Meclis’te “İsrail’le Ticaret” Gerginliği

Meclis’te CHP milletvekilleri ile Ticaret Bakanı Ömer Bolat arasında sık sık “İsrail’le ticaret” tartışmaları yaşandı. Bakan Bolat, CHP milletvekillerinin, İsrail’le ticaret devam ediyor ifadelerini yalanladı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Ticaret Bakanlığı’nın 2025 Bütçesi görüşüldü.

Görüşmeler öncesinde CHP milletvekilleri “İsrail ile ticaret” haberlerinin yer aldığı gazete haberlerini gösterdi. Tepkilerini dile getirdi. Cumhuriyet’ten Mustafa Çakır’ın aktardığına göre; CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, iktidarın “İsrail’le ticaret yapılmıyor” dediğini ancak ticaretin devam ettiğini savundu. “Bir taraftan ağlıyorlar, bir taraftan ticaret yapıyorlar” diyen Ağbaba, gemilerle İsrail’e hür türlü malzenin gittiğini iddia etti.

Ağbaba, “Bu ayıbı Türkiye kaldıramaz. İsrail’in yanında mısın, Gazze’nin yanında mısın? Malesef Gazze’de hergün yeni katliamlar yapılırken buradaki malzemeler Türkiye’den gidiyor. Kudüs’teki tel örgütler, askerlerin kışlık içlikleri Türkiye’den gitmişti. Buradan Filistin’e diye mallar çıkıyor, İsrail’e gidiyor. Filistin’in ticaret yapacak hali yok, çelik gönderiliyor. Filistinliler çeliği ne yapacak? Seramiği ne yapacak?” iddialarını gündeme getirdi.

Sonrasında Ticaret Bakanı Ömer Bolat, sunumunu gerçekleştirdi.
Bolat, “Türkiye İsrail’e jet yakıtı satıyor” iddiaları konusunda, 6-7 tane İsrailli tur şirketinin “charter” şirketlerinin turist getirince havalimanından aldığı uçak benzini ihracat olarak kaydedildiği için bu olayın bu şekilde karalama kampanyası yapıldığını söyledi. Bunun üzerine CHP Karabük Milletvekili Cevdet Akay, “Hiç yakıt satmıyor musunuz?” diye sordu.

CHP Manisa Milletvekili Vehbi Bakırlıoğlu, “Hiç yakıt satılmıyor mu Sayın Bakan?” diye ekledi. Milletvekilleri ısrarla sorularına devam edince Ticaret Bakanı Ömer Bolat, “Arkadaşlar çok ayıp yani Bakan’ın 30 dakikası var, şurada yaptığınız çok ayıp, çok” dedi. CHP Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin “Ayıp diyemezsiniz” diyerek itiraz etti.

Bolat, 2 Mayıs’ta alınan karar doğrultusunda İsrail’le ihracat ithalatın tamamen durdurulduğunu söyledi. “İhracat, ithalat sıfırdır” diyen Bolat, Filistin Hükümeti’nin gelerek, “Bizim Türk mallarına ihtiyacımız var. Filistin topraklarında 6 milyon insan yaşıyor” dediğini belirtti. Bunun üzerine CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, “Çelik niye? Cam niye? Seramik niye?” sorularını yöneltti.

Bakan Bolat, 2 Mayıs’ta İsrail’le ticaret ambargosu konulduktan sonra “Üçüncü ülkelerden zaten gidiyor” yalanının uydurulmaya başlandığını söyledi. Bolat, “Kardeşim, bütün dünyaya, 220 ülkeye ihracat yapıyoruz biz; 262.5 milyar dolar ihracatımız var, 340 milyar dolar da ithalatımız var. 605 milyar dolar civarında toplam dış ticaretimiz var ve bu dış ticaretimiz de dünyanın her tarafına var. Ticaretimizin yüzde 40’ı AB ülkelerine. Bu anlamda Filistin’e yapılan ticaret doğrudur ve Filistin hükümeti bundan mennundur” dedi.

Konuşmasına devam eden Bolat, Filistin Hükümeti’nin talebi üzerine bir mekanizma kurduklarını ayrı bir gümrük koduyla ihracat kapısı açtıklarını söyledi.

Geçen hafta Ambarlı Limanı’nda yapılan eylemle ilgili “İsrail’e gidiyor, silah götürüyor” suçlaması yapıldığını belirten Bolat, bu ürünlerin Güney Kore ve Çin limanlarından geldiğini bildirdi. Tartışmalar devam ederken CHP’li Veli Ağbaba, “Bizim tavrımız net. Biz Deniz Gezmişlerin yolundayız, biz Ecevitlerin yolundayız” dedi.

“İkiyüzlüsünüz. Hâlâ ticaret devam ediyor”

Bakan Bolat, “Filistin için en çok mücdaleyi veren hükümete, Türkiye Cumhuriyeti’nin yaptıklarına destek olun. Yaptığınız siyasi istismar” diye konuştu. CHP’li Ağbaba, “Onu yapan sizsiniz” karşılığını verdi. Bolat, “İsrail’le en çok dost olan sizsiniz” diye devam etti. Ağbaba, “İkiyüzlüsünüz. Hâlâ ticaret devam ediyor” dedi.

Bolat, “İkiyüzlülüğü kim yapıyor çok iyi biliyor bu aziz millet” karşılığını verdi. Ağbaba, hâlâ Ceyhan Boru Hattı’ndan İsrail’e petrol gitmeye devam ettiğini iddia etti. Ağbaba, “İsrail’le ticarete devam, Gazze’ye ağlamaya devam” dedi.

Bolat, konuşması sırasında kaçakçılık faliyetleriyle ilgili de bilgi verdi. Bolat, bu yıl 7 Kasım itibariyle 18.5 milyar lira değerinde 17.2 ton uyuşturucu madde ve 19.4 milyar lira değerinde kaçak ticari eşya olmak üzere toplamda 38 milyar lira değerinde kaçak eşya ve narkotik madde ele geçirildiğini söyledi.

Görüşmeler sırasında İYİ Parti Samsun Milletvekili Erhan Usta, bakanın “cari açık sorun olmaktan çıkmıştır” ifadesini kullandığını söyledi. Bakan Bolat, “Bugün için” dedi. Usta, “Bu, çok iddialı. Bu ancak cehaletle açıklanır sayın bakan, kusura bakmayın… ‘Cari açık sorun olmaktan çıkmıştır’ diye bir şey sizi göreceksiniz çok mahcup edecek” dedi.

Paylaşın

Evlenen Kadınların Soyadına İlişkin Teklif Geri Çekildi

9. Yargı Paketi içerisinde yer alan, evlenen kadınların kocasının soyadını almasını zorunlu kılan teklifin geri çekildiği açıklandı. Kadın hakları savunucuları yasa teklifinin TBMM’ye sunulmasına tepkili.

Haber Merkezi / Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda görüşülen 9’uncu Yargı Paketi’nde yer alan kadınların soyadına ilişkin düzenlemenin geri çekildiğini açıkladı.

Ali Mahir Başarır, “İki gündür CHP bir direnç gösteriyor. Kadın istediği soy ismini kullanır. Bu kadının takdirindedir. Buna müdahale etmek AK Parti iktidarının ya da grubunun haddi değildir” dedi.

Mücadele sonucunda söz konusu düzenlemenin tekliften çıkarıldığını belirten Başarır, “Ben grubuma, milletvekili arkadaşlarıma, kadın milletvekillerine, kadın örgütlerine, derneklerine, bu maddeye karşı çıkan milyonlarca Türk kadınına çok teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.

Ne olmuştu?

İstanbul 8’inci Aile Mahkemesi, “Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir” düzenlemesinin iptali için 2023 yılında AYM’ye başvurdu.

Mahkeme, başvurusunu erkeğin doğumla kazandığı soyadını ömrü boyunca kullanması mümkünken aynı hakkın kadına tanınmamasının eşitlik ilkesine bağdaşmadığı şeklinde gerekçelendirdi.

AYM de bu başvuruyu değerlendirerek hükmün iptaline karar vermiş, kadın ve erkeğin eşit haklara sahip olduğunu ailenin “eşler arası eşitliğe” dayandığını vurgulamıştı. Kararda ayrıca kadının yargı yoluna başvurarak evlenmeden önceki soyadını kullanabildiği anımsatılmış, kadınların mahkeme kararı olmadan da evlenmeden önceki soyadını kullanabilmesinin önü açılmıştı.

Nisan 2023’te çıkan kararın 9 ay sonra uygulamaya geçmesi öngörülmüştü. Temmuz ayında TBMM’ye sunulan 9. Yargı Paketi olarak bilinen “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, AYM’nin karınların soyadına ilişkin kararını dikkate almayarak eski uygulanın devamını öngören bir kanun maddesi önerdi.

Yeni pakette kadının evlenmeden önceki soyadının ancak kocasının soyadıyla birlikte kullanması yer aldı. Maddenin gerekçesinde ise “anne babanın ayrı soyadı kullanmalarının çocuk üzerinde olumsuz etkiler oluşturabileceği ve çocuğun hangi soyadını kullanacağı tartışma konusu haline gelebileceği” ifadeleri kullanıldı.

Peki hangi ülkelerde kadınlar evlenmeden önceki soyadını kullanmaya devam edebiliyor?

ABD, Birleşik Krallık, Hollanda, Fransa, Belçika ve İtalya gibi ülkelerde kadınlar evlendikten sonra evlenmeden önceki soyadlarını kullanmaya devam edebiliyorlar. Pek çok ülkede çocuklar babanın soyadını alıyor. Fransa gibi kimi ülkelerde çocukların hangi soyadını kullanacaklarına ebeveynler birlikte karar veriyor.

Paylaşın

Evlenen Kadının Kocasının Soyadını Almasını Zorunlu Kılan Teklif TBMM’de

Eşitlik için Kadın Platformu’ndan (EŞİK) avukat Sema Yurtbilir, 9. Yargı Paketi içerisinde yer alan, evlenen kadınların kocasının soyadını almasını zorunlu kılan teklifin eşitlik ilkesine aykırı olduğunu ifade etti.

Yurtbilir, “Bu teklif Temmuz ayında meclise geldiğinde Adalet Komisyonu’nda hararetli tartışmalar yaşandı. Görüşmeler Adalet Komisyonu Başkanı Cüneyt Yüksel’in maddeyi genel kurula bu şekilde getirmeyeceklerini ve Anayasa Mahkemesi kararına uygun şekilde değiştireceklerini söylemesiyle tamamlandı” diye konuştu.

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) eşitlik ilkesine aykırı bularak iptal ettiği kadının eşinin soyadını alma zorunluğuna dair yeni yasanın görüşmeleri bugün TBMM genel kurulunda başladı.

Ancak yasa, AYM’nin iptal ettiği haliyle yeniden düzenlenmedi. Yasa 9. Yargı Paketi’nde ufak değişiklikler yapılarak eski halini aldı. Eğer yasa bu haliyle kabul edilirse kadınlar evlendikleri zaman eşlerinin soyadlarını zorunlu olarak almaya devam edecekler. Peki AYM bu kararı nasıl vermişti? AYM’nin kararı neden uygulanmıyor?

İstanbul 8’inci Aile Mahkemesi, “Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir” düzenlemesinin iptali için 2023 yılında AYM’ye başvurdu.

Mahkeme, başvurusunu erkeğin doğumla kazandığı soyadını ömrü boyunca kullanması mümkünken aynı hakkın kadına tanınmamasının eşitlik ilkesine bağdaşmadığı şeklinde gerekçelendirdi.

AYM de bu başvuruyu değerlendirerek hükmün iptaline karar vermiş, kadın ve erkeğin eşit haklara sahip olduğunu ailenin “eşler arası eşitliğe” dayandığını vurgulamıştı. Kararda ayrıca kadının yargı yoluna başvurarak evlenmeden önceki soyadını kullanabildiği anımsatılmış, kadınların mahkeme kararı olmadan da evlenmeden önceki soyadını kullanabilmesinin önü açılmıştı.

Nisan 2023’te çıkan kararın 9 ay sonra uygulamaya geçmesi öngörülmüştü. Temmuz ayında TBMM’ye sunulan 9. Yargı Paketi olarak bilinen “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, AYM’nin karınların soyadına ilişkin kararını dikkate almayarak eski uygulanın devamını öngören bir kanun maddesi önerdi.

Yeni pakette kadının evlenmeden önceki soyadının ancak kocasının soyadıyla birlikte kullanması yer aldı. Maddenin gerekçesinde ise “anne babanın ayrı soyadı kullanmalarının çocuk üzerinde olumsuz etkiler oluşturabileceği ve çocuğun hangi soyadını kullanacağı tartışma konusu haline gelebileceği” ifadeleri kullanıldı.

Kadın hakları savunucuları ise yasa teklifinin bu şekilde TBMM’ye sunulmasına tepkili.

Türkiye CEDAW imzacısı

DW Türkçe’den Ece Çelik‘e konuşan Eşitlik için Kadın Platformu’ndan (EŞİK) avukat Sema Yurtbilir, Türkiye’nin Uluslararası Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi’nin (CEDAW) imzacısı olduğunu hatırlatıyor. Sözleşmenin devletlere eşitliği sağlama yükümlülüğü verdiğini belirten Yurtbilir, AYM’nin iptal kararından sonra yeni bir kanun maddesine ihtiyaç duyulmaksızın kadınların evlenmeden önceki soyadlarını kullanabileceklerini ancak nüfus memurluklarının bunu uygulamadıklarını söylüyor:

“Aslında AYM kararının ardından yeni bir yasa çıkmaksızın kadınlara istedikleri soyadını kullanma hakkını tanımaları gerekirdi. AYM, kararın 9 ay sonra yürürlüğe gireceğini söylemişti. Bu süre meclisin konuyla ilgili yeni bir kanun çalışması için tanınıyor. Ancak TBMM konuyla ilgili bir çalışma yapmadı. Biz de hukukçular olarak bunu zaten CEDAW’ın düzenlediğini ve yeni bir yasaya ihtiyaç olmadığını dile getirdik. EŞİK gönüllüleri olarak nüfus müdürlüklerine ve farklı kurumlara başvurular yaptık ancak hiçbir nüfus müdürlüğü ve kurum olumlu yanıt vermedi.”

Temmuz ayında AKP’nin getirdiği 9. Yargı Paketi içerisinde yer alan teklifin eşitlik ilkesine aykırı olduğunu ifade eden Yurtbilir, “Bu teklif Temmuz ayında meclise geldiğinde Adalet Komisyonu’nda hararetli tartışmalar yaşandı. Görüşmeler Adalet Komisyonu Başkanı Cüneyt Yüksel’in maddeyi genel kurula bu şekilde getirmeyeceklerini ve Anayasa Mahkemesi kararına uygun şekilde değiştireceklerini söylemesiyle tamamlandı” diye konuşuyor.

Ancak bugün yasanın hiç değiştirilmeden TBMM genel kuruluna getirildiğini söyleyen Yurtbilir, “Bugün bir hukuk devletinde anayasaya aykırı bir yasama faaliyeti yapıldığını söyleyebiliriz” diyor. İktidar bloğunun sayısal olarak çoğunluğa sahip olduğu için insan hakkı sözleşmelerini, AYM’yi dinlemeksizin her maddeyi meclisten geçirebildiklerini ifade eden Yurtbilir, muhalefetin ve komisyonların hiçbir anlamı kalmadığı görüşünde.

EŞİK Platformu olarak muhalefet partilerine ve bağımsız vekillere oylamaya katılmama çağrısında bulunduklarını ve “Kendileri çalsın kendileri oynasın” başlıklı bir kampanya başlattıklarını söyleyen Yurtbilir, bu kararın iktira partisinin kadın ve aile politikalarının iz düşümü olduğunu vurguluyor. Yurtbilir, yurt dışında soyadı konusunda eşit çözümler bulmuş pek çok ülke olduğunun altını çiziyor.

Peki hangi ülkelerde kadınlar evlenmeden önceki soyadını kullanmaya devam edebiliyor? ABD, Birleşik Krallık, Hollanda, Fransa, Belçika ve İtalya gibi ülkelerde kadınlar evlendikten sonra evlenmeden önceki soyadlarını kullanmaya devam edebiliyorlar. Pek çok ülkede çocuklar babanın soyadını alıyor. Fransa gibi kimi ülkelerde çocukların hangi soyadını kullanacaklarına ebeveynler birlikte karar veriyor.

Paylaşın

DEM Parti’nin Meclis’e Sunduğu 927 Kanun Teklifi Ve Araştırma Önergesine Ret

TBMM’de sayısal çoğunluğu elinde bulunduran Cumhur İttifakı, DEM Parti’nin 13 Haziran 2023 ve 26 Eylül 2024 arasında verdiği 247 kanun teklifini gündeme almadı, 673 Meclis araştırma önergesini ise reddetti.

Bu teklifler arasında en çok dikkat çeken kanun teklifi ise PKK Lideri Abdullah Öcalan’a “ömür boyu” hapis cezası verilmesine neden olan kanun ile bünyesinde yer alan ilgili maddelerin değiştirilmesi için verilen kanun teklifi oldu.

Meclis’te verilen ve dikkat çeken diğer kanun teklifleri arasında “Terörle Mücadele Kanunu’nun” değiştirilmesi, okullarda çocuklara bir öğün yemek desteği verilmesi, KDV ve ÖTV’de değişiklik, kadın Bakanlığı’nın kurulması gibi teklifler yer aldı.

Meclis’te sayısal çoğunluğu elinde bulunduran AK Parti-MHP ittifakı, Meclis’e 14 Mayıs 2023’te giren Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti) bu süre içinde verdiği 247 kanun teklifi gündeme almadı, 673 Meclis araştırma önergesini ise reddetti.

Bu durum, DEM Parti’nin 13 Haziran 2023 ve 26 Eylül 2024 arasında verdiği kanun teklifi ile önergelere dair hazırladığı faaliyet raporuna da yansıdı.

Faaliyet raporuna göre; bu sürede Meclis Başkanlığı’na 6 bin 541 soru önergesi verildi. Çeşitli konulara dair verilen önergelerinin 80’i Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un yanıtlaması istemi ile verildi. En çok soru önergesi ise Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı’na verildi.

Rapora göre, bu tarihler arasında Adalet Bakanlığı’na bin 839, İçişleri Bakanlığı’na bin 455 soru önergesi verildi. Verilen bu önergelerin büyük bir bölümüne ise ya yanıt verilmedi ya da sorulara, sorular ve mevzuatla cevap verildi. Diğer bakanlık ve kurumlara verilen geriye kalan önergelere de ya yanıt verilmedi ya da mevzuatta yer alan ibareler ile durum geçiştirildi.

Rapora göre, DEM Parti 673 Meclis araştırma önergesi verdi. Meclis Araştırma Komisyonu’nun kurulması ve önergelerde yer alan konuların araştırılması için verilen önergelerin tümü AKP-MHP oyları ile ya reddedildi ya da henüz işleme alınmadı.

DEM Parti, kadın katliamlarına ve kadınların yaşadığı sorunların tespit edilip çözüme kavuşması için bu tarihler arasında 44, çocuklar için ise 29 önerge verdi. Parti, PKK lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit ve cezaevlerinde yaşanan sorunların tespiti ve çözümü için ise 81 önerge verdi.

Bu tarihler arasında verilen 247 kanun değişikliği teklifi Meclis’in Adalet Komisyonu’nun gündemine girmedi. Komisyonun gündemine almadığı bu kanun teklifleri, bu nedenle Meclis Genel Kurulu’na da inmedi. DEM Parti bu tarihler arasında pek çok konunun çözülmesi için teklif verdi.

Bu konularda arasında Madımak Katliamı’nın araştırılması ve Madımak Oteli’nin utanç müzesi yapılması, Zilan Katliamı, 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun değiştirilmesi, IŞİD tarafından yapılan katliamların Meclis tarafından soykırım olarak nitelendirilmesi gibi kanun teklifleri de yer aldı.

Meclis’te verilen ve dikkat çeken diğer kanun teklifleri arasında “Terörle Mücadele Kanunu’nun” değiştirilmesi, okullarda çocuklara bir öğün yemek desteği verilmesi, KDV ve ÖTV’de değişiklik, kadın Bakanlığı’nın kurulması gibi teklifler yer aldı. Ayrıca Kürt ve Alevi büyüklerinin cenazelerinin teslim edilmesi, Tunceli şehir isminin değiştirilip Dersim yapılması, 65 yaşını doldurmuş muhtaçlara aylık bağlanması, Türkiye ile İsrail arasındaki ticaretin sonlandırılması gibi teklifler de yer aldı.

Bu teklifler arasında en çok dikkat çeken kanun teklifi ise PKK Lideri Abdullah Öcalan’a “ömür boyu” hapis cezası verilmesine neden olan kanun ile bünyesinde yer alan ilgili maddelerin değiştirilmesi için verilen kanun teklifi oldu.

Bu kapsamda DEM Parti’nin tüm vekilleri teklif vererek, koşullu salıverme şartlarının değerlendirilmesi ve Ceza ve Güvenlik Tedbirleri İnfazı Hakkındaki düzenlemenin değiştirilmesini istedi. Ancak ilgili komisyonun teklifi henüz gündemine almaması nedeniyle teklif genel kurulda görüşülemedi.

(Kaynak: Mezopotamya Ajansı)

Paylaşın

STK’lardan Casusluk Düzenlemesi “Etki Ajanlığı” Çağrısı: Ret Oyu Verin

Kamuoyunda “etki ajanlığı” olarak bilinen “casusluk düzenlemesi”nin de yer aldığı kanun teklifi Meclis Adalet Komisyonu’ndan geçerken, STK’lar, tüm milletvekillerini yasa teklifine ret oyu vermeye çağırdı.

Muhalefet, haziran ayında geri çekilen düzenlemeye ilişkin, gazetecilerin, sivil toplum örgütlerinin, araştırmacıların kolaylıkla “etki ajanı” ilan edilip tutuklanabileceği uyarısında bulunmuştu.

Kamuoyunda “etki ajanlığı” olarak bilinen “casusluk düzenlemesi”nin de yer aldığı “Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” Meclis Adalet Komisyonu’ndan geçti. Tepki çeken 16. maddeye göre Türk Ceza Kanunu’nda yapılan değişiklikle casuslukla ilgili yeni bir suç ihdas edilecek.

TCK’nin “Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk” bölümüne eklenecek maddede, “Devlet güvenliği veya iç ve dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda suç işleyenler hakkında üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir” denildi.

Eylem “savaş sırasında veya askeri hareketleri tehlikeye sokacak bir süreçte işlenmiş” ise bu ceza 8 yıldan 12 yıla kadar çıkartılabilecek. Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması Adalet Bakanı’nın iznine bağlı olacak.

Sivil Toplum Kuruluşları (STK), kamuoyunda “etki ajanı” olarak bilinen; aşırı geniş ve muğlak maddeleriyle sivil toplumu tehdit eden casusluk yasalarında değişiklik öngören yeni yasa teklifiyle ilgili ortak bir açıklama yayımladı.

23 Ekim’de Meclis Adalet Komisyonu’ndan geçen ve TBMM Genel Kurulu’nda oylamaya sunulacak olan yasa teklifinin yürürlüğe girmesi halinde sivil toplumun özgürce faaliyet yürütmesine yönelik önemli bir tehdit oluşacağı vurgulanan açıklamada, “Yasa teklifi, sivil toplum örgütlerinin, devlet veya devlet dışı aktörler tarafından işlenen insan hakları ihlallerini belgelemek gibi meşru faaliyetlerini suç kapsamına alma riski taşımakta ve uzun süreli hapis dahil ağır cezalar öngörmektedir” denildi.

Düzenlemenin meşru olan sivil toplum faaliyetlerini suç kapsamına aldığının vurgulandığı metinde, “Kamuoyunda ‘etki ajanı’ yasası olarak bilinen yasa teklifi, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) ‘Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk’ başlıklı yedinci bölümüne 339/A maddesiyle ‘Devletin güvenliği ve siyasal yararları aleyhine suç işleme’ başlığı altında yeni bir suç eklenmesini teklif etmektedir Yasa teklifi, sivil toplum örgütlerinin, devlet veya devlet dışı aktörler tarafından işlenen insan hakları ihlallerini belgelemek gibi meşru faaliyetlerini suç kapsamına alma riski taşımakta ve uzun süreli hapis dahil ağır cezalar öngörmektedir.

Ayrıca, bu suçların cezası, ‘savaş zamanında’ veya ‘devletin savaş hazırlığı veya askeri hareketleri’ bağlamında işlenmesi halinde ceza sekiz ila on iki yıl hapis cezası olarak öngörülmektedir. İlgili suçların ‘milli güvenlik açısından stratejik önemi haiz birimler ile proje, tesis ve hizmetleri yerine getiren kurum ve kuruluşlarda görev yapanlar tarafından işlenmesi halinde’ verilecek ceza bir kat artırılacaktır” denildi.

“Yasa teklifinin mevcut halinin olası suistimallere karşı yeterli güvence veya etkili hukuk yolu içermemesinden ve hangi belirli fiillerin suç teşkil ettiğine ilişkin açık ve net kriterler getirmekte yetersiz kalmasından kaygı duymaktayız” denilen açıklamaya şöyle devam edildi:

“Stratejik çıkar’, ‘talimat’, ‘organizasyon’ ve ‘devletin iç veya dış siyasi yararları’ gibi kavramlar son derece geniş ve muğlaktır. Yeterince açık tanımlanmamış veya aşırı geniş kapsamlı yasalar keyfi uygulamaya veya suistimale yol açabilir ve bu nedenle devlet yetkilileri tarafından muhalif olarak görülen kişileri hedef almak veya ülkedeki insan hakları ihlallerini belgeleyen örgütler gibi sivil toplum örgütlerini kriminalize etmek için araçsallaştırılabilir. Yasa teklifi yürürlüğe girerse, sivil toplum örgütleri, gazeteciler, insan hakları savunucuları da dahil olmak üzere herkesin bilgi talep etme ve edinme hakkını da içeren ifade özgürlüğü hakkı ihlal edilme riski altına girecektir.”

Yasa teklifinin anayasaya aykırı olduğuna vurgu yapılarak, “Yasa teklifi, ceza hukukunun temel bir kavramı olan öngörülebilirlik ilkesini de içeren suçta ve cezada kanunilik ilkesini ihlal ettiğinden, uluslararası hukuk ve standartların, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin yanı sıra Türkiye’nin Anayasası ile iç hukukuna da aykırıdır. Suçta ve cezada kanunilik ilkesi, Türkiye’nin taraf olduğu Uluslararası Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nin 15. Maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 7. Maddesi ile güvence altına alınmıştır.

Bu ilke aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38. Maddesi ve Türk Ceza Kanunu’nun 2. Maddesi ile de korunmaktadır. Bu ilke gereğince yasa maddeleri, ilgili kişiler tarafından anlaşılabilir ve öngörülebilir olmalıdır; yani kişiler, hangi fiillerin veya ihmallerin onlara cezai sorumluluk yükleyeceğini ve gerçekleştirilen fiil veya ihmalden ötürü hangi cezanın uygulanacağını öngörebilmelidir” ifadeleri kullanıldı.

“Yasa teklifi, yürürlüğe girmesi halinde Türkiye’de insan hakları savunucuları, gazeteciler, akademisyenler ve sivil toplum örgütleri gibi pek çok grubun meşru faaliyetleri nedeniyle hedef alınmasına ve uluslararası hukuk ve standartlar uyarınca korunan faaliyetlerinin büyük bir bölümünün kriminalize edilmesine zemin hazırlayacaktır” denilen açıklamada, “Yasa, sivil toplum üzerinde önemli insan hakları çalışmalarını durdurmaları yönünde de caydırıcı bir etki yaratacak ve potansiyel anlamda faaliyetlerini engelleyecektir. Ayrıca yasa teklifindeki suçların yargılanması Adalet Bakanı’nın iznine tabi olduğundan yasa teklifi, yürürlüğe girmesi halinde, dava açılıp açılmayacağının belirlenmesinde olası bir siyasi müdahalenin önünü açacaktır. Bakanlık onayı gerekliliği göz önüne alındığında, savcılar ve müfettişler, siyasi muhaliflere ve/veya hükümete karşı çıktığı düşünülen sivil toplum aktörlerine karşı dava açmaları yönünde teşvik edilebilecektir” ifadelerine yer verildi.

Metin şu çağrı ile sonlandırıldı: “İmzası bulunan örgütler olarak, Türkiye yetkililerine hem Uluslararası Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile güvence altına alınan uluslararası hukuk uyarınca, ‘ulusal güvenliğin’ muğlak veya keyfi kısıtlamalar getirmek için bahane edilemeyeceğini ve ancak yeterli güvenceler ve etkili hukuk yolu mevcut olduğunda konu edilebileceğini hatırlatmaktayız. Tüm milletvekillerini bu yasa teklifine ret oyu vermeye çağırıyoruz.”

İmzacı Kurumlar: 17 Mayıs Derneği, Ali İsmail Korkmaz Vakfı, Ankara Gökkuşağı Aileleri Derneği (GALADER), Başka Bir Okul Mümkün Derneği, Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST), Çağdaş Gazeteciler Derneği, DİSK Basın-İş, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği, Göç İzleme Derneği, Haber-Sen, Hak İnisiyatifi, Hakikat Adalet Hafıza Merkezi, İnsan Hakları Derneği, İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi, İnsan Hakları Derneği Ankara Şube LGBTİ+ Komisyonu,

İnsan Hakları Gündemi Derneği, İzmir Kadın Dayanışma Derneği, Kadın Kültür Sanat Edebiyat Derneği, Kadının İnsan Hakları Derneği, Kaos GL Derneği, Kırmızı Şemsiye Cinsel Sağlık ve İnsan Hakları Derneği, Lambdaistanbul LGBTİ+ Dayanışma Derneği, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği, Mekanda Adalet Derneği, Özgür Renkler Derneği, Özgürlük için Hukukçular Derneği, P24 Bağımsız Gazetecilik Derneği,

Rosa Kadın Derneği, Sosyal Politika Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği, Sosyal ve Ekonomik Yaşamda Nitelikli Değişim ve Gelişime Destek Derneği (SenDeGel), Türkiye Gazeteciler Sendikası, Türkiye İnsan Hakları Davalarına Destek Projesi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi, Üniversiteli Kuir Araştırmaları ve LGBTİ+ Dayanışma Derneği, Yaşam Bellek Özgürlük Derneği, Yeşil Düşünce Derneği.

Paylaşın

Casusluk Düzenlemesi “Etki Ajanlığı” Meclis Adalet Komisyonu’ndan Geçti

Kamuoyunda “etki ajanlığı” olarak bilinen “casusluk düzenlemesi”nin de yer aldığı kanun teklifi Meclis Adalet Komisyonu’ndan geçti. ‘Etki ajanlığı’ düzenlemesi, kamuoyundan gelen tepki nedeniyle haziran ayında geri çekilmişti.

Muhalefet, haziran ayında geri çekilen düzenlemeye ilişkin, gazetecilerin, sivil toplum örgütlerinin, araştırmacıların kolaylıkla “etki ajanı” ilan edilip tutuklanabileceği uyarısında bulunmuştu.

Meclis Adalet Komisyonu, casusluk ile ilgili düzenlemenin de yer aldığı, “Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nin görüşmelerine başladı.

ANKA Haber Ajansı’nın haberine göre, TBMM Adalet Komisyonu’nda, “etki ajanlığı” düzenlemesinin de yer aldığı 23 maddelik Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin görüşmeleri tamamlandı.

İki gün süren görüşmelerde toplam 23 maddeden oluşan kanun teklifi komisyonda kabul edildi. Kanun teklifi önümüzdeki günlerde TBMM Genel Kurulu’nda görüşülecek.

Avukatlık Kanunu’nda değişiklik yapılmasını öngören 1. maddeye göre, avukatlık stajına fiilen engel olmamak şartıyla herhangi bir sigortalı işte çalışması, avukatlık stajının yapılmasına engel olmayacak.

Teklifte yer alan bir diğer maddede, “Noterlerin tatil gün ve saatlerinde çalışmasına ilişkin usul ve esaslar Türkiye Noterler Birliğinin mütalaası alınarak Adalet Bakanlığı’nca yürürlüğe konulan yönetmelikte düzenlenir” denildi. Teklife göre, Noterlik Ücret Tarifesi her yıl mart ayı yerine ocak ayı başında düzenlenecek.

Teklife göre, adın değiştirilmesi haklı sebeplere dayanılarak hakimden istenebilecek. Adın değiştirildiği nüfus siciline kayıt ve Basın İlan Kurumu’nun ilan portalında ilan olunacak.

Teklifte yer alan başka bir maddeye göre ise, boşanma davası reddinin kesinleşmesinden sonra ortak hayat sürdürmeleri temelinden sarsılmış çiftlerin yeniden dava açabilmesi için 3 yıl olan süre 1 yıla indirilecek.

“Etki ajanlığı” olarak bilinen ve tepki çeken 16. maddeye göre Türk Ceza Kanunu’nda yapılan değişiklikle casuslukla ilgili yeni bir suç ihdas edilecek.

TCK’nin “Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk” bölümüne eklenecek maddede, “Devlet güvenliği veya iç ve dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda suç işleyenler hakkında üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir” denildi.

Eylem “savaş sırasında veya askeri hareketleri tehlikeye sokacak bir süreçte işlenmiş” ise bu ceza 8 yıldan 12 yıla kadar çıkartılabilecek. Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması Adalet Bakanı’nın iznine bağlı olacak.

Paylaşın

Özel’den Kurtulmuş’a Anayasa Tepkisi: El Uzatanın Elini Kıracağız

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un Anayasa’nın 3. maddesi ile ilgili sözlerine tepki gösteren CHP Lideri Özgür Özel, “Anayasa’nın ilk dört maddesinden orayı okuyunca şunu anlıyorsun; ‘Türkiye Cumhuriyeti devletiyle, milletiyle, ülkesiyle bölünmez bir bütündür.’ Nokta” dedi ve ekledi:

“Tayyip Bey HÜDA-PAR’a bir şey diyemiyor. Bahçeli HÜDA-PAR’a bir şey söylemiyor. Numan Bey, HÜDAPAR’ın alanını genişletecek, hesapta entelektüel tartışma açıyor. Biz Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşlarıyız. Biz hep beraber bir ve beraberiz. Devletimizle, milletimizle, ülkemizle birlikte bir bütünüz. Bayrağımız belli, başkentimiz belli, kurucumuz belli. Bunlarla sorunu olanlar da belli. İlk 4 maddeye el uzatanın elini kıracağız.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Datça Belediye Başkanlığı ziyaretinde yaptığı açıklamada, Anayasa’nın 3. maddesi ile ilgili sözlerine nedeniyle TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’a tepki gösterdi.

Özgür Özel, “HÜDA-PAR ‘Anayasa’nın ilk 4 maddesi tartışılsın’ dedi. Geçtiğimiz aylarda sordum, kıvırdılar. Numan Kurtulmuş dedi ki, ‘Devletin milletiyle ve ülkesiyle bir bölünmez bütün olduğu ifadesi yanlış.’ Güya entelektüel bir tartışma başlatacak” ifadelerini kullandı.

Özgür Özel, şöyle devam etti: “Hiç oynamaya gerek yok! Elini uzatanın eli kırılsın. Anayasa’nın ilk dört maddesinden orayı okuyunca şunu anlıyorsun; ‘Türkiye Cumhuriyeti devletiyle, milletiyle, ülkesiyle bölünmez bir bütündür.’ Nokta. Tayyip Bey HÜDA-PAR’a bir şey diyemiyor. Bahçeli HÜDA-PAR’a bir şey söylemiyor.

Numan Bey, HÜDAPAR’ın alanını genişletecek, hesapta entelektüel tartışma açıyor. Biz Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşlarıyız. Biz hep beraber bir ve beraberiz. Devletimizle, milletimizle, ülkemizle birlikte bir bütünüz. Bayrağımız belli, başkentimiz belli, kurucumuz belli. Bunlarla sorunu olanlar da belli. İlk 4 maddeye el uzatanın elini kıracağız.”

CHP’nin 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan Anayasa’nın 3’üncü maddesinin değiştirilmesi gerektiğini savunan TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’a tepki geldi. Sosyal medya hesabından açıklama yapan Kılıçdaroğlu, Kurtulmuş’u ‘bölücülükle’ suçladı.

Kılıçdaroğlu’nun ilgili açıklaması şöyle: “Hiç kimse bu topraklardaki Atatürkçü, Kuvvâcı ve Sevr’i parçalayıp atan kuvveti hafife almasın! Hilafet sevdalısı küçük bir grubun saraydan aldığı destekle, meydanlarda yaptıkları çağrı bizi rahatsız etmektedir. Karun olmuşlara meftun olanlar ve onların cahil cesaretleri de bizi rahatsız etmektedir.

‘Değiştirilmesi teklif dahi edilemez’ olan anayasanın maddesini tartışmaya açmak bölücülüktür. Sizin derdiniz anayasa falan değil. Derdiniz; ‘Bölünmez bütünlüğümüzdür’. Derdiniz; ‘Bayrağımız ve Bağımsızlığımızdır’. Bu ülkede değişecek tek bir şey vardır o da: ‘Saray ve şürekasıdır’. Değiştirmek mi istiyorsunuz? Hodri Meydan!”

Ne olmuştu?

HÜDA-PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada mevcut anayasanın, Türkiye Cumhuriyeti’nin bayrağı, yönetim şekli, başkentini tarif eden ilk 3 maddesinin değiştirilmesinin “teklif edilemeyeceğini düzenleyen 4. maddenin değiştirilmesini” istemişti.

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş da 10 Ekim’de Gazi Üniversitesi’nin akademik açılış yıldönümü töreninde yaptığı konuşmada ise Anayasa’nın 3. Maddesi’ndeki “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü” tabirinin değiştirilmesi gerektiğini savunmuş şunları demişti: “Devletin ülkesi olmaz. Devletin milleti olmaz. Bu metin, ‘Milletin devleti ve ülkelisiyle bölünmez bütünlüğü’ şeklinde ifade edilmelidir. Bu seçkinci, devletçi anlayışın da yeni anayasada milletin gücü üzerine yükselen bir devlet anlayışıyla yeniden ele alınmasının önemli olduğunu düşünüyorum.”

Paylaşın

Anayasa Tartışmaları: Kurtulmuş’tan yeni “3. Madde” Açıklaması

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Anayasa’nın 3. Maddesi’ne ilişkin yaptığı açıklamanın yanlış anlaşıldığını belirterek, “Konuşmamın hiçbir yerinde üçüncü madde diye bir şey geçmemiştir” dedi.

Haber Merkezi / Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş’un ‘devletin milleti olmaz’ diyerek Anayasa’nın 3. Maddesi’nin değişmesi gerektiğini söylemesiyle başlayan tartışma sürüyor.

Kendisine bu konu hakkında sorulan soruya yanıt veren Kurtulmuş, ilk 4 maddenin tartışılmasının ‘sürece zarar vereceğini’ ifade ederek, şunları söyledi: “Daha önce de ifade ettim. İlk 4 madde ile ilgili herhangi bir tartışma söz konusu değildir. İlk 4 madde hakkında tartışma başlatılması sürece zarar verir.

Gazi Üniversitesi’ndeki konuşmamda sanki üçüncü madde ile ilgili bir mesele gündeme geliyormuş gibi yanlış bir algının oluşturulması ise en hafif ifade ile algı yönetimidir. Kabul etmem mümkün değil. Konuşmamın hiçbir yerinde üçüncü madde diye bir şey geçmemiştir.”

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, dün Gazi Üniversitesi Akademik Yıl Açılış Programı’nda yaptığı konuşmada, Anayasa tartışmalarına değindi. Kurtulmuş, Anayasa’nın 3’üncü maddesindeki “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü” tabirinin değişmesi gerektiğini söyledi.

Kurtulmuş konuşmasına şöyle dedi: “Devlet aygıtı milletin işlerini iyi yönetmek için kurulmuş bir mekanizmadır. Mesela çok sıradan gibi gözüken, Anayasada yer alan ‘Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür’ tabiri bu perspektiften bakıldığında değiştirilmelidir.

Bu devletin aslı millettir. Bu metin, ‘Milletin devleti ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğü’ şeklinde ifade edilmelidir. Bu seçkinci, devletçi anlayışın da yeni Anayasa’da, milletin gücü üzerine yükselen bir devlet anlayışıyla yeniden ele alınmasının önemli olduğunu düşünüyorum.

Çok açık söylüyorum, demokrasinin en büyük düşmanı imtiyaz ve istisnalardır. İmtiyaz ve istisnalar, seçkinci gruplara ya da birtakım avantajlı gruplara kamunun gücünü, milletin imkanlarını aktarmak demektir. Dolayısıyla bu anayasa yapım sürecinde, istisna ve imtiyazların ortadan kaldırılması ve tam manasıyla demokratik kuralların herkes için eşit, adil, demokratik kuralların ortaya konulması ve bu çerçevede demokratik kurumların da millet egemenliği anlayışı çerçevesinde yeniden gözden geçirilmesi gerekir.”

Özel’den Kurtulmuş’a Anayasa tepkisi

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Datça Belediye Başkanlığı ziyaretinde yaptığı açıklamada, Anayasa’nın 3. maddesi ile ilgili sözlerine nedeniyle TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’a tepki gösterdi.

Özgür Özel, “HÜDA-PAR ‘Anayasa’nın ilk 4 maddesi tartışılsın’ dedi. Geçtiğimiz aylarda sordum, kıvırdılar. Numan Kurtulmuş dedi ki, ‘Devletin milletiyle ve ülkesiyle bir bölünmez bütün olduğu ifadesi yanlış.’ Güya entelektüel bir tartışma başlatacak” ifadelerini kullandı.

Özgür Özel, şöyle devam etti: “Hiç oynamaya gerek yok! Elini uzatanın eli kırılsın. Anayasa’nın ilk dört maddesinden orayı okuyunca şunu anlıyorsun; ‘Türkiye Cumhuriyeti devletiyle, milletiyle, ülkesiyle bölünmez bir bütündür.’ Nokta. Tayyip Bey HÜDA-PAR’a bir şey diyemiyor. Bahçeli HÜDA-PAR’a bir şey söylemiyor.

Numan Bey, HÜDAPAR’ın alanını genişletecek, hesapta entelektüel tartışma açıyor. Biz Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşlarıyız. Biz hep beraber bir ve beraberiz. Devletimizle, milletimizle, ülkemizle birlikte bir bütünüz. Bayrağımız belli, başkentimiz belli, kurucumuz belli. Bunlarla sorunu olanlar da belli. İlk 4 maddeye el uzatanın elini kıracağız.”

CHP’nin 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan Anayasa’nın 3’üncü maddesinin değiştirilmesi gerektiğini savunan TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’a tepki geldi. Sosyal medya hesabından açıklama yapan Kılıçdaroğlu, Kurtulmuş’u ‘bölücülükle’ suçladı.

Kılıçdaroğlu’nun ilgili açıklaması şöyle: “Hiç kimse bu topraklardaki Atatürkçü, Kuvvâcı ve Sevr’i parçalayıp atan kuvveti hafife almasın! Hilafet sevdalısı küçük bir grubun saraydan aldığı destekle, meydanlarda yaptıkları çağrı bizi rahatsız etmektedir. Karun olmuşlara meftun olanlar ve onların cahil cesaretleri de bizi rahatsız etmektedir.

‘Değiştirilmesi teklif dahi edilemez’ olan anayasanın maddesini tartışmaya açmak bölücülüktür. Sizin derdiniz anayasa falan değil. Derdiniz; ‘Bölünmez bütünlüğümüzdür’. Derdiniz; ‘Bayrağımız ve Bağımsızlığımızdır’. Bu ülkede değişecek tek bir şey vardır o da: ‘Saray ve şürekasıdır’. Değiştirmek mi istiyorsunuz? Hodri Meydan!”

İstanbul Barosu ise kamuoyunda tartışma yaratan Kurtulmuş’un sözlerinin üzerine açıklama yaptı. Açıklamada, Anayasa’nın ilk 3 maddesinin, “Cumhuriyet’in temeli ve harcı” olduğu öne sürüldü.

Özetle şöyle denildi: “‘Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.’ hükmünü içeren Anayasamızın 3. maddesi, yine Anayasamızın 4. maddesi ile değiştirilmezlik güvencesi altına alınmıştır. Anayasanın değiştirilemez maddeleriyle belirlenmiş bu anayasal kimlik TBMM dahil hiçbir devlet organı tarafından geçerli anayasa normları kötüye kullanılarak değiştirilemez.

Bölünmez bütünlüğe ilişkin bu düzenlemenin temeli, Erzurum Kongresi’nde; ‘Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür’ ilkesi ile atılmıştır. Bu hüküm, üniter devlet anlayışının bir ürünü olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve onu kuran Türk Ulusunun tekliğini ve birlikteliğini ifade etmektedir.

Nitekim bu hüküm sayesinde kökeni, dini, mezhebi ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti Devleti çatısı altında birlikte yaşama iradesine sahip olan Türk Milleti, idarenin bütünlüğü ilkesine uygun olarak üniter devlet sistemi ile idare edilmektedir. Bu konuda atılacak bir geri adım, milli birlik ve beraberliğimize zarar verebileceği gibi ulus kavramından ödün verilmesi anlamına da gelir.”

Paylaşın

Meclis’te İsrail Oturumu: Bilmediğimiz Bir Şeyi Söylemediler

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), Erdoğan’ın İsrail’in Türkiye’ye de saldırabileceğine ilişkin sözlerinin ardından muhalefetin talebi üzerine toplandı. Kapalı oturuma Erdoğan katılmadı.

TBMM Genel Kurul Salonu’na dinleyici ve gazeteci alınmadı. Ayrıca Genel Kurul Salonu’nun yanındaki odalar da oturum tamamlanıncaya kadar kapalı tutuldu. Kapalı oturum tutanakları ve özetleri, 10 yıl sonra yayımlanabilecek. Bilgilendirmenin ardından kapalı oturum sona erdi.

CHP Genel Başkanı özgür Özel, TBMM’de düzenlenen gizli oturum sonrası yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Bilmediğimiz bir şeyi söylemediler. Şüphemiz vardı işsizlik olduğu için insanların geçim sıkıntısı olduğu için 31 Mart’ta milletin sesini duymadan emekçiyi duymadan yaptığı politikalar sandıkta cezalandırıldığı için. CHP 47 yıl sonra birinci parti olduğu için, CHP gücünü koruduğu Erdoğan’ın da partisini toparlayamadığı için işsizliği, yoksulluğu konuşmasın diye ortalığı İsrail saldıracak lafını attı. Bunu konuşturuyor.

Milli güvenliğin milletin yüreğinin beraber attığı konuları tartıştırıyor. Aksini düşünen varsa çıksın anlatsın. Grup başkanvekili, grup başkanı biz dinledik ve Erdoğan’ın bahsettiği tehdide ikna olduk desin.

Türkiye gerçek gündemine dönmelidir. Gerçek gazetecileri gündem manipülasyonundan arınmaya ve gençlerin umutsuzluğunu konuşmaya davet ediyorum. İsrail’e karşı Filistin’e aslan gibi yanındayız. Bilmediğimiz bir şey olsaydı susacak ve destek vereceğiz dedik. Ecevit Kıbrıs Harekatı ile ilgili bilgilendirme yaptı. Demirel dedi ki iktidar muhalefet beraberiz. Aynı tehdit olsaydı ne ben ne de grup başkan vekillerimiz aynı tavrı alırdı.”

Paylaşın

MHP İle DEM Parti Komşu Oldu

TBMM Genel Kurulu’nda, İYİ Parti’nin bir sıra kaybetmesi sonrası yapılan yeni düzenleme ile DEM Parti ve MHP eskisi gibi tekrar komşu oldu. Saadet Partisi, İYİ Parti, MHP, DEM Parti, CHP ve AK Parti.

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin, TBMM Genel Kurulu’nun açılış töreninde DEM Grubu’nu ziyaret ederek selamlaşması çok konuşulmuştu.

TBMM’de 28. Dönemin 3. yasama yılında geçtiğimiz yıl olduğu gibi Genel Kurul oturum planı değişti.

Partilerin seçimlerde çıkardığı milletvekili sayılarına göre düzenlenen TBMM Genel Kurulu oturum planı, geçtiğimiz yıl Saadet Partisi’nin Gelecek Partisi ile oluşturduğu Saadet Grubu nedeniyle değişmişti. Bu defa ise oturum planı İYİ Parti’de yaşanan kan kaybından dolayı oldu.

İYİ Parti, 2023 seçimlerinde çıkardığı 43 milletvekilinden 13 tanesini kaybetti.

Gerçek Gündem’in haberine göre; bu kan kaybı İYİ Parti’nin TBMM Genel Kurulu’ndaki yerini de etkiledi. Daha önce 3 sıra sandalyeye sahip olan İYİ Parti, bir sırasını MHP’ye devretmek zorunda kaldı. Böylece MHP, oturma planında tekrar üç sıra koltuğa sahip oldu.

TBMM Genel Kurulu’nun açılış töreninde DEM Grubu’nu ziyaret ederek selamlaşan MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin bu tavrı çok konuşulmuştu. TBMM Genel Kurulu’nda yapılan yeni düzenlemede ile de DEM ile MHP eskisi gibi tekrar komşu oldu.

TBMM Başkanlığı, yeni oturum planına göre Saadet Partisi’ni en küçük siyasi parti grubu olarak en başa alınırken, sırayla İYİ Parti, MHP, DEM, CHP ve AKP şeklinde oturup sıralaması yaptı.

Paylaşın