Taliban, Kadın Eylemcilerin Protestosunu Ateş Açarak Dağıttı

Taliban, Afganistan’ın başkenti Kabil’deki İran Büyükelçiliği önünde toplanan ve İran’da devam eden Mahsa Amini protestolarına destek vermek isteyen kadın göstericileri havaya ateş açarak dağıttı.

Mahsa Amini isimli Kürt kökenli 22 yaşındaki İranlı kadın, “kıyafeti düzgün olmadığı” iddiasıyla “ahlak polisi” tarafından gözaltına alınmış ve sorgudan kısa süre sonra hayatını kaybetmişti.

Amini’nin ölümünün ardından başta İran olmak üzere dünya genelinde protestolar sürüyor.

Kabil’deki İran Büyükelçiliği önünde bir araya gelen yaklaşık 25 Afgan kadın gösterici, İranlı eylemcilerin protestolar sırasında kullandığı “Kadın, yaşam, özgürlük” sloganı attı.

Ancak Taliban militanları, kadınların elindeki dövizleri yırttı ve ardından havaya ateş açarak eylemcileri dağıttı.

Afgan kadın protestocular “İran ayağa kalktı, şimdi sıra bizde” ve “Kabil’den İran’a, diktatörlüğe hayır deyin” yazılı pankartlar taşıyordu.

Taliban, daha önce de kılık kıyafet, iş ve eğitim gibi konularda tepkilerini dile getirmek için gösteri düzenleyen kadın protestoculara müdahalade bulunmuştu.

Geçen yıl ağustos ayında Afganistan’ın kontrolünü ele geçiren örgüt, göreve geldikten sonra altıncı sınıftan itibaren kızların okula gitmesini ve kadınların çalışmasını yasakladı.

Üniversiteye giden kız öğrencilerine ise uzun siyah örtü giymesi ve yüzlerini tamamen kapatması talimatını verdi.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

BM’den Taliban’a Çağrı: Kızların Okula Gitmesine İzin Verin

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, sosyal medya hesabından konu ile ilgili yaptığı paylaşımda, “Kızların bir daha asla geri alamayacakları kayıp bilgi ve fırsatlarla dolu bir yıl geçti. Kızlar okula gitmeli, Taliban onları sınıflara dönmesine izin vermeli” dedi.

BM Afganistan Yardım Misyonu Şefi Markus Potzel tarafından yapılan yazılı açıklamada, Taliban yönetime geldikten bu yana son bir yıldır genç kızların okula gidemediği hatırlatıldı ve “son bir yıldır kızların okulu gidememesi ve eğitimden dışlanması, “trajik, utanç verici” olarak değerlendirildi.

Kızların eğitimden dışlanmasının hiçbir inandırıcı gerekçesi olmadığını vurgulayan Potzel, “Bu dünyanın hiçbir yerinde benzeri olmayan uygulama, kızların nesline ve Afganistan’ın geleceğine derinden zarar veriyor.” ifadesini kullandı.

Taliban geçen yıl eylül ayında erkeklerin eğitime katılmalarına izin verirken, orta dereceli okullarda kızların sınıflara dönmesine yasak getirmişti. Bu yasak sonucu özellikle 12 ila 18 yaş grubu kızlar bu ülkede okula gidemiyor.

Bu arada Taliban Sözcüsü Zabihullah Mucahit, ise basına yaptığı açıklamada, ülkede kızların eğitim sorunun şeriat kuralları içinde çözmeyi planladıklarını söyledi.

BM’nin Afganistan Yardım Misyonuna göre, okulların kızlara kapatılması sonucu son bir yıl içinde ülke genelinde bir milyon kız çocuğu eğitimden mahrum kaldı. Yine BM rakamlarına göre 40 milyonluk nüfusun yarısından fazlası kuraklık ve ekonomik kriz yüzünden akut açlık tehlikesi yaşıyor.

Afganistan ve Taliban

Taliban Afganistan’da yönetimi elinde bulunduran Diyubendi İslamcı hareket ve askeri organizasyondur. Kendilerine Afganistan İslam Emirliği demekte olup ülke içinde bir savaş (veya cihat) sürdürmüştür.

İslam şeriatını yayma amacıyla Molla Muhammed Ömer tarafından 1994 yılında kurulan Taliban’ın 2016’dan beri lideri Mevlevi Hibetullah Ahundzade’dir.

Taliban, 1996’dan 2001’e kadar, Afganistan’ın kabaca dörtte üçüne hükmetmiş ve kendilerine göre yorumladıkları şeriatı uygulamıştır. 1994 yılında Afgan İç Savaşı’nın önde gelen gruplarından biri olarak ortaya çıkmıştı ve büyük ölçüde Afganistan’ın doğu ve güneyindeki Peştun bölgelerindeki geleneksel İslami okullarda (medreselerde) eğitim görmüş ve Sovyet-Afgan Savaşı’nda savaşmış öğrencilerden (talebe) oluşmaktaydı.

Muhammed Ömer’in önderliğindeki hareket, Mücahid liderlerinden aldığı güçle Afganistan’ın çoğu bölgesine yayıldı. 1996’da totaliter Afganistan İslam Emirliği kuruldu ve Afganistan’ın başkenti Kandahar’a transfer edildi. 11 Eylül saldırılarının ardından Aralık 2001’de Amerikan liderliğindeki Afganistan işgaliyle devrilene kadar ülkenin çoğunu kontrol etti.

En etkin dönemlerinde, Taliban hükûmeti diplomatik olarak yalnızca Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından tanındı. Grup daha sonra Afganistan Savaşı’nda Amerikan destekli Hamid Karzai yönetimine ve NATO liderliğindeki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’ne karşı bir direniş hareketi olarak yeniden bir araya geldi.

Taliban, birçok Afgan’a uygulanan sert muameleyle sonuçlanan şeriat yorumu nedeniyle uluslararası alanda kınandı. 1996’dan 2001’e kadar olan iktidarları sırasında, Taliban ve müttefikleri Afgan sivillere karşı katliamlar gerçekleştirdi, açlıktan ölmek üzere olan 160.000 sivile Birleşmiş Milletler’in gıda tedarikini engelledi ve yakıp yıkma taktiği uyarınca geniş ve verimli toprakları yakarak on binlerce evi yok etti.

Taliban, Afganistan’ı kontrol ederken, insanları veya diğer canlıları tasvir eden resimler ve filmler ile def haricinde bir enstrümanın kullanıldığı müziği yasakladı, kadınların okula gitmesini engelledi, kadınların sağlık hizmetleri dışındaki işlerde çalışmasını yasakladı (erkek doktorların kadınları görmesi de yasaklandığı için) ve kadınların dışarıda bir erkek akraba ile dolaşmalarını ve burka giymelerini zorunlu kıldı.

Belirli kuralları çiğneyen kadınlar alenen kırbaçlandı veya idam edildi. Dini ve etnik azınlıklar, Taliban yönetimi altında ağır bir şekilde ayrımcılığa uğradı. Birleşmiş Milletler’e göre, 2010’da Afgan sivil ölümlerinin %76’sından, 2011 ve 2012’de ise %80’inden Taliban ve müttefikleri sorumluydu. Kültürel soykırıma da girişen Taliban, Bamyan’ın 1500 yıllık Buda heykelleri de dahil olmak üzere çok sayıda anıtı yok etmiştir.

Taliban’ın ideolojisi; Diyubendi köktendinciliği ve militan İslamcılığın, Peştunvali olarak bilinen Peştun sosyal ve kültürel normlarıyla birleştirilmesine dayanan “yeni” bir şeriat hukuku biçimi olarak tanımlanmıştır.

Uluslararası topluluklar ve Afgan hükûmeti; sıklıkla Pakistan’ın Servislerarası İstihbarat’ını ve ordusunu; kuruluşunda, iktidarda oldukları süre boyunca ve direniş süreci boyunca Taliban’a destek sağlamakla suçlamıştır. Pakistan ise 11 Eylül saldırılarından sonra gruba yönelik tüm desteğini kestiğini belirtmiştir. 2001 yılında, El Kaide lideri Usame bin Ladin komutasındaki 2.500 Arap’ın Taliban için savaştığı bildirilmiştir.

2020’nin Şubat ayında Trump yönetimi, 1 Mayıs 2021 itibarıyla tüm Amerikan güçlerinin Afganistan’dan çekileceğine dair Taliban ile anlaşma imzaladı. Karşılığında Taliban, El Kaide gibi terörist gruplarıyla bağlantısını kesecek, şiddeti azaltacak ve Amerika destekli Afgan hükûmetiyle müzakere edecekti. Her iki taraf da bu anlaşmanın şartlarını tam olarak yerine getirmese de, çekilme başladı.

15 Ağustos 2021’de Kabil’in düşmesiyle Taliban, Afganistan yönetimine tekrar sahip oldu.

Paylaşın

“Taliban, Verdiği Hiçbir Sözü Yerine Getirmedi”

Uluslararası toplumun ve dünya liderlerinin Afganistan’a ilişkin kaygılarının yükseldiği bir dönemde BM İnsan Hakları Konseyi’nin Cenevre’deki 51. Oturumunda (HRC 51) söz alan Avrupa Birliği Afganistan Özel Temsilcisi Tomas Niklasson, Afganistan’ın Roma Statüsü’ne taraf olduğunu hatırlatarak, Taliban’ın verilen hiçbir sözü tutmadığını söyledi.

Roma Statüsü kısaca, 15 Haziran 1998 – 17 Temmuz 1998 arasında Roma’da toplanan Birleşmiş Milletler Konferansı’nın karara bağladığı Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Kuruluş Sözleşmesi’ni ifade ediyor. Afganistan’ın Roma Statüsüne taraf olduğunu dile getirilmesi, Afgan liderlerin ülkedeki insan hakları ihlallerinden dolayı Uluslararası Ceza Mahkemesi’nce kovuşturulabileceklerini ima ediyor.

Avrupa Birliği’nden yapılan açıklamada da, “AB, Afganistan’daki insan hakları ihlallerinin ve ihlallerinin ve uluslararası insancıl hukuk ihlallerinin artmasından derin kaygı duya geliyor” denildi ve “hesap verebilirlik bağlamında Afganistan’ın Roma Statüsü’ne taraf olduğu”nun hatırlatıldığı ifade edildi.

AB’nin Afganistan’a yönelik uyarıları

AB, Afganistan’da “Yeni öğrenim yılının başladığı Mart’tan bu yana altıncı sınıf ve yukarısında kızların okullara alınmadığını” hatırlattı ve “hayatın her alanında Afgan kadın ve kız çocukları için fırsat eşitliğine olan bağlılığını yineledi.”

“Kadınlar ve kız çocuklarının haklarında kötüleşmenin sürdüğüne” dikkat çeken AB, “Afganistan’daki tüm kadın ve kız çocuklarının yaşamın her alanına tam, eşit ve anlamlı katılımı ve her türlü şiddetten korunmasına sıkı sıkıya bağlı” olduğunu tekrarladı.

Bildiride Ayrıca ayrıca etnik ve dini azınlıklara ve topluluklara mensup kişilerin, LGBTİ bireylerin, insan hakları savunucularının, gazetecilerin ve diğer medya çalışanlarının öldürülmesi, keyfi gözaltılar, zorla kaybetmeler, fiziksel istismar ve işkencenin kabul edilemez olduğu vurgulandı.

Açıklamada, “Sivil toplum için daralan alan ve insan hakları ve temel özgürlükler üzerindeki kısıtlamalar birincil endişe kaynağı olmaya devam ediyor” denildi.

AB, Taliban’la ilişki kurmak için ilkesel olarak saptadığı beş kriter açısından verilen hiçbir sözün tutulmadığını vurguladı ve Taliban’ı Afganistan’daki BM Yadım Misyonu’nun (UNAMA) insan hakları alanındaki yetkisini tam olarak kullanmasını sağlamaya çağırdı.

AB’nin beş kriteri

2593 (2021) sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararı uyarınca ülkeyi terk etmek isteyen tüm yabancı uyrukluların ve Afganların güvenli, emniyetli ve düzenli bir şekilde ayrılmalarına izin verilmesi ve hareket özgürlüğüne tam saygı.

Özel olarak kadın ve kız çocuklarının yanı sıra çocuklar ve azınlıklara mensup kişilerin haklarını tam kullanmasını teşvik etmek, korumak ve saygı göstermek ve konuşma ve insan hakları savunucularına özel önem vererek hukukun üstünlüğü ve medya özgürlüğüne saygı göstermek.

Afganistan’da insaniyet, tarafsızlık, yan tutmazlık, ve bağımsızlık ilkelerine uygun olarak insani yardım operasyonlarının uygulanmasına izin vermek ve Uluslararası İnsancıl Hukuka tam saygı. Taliban insani yardım operasyonlarının bağımsızlığına saygı duymalı ve tüm kadın çalışanlar dahil olmak üzere tüm insani yardım personeline tüm bölgeye güvenli ve engelsiz erişim sağlamak. İnsani yardımlardan  yararlananların güvenliğinin teminat altına alıınması ve yardım hizmetlerine ücretsiz ve engelsiz erişim verilmesi.

Afganistan’ın terörizmin barınması, finansmanı ve diğer ülkelere ihracı için bir üs olarak hizmet etmesini önlemek. Taliban’ın tüm uluslararası terörizmle dolaylı ve dolaysız bağlarını kesmesini sağlamak üzere her türlü çabanın gösterilmesi.

Müzakereler yoluyla kapsayıcı ve temsili bir hükümet kurulması. Bu bakımdan AB, dengeli ve tüm etnik ve dini azınlıklar dahil olmak üzere içerici temsile sahip, adınların karar alma pozisyonlarına anlamlı katılımını sağlayan bir hükümetin kurulması için çağrıda bulunmaya devam edecektir. Bu kalıcı barış ve ülke bölgenin istkrarı açısından temel koşuldur. BM Güvenlik Konseyince yaptırım uygulanan kişilerin geçici hükümete katılması ciddi kaygı kaynağıdır.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Taliban, Yeniden Açılan Kız Okullarını Çabucak Kapattı

Taliban, Afganistan’ın doğusundaki Paktiye vilayetinde kız çocuklarının gittiği okulları, eğitime başladıktan birkaç gün sonra tekrar kapattı. Paktiye vilayetinin başkenti Gardez’deki bir grup öğrenci bu kararı protesto etti.

Paktiye Kültür ve Enformasyon Birimi’nin başındaki Mevlevi Halikyar Ahmedzadi, 6 Eylül’de yaptığı açıklamada şu ifadelere yer vermişti:

“Birkaç gün önce okullar açıldı. İslami, kültürel ve geleneksel kurallara dikkat edildi. Okulların müdürleri öğrencileri geri çağırdı. Kız çocuklarının gittiği liseler açıldı.”

Aşiret liderleri ve yüzlerce kız öğrencinin talebiyle, 6. sınıf ve üstüne eğitim veren okullar için alınan kararda Milli Eğitim Bakanlığı’ndan resmi izin alınmamıştı. Gardez’de 4, Samkani’de bir okul, faaliyete başlamıştı.

Ancak dün okula giden öğrencilere, eğitimin durdurulduğu ve eve dönmeleri söylendi.

Bu karara kızan öğrenciler Gardez’de protesto gösterisi düzenledi. Organizatörlerden Yasmin adlı aktivist, Taliban üyelerinin eylemden görüntü alınmaması için çaba sarf ettiğini söyledi ve ekledi:

“Hatta bazı protestocuların cep telefonlarını kırdılar.”

AFP’ye konuşan ve adı açıklanmayan bir Gardez sakini de “Öğrenciler barışçıl bir protesto düzenliyordu. Ancak güvenlik güçleri kısa süre sonra yürüyüşü dağıttı” ifadelerini kullandı.

Son dönemde Taliban’ın kız çocuklarının okula gönderilmesi gibi konularda kendi içinde yaşadığı ihtilaflar gündeme gelmişti.

ABD askerlerinin çekilmesiyle geçen yıl 15 Ağustos’ta önce başkent Kabil’in daha sonra da tüm ülkenin kontrolünü ele geçiren Taliban, kadınların çalışmasına ve kız çocuklarının okumasına yönelik kısıtlamalar getirmişti.

Şu anda üniversite ve 6’ncı sınıfa kadar okuyan kadınların ve kız çocuklarının eğitim almasına izin verilirken, ortaokul ve lise düzeyindekilerin okula gitmesi yasak.

Kısıtlamanın martta kaldırılmasına karar verilmiş fakat okulların açılmasına saatler kala uygulama iptal edilmişti. Bu da Taliban’ın yönetim kadrosunda fikir ayrılıkları oluştuğuna dair bir sinyal vermişti.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Afganistan’da Camiye İntihar Saldırısı: 18 Ölü

Afganistan’ın Herat kentinde cuma namazı sırasında bir camiyi hedef alan intihar saldırısında en az 18 kişi hayatını kaybetti, 23 kişi de yaralandı. Görgü tanıkları, saldırıda ölen ve yaralananların çoğunun siviller olduğunu aktardı. 

Haber Merkezi / Hastane kaynakları da yaralılardan bazılarının durumlarının ağır olması nedeniyle ölü sayısının artabileceğini dile getirdi.

Saldırının sorumluluğunu henüz üstlenen olmadı. Ancak Taliban’ın geçen yıl kontrolü yeniden ele geçirmesinden bu yana şiddet azalmış olsa da, son aylarda düzenlenen kanlı saldırıların çoğunu IŞİD’in Afganistan kolu olan IŞİD-Horasan üstlendi.

IŞİD’in üstlendiği ve ağırlıklı olarak azınlık toplumlarını hedef alan bombalı saldırılarda yüzlerce sivil hayatını kaybetti ya da yaralandı.

Bu arada Taliban Sözcüsü Zabihullah Mücahid, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, Ensari’nin ölümünden dolayı derin üzüntü duyduklarını ifade ederek, faillerin yakalanıp cezalandırılacağını aktardı.

Afganistan’da yeniden Taliban dönemi

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) öncülüğündeki NATO güçlerinin Afganistan’dan çekilmesi 31 Ağustos 2021’de tamamlandı.

Afganistan eski Cumhurbaşkanı Eşref Gani hükümetini deviren Taliban, 11 Eylül 2001 sonrası dönemde ABD ve koalisyon güçlerinin işgal ettiği ülkeye yirmi yıl sonra yeniden egemen oldu.

IŞİD’in Afganistan’daki kolu IŞİD-Horasan

IŞİD-Horasan, 2014 yılında Taliban’dan ayrılan ve son IŞİD lideri Ebu Bekir el-Bağdadi’ye bağlılık sözü veren Afganistanlı militanlar tarafından kuruldu.

IŞİD-Horasan’ın Afganistan’ın kuzeydoğusunda güçlü kökleri var, ancak başta başkent Kabil olmak üzere diğer illerde uyuyan hücreleri bulunmakta. IŞİD-K, farklı Sünni inanç öğretileriyle Taliban’ı düşman olarak kabul eder.

Kuruluşundan sonra IŞİD-Horasan militanlarının bazılarının, IŞİD’le savaşmak ve IŞİD’e yardım etmek ve Batılı hedeflere saldırı planlamak için Afganistan’dan Irak ve Suriye’ye geçtiği bilinmekte.

IŞİD-Horasan’ın silahlı militan sayısı tam olarak bilinmese de, örgüt son yıllarda Afganistan ve Pakistan’da düzenlenen bir çok kanlı saldırının sorumlusu.

IŞİD-Horasan, yabancı birlikleri geri çekme anlaşmaları da dahil olmak üzere, Taliban ile ABD arasındaki her türlü işbirliğini sert şekilde eleştirmişti. IŞİD-Horasan, Irak ve Suriye’deki IŞİD’e çok benziyor.

Paylaşın

Afganistan’da 6 Milyon Kişi Açlıkla Karşı Karşıya

Birleşmiş Milletler (BM) İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Martin Griffiths, 1 yıldır Taliban yönetimi altında bulunan Afganistan’daki duruma ilişkin BM Güvenlik Konseyine brifing verdi.

Griffiths, Afganistan’da derinleşen yoksulluğa dikkati çekerek, ülkedeki 6 milyon kişinin açlık tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söyledi.

“Taliban’la kalkınma yardımları sona erdi”

Afganistan’ın ekonomik kalkınması için bağışçı ülkelere fon sağlamaları çağrısında bulunan Griffiths, Afganların önümüzdeki kışı atlatabilmesi için acilen yaklaşık 770 milyon dolara ihtiyaç olduğunu belirtti.

Griffiths, Afganistan’ın insani, ekonomik, iklim, açlık ve mali krizle karşı karşıya olduğunu vurguladı.

Ülkede çatışma, yoksulluk, şiddetli iklim değişikliği ve gıda güvensizliğinin “uzun süredir üzücü bir gerçek” olduğunu kaydeden Griffiths, ancak mevcut durumu “çok kritik” bir noktaya getiren şeyin, Taliban’ın geçen yıl yönetimi ele geçirmesinden sonra geniş kapsamlı kalkınma yardımlarına ara verilmesi olduğunu dile getirdi.

24 milyon kişinin yardıma ihtiyacı var

Griffiths, Afganistan nüfusunun yarısından fazlasına denk gelen yaklaşık 24 milyon kişinin yardıma ihtiyacı olduğunu ve neredeyse 19 milyon kişinin akut gıda güvensizliği yaşadığını ifade etti.

Söz konusu rakamların yakın zamanda daha da kötüye gitmesinden endişe duyduklarını kaydeden Griffiths, kış aylarındaki hava şartlarının halihazırda yüksek olan yakıt ve gıda fiyatlarını hızla yükselteceğine işaret etti.

Kıyafet, battaniye gibi kışlık ihtiyaçlar

Griffiths, barınakların onarılması, iyileştirilmesi veya kıyafet, battaniye gibi kışlık ihtiyaçlar için 614 milyon dolara acil; hava şartları nedeniyle belirli bölgelere erişim kesilmeden önce de gıda ve diğer ihtiyaçların karşılanması için ilave 154 milyon dolara ihtiyaç duyulduğunun altını çizdi.

Taliban’ın kendi geleceklerine yatırım yapacak bütçesi olmadığını söyleyen Griffiths, bazı kalkınma desteklerinin başlaması gerektiğini belirtti.

Ülke nüfusunun en az yüzde 70’inin kırsal alanlarda yaşadığına dikkati çeken Griffiths, tarım ve hayvancılık üretimi korunmazsa milyonlarca hayatın ve geçim kaynağının riske gireceğini dile getirdi.

Griffiths, ülkedeki bankacılık ve likidite krizinin de çözülmesi gerektiğini ifade etti.

“20 yılda uyuşturucu ağı güçlendi”

Rusya’nın BM Daimi Temsilcisi Vassily Nebenzia da yaptığı konuşmada, ABD ve NATO müttefiklerinin Afganistan’daki 20 yılına atıfta bulunarak bunu “20 yıllık rezil kampanya” olarak niteledi.

Nebenzia, ABD ve NATO müttefiklerinin ülke ekonomisini ayağa kaldırmak için hiçbir şey yapmadıklarını, Afganistan’da bulunmalarının yalnızca ülkenin “bir terörizm batağı” olan durumunu ve uyuşturucu üretim ile dağıtımını güçlendirdiğini söyledi.

Nebenzia, ABD ve müttefiklerinin, Afganları yıkım, sefalet, terörizm, açlık ve diğer zorluklarla karşı karşıya bıraktığını savundu.

ABD, Rusya ve Çin’i suçladı

ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Linda Thomas Greenfield ise Taliban’ın uyguladığı politikaların Afgan halkını korumak yerine onları baskıladığını ve açlık çektirdiğini söyledi.

Thomas Greenfield, “Taliban El-Kaide’nin 31 Temmuz’da öldürülen lideri Eymen ez-Zevahiri’ye güvenli bölge sağlarken dünyanın geri kalanıyla nasıl ilişki kurmayı bekliyor” dedi.

ABD’nin Afganistan’a bağışçı ülkelerin başında olduğunu ve son bir yıldır 720 milyon dolardan fazla insani yardım sağladığını kaydeden Thomas Greenfield, Rusya ve Çin’in bu ülkeye sağladığı yardımların oldukça az olduğuna işaret etti.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Reuters: ABD, Taliban’la Görüşmelere Devam Edecek

Taliban’ın ayak sürümesine ve öldürülen El Kaide lideri Eymen ez-Zevahiri’nin Afganistan’ın başkenti Kabil’de yaşayabilmesine rağmen ABD’nin, dondurulan varlıkların serbest bırakılması için görüşmelere devam edeceği öne sürüldü.

Reuters’ın konu hakkında bilgisi olan ve adı açıklanmayan kaynaklara dayandırdığı haberde bu kararın, ülkede giderek büyüyen insani krize dair Washington’da artan endişeleri gösterdiği yazıldı.

Taliban’ın geçen sene yönetimi ele geçirmesinden sonra Washington, Kabil’in 7 milyar dolarını ABD’de dondurmuştu. Şubat ayında Beyaz Saray, 3,5 milyar doların 11 Eylül kurbanlarının halen devam eden hukuki süreçleri ve tazminat talepleri için ayrılmasına karar vermişti. Paranın diğer yarısının da insani yardım temelinde doğrudan Afgan halkına aktarılacağı açıklanmıştı. Bunun için ABD’nin müttefikleriyle birlikte İsviçre merkezli uluslararası bir fon oluşturması bekleniyor.

Kimliğinin gizli tutulması koşuluyla konuşan iki kaynağa göre ABD’nin Dışişleri ve Hazine bakanlıklarından yetkililer, bağımsız analistlere 11 Ağustos’ta verilen brifingde, yavaş olmasına rağmen görüşmeleri sürdüreceklerini söyledi.

ABD’li bir yetkilinin, Taliban ve Afganistan Merkez Bankası’nın “hızlı hareket etmediğini söylediği” öne sürüldü.

Haber ajansı, Dışişleri Bakanlığı’nın brifing hakkında yorum yapmaktan kaçındığını ancak bir kaynağın bunu doğruladığını yazdı.

Söz konusu paradan Afganistan Merkez Bankası’nın yeniden sermayelendirilmesinde, Afgani’nin değerinin artırılmasında ve enflasyonda mücadelede de hedefleniyordu.

Ancak El Kaide lideri ez-Zevahiri’nin Kabil’de öldürülmesinin ardından ABD Dışişleri Bakanlığı, merkez bankasının yeniden sermayelendirilmesini “kısa vadeli bir seçenek olarak görmemeye” başladı. Zira paranın, terör örgütlerine aktarılabileceği endişesi arttı.

Habere göre ABD’li yetkililer brifingde, görüşmelerin Taliban’ın uluslararası camianın ortak olduğu taleplere direnmesi yüzünden de zorlaştığını söyledi.

Bu talepler arasında Afganistan Merkez Bankası’nın başına deneyimli profesyonellerin getirilmesi var. Ayrıca kara para aklanmaması için bağımsız bir kurul oluşturulmasının prensipte kabul edilmesine rağmen resmiyete dökülmediği de iddia edildi.

Taliban’ın ayrıca, uluslararası yardım fonlarını Birleşmiş Milletler aracılığıyla Kabil’deki insani yardım kuruluşlarına dağıtılmasını kabul etmediği öne sürüldü.

ABD “Alternatif yollar arıyoruz” açıklamasını yapmıştı

Joe Biden yönetimi, dondurulmuş 3,5 milyar doları Afganistan Merkez Bankası’na yakın zamanda iade etmeyeceğini iki hafta önce açıklamıştı.

ABD’nin Afganistan Özel Temsilcisi Thomas West, The Wall Street Journal’a yaptığı açıklamada “Afganistan Merkez Bankası’nın yeniden sermayelendirilmesini kısa vadeli bir seçenek olarak görmüyoruz” demişti.

Aylardır Afganistan Merkez Bankası’yla görüşmelerin sürdürüldüğünü ifade eden West, 3,5 milyar doların teröristlerin eline geçmeyeceğine inanmaları için yeterli güvencenin verilmediğini vurgulamıştı.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price da milyonlarca kişinin açlıkla boğuştuğu ülkenin parasını Afganlar için kullanmak üzere alternatif yollar aradıklarını Washington’da gazetecilere ifade etmişti.

Taliban’ın kadınlara yönelik baskısıyla dikkat çeken demokrasi karşıtı tutumları, Batı’nın tepkisini topluyor. El Kaide lideri Eymen ez-Zevahiri’nin başkent Kabil’in merkezindeki bir evde yaşayabilmesi de bu tepkiyi büyüttü.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, 11 Eylül saldırılarının da aralarında bulunduğu pek çok eylemden sorumlu bu önemli ismin Kabil’de yaşamasının, iki ülke arasındaki çekilme anlaşmasının ihlali anlamına geldiğini söylemişti. Ancak Taliban, Zevahiri’den haberdar olmadığını öne sürüyor.

Paylaşın

Afganistan’da Yeni İç Savaş Tehlikesi

Geçen hafta Afganistan’ın başkenti Kabil’de yaklaşık 40 kadın, Eğitim Bakanlığı’nın önünde gösteri yaptı. Talepleri “ekmek, iş ve özgürlük”tü. Taliban’ın bu eyleme tepkisi sert oldu. Silahlı muhâfızlar, kalabalığın üzerine rastgele ateş açtı, kaçan kadınları tüfek dipçikleriyle dövdü.

Muhafızların şiddetinden olay yerinde haber yapan gazeteciler de nasibini fazlasıyla aldı. Afganistan’da bir yıl önce Taliban’ın yönetimi ele geçirmesinin ardından ülkedeki kadınların durumu dramatik bir şekilde kötüleşti.

“Batı’nın oyuncağı kadınlar”

Gazeteci ve etnolog Shikiba Babori bu duruma şaşırmıyor.

Babori, DW’ye verdiği mülakatta “Afganistan’daki pek çok erkek, muhatabını ikna etmek için argüman kullanmak yerine hedeflerine ulaşmada silahlı güç kullanmaktan başka bir şey öğrenmemiş” diyor ve ekliyor: Seslerini yükselten kadınlar korkutuluyor, tehdit ediliyor veya öldürülüyor.

Babori, kısa süre önce çıkan “Afgan Kadınları: Siyasetin Oyuncağı” adlı kitabında da dikkat çektiği gibi,Batı’nın da Afgan kadınları oyuncak ve piyon olarak kullandığını savunuyor. Bunun en bariz örneğinin 2001 yılında Afganistan’ın işgalinden önce yaşandığını belirten Babori, “Dönemin ABD hükümeti, yürüttüğü savaş kampanyasında Afgan kadınlarını özgürleştirmek istediğini iddia etmiş, Amerikalı feministler de bunu alkışlamıştı” diyor.

Batı’nın 2021’de Kâbil’den alelacele çekilmesinin ardından bu “kurtuluşun” boş bir vaat olduğunun ortaya çıktığını ve Afganistan’daki kadınların yine kendi başlarının çaresine bakmak zorunda bırakıldığını vurgulayan Babori, daha önce işgali alkışlayan ABD’deki feministlerin, Afgan hemcinslerinin dramı konusunda sessiz kaldığını ifade ediyor.

Afganistan’ın çalkantılı tarihi

Sessiz kalmayan az sayıdaki Batılı politikacıdan biri ise Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock. Geçtiğimiz günlerde Taliban yönetimi altında kadınların ve kız çocuklarının durumunun dayanılmaz olduğunu dile getiren Baerbock, kız çocukları ve kadınların eğitime erişim haklarının engellendiğini ve erkek akrabaları olmadan özgürce hareket edemedikleri için “hapishanede gibi bir hayat” sürdüklerini vurguladı.

Shikiba Babori, Alman Dışişleri Bakanı’nın “acı gerçek” olarak adlandırdığı bu durumun, son 20 yılda pek çok Afgan kadını için “gayet normal” olduğunu söylüyor: Afganistan’ın 34 vilayetinin yarısından fazlasında kadınların güvencesiz olma durumu zaten hiç değişmemişti.

Almanya’ya 1970’li yıllarda göç etmiş olan Kâbil doğumlu Babori, kitabında 1920’lerden bu yana Afganistan’ın tarihsel gelişimine dair aydınlatıcı bir genel bakış sunuyor ve şehirler ile kırsal bölgeler arasındaki farklılıklara dikkat çekiyor: Büyük şehirlerin dışında yaşayan Afgan kadınlarının makus talihine bakarsanız, son 20 yılda sunulan birkaç fırsattan gerçekten yararlanabilen kadın sayısının ne kadar az olduğunu görürsünüz.

Yeni iç savaş tehlikesi

Afgan kökenli DW editörü Waslat Hasrat-Nazimi ise “Afganistan’ın Dişi Aslanları” adlı kitabında, bu fırsatlardan yararlanabilen kadınların bile kendilerini Batı tarafından ortada bırakılmış hissettiğini belirtiyor. Genç yazara göre kadınlar, kendilerine verilen özgürlük sözünün tutulmamasından dolayı hayal kırıklığına uğradı.

Diğer yandan bazıları da savaşın şimdilik sona ermiş olmasından dolayı rahatlamış durumda. Ancak Hasrat-Nazimi bu sükunetin muhtemelen uzun sürmeyeceğini söylüyor: İşlerin daha da kötüye gideceğini, farklı Taliban grupları arasındaki silahlı çatışmaların artacağını ve IŞİD’in yeniden güç kazanacağını tahmin ediyorum.

Bu öngörtyü destekleyen Shikiba Babori, Afganistan’daki en büyük korkunun, Batı’nın ülkeye olan ilgisini kaybedip başka yönlere odaklanması olduğunu kaydediyor. Tıpkı 1989’da Sovyetler Birliği’nin çekilmesinden sonra olduğu gibi. Bilindiği gibi Sovyet işgalini, Afganistan’da vahim bir iç savaş izlemişti.

Feminist dış politika

Babori’ye göre Annalena Baerbock’un feminist dış politika yaklaşımı bir umut ışığı. Babori, NATO ülkelerinin Afgan halkına karşı, özellikle de ülkedeki felaket boyutundaki insanî kriz noktasında sorumlu olduğunu hatırlatıyor:

“Kadınlar kapıdan dışarı çıkamıyor, kızların okula gitmesine izin verilmiyor. İnsanlar para kazanmak için organlarını satıyor. Ebeveynler çocuklarını satıyor. Evde bir boğaz eksilsin diye çocuklarından vazgeçiyorlar. Batı bu konuları sadece belirli olayların yıldönümlerinde gündeme getirmemeli.”

Afganistan’da aileler çocuklarını neden satıyor?

Hem Babori hem de Hasrat-Nazimi, toplumda hak ettikleri değeri görmek için mücadele eden güçlü Afgan kadınlarına umut bağlıyor. Kitabında, Batı dış politikasının hatalarını açıkça betimleyen ama aynı zamanda cesaret veren Hasrat-Nazimi, mücadeleden vazgeçmeyen aktivistleri ve Afganistan tarihindeki kadın ve insan hakları için ilham veren öncüleri yakından tanıtıyor.

Genç yazar, tüm olumsuzluklara rağmen neden umutlu olduğunu şöyle anlatıyor: Afganistan’da kadınlarla konuştuğumda hemen hepsi ağız birliği yapıyor: Şimdi durum farklı olmak zorunda; şimdi bunu kendimiz başarmak zorundayız.

Paylaşın

Taliban’dan Diğer Ülkelerle İlişkilere ‘Şeriat’ Şartı

Afganistan’da yönetimi ele geçirmesinin üzerinden bir yıl geçen ve özellikle ekonomik kriz nedeniyle küresel çapta tanınma arayışında olan Taliban’dan dünyayla ilişkilerine ‘şeriat şartı’ geldi.

Taliban’ın dini lideri Hibatullah Ahundzade, uluslararası ilişkilerini “şeriata uygun şekilde” yürüteceklerini söyledi. Ahundzade, yaklaşık 3 bin aşiret lideri, yetkili ve din görevlisinin güneydeki Kandahar kentindeki buluşmasında dünya ile ilişkilerde şeriat vurgusu yaptı.

Taliban’ın kurduğu geçici hükümetin Enformasyon Bakanlığı’nın basına dağıttığı konuşmada Ahundzade, “Bu toplantı, mücahitlerin kanı sayesinde, Allah’ın izniyle ulaştığımız özgürlük üzerine kafa yormak için yapılıyor. Uluslararası toplumla İslami Şeriat’a göre ilişki kuracağız… Eğer Şeriat uygun görmezse, herhangi bir başka ülkeyle ilişki kurmayacağız” dedi.

Afganistan’da yönetimi geçen yıl ABD ile NATO’nun çekilmesiyle eş zamanlı olarak 15 Ağustos’ta ele geçiren Taliban’ın kurduğu geçici hükümet, henüz herhangi bir başka ülke tarafından tanınmış değil. Ülkedeki ekonomik kriz bu süreçte, hem uluslararası yaptırımlar hem de kalkınma yardımlarının kesilmesi nedeniyle daha da derinleşmiş durumda.

Yönetiminin ilk günlerinde uluslararası tanınma ve yaptırımların hafifletilmesi karşılığında hak ve özgürlükler açısından daha ılımlı bir çizgi benimseyeceğini savunan Taliban ise bu sözünde durmuş görünmüyor. Afganistan’da son bir yılda özellikle kadın haklarında ciddi gerileme yaşandı; lise çağındaki kız çocukların okula gitmesine izin verilmezken, üniversitelerde de harem-selamlık uygulaması geri getirildi.

Afganistan ve Taliban

Taliban Afganistan’da yönetimi elinde bulunduran Diyubendi İslamcı hareket ve askeri organizasyondur. Kendilerine Afganistan İslam Emirliği demekte olup ülke içinde bir savaş (veya cihat) sürdürmüştür.

İslam şeriatını yayma amacıyla Molla Muhammed Ömer tarafından 1994 yılında kurulan Taliban’ın 2016’dan beri lideri Mevlevi Hibetullah Ahundzade’dir.

Taliban, 1996’dan 2001’e kadar, Afganistan’ın kabaca dörtte üçüne hükmetmiş ve kendilerine göre yorumladıkları şeriatı uygulamıştır. 1994 yılında Afgan İç Savaşı’nın önde gelen gruplarından biri olarak ortaya çıkmıştı ve büyük ölçüde Afganistan’ın doğu ve güneyindeki Peştun bölgelerindeki geleneksel İslami okullarda (medreselerde) eğitim görmüş ve Sovyet-Afgan Savaşı’nda savaşmış öğrencilerden (talebe) oluşmaktaydı.

Muhammed Ömer’in önderliğindeki hareket, Mücahid liderlerinden aldığı güçle Afganistan’ın çoğu bölgesine yayıldı. 1996’da totaliter Afganistan İslam Emirliği kuruldu ve Afganistan’ın başkenti Kandahar’a transfer edildi. 11 Eylül saldırılarının ardından Aralık 2001’de Amerikan liderliğindeki Afganistan işgaliyle devrilene kadar ülkenin çoğunu kontrol etti.

En etkin dönemlerinde, Taliban hükûmeti diplomatik olarak yalnızca Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından tanındı. Grup daha sonra Afganistan Savaşı’nda Amerikan destekli Hamid Karzai yönetimine ve NATO liderliğindeki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’ne karşı bir direniş hareketi olarak yeniden bir araya geldi.

Taliban, birçok Afgan’a uygulanan sert muameleyle sonuçlanan şeriat yorumu nedeniyle uluslararası alanda kınandı. 1996’dan 2001’e kadar olan iktidarları sırasında, Taliban ve müttefikleri Afgan sivillere karşı katliamlar gerçekleştirdi, açlıktan ölmek üzere olan 160.000 sivile Birleşmiş Milletler’in gıda tedarikini engelledi ve yakıp yıkma taktiği uyarınca geniş ve verimli toprakları yakarak on binlerce evi yok etti.

Taliban, Afganistan’ı kontrol ederken, insanları veya diğer canlıları tasvir eden resimler ve filmler ile def haricinde bir enstrümanın kullanıldığı müziği yasakladı, kadınların okula gitmesini engelledi, kadınların sağlık hizmetleri dışındaki işlerde çalışmasını yasakladı (erkek doktorların kadınları görmesi de yasaklandığı için) ve kadınların dışarıda bir erkek akraba ile dolaşmalarını ve burka giymelerini zorunlu kıldı.

Belirli kuralları çiğneyen kadınlar alenen kırbaçlandı veya idam edildi. Dini ve etnik azınlıklar, Taliban yönetimi altında ağır bir şekilde ayrımcılığa uğradı. Birleşmiş Milletler’e göre, 2010’da Afgan sivil ölümlerinin %76’sından, 2011 ve 2012’de ise %80’inden Taliban ve müttefikleri sorumluydu. Kültürel soykırıma da girişen Taliban, Bamyan’ın 1500 yıllık Buda heykelleri de dahil olmak üzere çok sayıda anıtı yok etmiştir.

Taliban’ın ideolojisi; Diyubendi köktendinciliği ve militan İslamcılığın, Peştunvali olarak bilinen Peştun sosyal ve kültürel normlarıyla birleştirilmesine dayanan “yeni” bir şeriat hukuku biçimi olarak tanımlanmıştır.

Uluslararası topluluklar ve Afgan hükûmeti; sıklıkla Pakistan’ın Servislerarası İstihbarat’ını ve ordusunu; kuruluşunda, iktidarda oldukları süre boyunca ve direniş süreci boyunca Taliban’a destek sağlamakla suçlamıştır. Pakistan ise 11 Eylül saldırılarından sonra gruba yönelik tüm desteğini kestiğini belirtmiştir. 2001 yılında, El Kaide lideri Usame bin Ladin komutasındaki 2.500 Arap’ın Taliban için savaştığı bildirilmiştir.

2020’nin Şubat ayında Trump yönetimi, 1 Mayıs 2021 itibarıyla tüm Amerikan güçlerinin Afganistan’dan çekileceğine dair Taliban ile anlaşma imzaladı. Karşılığında Taliban, El Kaide gibi terörist gruplarıyla bağlantısını kesecek, şiddeti azaltacak ve Amerika destekli Afgan hükûmetiyle müzakere edecekti. Her iki taraf da bu anlaşmanın şartlarını tam olarak yerine getirmese de, çekilme başladı.

15 Ağustos 2021’de Kabil’in düşmesiyle Taliban, Afganistan yönetimine tekrar sahip oldu.

Paylaşın

Kabil’de Camiye Bombalı saldırı: Onlarca ölü

Afganistan’ın başkenti Kabil’in Hayırhane semtinde yer alan Sıddıki Camii’ne akşam namazı sırasında bombalı saldırı düzenlendi. Saldırıda çok sayıda kişinin öldü ve yaralandığı bilgisi paylaşıldı.

Haber Merkezi/ Saldırı sonrası açıklamada bulunan Kabil Emniyet Müdürlüğü Sözcüsü Halid Zadran, olay yerine çok sayıda güvenlik ve ilk yardım ekibinin sevk edildiğini söyledi.

AP ajansı, görgü tanıklarına dayandırdığı haberinde, aralarında önde gelen din adamı Molla Emir Muhammed Kabuli’nin de bulunduğu en az 10 kişinin yaşamını yitirdiğini bildirdi. Ayrıca AP, saldırının bir intihar eylemcisi tarafından gerçekleştirildiğini belirtti.

Reuters’a konuşan bir Taliban yetkilisi, en az 35 kişinin yaralandığını ve bu kişiler arasında hayatını kaybedenlerin de olabileceğini söyledi.

Öte yandan Katar merkezli Al Jazeera, olayda yaklaşık 20 kişinin yaşamını yitirdiğini aktardı.

Saldırının düzenlendiği Khair Khana bölgesindeki Kabil Acil Hastanesi de ilk aşamada 27 yaralının hastaneye tedavi için getirildiğini duyurdu. Yaralılar arasında biri 7 yaşında olmak üzere beş çocuk da var.

Saldırıyı henüz üstlenen hiçbir grup olmadı. Ancak bu saldırı, Taliban’ı destekleyen bir din adamının Kabil’de canlı bombayla hedef alınıp öldürüldüğü saldırıdan bir hafta sonra gerçekleşiyor. Geçen hafta yapılan saldırıyı IŞİD üstlenmişti.

Taliban Sözcüsü Zabihullah Mücahid, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, kayıplara ilişkin bilgi vermezken olayı kınadı. Mücahid, faillerin en kısa süre içerisinde bulunacağını iddia etti.

Afganistan ve Taliban

Taliban Afganistan’da yönetimi elinde bulunduran Diyubendi İslamcı hareket ve askeri organizasyondur. Kendilerine Afganistan İslam Emirliği demekte olup ülke içinde bir savaş (veya cihat) sürdürmüştür.

İslam şeriatını yayma amacıyla Molla Muhammed Ömer tarafından 1994 yılında kurulan Taliban’ın 2016’dan beri lideri Mevlevi Hibetullah Ahundzade’dir.

Taliban, 1996’dan 2001’e kadar, Afganistan’ın kabaca dörtte üçüne hükmetmiş ve kendilerine göre yorumladıkları şeriatı uygulamıştır. 1994 yılında Afgan İç Savaşı’nın önde gelen gruplarından biri olarak ortaya çıkmıştı ve büyük ölçüde Afganistan’ın doğu ve güneyindeki Peştun bölgelerindeki geleneksel İslami okullarda (medreselerde) eğitim görmüş ve Sovyet-Afgan Savaşı’nda savaşmış öğrencilerden (talebe) oluşmaktaydı.

Muhammed Ömer’in önderliğindeki hareket, Mücahid liderlerinden aldığı güçle Afganistan’ın çoğu bölgesine yayıldı. 1996’da totaliter Afganistan İslam Emirliği kuruldu ve Afganistan’ın başkenti Kandahar’a transfer edildi. 11 Eylül saldırılarının ardından Aralık 2001’de Amerikan liderliğindeki Afganistan işgaliyle devrilene kadar ülkenin çoğunu kontrol etti.

En etkin dönemlerinde, Taliban hükûmeti diplomatik olarak yalnızca Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından tanındı. Grup daha sonra Afganistan Savaşı’nda Amerikan destekli Hamid Karzai yönetimine ve NATO liderliğindeki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’ne karşı bir direniş hareketi olarak yeniden bir araya geldi.

Taliban, birçok Afgan’a uygulanan sert muameleyle sonuçlanan şeriat yorumu nedeniyle uluslararası alanda kınandı. 1996’dan 2001’e kadar olan iktidarları sırasında, Taliban ve müttefikleri Afgan sivillere karşı katliamlar gerçekleştirdi, açlıktan ölmek üzere olan 160.000 sivile Birleşmiş Milletler’in gıda tedarikini engelledi ve yakıp yıkma taktiği uyarınca geniş ve verimli toprakları yakarak on binlerce evi yok etti.

Taliban, Afganistan’ı kontrol ederken, insanları veya diğer canlıları tasvir eden resimler ve filmler ile def haricinde bir enstrümanın kullanıldığı müziği yasakladı, kadınların okula gitmesini engelledi, kadınların sağlık hizmetleri dışındaki işlerde çalışmasını yasakladı (erkek doktorların kadınları görmesi de yasaklandığı için) ve kadınların dışarıda bir erkek akraba ile dolaşmalarını ve burka giymelerini zorunlu kıldı.

Belirli kuralları çiğneyen kadınlar alenen kırbaçlandı veya idam edildi. Dini ve etnik azınlıklar, Taliban yönetimi altında ağır bir şekilde ayrımcılığa uğradı. Birleşmiş Milletler’e göre, 2010’da Afgan sivil ölümlerinin %76’sından, 2011 ve 2012’de ise %80’inden Taliban ve müttefikleri sorumluydu. Kültürel soykırıma da girişen Taliban, Bamyan’ın 1500 yıllık Buda heykelleri de dahil olmak üzere çok sayıda anıtı yok etmiştir.

Taliban’ın ideolojisi; Diyubendi köktendinciliği ve militan İslamcılığın, Peştunvali olarak bilinen Peştun sosyal ve kültürel normlarıyla birleştirilmesine dayanan “yeni” bir şeriat hukuku biçimi olarak tanımlanmıştır.

Uluslararası topluluklar ve Afgan hükûmeti; sıklıkla Pakistan’ın Servislerarası İstihbarat’ını ve ordusunu; kuruluşunda, iktidarda oldukları süre boyunca ve direniş süreci boyunca Taliban’a destek sağlamakla suçlamıştır. Pakistan ise 11 Eylül saldırılarından sonra gruba yönelik tüm desteğini kestiğini belirtmiştir. 2001 yılında, El Kaide lideri Usame bin Ladin komutasındaki 2.500 Arap’ın Taliban için savaştığı bildirilmiştir.

2020’nin Şubat ayında Trump yönetimi, 1 Mayıs 2021 itibarıyla tüm Amerikan güçlerinin Afganistan’dan çekileceğine dair Taliban ile anlaşma imzaladı. Karşılığında Taliban, El Kaide gibi terörist gruplarıyla bağlantısını kesecek, şiddeti azaltacak ve Amerika destekli Afgan hükûmetiyle müzakere edecekti. Her iki taraf da bu anlaşmanın şartlarını tam olarak yerine getirmese de, çekilme başladı.

15 Ağustos 2021’de Kabil’in düşmesiyle Taliban, Afganistan yönetimine tekrar sahip oldu.

Paylaşın