Meral Akşener: O Sandık Elbet Gelecek

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan İYİ Parti Lideri Akşener,  “Biz bu milletin çocuklarını onların haram düzenine ezdirmeyeceğiz. Çaldıkları gibi verecek, geldikleri gibi gidecekler. Şimdiden ilan ediyorum, o sandık gelecek, biz de bir seçim yapacağız. Bu seçim sadece Cumhurbaşkanı veya milletvekillerini belirleyeceğimiz bir seçim olmayacak. Helal ile haram arasında olacak, millet iradesi ile rantçı vesayeti arasında olacak, iyi ile kötü arasında olacak” dedi.

Haber Merkezi / Konuşmasında hükümete eleştirilerini sürdüren Meral Akşener, “Bu saray adeta masalsı bir dünya. Gece gelen rantçıları var, aynı diş perisi gibi. Sarayın da rant perileri var. Çünkü bu periler biliyor ki Sayın Erdoğan, elinde geceleri kalemle bekliyor. Rant perisi geliyor, diyor ki ‘Geçerken uğradık, şöyle bir rantımız var’ diyene haşmetli basıyor imzayı. O kalemi bir gün millet için kullanmayı akıl etmiyor. Bugün gelinen noktada biz bir siyasi parti ile mücadele etmiyoruz, kötülükle mücadele ediyoruz. Bu mücadele haklı ile zalimin, mazlum ile zalimin mücadelesi” ifadelerini kullandı.

İYİ Parti lideri Meral Akşener, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için “Bir kocaman kuyruklu yalan vardır, ‘Türk kadını mücadele etmedi’ diye, hadi oradan. Bunu söyleyenler bu kadınların bu ülke için verdiği mücadelenin fitresini karşılayamazlar. Bu ülkenin kadınının ayağının altını öpmelisiniz kereste adamlar!” dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde yaptığı grup toplantısına partili kadınlar da katıldı. Akşener’in açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

Biliyorsunuz, Bay Kriz ve arkadaşlarının en büyük özelliği, beceriksizliklerinin sorumluluğunu, asla kabul etmemeleridir. Kendilerinden başka, herkes ve her şey, herhangi bir konudaki kötüye gidişin, sorumlusu olabilir.

Bir tek kendileri, “Ak” kaşıktır… Bunun psikolojik çözümlemesine, hiç girmeyeceğim, sonra mahkemelik oluyoruz Biliyorsunuz, Bay Kriz’in beceriksizliğinin son yansıması, enflasyon. Milletimiz uçan fiyatlar, gün aşırı gelen zamlar, astronomik faturalar altında, çile çekiyor.

Bu arkadaşlar da, bir süredir, enflasyon canavarının sorumluluğunu, atacak bir şey arıyorlar. Her hafta, başka bir sorumlu uyduruyorlar, ama bir türlü tutunamıyorlar. Nitekim, son olarak, “Dünyada enerji fiyatları yükseliyor, o yüzden enflasyon yüksek.” demeye başladılar.

Ne var ki bu, fütursuzca uydurulmuş, koskoca bir yalan. Belli ki artık, söyleyecek yalanları da kalmamış… Başka ülkeler, enerji ithal etmiyor mu? Sadece biz mi, enerji satın alıyoruz? Dünyadaki ülkelerin, en az yarısında, yıllık enflasyon, bizim aylık enflasyonumuzdan, daha düşük.

Bir tek, Venezüella, Sudan, Surinam ve Zimbabve’de enflasyon bizden yüksek… İşte size, Bay Kriz’in üstün ekonomi politikalarının sonucu. Surinam’la, Zimbabve’yle rekabet eden Türkiye… Gerçekten ibretlik. Bu milletin, artık bu masallara karnı tok. Her şeye rağmen, dünyada enflasyon bu kadar düşükken, bizde yüksek olması, beceriksizlikten başka bir şey değildir. Lafı dolandırmanın alemi yok. Bu fiyat artışlarının nedeni, yolsuzluktur.

Bay Kriz ve ekibinin kötü yönetimidir. Saçma sapan politikalarla, bir yıl içerisinde, Türk Lirası’nın değerini, yüzde yüz düşürürseniz, bir de bunu, rekabetçi kur diye ambalajlamaya kalkarsanız, olacağı budur. Bu kadar basit. Buradan, iktidardakilere seslenmek istiyorum; Sizin enflasyonu düşürmeye niyetiniz de, gücünüz de, bilginiz de, ekibiniz de yok.

Bunu biliyoruz. Ancak yine de, sorumlu siyaset anlayışımızın, bir gereği olarak, size bazı önerilerde bulunacağım: Önce; ekonomide güven ortamı oluşturacaksınız. Para ve maliye politikasını, koordineli ve etkin bir şekilde kullanacaksınız. Türk Lirası’na itibar kazandıracaksınız. Merkez Bankası’na müdahale etmeyeceksiniz.

Politika faizini etkisizleştirmeyi değil, etkili kılmayı hedef alacaksınız. Sonrasında ise;Bütçede israfı, şatafatı, saray sefasını keseceksiniz. Hortumlamayı bırakacaksınız. Bay Kriz’in 5 atlısının, dolar üzerinden olan sözleşmelerini feshedeceksiniz. Söylemesi bile gülünç ama;

Tüm bunların yanında, bir de, saçma sapan açıklamalarda bulunmayacaksınız. Az konuşup çok iş yapacaksınız. Bir gün bir model, ertesi gün başka model denemeyeceksiniz. Mazot 20 lira. Gübrenin kilosu, en az 10 lira. Yemin kilosu, 5 buçuk lira. Silaj 1, kuru yonca, 2 buçuk lira.

Çiftçilerimizin, bankalara ve finans kurumlarına borcu, 178 milyar lira. Piyasa borçlarını da katarsak, 228 milyar lira. Süt/Yem paritesi, tarihte ilk defa, 1’in altına düşmüş. Piyasada, en az 70-75 lira olan, karkas kırmızı et kesim fiyatı,

Et ve Süt Kurumu’nda, hâlâ 55-60 lira. Damızlık inekler, düveler kesime gidiyor. Kurban’da 100 malı olan çiftçinin, bugün 50 malı yok. Hayvancılık işletmelerinin birçoğu, ya boş, ya da yarı kapasite çalışıyor. Çiftçiden, 2 lira 25 kuruşa alınan buğday, neredeyse 6 liraya ithal ediliyor.

Kışın ortasına gelmişiz, hala Buğday ihtiyacı karşılanmamış. Ayçiçek yağı kuyrukları da, artık ülkemizin acı bir gerçeği… İşte size, üstün liyakat nişanını hak eden, bir bakanlık performansı. İşte size, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin, tarımda oluşturduğu enkazın ibretlik resmi. Yazıklar olsun. Buradan, tarımdaki bu enkazı devralan yeni bakana, hayırlı olsun diyor,

Kendisini, acilen bazı adımları, atmaya davet ediyorum: Sayın Bakan; Çiftçinin, kışlık ekim için kullanamadığı gübreyi, hiç olmazsa, bahar gübresi olarak kullanabilmesi için, ihtiyacı olan gübrenin, yarısını karşılayın. Tarım Kredi ve bankalarda, yapılandırması yapılan çiftçilerin, üretimde kalmalarını sağlayın. Bunun için sicil affı dahil, ödedikleri kadar, yeni işletme kredisi almalarının, önünü açın.

Her ne kadar, 2021 hak edişleri için konulmuş olsa da, ekim-dikim-üretim sezonu öncesi, 2022 toplam destekleme tutarının, en az yarısını, avans olarak ödeyin. Yani, en geç Nisan sonuna kadar, 29 milyar liranın yarısını ödemiş olun. Kalan kısmını ise, en geç Ekim ayında ödeyeceğinizi duyurun. Çiftçilerin kullanacağı mazottan, hiç olmazsa bu yıl için, vergileri kaldırın.

Böylece mazot fiyatını, yarıya düşürmüş olun. Çiğ süt fiyatını, en az 1,30 paritesine güncelleyin. Prim hariç, en az 6 buçuk lira fiyat verin. Süt sanayicisine, elektrik desteği sağlayın. Karkas et fiyatını, ESK fiyatı olarak, en az 75 lira yapın. Çiğ süt ve kırmızı et fiyatlarını, belirli dönemlerde güncelleyin.

Güncelleme tarihlerini önceden ilan edip piyasaya güven telkin edin. Bu vesileyle; Sayın üretici düşmanı Bakan’a hayatta başarılar diliyor; Aynı, ziyadesiyle feyz aldığı, eski Damat Bakan’ın yaptığı gibi, yandaş yayınlardan çıkaracağı, “66 adımda Türk Tarımı” isimli kitabını, sabırsızlıkla beklediğimi, huzurunuzda ifade etmek istiyorum.

Memleket, taksit taksit sevilmez. Memleketini seven, insanını da, toprağını da, doğasını da, ağacını da sever. Memleketini seven, üç beş yandaşı için, memleketin zenginliklerine, memleketin suyuna, memleketin toprağına, memleketin ağacına, düşmanlık etmez.

Ancak maalesef, artık iyice anladık ki, bu iktidarın, bir kötülük ajandası var. Belli ki bu ekip, her hafta toplanıp, “Acaba bu hafta, memlekete ne kötülük yapsak?” diye istişare ediyorlar. Toplantıdan çıkınca da;Ya, ekonomiyi batıracak, yeni kararlar alıyorlar. Ya, yine bir yandaşı ihya ediyorlar.

Ya da, haritadan seçip, memleketin bir başka sahilini, ırmağını, dağını, ormanını, talan ediyorlar. *Nitekim geçen hafta, bu ajandaya zeytinlikleri almışlar. Bunun sonucunda da, zeytinlerimizin talan kararnamesi, bütün yasa ve yetkiler çiğnenerek, anında önümüze konuverdi.

Sayın Erdoğan; Hani, “Nass” vardı? Ne oldu Nass’a? Hazreti Nuh’un gemisine konan güvercinin ağzında, zeytin dalı var. Yüce Rabbim Kuran’da, o ağaç üstüne yemin ediyor. Bu zalimliğe yol verirken, Sure-i Tin hiç mi aklına gelmedi?

Bu talanı, bu kaçak, bu hukuksuz kararı imzalarken, hiç mi vicdanın sızlamadı? “Bir tek yüzüğüm var.” dediğin, fakirlik günlerinde, sofranda bulunduğunda, mutlu olduğun zeytin tanelerinin, hiç mi hatırı yoktu da, imzayı basıp, zeytinlikleri, gözü dönmüş rantçıların yağmasına açtın? Yazıklar olsun.

Bu saray, çok acayip bir yer. Adeta, masalsı bir dünya… Mesela, geceleri gelen rantçıları var. Aynı diş perisi gibi, sarayın da rant perileri var. Çünkü bu periler biliyor ki; Sayın Erdoğan, geceleri elinde kalemle bekliyor. “Geçerken uğradık, şöyle bir rantımız var.” diyene, basıyor imzayı…

Ancak gariptir, O kalemi bir gün de, milletin menfaatine kullanmayı akıl etmiyor, edemiyor. Çünkü bu arkadaşımız artık milletin değil, rantçıların adamı. Onun için, bugün gelinen noktada biz artık, bir siyasi partiyle mücadele etmiyoruz. Biz, artık kötülükle mücadele ediyoruz. Bu mücadele artık, iyiyle kötünün, hakla batılın, haklıyla zalimin mücadelesi.

Kardeşlerim; Biz, “Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.” diyerek büyümüş bir nesiliz. Biz, “Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.” diyerek, evlat yetiştirmiş bir nesiliz. O mübarek ağaçlar da, o varlığın bir parçasıdır. Bizim davamız, bizim yeminimiz, kendini, devletine ve milletine adamaktır.

Varlığını, Türk varlığına adayanlar, milleti yoklukla, yoksullukla boğuşurken, yazlık saray peşinde koşmaz. İşi gücü bırakıp, kupon arazi kovalamaz. Servet peşinde koşanlar için alınan, haram kararlara, sessiz kalmaz, kalamaz.

Çünkü; “Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.” diyenlerin, en büyük serveti, Rantçılardan alacağı alkış değil, Milletinden alacağı hayır duadır. Varsın onlar, Allah’ın huzurunda, hesap vermeyecekmiş gibi yaşasınlar. Varsın onlar, çocuklarına, harcayamayacakları kadar büyük, servetler bıraksınlar.

” O sandık, er ya da geç gelecek”

Varsın onlar, seçim yokmuş gibi, saray sefasına devam etsinler. Biz, bu milletin çocuklarını, onların haram düzenine ezdirmeyeceğiz. Çaldıkları gibi geri verecek, geldikleri gibi gidecekler. Şimdiden ilan ediyorum; O sandık, er ya da geç gelecek. Ve o sandık geldiğinde, biz de bir seçim yapacağız.

Bu seçim, sadece Cumhurbaşkanını veya milletvekillerini belirleyeceğimiz, bir seçim olmayacak. Bu seçim, helal ile haram arasında olacak. Bu seçim, millet iradesi ile rantçı vesayeti arasında olacak. Ez cümle; bu seçim, İYİ ile kötü arasında olacak. Ve o gün geldiğinde, İYİler mutlaka kazanacak!

Toplumuzun her kesimini hızla fakirleştiren bu sistemin verdiği zarar sadece yoksullukla sınırlı kalmadı. 2022 Türkiye’sinde artık yokluk da yaşanmaya başladı. Yeni yokluğumuz ilaç yokluğu. Vatandaş eczacıyı suçluyor, eczacı ilaç firmalarını, firmalar döviz kurunu suçluyor.

Döviz kurunun dili olsa da konuşsa görsek kim suçlu… Yanlış yürütülen ilaç ve geri ödeme planları vatandaşlarımızın en kritik hastalıklarında ilaçsız kalmasına neden oluyor. İlaç fiyatları da tıpkı elektrik, akaryakıt gibi dövize bağlı olarak ilerliyor. 14 Şubat’ta ilaç üreticilerimize fiyat belirlerken ‘1 avroyu 6 lira 29 kuruş kabul ediyorum ona göre fiyatınızı belirledim ya bu fiyata satarsınız ya da bu fiyata satarsınız’ dendi.

Madem devlet olarak ilacı alırken avroyu 6.29 kabul ediyorsunuz o zaman akaryakıt, elektrik fiyatlarında da avroyu 6.29 liraya sabitleyin bakalım. Hodri meydan. Bay krizin bunu yapamayacağını biliyorum. Isparta’yı karanlıkta bırakan, şehir hastaneleri üzerinden milletin sırtına yapışan beşli çeteye kıyamaz da ondan.

Derhal bu saçmalığa son verin. Derhal adım atın. Yıl sonunu beklemeden ilaç fiyatlarının belirlenmesindeki yeni düzenlemeyi yapın. Bugün bol miktarda sahte gülüşler göreceğimiz, hamasi sözler duyup içi boş vaatler dinleyeceğimiz bir gün.

Bugün her dakika, her saat yaşanan acı gerçeklerimizin sadece bir günlüğüne hatırlanacağı gün. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun. Bugünün kadınlar atfedilmesi bile esasında bir mücadeleyi ve bir acıyı işaret eder. Kadınların yaşadığı önyargılar ve baskılar dünyanın her yerinde aynıyken verilen mücadeleler farklı mı?

Elbette değil. Kadınları sürekli olarak bir şeyler için mücadele ederken görürüz. Mesela aydınlanma ile başlayan insan haklarında kadınlara pek yer yoktur. Kadınlar sanki biyolojik olarak farklı, korunması, kollanması ve idare edilmesi gereken ayrı bir tür olarak kabul ediliyordu. Kadınların ilk savaşı burada başladı.

Sonra kadınlar demokrasi için mücadele etti. Stalin’in Doğu Avrupa’yı ele geçirme planını da ilk önce kadınlar itiraz etti. ABD’de ayrımcılığa ve ırkçılığa karşı başlatılan sivil haklar hareketinin kalbinde de yine kadınlar vardı. Berlin Duvarı yıkılırken, İran’da çalınan seçimlere tepki gösterilirken yine kadınlar ön saftaydı. Bu kadınlar birbirlerini hiç tanımadılar ama aslında hepsi kardeşti. Bedel ödemeyi göze aldılar.

Birçok erkeğin ılıman iklim meyvesi gibi her mevsim çiçek dağıtmasının aksine kadınlar adeta sert ve soğuk çınar gibi karakterli ve dimdik durdular. Dünyanın her yerinde kadınlar haklarını korumak için mücadele verirken Türk kadınları kaderlerine razı mı geldi? Elbette gelmedi. Türk kadının verdiği mücadele belki de dünyanın başka hiçbir yerinde görülmedi.

Osmanlı’nın yıkılış döneminde kadınlar hak mücadelesine başladı. İstanbul’un 93 Harbiden itibaren İstanbul’un ekonomisini götürenler kadınlar. Bunu ABD’li ve Avrupalı birer kadın gazeteciler söylüyor. Bahçe ekonomisi… Takas üzerinden açların doyurulduğu, üstlerinin giydirildiği bir süreç bu. Beyaz Konferanslar…

Hem Kurtuluş mücadelesinin içinde herkesten önce yer alan, Atatürk’ün arkasında, yanında saf tutan buna karşılık aynı zamanda onun diplomatik mücadelesini veren kadınlardan bahsediyorum. Peki dünyanın her yerinde kadınlar haklarını korumak için, mücadeleler verirken Türk kadınları kaderlerine razı mı geldi? Elbette gelmedi… Siz iktidardakilerin, uyduruk erkek egemen diskurlarına bakmayın. Türk kadının verdiği mücadele, belki de dünyanın başka hiçbir yerinde görülmedi.

Peki dünyanın her yerinde kadınlar haklarını korumak için, mücadeleler verirken Türk kadınları kaderlerine razı mı geldi? Elbette gelmedi… Siz iktidardakilerin, uyduruk erkek egemen diskurlarına bakmayın. Türk kadının verdiği mücadele, belki de dünyanın başka hiçbir yerinde görülmedi.”

Bu ülkenin kadının ayağının altını öpmelisiniz kereste adamlar! Utanmadan sıkılmadan hiçbir şeyi hak etmediğimizi söylüyorsunuz. Bu ülkenin kadını her şeyi hak etti. Bileğinin yüreğinin gücü ile hak etti. Tercihlere zorlanmasıyla hak etti. Ve ailesini ülkesini milletini sağ ve ayakta tutmasıyla gösterdiği gayretle hak etti.

Bir kocaman kuyruklu yalan vardır. Türk kadını mücadele etmedi diye. Hadi oradan be. Bunu söyleyenler o kadınların bu ülke için verdiği emeğin fitresini karşılayamazlar. Zekatı fazla gelir. Emeklerinin fitresini karşılayamazlar.

Top mermileri, ıslanmasın diye kazağını, mermilerin üzerine örten ve donarak şehit düşen Şerife Bacı’nın sırtında yükselen cumhuriyetimiz… Düşmanın korkulu rüyası olan Fatma Seher’in Gördesli Makbule’nin Nene Hatun’un cesaretiyle kurulan cumhuriyetimiz… *Genç, yaşlı, çocuk, kadın, erkek fark etmeksizin; verdiğimiz o kutlu kurtuluş mücadelesinin, nişanesi olan cumhuriyetimiz… Ve bugün burada yüce Meclisimiz altında buluşabilmemizi sağlayan cumhuriyetimiz…

Paylaşın

13 Yeni Dokunulmazlık Fezlekesi Meclis’e Gönderildi: HDP, TİP, CHP

11 milletvekili hakkında 13 yeni fezleke Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’na gönderildi. Meclis Başkanlığı gelen 13 fezlekeyi Adalet ve Anayasa Komisyonu’ndan oluşan Karma Komisyon’a gönderdi.

Haber Merkezi / Haklarında TBMM’ye fezleke gönderilen milletvekilleri şöyle: HDP Milletvekilleri Berdan Öztürk, Meral Danış Beştaş, Ayşe Acar (2), Ömer Öcalan, Feleknas Uca, Murat Sarısaç, Dersim Dağ (2) Sait Dede, Pero Dündar, TİP Genel Başkanı Erkan Baş, CHP Milletvekili Veli Ağbaba.

Süreç nasıl işliyor?

Hakkında suç isnadı bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmamasına ilişkin talepler, Adalet Bakanlığına sunuluyor. Bakanlık, talebi gerekçeli bir yazıyla Cumhurbaşkanlığına, Cumhurbaşkanlığı ise TBMM Başkanlığına iletiyor.

Meclis Başkanlığına gelen fezlekelerin gündeme alınmasındaki süreç, İçtüzüğe göre işliyor. Milletvekili dokunulmazlığı, İçtüzüğün “Yasama Dokunulmazlığı ve Üyeliğin Düşmesi” başlıklı dokuzuncu kısmının “yasama dokunulmazlığı” alt başlıklı birinci bölümünde düzenleniyor.

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması hakkındaki istemler, TBMM Başkanlığınca “Gelen Kağıtlar” listesinde yayınlanarak Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona havale ediliyor.

Söz konusu fezleke ile Meclis’teki mevcut fezlekeler, sevk edildikleri Karma Komisyonda bekletilebiliyor ya da komisyonda gündeme alınabiliyor. Fezlekelerin gündeme alınması halinde süreç başlıyor. Karma Komisyon toplanıyor ve hangi fezlekeye ait dosyayı değerlendireceğine karar veriyor.

Hazırlık Komisyonu kuruluyor

Hazırlık Komisyonu, kurulduğu andan itibaren en geç 1 ay içinde dosyayı inceleyerek raporunu hazırlıyor. Bu komisyon bütün kağıtları inceleyip gerekirse o milletvekilini dinliyor ancak tanık dinleyemiyor.

Hazırlık Komisyonu, yasama dokunulmazlığının kaldırılması yönünde karar alırsa dosya Karma Komisyona havale ediliyor. Karma Komisyon da 1 ay içinde Hazırlık Komisyonu raporunu ve eklerini görüşerek sonuçlandırıyor.

Karma Komisyon, dokunulmazlığın kaldırılmasına veya kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar veriyor.

Karma Komisyon kovuşturmanın ertelenmesini kararlaştırmışsa bu yöndeki raporu Genel Kurulda okunarak bilgiye sunuluyor. Bu rapora milletvekilleri tarafından 10 gün içinde itiraz edilmezse kesinleşiyor, itiraz edilmesi halinde ise rapor Genel Kurul gündemine alınıyor. İtiraz edilmeyen dosyalar Cumhurbaşkanlığına gönderiliyor.

Dokunulmazlığın kaldırılması yönündeki Karma Komisyon raporları, doğrudan Genel Kurul gündemine giriyor. Genel Kurul, raporu kabul ederek dokunulmazlığın kaldırılmasını kararlaştırabileceği gibi, raporu reddederek yargılamanın dönem sonuna ertelenmesine de karar verebiliyor.

Kovuşturma ertelenmiş ve bu karar Genel Kurulca kaldırılmamış ise dönem yenilenmiş olsa bile milletvekilliği sıfatı devam ettiği sürece ilgili hakkında kovuşturma yapılamıyor.

Genel Kurul aşaması

Milletvekillerine dağıtılan Karma Komisyon raporu, Genel Kurulda okunarak görüşülüyor. Biri lehte diğeri de aleyhte olmak üzere, iki milletvekili rapor üzerinde konuşma yapıyor.

Fezlekesi olan milletvekili isterse Hazırlık Komisyonunda, Karma Komisyonda veya Genel Kurulda kendi savunmasını yapabiliyor ya da başka bir milletvekili arkadaşına savunma yapması için bu hakkını verebiliyor.

Söz ve savunma talebi yoksa görüşmeler tamamlanıyor. Daha sonra Karma Komisyonun yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair raporu oylamaya sunuluyor. Genel uygulamaya göre açık oylama yapılıyor. Genel Kurulda dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin oylamada, karar yeter sayısı (151) yeterli oluyor.

Her dosya için ayrı oylama yapılıyor

Genel Kuruldaki oylamada, her milletvekili ve fezleke için ayrı oylama yapılıyor. Bir milletvekili hakkında iki dosya varsa iki dosya ayrı ayrı oylanıp karara bağlanıyor. Dokunulmazlık hangi dosya hakkında kaldırıldıysa yalnızca o fezleke hakkında yargılama yapılabiliyor. Milletvekilinin dönem sonuna bırakılan dosyası hakkındaki dokunulmazlığı devam ediyor.

Genel Kurul kararından sonra milletvekilinin dokunulmazlığı, söz konusu dosya için kaldırılmış oluyor.

Meclis Başkanlığı, dosyayı Cumhurbaşkanlığı aracılığıyla Adalet Bakanlığına gönderiyor. Bakanlık da dokunulmazlığı kaldırılan milletvekili hakkında gereğinin yapılması için dosyası ilgili savcılığa havale ediyor.

Savcılık da dosyanın ulaşmasının ardından soruşturmaya kaldığı yerden devam ediyor, söz konusu milletvekilini tutuklanması talebiyle mahkemeye de sevk edebiliyor ya da tutuksuz olarak yargılanmasına da devam edebiliyor.

Dokunulmazlık kalkıyor, vekillik devam ediyor

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kalkmasıyla milletvekilliği düşmüyor, devam ediyor. Milletvekili maaşını alıyor ve diğer sosyal haklarından yararlanıyor. Tutuklanmamışsa Meclise gelerek yasama çalışmalarına da katılabiliyor.

Ancak milletvekili hakkındaki ceza kesinleştikten sonra Genel Kurulda okunuyor ve o zaman milletvekilliği düşürülüyor.

Milletvekilinin yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine karar verilmesi halinde, Genel Kurul kararının alındığı tarihten itibaren 7 gün içinde ilgili milletvekili veya bir diğer milletvekili, kararın Anayasaya, kanuna veya İçtüzüğe aykırılığı iddiasıyla iptal için Anayasa Mahkemesine başvurabiliyor. Anayasa Mahkemesi, iptal istemini 15 gün içinde kesin karara bağlıyor.

Paylaşın

HDP’li Semra Güzel’in Dokunulmazlığı Kaldırıldı

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’in dokunulmazlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda yapılan oylamayla kaldırıldı. Oylama öncesinde HDP milletvekilleri TBMM bahçesinde bir protesto yürüyüşü gerçekleştirdi.

Güzel hakkında hazırlanan iki fezlekeye dair dokunulmazlığın kaldırılması yönünde Karma Komisyon’da alınan karar, Meclis Genel Kurulu’nda görüşüldü. HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar da Genel Kurul’a katıldı.

HDP’li milletvekili Güzel adına Grup Başkanvekili Saruhan Oluç savunma yaptı. Oluç’un savunma konuşması 3 saat sürdü. Saruhan Oluç savunmasında: Kürt kadın siyasetçilere olan kininiz ve öfkeniz -buradakileri tenzih ederek söyleyeyim hadi- bitmiyor. Hem Kürt düşmanlığı var hem erkek egemen anlayış var… ” dedi

“Leyla Zana’nın iki cümlesine üç rengine tahammül edemedi bu Meclis, siz yoktunuz o zaman ama edemedi. Aysel Tuğluk’a yönelik nefretiniz sağlık koşullarının cezaevinde tutulmasına izin vermediği dönemde bile sürüyor. Gültan Kışanak, Kürt, kadın, bir de Alevi olarak karşınıza çıktı, Sebahat Tuncel, Gülser Yıldırım; say say bitmez ama o kızgınlıkla, o öfkeyle onları cezaevinde rehin tutuyorsunuz.” diye sürdürdü konuşmasını.

Derdiniz mücadeleleriyle Kürt kadınlarına örnek olan, onların evden çıkmasına, sosyal ve siyasal hayata katılmalarına ön ayak olanlara tahammül edemiyorsunuz çünkü çok büyük ve dinamik bir Kürt kadın hareketi ortaya çıktı. “Kadın, yaşam, özgürlük.” diyor, “Jin, jiyan azadi…” söylemiyle [bu Kürtçe ifade Meclis tutanağına alınmadı]. Buna tahammül edemiyorsunuz. Bunun verdiği rahatsızlıktır işte Semra Güzel’e davranış da.

“Dokunulmazlığa sizin de ihtiyacınız olacak”

“Okumuş, özgürleşmiş, doktor olmuş, siyasete atılmış, köy köy geziyor; atın cezaevine. Kürt sorunu budur işte, bunu anlatmaya çalışıyoruz. Ortada hukuk yok, Anayasa çiğneniyor. Yasama dokunulmazlığının amacı milletvekillerini keyfî ve asılsız ceza kovuşturmalarından ve tutuklamalarından korumaktır. Diğer bir ifadeyle yasama dokunulmazlığının amacı milletvekillerinin iktidar tarafından tahrik edilebilecek keyfî, zamansız ve esassız ceza kovuşturmalarıyla geçici bir süre için de olsa yasama çalışmalarından alıkonulmasını önlemek içindir.

Oluç kou”Dokunulmazlık bunun için var, bu durum için yazılmış bu dokunulmazlık maddeleri. Yani sizin tam da şimdi yapmak istediğiniz, yapılmasın diye yazılmış Anayasa’daki dokunulmazlık maddeleri ama siz oy çokluğuyla bunu çiğneyeceksiniz. Yarın öbür gün sizin de ihtiyacınız olacaktır bu dokunulmazlık maddelerine.

“Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılması Kürt halkının iradesini yok saymaktır”

Oluç konuşmasının son bölümünde “Semra Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılması Kürt halkının nezdinde iradelerinin yok sayılmasıdır; siyasi çıkar amaçlıdır, iktidarın bekasıyla bağlantılıdır.” dedi.

Muhalefete seslendi: “Muhalefetin de bu hakikati iyi görmesi gerekir. Bu, Semra Güzel şahsında gerçekleşen bir kumpastır. Dokunulmazlığın kaldırılması için verilen her oy bu kumpası desteklemek, demokratik siyasete karşı darbeci ve baskıcı bir siyaseti ve anlayışı onaylamak anlamına gelmektedir.”

Oluç savunmasını şöyle sonuçlandırdı:

“HDP geleceği aydınlıkla buluşturmanın güvencesidir. Özgür toplumu, demokratik yaşamı hep birlikte kuracağız. Başta Kürt halkı olmak üzere bütün halkların ortak iradesiyle kuracağız. Emekçilerin, ötekileştirilenlerin ve ezilenlerin ortak mücadelesiyle kuracağız.

HDP’nin fikrini, politikalarını, seçmenlerini demokratik siyasetten tasfiye edemezsiniz. Kararlı duruşumuzu sürdüreceğiz. İktidarın bütün hukuki ve fiilî saldırıları karşısında demokratik siyasetten asla taviz vermeyeceğiz. Kürt halkının ve Türkiye demokrasi güçlerinin nefes borusunu kesme çabalarınıza asla boyun eğmeyeceğiz.

Kürt halkının ve Türkiye demokrasi güçlerinin siyasi temsilini engellemek ve sesini, sözünü kesmek için baskılarınız karşısında asla diz çökmeyeceğiz, boyun eğmeyeceğiz. Bir kez daha bu Mecliste herkese barış elimizi uzatıyoruz. Bizler varız; hem ortağıyız hem de sahibiyiz bu toprakların. Geleceği birlikte kurma çağrımız herkesedir.”

HDP Genel Kurulu terk etti

Savunmanın ardından oylamaya geçildi. Elektronik sistemle yapılan oylamada Güzel’in dokunulmazlığı oy çokluğu ile kaldırıldı. Diyarbakır Milletvekili’nin ikinci yasama dokunulmazlığının kaldırılması için yapılan oylama da da kullanılan 379’dan 327 kabul ve 52 ret oyu kullanıldı. Kararı protesto eden HDP milletvekilleri alkışlarla Genel Kurulu terk etti. Dokunulmazlığının kaldırılması ardından dosya Adalet Bakanlığı’na gönderilecek. Bakanlığın savcılığa gönderilmesi ardından yargı süreci yolu da açılmış olacak.

Paylaşın

Akşener’den Erdoğan’a Yanıt: Çok Beklersin Çok

Cumhurbaşkanı  Erdoğan’ın “Ülkenin kazancından hep birlikte istifade ettiğimize göre külfetine de beraberce katlanacağız” sözlerini değerlendiren İYİ Parti Lideri Akşener, “Ülkemizin kaynaklarını har vurup harman savurdun. Milletimizin cebinden aldığını, yandaşının cebine koydun. Şimdi çıkmış ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışıyorsun. Çok beklersin, çok” dedi.

Haber Merkezi / Akşener, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Madem geçen hafta her şey yolundaydı, madem biz yaygara yapıyorduk o zaman bu haftaki külfet nereden çıktı muhterem? ifadelerini kullandı.

Ukrayna-Rusya krizine de değinen Akşener, Ukrayna’nın meşru müdafaa hakkını tanıdıklarını söyledi ve Rusya’nın işgal ve ilhak ettiği Kırım’dan çıkması gerektiğini savundu. Akşener, “Rusya’ya askeri tahkimatına son vermeye ve askerlerini geri çekmeye çağırıyoruz” dedi.

Meral Akşener, hükümetin Ukrayna’ya SİHA satışına devam etmesini de desteklediklerini kaydetti. Akşener, Rusya’nın NATO’nun genişlemesine ilişkin kaygıların giderilmesinin bir savaş tehdidi üzerinden olamayacağını söyledi.

İYİ Parti lideri, AKP’yi de Türk Dışişleri’ndeki büyükelçilik makamlarını “geri dönüşüm kutusu” olarak kullanmakla eleştirdi. Akşener, “Birbirlerini boşa düşüren açıklamaları hem NATO hem de Rusya nezdinde Türkiye’yi kırılgan bir duruma düşürdü” dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu. Akşener’in konuşmasından öne çıkan satırla şöyle;

“Kanunun gerektirdiği prim ödeme gün sayısını doldurduğu halde yaklaşık 3 milyon insanımız yaş nedeniyle emekli olamıyor.

Yaklaşık 1.8 milyon insanımız da maalesef önümüzdeki dönemde yaşa takılacak. Ortada böyle büyük bir mağduriyet olmasına rağmen iktidar bu insanlarımıza ‘Emekli olamazsın, gençsin’ diyor.

Özel sektör ise ‘Yaşlısın çalışamazsın’ diyor. İnsanlarımıza ‘Sen emekli olamazsın’ demek haksızlıktır.

Biz İYİ Parti olarak, EYT’li kardeşlerimizin yanındayız. Kimse merak etmesin İYİ Parti iktidarında bu mağduriyeti gidereceğiz.

Devletin bu konuda katlanacağı maliyeti hesapladık. Yapacağımız EYT düzenlemesi bir sosyal yardım değil, haktır.

Ayrıca herhangi bir başvuru dönemi öngörmüyoruz yani EYT’liler istedikleri zaman müracaat edip düzenlemeden faydalanabilecek.

Önümüzdeki dönemde prim sayısını doldurarak EYT’li olacak 1.8 milyon insanımız da bu düzenlemeden yararlanabilecek.

Bugün aramızda 782 gündür kayıp olan Gülistan Doku kızımızın ailesi var. Keşke sizi çok daha iyi şartlarda ağırlayabilseydik.

Keşke sizi burada Gülistan’la birlikte ağırlayabilseydik. Maalesef Gülistan 2 yıldan uzun süredir kayıp.

Şayet genç bir üniversiteli kadın iki yıldır kayıpsa bu memlekette kadınlar güvende diyemeyiz.

Kadın cinayetlerinin önüne geçemeyiz. Şayet kadınları koruyamazsak hiçbirimiz güvende yaşayamayız.

Eskiden Sayın Erdoğan’ın söyledikleri birbiriyle aylık ya da yıllık bazda çelişirdi. Gelinen noktada artık bu arkadaşımız haftalık bazda bile kendisiyle çelişir oldu.

Artık her hafta bir önceki hafta söylediğini unutup farklı bir şey söylüyor. Sandık sıkıştırmaya başlamış, panik büyük.

Geçen hafta zamların gerçekliği ile ilgili muhalefetin yaygara yaptığını, her şeyin olağanüstü iyi olduğunu söylerken, bu hafta çıkıp ‘Ülkenin kazancından hep birlikte istifade ettik, külfeti de hep birlikte sırtlayacağız’ dedi.

Madem geçen hafta her şey yolundaydı, madem biz yaygara yapıyorduk o zaman bu haftaki külfet nereden çıktı muhterem?

Sen yandaşlarının gönlü olsun diye milletimizin vergilerini çarçur ederken bu ülkede anneler çocuklarına mama alamaz hale geldiler.

Sen sarayda sefa sürerken bu ülkede gençler tatile gitmenin hayalini bile kuramaz haldeler. Sen danışmanlarına 5,10,11 maaş bağlarken bu ülkede öğretmenler atanıp tek maaşa bile kavuşamıyorlar.

Sen bu millete sabırdan, fedakarlıktan ve külfeti sırtlanmaktan bahsedecek en son kişisin. Ülkemizin kaynaklarını har vurup harman savurdun. Milletimizin cebinden aldığını, yandaşının cebine koydun.

Şimdi çıkmış ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışıyorsun. Çok beklersin, çok. Bu milletin seni bir kez daha yılgın bir hoşgörüyle benimseyeceğini sanıyorsan çok yanılıyorsun. Bu millet artık her şeyin farkında. AK Parti iktidarı artık yok.

Biliyorsunuz, geçtiğimiz günlerde, Tarkan bir şarkı çıkardı. Yaşadığımız bu kötü günlerin, geride kalacağını söyleyen, umut var diyen bir şarkı.

Ama nedense bu şarkı, bazılarına çok ağır geldi. Bu öyle garip bir zihniyet ki; “Bu kötü günler geride kalacak” diye, şarkı söylenmesine bile tahammülleri yok. Şarkıda küfür yok. Hakaret yok. Umut var. Ama bu arkadaşların, o umuda bile alerjileri var.

Kimlere alerjileri yok biliyor musunuz? Mesela, Kendilerini eleştirmek yerine, “kuzu kuzu” oturanlara alerjileri yok.

Mesela; Havuz medyasındaki “dilli düdüklere” alerjileri yok. Mesela; İhaleleri “Hüp diye” götüren, “a-acayip” müteahhitlere alerjileri yok.

Aslında, Tarkan “Geççek” diye şarkı yapınca, arıza çıkarmaları çok normal. Çünkü hiç geçmesin, hiç bitmesin istiyorlar.

Mesela; Türk lirasını pula çevirelim. Enflasyonda dünya rekoru kıralım. Ama sürdüğümüz sefa, hiç bitmesin istiyorlar.

Bu ülkenin sanatçısıyla, bu milletin dinlediği müzikle uğraşacağınıza, oturun kendi işinizi yapın.

Bu ülkenin sorunlarını, milletin dertlerini çözmenin peşinde koşun. En azından giderayak, bu millete bir faydanız dokunsun. Çünkü, er ya da geç, o sandık “gelcek”.

Ağlasanız da, sızlansanız da, milletin başına bela ettiğiniz bu ucube sistem, geldiği gibi “gitçek”

Siz isteseniz de, istemeseniz de, bu çile “bitçek”. İYİ Parti yetkiyi aldığında, milletimize reva gördüğünüz bu kabus, elbette “GEÇÇEK”

Ak Parti iktidarının peşkeş treninin, son durağı PTT. PTT, kendi resmi internet sitesi üzerinden, doğrudan HGS satışı yaptığında, tahsilatın tamamı, kendi kasasında kalacakken, tüm HGS satış gelirlerinin yüzde 60’ı,PTTeM şirketine, hiçbir gerekçe olmadan bırakılmış.

Dış politika ve onun iletişim dili olan diplomasi devlet aklı, birikim ve ciddiyet ister. Diplomasi usta ellerde şekillendirilmesi gereken bir sanattır.

Ancak maalesef Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının elinde bu sanatın yok oluşuna şahit oluyoruz.

AK Parti iktidarında ülkemizde ne devlet aklı ne ciddiyet kaldı. Nerede torpilli eş dost varsa, nerede eski vekil, bakan varsa, nerede ayak altından çekilmesi gereken bir siyasi tortu varsa gittiler büyükelçi yaptılar. Hariciyemizi AK Parti’nin geri dönüşüm kutusuna çevirdiler.

AK Parti’nin sergilediği dış politika performansına bakınca milli çıkarlarımızın yerine Sayın Erdoğan’ın gönül bağlarının aldığını görüyoruz.

Uluslararası ilişkilerde caydırıcılık politikası diye bir kavram vardır. Bu kavram devletler arasında ilişkilerde verilecek karşılık ve sonuçları konusunda şüphe uyandırarak bir devleti olası tehditkar eylemlerinden vazgeçirme politikasıdır.

Ukrayna’da bir kriz yaşanıyor ama Sayın Erdoğan ve ekibinin birbirlerini boşa düşüren açıklama ve davranışları hem NATO hem Rusya nezdinde Türkiye’yi kırılgan bir noktaya düşürdü.

Tüm bunların yanında, dikkatinizi çekmek istediğim, bir başka konu daha var. Ya TÜRKŞEKER olmasaydı?

Yani; Ya özel sektör şeker fabrikalarında, 460-470 liraya varan, 50 kiloluk toz şeker fiyatı, TÜRKŞEKER’de, 250-260 lira civarında olmasaydı?

Çiftçinin cebinden, sadece şeker girdisi üzerinden uçup giden, 1 buçuk kilo balın parasını, kimler ödeyecekti?

Elbette, biz ödeyecektik. Yani Sayın Erdoğan’ın aynı gemide olduğumuzu söyleyip, kürek mahkumluğunu layık gördüğü vatandaşlar olarak, bizler ödeyecektik.

Zamanında iktidarı uyardık. “Şeker fabrikalarını böyle hoyratça özelleştirmeyin.” dedik. Anlamadılar…

“Almanya’nın, yüzde 78’i, Fransa’nın, yüzde 82’si, Hollanda ve İngiltere’nin ise, yüzde 100’ünde, şeker, kooperatifler tarafından üretiliyor.” dedik.

Dinlemediler… “ABD’de, şeker pancarından şeker üreten fabrikaları, Devlet, özel sektörden satın alıp, kanunla, kooperatiflere devretti.” dedik. Duymadılar…

“Şeker fabrikaları, sadece tarımsal sanayi değildir.” dedik. “Şeker fabrikaları, sadece şeker pancarı, ya da şeker de değildir.” dedik.

“Şeker pancarı, çiftçiyi tarlaya ve köye bağlayan, ailenin tüm fertlerine, çalışma ve istihdam imkânı sağlayan, yan ürünlerinin, tamamı değerlendirilen, katma değeri arttırıcı bir bitkidir.” dedik.

“Bütün tüketicileri, yüzbinlerce çiftçiyi, besiciyi arıcıyı, yem sektörünü, kısacası, çoklu alanları ilgilendiren bir konudur.” dedik. Ama yok, inatla burunlarının dikine gittiler.”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan İktidara ‘Sandık’ Çağrısı

Partisinin Meclis’teki grup toplantısında konuşan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “İktidar sahipleri sorunları çözemiyorsa yapacakları şey sandığı milletin önüne koymak. Sorunların çözüm vaatlerini dinleye dinleye millet perişan oldu. Çıkan milletin önüne şu sorunu şöyle çözeceğiz deyin bilelim. Bekleye bekleye millet perişan oldu. Demokrasilerde yapılacak güzel bir şey vardır, sandığı getirirsin. Millet oy verirse devam edersin” dedi.

Haber Merkezi / Kılıçdaroğlu, açıklamasının devamında, “Vatandaşın tercihinden korkmamak lazım. Kuralların gereğini yapacaksınız. Onları tıpış tıpış milletin iradesiyle göndereceğiz. Gitmez diyorlar, kim diyor gitmez. Bu lafı kullanmak kadar yanlış bir şey yok. Dünya kime baki kaldı. Sorunları çözemiyorlar, çözme kapasiteleri yok. Biz bunları göndereceğiz. ” ifadelerini kullandı.

Ukrayna-Rusya gerilimi üzerinden Montrö Boğazlar Sözleşmesi üzerine yapılan tartışmalara da  değinen CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Doğalgaz ithalatının yüzde 40, petrolün yüzde 25’i Rusya’dan ithal ediliyor. Montrö sözleşmesini tartışmaya açmanın nasıl bi ihanet olduğunu gösteriyor. Bölgenin güvenliği açısından son derece önemli. Bunun doğuracağı vehameti 84 milyon iyi bilmeli. Dış politikada sağduyu ile harekete etmemiz lazım.” dedi.

Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP’yi vatandaşın dertleriyle ilgilenmemekle eleştiren Kılıçdaroğlu, “Onların tek görevi Saray’dan aldıkları talimatlara göre “19 Mayıs” hareketleri yapıp, el kaldırıp indirmek. Bu hareketleri kiminle yapıyorlar? AKP milletvekilleriyle…” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, konuşmasında EYT’liler sorununa da değinerek, “Uzun süre sizin sorunlarına kulaklarını tıkadılar. En tepedeki zat sizin için “türedi” lafını kullandı. Bunu unutmadık. Hiç meraklanmayın az kaldı, sizin sorunlarınızı çözeceğiz.” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle;

“Muhtarlar için verdiğimiz önerge AKP ve MHP oylarıyla reddedildi. Önümüzdeki süreçte muhtarları demokrasinin temel taşı yapacak parti CHP’dir. AKP’den bir şey beklemeyin. Zaten MHP toplumla hiç ilgilenmiyor.

Siz hiç MHP’nin, esnafın derdiyle ilgili bir sorunu gündeme getirdiğini duydunuz mu? Duyamazsınız. İşsizlerin dertlerini dile getirdiklerini duydunuz mu? Onların tek görevi Saray’dan aldıkları talimatlara göre “19 Mayıs” hareketleri yapıp, el kaldırıp indirmek. Bu hareketleri kiminle yapıyorlar? AKP milletvekilleriyle.

Hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın. Türkiye’nin çözülemeyecek sorunu yoktur. Yeter ki sorunları çözecek kişilerin göreve gelmesidir. İktidar sahipleri sorunu çözemiyorsa sandığı milletin önüne getirmelidir. Millet bekleye bekleye perişan oldu.

Baharı bekleyin, kış geçsin, sonbaharı bekleyin diye diye bekletiyorlar. Sorunları hep çözeceğiz diye vaatleri var. Yeter artık! Demokrasinin kurallarını işleteceksiniz.

Millet oy verirse yine devam edersin. Sorunları çözmekte iddialı olan bir muhalefet var. Bir de onu izleyin. “Bunlar asla gitmez” diyorlar. Ne demek asla gitmez! Onları tıpış tıpış milletin iradesiyle göndereceğiz.

Demokrasi konusunda sorunumuz olduğunu hepimiz biliyoruz. AYM kararı uygulanmaz, Anayasa’nın hükümleri uygulanmaz, üst mahkemenin verdiği karara alt mahkeme uymaz. Çünkü süreç intikam duygusuyla çalışıyor.

Birisi iktidarı eleştiriyorsa tutuklanması ve aylarca hapiste kalması tablosuyla karşılaşıyoruz. Sedef Kabaş onlardan biridir. Ülkede hukuk olmadığı için hapiste tutuluyor. Sadece o da değil Selahattin Demirtaş da öyle Osman Kavala da öyle…

Dünyanın izlediği Ukrayna krizi var. Bölgemizde bir savaş istemiyoruz. Tarafları sağduyuya davet etmek zorundayız. Bölgedeki savaş Türkiye’ye büyük zarar verir. Doğalgaz, petrol fiyatları artıyor ve bu da Rusya’nın işine geliyor. Montrö Sözleşmesi’ni tartışmaya açmak ihanettir.

Hayat pahalılığını herkes biliyor. Herkes yakınıyor. Asgari ücrette bir artış oldu. Şubat ayı içinde bir anket yapıldı. “Daha rahat geçiniyorum” diyenlerin oranı yüzde 9.2, “Daha zor geçiniyorum” diyenlerin oranı yüzde 57.2! Milletin yüzde 57.2’si daha zor geçiniyorum diyorsa iktidarın düşünmesi gerekir.

4 milyon 122 bin vatandaşımız bankalara borcunu ödeyemedi. İcra sayıları da arttı. Bu tablo evlerde yangına yol açıyor. Ama biz belediye başkanlarımızı örgütledik. Ciddi engeller çıkarıyorlarsa da elimizden geleni yapıyoruz.

Fakire gidecek paraya el koyuyorlar. Belediye başkanlarımız çalışmalarını sürdürüyorlar. 1 milyon 97 bin aileye gıda yardımı yapıldı. 1 milyonu aşkın aileye ısınma yardımı yaptılar. 846 bin kişiye ulaşım yardımı yaptılar. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne vatandaşlara yardım amacıyla bağışlanan 6 milyon liraya el koydular. Bunun adı vicdansızlıktır.

Diyorlardı ki “Sakın ha CHP’ye oy vermeyin, sosyal yardımlar kesilir.” Ne oldu? Sosyal yardımlar arttı. CHP’li belediyelerin olduğu hiçbir yerde çocuklar yatağa aç girmedi. Belediye başkanlarımıza teşekkür ediyorum.

Erdoğan, “Muhtarların aylıklarını asgari ücret seviyesine çıkaracağız” dedi. Bekledik, Aralık geçti, Ocak geçti maaşlar yattı ama asgari ücret seviyesinden yatmadı. Hani ne söz vermişti? Bugüne kadar hangi sözünde durdu ki bu sözünde dursun!”

Paylaşın

Meclis Komisyonu’ndan HDP’li Güzel’in Dokunulmazlığını Kaldırma Kararı

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Anayasa Adalet Karma Komisyonu Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılmasına oy çokluğu ile karar verdi. Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin son karar, TBMM Genel Kurulu’nda alınacak.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel hakkında hazırlanan iki fezleke nedeniyle dokunulmazlığının kaldırılması görüşmeleri Anayasa ve Adalet Komisyonu üyelerinden oluşan Karma Komisyon’da yapıldı. Usul yönündeki taleplerinin reddedilmesine tepki gösteren HDP Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki, “İlk toplantınıza içtüzük ihlali ile başladınız” dedi.

HDP komisyon üyeleri yanı sıra çok sayıda milletvekilinin katılım gösterdiği komisyonda usul tartışılması açılması istendi. Karma Komisyon Başkanı Bekir Bozdağ’ın Adalet Bakanlığı’na getirilmesiyle yerine Tokat Milletvekili Yusuf Beyazıt seçilmişti.

Beyazıt başkanlığında toplanan komisyonda gazeteciler görüntü almaları ardından salondan çıkarıldı. HDP gazetecilerin salondan çıkarılmasına tepki gösterdi. Usul açılması talebini de reddeden Beyazıt, görüşmelere geçti. HDP Komisyon üyesi ve aynı zamanda Güzel yerine savunma yapacak Mehmet Rüştü Tiryaki, yeni seçilen Komisyon Başkanı Yusuf Beyazıt’ın tutumunu eleştirdi.

Tiryaki, “Sayın başkan şahsınıza yönelik hiçbir önyargımız yok. İlk kez toplantıya katılıyorsunuz. Tek isteğimiz hukuka uygun bir şekilde bu sürecin yönetilmesi başkaca bir şey istemiyoruz. Bir usul tartışması açmak istedik. Ben sesli bir şekilde İçtüzük’ün hangi maddesi uyarınca usul tartışması açtığımızı ve neden bu konuda söz vermeniz gerektiğini söyledim” dedi.

İçtüzük ihlaliyle görüşmeler başladı

İçtüzük 63’üncü maddesini okuyan Tiryaki, “Görüşmeye yer olup, olmaması, başkanı gündeme veya TBMM çalışmalarına usule davet gibi konular diğer işlerden önce konuşulur. Bu yolda bir istemde bulunulursa ki biz bunun için talepte bulunduk. Üçer dakikadan fazla olmamak üzere en az iki kişiye lehte ve aleyhte söz verilir. Verilebilir denilmiyor. Burada emredici bir hüküm var. Biz gündeme geçmeden önce usule ilişkin bir tartışma açılmasını istedik. Bunu size bildirdik. Bize üçer dakika ile sınırlı ya da daha uzun süre söz verebilirdiniz. Bir usul tartışması açmanız gerekiyordu. Başkan olarak katıldığınız ilk toplantı da Meclis İçtüzük’ün 63’üncü maddesini ihlal ederek, görüşmeye başladınız” diye konuştu.

İçtüzük tartışmasına ilişkin de taleplerini anlatan Tiryaki, “Basına kapalı olması için emredici bir hüküm olarak kurala bağlayan herhangi bir mevzuat hükmü yok. Ne İçtüzük’te ne Anayasa’da. Bugüna kadar teamül, gelenek böyle diye geçiştiremezsiniz. Bu komisyon toplantılarının diğerlerinden herhangi bir farkı yoktur. Ne üstünlüğü ne altlığı vardır. Aynı ilkeler geçerlidir. Yani sağlık, MEB’de çalışmalar nasıl yürüyorsa Karma Komisyon’da da aynı şekilde yürür. Dolayısıyla diğer bütün komisyonlar da olduğu gibi yazılı olarak basının haber yapabilmesi için basının engellendiği çok nadir toplantılardan bir tanesidir” diyerek, tepki gösterdi.

“Yargısız bir şekilde infaz ve mahkûm edildi”

MHP Grup Başkanvekili Muhammed Levent Bülbül’ün HDP’den ihraç edilen Mardin Milletvekili Tuma Çelik’in dokunulmazlığının kaldırılmasında basının çıkarılmasına itiraz edilmediğini hatırlatmasına da Tiryaki, “Tuma Çelik fezlekesinde bir kadının cinsel saldırısına yönelik bir iddia vardı. Bu tartışmaların kamuoyuna yansımasının kendisine zarar vereceği için özel olarak itiraz da bulunmadık. Kendi milletvekilimizi değil, kadını esas aldık. Burada bir yargısız infaz var zaten. Semra Güzel basın yayın organları aracılığıyla ve komisyon üyesi olan milletvekilleri aracılığıyla yargısız bir şekilde infaz ve mahkûm edildi. Hatta milletvekilliği bile düşürüldü. Çünkü milletvekilliği yapamayacağı söylendi. Keşke böyle başlamasaydınız” diyerek, sözlerini noktaladı.

Ne olmuştu?

2017 yılında düzenlenen bir operasyonda öldürülen PKK üyesi Volkan Bora’nın cep telefonunda yapılan incelemede Semra Güzel ile birlikte çektirdikleri fotoğraflar bulunmuştu. Fotoğrafların iktidara yakınlığıyla bilinen medya organlarında yayımlanmasının ardından AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Karma komisyona süratle bunu gönderdik. Gereği yapılacaktır. Biz parlamentomuzda bu tür birilerini görmek istemiyoruz” demişti.

Semra Güzel ise yaptığı açıklamada fotoğrafların 2014 yılında çözüm süreci sürerken çekildiğini ve o tarihte hiçbir siyasi partiye üye olmadığını söylemişti. Volkan Bora ile üniversite yıllarında tanıştığını ve daha sonra sözlendiğini aktaran Güzel, 2009 ve 2014 yılları arasında ise görüşmediklerini belirtmişti. Fotoğraflarda üzerine bulunan kıyafetleri de Bora’yı ziyarete gittiği yerdekilerin kendisine giydirdiğini ifade etmişti.

Güzel, “Bu fotoğrafların bugün hakkımda yürütülen karalamalara, kumpas girişimlerine ve suçlamalara dayanak yapılmaya çalışılması kabul edilemez. 5 yıl önce ele geçen fotoğrafların yargıya konu edilmeden bugün basına servis edilmesi erkek-devlet aklının bir tezahürüdür. Son derece çirkin ve cinsiyetçi söylemlerle yapılan fotoğraf ve haber servisinin partim hakkında siyasi iktidar tarafından yürütülen kirli propagandaların bir devamı olduğu aşikardır” demişti.

TBMM Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon, Semra Güzel hakkında “terör örgütü üyeliği” iddiasıyla hazırlanan iki dokunulmazlık dosyasını görüşmek için 20 Ocak’ta toplanmış, toplantıda Hazırlık Komisyonu kurulmasına karar verilmişti.

Hazırlık Komisyonu 18 gün içerisinde “dokunulmazlığın kaldırılması” yönünde hazırladığı raporu, HDP’nin şerhiyle birlikte Karma Komisyon’a sunmuştu. Rapor, AKP ve CHP milletvekillerinin oylarıyla kabul edildi.

Hazırlık Komisyonu’nun HDP’li üyesi Mehmet Rüştü Tiryaki, rapora yönelik şerhinde, “PKK’ye katılmış gençlerin de ağabey, kardeş, anne, baba, dayı, teyze veya sevgili olabileceği yadsınamaz bir gerçeklik. Siyasetin işi bunu düşünmek, bunu yok saymak değil. Onlar yeryüzünün başka bir yerinden gelmiş değiller. Bu sorunu şark ıslahat planlarına, öldürmeye, tutuklamaya, sürgüne, açlıkla terbiye etmeye, kayyumlarla irade gasbına, siyasi temsilcilerini rehin almaya ve tutmaya, en ağır sorunları hamasetle geçiştirmeye sıkıştırmak, özcesi bu sorunu ‘terör-güvenlik’ denklemine sıkıştırmak, bu politikaları, bu savaşı sürdürmekten başka bir şeye hizmet etmez, etmemiştir” demişti.

Paylaşın

Seçim Yasası, Mart’ın İlk Haftası TBMM’ye Geliyor

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), Siyasi Partiler ve Seçim Yasası’nda uzlaştı. Teklif, Mart’ın ilk haftasında TBMM Genel Kurulu’na sunulacak. Yasayla seçim barajı yüzde 7’ye düşürülecek ve grup kurma şartı kaldırılacak.

AKP ile MHP’nin bir süredir üzerinde çalıştıkları Siyasi Partiler ve Seçim Yasası’nın Mart ayının ilk haftasında TBMM Genel Kurulu’na sunulması bekleniyor. DW Türkçe’den Eray Görgülü’nün haberine göre; AKP ve MHP’li yetkililerden edinilen bilgiye göre 15 maddelik teklif, seçim barajı ile seçimlere katılma yeterlilik şartlarından biri olan grup kurma şartı dışında çok önemli değişiklikler içermeyecek. İttifak içi baraj, daraltılmış bölge gibi konularda da değişikliğe gidilmeyecek. Teklifle yüzde 7’ye düşürülecek.

Grup kurma şartı kaldırılacak

Bir diğer önemli değişiklik ise grup kurma şartı ile ilgili olacak. Mevcut yasaya göre bir partinin seçimlere girebilmesi için 81 ilin en az yarısında, seçimden en az altı ay önce teşkilatlanmasını tamamlamış olması ya da TBMM’de grup kurmuş olması gerekiyor. 2018 yılındaki milletvekilliği seçimlerinde henüz teşkilatlanmasını tamamlayamamış olması, önünde engel oluşturan İYİ Parti, CHP’den 15 milletvekili ile seçimlere katılabilme yeterliliği elde etmişti. Yeni düzenleme ile, seçime katılma yeterliliklerinden birisi olan TBMM’de grup kurma şartı kaldırılacak. Yasa yürürlüğe girdiği takdirde partilerin seçime katılabilmesi için teşkilatlanmasını tamamlamış olması gerekecek.

Destici’nin sözleri tartışma yarattı

Bu arada Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici’nin düzenlemeyle ilgili “Yüzde 7 maddesine oy vermem” çıkışı ise “Cumhur İttifakı içerisinde çatlak mı var?” sorusunu gündeme getirdi. Siyasal iletişim uzmanı İbrahim Uslu, “Bu çıkışın Cumhur İttifakı içerisinde bir sorun yaratacağını zannetmiyorum” dedi. Destici’nin itirazını değerlendiren Uslu, “Seçim barajı, parlamenter sistem içerisinde anlamlı” ifadesini kullandı. Barajın mantığının parlamentodan bir hükümet çıkarılmasına olanak sağlamak olduğunu belirten Uslu, “Baraj olmadığında çok sayıda parti parlamentoya giriyor o zaman da güvenoyu zorlaşıyor. Ancak, başkanlık sisteminde vatandaş, başkanı doğrudan seçtiği için hükümet parlamentodan çıkmıyor. Bu durumda baraj bu kadar yüksek olmamalı, hatta hiç olmamalı” diye konuştu.

“Krize dönüşmedi ancak gerilimden bahsedebiliriz”

Uslu, düzenleme ile ilgili ise AKP’nin iki değişikliğe odaklandığını ifade etti. Uslu, “Birincisi daraltılmış bölgeye geçmek, ikincisi de il ve ilçe seçim kurul başkanlarını istediği gibi atayabilmek” dedi. MHP’nin itirazı üzerine bu düzenlemelerden vazgeçildiğinin kamuoyuna yansıdığını kaydeden Uslu, şöyle devam etti: “Üzerinde durulması gereken nokta, AKP ve MHP bir yılı aşkın süredir bu yasa üzerinde çalışıyor. Bugüne kadar uzlaşılamamış olması da dikkat çekici. Anayasa paketi üzerinde iki hafta içerisinde anlaşmış iki partiden bahsediyoruz”. İki parti arasında bir uzlaşmazlık olduğunu belirten Uslu, “Bu uzlaşmazlık, krize dönüşmedi ancak iki parti arasında bu konuda bir gerilimden bahsedebiliriz” dedi.

Paylaşın

Akşener: İktidarın, Son Çırpınışlarını İzliyoruz

Partisinin Meclis’teki grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan İYİ Parti Lideri Akşener, “Son günlerde, hata üstüne hata yapan, beceriksizlikte adeta bir ekol haline gelen, ve artık vadesini, ziyadesiyle doldurmuş bir iktidarın, son çırpınışlarını izliyoruz.” dedi.

Haber Merkezi /Altı muhalafet partisinin hafta sonunda yaptığı toplantıyla ilgili değerlendirmede bulunan İYİ Parti Lideri Akşener, “Toplantımız, büyük bir heyecan yarattı. Bu heyecanın sebebi, son derece açık ve nettir. Milletimiz artık, ortak akıl için bir araya gelebilen, milletin ve memleketin meselelerini, birbirleriyle konuşabilen siyasetçiler istiyor” ifadelerini kullandı.

Akşener, konuya ilişkin değerlendirmesinin devamında, “Ben yaptım oldu anlayışından bıkan milletimiz, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile unutulan, istişare kültürünün önemini görüyor. Gerek kurumsal anlamda, gerekse de fikren, farklılaştıkları noktalar olsa da, 6 siyasi parti liderinin, memleket meseleleri için, bir araya gelmesi önemlidir. Bu toplantı nedeniyle, Cumhur ittifakının bileşenlerini, bir garip rahatsızlık almış gibi gözükse de; biz İyi parti olarak, bu toplantıyı önemli bir başlangıç olarak görüyoruz.” ifadelerini kullandı.

Erdoğan’ın “AK Parti’den önce sadece gaz lambası ve mum olduğu” açıklamasını da değerlendiren Meral Akşener, “Aklı ve bilimi reddeden Sayın Erdoğan şimdi de Edison’u mezarında ters döndürmeye karar verdi. Kendisi, AK Parti’den önce sadece gaz lambası ve mum olduğunu iddia etti. Modern bir hayatın birçok unsuru gibi ampulü de Sayın Erdoğan ve arkadaşları keşfetmiş. Ampulü bulan adam Isparta’yı karanlığa mahkum etti.” dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu. Akşener’in konuşmasından satır başları şöyle:

“Sayın Kılıçdaroğlu’nun ev sahipliğinde, Ankara’da yaptığımız toplantı, ülke gündemine oturdu. Toplantımız, büyük bir heyecan yarattı.

Bu heyecanın sebebi, son derece açık ve nettir. Milletimiz artık, ortak akıl için bir araya gelebilen, milletin ve memleketin meselelerini, birbirleriyle konuşabilen siyasetçiler istiyor.

“Ben yaptım oldu.” anlayışından bıkan milletimiz, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile unutulan, istişare kültürünün önemini görüyor. Gerek kurumsal anlamda, gerekse de fikren, farklılaştıkları noktalar olsa da, 6 siyasi parti liderinin, memleket meseleleri için, bir araya gelmesi önemlidir.

Bu toplantı nedeniyle, Cumhur ittifakının bileşenlerini, bir garip rahatsızlık almış gibi gözükse de; biz İYİ parti olarak, bu toplantıyı önemli bir başlangıç olarak görüyoruz.

Çünkü ortak aklın ışığında, sorunları ve çözümleri konuşabilmeyi, hem çağın, hem de aklın gereği olarak görüyoruz.

Buradan başta, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere, toplantıya iştirak eden Sayın Genel Başkanlara, huzurunuzda bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.

Ayrıca bu vesileyle, bu girişimimize büyük destek veren, bizlere güç verip, şevkimizi artıran aziz milletimize, bir kez daha teşekkür ediyorum. Allah bizleri milletimize karşı utandırmasın.

“İktidarın, son çırpınışlarını izliyoruz”

Son günlerde, hata üstüne hata yapan, beceriksizlikte adeta bir ekol haline gelen, ve artık vadesini, ziyadesiyle doldurmuş bir iktidarın, son çırpınışlarını izliyoruz.

Her sıkıştığında, yalana, hamasete ve kutuplaştırmaya sığınan, Ak Parti iktidarının, artık elinde, hiçbir bahanesinin kalmadığını biliyoruz. Artık, takke yerlerde gezerken, tüm cesametiyle ortaya çıkan keli, çok net biçimde görüyoruz.

Nitekim Sayın Erdoğan, geçtiğimiz günlerde; her ayın, bir önceki aydan, daha iyi olacağını söyledi… Bu söz, size de bir yerden tanıdık geldi mi?

Türk Ekonomisi’ni, büyük bir uyum içerisinde, el ele verip batırdıkları Damat Bakan da, bir gece ansızın ortadan kaybolmadan önce, tam olarak böyle söylüyordu.

Hatırlayın; Mart Şubat’tan, Nisan Mart’tan, Mayıs’ta Nisan’dan iyi olacaktı, değil mi? Peki sonunda ne olmuştu? Damat Bakan paket olmuştu…

Demek ki; Artık Sayın Erdoğan da, ufukta beliren seçimin sonuçlarını, görmeye başlamış. Demek ki; Damadıyla aynı yolun yolcusu olduklarını, artık kendisi de anlamış.

Ne diyelim? Geç gelen bu farkındalıktan ötürü, kendisini kutluyorum. Ama bu farkındalık, göklerden gelen o kutlu kararı değiştirmeyecek. Çünkü, ok yaydan çıkalı, çok oldu.

Çünkü; Yıllardır milletimize anlattıkları masallar, tutmadıkları sözler, beceremedikleri vaatler, artık gün gibi ortaya çıktı. Yalanların son kullanma tarihi geçti. Yalancılar için, artık yatsı vakti geldi.

Yastık altı altın düzenlemesi…

Gelin, birlikte hafızamızı tazeleyelim… Yıl 2016, dolar 3.51’ken; Sayın Erdoğan çıkıp, milletimize, yastık altındaki dövizleri bozdurma çağrısı yapmıştı.

Yıl 2018, dolar 4.75’ken; “ver yetkiyi gör etkiyi” diyerek, dolara, enflasyona ve faize, sözüm ona meydan okumuştu.

Yıl 2019, dolar 5.64’ken; Geçen zamana rağmen, etkisini nedense bir türlü göremediğimiz, bu arkadaşımız çıkıp; “Bunlara göre dolar 10 olacak, enflasyon yüzde 30’u aşacak. Ne oldu? Bunların hiçbiri oldu mu?” diye sormuştu.

Sonra ne oldu? 2021 yılında, dolar 18 oldu. Enflasyon, yüzde 50’ye dayandı. Kendisi, bu sefer de çıkıp; Zerre utanmadan, “Rekabetçi kur” diyerek, döviz kuru arttıkça, Türkiye’nin de zenginleşeceğini söyledi.

Ama ne ilginçtir ki; Sürecin devamında, doların 13’e inmesini de, bir başarı olarak, milletimize pazarlamakta, en ufak bir tutarsızlık görmedi.

Ve bugün, 2022 yılındayız. Dolar da, 13.62 lira. Sayın Erdoğan ise, hâlâ 2016 yılındaki sözlerini tekrar ediyor.

“Yazıklar olsun”

Gerçekler ortadayken, hâlâ utanmadan çıkıp, yastık altı diyor. Bu sefer de, kur korumalı döviz hesaplarıyla, milletimize, dövizi ve altını bozdurma çağrısı yapıyor. Yahu insan biraz utanır…

Hiç değilse, yüzü kızarır. Devletin tüm kaynaklarını tükettiniz. Merkez Bankası’nın tüm rezervlerini erittiniz. Hâlâ milletimizin kenardaki birikimine, kadınların bileziklerine, takılarına göz dikiyorsunuz.

Yazıklar olsun. Sayın Erdoğan; Madem öyle; o zaman, sana bir sorum olacak: Madem milletimize, “Döviz ve altınlarınızı bozdurun.” çağrısı yapacaktın; O zaman, sen ve damadın, hazineyi, neden döviz ve altınla borçlandırdınız?

Madem kenara döviz koymak, kötü bir şeydi, O zaman, yandaşlarınıza, neden dövizle gelir garantisi verdiniz?

Bak, seni şimdiden uyarıyorum: Şayet, milletimizden topladığın altınlarla, yine yandaşlarının cebini doldurmanın peşindeysen, hiç kusura bakma, bu defa başaramayacaksın. Bu cefakar millete, aynı kazığı bir defa daha atamayacaksın. Bunu böyle bilesin.

Sanki zamların sorumlusu kendisi değilmiş gibi sayın Erdoğan da, ona çalışan milletvekilleri de isyanda.

İşi gücü bırakmış muhalefeti ‘yaygaracı’ diye suçlamakla meşgul. Zamları ben mi yaptım kardeşim? Yalan atacağınıza, çık gez gör. Elini tutan mı var?

Cesaretin varsa vatandaşın içine kendin çıktı. Süslü açılışlardan bahsetmiyorum. Mesela bir gün Ankara’da, İstanbul’da esnaf gez. Nebati Bakan gözler çok önemli diyor ya, bak bakalım milletimizin gözünde neler var. Neler göreceksin o gözlerin içinde.

“Bu yöntemle enflasyon düşmez”

KDV oranının düşürülmesini olumlu karşılıyoruz ama bu indirim bir defalık bir indirimdir.

Bazı ürünlerde fiyatlarda yüzde 7 gerileme olabilir ancak bu yöntemle enflasyon düşmez. Enflasyon fiyatların genel seviyesindeki artıştır.

Nedenleri ortadan kaldırmazsanız gelecek ay fiyatlar yeniden artmaya devam eder. Politika faizini etkisiz hale getirdik diyebilen parlak zekalı Hazine ve Maliye Bakanı varken enflasyonu aşağı çekmek mümkün olmaz.

Mesela enflasyonu düşürmek için mücadele timleri kuran, polisiye filmlere fevkalade düşkün Ticaret Bakanı varken enflasyonu düşürmek mümkün olmaz.

Fantastik açıklamaları ile piyasaları allak bullak eden, anı yaşamaya meraklı bir Cumhurbaşkanı varken, enflasyonla mücadele asla mümkün olmaz.

Ampulü de bizzat Sayın Erdoğan ve arkadaşları keşfetmiş. Allah onlardan razı olsun. Gelin görün ampulü bulan adam ve yönetimi Ispartamızı tam 78 saat boyunca karanlığa mahkum etti.

Isparta’da il merkezi ile 8 ilçe merkezi ile 188 köyde toplamda 113 bin abone elektriksiz kaldı.

İktidar mensupları ise hiçbir şey yapmadı. Biz aslında Isparta’da 30 cm karla bile mücadeleyi beceremeyen bir yönetim anlayışının pişkinliğine şahit olduk.

İstanbul’daki karda MOBESE kaydı peşine düşenlerin mesele Isparta olunca araziye nasıl uyum sağladıklarını ibretle izledik. Yazıklar olsun hepinize.

Isparta’da yaşanan bu utanç verici olay sırasında Ispartalı vatandaşlarımızla birlikteydik. Karantinada olduğum için bizzat bölgeye gidemedim.

An be an Isparta’daki durumu takip ettim. Bir daha böyle utanç verici bir olayın yaşanmaması için çözüm önerilerimizi hazırladık.

İlk olarak Isparta’nın afet bölgesi olarak kabul edilmesi için kanun teklifimizi sunduk. Isparta’yı bir an önce afet bölgesi ilan ederek oluşan zararları karşılayın.

Eski damat bakanın bu rezaletteki katkılarını söylemezsek haksızlık ederiz. Biliyorsunuz kendisi ekonomideki marifetlerini 84 milyona göstermeden önce enerji bakanıydı.

İzlediği politikalar ticareti ön plana çıkarıyordu. Yapılması gereken altyapıların hiçbirini yapmamıştı. O nedenle eski damat bakanda bu krizden sorumludur.

“Bay kriz Erdoğan”

Enerji krizinin oscarlarında sıra geldi başrole. Enerji gibi uzmanlık ve tecrübe isteyen bir alanda marketçiden, damattan büyük oyuncu yaratmak isteyen vizyonun adı Sayın Erdoğan nam-ı değer bay kriz dokunduğu her alandaki kriz gibi enerjideki krizin asıl sorumlusudur.

Paylaşın

Öğretmen Adayları Dikkat: Mülakat Kalkıyor, Sınav Yerine Eğitim Geliyor

Öğretmen Meslek Kanunu’nda hangi maddelerin olacağı yavaş yavaş netleşiyor. Geçtiğimiz hafta TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen, yeni meslek kanunun uygulanmaya başlamasıyla birlikte aday öğretmenlikte önemli değişiklikler hayata geçecek.

Kanunda “adaylık”, “öğretmenlik”, “uzman öğretmenlik” ve “başöğretmenlik” olmak üzere 4 basamaklı bir kariyer gelişim sistemi tanımlanırken, Aday Öğretmen Yetiştirme Programı’na tabi tutulacak olan aday öğretmenler 240 saatlik eğitimi tamamlamak zorunda. Sınav stresi yaşamayacak aday öğretmenler eğitim sonunda ise herhangi bir mülakata da girmeyecek. Söz konusu eğitimi tamamlayamayanlar ise 3 yıl görev alamayacak. İşte aday öğretmenlikle ilgili yeni düzenlemenin detayları…

Sabah’tan Ceyda Karaaslan’ın haberine göre; Geçtiğimiz hafta TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun uygulanmasına yönelik yönetmelik çalışması tamamlanmak üzere. Öğretmenliği bir kariyer mesleği haline getiren kanunla öğretmenler sınav stresinden kurtuluyor. Öğretmenlerin kariyer yolculuğu, sınavlar yerine oryantasyon ve mesleki eğitim odaklı olacak. Öğretmenlerin akademik kariyer yapması özendirilecek.

Kanunda “adaylık”, “öğretmenlik”, “uzman öğretmenlik” ve “başöğretmenlik” olmak üzere 4 basamaklı bir kariyer gelişim sistemi tanımlandı. Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer de hafta başında yaptığı açıklamada, “Önümüzdeki haftadan itibaren eğitimle ilgili tüm paydaşların görüşünü alarak hazırlamış olduğumuz yönetmeliğe son şeklini vereceğiz” demişti.

Kanunun uygulanmasına yönelik detaylar şöyle:

Adaylık için minimum bir yıl, maksimum 2 yıllık bir süre öngörülüyor. Bundan sonraki öğretmen atamalarında öğretmenler, okullarına gidecekler ama hemen dersten sorumlu olmayacaklar. Öğretmenler, Aday Öğretmen Yetiştirme Programı’na tabi tutulacak. 240 saatlik bir mesleki gelişim ve oryantasyonlarıyla ilgili eğitim alacaklar, sınıf içi, okul içi ve okul dışı uygulamaları tamamlayacaklar.

Mülakat olmayacak

Süreci tamamlayan öğretmenler bir değerlendirme komisyonundan geçecekler. Değerlendirme komisyonuna öğretmenler gitmeyecek, herhangi bir mülakat ya da kanaat belirtme olmayacak. Öğretmenlerin 240 saatlik eğitimi tamamlayıp tamamlamadığına bakılacak.

Aday Öğretmen Yetiştirme Programı’na mazeretsiz katılmayanlar ile bu program sonunda Adaylık Değerlendirme Komisyonu’nca yapılacak değerlendirmede başarısız olanların görevine son verilecek ve bunlar 3 yıl süreyle öğretmenlik mesleğine alınmayacak.

Ücret artışı nasıl olacak?

Uzman öğretmen veya başöğretmen unvanı alanlara her unvan için ayrı ayrı olmak üzere bir derece verilecek. Kanunla, uzman öğretmenlere ödenen eğitim-öğretim tazminatı yüzde 20’den yüzde 60’a, başöğretmenlere ödenen eğitim-öğretim tazminatı ise yüzde 40’tan yüzde 120’ye yükseltildi.

Kanun, uzman öğretmenlik, başöğretmenlik, kadrolu, sözleşmeli ve özel öğretim kurumlarındaki öğretmenlerin tamamını kapsıyor.

Tüm öğretmenler Milli Eğitim Bakanlığı’nın açtığı eğitimlere katılabilecek, sınavlara girebilecek ve sertifikasını alabilecek. Ancak ücret artışından sadece devlet okullarındaki öğretmenler yararlanabilecek.

Sınavlar nasıl yapılacak?

10 yılını doldurmuş öğretmenler, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından belirlenecek olan en az 180 saatlik mesleki gelişim eğitimlerine katılacaklar ve bu eğitimler sonucunda sınavda başarılı performans gösteren öğretmenler “uzman öğretmen” olacak. Uzman öğretmenlik unvanı için yapılacak yazılı sınavda 70 ve üzeri puan alanlar başarılı sayılacak.

Uzman öğretmenlikte 10 yılını doldurmuş öğretmenler de en az 240 saatlik mesleki gelişim eğitimlerine katılacaklar. Sınavlar, aldıkları eğitimin içeriğini kapsayacak. Sınavları Milli Eğitim Bakanlığı yapacak. Yazılı sınavda 70 ve üzeri puan alanlar başarılı sayılacak.

Paylaşın

Saruhan Oluç: Türkiye Sefalet Endeksinde Birinci Sırada

HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında ekonomik sorunlara değinerek, “Sefalet endeksi diye bir şey var. Enflasyon ve işsizlik oranlarından oluyor. Son verilere göre ki bunlar TÜİK’in hormonlu makyajlı ve çarpıtılmış verileridir. Bu verilere rağmen sefalet endeksinde Türkiye birinci sıradadır.” dedi.

Haber Merkezi / Saruhan Oluç, konuya ilişkin yaptığı açıklamanın devamında, “Türkiye’nin sefalet endeksi, yani işsizlik oranı ve enflasyon oranın toplamından oluşan sefalet endeksi nasıl yükselmiş. Görüyorsunuz dimi? Durum bu. İşçiler ve emekçiler buna karşı mücadele ediyorlar. Bu sefalet endeksi Türkiye’deki adaletsizlik endeksidir. Bu endeks cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin endeksidir. ‘Verin yetkiyi her şeyi halledeyim’ endeksidir. Böyle yükseldi sefalet ülkede. Seflaet endeksine karşı, onun yarattığı ortama karşı içiler ve emekçiler haklı bir şekilde mücadele ediyor. ” ifadelerini kullandı.

Basın açıklamasında, yüksek gelen faturalara da değinen Saruhan Oluç, “Felaket elektrik faturalarının durumunu herkes görüyor. Bunun bu hale geleceğini biz söyledik. Siz bir kanun teklifi getirdiniz kademeli soygun diyelim buna. Kademeli limit artışı dediniz. Kademeli soygun 150 KW saat dediğinizde itiraz ettik. Yapmayın dedik. Dinlemediniz. Çıkardınız 150 KW saati. Aradan bir hafta geçti cumhurbaşkanı açıklama yapmak zorunda kaldı. 210 KW saate çıkartıyoruz dediniz. O da olamaz, yanlış dedik dinlemediniz. Şimdi ne oldu? Fatura yığıldı.” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında konuştu. Saruhan Oluç, şunları söyledi:

“Bugün sağlık emekçileri ve hekimler; hakları, mesleki değerleri ve çalışma şartlarının düzeltilmesi için, sağlık hakkı ve toplum sağlığı için eylemdeler, grevdeler. Onlarla dayanışma içinde olduğumuzu bir kez daha vurguluyoruz. Omuz omuzayız, yan yanayız. Özellikle pandemi koşullarında inanılmaz bir fedakarlıkla çalışan çok sayıda sağlık emekçisinin hayatını kaybettiğini bir kez daha hatırlatalım.

“Sağlık emekçilerinin ve hekimlerin yanındayız”

O koşullarda çalışan ve toplum sağlığının gerçekleşmesi için emek veren sağlık çalışanlarının ve hekimlerin hakları verilmedi. Hatta bu konuda bir kanun teklifi geldi. Üzerinde bütün muhalefet partileriyle anlaşılmış olmasına rağmen son anda kanun teklifi iktidar tarafından geri çekildi. O kanun teklifi yasalaşmadı. Bu koşullarda çalışıyor sağlık emekçileri ve hekimler. 2021 yılında 9 bin hekim görevinden istifa etmiş, 3 bin hekim emekliye ayrılmış. Sağlık alanında alarm zilleri çalıyor. Sağlık emekçilerinin ve hekimlerin çalışma koşullarını insanca hale getirmek büyük önem taşıyor. O nedenle bugün onlar eylemdeler. Dayanışmadayız. Mutlaka haklarının teslim edilmesi gerekiyor.

“İktidar, politikalarıyla emekçinin yaşayamaz hale gelmesine neden oldu”

Ama sadece sağlık emekçileri değil bugün eylemde olan, Türkiye’nin dört bir yanında emekçiler ve işçiler de eylemde. Kuryeler, kargo emekçileri, otomotiv ve tekstil alanında çalışanlar, liman işçileri ve son olarak kamyoncular ve tırcılar eyleme geçti. Neden, çünkü bu iktidar ekonomi politikalarıyla işçinin, emekçinin, ücretli çalışanın, emeklinin yaşayamaz hale gelmesine neden oldu. Esas neden bu. Bu nedenle işçiler ve emekçiler de haklarını almak için eyleme çıktılar. Son derece zor koşullarda çalıştıklarını ve yaşadıklarını biliyoruz. Çalışma koşullarına baktığımızda bir taraftan sefalet ücretleri, öbür taraftan tazminat almadan çalışmak, mobbing ile karşı karşıya kalmak, sendikalaşma karşısında işten çıkarılma tehdidiyle karşı karşıya kalmak, her türlü sosyal güvenceden yoksun bir şekilde çalışmaya devam etmek, hafta sonları dahil olmak üzere günde 16-17 saat çalışmak… Bu koşullar insanlık dışı koşullar. Buna karşı emekçiler her yerde protestolarını sürdürüyorlar. Haklarını almak için mücadele ediyorlar. İnsanca çalışmak ve yaşamak istiyorlar.

“Emekçilerle dayanışma içindeyiz, mücadelelerinin içindeyiz”

Bu emekçilerle dayanışma içindeyiz. Bu dayanışmamız, en başından beri vardır. Onların mücadelesinin içindeyiz. Onlarla birlikteyiz, onlarla yan yanayız. Bunu çok net bir şekilde her zaman vurguladık. Asla emekçilerin, işçilerin, emeklilerin, dar gelirlilerin hakça, insanca yaşama taleplerinin karşısında olmadık. Her zaman yanında olduk. Her zaman o taleplerle ilgili sürdürülen mücadelenin yanında olduk. Bunu yapıyoruz diye iktidara yakın bazın basın yayın organları bize suçlamada bulunuyor dünden beri, provokasyon yapıyormuş HDP. Ne provokasyonu! HDP, emekçilerin ve işçilerin haklı mücadelelerinin yanında. Biz onlarla dayanışma içindeyiz diyoruz, dayanışma diyoruz. Meşru demokratik protesto hakkını kullanıyor insanlar diyoruz.

“Provokasyon yapan HDP değil, Yeni Şafak ve Sabah’tır”

Provokatörlerden bahsedeceksek, provokatörler o yayın organlarının içinde odaklanmış olanlardır. O zihniyetle yayın yapanlardır. Provokatör Yeni Şafak’tır, Sabah’tır. Onların yayın anlayışıdır provokasyona yol açan. Neden rahatsız oldu Sabah grubu? Erzurum, Ağrı, Kars, Erzincan, Iğdır, Bayburt ve Ardahan kentlerindeki elektrik dağıtım şirketi Sabah grubundan olduğu için mi? İnsanlar “soygun yapıyorsunuz elektrik faturalarıyla” dedikleri için mi rahatsız mı oldunuz? İnsanlar ayağınıza bastılar onun için mi rahatsız oldunuz? HDP hiçbir provokasyonun yanında değildir. Tekrar söylüyorum, meşru demokratik protesto hakkının yanındadır. İnsanların inanılmaz ölçülerde gelen elektrik faturalarındaki itirazlarını dile getirmelerini son derece meşru bir hak olarak görür. Bunun da yanındadır.

“Türkiye sefalet endeksinde dünyada birinci sırada”

İşçiler ve emekçiler eylemlerini sürdürüyor. Hangi koşullarda peki? Bakın sefalet endeksi diye bir şey var, enflasyon ve işsizlik oranlarından oluyor. Son verilere göre -ki bunlar TÜİK’in makyajlı ve çarpıtılmış verileridir- sefalet endeksinde Türkiye birinci sıradadır. İkinci sırada Arjantin var sefalet endeksinde. Türkiye’nin sefalet endeksi, yani işsizlik oranı ve enflasyon oranın toplamından oluşan sefalet endeksi nasıl yükselmiş görüyorsunuz değil mi? Durum bu. İşçiler ve emekçiler buna karşı mücadele ediyorlar. Bu sefalet endeksi Türkiye’deki adaletsizliğin endeksidir. Bu endeks Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin endeksidir. “Verin yetkiyi her şeyi halledeyim” endeksidir. Böyle yükseldi sefalet ülkede. Sefalet endeksine karşı, onun yarattığı ortama karşı işçiler ve emekçiler haklı bir şekilde mücadele ediyor.

“35 milyon kişi Türkiye’de bireysel kredi kullanarak yaşıyor”

Sadece sefalet endeksi mi? BDDK, yeni açıkladı. Bu ülke halkları, hayatını borçla sürdüren bir toplum haline gelmiş vaziyette. Geri döndürülemez borçlar dolayısıyla icralık olan dosya sayısı inanılmaz artış gösteriyor. Takibe düşen kredi oranı arttıkça artıyor. BDDK açıkladı; tüketici kredileri 2 milyar 318 milyon artmış, 776 milyar 652 milyon TL olmuş. Bunların içinde ihtiyaç kredisi %60’ı oluşturuyor. İhtiyaç kredisi özellikle altını çiziyoruz. Bankaların bireysel kredi kartı alacakları %2.3 oranında artmış, 210 milyar 681 milyona çıkmış. İnsanlar krediyle, borçla yaşıyor. Bankacılıkta takipteki alacak miktarı 160 milyar 950 milyon liraya çıkmış. 35 milyon kişi Türkiye’de bireysel kredi kullanarak yaşıyor, borçla yaşıyor insanlar. İcra dosyaları 4 Şubat verilerine göre 23 milyon artmış. Bir önceki yıla göre icra dosyalarının artış oranı %27,5. Neden icra dosyaları artıyor? Neden bu kadar çok insan mahkemelik oluyor? Ne yapıyor iktidar, bu kadar çok insan borçlu bir şekilde yaşamaya devam ediyor sorusunun çözümünü bulmak yerine yeni icra müdürlükleri açıyor. Kadroları ve birimleri tesis ediyor. Böyle bir durumda yaşıyor insanlar. Buna itiraz ediyorlar. Buna karşı protesto haklarını kullanıyorlar.

“Vatandaş faiz-enflasyon zırva teziyle ülkeyi kimin bu hale getirdiğini biliyor” 

Geçen gün Sayın Numan Kurtulmuş demiş ki, “Vatandaş biliyor sorunlar var, evet biz de biliyoruz. Muhalefet sadece bilmiyor”. Çok şükür ilan ettiniz bu sorunların olduğunu ama bir de demiş ki “Vatandaş biliyor ki Erdoğan çözer.” Neyi çözer? Ne bozuldu? Kim bozuldu? Yapmayın. Faizi durduk yere zırva bir tez ileri sürüp %19’dan %14’e düşürerek doları fırlatan kimdir? Muhalefet mi yaptı bunu? Şu anda bastırılmış haliyle dolar 13.60’larda dalgalanıyor. Bunu kim bu hale getirdi? Enflasyon TÜİK’in sahte verileriyle %49’a çıkmış durumda. Bun kim yaptı, muhalefet mi yaptı? Bunu kimin yaptığını vatandaş biliyor. Ülkenin ekonomisini yanlış politikayla, o faiz-enflasyon zırva teziyle çok kısa sürede bu hale getirmiş olanın kim olduğunu vatandaş biliyor. Çözümün oradan geleceğini düşünmüyor vatandaş. Bunu göreceksiniz.

“Kademeli elektrik soygununa itiraz ettik, dinlemediniz”

Laf dinlemiyorsunuz. Felaket elektrik faturalarının durumunu herkes görüyor. Bunun bu hale geleceğini biz söyledik. Siz bir kanun teklifi getirdiniz, kademeli soygun diyelim buna. Kademeli limit artışı dediniz. 150 KW saat dediğinizde itiraz ettik, yapmayın dedik ama dinlemediniz. Çıkardınız 150 KW saati. Aradan bir hafta geçti Cumhurbaşkanı açıklama yapmak zorunda kaldı. 210 KW saate çıkartıyoruz dediniz. O da olamaz, yanlış dedik dinlemediniz. Şimdi ne oldu? Fatura yığıldı.

“Vatandaş meşru ve demokratik bir şekilde muhalefet ediyor, sokaklara dökülüyor”

Geçen Aralık’ta 250 lira olan fatura aynı harcamayla Şubat ayında 417 lira olmuş. 300 liralık fatura 530 lira olmuş aynı harcamayla. Durum bu. Bu durumu gördünüz ya Sayın İbrahim Kalın da “Elektrik faturalarında yeni adımlar hazırlıyoruz” dedi. Öyle mi? Neden rahatsız oldunuz? Saray’a gelen elektrik faturalarından mı? Sayın Kalın bir açıklayın, Saray’ın son iki aylık elektrik faturasının durumu nedir. Aralık, Ocak ve Şubat’ta ne kadar fatura geldi açıklayın. Demek ki siz bile rahatsız oldunuz. Sıkılmasanız o elektrik faturasını Saray’ın bahçesinde yakacaksınız. O hale geldiniz. Ama siz bunu görmeden vatandaş gördü ve buna karşı muhalefet ediyor ve sokağa dökülüyor. Çok meşru ve demokratik bir haktır yapılanlar.

“Elektrik şirketlerinin neredeyse hepsi yandaş firmalar”

Isparta meselesini yaşadık. Bunun bu hale geleceğini söyledik. İlla kar yağması gerekmez. Bakın elektrik üretiminin %80’i özel şirketlerde. Bunun yanlış bir politika olduğunu anlattık ama size anlatamadık. Çünkü o elektrik şirketlerinin neredeyse hepsi, o üretimi yapanların neredeyse hepsi sizin yandaş firmalarınız. Hepsi. İçinde olmayan yoktur. Yatırım yapmıyor bu elektrik şirketleri dedik, burada aylarca anlattık. DEDAŞ üzerinden anlattık. DEDAŞ hiçbir yerde yatırım yapmadığı için insanları kötü koşullarda bırakıyor dedik. Urfa, Hakkari, Şırnak, Van’da anlattık. Her tarafta anlattık. Isparta’da işte bu yaşandı. Bir felaket oldu. Kar yağdı, Cengiz Holding yatırım yapmadığı için bu felaketin yaşanmasına neden oldu. Peki, sadece Cengiz Holding mi kabahatli? Değil. İstanbul’a kar yağdığında Kuzey Marmara Otoyolu’nun ne hale geldiğini gördük. Havaalanının ne hale geldiğini de görük. Sadece o değil. Başka bir sorun daha var. Bu şirketlerin denetimi yok. İktidar denetlemiyor. Bu elektrik üreten ve tamamını dağıtan özel şirketlerin aslında sözleşmelerinde yazdıklarını yapıp yapmadıklarını bu iktidar denetlemiyor. Neden, çünkü kendisine yandaş olan şirketler bunlar.

“Elektrik şirketlerine milyonlarca lira teşvik yağacak”

Bu yetmediği gibi o şirketlere nasıl teşvikler verilecek. Elektrik faturaları ne hale gelmiş, sokağa dökülmüş insanlar ama 2022 bütçesinde ne kararlar alındı hatırlatayım ben size. Elektrik şirketlerine YEKTEM üzerinden, aslında yenilenebilir enerji üzerinde olması gerekir ama öyle değil, bu elektrik şirketlerine milyonlar, milyarlar yağacak. Neden, alım garantili santraller var. İşte onun için. Elektrik faturasını halk ödeyemeyecek, o faturayı ödeyebilmek için esnaf bankadan kredi almak zorunda kalacak neredeyse ama bu elektrik şirketlerine krizi büyütsünler diye teşvik yağacak. O alım garantili santrallere milyonlarca lira dolar üzerinden teşvik yağacak. Durum bu. İşte bu yaşananlar üzerine esas itibariyle halk tepkisini gösteriyor ve göstermeye devam edecektir. Bu iktidarın politikası asla emekçinin, emeklinin, işçinin, dar gelirlinin, orta sınıfın yararına değildir. Sadece kendi yandaşlarına ve kendi yandaşlarıyla ulaşabildikleri insanlara yarar sağlayan ekonomi politikalarını sürdürmektedirler.

“İhaleye fesat karıştırmaktan ceza verilen AKP’li başkanlar görev başında”

Ekonomiyle, elektrik faturalarıyla, zamlarla, doğalgazla ilgili konuşuyoruz da gözümüzden kaçıyor sanmayın. Bakın Şırnak 1. Ağır Ceza Mahkemesi, Şırnak Uludere Belediye Başkanı Adalet ve Kalkınma Partili Sait Ürek ve Hilal Belediye Başkanı Cevher Benek hakkında ihaleye fesat karıştırma suçundan 3 yıldan 4 yıla kadar değişen sürelerle hapis cezası verdi. Ne yaptı bu belediye başkanları, koşa koşa kimin yanına gittiler? İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yanına gittiler. Cezaları aldıktan sonra birlikte fotoğraf çektirdiler. Biliyorsunuz Süleyman Soylu’nun oldukça zengin bir fotoğraf albümü var. Hala görevlerinin başında bu belediye başkanları. Ceza almışlar neden görev başındalar? Hem de ihaleye fesat karıştırmaktan.

“Eşbaşkanlarımızın yerine hüküm olmamasına rağmen kayyım atandı”

Bizim belediyelerimize elinizde bir tek belge yokken; ihaleye fesat karıştırmak, haksız ve usulsüz harcama yapmak gibi konularda elinizde bir ek belge yokken belediye eşbaşkanlarımızın yerine kayyım atadınız. Bir kısmı hapiste. Ortada bir hüküm yok, mahkeme kararı yok. Bu nedenle herhangi bir yargılama yok. Bazıları hakkında iddianame dahi hazırlanmamış, ev hapsinde tutuluyorlar, hüküm yok. Kayyım atanmış. Ama iki Adalet ve Kalkınma Partili belediye başkanı hakkında hüküm var. Birlikte fotoğraf çekiliyor ve görevlerinin başında kalmaya devam ediyorlar. Böyle oluyor. Biz söylüyorduk, mesele hukuk değil. İçişleri Bakanı önce hüküm sonra hukuk diyordu. Önce hüküm al görevden uzaklaştır sonra hukuk. Olursa olur olmazsa olmaz. İşte bunun bir örneği daha karşımıza çıkmış vaziyette. Bu meseleyi de takip etmeye devam edeceğiz. “

Paylaşın