Kahramanmaraş: Taş Türbe (Taş Medrese)

Taş Türbe (Taş Medrese); Kahramanmaraş’ın Dulkadiroğlu İlçesi, Kurtuluş Mahallesi, Atatürk Bulvarı üzerinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Kent meydanında Ulu Cami ile bütünlük oluşturan yapı; Dulkadirli Alaüddevle Bey tarafından XV. yüzyıl sonlarında inşa ettirdiği anlaşılmaktadır.

Tek katlı, açık avlulu, tek eyvanlı medrese plan düzeni gösteren yapı, Güneyinde mescidi, gerisinde açık avlusu ve öğrenci odaları binayı tamamlar. Yapıda ön plana çıkan düzgün kesme taş işçiliği ve Memluklu tarzı mukarnaslı pencere uygulaması önemlidir.

Türbe Kısmı ise: Alaüddevle Bey’in, Safevilerce katledilen oğlu Şahruh Mehmed adına 1510 yılında inşa ettirmiştir. Kare formda, içten kubbeli dıştan piramidal örtü ile kapatılan yapı, medrese ile bütünlük arz eder. Türbedeki sandukaların biri de Alaüddevle beyin kızıdır ve diğer altı sanduka ise Kurtuluş Savaşı milli kahramanlarına aittir.

Paylaşın

Afyonkarahisar: Çay, Taş Medrese

Taş Medrese; Afyonkarahisar’ın Çay İlçe Merkezi yerleşim sınırları içerisinde yer almaktadır. Taş Külliyesi’nden bir bölümdür.

Merkezi kubbeli, orta hacmin her iki yanı uzun tonoz hacimli, girişin her iki yanında kubbeli küçük hacimli, güneyde tonoz hacimli, mihraplı eyvan, her iki yanında ise kubbeli birer hacimden oluşan kesme taş kaplamalı kargir bir yapıdır.

Mihrap, eyvan kemerleri, merkezi kubbe kasnağı ile kubbeye geçiş köşe üçgenleri mavi ve lacivert sırlı tuğla, kubbe kasnağı ve kubbe tuğla bezeklidir. Günümüzde cami olarak kullanılmaktadır. Mimarı, külliyenin mimarı olan Oğul Bey’dir. III. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında 1278 yılında Yusuf Bey tarafından yaptırılmıştır.

Paylaşın

Afyonkarahisar: Taş Medrese

Taş Medrese (Gedik Ahmet Paşa Medresesi); Afyonkarahisar’ın Merkez İlçesi, Marulcu Mahallesi, Kurtuluş Caddesi üzerinde yer almaktadır.

Gedik Ahmet Paşa Camii’nin güney doğusunda, hamam ve camiye oranla daha yüksek bir teras üzerine, mimar Ayaz Ağa tarafından külliyenin bir bölümü olarak yapılmıştır. Kesme taş kaplamalı, 2 büyük, 24 küçük kubbeli dikdörtgen planlı bir yapıdır.

Girişi batıdadır. Ortada bir avlu, avlunun her iki yanında revaklar ve revaklara açılan 7’şer hücre ve bir dershane ile yazlık eyvandan meydana gelen Osmanlı medreselerinin tipik bir örneğidir. Vakfiyeden öğrenilene göre medrese, cami ve imaretten sonra yapılmıştır.

Girişte avlunun iki tarafında dörder mermer direk ve kemerler üzerine oturan beşer kubbeli revaklar bulunmakta olup, revak ve hücre kubbeleri kasnaksız ve basık yapılmıştır. Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde: “….ve bir medresesi var 70 hücredir. Dersamı ve talebeleri mevcuttur. Müderrisin mabeyninde payesi âli bir medresedir ve …” diye tanımlamaktadır.

Medrese 1543-1544’den önce derece itibariyle otuzlu, 1565-1566’dan önce ise ellili medreseler arasında bulunuyordu. XX. yüzyılın başlarına kadar medrese olarak kullanılan bina, Cumhuriyet’in ilk yıllarında onarılarak önce (1931) Müze Deposu, 1933 yılından 1971 yılına kadar Müze Müdürlüğü olarak hizmet vermiş, arkasından uzun yıllar boş kalmış, yapılan tamir ve restorasyon sonunda, 1995-1997 yıllarında Türk İslam Eserleri Müzesi olarak kullanılmıştır.

Paylaşın

Isparta: Gargılı Lala Medresesi

Akdeniz Bölgesi’nin önemli merkezlerinden Isparta, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Gargılı Lala Medresesi (Taş Medrese), Isparta’nın Uluborlu İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır.

Hamitoğulları Beyliği döneminde yapılan medrese bugün harap durumdadır.Yaklaşık kare planlı olan medresenin duvar köşelerinde devşirme malzeme olarak kesme taşlar kullanılmıştır.

Kapalı avlulu medrese grubuna girmektedir. Ortada yer alması muhtemel kubbe, bugün ayakta değildir. Medresenin içerisinde on öğrenci odası bulunmaktadır. Uluborlu Eski Kasaba Mevkii Hamidoğulları Beyliği’nin ilk başkentidir. 14. yüzyıla ait bir yapı olarak, Hamidoğulları Dönemi’nde inşa edildiği çeşitli kaynaklarda bahsedilmektedir.

Isparta’nın kısa tarihi

Tarih boyunca sürekli yerleşim gören “Göller Bölgesi” Pisidia olarak adlandırılmıştır. Çeşitli zamanlarda sınırları değişen bu bölgede, kendi dillerini konuşan “Pisidialılar” yaşamış ve yerel bir dil olarak da “Pisidçe” dilini konuşmuşlardır. Bu dilin varlığı Aksu İlçesindeki Timbriada, Sofular Köyü ve Senitli Yaylasında ele geçen mezar taşlarından anlaşılmaktadır. Bölgeye ilk yerleşimlerin tarihi Üst Paleolitik (MÖ 35.000-10.000) ve Mezolitik (MÖ 10.000-8.000) dönemlere iner. Neolitik Dönemde (MÖ 8.000-5.500) bölge Anadolu’nun en önemli kültür bölgeleri arasındadır. Kalkolitik Çağda da (MÖ 5500-3000) bölge önemini sürdürmüştür.

İl sınırları içinde 12 höyükte Kalkolitik Dönem malzemesi bulunmuştur. Tunç Çağ (MÖ 3000-1200) yerleşiminin bol olduğu Isparta ilinde Neolitik ve Kalkolitik yerleşimlerin de üzerinde olduğu toplam 56 adet höyük tespit edilmiştir. Hitit Döneminde (MÖ 1800-1200), bölgenin adı “Pitaşşa” olarak geçmektedir. Hitit Döneminde, Pisidia toprakları hiçbir zaman tam olarak Hitit egemenliği altına girmemiştir. Tarihi kaynaklarda Pisidia adına ilk kez Perslerin Döneminde, MÖ 5. yüzyıl sonunda rastlanır.

MÖ 334 yılında, Büyük İskender’in egemenliğine geçen bölge, Büyük İskender’in ölümünden sonra MÖ 281 yılında yapılan savaşla Seleukosların eline geçmiştir. Bu dönemde Pisidya bölgesinde Seleukoslar tarafından Seleukeia Sidera (Atabey-Bayat), Apollonia (Uluborlu), Antiokheia (Yalvaç) kentleri kurulmuştur. Seleukos Kralı Büyük Antiokhos’un Roma ordusuna yenilmesi (MÖ 190-188) sonucunda, Seleukoslar Anadolu’da Toroslara kadar olan tüm topraklarını kaybetmiş ve bu topraklar Romalılarca Bergama ve Rodoslular arasında paylaştırılmıştır. Pisidia bölgesi bu tarihten sonra Bergamalıların egemenliğine geçmiş, Attalos III’ün MÖ 133 yılından ölümüne kadar Bergama Krallığına bağlı kalmıştır.

Kralın vasiyeti üzerine Pisidia bölgesinin de içinde bulunduğu topraklar Roma’ya bırakılmıştır. Bölge, MÖ 102 yılında M. Antonius tarafından Kilikia Eyaleti içine alınmış ve MÖ 49 yılına kadar ismen de olsa Kilikia eyaleti içinde kalmıştır. Daha sonra Asia Eyaletine bağlanmıştır. Galat Kralı Amyntas, Antonius tarafından Pisidia ve çevresinde Roma idarecilerinin kuramadığı otoriteyi kurması için MÖ 39 yılında bölgeye kral olarak atanmış ve MÖ 25 yılında öldürülünceye kadar görevini sürdürmüştür. Amyntas’ın ölümüyle krallığın toprakları Roma İmparatoru Augustus (MÖ 27-MS 14) tarafından Galatia Eyaleti haline getirilmiştir. Bu eyaletin sınırları zaman içinde değişmiş olsa da Pisidia bölgesi içinde kalmıştır.

Pisidia bölgesinde özellikle İmparator Augustus döneminde Roma egemenliğinin simgesi olan koloni kentleri kurulmuştur. Bunlar Antiokheia (Yalvaç), Kremna (Çamlık), Komoma (Ürkütlü), Olbasa (Belenli), Parlais (Barla)’dır. Türk Egemenliğinde Isparta Isparta, Roma İmparatorluğu’nun MS 395 yılında ikiye ayrılmasından sonra Bizans İmparatorluğu’na bağlanmıştır. Malazgirt Savaşı’ndan sonra hızla Anadolu’ya yayılan Selçuklular, Batı Anadolu’yu eline geçirmek için Bizans ile bir çok savaş yapmıştır. II. Kılıç Arslan zamanında (1156-1192) yoğunlaşan Bizans-Selçuklu savaşlarının en önemlisi olan Miryakefalon Savaşı, 1176 yılında Isparta topraklarında olmuştur.

Isparta yöresi bütünüyle, 1204’te III. Kılıç Arslan döneminde ele geçirilmiştir. XIII. yüzyıl başlarında, Anadolu Selçuklu Devleti’nin sona ermesinden kısa bir süre önce, bu yörede Hamidoğulları Beyliği kurulmuştur (1301). Beyliğin kurucusu Feleküddin Dündar Bey, önce Uluborlu’yu, daha sonra da Eğirdir’i beyliğin merkezi yapmıştır. Isparta yöresi, ilk olarak 1374’te, daha sonra 1390’da bütünüyle Osmanlı yönetimine girmiştir.

Atatürk Isparta’da Isparta, Atatürk’ün Anadolu’da başlattığı Millî Mücadele’de, ilçeleriyle birlikte, 871 şehit, binlerce yaralı vermiş ve Büyük Zafer’i içtenlikle kutlamıştır. Atatürk, İzmir’den yola çıkarak, 6 Mart 1930 sabahı Eğirdir’e ulaşmıştır. Atatürk, Eğirdir Gölü’nü ve Can Ada’yı çok beğenmiştir. Atatürk, 6 Mart 1930 günü Kuleönü’nden Isparta’ya yolculuk yapmış ve saat 11.00 sularında Isparta’ya gelmiştir. Burada büyük ve coşkulu bir şekilde karşılanmıştır. 6 Mart 1930 günü, Isparta’nın mutlu günlerinden birisi olması nedeniyle her yıl 6 Mart günü Atatürk’ün Isparta’ya gelişini anmak üzere kutlamalar yapılmaktadır.

Paylaşın