TBMM’de “Yeni Anayasa” Görüşmesi: Özel’den “Önce Anayasa’ya Uyun” Mesajı

 “Yeni anayasa” görüşmeleri kapsamında CHP Lideri Özgür Özel ile bir araya gelen TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, “Toplumsal mutabakatla yeni anayasanın çıkmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / CHP lideri Özgür Özel ise mevcut Anayasa’ya uyun mesajı vererek, “Vatandaşın söylediği anayasa tartışmaları daha önce de yaşandı siyasetin üstüne sis olup, diğer sorunları görünmez kılınıyorsa bu olmaz. Anayasaya uyulmuyorsa yeni anayasa yapsanız ne olur yapmasanız ne olur” dedi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş, yeni Anayasa için siyasi parti ziyaretlerine bugün başladı. Kurtulmuş, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i Meclis’te ziyaret etti. Ziyaret sonrası Kurtulmuş ve Özel basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.

Kurtulmuş, açıklamasında şu ifadeleri kullandı: “Parlamentoda oluşabilecek en yüksek konsensusla, toplumsal mutabakatla yeni anayasanın çıkmasını istiyoruz. Yine bir başka kural ise partilerin anayasaları olmaz anayasa teklifleri olur. Mayıs ayının sonuna kadar bu işin usulüne ilişkin değerlendirme almak isteriz. Belki yaz aylarında görüşlerini olgunlaştırarak, önümüzdeki seni müzakere ortamı başlar ve sonrasında da usulüne uygun bu süreçleri götürdüğümüz sürece sonuç alabileceğimizi düşünüyor.

Çok sayıda partinin var olması Türkiye’nin demokratik zeminin güçlendirmesi açısından önemlidir. Anayasa kararını Meclis verecektir. Bu Meclis kurucu Meclis değildir söylemlerinin demokratik olmadığını ifade etmek istiyorum. Milletvekilli oyları anayasa ya yapılacak ya da yapılamayacak. Meclis’te oluşacak komisyonun yöntemi şeklini partilerle uzlaşıp görüşüleceğiz. Bu süreç içinde yapıcı bir diyaloğu tüm partilerle yürüterek, sonuç almayı hedefliyoruz.”

“Anayasa’ya uyacaksak değiştirelim”

Kurtulmuş’un ardından konuşan CHP Lideri Özgür Özel, “Sayın Meclis Başkanımızı bugün ağırladık. Ben kendisini Meclis Başkanlığına aday olduğu günden itibaren, diyaloğa açık tutumundan dolayı her zaman görüşebileceğimizi, her konuyu görüşebileceğimiz söylemiştim. Bugün de bir ziyaret yaparak bizlerle görüşlerini paylaştı” ifadelerini kullandı.

“Kendisi açık bir müzakere ortamı olması gerektiğini söylemişti” diyen Özel, “Biz 31 Mart seçimlerinden Türkiye’nin birinci partisi olarak çıktık. Sorumluluğunun farkında olan bir partiyiz. Siyaset halkın gündemine duyarsız olamaz. Bugün insanların yoksulluk, açlık, işsizlik, güvencesizlik gibi üst düzeyde beklentileri varken yeni bir anayasa beklentisi toplumun taleplerinin neresindedir, onu bir tartmak lazım” şeklinde konuştu. Özel, şunları söyledi:

“Prensip olarak ben partinin Genel Başkanı olsam da partinin yetkili kurullarında bir konuyu değerlendirmeden, doğrudan bir cevap vermeyi CHP’nin olmazsa olmaz parti içi demokrasi anlayışına ve kendimizin yönetim anlayışına uygun görmem. Sayın Başkanın bugün yaptığı değerlendirmeleri, başta MYK olmak üzere partinin yetkili organları ve grubumuzla değerlendireceğiz. Ancak şunu ifade etmek isterim, Sayın Başkana da söyledim.

Bir şeyin yenisini teklif ediyorsak, örneğin yeni bir elbise alalım, giyeceksek alalım. Giymemek üzere yeni elbise alınır mı? Biz anayasaya uyacaksak, anayasayı değiştirelim. En iyisini yapalım, sonra yine uymayalım. Geçen sefer de iyisini yaptınız. Bu sözümün başkana ait olmadığını herkes bilsin. Geçen sefer de iyisi yapıldı ama yapılan o anayasaya uyulmadı. Uyulmuyor. Bir yeni anayasa konuşurken bir kere mevcut anayasaya tam uyum beklemek bizim hakkımızdır. Bu konudaki hassasiyetlerimizi ilettik.

Vatandaşın sorunları ile ilgili de söyleyeceğim şudur. Anayasa tartışmaları daha önce de yaşandı. Siyasetin üzerine bir sis olarak çöküp de diğer meseleleri görünmez kılıyorsa, burada vatandaşın menfaati olmaz. Bugün sorun yoksulluk, işsizlik ve yüksek enflasyon, artan fiyatlar, insanları yoksullaşmasıyken biz anayasa konuşup, bir sis indirip, bu sorunları görünmez kılıyorsak, biz vatandaşın mesajını alamamış oluruz.

O açıdan Sayın Erdoğan ile yapacağımız görüşme de benim önem atfettiğim görüşmedir. Eğer bir şeyin yenisini alacaksak, kullanacaksak alınır. Anayasa yapacaksak, uyacaksak yapılır. Anayasaya uyulmuyorken yeni anayasa yapsanız ne olur, yapmasanız ne olur? Bu hassasiyetlerimizi Sayın Başkana ben de açıklıkla ifade ettim. Burası parlamento, konuşulan yerdir. Siyasiler el sıkışmazsa, siyaset düşmanları, demokrasi düşmanları el ovuşturmaya başlar.

O yüzden el sıkışılacak, müzakere edilecek ama sorumlu olduklarımız kitleler için de müzakere edilecek. Bizim anlayışımız bu. O açıdan, bugün Sayın Başkan sizin de önünüzde, içeride de el sıkıştık. Bu el sıkışma demokrasiye inananların yapması gereken bir şey. Biz el sıkışmadıkça demokrasi düşmanları ellerini ovuştururlar, onlara gün doğar. Siyasi tarihimiz bunların bedelleri ile doludur. O açıdan bu diyalog zeminini önemsediğimizi de ifade etmek isterim.”

Paylaşın

Sırrı Süreyya Önder, Genel Kurul’u Yönetirken Rahatsızlandı

TBMM Başkanı Bekir Bozdağ, “Meclis Başkanvekilimiz Sırrı Süreyya Önder bu hafta nöbetçi grup başkanvekilimiz. Ancak devam eden tedavisi nedeniyle biraz istirahat ihtiyacı oldu” dedi ve ekledi:

“O nedenle kendisinin yerine Meclis yönetimini ben deruhte edeceğim. Sayın başkanımıza buradan acil şifalar dileklerimizi iletiyoruz. Sıhhati gayet iyidir. Sadece bir istirahat ihtiyacı hasıl olmuştur.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder, Genel Kurul’daki oturumu yönetirken rahatsızlandı.

Önder’le ilgili gelişmeyi daha sonra TBMM Başkanı Bekir Bozdağ açıkladı. Bozdağ, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Meclis Başkanvekilimiz Sırrı Süreyya Önder bu hafta nöbetçi grup başkanvekilimiz. Ancak devam eden tedavisi nedeniyle biraz istirahat ihtiyacı oldu. O nedenle kendisinin yerine Meclis yönetimini ben deruhte edeceğim. Sayın başkanımıza buradan acil şifalar dileklerimizi iletiyoruz. Sıhhati gayet iyidir. Sadece bir istirahat ihtiyacı hasıl olmuştur.”

Sırrı Süreyya Önder kimdir?

Sırrı Süreyya Önder, 1962 yılında Adıyaman ilinin merkez ilçesinde, Türkmen kökenli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Berber ve arzuhalci olan babası, 1960’lı yıllarda Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) Adıyaman kurucusu ve il başkanı oldu.

Sekiz yaşındayken babası sirozdan ölen Önder, annesi ve dört kardeşi ile dedesinin evine taşındı ve bu dönemde bir fotoğrafçıda çırak olarak çalışmaya başladı. Fotoğrafçılıktan aldığı ücretin ailesini geçindirmeye yetmemesi üzerine 16 yaşını bitirdikten sonra Sıtma Savaş ve Eradikasyon Teşkilatı’na mevsimlik işçi olarak girdi.

Milliyetçi Cephe Hükûmeti kurulunca bu işini kaybeden Önder, bir lastik tamirci dükkanı açtı. 1978 yılında Adıyaman Lisesi’nde lise iki öğrencisi iken Maraş Katliamı’nı protesto ettiği için tutuklanarak cezaevine giren Önder, tahliye olduktan sonra üniversite sınavında yaptığı ilk tercihi olan Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni kazanarak Ankara’ya gitti.

12 Eylül Darbesi yapıldığında Ankara’daydı. İlk tutuklama furyasında hapse girdi. Uzunca bir yargılama sürecinin ardından 12 yıl hapse mahkûm edildi. Afişlerle aranmaya başladığı zaman Ankara’nın Altındağ ilçesinde bir gecekonduda saklanan Önder, geçmiş yıllarda beraber işkence gördüğü bir arkadaşının, saklandığı yeri ihbar etmesi ile yakalanmış ve 105 gün DAL adı verilen bir yerde tutuldu.

105 günlük tutukluluk ardından mahkûmiyeti sona erdi. Açlık grevi gibi protestolar ve eylemler nedeniyle infazlarının yakılması sonucu çeşitli cezaevlerinde yedi yıl hapis yattı.

Önder’in 2013 Taksim Gezi Parkı direnişine karıştığı ve biber gazı fişeğinin isabet etmesi sonucu hastaneye kaldırıldığı bildirildi. Abdullah Öcalan ile Türk Hükûmeti arasında 28 Şubat 2015’te Dolmabahçe Mutabakatı’na yol açan diyalogu kolaylaştıran HDP’li siyasetçilerden oluşan bir heyetin parçasıydı.

Önder, 2013 yılında Nevruz kutlamaları sırasında yaptığı konuşma nedeniyle 3 Aralık 2018’de 43 ay hapis cezasına çarptırıldı. 6 Aralık 2018’de Kocaeli’de cezaevine girdi. Önder, bir gün önce Anayasa Mahkemesi’nin ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermesi üzerine 4 Ekim 2019’da serbest bırakıldı.

17 Mart 2021’de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ile örgütsel birlik içinde olduğu gerekçesiyle Önder ve 686 diğer HDP’liye 5 yıl siyasetten men ve HDP’nin kapatılması için Anayasa Mahkemesi’ne dava açtı.

Önder, gazeteciliğe Ocak 2010 – Mart 2010 tarihleri arasında BirGün gazetesinde köşe yazıları yazarak başladı. Ekim 2010’dan sonra Radikal gazetesinde, 2011 Mayıs – Haziran aylarında Özgür Gündem gazetesinde köşe yazarlığı yaptı.

Paylaşın

Dört Vekile Ait Dokunulmazlık Fezlekeleri TBMM’de: DEM Parti Ve TİP

Aralarında DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, DEM Parti Van Milletvekili Pervin Buldan, ve TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık’ında bulunduğu 4 milletvekiline ait dokunulmazlık dosyası, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlığı’na sunuldu.

Haber Merkezi / Meclis Başkanlığı’na, “Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi” sunulan 4 milletvekilinin isimleri şu şekilde:

“DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, DEM Parti Van Milletvekili Pervin Buldan, DEM Parti Mardin Milletvekili Salihe Aydeniz, DEM Parti Bitlis Milletvekili Hüseyin Olan ve TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık.”

Süreç nasıl işliyor?

Hakkında suç isnadı bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmamasına ilişkin talepler, Adalet Bakanlığına sunuluyor. Bakanlık, talebi gerekçeli bir yazıyla Cumhurbaşkanlığına, Cumhurbaşkanlığı ise TBMM Başkanlığına iletiyor.

Meclis Başkanlığına gelen fezlekelerin gündeme alınmasındaki süreç, İçtüzüğe göre işliyor. Milletvekili dokunulmazlığı, İçtüzüğün “Yasama Dokunulmazlığı ve Üyeliğin Düşmesi” başlıklı dokuzuncu kısmının “yasama dokunulmazlığı” alt başlıklı birinci bölümünde düzenleniyor.

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması hakkındaki istemler, TBMM Başkanlığınca “Gelen Kağıtlar” listesinde yayınlanarak Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona havale ediliyor.

Söz konusu fezleke ile Meclis’teki mevcut fezlekeler, sevk edildikleri Karma Komisyonda bekletilebiliyor ya da komisyonda gündeme alınabiliyor. Fezlekelerin gündeme alınması halinde süreç başlıyor. Karma Komisyon toplanıyor ve hangi fezlekeye ait dosyayı değerlendireceğine karar veriyor.

Hazırlık Komisyonu kuruluyor

Hazırlık Komisyonu, kurulduğu andan itibaren en geç 1 ay içinde dosyayı inceleyerek raporunu hazırlıyor. Bu komisyon bütün kağıtları inceleyip gerekirse o milletvekilini dinliyor ancak tanık dinleyemiyor.

Hazırlık Komisyonu, yasama dokunulmazlığının kaldırılması yönünde karar alırsa dosya Karma Komisyona havale ediliyor. Karma Komisyon da 1 ay içinde Hazırlık Komisyonu raporunu ve eklerini görüşerek sonuçlandırıyor.

Karma Komisyon, dokunulmazlığın kaldırılmasına veya kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar veriyor.

Karma Komisyon kovuşturmanın ertelenmesini kararlaştırmışsa bu yöndeki raporu Genel Kurulda okunarak bilgiye sunuluyor. Bu rapora milletvekilleri tarafından 10 gün içinde itiraz edilmezse kesinleşiyor, itiraz edilmesi halinde ise rapor Genel Kurul gündemine alınıyor. İtiraz edilmeyen dosyalar Cumhurbaşkanlığına gönderiliyor.

Dokunulmazlığın kaldırılması yönündeki Karma Komisyon raporları, doğrudan Genel Kurul gündemine giriyor. Genel Kurul, raporu kabul ederek dokunulmazlığın kaldırılmasını kararlaştırabileceği gibi, raporu reddederek yargılamanın dönem sonuna ertelenmesine de karar verebiliyor.

Kovuşturma ertelenmiş ve bu karar Genel Kurulca kaldırılmamış ise dönem yenilenmiş olsa bile milletvekilliği sıfatı devam ettiği sürece ilgili hakkında kovuşturma yapılamıyor.

Genel Kurul aşaması

Milletvekillerine dağıtılan Karma Komisyon raporu, Genel Kurulda okunarak görüşülüyor. Biri lehte diğeri de aleyhte olmak üzere, iki milletvekili rapor üzerinde konuşma yapıyor.

Fezlekesi olan milletvekili isterse Hazırlık Komisyonunda, Karma Komisyonda veya Genel Kurulda kendi savunmasını yapabiliyor ya da başka bir milletvekili arkadaşına savunma yapması için bu hakkını verebiliyor.

Söz ve savunma talebi yoksa görüşmeler tamamlanıyor. Daha sonra Karma Komisyonun yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair raporu oylamaya sunuluyor. Genel uygulamaya göre açık oylama yapılıyor. Genel Kurulda dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin oylamada, karar yeter sayısı (151) yeterli oluyor.

Her dosya için ayrı oylama yapılıyor

Genel Kuruldaki oylamada, her milletvekili ve fezleke için ayrı oylama yapılıyor. Bir milletvekili hakkında iki dosya varsa iki dosya ayrı ayrı oylanıp karara bağlanıyor. Dokunulmazlık hangi dosya hakkında kaldırıldıysa yalnızca o fezleke hakkında yargılama yapılabiliyor. Milletvekilinin dönem sonuna bırakılan dosyası hakkındaki dokunulmazlığı devam ediyor.

Genel Kurul kararından sonra milletvekilinin dokunulmazlığı, söz konusu dosya için kaldırılmış oluyor.

Meclis Başkanlığı, dosyayı Cumhurbaşkanlığı aracılığıyla Adalet Bakanlığına gönderiyor. Bakanlık da dokunulmazlığı kaldırılan milletvekili hakkında gereğinin yapılması için dosyası ilgili savcılığa havale ediyor.

Savcılık da dosyanın ulaşmasının ardından soruşturmaya kaldığı yerden devam ediyor, söz konusu milletvekilini tutuklanması talebiyle mahkemeye de sevk edebiliyor ya da tutuksuz olarak yargılanmasına da devam edebiliyor.

Dokunulmazlık kalkıyor, vekillik devam ediyor

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kalkmasıyla milletvekilliği düşmüyor, devam ediyor. Milletvekili maaşını alıyor ve diğer sosyal haklarından yararlanıyor. Tutuklanmamışsa Meclise gelerek yasama çalışmalarına da katılabiliyor.

Ancak milletvekili hakkındaki ceza kesinleştikten sonra Genel Kurulda okunuyor ve o zaman milletvekilliği düşürülüyor.

Milletvekilinin yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine karar verilmesi halinde, Genel Kurul kararının alındığı tarihten itibaren 7 gün içinde ilgili milletvekili veya bir diğer milletvekili, kararın Anayasaya, kanuna veya İçtüzüğe aykırılığı iddiasıyla iptal için Anayasa Mahkemesine başvurabiliyor. Anayasa Mahkemesi, iptal istemini 15 gün içinde kesin karara bağlıyor.

Paylaşın

Davutoğlu’ndan AYM Başkanı Zühtü Arslan’a Övgü: Helal Olsun

Erdoğan’ın bir konuşmasında “buyruğumdur” ifadesini kullandığını söyleyen Davutoğlu, “Buyruk ile Merkez Bankası arka kapı operasyonlarıyla Merkez Bankasının içi boşaltıldı. Buyruklarla servet transferi yapıldı. Şirketlere hangi şirketlere kredi verileceği, hangi şirketlere kredi verilmeyeceği buyruklarla oluşturuldu” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Buyruklarla KHK mağdurları ortaya çıktı. Darbenin baş organizatörünün kardeşi bir buyrukla büyükelçi tayin edilirken, fakir-fukara çocuğunu okula gönderemeyenlerin aileleri buyrukla yedi sülalesi hapse atıldı. Buyrukla FETÖ borsası oluşturuldu kimi gerçek FETÖ’cüler para verip kurtuldu, parası olmayanlar da buyrukla hadleri bildirildi işte bu.”

Davutoğlu konuşmasının devamında, “Buyruğun olduğu yerde anayasa olmaz. Şimdi de buyrukla ne yapmak istiyorlar biliyor musunuz? Anayasa Mahkemesini, önlerindeki son engeli budamak istiyorlar çünkü Anayasa Mahkemesi buyruk dinlemiyor. Dinleyin Zühtü Arslan’ın son konuşması, ferman padişahınsa hukuk bizimdir dedi” ifadelerini kullandı.

Gelecek Partisi (GP) Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden (TBMM) Saadet Partisi – Gelecek Partisi ortak grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Davutoğlu, Erzincan’ın İliç ilçesindeki maden ocağında yaşanan toprak kaymasına ilişkin şu ifadeleri kullandı: Sizler modernitenin açtığı çevre felaketlerinin Türkiye’deki temsilcilerisiniz! Erzincan İliç’te olan asla bir kader olarak düşünülemez. Kısa sürede zengin olabilmek, bir külçe altın elde etmek isteyenlere sesleniyorum; medeniyet altında değil zihinlerde, medeniyet rant ile değil ahlak ile kurulur.

Siz tabiata baktığınızda dolar dışında yeşil görmezsiniz. Bizim için Anadolu’nun suyu, toprakları, ateşi ve güneşi azizdir. Türkiye’de ne kadar felaket varsa 5 baronun elinde gerçekleşiyor. İktidara yakın bir şirketin Kanada’lı SSR şirketinin yapısına baktım. Bu şirketin 7.2 milyon dolar vergi borcu silinmiş. Kimin hakkını kimin için siliyorsunuz?

Kanal İstanbul ihanetin adıdır

Antalya’da yaşanan sele de değinen Davutoğlu, iktidarın şehirlerin dokusunu anlayamadığını söyledi. Kanal İstanbul Projesi’nin, İstanbul’a saygısızlık olduğunu savunan Davutoğlu, “Kanal İstanbul, İstanbul’un havasına, suyuna, toprağına, ateşine hürmetsizliğin, nobranlığın, ihanetin adıdır.” dedi.

İstanbul’un büyük bir hazine olduğunu dile getiren Davutoğlu, “Bunu ben Sayın Erdoğan’ın yüzüne ifade ettim. Yazılı rapor var, yayınlarım. Mektup yazdım Kanal İstanbul için, ‘Yapmayın, kıymayın İstanbul’a’ diye.” şeklinde konuştu.

Türkiye’yi, imar, uyuşturucu, faiz, ihale ve siyaset baronlarından kurtaracaklarını ifade eden Davutoğlu, siyaseti kar ve rant alanı olmaktan çıkaracaklarını kaydetti. Ahmet Davutoğlu, devletin ve Türkiye’nin yeniden imara ihtiyaç duyduğunu belirtti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir konuşmasında “buyruğumdur” ifadesini kullandığını söyleyen Davutoğlu, şöyle konuştu:

Buyruk yazacaksan, dön Netanyahu’ya ‘Ben ki Selahaddin Eyyubi’nin, Hazreti Ömer’in mirasının takipçisi, Yavuz Sultan Selim Han’ın fethettiği diyarların bugünkü hamisi, Sultan Abdülhamid Han’ın reddettiği siyonist projelerin takipçisi ve karşılığı, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ım; sen ki Netanyahu’sun ‘sana ticareti kesiyorum, sana hava sahalarımı kapatıyorum.

Eğer zulmünü durdurmazsan gemilerimle yardım gönderiyorum, ebabil kuşları gibi helikopterlerle yardım indiriyorum Gazze’ye, ramazan yaklaşırken saldırılarını kesmezsen bütün gücümle orada olacağım’ de. Buyruk böyle yazılır.

“Faiz düşürülecek dendi, düşmedi”

Ekonomide yaşanan krize de değinen Davutoğlu şöyle konuştu: Faiz düşürülecek dendi, düşmedi. Devlet planlama teşkilatı kapatıldı. Hiçbir denetime tabi olmayan Varlık Fonu kuruldu. Başına, buyruğu veren kayınpeder, vekili olarak da damat atandı. Varlık fonu üzerinden de neler döndüğünü sadece bir bürokrattan sordular. İhale kanunu 200 defa değiştirildi.

Paylaşın

Kurtulmuş’tan Çarpıcı ‘Anayasa’ Açıklaması: Değişikliğe İhtiyaç Var

“Can Atalay’ın vekilliğin düşürülmesine ilişkin değerlendirme yapan TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, “Hakikaten az görülür bir mesele ortaya çıktı. İki yargı kurumu açısından içtihat, görüş farklılıkları ortaya çıktı. Türkiye’de anayasa değişikliğine hayati ihtiyaç vardır” dedi ve ekledi:

“12 Eylül Anayasası erkler arasındaki tanımları zaman zaman muğlak hale getirerek, bazı potansiyel tartışma alanları bünyesinde barındıran anayasa. Bunların üzerinde tartışmak, konuşmak. Bu olay olmasaydı bile gündeme getirmek herhalde TBMM’nin anayasayı yeniden yapacak güce sahip olmak temel vazifelerinden.”

Kurtulmuş açıklamasının devamında, “Birtakım partizan yaklaşımları bir tarafa bırakarak. Her partinin siyasi atmosferinden uzak insanlar için hangi konuların önem arz ettiği, anayasal reforma ihtiyaçlar tartışıyor. İyi niyetle bir araya gelerek, önyargılar olmaksızın, anayasa tartışmanın doğru yöntemlerle tartışılmasıdır. Bana anayasanın çizdiği tarafsızlıkla söyleyebilirim. Bu işin doğru zemini TBMM’dir. Bazıların söylediği gibi yeni bir anayasa yapamaz görüşü kabul edilemez” ifadelerini kullandı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş, HaberTürk’te Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Can Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kurtulmuş’un açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

“Teamüllere tamamıyla uygun bir uygulama yapılmıştır. Can Atalay’ın bu kararıyla ilgili süreçte öncelikle, birinci aşamada biz Meclis Başkanlığı olarak beklettik. Hem sürecin tamamlanması hem de ola ki, yeni bir hak ihlali kararı verilirse yerel mahkemenin uyma ihtimali dolayısıyla bir süre beklettik. Sonunda Anayasa’nın amir hükmü gereğince kesinleşmiş yargı hükmünün Meclis’te okunmasının zarureti var. Milletvekilliği düşürülmesi başka bir süreç, milletvekilinin düşmesi başka süreç. Bir fezlekenin gelmesiyle milletvekilliğinin düşürülmesi.

Burada kesinleşmiş mahkeme kararının sadece Meclis’te okutulması, daha doğrusu Meclis’in bilgilendirilmesi zaruri bir adımdır. Burada görüş farklılıkları var. Meclis Başkanı olarak şuna dikkat ettim, iki yargı kurumunda ihtilafta TBMM’nin taraf olmaması için böyle bir yol izlendi. Geçmiş dönemlerde de bu şekilde doğrudan mahkemenin, Yargıtay’ın kararıyla düşürüldüğü vakalar var. Burada Meclis’in teamüllerine uygun şekilde süreç işletilmiştir.

TBMM Başkanlığı olarak yaptığımız bir sürü yurt dışı seyahat var. ‘Yarın seyahate çıkıyorum’ diyerek kendiliğinden oluşturulan süreç var. Aylar öncesinde hazırlanarak, tarih aralıkları belirlenerek titiz çalışma sonrası bu seyahatler belirleniyor. Gerçekten son derece haksız, mesnetsiz bir suçlamadır. Ne zaman TBMM’nin Bahreyn ziyareti aylar öncesi bellidir. Zaten nöbetçi Meclis Başkanvekili arkadaşımız kimse onu okutacaktır. Kararın Meclis’te okutulmasıyla TBMM’nin seyahati arasında bağlantı yoktur.

Teamül, yazılı olmayan kurallardır. Yıllar içinde oluşmuş. Bunlardan birisi de Meclis Başkanı’nın hangi oturumlara başkanlık edeceğiz. TBMM’nin açılışında, bütçe görüşmelerinde ilk ve son gün başkanlık eder. 23 Nisan oturumlarına başkanlık eder, özel oturumlar olursa başkanlık eder. Zaten teamülde Meclis’in normal işleyişinde başkanlık etmesi sözkonusu değildir. Ama isterse her oturuma başkanlık edebilir. Her açıdan normal, teamüllere, usule uygun bir çalışma yürütülmüştür.

Anayasa Mahkemesi nasıl kara verecek? Süreç nasıl işleyecek? Yapılan başvuruları hangi zaman aralığında gündeme alacak? Bunları göreceğiz. Ben hep şunu söyledim; genellikle tekil olayların üzerinde yoğunlaşarak, o günkü aktüel tarafları üzerinden siyasi tartışma haline getirmeyi maalesef başarıyoruz. Can Atalay’ın kimliğini bir tarafa bırakarak konuşmak gerekirse. Hakikaten az görülür bir mesele ortaya çıktı. İki yargı kurumu açısından içtihat, görüş farklılıkları ortaya çıktı. Türkiye’de anayasa değişikliğine hayati ihtiyaç vardır. 12 Eylül Anayasası erkler arasındaki tanımları zaman zaman muğlak hale getirerek, bazı potansiyel tartışma alanları bünyesinde barındıran anayasa.

“Hiçbir partinin anayasası olmaz, milletin anayasası olur”

Bunların üzerinde tartışmak, konuşmak. Bu olay olmasaydı bile gündeme getirmek herhalde TBMM’nin anayasayı yeniden yapacak güce sahip olmak temel vazifelerinden. Birtakım partizan yaklaşımları bir tarafa bırakarak. Her partinin siyasi atmosferinden uzak insanlar için hangi konuların önem arz ettiği, anayasal reforma ihtiyaçlar tartışıyor. İyi niyetle bir araya gelerek, önyargılar olmaksızın, anayasa tartışmanın doğru yöntemlerle tartışılmasıdır. Bana anayasanın çizdiği tarafsızlıkla söyleyebilirim. Bu işin doğru zemini TBMM’dir. Bazıların söylediği gibi yeni bir anayasa yapamaz görüşü kabul edilemez. 400’ü bulursa doğrudan doğruya değişikliği yapar, 360’la referanduma gider. Hiçbir partinin anayasası olmaz, milletin anayasası olur.

Türkiye’de kronikleşmiş olan birtakım meselelerde adım atmamızın zaruri olduğuna inanıyorum. Burada Yargıtay da kendi yetkilerini kullanırken ilgili anayasada yetkilerini kullanarak süreci oluşturuyor. Örneğin Anayasa’nın 14. maddesindeki devlete karşı davranışlar konusunun sarih ve açık bir hale getirilmesidir. Anayasa bunu yasalara izafe ediyor. TBMM bu anlamda hele hele Türkiye bölücü örgütlerle mücadele ederken, çevresi terör ağlarıyla kuşatılan bir ülke olarak, 15 Temmuz’da doğrudan hedef haline gelmiş devlet olarak tabii ki kendisini korur.

Devlete karşı yapılan suçların davranışların ne olduğu, silah atmak, örgüt kurmak, örgüte yardım ve yataklık etmek, bunların tasrih edilmesi gerekir. Özellikle seçilmişlerin hakkını hukukunu koruyan yeni bir anlayış içerisinde ele alınması gerekir. Samimi olarak yaklaşılırsa bu konudaki tartışma alanlarının ortadan kaldırılacağını düşünüyorum. Şu anda Meclis kapalı. Oturumda olduğu bir gün tek tek milletvekili arkadaşlarımızı çağırsak. Çok büyük kısmının ‘evet yeni bir anayasaya ihtiyacımız var’ dediğini biliyoruz. Birisi yeni bir iç tüzüğe ihtiyacımız var.

Hakikaten uzun saatler süren, kavgaya gürültüye zemin hazırlayan bir zemin içerisinde. Bunların hepsi konuşuldu. 31 Mart akşamına kadar bu anlamda çok sistematik değişiklikleri gündeme getirmek mümkün olmaz. Anayasa meselesinin konuşulacağı yer Türkiye’nin tamamıdır. Hukuk camiamız, sivil toplumuz, herkese uygun mekanizmalar kurularak görüşlerini almaktır. Belki komisyon üzerinden bu çalışmaları sürdürmek doğru yöntemdir. Herkesin anayasa teklifi olabilir; ama kimsenin anayasa dayatması sözkonusu olamaz.

Önce herkesin önyargısız şekilde masaya gelmesi lazımdır. Ondan sonra yöntem bulunur. Aldığım ilk izlenimler TBMM çatısı altında siyasi partilerin bu konuyu seçimden sonra sıcak bakacağı yönünde görüşe sahibim. Ciddi bir müktesabatımız var. Yüzlerce toplantı yapılmış. 64 madde üzerinde partilerin uzlaştığı anayasa teklifi var. Bugün belki 94 maddede uzlaşılabilecek. Uzlaşamayız derseniz uzlaşma kapısını açamayız. Sonuçta bir aritmetik var.

360-400 aritmetiği var. Gönlümüz arzu eder ki 600’le çıksın. Bu çok zor tabi. Bu anlamda uzlaşı zemini aramaya başlayınca, partilerin kabul edilemeyecek tekliflerini onlar da görecektir. Zaten demokrasi böyle bir şey. Hiç kimsenin yüzde 100 söylediği kural olarak ortaya çıkmaz ki. Burada iyi niyetli gayret ortaya konursa ortak bir nokta ortaya konabilir. 360’ı bulmak bile bugünkü parlamentoda bir uzlaşıyı gerektiriyor. Hiçbir parti tek başına 360 almadığına göre bu bile bir uzlaşıyı gerektiriyor.

Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru meselesi son yıllarda kabul edilmiş bir şeydir. Türkiye uluslararası alanda çok ciddi şekilde demokratik açılım açısından eli rahatlamıştır. Rakamı yanlış biliyor olabilirim, 165 bin bireysel başvuru dosyası var. AYM temel meseleleri, insan hakları ihlalleri bir şekilde gidermek, karar vermekle ilgili adım olmak yerine diyelim ki iki arsa komşusunun ihtilafları da hak ihlallerinin ele alındığı sürece geldi. Olağanüstü bir yük var.

Bunu çözebilmek için yüzlerce AYM’nin yargıç alması lazım. Ortaya konulan hiçbir kural sonuna kadar devam etmeyebilir. Demokrasinin güzelliği burada. Bugün uygulamada karşımıza yargı yükü ortaya çıkıyorsa bunu değerlendirmek siyasetin meselesidir. Bunu çözecek olan yer siyasettir. Konuşulur, hak ihlallerinin sınırlandırılması ya da yeni perspektife kavuşturulması tartışma meselesidir. Niye hak ihlali için insanlar oraya müracaat ediyor. ‘Ben mahkemede hakkımı alamadım’ diyor ve başvuruyor AYM’ye.

İstinaflarla ilgili beklentilerin karşılanmamış olması var. Bunu bütünleşik yargı sistemi ile ele alınması lazımdır. Biz bireysel yargılama meselesine yeni çerçeve getirelim demek, kategorik olarak şu tarafta olmak değildir. Bu mesele bir anlamda siyasetin çözeceği alandır. Yargıçlar oturup yasa yapamayacaklarına göre. Siyaset de bütünleşik bakış açısıyla bunlar üzerinde çalışmalıdır.”

Paylaşın

İsveç’in NATO Üyeliği TBMM’de Onaylandı: 287 Kabul, 55 Ret, 4 Çekimser

İsveç’in NATO (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) üyeliğine onay veren protokolle ilgili kanun teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda kabul edildi.

Haber Merkezi / Genel Kurul’daki oylamada 287 kabul, 55 ret ve 4 çekimser oy kullanılırken, bundan sonraki süreçte Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın imzası ve Resmî Gazete aşaması beklenecek.

İsveç ve Finlandiya, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından 2022 yılında NATO askeri ittifakına katılma talebinde bulunmuştu. Ancak NATO müttefiki Türkiye, iki ülkenin Ankara’nın terörist olarak gördüğü grupları koruduğunu kaydederek, üyeliklere karşı çıkmıştı.

Türkiye geçen Nisan ayında Finlandiya’nın katılım protokolünü onayladı; ancak İsveç’i, Avrupa Birliği ve ABD’nin de terörist olarak tanımladığı PKK’nın İsveç’teki yerel üyelerine karşı tutumunu sertleştirene kadar bekletti.

Bunun üzerine Stockholm, bir terör örgütüne üye olmayı yasadışı hale getiren yeni bir terörle mücadele yasası çıkardı. İsveç ve NATO üyeleri Finlandiya, Kanada ve Hollanda da Türkiye’ye silah ihracatı politikalarını gevşetmek için adımlar attı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan İsveç’in teklifini Ekim ayında TBMM’ye göndermiş; ancak onaylanmasını ABD’nin Türkiye’ye F-16 savaş uçağı satışını onaylamasına bağlamıştı.

Mart 2023’te Finlandiya’nın katılımı için yapılan oylamada hiçbir siyasi parti grubu ‘hayır’ oyu kullanmamıştı. AKP, CHP, İYİ Parti ve MHP üyeliğe onay verirken HDP, TİP, BBP, DEVA, DP ve ZP oylamaya katılmamıştı.

Türkiye’nin ardından Macaristan’ın da İsveç’in üyeliğine onay vermesi gerekiyor. Macaristan Başbakanı Viktor Orban, İsveç’in NATO’ya üyeliğini görüşmek üzere Başbakan Ulf Kristersson’a davet mektubu gönderdiğini duyurdu.

Orban, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada “İsveç’in NATO’ya katılımı konusunda müzakerelerde bulunmak üzere bugün Başbakan Ulf Kristersson’a Macaristan’a ziyaret gerçekleştirmesi için davet mektubu gönderdim.” ifadesini kullandı.

Viktor Orban’ın özel kalem müdürü Gergely Gulyas “İsveç onlara güvenimizi artırmak; kendilerini müttefikimiz ve dostumuz olarak görmemiz için hiçbir adım atmıyor. Sanki NATO üyeliği öncelikleri değil gibi” diye konuşmuştu.

Gulyas, “İsveç Başbakanı veya Dışişleri Bakanı bizi arayıp Macaristan Parlamentosu’nun çekincelerinin neler olduğunu sormalı” demişti.

İsveç’in NATO’ya üyeliğinin, Macar parlamentosunda 2023’ün sonbaharında görüşülmesi bekleniyordu ancak İsveç’te bazı milletvekillerinin Budapeşte yönetimine ilişkin ifadeleri, taraflar arasında gerginliğe yol açmış, bu nedenle de süreç uzamıştı.

Diğer NATO üyelerine kıyasla Rusya ile daha iyi ilişkilere sahip Macaristan, Finlandiya’nın üyeliğine de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Finlandiya NATO’ya üye olabilir” açıklamasından 10 gün sonra onay vermişti.

Paylaşın

31 Mart’taki Seçimlerde Yedi Milletvekili Belediye Başkan Adayı

31 Mart’ta yapılması planlanan yerel seçimler yaklaştıkça, partilerde seçim ve aday çalışmalarını hızlandırdı. İYİ Parti 6 AK Parti ve CHP’de birer milletvekilini seçimlerde aday gösteri.

AK Parti, eski Çevre Bakanı, İstanbul Milletvekili Murat Kurum’u İstanbul’a, İYİ Parti’den AK Parti’ye geçen Nebi Hatipoğlu’nu Eskişehir’e, Aydın Milletvekili Mustafa Savaş’ı da Aydın’a belediye başkanı adayı gösterdi. İYİ Parti ise İzmir Milletvekili Ümit Özlale, Adana Milletvekili Ayyüce Türkeş ve Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu’nu seçildikleri kentlerde belediye başkanı adayı ilan etti.

CHP’de Grup Başkanvekili Burcu Köksal seçim bölgesi Afyon’dan belediye başkan adayı yapıldı, Kocaeli Milletvekili Nail Çiler, Gebze Belediye Başkanı adayı olarak belirlendi. Ancak Çiler sağlık sorunlarını gerekçe göstererek “af talebinde” bulundu. Çiler’in adaylığının bir sonraki Parti Meclisi’nde geri çekilmesi bekleniyor. Bu durumda Meclis’ten 7 milletvekili belediye başkanı adayı oldu. Bu milletvekilleri seçimleri kazanmaları durumunda Meclis’teki milletvekili sayısı da düşecek.

Gazete Duvar’da yer alan habere göre; Aday belirleme çalışmalarını sürdüren siyasi partilerin şubat ayı başında kampanya sürecini başlatması bekleniyor. Seçim kampanyası sürecine milletvekillerinin katılımı için de Meclis’in ara vermesi planlanıyor. Edinilen bilgiye göre Meclis’in gündeminde emeklilere ek zam, asgari ücret desteğini içeren teklifin yanı sıra, Rekabet Kurulu, Sağlık ve İçişleri Bakanlığının taleplerini içeren tekliflerle, bir yargı paketi gelecek.

İsveç’in NATO üyeliği de gündemdeki başlıklar arasında. AK Partili yetkililer 31 Mart 2019 seçimlerinde Meclis’in mart ayı başında ara verdiğini belirterek önümüzdeki seçimler için de benzer bir takvim uygulanacağını kaydediyor. Planlandığı gibi olursa milletvekilleri de yerel seçim sürecinde son bir ay sahada olacak.

Paylaşın

CHP’den ‘Murat Kurum’ Açıklaması: ‘İmar Affı’na İmza Atan Bakan

TBMM’de basın toplantısı düzenleyen CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, “Murat Kurum 2018 ila 2023 yılları arasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yaptı. Murat Kurum bu dönem boyunca İstanbul’a yaptığı tek olumlu faaliyet var mıdır? 100 bin konut imal edeceğiz, 1 milyon konut imal edeceğiz hamasetleri çerçevesinde geride bırakılan TOKİ mağdurları vardır” dedi.

Günaydın, açıklamasının devamında, “6 Şubat depreminin üzerinden 1 yıl geçmesine rağmen teslim edilebilen konut oranı yüzde 4 bile değildir. Murat Kurum için 2019 yılında imar affına imza atan bir bakan olarak tarihe geçtiğini hepimiz hatırlıyoruz. Ve bu imar affı çerçevesinde yurttaşlarımıza tabut olan evleri de maalesef hatırlıyoruz” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) düzenlediği basın toplantısında açıklamalarda bulundu. Murat Kurum’un, AKP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkan adaylığına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Günaydın, “Gecikmiş bir açıklama olmasına rağmen kendileri adına hayırlı olsun diyelim” dedi.

Birgün’ün aktardığına göre; Günaydın, şöyle devam etti: “Peki, Murat Kurum adı neden ilan edildi? Açıklamalardan şunu görüyoruz; diyorlar ki ‘İstanbul’un iki tane büyük sorunu var, birisi kentsel dönüşümdür, diğeri ulaşımdır.’ O halde Murat Kurum kentsel dönüşüm ve ulaşım sorunlarına ilaç olmak için atanıyor. Eğer hafızamızı bir kuş hafızasına benzetmiyorlar ise hep beraber hatırlayalım. 1994 yılında Recep Tayyip Erdoğan belediye başkanı oldu. Ve 4 yıl 7 ay süreyle İstanbul’u yönetti.

Sonra 21 yıl süreyle de kesintisiz başbakan ve cumhurbaşkanı sıfatıyla memleketi yönetti. Demek ki ‘sevdam İstanbul’ dediği İstanbul’un kaderi en az çeyrek asırdır Recep Tayyip Erdoğan’ın elinde. Peki bu 25 yıl boyunca İstanbul, ulaşımda daha rahat bir noktaya doğru mu evrildi ya da yapı stoku daha güvenli bir hale geldi ve daha korunaklı bir kent şekline mi dönüştü? Yine vereceğimiz yanıtı Erdoğan’ın diliyle verelim. Çünkü ‘İstanbul’a biz ihanet ettik, İstanbul’da dikey yapılaşmaya biz izin verdik’ sözleri, Erdoğan’ın sözleridir.”

“Türkiye’yi inşaat lobisinin elinde betona gömen bir Erdoğan ekonomisinden söz ediyoruz” diyen Günaydın, “Böyle bir yapının bu kadar kötü karneden sonra İstanbul’u kentsel dönüşüm alanında İstanbul’u iyi bir noktaya taşımaktan söz etmesi adeta trajikomik bir durumu ifade etmektedir” ifadelerini kullandı.

“İstanbul’a yaptığı tek olumlu faaliyet var mıdır?”

Murat Kurum hakkında da değerlendirmelerde bulunan Günaydın, “Gelelim Murat Kurum’un durumuna… Murat Kurum 2018 ila 2023 yılları arasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yaptı. Murat Kurum bu dönem boyunca İstanbul’a yaptığı tek olumlu faaliyet var mıdır? 100 bin konut imal edeceğiz, 1 milyon konut imal edeceğiz hamasetleri çerçevesinde geride bırakılan TOKİ mağdurları vardır” diye konuştu.

Günaydın, şunları söyledi: “6 Şubat depreminin üzerinden 1 yıl geçmesine rağmen teslim edilebilen konut oranı yüzde 4 bile değildir. Murat Kurum için 2019 yılında imar affına imza atan bir bakan olarak tarihe geçtiğini hepimiz hatırlıyoruz. Ve bu imar affı çerçevesinde yurttaşlarımıza tabut olan evleri de maalesef hatırlıyoruz.”

Paylaşın

Dokuz Vekile Ait Dokunulmazlık Fezlekeleri TBMM’de: CHP, DEM Parti Ve TİP

Aralarında DEM Parti Ağrı Milletvekili Sırrı Sakık, TİP İstanbul Milletvekili Saliha Sera Kadıgil ve CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal’ında bulunduğu 9 milletvekiline ait 9 dokunulmazlık dosyası, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlığı’na sunuldu.

Haber Merkezi / Meclis Başkanlığı’na, “Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi” sunulan 9 milletvekilinin isimleri şu şekilde:

“DEM Parti Mardin Milletvekili Salihe Aydeniz, DEM Parti İzmir Milletvekili Burcugül Çubuk, DEM Parti Ağrı Milletvekili Sırrı Sakık, DEM Parti İstanbul Milletvekili Keziban Konukcu Kok, TİP İstanbul Milletvekili Saliha Sera Kadıgil, CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal, CHP İzmir Milletvekili Gökçe Gökçen, CHP Adana Milletvekili Ayhan Barut ve CHP Gaziantep Milletvekili Melih Meriç.”

Süreç nasıl işliyor?

Hakkında suç isnadı bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmamasına ilişkin talepler, Adalet Bakanlığına sunuluyor. Bakanlık, talebi gerekçeli bir yazıyla Cumhurbaşkanlığına, Cumhurbaşkanlığı ise TBMM Başkanlığına iletiyor.

Meclis Başkanlığına gelen fezlekelerin gündeme alınmasındaki süreç, İçtüzüğe göre işliyor. Milletvekili dokunulmazlığı, İçtüzüğün “Yasama Dokunulmazlığı ve Üyeliğin Düşmesi” başlıklı dokuzuncu kısmının “yasama dokunulmazlığı” alt başlıklı birinci bölümünde düzenleniyor.

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması hakkındaki istemler, TBMM Başkanlığınca “Gelen Kağıtlar” listesinde yayınlanarak Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona havale ediliyor.

Söz konusu fezleke ile Meclis’teki mevcut fezlekeler, sevk edildikleri Karma Komisyonda bekletilebiliyor ya da komisyonda gündeme alınabiliyor. Fezlekelerin gündeme alınması halinde süreç başlıyor. Karma Komisyon toplanıyor ve hangi fezlekeye ait dosyayı değerlendireceğine karar veriyor.

Hazırlık Komisyonu kuruluyor

Hazırlık Komisyonu, kurulduğu andan itibaren en geç 1 ay içinde dosyayı inceleyerek raporunu hazırlıyor. Bu komisyon bütün kağıtları inceleyip gerekirse o milletvekilini dinliyor ancak tanık dinleyemiyor.

Hazırlık Komisyonu, yasama dokunulmazlığının kaldırılması yönünde karar alırsa dosya Karma Komisyona havale ediliyor. Karma Komisyon da 1 ay içinde Hazırlık Komisyonu raporunu ve eklerini görüşerek sonuçlandırıyor.

Karma Komisyon, dokunulmazlığın kaldırılmasına veya kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar veriyor.

Karma Komisyon kovuşturmanın ertelenmesini kararlaştırmışsa bu yöndeki raporu Genel Kurulda okunarak bilgiye sunuluyor. Bu rapora milletvekilleri tarafından 10 gün içinde itiraz edilmezse kesinleşiyor, itiraz edilmesi halinde ise rapor Genel Kurul gündemine alınıyor. İtiraz edilmeyen dosyalar Cumhurbaşkanlığına gönderiliyor.

Dokunulmazlığın kaldırılması yönündeki Karma Komisyon raporları, doğrudan Genel Kurul gündemine giriyor. Genel Kurul, raporu kabul ederek dokunulmazlığın kaldırılmasını kararlaştırabileceği gibi, raporu reddederek yargılamanın dönem sonuna ertelenmesine de karar verebiliyor.

Kovuşturma ertelenmiş ve bu karar Genel Kurulca kaldırılmamış ise dönem yenilenmiş olsa bile milletvekilliği sıfatı devam ettiği sürece ilgili hakkında kovuşturma yapılamıyor.

Genel Kurul aşaması

Milletvekillerine dağıtılan Karma Komisyon raporu, Genel Kurulda okunarak görüşülüyor. Biri lehte diğeri de aleyhte olmak üzere, iki milletvekili rapor üzerinde konuşma yapıyor.

Fezlekesi olan milletvekili isterse Hazırlık Komisyonunda, Karma Komisyonda veya Genel Kurulda kendi savunmasını yapabiliyor ya da başka bir milletvekili arkadaşına savunma yapması için bu hakkını verebiliyor.

Söz ve savunma talebi yoksa görüşmeler tamamlanıyor. Daha sonra Karma Komisyonun yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair raporu oylamaya sunuluyor. Genel uygulamaya göre açık oylama yapılıyor. Genel Kurulda dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin oylamada, karar yeter sayısı (151) yeterli oluyor.

Her dosya için ayrı oylama yapılıyor

Genel Kuruldaki oylamada, her milletvekili ve fezleke için ayrı oylama yapılıyor. Bir milletvekili hakkında iki dosya varsa iki dosya ayrı ayrı oylanıp karara bağlanıyor. Dokunulmazlık hangi dosya hakkında kaldırıldıysa yalnızca o fezleke hakkında yargılama yapılabiliyor. Milletvekilinin dönem sonuna bırakılan dosyası hakkındaki dokunulmazlığı devam ediyor.

Genel Kurul kararından sonra milletvekilinin dokunulmazlığı, söz konusu dosya için kaldırılmış oluyor.

Meclis Başkanlığı, dosyayı Cumhurbaşkanlığı aracılığıyla Adalet Bakanlığına gönderiyor. Bakanlık da dokunulmazlığı kaldırılan milletvekili hakkında gereğinin yapılması için dosyası ilgili savcılığa havale ediyor.

Savcılık da dosyanın ulaşmasının ardından soruşturmaya kaldığı yerden devam ediyor, söz konusu milletvekilini tutuklanması talebiyle mahkemeye de sevk edebiliyor ya da tutuksuz olarak yargılanmasına da devam edebiliyor.

Dokunulmazlık kalkıyor, vekillik devam ediyor

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kalkmasıyla milletvekilliği düşmüyor, devam ediyor. Milletvekili maaşını alıyor ve diğer sosyal haklarından yararlanıyor. Tutuklanmamışsa Meclise gelerek yasama çalışmalarına da katılabiliyor.

Ancak milletvekili hakkındaki ceza kesinleştikten sonra Genel Kurulda okunuyor ve o zaman milletvekilliği düşürülüyor.

Milletvekilinin yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine karar verilmesi halinde, Genel Kurul kararının alındığı tarihten itibaren 7 gün içinde ilgili milletvekili veya bir diğer milletvekili, kararın Anayasaya, kanuna veya İçtüzüğe aykırılığı iddiasıyla iptal için Anayasa Mahkemesine başvurabiliyor. Anayasa Mahkemesi, iptal istemini 15 gün içinde kesin karara bağlıyor.

Paylaşın

58 Milletvekili, TBMM Genel Kurulu’nda Hiç Konuşmadı

TBMM Genel Kurul veya herhangi bir komisyonda hiç söz almayan milletvekilleri arasında eski bakanlar Süleyman Soylu, Nureddin Nebati, Mevlüt Çavuşoğlu, Murat Kurum, Muharrem Kasapoğlu ve Mahmut Özer de yer alıyor.

Depremin en çok etkilediği şehirlerden Hatay’daki 11 milletvekili arasında bulunan 4 AK Parti’den Abdulkadir Özel ve Adem Yeşildal da hiç söz almadı.

HDP’nin eski eş genel başkanları Mithat Sancar ve Pervin Buldan da Genel Kurul veya komisyonda söz almayan isimler arasında yer aldı. CHP’den dikkat çeken isimler arasında ise İlhan Kesici ve Erdoğan Toprak bulunuyor.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılan genel seçimlerden bu yana, seçilen 600 milletvekilinin 58’i, Genel Kurul veya herhangi bir komisyonda hiç söz almadı.

Halk TV’deki habere göre, hiç söz almayan milletvekillerinin 46’sı AK Parti üyesi. Son seçimlerde AK Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın büyükşehirlerden milletvekili seçtirdiği 15 bakan arasından ise sadece 9’u söz aldı.

AK Parti’den hiç söz almayan milletvekilleri arasında eski bakanlar Süleyman Soylu, Nureddin Nebati, Mevlüt Çavuşoğlu, Murat Kurum, Muharrem Kasapoğlu ve Mahmut Özer de yer alıyor.

Önceki dönem AK Parti Grup Başkan Vekilliği görevinden alınan Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile Bülent Arınç’ın oğlu AK Parti Manisa Milletvekili Ahmet Mücahit Arınç da hiç söz almadı. Depremin en çok etkilediği şehirlerden Hatay’daki 11 milletvekili arasında bulunan 4 AK Partiliden Abdulkadir Özel ve Adem Yeşildal da hiç söz almadı.

CHP listelerinden aday gösterilmesi nedeniyle seçim öncesinde en çok tepki toplayan isimlerden Eski Adalet Bakanı ve DEVA Parti Milletvekili Sadullah Ergin de seçim sonrasında da sessizliğini sürdürdü. AK Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu ve İYİ Parti İstanbul Milletvekili Salim Ensarioğlu da kürsüde görünmedi.

HDP’nin eski eş genel başkanları Mithat Sancar ve Pervin Buldan da Genel Kurul veya komisyonda söz almayan isimler arasında yer aldı. CHP’den dikkat çeken isimler arasında ise İlhan Kesici ve Erdoğan Toprak bulunuyor.

İYİ Parti’den istifa ederek AK Parti’ye geçen Eskişehir Milletvekili Nebi Hatipoğlu ise tek bir Genel Kurulda söz aldı. AK Parti’ye geçtiği dönem şirketine teşvik verilmesiyle ilgili konuşan Hatipoğlu, rüşvet almadığını savunmuştu.

Paylaşın