Meclis’te ‘Osman Kavala’ Gerginliği

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Cumhurbaşkanlığı ile bağlı kuruluşların bütçesi üzerinde yapılan görüşmelerde muhalif milletvekilleri ile Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay arasında iş insanı Osman Kavala üzerinden yargı bağımsızlığı tartışmaları öne çıktı.

DW Türkçe’den Hilal Köylü’nün haberine göre; HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay’a iş insanı Osman Kavala’nın tutukluğunun devamı yönünde İstanbul 13.Ağır Ceza Mahkemesi’nde verilen son kararı hatırlatarak hükümetin dava sürecinde yaşanan hukuksuzlukları Türkiye kamuoyuna ve Avrupa’ya nasıl anlatacağını sordu. Paylan, Türkiye’de yargının bağımsız olmadığına ilişkin değerlendirmelere de gönderme yaparak hükümetin yargı bağımsızlığı konusunda yeni planlarının olup olmadığının da merak konusu olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay’ın Paylan’a yanıt verirken Anayasa’nın yargının bütünüyle tarafsız mahkemelerce işletildiği yargıya hiçbir kurum ve kuruluşun, makamın talimat veremeyeceği yönündeki hükmünü uzun uzun okuması dikkat çekti. Oktay, muhalif vekillerinin kendisine Kavala’nın tutukluluğu ve yargı bağımsızlığı konusunda soru sorulmasına “Benim anladığım kadarıyla bizden şunu istiyorsunuz. Yürütmenin yargıya müdahale etmesini mi istiyorsunuz?” sorusuyla tepki gösterdi.

Oktay’ın bu sözleri üzerine CHP sıralarından Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır “Etmeyin” tepkisini gösterirken, CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel ile HDP’li Garo Paylan’ın öncülüğünde tüm muhalif vekiller komisyon başkanı Cevdet Yılmaz’a “Sorulara, yanıt vermiyor. Anayasa okuyor. Müdahale edin, soruları yanıtlasın” isteğinde bulundu.

Muhalif vekillerin bu çıkışı üzerine Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay “Yargı bağımsızdır. Bugüne kadar müdahale etmedik, bundan sonra da etmeyeceğiz” açıklaması yaptı. Oktay’dan gelen bu açıklamaya CHP’li Özgür Özel’in ardı ardına “Bugüne kadar edenin Allah belasını versin mi?” sözleriyle çıkışması dikkat çekti. Özel, Oktay’ın açıklamalarıyla milletvekilleriyle dalga geçtiğini de öne sürünce Oktay’dan bu kez “Geçmiyoruz, ciddi şekilde yanıt veriyorum” açıklaması geldi.

“Erdoğan yargıya talimat verdi”

Oktay’ın açıklamalarının ardından söz alan HDP’li Garo Paylan ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) HDP’nin tutuklu eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş hakkında verdiği “derhal serbest bırakılmalı” kararını hatırlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu kararın ardından “AİHM’in ne dediği bizi bağlamaz. Biz karşı hamlemizi yaparız. Serbest bırakamayız” açıklaması olduğunu da gündeme taşıyan Paylan, “Erdoğan, yargıya talimat vermiştir. Bundan daha büyük yargıya müdahale olabilir mi?” tepkisini gösterdi.

Düşük faiz politikasını savundu

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, döviz kurlarındaki tarihi yükselişe dikkat çekerek hükümetin ekonomi politikasını eleştiren muhalif vekillere de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ekonomistlerin uyarılarına karşın uygulamakta ısrar ettiği düşük faiz politikasını savundu. Oktay, “Politika faizinin yüksek olduğu dönemde de kurlarda hareketlenme olmuştur. Bu dalgalanma dönemini de geçmişte olduğu gibi geride bırakacağız” dedi.

Oktay’ın yüksek enflasyondan ve maliyet artışlarından toplunun etkilenmemesi için neler yaptıklarını “Doğal gaz ve elektrikte maliyetin yarısını biz üstleniyoruz. Çiftçilerimizi koruyoruz. Tarımsal destekleme ödemelerinden gelir vergisi stopajı artık olmayacak, mazot maliyetlerinin önemli kısmını karşılıyoruz. Gübreye desteği iki katına çıkardık” sözleriyle anlattı.

Oktay, muhalefetin iddia ettiğinin aksine dış yatırımcının Türkiye’den vazgeçmeyeceğini de öne sürdü. Oktay, “Kur saldırılarının etkisini bertaraf etmek üzere yapısal anlamda önemli adımlar atmaktayız. Spekülasyonların etkisi azalacak. Dalgalı kur rejimi ile fiyat hareketleri bir süre sonra, rasyonel noktada dengeye ulaşacak. Dış yatırımcı güvenli liman Türkiye’den vazgeçmeyecek” dedi.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, muhalefetten gelen “Türkiye’de ekonomik kriz büyürken, siz sokağa çıkmıyor musunuz? Çıkmadığınız için mi böyle pembe tablo çiziyorsunuz” eleştirilerine de “Hem Sn. Cumhurbaşkanımız hem bizler daima sokaktayız. Milletimizin içindeyiz. Muhalefetin fakir fukara diye tabir ettiği evlerin tam içindeyiz. Milletimizden hiçbir zaman kopmadık, bugünden sonra da kopmayız” yanıtını verdi.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu, İktidara ‘Yerlilik Ve Millilik’ Üzerinden Yüklendi

AK Parti Erzincan Milletvekili Süleyman Karaman’ın “Biz lider ülkeyiz. Siz bizi ekonomiyle, dolarla terbiye edemeyeceksiniz” sözlerine yanıt veren CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “‘Bizi dolarla terbiye edemezler’ diyorsun. Sen dolarla vatandaşlık satıyorsun. Türk Lirası milli paramız iken dolarla dolarla Euro ile ihale yapıyorlar. Demek ki seni dolarla Euro’yla terbiye ettiler. Sen garantilerin tamamını dolarla yapıyorsun. Biz yerliyiz ve milliyiz diyorsun. Gayri milli ve gayri yerliler. Bunların yerlilik ve millilikle en ufak bir ilgileri yok” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Erdoğan’ın “Ekonomik kurtuluş savaşından zaferle çıkacağız” sözlerini de değerlendiren Kılıçdaroğlu, “20 yıldır sen neredeydin? 1 Türk Lirası 1 dolardı neredeyse başladığında, ne oldu 12 lira oldu? Milli kurtuluş savaşı veriyormuş, millete gaz vermeyi bırak. Ders verdim dersini çalış” dedi.

“Mandacı iktisatçıların reçetelerine itibar etmiyoruz” açıklamalarını da yorumlayan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Söylediği sözün anlamını biliyor mu? İhale yapıyorsun, dolar bazında yapıyorsun. Neresi yetkili, Londra’daki tahkim mahkemeleri. Bu mandacılık değil mi? Mandacılığa karşı mücadele ediyorsan, birileri sana ‘aptal olma’ dediği zaman mektubu alıp yüzüne çarpacaktın. Çarpamadın neden? Ekonomik olarak bağımsızlığımızı birilerine pazarladın” ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuştu. Sözlerine, hayatını kaybeden Hasan Fehmi Güneş’i anarak başlayan Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satırbaşları şöyle:

“Az önce oturumu yöneten arkadaşımız acı haberi sizlere de duyurdu. Hasan Fehmi Güneş, Türk siyaset dünyasının önemli aktörlerinden birisiydi. En zor günlerde İçişleri Bakanlığı yaptı. Kendisini en son Keçiören’deki evinde ziyaret etmiştim. Bu sabah haber geldi hayata gözlerini yummuş ama o bizim yüreğimizdeki canlılığını hep koruyacak. Kendisine Allah’tan rahmet diliyoruz.

22 Kasım Dünya Diş Hekimleri Günü. Hekimlerin pandemi süreci içinde nasıl bir fedakarlıkla çalıştığını hepimiz biliyoruz. Sağlık çalışanları haftalarca eve gitmedi, çocuklarını kucaklayamadılar. Bizim, toplumun sağlığı için mücadele ettiler. Aynı şekilde çalışan diş hekimlerine de yürekten saygılarımızı gönderiyoruz. Öyle bir tablo ile karşı karşıyayız ki kontrolsüz açılan fakülteler ileride atanamayan diş hekimleri sorununu gündeme getirirse kimse şaşmasın. Devlet planlama ile yönetilir. İhtiyaçlar sınırsızdır, kaynaklar sınırlıdır.

“Kendi geleceğiniz için oy kullanın”

Ekonominin temel felsefesi sınırlı kaynaklar ile sınırsız ihtiyaçlar arasında sağlıklı bir dengeyi oluşturmaktır. Almanya’da 31 diş fakültesi var biz de 103 tane var. Üniversitede okuyan bütün genç kardeşlerime sesleniyorum. Sizin sorunlarınızı çözmeyi ah ettik. Sizleri üniversite bitirdikten sonra işsiz bırakan düzeni tepetaklak yıkacağız. Bu düzeni değiştirmenin yolu sizlerden geçiyor. 6 milyon 300 bin genç ilk kez sandığa gidecek ve oy kullanacak. Kendi geleceğiniz için oy kullanın.

Yarın öğretmenler günü. Benim eğitim ile ilgili en önemsediğim cümle Gazi Mustafa Kemal’e ait bir cümle. ‘Eğitimdir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır ya da milleti esaret ve sefalete terk eder’ diyor. Öğretmenine değer vermeyen bir toplum sorunlarını çözemez. Buradan bütün öğretmen kardeşlerime sesleniyorum. Sizi bu toplumun en saygın kişisi yapmak konusunda elimizden gelen her türlü çabayı göstereceğiz. İtibarlı bir meslek haline getireceğiz öğretmenliği.

Ayrı bir yasaları olacak. 3600 Ek Göstergeyi oyalamadan, hemen vereceğiz. Sözleşmeli öğretmen, ücretli öğretmen falan yok. Öğretmen öğretmendir. 24 Kasım’da her öğretmenimize bir maaş ikramiye vereceğiz. Okullardaki öğretmen açığını süratle bitireceğiz. Köy okullarını tekrar açacağız. Ferhat ile Şirin’i buluşturur gibi öğrenci ile öğretmeni buluşturacağız. Bunları bütün öğretmen arkadaşlarımın hafızalarının bir yerinde tutmasını istiyorum çünkü geliyor gelmekte olan. Hepsini yapacağız. Hep haksızlıklara karşı durduk. Haksızlık karşısında susmamız gerektiğini öğretmenlerimiz öğretti bize. Adalet duygusunu güçlü tutmanın yolu haksızlığa karşı toplumun direnç göstermesidir. Bunu yapmamız gerekiyor. Bu ülkede çok şey oldu.

Adaleti öğrendik evet. Haksızlığı öğrendik evet ama demokrasiyi de güzelliği de öğrendik. Anneler için evlatlarının ne kadar değerli olduğunu öğrendik. Cumartesi Anneleri tam 26 yıldır haklarını arıyorlar. Evlatlarını arıyorlar. Bari mezar yerini gösterin diyorlar. Çoğu anne bunu görmeden hayata veda etti. Bunlar anneliğe yakışır asalet içinde, sessizce Galatasaray Meydanı’nda her cumartesi oturarak evlatlarını istediler. Tam 699 hafta. 700. hafta baskı kurdular, dövdüler ve gönderdiler. ‘Yasaya aykırı gösteri yaptıkları’ için. Mahkemeye verdiler. Elbette ki Cumartesi Anneleri haklı ama Diyarbakır Anneleri de haklı. O anneleri de anlamamız gerekiyor. Ayrımcılıktan beraberlikten söz ediyorum.

Türkiye’nin ciddi sorunları var ekonomide. Açık söylemek gerekirse mutfaklarda yangın var. Hangi eve giderseniz gidin -Saray’ı ve dolarla ticaret yapanları ayrı bir yere koyuyorum- fiyatlar artıyor ve herkes birbirini suçluyor. İktidar kanadı halcileri suçluyor. Hal esnafına gittim, konuştum. Halci arkadaşları topladım ve onlarca dertleştim. Dediler ki:

1. Tarımsal üretim çok pahalı. Gübre, ilaç, tohum, fide, sera malzemeleri pahalı ve çiftçi dolarla belirlenen bu fiyatlarla almak zorunda.

2. Bütün Avrupa Birliği ülkelerinde çiftçiler desteklenir ama biz de tarım kanunu var uygulanmıyor. Çoğu zaman var olan destekleri de toprak sahibine veriyorlar.

Ankara Hali’nde gösterdiler. Plastik kasayı gösterdiler. Bu kasanın fiyatı içindeki domatesten daha pahalı dedi. Bu çiftçi ne yapacak? Üretici ne yapacak?

‘Biz burada komisyoncuyuz, bizim alacağımız ücreti biz belirlemiyoruz. Yüzde 8 ama bunu da biz belirlemedik. Dolayısıyla bizim fiyatları artırma gibi bir şeyimiz yok. İstesek de yapamayız.’ dediler. ‘Biz suçlanmak istemiyoruz’ dediler. ‘Bizi hedef sektör haline getirdiler oysa biz yüzde 8’den başka bir kar elde etmiyoruz’ dediler.

Sonunda şunu söylediler. ‘Hali kazanan seçimi kazanır’ dediler. Ben de, ‘Başkan hiç endişe etme hem hali hem seçimi kazanacağız’ dedim. Onların bütün sorunlarını çözeceğim.

Sırça köşkte, sarayda oturursanız, oturup hal esnafı ile konuşmazsanız Türkiye’nin sorunlarını çözemediğiniz gibi Türkiye’nin sorunlarını çözemezsiniz. İnşallah bu bize nasip olacak.

Bir de gıda sektörü var. Mutfaklarda yangın var dedik. Her gün zam geliyor. Marketlerde saat başı etiket değiştiren elemanlar işe başladı. Öyle bir noktaya geldi ki Türkiye insanlar satış yaparken zarar ediyor. Çünkü yarım saat sonra fiyat değişecek aldığı fiyata kar koyamayacak. Onların da dertlerini öğrendim. Bizim dertlerimizi aktarın dediler. Diyorlar ki üretici elindeki malı satmaktan tedirgin. Bu tedirginlik felaket bir şey. Satışı yapanlar fiyat artışından sorumlu değildir. Eğer konuyu maliyet ve üretim ekseninde düşünemezseniz zaten fiyat artışı zorunlu olarak gelir. Hükümetin birinci önceliği üreticiyi korumak olmalı dediler. Eğer koruyamazlarsa açlıkla karşı karşıya kalabiliriz. Denetleme ile baskı ile fiyatlar düşmez, malı karaborsaya düşer dediler. Siz üretimi çözeceksiniz, piyasaya mal vereceksiniz. Yine gıda sektöründe eğer tedarik zincirinde bir kopuş olursa fiyatları kontrol edemezsiniz dediler.

Az önce çiftçinin girdilerinin ne kadar pahalı olduğunu ifade etmiştim. Tarım Orman Bakanlığının Kasım 2021 verileri: Üre Gübresinin tonu 8 bin 960 liraya çıkmış. Şimdi daha da arttı. Geçen yıl aynı ayda 2 bin 519 liraydı. Artış yüzde 256. Peki bu çiftçi ne yapacak? Siz kalkıyorsunuz çiftçiyi, marketçiyi, halciyi suçluyorsunuz. Dolar tırmandıkça bunlar artıyor adamlar ne yapsın? Fiyat mecburen artacak. Baskıyla, terörle mi fiyatı düşüreceksin? Hal esnafını terörist mi ilan edeceksin? Önce dönüp kendine bak. Türk Lirasını eriten kim? Sorumluluktan kaçıp sorumluluğu vatandaşa yüklemeye çalışıyorlar. Her şey pahalanırken et fiyatları neden düştü? Çünkü yem fiyatları artınca inekler kesime gitti. Sonrasında bizi farklı bir senaryo bekliyor. 32 milyon dekar alan ekilmiyor. ‘Her gün ürün fiyatı değişirse ortada bir sorun var demektir. İktidarın buna eğilmesi lazım. Soruna eğilmiyor bizi suçluyor’ diyorlar. Birisi, ‘Tarım Bakanlığı kaldırılırsa bu sorun çözülür’ dedi. ‘Et ve Süt Kurumu engel kurumuna dönüşmüş durumda’ dediler.

“Demokratik yollarla Saray sosyetesine dersini vereceğiz ve onları göndereceğiz”

Yoksulluk sınırı 10 bin 335 lira. Asgari ücret komisyonunu toplayın bu insanlar geçinemiyor dedik ama yapmadılar. Yapacağız dediler yılbaşını bekliyorlar, zaman kazanmaya çalışıyorlar. Bir emekli bana bir not göndermiş. ‘Malulen emekli oldum maaşım 1992 TL yakında 100 liraya denk gelecek. Bugün kendi kendime düşündüm acaba ben Uganda da mı yaşıyorum? Ben bu maaşla faturamı ödeyim, ekmek mi alayım, öğrenci mi okutayım yoksa evimi geçindiremiyorum diye intihar mı edeyim? Bana bir akıl ver. Bu nasıl bir sosyal devlet ben anlamadım. Ben seni çok eleştiriyordum, hakkını yemişim, hakkını helal et’ diyor. Senden biraz sabır bekliyorum. O saray gelecek buraya. Demokratik yollarla Saray sosyetesine dersini vereceğiz ve onları göndereceğiz. Saray sosyetesi ayrı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ayrı. Bu kardeşiniz fakirin, fukaranın, garibin, gurebanın, çiftçinin, emekçinin, herkesin yanında olacak.

Gıda sektörünün bütün bileşenleri ile toplantı yaptıktan sonra bu millet daha büyük acılar çekmesin diye çıktım 6 maddelik bir öneri yaptım. Bu düzeni beraber değiştireceğiz. Çiftçinin su ve elektrik borçlarını sil kardeşim. Öyle büyük paralar değil bunlar. Bankalarda, tarım kredi kooperatiflerindeki kredilerin faizlerini sil, anaparayı 6 ay ertele dedik. Tarımsal üretimde kullanılan mazotta 6 ay KDV alma dedik. Tüketicinin nefes alması için de 6 ay boyunca KDV’yi sıfırlayacağım de. Vatandaş bari ucuza alabilsin. Bizim belediyelerimiz kooperatiflerle işbirliği yapıyorlar. Büyük çoğunluğu kadın kooperatifleri. Yetersiz olduğunu biliyorum bütün belediyelerin aynı şekilde davranmasını isterim. Benim ayrıca marketlere de bir çağrım oldu. 10 temel ürün var bunlara zam yapmayın dedim. Zarar edeceksiniz biliyorum ama bunu telafi edeceğiz dedim. Bu ülkenin barışı ve huzuru için bu gereklidir dedik.

Bizim derdimiz ne bunların derdi ne? Bizim derdimiz vatandaş perişan vaziyette. Eşimle birlikte pazara gittik. Başlangıçta tanımadılar maske taktığımız için sonra birisi tanımış geldi. Emin olun ağzımızdan daha bir laf çıkmadan ‘Ne olursunuz bizim kurtarın’ dediler. En çok duyduğum laf bu oldu. ‘Ne olursunuz bizi kurtarın, bıktık bu adamlardan’, ‘Size hiç oy vermedim, oyum size’ diyor. Pazara gidişim bile saray sosyetesinin trolleri tarafından eleştirildi. Giderim arkadaş, giderim gerekirse tezgahın başına otururum.

“Vallahi hırsızları en iyi siz bilirsiniz…”

Ekonominin perişan halini biliyorlar acaba bundan nasıl sıyrılırız diye arayışlar içindeler. Birisi konuşmuş, ‘Siz bizi ekonomiyle, dolarla terbiye edemezsiniz’ diyor. Erdoğan, ‘Bu ekonomik Kurtuluş Savaşı’ndan da milletimizi zaferle çıkaracağız’ diyor. Eski bir AKP’li milletvekili, ’17-25 Aralıkta bu milletin cebinden 50-60 milyar dolarını çaldılar’ dedi. Vallahi hırsızları en iyi siz bilirsiniz… Ben 17-25 Aralık olaylarında 50-60 milyar dolar çalındığını bilmiyordum ama her ay 10 milyon doları cebine indiren adam bu rakamı veriyor. 50-60 milyar doları çaldılarsa çalan adam belli değil mi? ‘Oğlum paraları sıfırladın mı?’ diyen adam kimdi? Allah konuşturuyor… Sözde bize atacak ama itiraf ediyor.

Vallahi seni dolarla terbiye ettiler.. Öyle bir ettiler ki sabah yattın dolar, akşam yattın dolar. Mezara mı götüreceksin o doları? Dolarla kimi terbiye ettiler? Bunlardan eski birisi, ayda 10 bin doları cebine indirirken dolar baronları tarafından terbiye ediliyor. Konuşmayacaksın diyorlar. Terbiye ediyorlar. Sen dolarla vatandaşlık satıyorsun, seni dolarla terbiye etmişler. Türk Lirası milli paramızken dolarla ihale yaptılar. Demek ki seni dolarla terbiye ettiler. Bunları öyle bir terbiye ettiler ki, Türk Lirası’nı unuttular… Vatandaşlarından dolarla euro ile borçlandılar… Bütün bu rezillikler yaşanırken saray sosyetesinin lideri Erdoğan, ‘Bu ekonomik Kurtuluş Savaşı’ndan milletimizi zaferle çıkaracağız’ diyor. Ne oldu ki Milli Kurtuluş Savaşı vermeye başladın? Bu ülkeyi başkası mı yönetiyordu, 20 yıldır neredeydin? Geçiniz bunları. Millete gaz vermeyi de bırak otur adam gibi görevini yap.

Sana söyledim, ders verdim dersini çalış. Ne yapacağını söyledim sana. ‘Mandacı iktisatçıların reçetelerine itibar etmiyoruz’ diyor. Allah aşkına söylediği sözün anlamını biliyor mu? Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerini bıraktın Londra mahkemelerini seçtin. Neden? Çünkü dolarla ihale alanlar yarın iktidar değişirse başına bir iş gelmesin diye. O dolarla ihale alanların başına çok şey gelecek. Milletin hayrına ne geliyorsa gelecek… Bu milletin hakkını ve hukukunu savunacağım. Garanti veriyorsun dolarla bu mandacılık değil mi? Tank Palet Fabrikasını kalktın Katar Ordusuna verdin bu mandacılık değil mi? Sen mandacılığa karşı mücadele ediyorsan.. Birileri sana ‘aptal olma’ dediğinde mektubu alıp yüzüne çarpacaktın… Şimdi efelik yapıyor. Bu millet yutmaz. Sen korkma bu millet senin ne mal olduğunu gayet iyi öğrendi. Sen artık bu saatten sonra Türkiye Cumhuriyeti devletinin temel bir milli güvenlik sorunusun… ”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu: Rüşvet Alanların Burnundan Getireceğiz

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, “Rüşvet alanların burnundan getireceğiz. Bu ülkede uyuşturucu satan bütün baronları bu ülkeden sileceğiz. Gencecik fidan gibi evlatlarımıza uyuşturucu alıştırılıyor. Erdoğan ve şürekasının sesi bile çıkmıyor. Kendi genel merkezlerindeki tabloyu görüyorlar mı? O lüks araçların içinde ‘pudra şekeri’ni çekerken hiç düşünmediler mi?” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Konuşmasında MHP Lideri Bahçeli’ye de sert tepki gösteren Kılıçdaroğlu, “Ne kadar yolsuzluk varsa ilk alkışlayan da Sayın Devlet Bahçeli’dir. Siz hiçbir zaman MHP’nin esnaf, çiftçi dediğini duydunuz mu?” dedi.

Erdoğan’ın ‘ekonominin kitabını yazdık’ açıklamasında cevap veren Kılıçdaroğlu, “Yazdıkları ekonominin kitabından bir sayfa okuyayım. Zafer Havalimanı, bu yılın ilk 8 ayında dolar bazında garanti vermişler 877 bin 488 kişi buradan uçacak demişler. 5 bin 725 kişi kullanmış. Devletin hazinesinden beşli çeteye giden para 4 milyon 650 bin avro. Erdoğan’ın kitabında bu yazıyor.” ifadelerini kullandı.

Partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda konuşan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satır başları şöyle:

“Türkiye’nin sorunları çok hepimiz biliyoruz. Sorunları her bir vatandaş yaşıyor. Sorunları yerinde tespit etmek, o sorunları aşmak için çözümler üretmek hepimizin ortak görevidir.

Kayseri’ye yarın seçim varmış gibi giden 38 milletvekilimiz bütün ilçeleri gezdi, vatandaşın dertlerini dinledi. Sizin yaşadığınız sıkıntıları aşmak istiyoruz ve bunun için mücadele edeceğiz bunun için destek istiyoruz dedik. Emekli bir vatandaşımız, ‘Ülkenin hali harap, geleceği hiç iyi görmüyorum. Aylık 1800 lira maaşım var.

Geçinemediğimiz için günlük inşaat işlerine gidiyorum. 600 milletvekili var bir tanesi 1800 lira ile geçinsin maaşımı ona vereceğim’ diyor. Bir de sarayda oturanlar var, bir yerden değil beş yerden maaş alıyorlar. Kayseri’de Kırmızı Et Üreticileri Birliği Başkanı, ‘Eskiden 1 ton et ile 25 ton yem alıyorduk. Şimdi 1 ton et satıyoruz 15-16 ton yem alabiliyoruz’ diyor.

Bir fırıncı esnaf, ‘5 ay önce 153 liraya aldığımız un şu anda 246 lira. Ancak yevmiyemizi çıkarabiliyoruz. Cumhurbaşkanı abartıyorsunuz diyor ama bizim enflasyonumuz yüzde 70’ diyor. Pahalılığın can yaktığını, insanların geçinemediğini biliyorum. Herkes büyük bir sıkıntı içinde. Saat başı etiketler değişiyor.

Bütün bunlara rağmen diyoruz, meraklanmayın biraz sıkıntı çekeceksiniz az kaldı geliyor gelmekte olan, buna inanın. İlk yapacağımız işlerden biri devleti toparlamaktır.

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası var. Düne kadar hiçbir sorunumuz yoktu. Fiyat istikrarından Merkez Bankası sorumluydu. Merkez Bankası’nın eli kolu bağlanmış vaziyette. O da sarayın talimatını yerine getiriyor ve bu tablo ortaya çıktı.

Türkiye Cumhuriyeti’nde fiyat istikrarı görevini Merkez Bankası yerine getirecek. Paranın değerini koruyacak, dövize karşı kar gibi erimesine engel olacak. Merkez Bankası, fiyat istikrarını sağlamak için uygulayacak para politikasını doğrudan kendisi belirler diyor yasa. Bu bir kararname ile Merkez Bankası’nın elinden alındı.

Erdoğan’a yanıt

Başka bir komiteye verildi. Bu komite hiç çalıştı mı? Bu komite bu zamlara bir şey dedi mi? Bütün bunlar olurken çıkıp diyor ki, ‘Biz ekonominin kitabını yazdık’ diyor. Yazdıkları ekonominin kitabından bir sayfa okuyayım.

Zafer Havalimanı, bu yılın ilk 8 ayında dolar bazında garanti vermişler 877 bin 488 kişi buradan uçacak demişler. 5 bin 725 kişi kullanmış. Devletin hazinesinden beşli çeteye giden para 4 milyon 650 bin avro. Erdoğan’ın kitabında bu yazıyor.

Bahçeli’ye tepki

AK Partiye oy veren kardeşlerime sesleniyorum senin alın terini çalıyorlar. MHP’li kardeşlerime de sesleniyorum. Ne kadar yolsuzluk varsa ilk alkışlayan da Sayın Devlet Bahçeli’dir. Siz hiçbir zaman MHP’nin esnaf, çiftçi dediğini duydunuz mu? Bu ülkenin en köklü partilerinden biri bu hale nasıl geldi?

Sabah akşam dinden bahseden bu iktidar en büyük ahlaki çöküntüyü getirdi bu ülkeye. Uyuşturucu bataklığı içinde şu anda. Baronlar el üstünde tutuluyor. Baronlar serbest bırakılıyorlar. Baron siyaseti satın almışsa, o baron hapiste kalmaz.

İçişleri Bakanı, ayda 10 bin dolar rüşvet aldığını söylediğin kişi kim? Kim bu, ses yok? Çöküş başladı. Kültürel çöküş de başladı. Bunların hepsini çözeceğiz. Ahlakımızla çözeceğiz. Bahçeli ‘EYTliler çözülmeli’ diyor, sen onu benim külahıma anlat. ‘Asgari ücret artsın’ diyor, elinden tutan mı var?

Rüşvet alanların burnundan getireceğiz. Bu ülkede uyuşturucu satan bütün baronları bu ülkeden sileceğiz. Gencecik fidan gibi evlatlarımıza uyuşturucu alıştırılıyor. Erdoğan ve şürekasının sesi bile çıkmıyor. Kendi genel merkezlerindeki tabloyu görüyorlar mı? O lüks araçların içinde ‘pudra şekeri’ni çekerken hiç düşünmediler mi?

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Erdoğan’a Çağrı: Çık Karşıma

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, yap-işlet-devret modeliyle devletin kasasından bir kuruş çıkmadığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştirerek, “Sen ekonomistsin, ekonominin geldiği hale bak. Böyle ekonomiste ‘çakma ekonomist’ denir. Bir bakkal daha iyi yönetir. Yap-işlet-devret modeliyle devletin kasasından bir kuruş çıkmıyormuş. Çıkmıyorsa bütçedeki milyarlar ne? Üstelik dolar, euro olarak veriyoruz. Erdoğan’a bir çağrı yapmak istiyorum; gel çık karşıma sadece şehir hastanelerini soracağım. Cesaret edemeyebilir, vallahi soruları önceden vereceğim, cevapları prompter’a yaz istersen. Yiğidin karşısına çıkacak insanın namuslu ve temiz olması lazım” dedi.

Kemal Kılıçdaroğlu, “Asgari ücret 385 dolardan 291 dolara düştü. 94 dolar asgari ücretlinin kaybı var. Asgari Ücret Tespit Komisyonu rakamı yükseltsin dedik, yapılmadı. Saray vatandaşa tasarruf yapın diyor. Bu millet ampulü söndürerek tasarruf yapacak” ifadelerini kullandı. Kanal İstanbul ihalesiyle ilgili söylemini yineleyen Kılıçdaroğlu, “İster içeriden, ister dışarıdan biri bu coğrafyaya ihanet etmek üzere bir ihaleyi alırsa o ihaleye giren ağır bedeller ödeyecektir” dedi.

İktidara geldiklerinde kadınlarla ilgili düzenlemeler yapılacağını ve İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden imzalanacağını vurgulayan Kılıçdaroğlu, “İktidarımızda, ilk bir hafta içinde İstanbul Sözleşmesi’ni geri getireceğiz. Kadınlara hak vermiyoruz, kadınların hakkını kadınlara teslim edeceğiz” diye konuştu. Kılıçdaroğlu, “Saray vatandaşa tasarruf yapın diyor. Bu millet ampulü söndürerek tasarruf yapacak” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu. “Rahmetli Ecevit’i andık. O bize öğütlemişti, ‘Ne ezen, ne ezilen; insanca, hakça düzen’ demişti. Rahmetli Ecevit’i sevgiyle, saygıyla anıyoruz” sözleriyle konuşmasına başlayan Kılıçdaroğlu, özetle şunları söyledi;

“Yarın 10 Kasım. Büyük bir liderin, devlet adamının, herkesin saygı duyduğu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 83’üncü ölüm yıldönümü. Her CHP’li kimsesiz hissedenlerin yanında olacağız. Gazi Mustafa Kemal barıştan yanaydı. Zorunda olmadıkça savaşın bir cinayet olduğunu ifade etti. Cumhuriyet ve bağımsız Türkiye’yi hedefledi. Ekonomik bağımsızlığın ne kadar değerli olduğunu bu topraklarda hatırlatan kişidir. Bize düşen görev, güzel cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmaktır. Hep birlikte cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandıracağız.

Vatandaş kendisini çok yalnız hissediyor. Çözüm bekliyor. Emek harcayan, çalışan bütün arkadaşlarıma teşekkür ederim. Erzincan’a 21 milletvekili 44 arkadaşımız gitti. Odalara gittiler, vatandaşı dinlediler. Arkadaşlarımızın Türkiye genelinde düzenledikleri raporlar bir akademik çalışmaya değer bir çalışmadır. Bu raporların mutlaka değerlendirilmesi lazım. Arzu ederlerse CHP milletvekillerin her bir il için düzenlediği raporları kendilerine ulaştırabiliriz.

Ekonomik kriz

Çiftçiye gelince para yok. Neden yok? Sanıyorlar ki CHP unutacak. Çiftçi kardeşlerime sesleniyorum; büyük sıkıntınız var biliyorum. Sorunlarınızı çözeceğiz. Bunlar daha henüz 100 lirayı, 30 lirayı ödeyemezken biz ilk bir hafta içerisinde senin bankalardan, tarım kredi kooperatiflerinden aldığın kredinin faizlerini sileceğiz. Milli gelirin yüzde 1’ini çiftçiye vereceğiz. Çiftçinin traktörü ve hayvanı haczedilmeyecek. Her köye ya ziraat mühendisi ya ziraat teknisyeni ve veteriner atayacağız. Balıkçıların sorunlarıyla da ilgilendik. Hopa’dan Samandağ’a kadar 21 ili gezdi. Onların da sorunlarıyla ilgileneceğiz.

Erdoğan’a göre 83 milyon kendisini kucaklıyor. Bankalardaki mevduatın yüzde 58’i döviz. Güvenmiyorlar. Bir şey yapacaklarsa önce vatandaşı dinlemeleri lazım. Dinleyebilirler mi, buna tahammül edemezler. İcra dairelerindeki dosya sayısı 23 milyonu aştı. Türkiye daha önce böyle bir tabloyla karşılaşmamıştı. Zam yağmuru yaşanıyor. Son 6 ayda gübre fiyatlarına 31 kez zam yapıldı. KOBİ’lerin kullandığı doğalgaza yüzde 115, kömüre yüzde 72 zam geldi. 10 milyon civarında asgari ücretli var. Bu asgari ücretlilerin tamamı açlık sınırının altında maaş alıyor. Asgari ücretlinin 94 dolar kaybı var. ‘Asgari ücret tespit komisyonunu toplayın’ dedik. Bu yapılmadı. Saray şöyle bakıyor; eğer vatandaş ekmek bulamadıysa pasta yiyebilir. Saray ‘Porsiyonları küçültün’ diyor. Birisi daha ‘Peygamber efendimiz mideyi biraz boş bırakın derdi’ diyor. Yandaş gazeteler, ‘Alışverişe tok karınla çıkın, küçük market arabaları kullanın’ diyor. En son bakan, ‘Evi daha az ısıtın, tasarruf edin’ diyor. Bu millet tasarruf yapacak ama ampulü söndürerek tasarruf yapacak.

Kanal İstanbul

Kanal İstanbul ihalesine girenler ağır bedeller ödeyecektir. Ülkemizi seviyoruz. İstanbul’un talan edilmesini istemiyoruz. Yabancıların da ortak olmasını istemiyoruz. Büyükelçiliklere de yazı yazdım. ‘Sizin ülkenizden de bu ihaleye giren olursa o da ağır bedeller ödeyecektir’ dedim. Diyorlar ki bizi neden şikayet ediyorsun. Ülkenin menfaatini korumak, İstanbul’u korumak ne zamandır ihbar oldu. Bunu söyleyenler bizim milliyetçiliğimizi asla sorgulayamazlar. İstanbul’a ihanet edilmesine asla izin vermeyeceğiz. Kanal İstanbul projesine kim girerse ağır bedeller ödeyecektir.

Kadın Hakları

Kadınların haklarını kadınlara geri vereceğiz. İlk bir hafta içerisinde İstanbul Sözleşmesi’ni imzalayacağız. Cezalarda en ufak indirim olmayacak. Bu konularda özel yetkili mahkemeler kurulacak. Ev içi şiddet olursa, karakola intikal ederse eğitilmiş birimlerde en az 1 kadın polis olacak ve kadının hakkını savunacak. Hem kadına hem aileye sosyal güvence sağlayacağız. Kadınların ve çocukların güvenliğini sağlayacağız. İlk 6 ay içerisinde üst yönetimde yüzde 35 kadın kotası olacak. Kadınlar vali, savcı, emniyet müdürü olamaz mı? Boşanan kadının dramı vardır. Aile destekleri sigortası için ‘yeni başlangıçlar fonu’ kuracağız. Boşanan bir kadın ‘Ne olacak, kim bana iş verecek’ arayışı içine girmeyecek. Sosyal devlet bir numaralı güvencesi olacak. Nafaka gerginliği var, bitireceğiz. Kadının kendi evinde özgürce, huzur içinde yaşaması, çocuklarına bakmasını ‘yeni başlangıçlar fonu’ndan ilk 6 içinde gerçekleştireceğiz. Doğum iznini düzelteceğiz. Kadın lehine pozitif ayrımcılık yapacağız. Daha geniş zaman diliminde işe dönmesini sağlayacağız. Özel sektör için vergi teşviki getireceğiz. Kadının sağlığı tümüyle devlet güvencesinde olacak. Rahim kanserini önleyen aşılar ücretsiz yapılacak. CHP’nin yönettiği bir devlette kadınlar el üstünde tutulacak, hakları teslim edilecek.

Erdoğan’a çağrı

Şahsım, gençlere yap-işlet-devret modelini anlatıyor. Vallahi benim kafam bu işlere basmaz. Benim kafam kul hakkı yemeye basmaz. Sen ekonomistsin, ekonominin geldiği hale bak. Böyle ekonomiste ‘çakma ekonomist’ denir. Bir bakkal daha iyi yönetir. Yap-işlet-devret modeliyle devletin kasasından bir kuruş çıkmıyormuş. Çıkmıyorsa bütçedeki milyarlar ne? Üstelik dolar, euro olarak veriyoruz. Erdoğan’a bir çağrı yapmak istiyorum; gel çık karşıma sadece şehir hastanelerini soracağım. Cesaret edemeyebilir, vallahi soruları önceden vereceğim, cevapları prompter’a yaz istersen. Yiğidin karşısına çıkacak insanın namuslu ve temiz olması lazım.”

Paylaşın

Akşener: Yavşak Yavşak Konuşanlara Provokasyon Yaptırabilirsiniz

İYİ Parti Lideri Akşener, Lütfü Türkkan’ın Bingöl’de bir şehit yakınına ilişkin küfrü hakkında yaptığı açıklamada, “Millet bizi çağırıyor. Milletimizi dinliyor dertlerine çözümler üretiyoruz. Her dükkanın içinde A Haber’inize provokasyon yaptırabilirsiniz. Her dükkanın kapısında porno sitesi gezenlere, oralarda yavşak yavşak konuşanlara, yazı yazanlara provokasyon yaptırabilirsiniz. Yaptırın kardeşim. Sizden korkan sizin gibi olsun. Biz gezmeye, milletimizi dinlemeye devam edeceğiz” dedi.

Meral Akşener, Lütfü Türkkan hakkında, “Karşısındaki genel başkanına küfürler etmiş ahlaksız bir adam da olsa sinirlerine hakim olması gerekirdi. Hislerine yenik düştü, elbette bu hatayı maruz görecek değiliz” ifadelerini kullandı. İYİ Parti Lideri Akşener, eleştirilere yönelik verdiği yanıtta ise, “Şehide ‘kelle’ diyen şuursuzlar bize ahkam kesemezler. Şehitlerimizin ailelerinden özür dile Sayın Erdoğan, vakit muhasebe vakti” dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu. Akşener’in konuşmasından satır başları:

“Gazi Mustafa Kemal Atatürk aramızdaki ayrık otlarını saymazken Türk milletinin her renkten vatandaşının saygıyla, şükranla andığı bir liderdir. Siyasi hayatı onunla ve değerleriyle mücadele etmekle geçenlerin kafası pek almasa da Gazi Mustafa Kemal Atatürk Türk milletinin buluşma noktasıdır.

Görüyorum ki vefatından 83 yıl sonra bile neden hâlâ bu kadar sevildiğini anlamakta zorlanıyorlar. Elbette şaşırmıyoruz, önce millet, memleket demeyenlerin Gazi Mustafa Kemal’i anlamaları mümkün olamaz.

Son zamanlardaki bir sorunumuza değinmek istiyorum. O büyük mücadelenin en önemli özelliği aynı amaç uğruna birlikte çarpan yüreklerdi. Bugünde Türkiye’nin en önemli ihtiyacı budur. Bizim görevimiz AK Parti iktidarının aksi yöndeki tüm gayretlerine karşı milletimizin her bir ferdinin yüreğinin birlikte atmasını sağlamaktır.

“Bütün değerlerimizi ayaklar altına almış kirli bir zihniyet var”

Onlar kavga çıkarmaya çalıştıkça, havuz medyasının tuzakları ile sinir uçlarımızla oynadıkça, biz istediklerinin tam tersini yapıp sakin olmaya, akıllı davranmaya mecburuz. Unutmayalım ki karşımızda bütün değerlerimizi ayaklar altına almış kirli bir zihniyet var. Tam da bu nedenle bu durumu hatırlatmış ve uyarmıştım.

Milletimizin ayağına gitmemizden, dertlerini dile getirmemizden rahatsızlar. İktidarları için en büyük tehdit olarak görüyorlar bu yüzden büyük çirkinlikler yapacaklar demiştim. Nitekim, geçtiğimiz cuma AK Parti’nin planlı bir provokasyonu sonucunda talihsiz bir olay yaşadık.

Rakibinizin milletvekili bir hata yapmışsa siz de bunun üzerine yürüyeceksiniz. Lütfü Bey bir hata yaptı. Karşısındaki genel başkanına küfürler etmiş ahlaksız bir adam da olsa sinirlerine hakim olması gerekirdi. Hislerine yenik düştü, elbette bu hatayı maruz görecek değiliz.

Bu olay sayesinde AK Parti gönüllerindeki kadın ve şehit hassasiyetini keşfettiler. Dün akşam kabine toplantısı sonrası yaptığı açıklamalarda muhalefetten, STK’lara kim varsa demediğini bırakmadı. Utanmadan işi İstanbul Sözleşmesi’ne kadar getirdi. Hatta kantarın topuzunu kaçırıp Lütfü beyin kredi borcunu açıklayıp kanunları bile çiğnedi.

Bu ülkede Mustafa Kemal Atatürk’ün anasına Zübeyde Ana’ya genelevde çalışıyor diyenler oldu, Saray’da kabul edildiler. Bu ülkenin kadınlarına ‘Başı açık kadın perdesiz eve benzer’ dediler. Rize belediye başkanı, ‘Çözüm sürecine ne gerek var, her birimiz ikinci eş olarak Kürt kadınlarını alalım bu mesele çözülsün’ dedi.

Bu örnekleri sonsuz sayıda anlatabiliriz. Bunları söylemek bile benim içimi acıtıyor. Ahlak şövalyesi Erdoğan ve arkadaşlarının şehitlerimize olan saygısı, kadınlara olan hassasiyeti neresinden tutsanız rezillik, terbiyesizlik, saygısızlık.

Aziz milletim bir hususun altını kalın bir şekilde çizmek istiyorum. Ellerinde şehitlerimizin kanı olan teröristleri devletin televizyonuna çıkaranlar bize şehitlerimiz üzerinden ahkam kesemez. Şehide ‘kelle’ diyen şuursuzlar bize ahkam kesemezler.

Bu kürsüde şehit yakınları konuşurken yayını kesenler bize ahkam kesemez. Teröristler rahatsız olmasın diye bayrak indirenlerin, meşhur Habur rezaletinde o malum mahkemelerin kurulduğunda orada çalışan bir öğrencim beni aradı.

“Lütfü Bey bir hata yaptı”

‘Teröristler rahatsız olmasın diye Türk bayrağı ve Atatürk resimleri çadır mahkemelerinden çıkarıldı’ dedi. Türk bayrağını o mahkemelerden indirenlerin bize edecek tek kelime sözleri, verecek tek satır dersleri olamaz.

Şehitlerimizin ailelerinden özür dile Sayın Erdoğan, vakit muhasebe vakti. Lütfü Bey bir hata yaptı. Ancak kendisi yaptığı hata karşısında olgunluk gösterdi önce çıktı özür diledi sonrasında ise gereğini yapıp grup başkanvekilliğinden istifa etti.

Erdoğan ve arkadaşlarına sormak isterim. İnsanlar hatadan, günahtan münezzih değildir. Hukukta hatayı anlayıp özür dilediğiniz zaman başka bir sonuç çıkar, günah işlediğiniz zaman Allah tövbe yolunu açık tutmuştur. Onlar hatalarında boğulup tıpış tıpış giderken biz hatalarımızdan aldığımız derslerle her geçen gün büyüyoruz. İktidarın başındaki pek duyarlı beyefendiye bir çağrıda bulunmak istiyorum.

Lüftü Bey’in hatasından rant kovalayacağına milletin gözünde kaybettiğin itibarı sahte kabadayılık ile kazanmaya çalışacağına hazır şehitlerimiz, şehit ailelerimiz için yepyeni bir hassasiyet geliştirmişken atılması gereken adımları at. Mesele milletimize küfür eden Mehmet Cengiz’in ihalelerini iptal edip, küfürden sonra sildiğin vergi borçlarını hemen tahsil et.

Bunlar bir siyasi partiye hizmet etmenin sevap hanesine yazıldığını söyleyecek kadar zıvanadan çıktılar. İstanbul seçimlerinin meşhuru AK Parti Genel Başkan Yardımcısı diyor ki ’20 yıl Recep Tayyip Erdoğan’ı iktidarda tutmak ve onun yaptıkları sayesinde sevap hanemize yazılıyor olması çok büyük bir şey’ diyor. Rezalete bakar mısınız?

Neyin sevap neyin günah neyinde haram olduğu Kuran-ı Kerim’de yazıyor. Mesela hırsızlık, israf, yalan söylemek, iftira atmak, tuzak kurmak haram. Haram helal hesabı yaparken bunlar hiç akıllarına gelmiyor. Siyasette böyle tipler çıkabilir ama asıl mesele en baştakinin sessiz kalmasıdır.

İktidarın tüm dümenlerine, provokasyonlarına rağmen İYİ Parti her geçen gün büyüyor. Millet bizi çağırıyor. Milletimizi dinliyor dertlerine çözümler üretiyoruz. Her dükkanın içinde A Haber’inize provokasyon yaptırabilirsiniz. Her dükkanın kapısında porno sitesi gezenlere, oralarda yavşak yavşak konuşanlara, yazı yazanlara provokasyon yaptırabilirsiniz.

“Erdoğan istesen de istemesen de biz buradayız”

Yaptırın kardeşim. Sizden korkan sizin gibi olsun. Biz gezmeye, milletimizi dinlemeye devam edeceğiz. Kurulduğumuz günden bu yana iktidarın yoğun bir ilgisiyle karşı karşıyayız. İftiranın, çamurun haddi hesabı yok. Sebebi belli. Bizimle uğraşıp duruyorlar, nafile Sayın Erdoğan istesen de istemesen de biz buradayız.

İYİ Parti milletimizin yaşanabilir bir Türkiye’ye duyduğu hasretin adıdır. İYİ Parti milletimizin barışma zeminidir. Artık sıra bizde, son 4 yılda yaptıklarımız, başardıklarımız ve verdiğimiz mücadele Türkiye için neler yapacağımızın kanıtıdır.

Siyasette ahlakı da erdemi de bizden öğreneceksiniz. Millet nedir, millete hizmet nedir bizden öğreneceksiniz. Adalet, bereket, huzur nedir onu da bizden öğreneceksiniz. İYİ Partililer tuzak kurmaz, yeke yek yüz yüze mücadele eder.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Erdoğan’a: Kağıttan Kaplansın

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Erdoğan – Biden görüşmesine ilişkin, “Dışarıda tam bir kuzu, Biden’ı görünce gözleri gülüyor. Türkiye böyle bir tabloyla hiç karşılaştı mı? En büyük derdi ‘Acaba ben onunla bir saat oturabilir miyim’, ‘Acaba onunla bir fotoğraf çektirebilir miyim?’, ‘Acaba onunla tokalaşa bilir miyim?’ Şu geldikleri hale bak. Utanmaz mısınız böyle bir şeyden? Bu devletin itibarı yok mu? Bu devletin bir saygınlığı yok mu?’ Sen ne aslansın ne kaplansın! Sen olsa olsa kağıttan kaplansın!” dedi.

Haber Merkezi / Kılıçdaroğlu, konuşmasında, bir kez daha bürokratlara çağrı yaptı ve “AYM kararlarını uygulamayan bürokratlar talimatı kimden aldılarsa, aynı şeyi yapmasınlar. Yaptıkları taktirde onları devletin bürokrasisi içinde tutmayacağım, açık ve net söylüyorum” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, 5 yıldır tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş ve 4 yıldır tutuklu bulunan iş insanı Osman Kavala’ya ilişkin olarak, “Haksız yere içeride tutulan Demirtaş ve Kavala var, benim vicdanım kabul etmiyor” dedi. Ayrıca, Erdoğan’a asgari ücret komisyonunu toplama çağrısı yapan Kılıçdaroğlu, “‘Asgari ücreti açlık sınırının üzerine çıkarın’ demen lazım” ifadelerini kullandı.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın geçen Cuma günkü hutbesinde Mustafa Kemal Atatürk’ü anmamasını eleştiren CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Beni üzen, Diyanet’in ve Genelkurmay Başkanlığı’nı aynı tarihte parlamentodan geçiren Mustafa Kemal Atatürk’ün, Diyanet tarafından anılmamasıdır” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin Meclis’teki grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle;

“Güzel bir ülkede yaşıyoruz, sıkıntılar var biliyorum. Hiç kimsenin umutsuzluğa kapılmaya hakkı yok. Beraber bu ülkeye demokrasiyi getireceğiz. Cumhuriyetimizi demokrasi ile taçlandıracağız. Cumhuriyetimizin 98. yılını kutladık. 98 yıl geçti. 2 yıl sonra 100. yılını kutlayacağız.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyeti kurarken ‘Kimsesizlerin kimsesi’ demiştir. Bizim temel amacımız, felsefemiz de bu. Dolayısıyla Mustafa Kemal, irfanı, vicdanı hür olan gençler istemiştir. Bütün gençlere CHP iktidarında özgürlük vaat ediyorum. Onların hayalleri bizim hedefimiz olacak.

Bu süreç içinde beni üzen Diyanet İşleri Başkanlığını ve Genelkurmay Başkanlığı’nı aynı tarihte parlamentodan geçiren Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet’in 98. yılında anılmamasıdır. Biz herkesin inancına saygılıyız. Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kuran bir iradeye en azından saygı duyulması lazım. Bunların tamamını yapacağız.

Anıtkabir’de bir garabetle karşılaştık. Bazı televizyon kanalları ve gazetecilerin muhabirleri Anıtkabir’e alınmadı. O kararı alınlara söylüyorum. Anıtkabir’de bu ülkenin aslanı yatıyor aslanı. Ne yaparlarsa yapsınlar kendi sonlarını getiriyor. Bu milletin vicdanında derin yaralar açıyor. Bunların tamamını iktidarımızda çözeceğiz.

15 Temmuz Darbe Girişimi oldu. Hep beraber mücadele ettik. İktidarı ve muhalefeti beraber oldu ama birileri 15 Temmuz’u Allah’ın bir lütfu olarak kabul edip milletin ensesinde boza pişirmeye başladı. KHK ile ihraç edilip hakkında beraat kararı verilenler, göreve iadesi karar verilenlerin tamamını görevlerine iade edeceğiz. Biraz sabretsinler, geliyor gelmekte olan, az kaldı.

“Açık ve net söylüyorum”

AYM kararlarını uygulamayan bürokratlar talimatı kimden aldılarsa, aynı şeyi yapmasınlar. Yaptıkları taktirde onları devletin bürokrasisi içinde tutmayacağım açık ve net söylüyorum. Adalet yok ama adaletle beraber ahlak kavramı da çok önemlidir. Yanına bir de liyakati ilave etmemiz lazım. Defalarca dile getirildi ve söylendi. Türkiye’nin bütün sıkıntıları dillendirildi. Bir baktık ki Merkez Bankası’nda 128 milyar dolar buharlarmış. Kime sattınız, hangi kurdan sattınız, hangi güç bunu bakanlık aracılığıyla sattı diye sorduk. Cevabı hiç alınmadı ama bulacağız.

AK Parti’nin grup başkanvekili bir açıklama yapıyor, “128 milyar dolar, pandemi krizi çerçevesinde, ülkemizde evlerine kapanan, işyerleri kapanan, faaliyetlerine devam etmeyen, işsiz kalan işçilere destek olmak üzere bu ülkenin insanlarının menfaatine harcanmıştır” diyor. Açık ve net yalan söylüyorsunuz. Keşke mahkemeye verse de bu dosyayı mahkemeye versek. Yalanın hangisini söylüyorum. Pandemi 2019’da başlamadı. Bu kadar atılmaz.

Milleti perişan ettiler. Bugün sayın Bahçeli, ‘Anadolu’ya milletvekillerini göndereceğim CHP’nin ne yaptığını anlatsınlar’ diye demiş. Çok memnun oldum, hiç değilse vatandaşla muhatap olurlar. Ben söyleyeyim pazara, ayakkabı tamircisine, işsize sorsunlar ‘Bu CHP ne yapıyor?’ diye. CHP ile gurur duyuyorum. Demek ki Cumhur İttifakı’nın ortağına da yol açıyoruz.

Temmuz 2021 rakamları. 7 milyon 578 bin 123 kişi asgari ücretin 3’te 1’i kadar gelir elde ediyor. Geliri çok düşük olduğu için bunların sosyal güvenlik primini devlet ödüyor. Erdoğan’ın bu rakamlardan haberi var mı? Cumhur İttifakı’nın bu rakamlardan haberi var mı? Bu iktidar halkın, fakirin, çiftçinin, emeklinin yanında değil. Bu iktidarın yeri Türkiye’deki ve Londra’daki tefecilerdir.

Çiftçilere de ihanet ediyorlar. Buğdayı ton başına 2 bin 250 liradan alıyoruz. Dışardan buğday alıyoruz. 3 bin 343 lira ödüyoruz. Dışardaki çiftçiye Yüzde 48 daha fazla ödüyoruz. Nohutu 4 bin 50 liradan alıyoruz, dışarıdan tonunu 9 bin liradan alıyoruz. Yeşil mercimek 4 bin 150 liradan alıyor dışarıdan 12 bin 160 liradan alıyoruz.

AKP’ye ve MHP’ye geçmişte oy veren, ya da oy vermeye devam edeceğini söyleyen vatandaşlara sesleniyorum. Bu hükümet bizim çiftçimize mi çalışıyor yabancıların çiftçisine mi çalışıyor? Fransa aylık geliri 2 bin avronun altında olanlara her ay 100 avro verecek. İtalya, düşük gelirlilerin doğalgaz faturasını devletin ödemesine karar verdi. Çekya, enerji üzerindeki vergileri kaldıracağım dedi. Bizimkiler hiçbir şey yapmıyor.

CHP’li belediyelerin olduğu yerlerde, Kara Kış Fonu benzeri bir çalışmayı büyük ölçüde tamamladık. Bir vatandaşımız, doğalgaz, elektrik faturasını ödeyemez noktaya gelirse belediyelerimiz devreye girecek. Onların yapmadığını biz yapacağız. Gönül isterdi ki biz iktidar olalım, bütün Türkiye’de sıkıntı ile karşı karşıya olanlara biz yardım edelim. Kara Kış Fonu kur dedim, sana akıl verdim. Sana yol gösterdim. Senin çevrenin sana vermediği aklı sana verdim ama sen bildiğini okuyorsunuz ama bizim belediyelerimiz halkının yanında.

“Asgari ücret tespit komisyonunu çağır”

Asgari ücret 2 bin 825 lira, açlık sınır 3 bin 93 lira. Bu da cumhuriyet tarihimizde ilk. Erdoğan’a yine tavsiyem, hemen asgari ücret tespit komisyonunu çağır. ‘Asgari ücreti açlık sınırının üzerine çıkarın’ demen lazım. Adı üstünde asgari ücret açlık sınırının altında. Bir ton kömürün fiyati asgari ücreti geçti, nasıl ısınacak bu insanlar?

Öyle bir şahsım ve şürekası var ki gerçekten utanıyorum. Önümüze konulan tablo hiç kimsenin kabul etmeyeceği bir tablo. Dışarıda tam bir kuzu ‘şahsım’, gözleri gülüyor Biden’ı görünce. En büyük derdi ‘Acaba Biden’la bir saat oturabilir miyim?’; geldikleri hale bak. Bu devletin itibarı, saygınlığı yok mu? Yeter ki kendisini huzuruna kabul etsin, bir saat görüşebilsin.

Havuz medyasının gitmeden önceki manşetleri ile döndükten sonraki manşetlerini bir kıyaslayın. 180 derece nasıl dönebiliyorsunuz, nasıl bir bel var gerçekten hayret ediyorum. Kağıt toplayıcısını dövdürüyorlar. Elindeki çek çeki alıyorlar. En fakire, garibana güç gösterisini yapıyor. Baskıcı yüzünü millete layık görüyor. Dışarıda kuzu, içeride ise kaplan kesiliyor.”

Paylaşın

CHP’den Suriye Ve Irak Tezkeresi İçin 14 Soru

Irak ve Suriye’ye asker göndermeyi içeren tezkerenin süresi, CHP ve HDP’nin ‘hayır’ oylarına karşı AK Parti, MHP ve İYİ Parti’nin ‘evet’ oylarıyla 2 yıl daha uzatılırken, CHP Grubu, tezkereye yönelik 14 soru yöneltti.

Haber Merkezi /  CHP, yönelttiği sorularda Suriye politikasına ilişkin değişiklik olup olmadığını ve tezkerenin neden iki yılı kapsadığını sordu. IŞİD ile mücadele konusuna da yer verilen 14 soru şu şekilde:

1- Suriye’ye asker göndermek için ilk izin tezkeresini çıkardığımız 2012 yılında Suriye politikası neydi, bugünkü tezkere için yürütülen Suriye politikası nedir?

2 -Süreç içindeki tüm tezkereler bir yıl için çıkartılırken, bu son tezkere neden 2023 sonuna kadar uzanan 2 yılı kapsıyor?

3- Son tezkerelerde yer alan Fırat’ın doğusu vurgusuna ne oldu?

4-Barış Harekatı’nın ana hedefini oluşturan; Fırat’ın doğusunda “145 kilometre uzunlukta 30 kilometre derinlikte güvenli bölge”ye ne oldu?

5-Bizzat Milli Savunma Bakanı açıklamıştı; “güvenli bölge için mutabakat sağlanmıştı, Suriyeli mülteciler, bölgeye yerleştirilecekti”. Üzerinden 2 yıl geçti, güvenli bölgeye, Suriyeli mültecilerin taşınması projesine ne oldu?

6-Tezkerede atıf yapılan Astana sürecinde verdiğimiz taahhütlere ne oldu? İdlip’teki terör unsurlarını ayrıştırıp, temizleyebildik mi?

7-Astana sürecine dayanarak İdlip çevresinde kurduğumuz 12 gözlem kulesinin akıbeti ne oldu?

8-Gözlem kulelerinin kaç tanesini, hangi gerekçeyle boşalttık? TSK kontrolünde bulunduğu söylenen 5 gözlem kulesinin güvenliği nasıl sağlanıyor? Bu gözlem kuleleri için politikamız nedir?

9-Büyük önem atfettiğiniz M4- M5 otoyollarının güvenliği ne oldu? Askerlerimiz Rus askerleriyle birlikte devriye yapıyor mu?

10- Suriye’de 33 askerimizi şehit eden Rusya’ya nasıl bir karşılık verildi?

11-Son dönemde Suriye’de şehit edilen askerlerimizin kimler ve hangi odaklar tarafından katledildiği neden açıklanmıyor?

12-Suriye’de askerlerimizin yakılarak öldürülmesi talimatı veren IŞİD militanı Türkiye’de neden serbest bırakıldı?

13-IŞİD sadece Suriye’de mi hedef?

14-Tüm bu yaşananlar sonrasında;

Suriye’den Türkiye’ye yönelik olası yeni göç dalgasına karşı sınırlarımızı nasıl koruyacağız? Hangi tedbirleri uygulayacağız? Bir planınız var mı?

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Irak ve Suriye’ye sınır ötesi operasyon yetkisini uzatan tezkereye hayır oyu vereceklerini duyurmuştu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da, partisinin TBMM’deki grup toplantısında yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullanmıştı:

Bizim askerlerimiz şehit olsun bunu istiyor beyefendi. Neden garibanın evladı çocuğu orada şehit olsun? Komando marşı söyleyen TÜGVA’cılar var. Gönder kardeşim onları Suriye’ye başkomutanı da Bilal Erdoğan olsun.

Paylaşın

Irak ve Suriye Tezkeresi TBMM’den Geçti

Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) gerektiği takdirde sınır ötesi harekat ve müdahalede bulunmak üzere Irak ve Suriye’ye gönderilmesi konusunda Cumhurbaşkanına verilen yetkinin 2 yıl uzatılmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi, TBMM Genel Kurulunda CHP ve HDP’nin “hayır” oylarına karşı AKP, MHP ve İYİ Partinin “evet” oylarıyla kabul edildi.

Haber Merkezi / Irak ve Suriye tezkeresinde, Türkiye’nin güney kara sınırlarına mücavir bölgelerde yaşanan gelişmeler ve süregiden çatışma ortamının milli güvenlik açısından taşıdığı risk ve tehditlerin artarak devam ettiğinin altı çizilen Cumhurbaşkanlığı tezkeresinde, şunlar kaydedildi:

“Ayrıca Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin, 2170 (2014), 2178 (2014), 2249 (2015) ve 2254 (2015) sayılı kararlarıyla, Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve bağımsızlığının teyit edilmiş olmasının ve yine 2170 (2014) sayılı kararda bu ülkelerdeki terör faaliyetlerinin kınanarak, DEAŞ ve benzeri terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı Birleşmiş Milletler üyesi tüm ülkelere 1373 (2001) sayılı Karar ve uluslararası hukuk çerçevesindeki sorumluluklarına uygun şekilde gerekli tedbirleri alma çağrısında bulunulmuş olmasının ışığında, Türkiye’nin DEAŞ ve diğer terör örgütleriyle mücadele amacıyla oluşturulan uluslararası koalisyon bünyesinde iştirak ettiği faaliyetlerin sürdürülmesi de önem taşımaktadır.

Bu mülahazalar ışığında, Türkiye’nin milli güvenliğine yönelik ayrılıkçı hareketler, terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriye’deki tüm terör örgütlerinden ülkemize bundan sonra da yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı milli güvenliğimizin idame ettirilmesini sağlamak, Türkiye’nin güney kara sınırlarına mücavir bölgelerde yaşanan ve hiçbir meşruiyeti olmayan tek taraflı bölücü girişimler ve bunlarla ilgili olabilecek gelişmeler istikametinde Türkiye’nin menfaatlerini etkili bir şekilde korumak ve kollamak, gelişmelerin seyrine göre ileride telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için süratli ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi harekat ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve aynı amaçlara matuf olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması, bu kuvvetlerin Cumhurbaşkanının belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilebilmesi için her türlü tedbirin alınması ve bunlara imkan sağlayacak düzenlemelerin Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için 2 Ekim 2014 tarihli ve 1071 sayılı TBMM kararı ile verilen ve son olarak 7 Ekim 2020 tarihli ve 1266 sayılı TBMM kararı ile 30 Ekim 2021’e kadar uzatılan izin süresinin, 30 Ekim 2021’den itibaren 2 yıl uzatılması hususunda gereğini Anayasanın 92. maddesi uyarınca bilgilerinize sunarım.”

Paylaşın

HDP Eş Genel Başkanı Sancar: Bu Düzen Kokuşmuştur

Partisinin grup toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Sancar, kadrolaşma listeleriyle gündeme gelen TÜGVA’ya yönelik olarak, “Bu vakıf aracılığıyla devleti ve kamuyu kendi arka bahçelerine çevirmişler. Bu ilk örnek değil, kesin olarak belgelerle başka örnekler de çıkacaktır. Çürüme dediğimiz budur. Bu düzen kokuşmuştur, her tarafından pis kokular yayılmaktadır. Toplumu da bu çürümeye mahkum etmek için yalan düzenini tam hız işletmeye devam ediyorlar ama nafile, tutmuyor tutmayacak” ifadesini kullandı.

Haber Merkezi / İktidarın ekonomi politikalarını ve Merkez Bankası’ndaki görev değişikliklerini de eleştiren Sancar, “Bir başka ekonomi yarattılar. Kayıtsız kara ekonomi, rant ve hırsızlık ekonomisi bu. Bir yanda, gece yarısı kararnameleriyle, zamlarla, savaş politikalarıyla sipariş ihalelerle israfla çökertilen kamu kaynakları, halkın ekmeği var, diğer tarafta da yolsuzlukla, talanla oluşturulan bir saray ve sömürü düzeni var. Bu iktidarın zenginleri arttıkça bu ülkede yoksulluk büyümektedir. İktidarın yandaşları arttıkça işsizlik artmaktadır. İktidar ekonomiyi talan ettikçe halkın sofrası boşalmaktadır” dedi.

Sancar, iktidarın savaş politikaları yürüttüğünü ve bunun temelinde ‘Kürt düşmanlığı’ yattığını belirterek, “Bu iktidara karşı samimi, gerçek, demokratik mücadele, savaş politikalarına karşı çıkmaktan geçer. Savaş politikalarına karşı en güçlü birlikteliği oluşturacağız. Bütün Kürt yapıları bir araya gelip savaş karşıtı bir ittifak oluştursunlar. Savaş karşıtı mücadele, birlik oluştursunlar. Halklar arasında betondan duvar ören bu iktidara karşı, savaşa yönelik bir irade duvarı kurmak zorundayız” diye konuştu.

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin Meclis’teki grup toplantısında dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Sancar’ın açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle;

“(TÜGVA) Bu vakıf aracılığıyla devleti ve kamuyu kendi arka bahçelerine çevirmişler. Bu ilk örnek değil, kesin olarak belgelerle başka örnekler de çıkacaktır. TÜGVA’nın çalışanlarının da bu belgelerin doğruluğunu kabul etmesi, TÜGVA Başkanı’nın önce kumpas, sonra sızdırıldı diyerek itirafta bulunması, bu liyakatsız alımları doğrulamıştır.

Çürüme dediğimiz budur. Bu düzen kokuşmuştur, her tarafından pis kokular yayılmaktadır. Toplumu da bu çürümeye mahkum etmek için yalan düzenini tam hız işletmeye devam ediyorlar ama nafile, tutmuyor tutmayacak. Karşılarında direnenler, hakikat arayıcıları, hak mücadelesinin savunucuları var.

Hep kul hakkından söz edenler bunlar. Kul hakkına girdikleri yetmiyor gibi yerleştirdikleri bu vasıfsız ve yandaş elemanları ile kamu kurumları ve yargıdaki işleyişte de birçok başka büyük soruna yol açıyorlar.  Merve Çavdar, KPSS’yi kazandığı halde atanmadı, intihar etti… Böyle yüzlerce gencimiz var. O yandaşları oraya yerleştirdikleri için emekleriyle bir yere gelenler iş bulamıyorlar, hayatı bile bırakabilecek noktaya gelebiliyorlar. Buna hiç kimsenin hakkı olmadığını her seferinde ortaya koyacağız.

“Halkı çöpten atık sebze meyve aramaya mecbur eden, bu talan düzenidir”

Adalet mücadelesini bu yüzden her türlü bedeli göze alarak yapıyoruz. Yargıdaki çürümenin bir ayağı da tam burada işte. Yandaşlarını yargıya yerleştiriyorlar, yargıdaki savcılarla kumpas davaları açıyorlar, yargıçlarla mahkumiyet veriyorlar. O yüzden bütün bu davalar siyasidir, kumpastır. Ne delil ortaya koyabiliyorlar ne de gerekçelerini haklı çıkarabilecek cümle yazabiliyorlar.

İktidar, kamu kurumlarını, halkın kaynaklarını ve tüm imkanlarını kontrollerindeki vakıflar, cemaatler ve SADAT gibi organizasyonlarla, 5’li çete gibi rantçı cenah arasında pay etmektedir. Halkın sofrasına kuru ekmek bile kalmıyor. Halkı çöpten atık sebze meyve aramaya mecbur eden, bu talan düzenidir.

Hiçbir ülke bu kadar kirlenmeyi kaldıramaz. Hiçbir toplum bu kadar kokuşmuşluğu hak etmez. O nedenle bizler yeni başlangıç, adil bir gelecek, demokratik bir düzen ve barış içinde eşit yaşamı kuracağız. Mutlaka kuracağız. Bu talan düzeninin ekonomideki yansımalarına baktığınızda da aynı şeylerle karşılaşıyorsunuz. Bu iktidar ekonomide de benzer bir düzen kurdu. Bir başka ekonomi yarattılar. Kayıtsız kara ekonomi, rant ve hırsızlık ekonomisi bu. Bir yanda, gece yarısı kararnameleriyle, zamlarla, savaş poltikilarıyla, sipariş ihalelerle israfla çökertilen kamu kaynakları, halkın ekmeği var, diğer tarafta da yolsuzlukla, talanla oluşturulan bir saray ve sömürü düzeni var. Bu iktidarın zenginleri arttıkça bu ülkede yoksulluk büyümektedir. İktidarın yandaşları arttıkça işsizlik artmaktadır. İktidar ekonomiyi talan ettikçe halkın sofrası boşalmaktadır.

“Ülkeyi bir kıtlığa sürüklüyor bu düzen. O yüzden değişmelidir diyoruz”

İktidar yine bir kararname yayınlıyor, Merkez Bankası’ndan 3 kişiyi görevden alıyor… Düzenin kendisi bozuk, öyle müdahalelerle başkan, başkan yardımcısı değiştirmekle daha fazla çöküşe yol açarsınız. Değişmesi gereken iktidar politikaları ve bu sömürgen düzendir. İktidarı da beslendiği bu kirli düzeni de bizlerin görevidir. Kurlardaki değişim… Her gün TL’nin değer kaybı rekor kırıyor. Her yeni rekor yoksullukta biraz daha dibe inmektedir. Devasa borçlar, üretim yok, gübre, saman ithal… Ülkeyi bir kıtlığa sürüklüyor bu düzen. O yüzden değişmelidir diyoruz. Bu ülkenin kaynakları, toplumundur. Bir avuç yandaşa peşkeş çekmelerine dur dememiz bundandır.

Sürekli olarak savaşa yatırım yapan, çatışmadan beslendiği için kendisini buna mecbur hisseden bir iktidar var. Bu iktidar, yeni düzenini bu ittifaklarını savaş politikaları üzerine kurmuştur ve savaş politikaları devam ettikçe bir arada kalabilmektedirler. Savaş, nefret, düşmanlık politikaları bu iktidar ortaklarının tek harcıdır. Savaş politikaların temelinde Kürt düşmanlığı yatıyor. Suriye’ye askeri operasyon tartışıyorlar… Tek nedeni var: Kürt, anasını görmesin yeter ki. Türkiye batsın ama Kürtler de gün yüzü görmesin. Çatışmasızlığın olduğu dönemde 2013-15 arası yıllarda bütçede güvenliğe ayrılan, savunmaya ayrılan miktarla bugün ayrılan miktar arasında uçurumlar var. O gün 50 milyara yakın bir güvenlik bütçesi, bugün 250 milyar civarında bir güvenlik bütçesi. Bu bile iktidarın tutunduğu dalın ne olduğunu göstermektedir. Bu iktidara karşı samimi, gerçek, demokratik mücadele, savaş politikalarına karşı çıkmaktan geçer.

“Halkın ekmeğine gözünü koyanlara dur diyeceğiz”

Savaş politikalarına karşı en güçlü birlikteliği oluşturacağız. Bütün Kürt yapıları bir araya gelip savaş karşıtı bir ittifak oluştursunlar. Savaş karşıtı mücadele, birlik oluştursunlar. Halklar arasında betondan duvar ören bu iktidara karşı, savaşa yönelik bir irade duvarı kurmak zorundayız. Büyük dönüşümün gelebileceği tek yol var. Büyük barış… Bunun için de önce savaşa karşı büyük birlik gerek…

Bütçe önümüze geliyor… Biz halkın bütçesini oluşturmak için halka soruyoruz, onlara danışıyoruz, dertlerini dinliyoruz. Alternatif bütçemizi de halkın bütçesi olarak bu çalışmalarla oluşturacağız. Bu iktidarın bütçesi sömürü, talan, savaş bütçesidir. Biz de bu ülkeye demokrasi, adalet, hakça bölüşüm ve barış bütçesi getireceğiz. Şimdiden hazırlıklarını yapıyoruz. İnşallah yakın zamanda yönetime ortak olduğumuzda bunları halkın desteği ve gücüyle hayata geçireceğiz. Savaş bütçesini yırtıp atacağız, barışın bütçesini getireceğiz. Halkın ekmeğine gözünü koyanlara dur diyeceğiz.”

Paylaşın

Akşener’den Erdoğan’a: Sıkı Dur Başbakan Geliyor

Partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan İYİ Parti Lideri Akşener, konuşmasında “İyi Parti Allah şahit gümbür gümbür geliyor. Milletimizin iradesini yeniden iktidar yapmaya geliyoruz. Hizmet nasıl yapılırmış cümle aleme göstermeye geliyoruz. Sıkı dur Sayın Erdoğan Başbakan geliyor” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Konuşmasında, Türkiye’nin doğalgazı Almanya ve Bulgaristan’dan daha pahalı aldığını belirten Akşener, “Doğalgazda Rusya’ya daha bağımlı hale gelen biziz. Hayırdır Sayın Erdoğan, biz bu doğalgazı Putin ile kankalığına rağmen niye bu kadar pahalı alıyoruz? Biz bu dost kazığını niye yiyoruz” dedi.

İYİ Parti Lideri Akşener, açıklamalarında, çitçinin yaşadığı sorunlarda dikkat çekerek, “Sayın Erdoğan sen bu çiftçiden, üreticiden ne istiyorsun? Onları niye açlığa, yokluğa mahkum ediyorsun? Bu soruların muhatabı sensin.” dedi.

Konuşmasının devamında, “Öyle ucube bir sistemle karşı karşıyayız ki; Bugün Sayın Erdoğan, sadece Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetmiyor. Aslında onu da yönetemiyor da, hadi neyse…” diyen Akşener’in açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle;

“Geçtiğimiz pazar günü bir büyük acının 10 Ekim Ankara tren garı saldırısının yıl dönümüydü. Cenabı hak milletimizi korusun. Sayın Erdoğan geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaptı. Erdoğan, ‘Muhalefet Türkiye’nin bu salgın sürecini daha başarılı geçirmesini sağlayacak tek bir teklif getirmedi’ dedi.

Belli ki artık sürmenaj olmuş durumdasın, partin gibi tükenmişlik sendromu yaşıyorsun. 11 Şubat 2020’de olası bir salgında gereken önlemleri aldınız mı, aşı çalışmanız var mı sorularını kim sordu? 2 hafta karantina ilan edin diye kim uyardı? Meclis’te küçük ortağınla reddettiğiniz, kapanmak zorunda kalan işletmeler için destek önerilerini kim getirdi?

28 Nisan 2021’de kapandığımız dönemde mücbir sebep ilan ederek vergi ve kredi ödemelerini 1 ay uzatın, icra takipleri dursun, elektrik fatura ödemelerini 6 aya yayın, hane başına 500 lira, esnafa 10 bin lira faizsiz kredi verin diyen kimdi? Liste daha uzuyor.

“Sıkı dur sayın Erdoğan, başbakan geliyor!”

Sayın Erdoğan bunları hatırlamakta güçlük çekiyor. B vitaminini ihmal etmemesini, basketbol oynaması yerine sudoku çözmesini tavsiye ediyorum. Sıkı dur sayın Erdoğan, başbakan geliyor! Sıkı dur sayın Erdoğan, başbakan geliyor!

Piyasalar ve üretim sektörü daha fazla enerjiye ihtiyaç duyuyor. Enerji üreticileri ve hammadde talebiyle bir kriz yaşanıyor. Almanya, Bulgaristan Türkiye’den yüzde 40, yüzde 50 daha ucuza doğalgaz alıyor.

Bu ülkeler Türkiye’den daha mı zengin, Rusya ile ilişkileri daha mı iyi? Nükleer enerjiyi de, S400’leri alan da, doğalgaz borularını geçir diyen de biziz. Doğalgazda Rusya’ya daha bağımlı hale gelen biziz.

Hayırdır Sayın Erdoğan, biz bu doğalgazı Putin ile kankalığına rağmen niye bu kadar pahalı alıyoruz? Biz bu dost kazığını niye yiyoruz? Adeta patron çıldırdı şeklinde ne var ne yok satma merakın çiftçimizi bitirmedi mi? Vatandaşlarımızın alım gücü tükenmedi mi? Yetmiyor mu? Yetmiyor mu? Şimdi BOTAŞ’ı faiz lobisine göz göre göre peşkeş çekmeye kalkıyorsun.

Doğu Akdeniz’deki doğal gazın taşınması tartışırken iktidar BOTAŞ’ı, Karadeniz’de doğal gaz bulan Türkiye Petrolleri’ni satmanın peşinde. Yandaşlarına rant için attığın bu adımlar Türkiye için bir milli güvenlik sorunudur. Beka beka deyip geziyorsunuz, işte burasıdır.

Milletimize ettiğin bu kötülükler sana belli ki yetmiyor. Şimdi de ülkemizin çok önemli iki kurumu olan Türkiye Petrolleri ve BOTAŞ’ı yandaşlarına, küresel sermayeye ve faiz lobisine peşkeş çekmeye kalkıyorsun.

Sayın Erdoğan BOTAŞ’ı 3 ayrı şirkete bölüp iki şirketin hisselerini yaranmak istediği yabancı sermayeye satmak istiyor. Rant sevdasına, gayrimilliliğe, zilletliğe bakar mısınız? Yenilenebilir enerjiye yatırım yapalım diyoruz ama iktidar oralı bile olmuyordu ki, Paris İklim Anlaşması Meclisimizde onaylandı.

Biz imzalayın dediğimizde, ‘Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerimizi hedef alacaklar, Türkiye daha zor durumda kalacak’ demişlerdi. Sayın Erdoğan’ın etrafa şirin gözükmesi gerekiyordu o da böyle bir adım attı. İlk sandıkta sayın Erdoğan ve bu ucube sistemi gidecek. Milletimizden yetkiyi alacağız ve milletimiz iyileşecek. Bizim için Türkiye’nin doğasını koruyarak kalkınması mümkün.

Bir yanda 5-10 maaşlı danışmanlar diğer yanda günde 20 lirayla geçinmeye çalışan esnafımız, gençlerimiz ve emeklilerimiz. Yazıklar olsun. Adıyaman’da karşılaştığım vatandaşlarımızın iktidara bazı soruları oldu. Hükümetin haberi var mı bu zamlardan diye soruyor.

“Onları niye açlığa, yokluğa mahkum ediyorsun?”

Tütüncü kardeşim, ‘Tütünü yasakladılar biz şimdi nasıl yaşayacağız, neyle geçineceğiz? Biraz fazla ekene hapis cezası veriliyor. Siz iktidar olunca bunları kaldıracak mısınız?’ diyor. Sayın Erdoğan sen bu çiftçiden, üreticiden ne istiyorsun? Onları niye açlığa, yokluğa mahkum ediyorsun? Bu soruların muhatabı sensin.

Öyle ucube bir sistemle karşı karşıyayız ki; Bugün Sayın Erdoğan, sadece Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetmiyor. Aslında onu da yönetemiyor da, hadi neyse… Kendisi aynı zamanda; Varlık Fonu’nun başı olarak; Ziraat Bankasını, HalkBank’ı, Vakıfbank’ı da yönetiyor. Borsa İstanbul’u da yönetiyor. Botaş’ı, Etimaden’i de yönetiyor. Türk Hava Yolları’nı, Turkcell’i ve Türk Telekom’u da yönetiyor.

Kendisi kumara karşı ama, Şans Oyunlarını da, At Yarışlarını da, o yönetiyor. Şeker fabrikalarına gıcığı var, Çay üreticilerine de düşman ama; Türk Şeker’i de, Çay-Kur’u da, o yönetiyor. Hatta ekonomiden gram anlamıyor ama; İstanbul Finans Merkezi’ni de, yine o yönetiyor.

Evet maalesef, tüm bu kurumların imza yetkilisi, Sayın Erdoğan. Şimdi de, tüm bunlar yetmemiş olacak ki, özel sektöre el attı. Organize Sanayi Bölgelerini de, kendine bağlamak istiyor. Çünkü, ülkemizde işleyen ve çalışabilen, bir tek OSB’ler kalmıştı; onları da kendine bağlayıp, kurutursa, rahat edecek. OSB’ler sen ve yandaşların bu işin içinde olmadığı için başarılı oldular. Biliyorsunuz, Organize Sanayi Bölgelerine yönelik, bir yasa tasarısı var.

“Bu arkadaş başarıya düşman”

Bu yasa tasarısında, OSB yönetiminin, kamuya bırakılması gibi, bir durum söz konusu. Bugün, Sayın Erdoğan’ın çelişkilerle dolu zihin dünyasında, adeta bir yolculuk yapıyoruz…

Çünkü kendisi, bir yandan, devletin stratejik kurumlarını, özelleştirme adı altında, satıp savarken; Diğer yandan da, tüm zorluklara rağmen, azimle ve inatla üreten sanayicimize, çökmeye çalışıyor. Arkadaş başarıya düşman… Nerede bir başarı varsa, gidip çöküyor. Başarılı olan, devletin kurumuysa, satıyor. Başarılı olan, özel sektörse, gidip tepesine çöküyor. Gerçekten çok enteresan… Organize sanayi bölgelerini de kendine bağlamak istiyor. Onları da bağlayıp kurutursa rahat edecek. Bu arkadaş başarıya düşman. Nerede başarı varsa üzerine çöküyor

Paylaşın