme süreci 6’lı Masa’nın dışına taşmak zorunda.”

Paylaşın

‘Üçüncü İttifak’ 24 Eylül’de Kamuoyuna Duyurulacak

Seçimler yaklaştıkça siyasi partiler arasındaki ittifak çalışmaları da hız kazandı. Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı’nın yanı sıra, üçüncü bir ittifak da “Emek ve Özgürlük İttifakı” adı ile 24 Eylül’de kamuoyuna duyurulacak.

Haber Merkezi / Böylece iktidarı temsil eden Cumhur İttifakı’nın karşısında iki ayrı muhalif blok oluşmuş olacak. Reuters, konu ile ilgili bilgiyi TİP yetkililerinden edindiğini kaydetti.

Emekçi Hareket Partisi (EHP), Emek Partisi (EMEP), Halkların Demokratik Partisi (HDP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) temsilcileri, TİP’in ev sahipliğinde İstanbul’da bir araya gelmişti.

Bu toplantıda siyasi gelişmelerle ilgi değerlendirmelerin yanı sıra, ittifakın isminin ve yol haritasının, hazırlanacak deklarasyonun kamuoyuna açıklanmasının yöntem ve tarihinin belirlenmesi gündeme alındı. Toplantı sonrası yapılan ortak açıklamada ise şu ifadeler kullanılmıştı:

“25 Ağustos’ta İstanbul’da, ülkemizin bugününde ve yarınında eşitlik, özgürlük, kardeşlik, barış ve demokrasi temelinde bir değişimi yaratacak birlikteliği vurgulamak, siyasal ve toplumsal iradeyi güçlendirmek, kararlı duruşumuzu, mücadelemizi, dayanışmayı ve umudu büyüten yürüyüşümüzü şekillendirmek üzere bir kez daha bir araya geldik.

Aylar süren emeklerimizin sonucunda;

Türkiye’nin tüm kentlerinde, sokaklarında ve meydanlarında, tarlalarında ve fabrikalarında, okullarında ve üniversitelerinde, her alanda mücadeleyi büyütmek; Emekçilerin, işçilerin, kadınların, gençlerin, çiftçilerin ve üreticilerin taleplerini ve mücadelelerini ortaklaştırmak üzere sürdürdüğümüz ittifak çalışmasını tamamlama aşamasına geldik.

Yaşadığımız ve her gün daha da derinleşen ekonomik, sosyal ve siyasal kriz karşısında toplumsal adalet, eşitlik ve güçlü demokrasi temelinde değişim mücadelesini ortaklaştıracak bu ittifakın mücadele ilkelerini, siyasal program çerçevesini, seçimler öncesini ve sonrasını kapsayan yol haritasını eylül ayında kamuoyuyla paylaşma kararına vardık.

Tarihsel sorumluluğumuzun farkındayız ve buna uygun davranma konusunda kararlıyız.

İttifakımız; AKP-MHP iktidarının halk düşmanı politikalarına direnen, bu düzenden ve iktidardan kurtulmak; sorumlulardan hesap sormak isteyen tüm kesimlerin, siyasal ve toplumsal muhalefet güçlerinin katılımı, katkısı ve desteğiyle büyüyecektir.

İttifakımız; bir yol arkadaşlığı, bir mücadele arkadaşlığı olacaktır.

İnsanca çalışılacak ve yaşanacak bir düzen için; halkın egemenliğine dayanan bir güçlü demokrasi için; Kürt sorununda barışçıl ve demokratik bir çözüm için; kadınlar, gençler ve dezavantajlı grupların eşitliği ve özgürlüğü için; doğanın ve kültürel varlıklarımızın korunması için hep birlikte mücadele edeceğiz.

Çağrımız tüm emekçilere, demokrasi, hak, hukuk, özgürlük, eşitlik mücadelesini yürüten bütün toplumsal hareketler, kurum, kuruluş ve yurttaşlaradır.

Hep beraber sorumluluk alalım. Yangın yerine çevrilen ülkeyi ortak talepler ve birlikte mücadele anlayışıyla özgür ve demokratik bir şekilde yeniden inşa edelim.

Emek, barış, özgürlük ve demokrasi değerleri temelinde, halkın egemen olduğu bir toplumsal ve siyasal düzeni kurmanın, ezilen ve sömürülen tüm toplum kesimlerinin gücüyle mümkün olduğunu biliyoruz.

Herkesi bu anlayış ve çağrı doğrultusunda ortak ve birlikte mücadeleye davet ediyoruz. Tek adam iktidarına, sermayenin ve zulmün düzenine karşı hep birlikte başaracağız.

‘Emek ve Özgürlük İttifakı’

Kurumlarımızın girişimiyle, Eylül ayı sonunda kitlesel bir halk buluşması ve en geniş demokrasi güçleriyle birlikte Emek ve Özgürlük İttifakı’nın kuruluşunun ilan edilmesine karar verilmiştir.”

Paylaşın

TİP Başkanı Erkan Baş: Birileri Emeğimizi Çalarak Zenginleşiyor

Hakları için iş bırakan Ağaç ve Peyzaj A.Ş. işçilerini ziyaret eden TİP Başkanı Erkan Baş, burada yaptığı konuşmada, “Bugün Türkiye’nin dört bir yerinde ülkenin içinden geçtiği durumu konuşuyoruz, ekonomik krizi konuşuyoruz, yoksulluğu konuşuyoruz, açlığı konuşuyoruz. Ama burada sizlerin arasında bir şey daha söylemek istiyorum. Evet her gün yoksullaşıyoruz, her gün açlıkla boğuşuyoruz her gün işsizlik tehdidiyle karşı karşıyayız.”

Erkan Baş, konuşmasının devamında, “Çalıştığımızda kuralsız çalışmaya, her tür sömürüye maruz kalıyoruz. Ama hepsinin nedenini biliyoruz. Biz yoksullaşıyoruz çünkü bu ülkede birileri her gün zenginleşiyor, haksız yere zenginleşiyor, emeğimizi çalarak zenginleşiyor.” ifadelerini kullandı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) iştiraki Ağaç ve Peyzaj A.Ş.’de çalışan işçiler, toplu iş sözleşmelerinin yapılmaması ve açlık sınırının altında kalan ücrete çalıştırılmalarına karşı iş bıraktı.

DİSK’e bağlı Birleşik Tarım Orman İşçileri Sendikası (BTO-Sen) tarafından Saraçhane Parkı’nda 5 Eylül Pazartesi günü başlatılan iş bırakma eylemine, bugün TİP Genel Başkanı Erkan Baş, HDP İstanbul Milletvekilleri Musa Piroğlu ve Züleyha Gülüm de destek verdi.

Burada konuşan Baş, Ağaç A.Ş. işçilerinin haklı mücadelesinde sonuna kadar yanlarında olacaklarının mesajını vererek “Sizler zaten burada toplanarak, yan yana gelerek, örgütlenerek çok şeyi söylüyorsunuz. Bize düşen sizin yükselttiğiniz o sesin yanında olmak, sizin yükselttiğiniz sesin tüm Türkiye’de duyulmasına yapabiliyorsak bir katkı koymaktır” dedi.

Baş, konuşmasının devamında şu sözleri kaydetti:

“Şunu bilmenizi istiyorum, bizim için dünyada en önemli şey işçi haklarıdır. İşçi sınıfının hakkı, alın teri, emeği bizim kırmızı çizgimizdir. Karşımızda kim olursa olsun ister devlet yetkilileri olsun, ister patronlar olsun, işçi arkadaşlarımız hak mücadelesine girdiyse bizim yanımız işçilerin yanıdır, işçilerin içinde olmaktır.

‘Birileri emeğimizi çalarak zenginleşiyor’

Bugün Türkiye’nin dört bir yerinde ülkenin içinden geçtiği durumu konuşuyoruz, ekonomik krizi konuşuyoruz, yoksulluğu konuşuyoruz, açlığı konuşuyoruz. Ama burada sizlerin arasında bir şey daha söylemek istiyorum. Evet her gün yoksullaşıyoruz, her gün açlıkla boğuşuyoruz her gün işsizlik tehdidiyle karşı karşıyayız. Çalıştığımızda kuralsız çalışmaya, her tür sömürüye maruz kalıyoruz. Ama hepsinin nedenini biliyoruz. Biz yoksullaşıyoruz çünkü bu ülkede birileri her gün zenginleşiyor, haksız yere zenginleşiyor, emeğimizi çalarak zenginleşiyor.

Utanmadan sabah akşam Türkiye büyüyor, ekonomi büyüyor diyorlar. Doğru ama büyüyen sadece onların sarayları, büyüyen sadece onların cepleri, büyüyen sadece bir avuç tefeci bezirgân bu memlekette. Her şeyi yaratan, emekle, alın teriyle bu ülkeyi omuzlarında taşıyan işçilere ise hep kriz hep kriz hep kriz. Yeter kardeşim yeter. Artık bu krizin faturasını işçiler ödemeyecek, emekçiler ödemeyecek. Siz milyonlarınıza milyon katarken şu işçileri düşünüyor muydunuz hiç? Siz her gün zenginleşirken işçiler de zenginleşir diyor muydunuz? Hayır sadece kendisini düşünen bir avuç asalak memleketin tepesine çökmüş bütün zorlukları bütün eziyeti işçiler emekçiler çeksin istiyorlar

Bunu kabul etmeyeceğiz, bunu reddedeceğiz. Nerede olursa olsun, karşımızda kim olursa olsun işçilerin hak mücadelesinde din, dil, ırk ayrımı gözetmeden, siyasi parti ayrımı gözetmeden sadece ve sadece işçinin alın teri için mücadele edeceğiz. İşçi hakkını alacak çizgisinde buluşacağız. O yüzden sonuna kadar yanınızdayız, her gün yanınızda olacağız. Buradan herkese sesleniyoruz. Sesimizi herkes duysun. İşçi kardeşlerimiz yan yana gelmişler omuz omuza vermişlerse bu mücadelede hakkettiklerini alana kadar elimizden gelen ne varsa yanlarında olmaya devam edeceğiz ve sonunda inanıyoruz; işçiler birleştiğinde işçiler mutlaka kazanacak, patronlar, patronlara dostluk edenler yenilecekler. Biz kazanacağız biz kazanacağız!”

“Biz kazanacağız”

Baş’ın ardından konuşan HDP İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm ise şu ifadeleri kullandı: “Müthiş bir enerji görüyorum, müthiş bir direniş görüyorum, müthiş bir umut görüyorum yüzlerinizde. Kararlılığınıza hayranım, bütün işçiler böyle bir kararlılık sergilediğinde, ezilenler böyle bir kararlılık sergilediğinde karşımızda kimse durabilir mi?

Biz yan yana durduğumuzda, biz güçlü olarak ‘hakkımızı istiyoruz ve vereceksiniz’ dediğimizde biz kazanacağız.

Biz biliyoruz ki kazandıracak olan şey ezilenlerin, sömürülenlerin, yok sayılanların ortak mücadelesidir. Bu mantıkla, bu akılla hep beraber mücadele etmeye devam edeceğiz. Yanınızda olmaya devam edeceğiz, biz kazanacağız!”

(Kaynak: İleri Haber)

Paylaşın

Semra Güzel’in Tutuklanmasına Yedi Parti Ve Kurumdan Tepki

Emek Partisi (EMEP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Halkevleri, Halkların Demokratik Partisi (HDP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), HDP Milletvekili Semra Güzel’in tutuklanmasına, gözaltı esnasındaki uygulamalara ve iktidar mensuplarının söylemlerine tepki gösterdi.

Ortak açıklamada halkın iradesi ile seçilen ve milletvekilliği devam eden Semra Güzel’in gözaltına alınma biçimi, basına servis edilişi, İçişleri Bakanı’nın kullandığı nobran, düşmanca ve ciddiyetten uzak üslubun kabul edilmediği vurgulandı.

“Adaleti savunacağız”

Özetle şöyle denildi:

“Sistematik olarak yürütülen kara propagandalar üzerinden yaratılmaya çalışılan algı, Türkiye’nin hukuk, adalet ve demokrasi açısından geldiği vahim durumun en açık örneklerinden biridir. Bir milletvekiline yapılan ve asla kabul edilmeyecek bu muamele iktidar gibi düşünmeyen hiç kimsenin güvende olmadığının göstergesidir.

“Güvenlikçi politikalar, demokratik siyaseti tasfiye girişimleri, Kürt seçilmişlere yönelik düşmanca tutumlar Türkiye’nin en hayati meselelerinden biri olan Kürt sorununu şimdiye kadar derinleştirmekten başka hiçbir işe yaramamıştır, yaramayacaktır da.

“Bir kadın milletvekilinin, insanlık suçu olan ters kelepçe uygulamasıyla, saçlarından çekiştirilerek ve başını eğmeye çalışarak gözaltına alınması, tutuklanması bütün muhalefete ve halk güçlerine verilmiş gözdağıdır. Bu durum karşısında tüm muhalefet partilerini, demokratik kamuoyunu sessiz kalmamaya, iktidarın kendi suçlarını örtbas etme girişimlerine ortak olmamaya çağırıyoruz.

“Semra Güzel’e yapılanları asla kabul etmiyoruz. Tüm anti-demokratik uygulamaların, hukuksuzlukların karşısında olacak, halkın iradesine sahip çıkacağız. Emeği, demokrasiyi, özgürlükleri, barışı ve adaleti savunacağız. Birlikte mücadele edecek, birlikte değiştireceğiz!”

Ne olmuştu?

HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel, iktidar yanlısı basın tarafından 2014 yılında PKK’li Volkan Bora ile çekildiği fotoğraflar servis edilerek, linç operasyonu başlatılmıştı. 8 Ocak’ta servis edilen fotoğraflar ardından Güzel hakkında 10 Ocak itibariyle hızla hazırlanan fezleke Adalet Bakanlığı’ndan Cumhurbaşkanlığı’na gönderilmişti.

Meclis Başkanlığı’na 12 Ocak’ta gönderilen fezleke hızlıca Karma Komisyona sevk edildi. Karma Komisyon Başkanı Bekir Bozdağ tarafından da aynı gün fezlekelerin göürüşülmesi için gün belirlenmişti.

Güzel hakkında hazırlanan iki fezleke nedeniyle dokunulmazlığın kaldırılması görüşmeleri 20 Ocak’ta başlamıştı. Anayasa ve Adalet Komisyonu üyelerinden oluşan Karma Komisyon tarafından oluşturulan Hazırlık Komisyonu, Güzel’in “dokunulmazlığının kaldırılması” yönünde hazırladığı raporu HDP’nin şerhiyle birlikte 8 Şubat’ta Karma Komisyon’a sunmuştu.

Meclis’te 17 Şubat’ta toplanan Karma Komisyon’da, HDP Batman Milletvekili ve Komisyon üyesi Mehmet Rüştü Tiryaki tarafından savunma yapılmıştı. Komisyon’da Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılması yönünde karar AKP, MHP, CHP ve İYİ Parti’nin oylarıyla kabul edilmişti.

Meclis Genel Kurulu’nda 1 Mart’ta yapılan görüşmelerde de HDP Milletvekili Semra Güzel’in dokunulmazlığı, Meclis Genel Kurulu’nda yapılan oylamayla kaldırılmıştı. Karar, 313 ‘Evet’e karşılık 52 ‘hayır’ oyuyla alındı. Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılması ile hakkındaki iddialarla ilgili yargı sürecinin de önü açılmış oldu.

Güzel, hakkında hazırlanan fezlekeler HDP Kapatma Davası’na da ek delil olarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından sunulmuştu.

Paylaşın

Vücut Tipine Göre Giyinme

İnsanlar da elmaslar gibi birbirinden farklı ama aynı derecede çarpıcı. Vücut tipinizin farkına vardığınız andan itibaren iç divanızın sonu yoktur. Birçok insan vücut tiplerinin ne olduğunu bilmez ve kendilerine neyin yakıştığı konusunda kafaları karışıktır.

Haber Merkezi / Kişi vücut tipini bilmiyorsa kendine yakışanı bulması zor olabilir ve hata çok fazla sorun yaşayabilir.

Vücut tipini anlamak, uygun şekilde giyinmek için çok önemlidir. Vücut şekilleri ve onlara en uygun kıyafetler hakkında daha fazla bilgi edinmek için okumaya devam edin.

Elma şeklinde vücut

Üst vücut ağırlığı alt vücut ağırlığından fazlaysa, elma şeklinde bir vücuda sahipsiniz demektir. Bu vücut tipine sahip kişiler geniş omuzlara ve daha geniş bir göğüs hattına sahip olma eğilimindedir, bu yüzden ağırlık orta kısımda yoğunlaşmış gibi görünür.

Orta kısım, dar bir bel ile vücudun geri kalanından daha kalın görünüyor çünkü ağırlığın ve odak noktasının çoğu kalçaların üzerinde. Bu nedenle bacakları göstermeli veya V veya derin V yakalı bir elbise giyinilmeli.

Odağı değiştirmek için bir katman eklenmeli desenli veya baskılı dış giyim. Koyu tonlar, dökümlü gömlekler, tam kollu elbiseler ve tek renkli takımlar. Ayrıca, dengeyi sağlamak için bol paçalar, palazzolar vb. giyinilebilir.

Armut şeklinde vücut

Uyluklar ve popo üst vücuttan daha büyük görünür. Bu vücut tipine sahip olmanın faydası, doğru şekillendirme ile kum saati görünüm kazanabilmenizdir. Geniş paçalı giysiler, A-line etekler veya üst vücudu tanımlayan desenli veya fırfırlı üstleri olan elbiseler giyinmek harika bir tercihtir. Dar üstler ve dar pantolonlar, kum saati yanılsamasını daha inandırıcı hale getirir. V veya derin V, yuvarlak veya kayık yakalar dengelemek için giyinilebilir.

Kum saati vücut

Bu, üst ve alt vücudun en uyumlu şeklidir. Kıvrımlara uygun elbiseler seçilmeli. En çok yakışan elbiseler beli saran elbiseler olacaktır. Kalp yakalar ve V veya dalgalı V yakalar en uygun olanlardır. Beli ortaya çıkarmak için göbek deliğinin hemen altına bir kemer yerleştirilebilir. A kesim elbiseler veya alt bedeni vurgulayan diğer kesimler de hoş duracaktır.

Dikdörtgen şekilli vücut

Dikdörtgen şeklindeki vücut genellikle omuzlardan kalçaya doğru orantılı olandır. Bu nedenle, çok fazla tanımdan yoksundur ve nispeten basittir. Varlığı bacaklar ve kollardır. Yani, bunu geliştirmeye odaklanmalı.

Katmanlı, fırfırlı ve A-line üstleri seçilmeli. Bel altı ve yakaları olan elbiseler üst gövdeye daha fazla öne çıkarır. Kolsuz, straplez ve kalp şeklinde kıyafetler tercih edilmeli. Stil pelerinler, uzun ceketler ve blazerlerle giyim güçlendirilebilir.

Paylaşın

Solda Yeni İttifak: Emek Ve Özgürlük

Emekçi Hareket Partisi (EHP), Emek Partisi (EMEP), Halkların Demokratik Partisi (HDP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) temsilcileri, TİP’in ev sahipliğinde İstanbul’da bir araya geldi.

Toplantıya, EHP Sözcüsü Özge Akman ile Merkez Komite üyesi Hakan Öztürk; EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz ile Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkan; HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ile Mithat Sancar, Eş Başkan Yardımcıları Tuncer Bakırhan, MYK üyesi Sultan Özcan; SMF Sözcüsü Barış Kayaoğlu ile MYK üyeleri Mahir Gürz, Erdal Ataş; TİP Genel Başkanı Erkan Baş, TİP Sözcüsü Sera Kadıgil ve Genel Başkan Yardımcısı Doğan Ergün; TÖP Sözcüsü Perihan Koca, Sözcüler Kurulu üyesi Pelin Kahiloğulları ile  TÖP MK üyesi Tamer Doğan katıldı.

Bu toplantıda siyasi gelişmelerle ilgi değerlendirmelerin yanı sıra, ittifakın isminin ve yol haritasının, hazırlanacak deklarasyonun kamuoyuna açıklanmasının yöntem ve tarihinin belirlenmesi gündeme alındı. Toplantı sonrası yapılan ortak açıklamada ise şu ifadeler kullanıldı:

“25 Ağustos’ta İstanbul’da, ülkemizin bugününde ve yarınında eşitlik, özgürlük, kardeşlik, barış ve demokrasi temelinde bir değişimi yaratacak birlikteliği vurgulamak, siyasal ve toplumsal iradeyi güçlendirmek, kararlı duruşumuzu, mücadelemizi, dayanışmayı ve umudu büyüten yürüyüşümüzü şekillendirmek üzere bir kez daha bir araya geldik.

Aylar süren emeklerimizin sonucunda;

Türkiye’nin tüm kentlerinde, sokaklarında ve meydanlarında, tarlalarında ve fabrikalarında, okullarında ve üniversitelerinde, her alanda mücadeleyi büyütmek; Emekçilerin, işçilerin, kadınların, gençlerin, çiftçilerin ve üreticilerin taleplerini ve mücadelelerini ortaklaştırmak üzere sürdürdüğümüz ittifak çalışmasını tamamlama aşamasına geldik.

Yaşadığımız ve her gün daha da derinleşen ekonomik, sosyal ve siyasal kriz karşısında toplumsal adalet, eşitlik ve güçlü demokrasi temelinde değişim mücadelesini ortaklaştıracak bu ittifakın mücadele ilkelerini, siyasal program çerçevesini, seçimler öncesini ve sonrasını kapsayan yol haritasını eylül ayında kamuoyuyla paylaşma kararına vardık.

Tarihsel sorumluluğumuzun farkındayız ve buna uygun davranma konusunda kararlıyız.

İttifakımız; AKP-MHP iktidarının halk düşmanı politikalarına direnen, bu düzenden ve iktidardan kurtulmak; sorumlulardan hesap sormak isteyen tüm kesimlerin, siyasal ve toplumsal muhalefet güçlerinin katılımı, katkısı ve desteğiyle büyüyecektir.

İttifakımız; bir yol arkadaşlığı, bir mücadele arkadaşlığı olacaktır.

İnsanca çalışılacak ve yaşanacak bir düzen için; halkın egemenliğine dayanan bir güçlü demokrasi için; Kürt sorununda barışçıl ve demokratik bir çözüm için; kadınlar, gençler ve dezavantajlı grupların eşitliği ve özgürlüğü için; doğanın ve kültürel varlıklarımızın korunması için hep birlikte mücadele edeceğiz.

Çağrımız tüm emekçilere, demokrasi, hak, hukuk, özgürlük, eşitlik mücadelesini yürüten bütün toplumsal hareketler, kurum, kuruluş ve yurttaşlaradır.

Hep beraber sorumluluk alalım. Yangın yerine çevrilen ülkeyi ortak talepler ve birlikte mücadele anlayışıyla özgür ve demokratik bir şekilde yeniden inşa edelim.

Emek, barış, özgürlük ve demokrasi değerleri temelinde, halkın egemen olduğu bir toplumsal ve siyasal düzeni kurmanın, ezilen ve sömürülen tüm toplum kesimlerinin gücüyle mümkün olduğunu biliyoruz.

Herkesi bu anlayış ve çağrı doğrultusunda ortak ve birlikte mücadeleye davet ediyoruz. Tek adam iktidarına, sermayenin ve zulmün düzenine karşı hep birlikte başaracağız.

‘Emek ve Özgürlük İttifakı’

Kurumlarımızın girişimiyle, Eylül ayı sonunda kitlesel bir halk buluşması ve en geniş demokrasi güçleriyle birlikte Emek ve Özgürlük İttifakı’nın kuruluşunun ilan edilmesine karar verilmiştir.”

(Kaynak: İleri Haber)

Paylaşın