Altılı Masadan ‘Seçim Güvenliği’ Çalışması

CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi temsilcilerinin katıldığı ‘seçim güvenliği komisyonu’ dördüncü defa toplandı.  Son 1 ayda 4 toplantı yapan komisyonun, 2023 seçimleri öncesinde yol haritası da netleşti.

Komisyonun ilk iki toplantısında çalışma grubunun görev alanları ve çalışma yöntemleri belirlenirken, son iki toplantıda çalışmalar 4 ana başlık ile 24 alt maddede toplandı.

Buna göre 4 ana başlık; seçim takvimi açıklanana kadar yapılacak çalışmalar, seçim takvimi açıklandıktan sonra seçime kadar yapılacak çalışmalar, seçim günü yapılacak çalışmalar ve seçim sonrası yapılacak çalışmalar olarak belirlendi.

Gazete Duvar’dan Müzeyyen Yüce’nin haberine göre; seçim öncesi yürütülecek çalışmalar kapsamında, seçmen kütüklerinin oluşumu, seçim kurullarının yapısı, kurul üyeleri, parti temsilcileri, sandık kurullarının başkanları, avukatların belirlenmesi, sandık görevlilerinin eğitimi gibi alt maddeler ele alındı.

Seçim günü yapılacak çalışmalar ise sandık güvenliğini kapsıyor. Buna göre ıslak imzalı tutanaklar, sandık sonuç tutanakları, oy pusulalarının güvenliği üzerinde çalışmalar yürütülecek.

Seçim sonrasında yapılacak çalışmalar ise daha çok itiraz süreçleriyle ilgili olacak. Altılı masanın oluşturduğu komisyon, seçim sonrasında usule aykırılık, itiraz süreçleriyle ilgili aşamalar için planlama yapacak. Komisyon, ilerleyen süreçlerde şu ana kadar belirlediği ana ve ara başlıklar üzerinden çalışmalarını sürdürecek, maddeleri genişletecek.

Komisyonda seçim günü sandık güvenliğini sağlamak, veri akışını ortak bir havuz aracılığıyla takip edecek bir sistem kurmak da gündeme geldi. Altı siyasi parti, bu konuda şu ana kadar hazırladıkları çalışmalarla ilgili sunum yaptı.

Son toplantıda sözkonusu çalışmaların ortak bir program haline getirilmesi kararlaştırıldı. Buna göre altı siyasi partinin veri akışına erişebileceği bir mobil uygulama oluşturulması planlanıyor. Partilerin bilgi işlem sorumluları tarafından altyapısı hazırlanacak olan uygulamayla seçim gecesi sağlıklı veri akışının sağlanması öngörülüyor.

Önümüzdeki günlerde yapılacak toplantılarda konuyla ilgili çalışmalar genişletilecek. Siyasi parti temsilcilerine göre bu seçimde sandık güvenliği hususunda bir şüphe olmayacak.

Paylaşın

CHP, Kılıçdaroğlu’nun Adaylığı İçin Hangi Stratejileri İzliyor?

Güçlendirilmiş parlamenter sistem masasında yer alan CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, DEVA Partisi ve Demokrat Parti lideleri, Pazar günü Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun ev sahipliğinde dördüncü kez bir araya gelecek.

BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın haberine göre, seçim güvenliği, geçiş sürecine ilişkin yasal ve anayasal değişiklikler ile geçiş sürecinin temel ilkeleri üzerine çalışan komisyonda yapılan çalışmaların yanı sıra, ittifak seçenekleri ve aday belirleme takvimine ilişkin de görüş alışverişinde bulunulması bekleniyor.

Masada, somut bir ittifak modeli veya aday isminin belirlenmesi beklenmiyor. Ancak, Muhalefet kulislerinde, Kurban Bayramı sonrasında açıklanması güçlü olasılık olarak seslendiriliyor.

6’lı masa toplantılarında ilk tur görüşmeler, Temmuz ayı başında, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun evsahipliğiyle tamamlanacak.

6’lı masanın en kritik konularının başında ise “cumhurbaşkanı adayının kim olacağı” geliyor. Halen Millet İttifakı içinde yer alan ve seçim işbirliği iradesini de bu yönde ortaya koyan CHP ve İYİ Parti kulisleri oldukça hareketli.

CHP, adaylık stratejisi çalışıyor

Kılıçdaroğlu’nun adaylığı konusunda kararlı görünen CHP yönetimi, stratejisini de “kazanacak aday” olması üzerine kuruyor ve bu konuda kamuoyu anketleri dahil yoğun bir çalışma yürütülüyor.

CHP yöneticileri, Kılıçdaroğlu’nun “ortak aday” olmasına neredeyse kesin gözüyle bakarken, İYİ Parti daha temkinli.

CHP’liler, kendileri dahil, masada yer alan siyasi partilerin “kaç genel müdürlük alacağı, kaç milletvekili çıkaracağının” tartışma konusu olmayacağını, bütün partilerin hedefinin sistemi değiştirmek olduğunu, bu hedef etrafında, birçok alanda sıkıntıların aşılacağı görüşünde.

‘Endişeli olanlar Aleviler ve CHP tabanı’

6’lı masa içinde yer alan siyasi partiler, Kılıçdaroğlu’nun “geçiş sürecini, tarafsız olarak yönetebilecek” olduğu konusunda hemfikir.

Ancak endişeler, CHP liderinin “seçilip seçilemeyeceği” ve özellikle muhafazakar seçmenin CHP’li bir adaya oy verip vermeyeceğinde odaklanıyor.

Kimi yorumcular, Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliği nedeniyle, iktidar tarafından bu durumun aleyhine kullanacağını düşünüyor.

CHP yöneticilerin verdiği bilgiye göre, partiye gelen kamuoyu anketleri tersini söylüyor.

Bu anketlere göre, toplumun büyük kesimi, “kimlik” konusunda bir çekince görmüyor, ancak alevi kesimlerde ve CHP tabanında, “dezavantaj” olacağı endişesini taşıyanlar daha fazla.

CHP’li bir parti yöneticisi, endişenin Kılıçdaroğlu’nun kimliği nedeniyle seçilemeyeceğinden kaynaklandığına işaret ederek, “Aleviler, Kılıçdaroğlu’na oy verir mi, verir. CHP tabanı verir mi verir. Dolayısıyla, biz bunu, adaylığı aleyhine bir durum olarak görmüyoruz” görüşünü dile getiriyor.

İmamoğlu 1 puan önde

CHP, Kılıçdaroğlu’nun adaylığına olan ilgiyi, hem düzenli olarak kendi yaptırdığı hem de kendilerine gelen kamuoyu anketleri ile ölçmeye çalışıyor.

Kamuoyu anketlerinin büyük bölümünde, Erdoğan’ın seçilme şansı olmadığı savunulurken, farkın yüzde 9’lara kadar çıktığı iddia ediliyor.

Doğu ve Güneydoğu’da Kılıçdaroğlu’na desteğin yüksek olduğu belirtilirken, Türkiye genelinde, İmamoğlu’nun oy oranı, Kılıçdaroğlu’nun 1 puan üzerinde görünüyor.

Ancak, yapılan ölçümlerin İmamoğlu’nun, sonrasında yaptığı açıklamalarla tepkilere neden olan Karadeniz gezisi öncesine ait olduğuna da dikkat çekiliyor.

CHP kaynakları, “6’lı masa Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karar verdiğinde, İmamoğlu ve Mansur Yavaş da çıktı, ‘Genel Başkanımızı destekliyoruz, adayımızdır’ dedi. Bu oyları daha da artırır. O nedenle biz, Kılıçdaroğlu’nun aday gösterilmesi halinde seçileceğinden endişe duymuyoruz” yorumunu yapıyor.

‘Aday, bayram sonrası açıklanabilir’

Merak edilen bir başka konu ise adayın “ne zaman” açıklanacağı.

CHP’de bu konuda iki görüş öne çıkıyor.

Bazı parti yöneticileri, “adayın bir an önce açıklanarak, kafa karışıklığına son verilmemesi” gerektiğini savunurken, bir bölüm de adayın yıpratılmaması için “olabildiğince geç” açıklanması gerektiğini savunuyor.

Ancak bu konudaki karar vericinin “6’lı masa olacağına” sık sık vurgu yapılırken, CHP’de, “büyük ihtimalle Kurban Bayramı sonrasında netleşebileceği” görüşü seslendiriliyor.

Kılıçdaroğlu, parti rozetini çıkaracak mı?

Güçlendirilmiş parlamenter sistem önerisinde “tarafsız ve sembolik” bir cumhurbaşkanı tanımlanmasına karşın, sistem değişene kadar seçilen cumhurbaşkanının parti kimliğini bırakıp bırakmayacağı da tartışılıyor.

CHP kurmayları, Kılıçdaroğlu’nun “seçilir seçilmez parti rozetini bırakmaktan yana” olduğunu, ancak seçimden hemen sonra partinin kurultay sürecine girmesinin sıkıntı yaratabileceğine işaret ediyor.

Bazı parti yöneticileri de en azından daha rahat bir sürede kurultayın yapılabilmesi için 5-6 aylık bir süre boyunca genel başkan olarak da kalması gerektiğini savunuyor.

Ayrıca, geçiş sürecinin devamında, parlamenter sisteme geçilmesi halinde bir seçime gidileceğine dikkat çekilerek, “Diyelim ki, İmamoğlu da ‘genel başkan olmak istiyorum,’ dedi ve seçildi. O zaman o da seçimde başbakan adayı olarak yarışacak. Öbür yandan Akşener de ‘başbakan olmak istiyorum,’ diyor. Bütün bu süreçleri çok doğru koordine etmemiz gerekir ve bu da 6’lı masanın işi” deniliyor.

İYİ Parti: Adaylığı, 6’lı masanın ‘evet’ diyeceği şekilde olur; kazanır

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in hedefini “başbakanlık” olarak koyarak, cumhurbaşkanlığı adaylığından çekilmesi CHP’nin elini rahatlatmıştı.

Kılıçdaroğlu’nun “dürüst, tarafsız ve geçiş sürecini en iyi yönetecek” isim olduğu İYİ Parti’de genel kabul görüyor.

Ancak, “seçilebilirlik” koşulu, en önemli kriter olarak geçerliliğini sürdürüyor. İYİ Parti kurmayları, aday belirlenirken, sadece anketlere değil, süreci doğru yönetip yönetmeyeceği ve cumhurbaşkanlığını “en fazla farkla” kazanacak aday olmasının da kendileri için ölçü olacağını belirtiyor.

6’lı masada da değerlendirmenin böyle yapılacağı da İYİ Parti tarafında ifade edilen bir diğer konu.

Parti kulislerinde yaygın görüş, Akşener’in Kılıçdaroğlu ile karşılıklı güven ilişkisine karşın, aday belirlenirken, “reel politikaya” uygun davranacağı vurgulanıyor.

Bir parti yöneticisi, Akşener’in baştan beri ortak aday çıkarılmasından yana tavır aldığını anımsatarak, Kılıçdaroğlu’nun adaylığına hangi koşullarda destek verileceği ise şu sözlerle ifade ediyor:

“Kemal bey aday olacaksa, Akşener’in ve masanın ‘evet’ diyeceği şekilde olur. Yani görülür ki kazanacak. Diyelim ki gözükmüyor, o zaman kimse evet demez ve o zaman yeni formüller veya kim kazanacak görünüyorsa, o isim masaya gelir.”

Seçimin kiminle farklı kazanılacağı da İYİ Parti’nin cumhurbaşkanı adaylığı için önemli kriterlerin başında geliyor.

“Ucu ucuna”, yani yüzde 51’le kazanacak adayın seçim sonuçlarına ilişkin tartışmaları da beraberinde getireceğine işaret edilerek, “Adayın potansiyeline bakılır. Demiyoruz ki, yüzde 65 oy alacak olan bir isim aday olsun. Ama mesela yüzde 53’lük bir oy oranı ile seçilmek, ülkeyi rahatlatır, siyaseti dengeler. Adaylık rüzgarı, oy oranını daha yukarı taşıyabilir” görüşü dile getiriliyor.

Akşener nasıl başbakan olacak?

6’lı masada yer alan siyasi partilerin liderlerinin, seçimin kazanılması halinde geçiş süreci hükümetinde nasıl rol alacakları siyasi kulislerde en çok konuşulan konulardan.

Akşener’in hedefini “başbakanlık” olarak açıklaması nedeniyle, “başkanlık sistemi”nde bunun nasıl olacağına ilişkin formüller de tartışılıyor.

İYİ Parti’de bu konuda netleşen görüş, seçimin kazanılması halinde, “fiili parlamenter sistemin” uygulanması yönünde.

Bir parti yöneticisi, öngördükleri sistemi şöyle anlatıyor:

“Mevcut sistemde cumhurbaşkanının yetkilerini bir bölümünü cumhurbaşkanı yardımcısına devredebileceğini öngörüyor. Dolayısıyla seçilecek cumhurbaşkanı da bu şekilde yetkisini devredebilir.

“Zaten önceden yapılmış bir protokol çerçevesinde cumhurbaşkanının yetkileri tanımlanacak. Bu protokole göre anayasa değişiklikleri yapılacak. Tanımlandığı için, bakanlar kurulunun atanması ve yürütme göreviyle ilgili görevlerini, birinci partinin genel başkanına verebilir. Yani koalisyon benzeri bir görev paylaşımı olabilir.”

Paylaşın

Altılı Masada Adaylığı İçin Tereddüt Mü Var? Kılıçdaroğlu’ndan Yanıt

Muhalefetin cumhurbaşkanı adayının kim olacağına dair tartışmaları yorumlayan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, altılı masada bu konu üzerinde hiç konuşmadıklarını söyledi. Kılıçdaroğlu, “Biz cumhurbaşkanı adayının niteliklerini belirleyen bir paragraf yazalım diye konuştuk ve bunu yazıp ilan ettik” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, gündemde yer olan konulara ilişkin olarak Cumhuriyet gazetesi yazarı Orhan Bursalı’nın sorularını yanıtladı .

Ana muhalefet partisi lideri, “Altılı masada sizin adaylığınız konusunda bir şüphe mi var?” şeklindeki soru üzerine bu konuyu aralarında hiç konuşmadıklarını söyledi. Ardından şunları kaydetti:

“Sadece şu görüşüldü: Cumhurbaşkanlığı ile ilgili gazetecilerden çok soru geliyor, o zaman biz cumhurbaşkanı adayının niteliklerini belirleyen bir paragraf yazalım diye konuştuk ve bunu yazıp ilan ettik.

Cumhurbaşkanlığı adaylığının çok fazla gündeme getirilmesi, aslında ekonomide yaşanan bunalımı toplumun gözünden kaçırma amacı taşıyor. Çünkü bu kadar ciddi konu varken, kim cumhurbaşkanı adayı olacak tartışmasını sürekli yaparsanız ve neden Cumhur İttifakı kendi adayını açıklamıyor diye sormazsanız, doğru olmaz. Erdoğan ne zaman açıklarsa ve seçim kararını ne zaman alırsa biz de o zaman adayı açıklarız.

Ülkenin içinde bulunduğu feci tablo fazla tartışılsın istenmiyor. Bu nedenle adaylık tartıştırılıyor. Ayrıca konuyu, cumhurbaşkanı adayı kim olacak noktasına indirmeyi de doğru bulmuyorum, sorun o değil ki, tek adam rejiminin gitmesi temel sorun.”

Bursalı’nın yönelttiği diğer sorular ve Kılıçdaroğlu’nun bunlara verdiği yanıtlar şöyle:

Cumhurbaşkanı henüz adaylığını açıklamadı.. Altılı Masa bileşenleri de ortak adaylarını açıklamakta acele etmiyor.. Erdoğan’ın adaylığına kesin gözüyle bakılıyor, acaba Altılı Masa, kendi adayını ilan etmeyi Erdoğan’ın adaylığını açıklamasına mı endeksledi?

Hayır, Altılı Masa’da öyle bir durum yok. Şu anda seçim sathı mailine girilmiş ve seçim kararı alınmış, açıklanmış değildir. Hükümetin seçimi ilan etmesi lazım. Dolayısıyla ortak adayı şimdiden açıklamanın da anlamı yok.

Seçim zamanı yasayla belirlenmiş zaten, ayrıca hükümetin seçimler şu zaman yapılacak diye bir karar alması gerekiyor mu? 

Bunun resmen kamuoyuna deklare edilmesi gerekir. Biz de Millet İttifakı olarak oturup konuşur ve ortak adayı açıklarız.

Altılı Masa’da yeni bir durum ortaya çıktı.. Milletvekili seçimi konusunda CHP ve İYİ Parti dışında ayrı bir ittifak tartışılıyor, DEVA ve Gelecek Partisi seçimlere kendi amblemleriyle girecek. Bir üçüncü ittifakın yüzde 7 barajını aşması durumunda muhalefet Meclis’te daha güçlü olur mu?

Millet İttifakı’nda partiler şimdi şunu araştırıyor: Hangi parti hangi ilde hangi ittifaklarla seçimlere girerse daha fazla milletvekili şansı elde edilir? Bunun çalışmasını yapıyor partiler; biz de yapıyoruz. Sağlıklı bir sonuç elde etmek için, illerde her birimizin bağımsız olarak yapacağı anketlerin sonucundan yola çıkacağız. Henüz bunlar yapılmadı. Olası ittifakların hangi partilere ne kadar milletvekili kazandıracağı hesaplarının kesinleşmesi lazım. Sonra bu veriler masaya gelecek, oturup konuşacak ve kararlar alacağız.

YSK, damgalı olmayan pusulaları geçerli saymak gibi kararlar almıştı. Bu kez de sonuçları etkileyecek beklenmedik kararlar alır mı?

Dilerim olmaz.. YSK hangi kararları alırsa alsın, sonuçta biz sandık tutanaklarıyla milletin önüne çıkacağız; hangi sandıktan hangi parti kaç oy aldı, hepsini biliyor olacağız, İktidar parti temsilcisinin de imzası olacak tutanakta biz bunları toplayacak ve kamuoyuna açıklayacağız. Seçimi almak için her yola başvurabilirler ama biz kararlılığımızı göstereceğiz..

Nelere başvurabilirler?

Sandık açılırken acaba Millet İttifakı temsilcilerini bir yere gönderebilir miyiz arayışı içine girebilirler, oy toplamlarını değiştirmeye, bizim oyları başka partilere yazmaya kalkışabilirler. Bütün olasılıklara göre sandık temsilcilerimizi eğiteceğiz.

Seçimleri kazandığınızı varsayalım, daha şimdiden devleti kimlerle nasıl yöneteceğinize ve gerekli atamaları yapmaya yönelik bir çalışmanız var mı?

Bu çalışma elbette yapılacak, işi uzmanına liyakat sahibine vermek için altı lider zaten bu konuda açıklama yaptı.

Devlet içinde iktidarın kızağa çektiği bürokratlar var, onlarla mı çalışacaksınız? Aralarında FETÖ’cüler de olabilir.

İçeridekiler de dışarıda olanlar da var. 27.5 yılını bürokraside geçiren kişi olarak söyleyeyim, görevini yasalara uygun yapanlarla sorunumuz yok, siyasi görüşüne bakmayız; tabii FETÖ ve başka bir terör örgütü mensubu haricinde. Bu konuyu Altılı Masa’da konuştuk, siyasi ahlak yasası çıkaracağız, parlamentoyu kirlilikten arındıracağız.

Paylaşın

Karamollaoğlu, Enflasyon Üzerinden İktidara Yüklendi

Partisinin haftalık basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan SP Lideri Karamollaoğlu, “ÇAYKUR, çaya yüzde 44 zam yaptı.. Kusura bakmayın ama siz, bu kafayla enflasyonu değil; çiftçiyi, üreticiyi sıfırlarsınız. Hayat pahalılığına değil, tüketicinin alım gücüne darbe vurursunuz ancak” dedi.

Haber Kaos / Türkiye’nin bir an evvel gerçek gündemine dönmesini gerektiğini belirten Karamollaoğlu, Türkiye’nin asıl gündeminin enflasyon, hayat pahalılığı, yağmur gibi yağan zamlar, yolsuzluk, bitirilen tarım ve yok edilen hayvancılık olduğunu söyledi.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu haftalık basın toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulundu. Karamollaoğlu’nun açıklamalarından satır başları şöyle:

Şimdi Sayın Cumhurbaşkanı, “büyük bir müjde olarak” yaş çay taban fiyatlarını açıkladı. Müjde dedikleri artış kaç? yüzde73. Peki tarım sektörünün girdilerinde yaşanan artışlar ne kadar? Gübre yüzde 300 artmış, mazot yüzde 300 artmış. Fakat yaş çay yüzde 73 artıyor. Erdoğan’ın bu açıklamasından hemen sonra ise; ÇAYKUR, çaya yüzde 44 zam yaptı.. Kusura bakmayın ama siz, bu kafayla enflasyonu değil; çiftçiyi, üreticiyi sıfırlarsınız. Hayat pahalılığına değil, tüketicinin alım gücüne darbe vurursunuz ancak.

Görünen o ki; küresel bir gıda krizi kapıya dayanmıştır. Gıda ve tarımda kendi kendine yeterlilik çok daha önemli hale gelmiştir. Bu yüzden artık gıda, tarım ve hayvancılığı öncelikli alan ilan edip; derhal bir “Milli Tarım ve Gıda Stratejisi” belirlenmelidir.

Türkiye’de hiç uçak inmeyen havalimanları var. Örneğin Balıkesir Havalimanı, Edremit’te Havalimanı var; 80 kilometre mesafede bir yenisi daha yapılıyor. Kulesi var, hizmet binası var, pisti var, personeli var. Tek şey eksik; uçak. Allah’tan korkun! Umarız şimdi Rize-Artvin Havalimanı da aynı akıbeti yaşamaz. Çünkü buralara harcanan para, Külliye’ye öbeklenmiş 3-5 kişinin cebinden değil; 85 milyonluk Türkiye’nin cebinden çıkıyor.

“Bu iktidarın yıktığı ne varsa düzelteceğiz!”

Bugün, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı vesilesiyle gençlerimize seslenmek istiyorum; Türkiye’nin yarınlarında size ihtiyacımız var. Saadet Partisi olarak söz veriyoruz; sizi hor gören, fikirlerinize tahammül edemeyen, geleceğinize ipotek koymak isteyen bu iktidarın yıktığı ne varsa düzelteceğiz!

Cebinizdeki telefona kimsenin laf etmediği, teknoloji ürünlerine sahip olmanın imkansız, yurt dışı seyahatinin hayal olmadığı bir Türkiye’yi sizinle birlikte kuracağız. Sinemaya ve tiyatroya gitmenin, hatta kahve içmenin dahi lüks sayıldığı, en temel ihtiyaçları karşılamanın zorlaştığı, günlerinizi gelecek kaygısıyla geçirdiğiniz bu kötü gidişe sizinle birlikte dur diyecek ve bu karamsar tabloyu hep birlikte değiştireceğiz. “İnsanca Yaşam”ı sizinle birlikte, sizin için kuracağız!

Paylaşın

Kulis: Karamollaoğlu İle Kılıçdaroğlu Ne Konuştu?

Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Pehlivan, Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu arasında gerçekleşen görüşmenin detaylarını aktardı .

Seçim yasasının AKP ve MHP tarafından değiştirilmesi sonrası Karamollaoğlu’ndan ‘üçüncü ittifak’ çıkışı geldiğini hatırlatan Pehlivan, “Altılı masa dağılmadan ‘Saadet-DEVA – Gelecek ittifakı’ demekti bu. Dahası, Karamollaoğlu iki partinin Saadet çatısı altında seçime girmesini arzuluyordu” dedi. Ardından şunları kaydetti:

“Ali Babacan’ın ‘Seçime kendi adımız ve logomuzla gireceğiz’ çıkışı da aslında Karamollaoğlu’na yanıttı. Üçlüden bir parti çatı olacaksa, onun DEVA Partisi’nin olmasını istiyordu.

Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu ise daha sıcaktı üçlü ittifaka. Hatta ve hatta Davutoğlu’nun partisini kurar kurmaz Saadet ile birlikte hareket etmek istediği konuşuluyordu. O günlerde hem Karamollaoğlu’nun hem de Oğuzhan Asiltürk’ün ‘daha erken’ dediği öne sürülüyordu.

‘Üç partinin birlikteliği rafa kaldırılmış değil’

İşte deniyor ki yeni yasayla gündeme gelen üç partinin birlikteliği rafa kaldırılmış değil. Halen gündemde. Karamollaoğlu’nun asıl niyeti yalnızca Babacan ve Davutoğlu ile görüşmekti. Lakin sonra bu planı tüm altılı liderlere doğru dönüştü.

Özetle, Karamollaoğlu ile Kılıçdaroğlu’nun buluşmasının sırrı burada yatıyor. Saadet lideri üçlü ittifakın kurulması için CHP lideriyle de istişareler yapıyor. Kulislerde bu çaba ‘En çok vekil hangi yöntemle çıkacaksa ona çalışılıyor’ diye tarif ediliyor. Mesele Babacan’ın ikna edilmesinde kilitli görünüyor. ”

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

SP Lideri Karamollaoğlu: AK Parti Ülkeyi 27 Yıl Geriye Götürdü

Haftalık basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan SP Lideri Karamollaoğlu, iktidarı ekonomi üzerinden eleştirerek, “Vatandaşın gündemi geçim sıkıntısı, hayat pahalılığı işsizlik oldu. TÜİK, eski güvenini kaybetti, verdiği rakamlar da insanların güven duymasına engel olacak rakamlar. TÜİK, TÜFE’yi 69,97 olarak açıkladı. Sağ olsunlar kuyumcu titizliği ile çalışmışlar yüzde 70 dememişler” dedi.

Haber Merkezi / Karamollaoğlu, konuya ilişkin açıklamasının devamında, “Gıdada yüzde 89,10, ulaşımda 105,86 olarak gerçekleşti. Bu kalemdeki artışlar dikkate alındığında hakiki enflasyonun yüzde 70’in üzerinde olduğu, üç haneli enflasyonun da artık kaçınılmaz olduğunu da herkes açıkça görebilmektedir. ÜFE, yüzde 121,82 olarak açıkladı. Mart 1995 yılından bu yana en yüksek rakam. Artık o dönemi geride bırakmış olduk. 27 sene öncesine döndük. ÜFE’deki yıllık artış daha da büyük endişelere sebebiyet veriyor. Yakında TÜFE’ye de yansıyacak demektir.” ifadelerini kullandı.

Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, haftalık basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. SP Lideri Karamollaoğlu’nun konuşmasından öne çıkan başlıklar şu şekilde:

“İktidar umuyoruz ki bu hafta engelliler konusunda bir farkındalık oluşturmak için gayrete girecektir. Engelli vatandaşlarımız bir hafta boyunca hatırlanıp sonra unutulmayı istemiyorlar. Engelliler konusunda bildiğiniz gibi, en ciddi adımların Milli Görüş iktidarları döneminde atıldığını biliyoruz. Erbakan Hocamızın 1996 yılında engelliler için ciddi adımlar atıldığını biliyoruz. O adımlar ondan sonra geliştirilememiştir.

Vatandaşın gündemi geçim sıkıntısı, hayat pahalılığı işsizlik oldu. TÜİK, eski güvenini kaybetti, verdiği rakamlar da insanların güven duymasına engel olacak rakamlar. TÜİK, TÜFE’yi 69,97 olarak açıkladı. Sağ olsunlar kuyumcu titizliği ile çalışmışlar yüzde 70 dememişler. Gıdada yüzde 89,10, ulaşımda 105,86 olarak gerçekleşti. Bu kalemdeki artışlar dikkate alındığında hakiki enflasyonun yüzde 70’in üzerinde olduğu, üç haneli enflasyonun da artık kaçınılmaz olduğunu da herkes açıkça görebilmektedir.

ÜFE, yüzde 121,82 olarak açıkladı. Mart 1995 yılından bu yana en yüksek rakam. Artık o dönemi geride bırakmış olduk. 27 sene öncesine döndük. ÜFE’deki yıllık artış daha da büyük endişelere sebebiyet veriyor. Yakında TÜFE’ye de yansıyacak demektir.

İktidar rakamlarla oynasa da mızrak artık çuvala sığmıyor. Gerçeklerin üstü örtülemiyor. Kurumlar, çelişkili rakamları kullanmaktan kaçınamıyorlar. Dün açıkladıklarını bugün değiştirme ihtiyacı duyuyorlar. Adına da revize diyorlar. Vatandaşı korkutmamak için, ufak ufak büyütmeyi tercih ediyorlar.

Merkez Bankası, yüzde 23,2’lik Ocak ayı enflasyon tahminin revize etti, yüzde 42,8’e çıkardı. Yani 3 ay içinde bu kadar büyük bir değişiklik yaşandı. Burada büyük bir hata var. 23 nerede 42 nerede. Bu kadar büyük yanlışı, beceri gibi lanse ediyorlar. Bu ekonomiyi yönetemediklerini, sadece zaman kazanmaya çalıştıklarını gösteriyor.

AK Parti’nin en büyük başarısı, bu çarpıkları kural haline getirmesidir. Bundan da bir sıkıntı duymuyor. Böylece ‘öngörülemez’ bir ülke haline geldik. Ülkeyi yönetenler yarını görebilen insanlar olmalı, öngörülemezlik ülkenin karakteri haline geldi.

Kurda da durum aynı. Kur Korumalı Mevduat (KKM) aslında dövizi kontrol edebilmek için getirildi. 18 TL’ye çıkan dolar kurunu indirmek için getirdiler. Görünüşte başarılı da oldular… Çok uzak değil 2017’de dolar 3,80, 2018’de 5,30, 2019’da 5,90, 2020’de 7,45, 2021’de 13,40, bugün itibarıyla 15,30. Geçti gidiyor, durduramıyorlar. KKM diye ortaya attıkları uygulama fiili olarak bu artışın temel sebeplerinden biri. Fiili olarak doların fiyatı resmi rakamların çok üstünde, KKM ile açıktan para vererek üstü örtülmeye çalışılıyor. Fiilen aslında doları olana fazladan para ödeniyor.

Bundan kim istifade ediyor. Bir takım rant çevreleri, tuzu kurular, paradan para kazananlar… Gariban değil, garibanın böyle bir imkanı yok ki istifade etsin. Üzüldüğümüz nokta, alenen inançlarımızı değerlerimizi, politikalarıyla heba ediyorlar. Buna rağmen ne dövizi ne de enflasyonu kontrol altına alamadılar.

“Nas var, nasıl faiz artıralım” dediler faiz eskisinden daha beter hale geldi. Daha yüksek faiz ödemeye mecbur olduk. Görünürde faizi aşağı çekme çabasına giriyorlar, ama ekonomiyi düzeltmeyi bir türlü beceremiyorlar. Şu anda faizle geçimini sağlayanlar veya faiz lobisi diye adlandırdığımız kesim herhalde en rahat dönemlerini yaşıyorlar. Ama biz yüksek enflasyondan, hiperenflasyona hızla adım atıyoruz.

Sayın Erdoğan, çeşitli paketler açıklayarak, yine kendine göre konut sorununa çözümler sundu. İnsan hayret ediyor! “Ben ekonomistim, verin yetkiyi” dedi. İnsanlar da buna inandı. O güven bütünüyle ortadan kalktı. Çünkü yanlış politikaları doğruymuş gibi anlatıyor. Ama hata önünde sonunda ortaya çıkıyor. Allah aşkına bir sefer olsun, beklentilerimizi karşılayacak, doğru adımları atın. Ama her seferinde yanlış adım atınca, millete zarar veriyor. Bundan sonra Türkiye’nin düze çıkması hayal gibi gözüküyor. İnsanın aklına “Bilerek mi kaosa sürükleniyoruz” diye düşünceler geliyor. Yani, “insanlar sıkıntıya düşerse, yine bizde kurtuluşu arayacaktır” düşüncesi mi hakim.

Orta sınıfın, dar gelirlinin ev sahibi olma hayali artık tamamen tarihe karıştı. Yüzde 0.99 aylık faiz hiçbir dar gelirlinin konut edinmesine imkan sağlayan bir açıklama değil. Dar gelirli bu faizle ev almaya kalksa ayda 30 bin liraya yakın para ödemek durumunda. 2 milyonluk evi düşündüğünüz zaman dar gelirlinin böyle bir teşebbüsüne ihtimal vermiyorum.”

Paylaşın

SP Lideri Karamollaoğlu’ndan KHK Tepkisi: Artık Yeter

Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, hukuk sistemine KHK’liler üzerinden eleştirilerde bulundu. KHK (Kanun Hükmünde Kararname) ile ihraç edilenlerle ilgili son dönemde çok sayıda gelen intihar haberlerinin ardından Karamollaoğlu, “Adalet, bir iktidarın tüm işlerinde gömleğin ilk düğmesidir” ifadelerini kullandı.

Sosyal medya hesabı üzerinden açıklamalarda bulunan SP Lideri Karamollaoğlu, “İktidarda bulunanlar, yanlış gömlek giydikleri gibi gömleklerinin ilk düğmesini de baştan yanlış iliklediler; şimdi de işin içinden çıkamıyorlar. Terziyi, mağazadaki tezgâhtarı, hatta pamuğu üreten çiftçiyi suçluyorlar. Adalet, bir iktidarın tüm işlerinde gömleğin ilk düğmesidir; olmazsa olmazıdır! Ne acıdır ki; ekonomi konusunda isminin hakkını veremeyen Adalet ve Kalkınma Partisi, adalette de sınıfta kalmıştır! Sadece KHK meselesi dahi, adaletin nasıl örselendiğini gözler önüne sermeye yeter de artar!”

Temel Karamollaoğlu şöyle devam etti: “Hemen hemen 6 yıl oldu… 6 yıldır iktidar, KHK’lıları görmezden geliyor; insanları işsizliğe ve çaresizliğe itiyor. Beraat etmiş, takipsizlik almış; “fakat ben seni almam, çünkü canım öyle istiyor.” diyorlar. Onbinlerce insan, aileleriyle birlikte yüz binleri buluyor; 6 senedir horlanıyor, itiliyor, kalkılıyor… Yüzden fazla insan maalesef intihar etti, binden fazla insan çeşitli hastalıklar sebebiyle hayatını kaybetti, yine binlercesi de sağlığını kaybetti. Bir atasözümüz var; “ekmekle oynayanın ekmeğiyle oynanır..” Bu insanların ekmekleri ve özgürlükleri ellerinden alındı, tüm kapılar suratlarına kapatıldı, bunun vebalini hiçbir insan kaldıramaz!”

“Çok geç bile kalındı…”

“Artık yeter!” diyen SP Lideri Karamollaoğlu şöyle devam etti: “Çok geç bile kalındı fakat daha fazla gecikmeksizin, daha ağır travmalara sebep olunmadan bu mağduriyetler giderilmelidir. Biz bu konuda asla siyasi kazanç hesabı yapmayız; siz sebep oldunuz, siz düzeltin isteriz. Aksi halde zaten göreve geldiğimizde; ivedilikle bu konuya el atmak ve tüm mağduriyetleri gidermek bizim önceliğimiz olacaktır.”

Paylaşın

SP Lideri Karamollaoğlu’ndan ‘Göçmen’ Uyarısı

Son günlerde tartışma konusu olan göçmenlerle ile ilgili açıklamalarda bulunan SP Lideri Karamollaoğlu, “Bilinmelidir ki, karşı karşıya kaldığımız tüm problemlerin birinci derecede sorumlusu olduğu gibi, göç konusunda da asıl sorumlu; kontrolsüzlüğü benimseyen iktidardır!” dedi.

Haber Merkezi / Karamollaoğlu, açıklamasının devamında, “AK Parti iktidarı, kapsamlı ve toplumsal yapıyı zedelemeyecek bir göç politikası ortaya koyamamıştır. Hükûmet, her alanda olduğu gibi bu konuda da sınıfta kalmıştır! Ne sınır güvenliğini sağlayabilmiş ne de bir göç politikası oluşturabilmiştir”  ifadelerini kullandı.

SP Lideri, açıklamasını, “Buna rağmen; bazı siyasilerin, tüm yabancıları kriminalize etme çabalarını ise üzülerek izliyor ve asla doğru bulmuyoruz. Bu siyasilerin sığınmacılara yönelik söylemlerinin yol açtığı tepkisellik, hükûmetin seçim sürecine girerken aradığı güvensizlik ortamına hizmet etmekte ve siyasi mühendisliğe zemin hazırlamaktadır.” ifadeleriyle devam ettirdi.

Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, son günlerde tartışma konusu olan göçmenlerle ile ilgili sosyal medya üzerinden açıklamalarda bulundu. Karamollaoğlu, “Sığınmacılara yönelik nefret söylemlerini üzülerek takip ediyoruz” diyerek şunları ifade etti:

“Derinleşen ekonomik krizle birlikte sığınmacılara yönelik müsamahanın azaldığını, bazı kesimlerin de nefret söylemleriyle tepkileri daha da yoğunlaştırdığını görüyoruz. Fakat bilinmelidir ki, karşı karşıya kaldığımız tüm problemlerin birinci derecede sorumlusu olduğu gibi, göç konusunda da asıl sorumlu; kontrolsüzlüğü benimseyen iktidardır!

AK Parti iktidarı, kapsamlı ve toplumsal yapıyı zedelemeyecek bir göç politikası ortaya koyamamıştır. Hükûmet, her alanda olduğu gibi bu konuda da sınıfta kalmıştır! Ne sınır güvenliğini sağlayabilmiş ne de bir göç politikası oluşturabilmiştir. Buna rağmen; bazı siyasilerin, tüm yabancıları kriminalize etme çabalarını ise üzülerek izliyor ve asla doğru bulmuyoruz. Bu siyasilerin sığınmacılara yönelik söylemlerinin yol açtığı tepkisellik, hükûmetin seçim sürecine girerken aradığı güvensizlik ortamına hizmet etmekte ve siyasi mühendisliğe zemin hazırlamaktadır.”

Geldiğimiz noktada, hükûmetin göç konusundaki politikasızlığı ve artan ekonomik krizle birlikte bu durum sürdürülemez bir noktaya gelmiştir. Hükûmetin kontrolsüz göç politikası, yasal yollarla ülkemizde bulunan sığınmacıları da zor durumda bırakmaktadır.

Ekonomik ve sosyal sıkıntıların faturası mültecilere değil, hükûmete kesilmeli ve bizzat hükûmetten hesap sorulmalıdır. İktidar, bir an evvel sınır güvenliğini sağlamalı ve toplumun geleceğe yönelik endişelerini giderecek kapsamlı bir göç politikası ortaya koymalıdır. Hükûmete yönelik eleştirileri bir kenara bırakıp, mültecileri hedef gösteren siyasiler ise ırkçı ve nefret dolu söylemlerinden vazgeçmelidir.

Unutulmasın ki, tarihe kara leke olarak geçen üzücü olaylar, genel de sonucu hesap edilmeyen sorumsuzca sözlerden kaynaklanmıştır. Bu nedenle başta siyasiler olmak üzere herkes yaşadığımız zor günleri de dikkate alarak, toplumun dinamiklerine kastedecek sözlerden ve eylemlerden kaçınmalıdır. Özellikle de birbirlerini ucuz kahramanlıklarla parlatmaya çalışan siyasiler akıllarını başlarına devşirmelidir! Türkiye Cumhuriyeti’nin İçişleri Bakanı olma sıfatını taşıyan birisi ise, bu tarz süreçlerde herkesten çok daha hassas ve duyarlı davranmalıdır.

“Erdoğan sorumluluk almalı ve olayların büyümesine engel olmalıdır”

Cumhurbaşkanı Erdoğan da olayları önce sadece seyredip, ardından kamuoyunun nabzına göre şerbet vermek yerine; ivedilikle sorumluluk almalı ve olayların büyümesine engel olmalıdır. Bölgemizdeki ülkelerle normalleşmeden ve iç çatışmalar durmadan bu sorunların çözümü mümkün değildir; bu husus da iyi idrak edilmelidir. Son olarak, herkesi aklıselime ve sağduyuya davet ediyorum.”

Paylaşın

Davutoğlu’nun ‘Üçüncü İttifak’ Önerisine DEVA Partisi’nden Yanıt

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, daha önce partisinin kendi logosuyla seçime gireceğini açıklamıştı. Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu da Saadet, DEVA ve Gelecek Partisinin aynı siyasi gelenekten geldiğini belirterek, üçüncü bir ittifaktan bahsetmişti.

DEVA Partisi Sözcüsü İdris Şahin, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun üçüncü ittifak önerisini değerlendirdi.

Halk TV’de İpek Özbey’in sorularını yanıtlayan Şahin, “Burada aynı düşünce, aynı dünya görüşü, aynı gelenekten gelmek doğrudur. Eş zamanlı olarak bazı siyasi partiler içerisinde birlikte hareket ettik. Ama yepyeni bir siyasi kültür inşa ettik biz DEVA Partisi’nde. Partimizde toplumun çok değişik kesimlerinden isimler var. Ve parti yönetimimizle, başkanlık divanımızla farklı düşünceleri yansıtan bir yapıya sahibiz” şeklinde konuştu.

“Altılı masayı tercih ettik”

Saadet Partisi ve Gelecek Partisi’yle ittifak önerisini altı parti bir araya gelmeden önce yapıldığını aktaran Şahin, “Bu düşünce altılı masaya oturmadan önce de DEVA Partisi’ne iletilmiş bir düşünceydi. Ancak biz altılı masada yarınların Türkiye’sini inşa etmenin daha kolay olabileceğini daha doğru bir yöntem olabileceğini düşünerek altılı masada tercih bulunduk” dedi.

Şahin, şöyle devam etti: Bu masaya oturduktan sonra tek başımıza DEVA Partisi değiliz. DEVA Partisi’nin organları da tek başına buna karar veremez. Çünkü o masaya otururken güçlendirilmiş parlamenter sistemi bu ülkeye kazandırmak için oturduk. Ve hep birlikte o masanın etrafında belirlenecek Cumhurbaşkanı adayıyla, 13’üncü Cumhurbaşkanını seçme iradesiyle oturduk. Dolayısıyla parlamentoya yansıyacak güçlü bir aritmetiğin ne şekilde olacağına, bu masanın ortaklaşa yapmış olduğu çalışma sonrasında verilecek kararla karar verilmeli. Bizim ferdi DEVA Partisi olarak görüş beyan etmiş olmamız, o masanın ruhuna biraz aykırılık teşkil eder.

Paylaşın

Altılı Masada Kılıçdaroğlu’nun Adaylığına Sıcak Bakılıyor

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “adaylığı” konusundaki açıklamaların 6’lı masadaki diğer partilerde de karşılık bulduğu belirtildi. CHP liderinin “ittifakın ortak cumhurbaşkanı adayı olması” noktasında “bir itiraz” söz konusu olmadığı ifade edilirken, Kılıçdaroğlu’nun bürokrasiden gelmesi de artı olarak değerlendiriliyor.

İyi Parti kanadında, Kılıçdaroğlu’nun “ittifakın ortak cumhurbaşkanı adayı olması” noktasında “bir itiraz” bulunmuyor.

Cumhuriyet’ten Selda Güneysu’nun haberine göre; 24 Nisan’daki Balgat zirvesinin ardından yapılan ortak açıklamada, muhalefetin adayına yönelik yapılan “uzlaşmacı, özgürlükçü, demokratik değerleri içselleştirmiş, milletin tamamını kucaklayan, siyasi ahlak ilkelerini benimseyen, liyakat sahibi” tanımlamasını anımsatan İyi Parti kanadı, “bu kriterlere en uygun isimlerden birinin Kılıçdaroğlu olduğunu” kaydediyor.

Kılıçdaroğlu’nun “son dönemdeki toplumsal ayrışmaya karşı birleştirici rol üstlenebileceği” ifade ediliyor.

Öte yandan İyi Partililer, “2023 seçimlerinin mutlaka kazanılması gerektiğinin” altını çizerek adayın belirlenmesi sürecinde “seçim gelene dek yapılan kamuoyu araştırmalarının yakından takip edileceğini” vurguluyor.

6’lı masada yer alan DEVA, Demokrat, Gelecek ve Saadet partilerinin de “Kılıçdaroğlu’nun muhalefetin ortak adayı olmasına sıcak baktığına” dikkat çekiliyor.

Altı liderin yeniden bir araya geleceği tarih belli oldu

Öte yandan Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal’ın ev sahipliğinde üçüncü kez buluşan altı muhalefet liderinin dördüncü toplantısının tarihi belli olmuştu. GP Lideri Davutoğlu, dördüncü toplantının tarihini sosyal medya hesabından duyurmuştu.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, sosyal medya hesabından konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Bizlere bugün verimli bir toplantıda ev sahipliği yapan Demokrat Parti Genel Başkanı Sn. Gültekin Uysal’a ve değerli liderlere teşekkür ediyorum. Biz de 29 Mayıs tarihinde Gelecek Partisi Genel Merkezimizde liderleri ağırlamaktan onur duyacağız” ifadelerini kullanmıştı.

Altı siyasi partinin genel başkanları DP Lideri Uysal’ın ev sahipliğinde yapılan üçünü toplantının ardından ortak bir açıklama yayınlamıştı. 6 liderin imzasıyla yapılan ortak yazılı açıklamada şu ifadeler yer almıştı;

“Milli Egemenliğimizin kaynağı Gazi Meclisimizin, Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından 23 Nisan 1920’de açılışının 102. yıldönümünden bir gün sonra bir araya gelen altı siyasi partinin liderleri olarak, TBMM’ye yeniden itibar kazandıracak ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ konusundaki kararlılığımızı bir kez daha teyit ediyoruz.

Bu bağlamda, iktidarın yeni seçim yasası ile yapmak istediği siyaset mühendisliğine karşı iş birliğimizi derinleştirerek sürdürme yönündeki çalışmalarımızı gözden geçirdik. Yoksullaşmayı derinleştiren hayat pahalılığı ve yaşanan ekonomik yıkım sürecinden çıkış yolları konusunda da görüş alışverişinde bulunduk.

Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçiş sürecinin anayasal ve yasal çerçevesi, seçim güvenliği ve işbirliğimizin temel ilke ve hedefleri konularında oluşturmaya karar verdiğimiz çalışma gruplarının görev alanları ve çalışma yöntemlerini ele aldık.

Bu çerçevede anayasal ve yasal mevzuatla ilgili çalışma grubu;

  1. Siyasi ahlak yasası,
  2. Ekonomik ve Sosyal Konseye işlerlik kazandırılması ile ilgili düzenlemeler,
  3. Merkez Bankası bağımsızlığının teminat altına alınması,
  4. Uzun vadeli strateji ve planlamadan sorumlu bir kurumsal yapının oluşturulması, konularında yasal hazırlık yapılması için görevlendirilmiştir.

Cumhurbaşkanı adaylığı konusunda liderler olarak birçok kez vurguladığımız gibi uzlaşmacı, özgürlükçü, demokratik değerleri içselleştirmiş, milletimizin tamamını kucaklayan, siyasi ahlak ilkelerini benimseyen, liyakat sahibi bir aday belirleyeceğiz.

Ayrıca, bugün ABD Başkanı Joe Biden’ın tarihi gerçekleri siyasi istismar aracı yapan açıklamasını kınıyor, geçen sene ‘soykırım’ ifadesinin ABD Başkanı tarafından ilk kez kullanılmasına güncel kaygılarla sessiz kalan iktidarın bu ağır vebalin ortak sorumluluğunu taşıdığını vurguluyoruz.”

Paylaşın