Rusya’dan Suriye Çıkışı: Yeni Askeri Harekat Kabul Edilemez

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad’la görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada, Suriye’de yeni bir askeri harekatın ‘kabul edilemez’ olduğunu söyledi.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde yeni askeri harekat için hazırlık yapması bağlamında söz konusu bölgede yeni askeri faaliyetlerin başlamasına izin verilmemesi gerektiğini belirtti.

Suriye’de yeni bir askeri harekatın ‘kabul edilemez’ olduğunu belirten Lavrov, Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad’la Moskova’daki görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuştu.

Sputnik’in aktardığına göre Lavrov, “Önemli olan, yeni askeri faaliyetlere izin verilmemesi, daha önce Suriye ile Türkiye arasındaki ilişkilerde bulunan siyasi ilkeler temelinde diplomatik kanallar üzerinden anlaşma sağlanması” ifadelerini kullandı.

İsrail’in hava saldırılarına kınama

İsrail’in Suriye’ye yönelik hava saldırılarını kınadığını da dile getiren Lavrov, “İsrail’in Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına ve her şeyden önce Suriye’nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı duymasını talep ediyoruz” dedi.

Paylaşın

Guardian: Erdoğan, Suriye’de Diplomasiye Başvurmak Zorunda Kaldı

Birleşik Krallık’ın önde gelen gazetelerinden Guardian, Türkiye – Suriye yakınlaşmasını değerlendirdi. Analizde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’la ilişkilere dair 19 Ağustos’ta yaptığı açıklamanın, “10 yıldan uzun süredir devrilmesini savunduğu Esad rejimini stabilize etmeye yönelik yeni bir politika” olduğu öne sürüldü.

Erdoğan, açıklamasında siyasette dargınlığa yer olmadığını ve diyaloğun açık tutulması gerektiğini belirterek, “Bizim Esed’i yenmek, yenmemek gibi bir derdimiz yok ki” demişti.

Haberde, Türkiye’nin son yıllarda Rusya’nın İdlib’e düzenlediği saldırılara sert şekilde karşı çıktığı fakat son dönemde bu tavrından vazgeçtiği de savunuldu.

Ayrıca Erdoğan’ın mayıstan beri Suriye’ye düzenlenebilecek bir askeri operasyona dair açıklama yaptığı, Suriyeli sığınmacıların burada oluşturulacak “güvenli bölgelere” yerleştirilmesinin hedeflendiği, mayısta 1 milyon sığınmacının geri gönderilmesiyle ilgili planların duyurulduğu hatırlatıldı.

Ancak Erdoğan’ın 5 Ağustos’taki Soçi Zirvesi’nde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’den bu hamle için destek alamadığı, bu nedenle diplomasi yolunu tercih etmek zorunda kaldığı iddia edildi.

Erdoğan, geçen ay İran’ın başkenti Tahran’da düzenlenen zirvede de Tel Rıf’at ve Münbiç’teki PKK, PYG ve YPG’nin bölgeden çıkarılması gerektiğini ve bunun için Türkiye’nin operasyon düzenlemeyi hedeflediğini söylemiş fakat Rusya’dan veya İran’dan destek alamamıştı.

Haberde, Ankara’nın Şam politikasındaki değişimin, Türkiye’deki milyonlarca sığınmacının Suriye’ye gönderilmesine neden olabileceği endişelerini de beraberinde getirdiği savunuldu.

Lübnan’ın başkenti Beyrut’tan kimliğini paylaşmayan bir üst düzey istihbarat yetkilisi, Guardian’a açıklamasında “Türk tarafının gönderdiği mesaj net. PKK’nın üstesinden gelmek istiyorlar ve Esad’ın da şimdi bununla ilgili bir kozu var. Fakat tüm pazarlıklar Putin üzerinden yapılıyor, o yüzden şansını fazla zorlamamalı” dedi.

Öte yandan istihbarat yetkilileri, Türk hükümetinin yakın zamanda Esad’la doğrudan iletişime geçeceğini düşünmediklerini de belirtti.

Demokratik Suriye Meclisi Yürütme Kurulu Başkanı İlham Ahmed ise dünkü açıklamasında, Türkiye’nin Suriye hükümetiyle yakınlaşma çabalarıyla ilgili “Şam ve Ankara arasındaki ilişkilerin normalleşmesi mevcut krizi derinleştirir” demişti.

Erdoğan’la Esad’ın Özbekistan’da görüşeceği söylentileri de gündeme gelmişti. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, bugünkü açıklamasında iddiaları yalanlayarak böyle bir görüşmenin gerçekleşmeyeceğini belirtti.

Çavuşoğlu, iki hafta önce Ankara’da düzenlenen 13. Büyükelçiler Konferansı’nda, 10 ay önce Suriyeli mevkidaşı Faysal Mikdad’la görüştüğünü açıklamıştı.

Bağlantısızlar Hareketi’nin Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da düzenlenen toplantısında ayaküstü konuştuklarını belirten Çavuşoğlu, Mikdad’a “Suriye’nin tek çıkar yolunun siyasi uzlaşı olduğunu, muhalif Suriyelilerle rejim arasında bir barışın sağlanması gerektiğini, Türkiye’nin böyle bir durumda buna destek olabileceğini söylediğini” ifade etmişti.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

ABD’den Türkiye’ye Suriye Uyarısı: Tüm Taraflar Ateşkes Hattını Korumalı

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, Suriye’nin kuzeyinde son günlerde artan şiddet konusunda açıklama yaptı: Derin endişe duyuyoruz ve tüm taraflara ateşkes hattını koruma çağrısında bulunuyoruz.

Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine yeni bir harekât düzenlemekten söz ettiği bir dönemde bölgede şiddet tırmanırken ABD’den yeni açıklama geldi. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, Suriye’nin kuzey sınırında artan şiddetten “derin endişe duyduklarını” söyledi.

Price, günlük basın toplantısında yaptığı açıklamada “ABD, Suriye’nin kuzey sınırı boyunca son dönemde düzenlenen saldırılardan derin endişe duyuyor ve tüm taraflara ateşkes hattını koruma çağrısı yapıyor” dedi.

ABD’li sözcü, “El Bab, Haseke ve diğer yerlerdeki sivil ölümlerden büyük üzüntü duyuyoruz” ifadelerini kullanırken, Washington’ın “IŞİD’in kalıcı şekilde yenilgiye uğratılmasına ve Suriye ihtilafına siyasi çözüm bulunmasına bağlılığının sürdüğünü” belirtti.

Suriye’nin Haseke kentinde cuma günü Birleşmiş Milletler’in bir eğitim yardımı programına katılan ve voleybol oynamakta olan bir grup kız çocuğun insansız hava aracı saldırısıyla hedef alındığı, dört çocuğun öldüğü, 11 kişinin yaralandığı belirtilmişti. Yerel kaynaklar saldırıdan Türkiye’yi sorumu tutmuştu.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi ise Türkiye destekli isyancıların kontrolünde bulunan El Bab’da “rejim yanlısı güçlerin bir pazar yerine saldırması sonucu” altısı çocuk 17 sivilin öldüğünü, 35 kişinin de yaralandığını duyurmuştu. Bu saldırının, Türkiye’nin geçen hafta en az üç Suriye askerinin ölümüne yol açan hava saldırısına misilleme olarak Şam yönetimi tarafından düzenlendiği öne sürülmüştü.

(Kasa: Kısa Dalga)

Paylaşın

Şam’dan Diyalog İçin İlk Şart: Türkiye, Suriye’den Çıkmalı

Ankara ile Şam arasında diyaloğun yeniden başlayacağına dair tartışmalar gündemdeki yerini korurken, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a yakınlığı ile bilinen Suriye Halk Meclisi eski milletvekili Şerif eş-Şehade, Türkiye ile diplomatik görüşmelere ilişkin dikkat çekici açıklamalarda bulundu.

Şerif eş-Şehade, Şam ile Ankara arasında diplomatik görüşmelerin başlamasından önce zemin hazırlanması gerektiğini söyledi. Şehade, diyalog için ilk şartın ise Türkiye’nin Suriye’den çıkması olduğunu belirtti. Rudaw TV’den Dilbixwin Dara’ya konuşan eş-Şehade’nin açıklamaları şöyle:

“Türkiye ile Suriye hükumeti arasında istihbarat düzeyinden bağımsız siyasi düzeyde herhangi bir görüşme oldu mu?

İki taraf arasında, Suriye Dışişleri Bakanı (Faysal Mikdad) ile Türkiye Dışişleri Bakanı (Mevlüt Çavuşoğlu) arasındaki (Belgrad’da) “Bağlantısızlar Toplantısı’nda yapılan görüşmenin dışında herhangi bir görüşme olmadı. Şu ana kadar sadece karşılıklı açıklamalar var ve henüz bir görüşmeye dönüşmüş değil. Önümüzdeki dönemde bazı siyasi görüşmelerin olacağını ve bunun da bir çok açıdan olumlu sonuçlar doğuracağını tahmin ediyorum.

Ankara ile Şam arasında diplomatik görüşmeler ne zaman başlayacak?

Bildiğiniz gibi bunun için öncelikle bir takım hazırlıklar yapılmalı. Ölümcül hatalara düşmemek açısından araştırmaya ve bazı açılımlara ihtiyaç var. Ardından siyasi sürece geçiş yapabilmek ve iki arasındaki sorunların çözümüne yol açabilmek için bir kaç ay gibi bir süreye ihtiyaç olacak.

Taraflar arasında diplomatik ilişkilerin başlaması için belirlenen ortak şartlar var mı?

Hepimizin de duyduğu gibi Türk yetkililer sürekli teröre karşı mücadeleye vurgu yapıyor. Erdoğan son günlerde yaptığı bir açıklamada, Suriye ve Türkiye’ye karşı planlar olduğunu ve bu planın aktörlerinin de ABD, koalisyon güçleri ve Demokratik Suriye Güçleri olduğunu söyledi. Biz de bölgede terör olduğunu biliyoruz. IŞİD, Nusra Cephesi ve bütün radikal gruplar da bu terörün birer parçasıdır.

Suriye, Rojava Özerk Yönetimi’ne, DSG’ye, Kürtlere karşı Türkiye ile işbirliği yapmaya hazır mıdır? Çünkü Türkiye’nin amacı bu varlığı ortadan kaldırmak.  

Konu aslında böyle değil. DSG, ABD ile işbirliği yaparak Suriye topraklarının bir parçasını ele geçirmiş durumda. Amaçları küçük bir devlet kurmaktır. DSG kendisini Suriye’ye ait görürse Suriye devleti de onları her açıdan korur, savunur. Ama otonom bir yönetim kurarak Suriye’yi parçalamak isterse o zaman farklı olur. Kendisini Suriyeli gören herkesi korumaya hazırız. İster Kürt olsun, ister Hristiyan. Ama bu çerçeveden çıkar ve ABD ile ortaklık kurar, kendine bağımsız bir devlet kurmak isterse, Türkiye’den bağımsız biz de, Suriye halkı da onlara karşı savaşırız. Ama Suriye’nin yanında olurlarsa Arap, Kürt, yekvücut oluruz.

Türkiye DSG’ye karşı yeni bir savaş veya askeri harekat başlatırsa Suriye Türkiye’yi destekler mi?

Açık ve şeffaf bir şekilde söylüyorum; DSG Suriye hükumetinden ayrılmak ister, devlet ile savaşır ve ABD ile işbirliği yaparak petrol kuyularını ele geçirmeye devam ederse, Suriye hükumeti bunu kabul etmeyecektir. Türkiye ister içinde olsun ister olmasın. Konu açıktır. Suriye’nin yanında olanlar korunacak, savunulacaktır ama Suriye’yi bölmek ve sistemini parçalamak isteyenlere karşı da her türlü mücadele verilecektir.

Suriye hükumeti DSG ve Özerk Yönetim ile anlaşmaya hazır mıdır? Hazırsa şartları nelerdir?

Suriye diyalog ve müzakere için hazırdır. DSG otonomi fikrinden vazgeçerse, onlar da bu toplumun bir parçasıdır, hakları ve görevleri vardır, onlara da diğer tüm Suriye vatandaşları gibi davranılacaktır. Fakat ülkeyi bölmek için ABD ile işbirliği yaparlarsa o artık farklı olur. Kürt kardeşlerimizin bir takım talepleri olabilir ve Suriye hükumeti bunları uygulamak için onlarla müzakereler yapabilir.

Türkiye Suriye topraklarının büyük bölümünü kontrolü altında tutuyor. Suriye’nin buna karşı tavrı nedir?

Bu Türk işgalidir. Türkiye bir an evvel Suriye topraklarının tamamından çıkmalıdır. Türkiye gökyüzünden inmiş bir ilah değil, işgalcidir. Çıkmaz ise Suriye halkı onlara karşı savaşacaktır. Fakat çıkarsa o zaman diyalog olur. Bu nedenle diyalog için yol açılmalıdır. Bunun ilk adımı da Türk kuvvetlerinin İdlib’den, Suriye’nin diğer bölgelerinin tamamından çekilmesidir.”

Paylaşın

Üçlü Zirve İddiası: Erdoğan, Esad Ve Putin Görüşebilir

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın, Özbekistan’da üçlü görüşme gerçekleştirebileceği ileri sürüldü.

Türkiye ile Suriye arasında normalleşme söylentileri gündemde yerini korurken, İran basınından üçlü zirve iddiası geldi.

İran’ın yarı resmi haber ajansı Tasnim, Özbekistan’ın başkenti Semerkand’da gerçekleştirilecek Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Devlet Başkanları Zirvesi’nde AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın üçlü görüşme gerçekleştirebileceğini ileri sürdü.

Cumhuriyet’in aktardığına göre Putin, Erdoğan ve Esad’ı, ŞİÖ Devlet Başkanları Zirvesi’ne davet etti. Tasnim’de yayımlanan haberde, Putin, Erdoğan ve Esad arasında bir görüşmenin de gerçekleştirilebileceğini iddia edildi.

Ankara dış politikada söylem değiştirdi

İktidarın değişim sinyalleri verdiği Suriye politikasına ilişkin konuşan AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı 15 Ağustos’ta yaptığı açıklamada, “Liderler bazında bir görüşme olabilir mi?” sorusuna “Ben hiç olmaz diyecek durumda değilim. Bir yerden başlar, bunun düzeyi yükselebilir, inşallah” yanıtını vermişti.

Ukrayna dönüşü (19 Ağustos) uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan ise dış politikadaki ‘normalleşme’ adımlarına ilişkin, “Siyasette dargınlık olmaz. Her an barış içinde olacaksın. Her an görüşebilme imkânı yakalayacaksın” demişti.

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile ilgili, “Bizim Esed’i yenmek, yenmemek gibi bir derdimiz yok ki” diyen Erdoğan, Mısır’la ilişkinler hakkında da “Mısır’la da arkadaşlarla alt düzeyde yani bakanlar seviyesinde bu işi sürdürelim ve ardından da temenni ederiz ki üst düzeyde de bu adımı en güzel şekilde atalım” ifadelerini kullanmıştı.

Paylaşın

Erdoğan’ın Riskli ‘Beşar Esad’ Açılımı

AK Parti iktidarının, Beşar Esad ile yıllar sonra “siyasi diyalog” arayışına girmesi, Türkiye ve Suriye’de olduğu kadar, uluslararası alanda da yakından izleniyor. Erdoğan’ın sürpriz adımının, yaklaşan seçimler öncesinde taktik bir hamle mi olduğu, yoksa gerçekten de dış politikada büyük bir değişim anlamına mı geldiği, uzmanlar tarafından tartışılıyor.

2011 yılında başlayan iç savaşın ardından Esad rejimiyle ipleri koparan, Suriyeli muhalif gruplara her türlü desteği veren, geçmişte “kardeşim” dediği Esad’ı “terörist” ilan eden ve devirmeye çalışan Erdoğan’ın diyalog çabalarının başarılı olup olamayacağı, bunun siyasi çözüm çabalarına nasıl yansıyacağı merak ediliyor.

DW Türkçe’den Değer Akal’ın sorularını yanıtlayan Suriyeli dış politika uzmanı Haid Haid, Erdoğan yönetiminin “diyalog açılımına” ihtiyatlı yaklaşılması gerektiğini söyledi.

Londra merkezli düşünce kuruluşu Chatham House’ın araştırmacılarından olan Haid’e göre son adımlar, yeni bir dış politika anlayışından çok, içeride artan kamuoyu baskısının bir sonucu.

‘Öncelikli hedefi seçimi kazanmak’

Türkiye’nin artık seçim sürecine girdiğini, ekonomideki kötü gidişatın Erdoğan üzerindeki baskıyı daha da arttırdığını belirten Haid, AKP liderinin bugün içeride en çok Suriye politikası ve sığınmacılar sorunu nedeniyle tepkiyle karşı karşıya kaldığına işaret etti.

“Erdoğan’ın öncelikli hedefi seçimleri kazanmak” diyen Suriyeli uzman, şöyle devam etti:

“Erdoğan Esad ile diyalog açılımıyla muhalefet partilerinin en büyük kozunu, seçmende karşılık bulan en güçlü söylemini ellerinden almayı hedefliyor. Çünkü muhalefet partileri, Esad ile diyalog kuracaklarını, sığınmacıların geri göndereceklerini söylüyorlardı. İşte şimdi Erdoğan bu söylemi kendisi de üstlenerek bu kozu ellerinden almayı hedefliyor. ‘Diyalogsa bunu Esad ile ben kurarım’ mesajıyla, muhalefetin elini zayıflatmayı, seçmenleri de kendisine oy vermeleri için ikna etmeyi hedefliyor.”

Ankara’da söylem değişikliği

Erdoğan’ın 5 Ağustos’ta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Soçi buluşması sonrası verdiği mesajlar, iktidar cephesinden art arda yapılan açıklamalar, Haid Haid’in bu analizini destekliyor.

AKP yönetimi Esad ile diyalog açılımının ilk sinyallerini Erdoğan’ın Rusya Devlet Başkanı Putin ile Soçi’deki görüşmesi sonrasında verdi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Soçi buluşmasından bir kaç gün sonra, aslında bundan 10 ay önce, Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad ile Belgrad’daki Bağlantısızlar Toplantısı’nda ayaküstü kısa bir sohbet gerçekleştirdiğini ilk kez açıkladı.

Bu görüşmenin bunca zaman gizli tutulmuş olunması soru işaretlerine yol açmış olsa da kamuoyu, Türkiye ile Esad rejimi arasında, 2011 yılından sonra ilk kez bu düzeyde siyasi bir temasın gerçekleşmiş olduğunu böylece öğrenmiş oldu.

Çavuşoğlu’nun bu açıklamasının ardından MHP lideri Devlet Bahçeli’nin yazılı bir açıklamayla, Esad rejimi ile diyalog çabalarına güçlü destek açıklaması da dikkat çekti. Milliyetçi seçmenlerin Zafer Partisi’ne kaymasından rahatsızlık duyduğu bilinen Bahçeli mesajında, Türkiye’nin Suriye ile görüşme düzeyini “siyasi diyalog mertebesine” çıkarmasını, “ciddiyetle ele alınmaya değer” bir adım olarak nitelendirdi.

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı da, gündeme damgasını vuran açıklamalarıyla Esad rejimi ile doğrudan diyaloğun “çok doğru bir yaklaşım” olduğunu savundu, ihtilafların çözümünde diyaloğun anahtar öneme sahip olduğunu söyledi. Yazıcı, bir televizyon kanalında, “liderler düzeyinde bir görüşme olabilir mi?” sorusuna da, “Ben hiç olmaz diyecek durumda değilim. Bir yerden başlar, bunun düzeyi yükselebilir, inşallah” karşılığını verdi.

Esad, Erdoğan’a jest yapar mı?

Peki, Ankara-Şam hattında liderler düzeyinde diyalog yoluyla normalleşme sürecinin başlatılması gerçekten mümkün mü?

Suriyeli uzman Haid Haid, kısa vadede normalleşmenin mümkün olmadığı görüşünde.

Ankara’nın şu andaki diyalog sinyallerinin seçim vaadi niteliği taşıdığını, bu vaatlerin de seçimlerden sonra genelde unutulduğunu söyleyen Haid, “Türkiye’deki seçimlere kadar Esad’ın da ‘evet diyaloğu başlatacağız’ demesi olası görünmüyor. Çünkü bunu yaparsa, Erdoğan’ı seçimler öncesinde güçlendirecek muazzam bir jest yapmış olur. Bunu da yapmak istemeyecektir” görüşünü dile getirdi.

Suriyeli muhalifler ikna olur mu?

Türkiye’nin ihtiyatlı adımlarla da olsa, Esad rejimi ile diyalog arayışına girerken, diğer yandan yıllardır her türlü desteği verdiği Suriyeli muhalif grupları da gözardı edemeyeceği belirtiliyor.

Çavuşoğlu’nun geçen hafta “bizim bir şekilde muhalefet ile iktidarı, rejimi anlaştırmamız lazım” ve “muhalif Suriyelilerle rejim arasında bir barışın olması gerekiyor” şeklindeki açıklamaları üzerine Suriye’nin kuzeyinde, Türkiye’nin kontrolü altındaki bölgelerde geniş katılımlı protestolar, bunu gözler önüne sermişti.

Haid Haid’e göre bu gösterilerle Suriyeli gruplar Ankara’ya “biz Esad ile uzlaşmayacağız, el sıkışmayacağız” mesajını vermiş oldu. “Kanımca Türk hükümeti, tepkinin bu kadar geniş bir alana yayılmasını ve bu sertlikte olmasını beklemiyordu” diyen Haid, Erdoğan’ın seçmenlerine mesaj verme kaygısıyla adım atarken, bunun Suriye ve Türkiye’deki Suriyelilerde yol açacağı tepkiyi hesaba katmadığı görüşünde.

Haid, “Ancak yaşananlar, Ankara’nın bu tür hamleler yaparken, iki kez düşünmesi gerektiğini gösteriyor” dedi.

Diyalog Türkiye’ye ne kazandıracak?

Türkiye’nin Esad ile diyalog arayışının, Suriye rejiminin politikalarında ne ölçüde değişiklik getirebileceği, Ankara’nın beklentilerine karşılık bulup bulamayacağı, uzmanların en çok yanıt aradığı sorular arasında.

DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Heinrich Böll Vakfı’nın Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölümünün Başkanı Bente Scheller, Erdoğan’ın Esad ile diyalog yoluyla sorunları çözüme kavuşturmasının çok zor olduğu görüşünde.

“Esad rejiminin, PKK ile işbirliği konusunda oldukça kabarık bir sabıka dosyası var” diyen Scheller, Ankara ile Şam arasında normalleşme sağlansa bile Esad rejiminin geçmişte ve günümüzde olduğu gibi gelecekte de, PKK ve onunla irtibatlı yapılarla işbirliğinden vazgeçmeyeceğini söyledi.

Esad rejiminin komşularının içişlerine müdahale ettiğini, bu yolla onları zayıflatmayı amaçladığını, geçmişte de Türkiye’ye karşı PKK’yı bu amaçla araçsallaştırdığını aktaran Scheller, “Türkiye ile ilişkileri normalleşse bile Esad rejimi gelecekte de PKK’yı Türkiye üzerinde baskı aracı olarak kullanabilmek için muhafaza edecektir” görüşünü dile getirdi.

‘Esad, Suriyelileri geri kabul etmez’

Esad ile diyaloğun, Suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönmesini de sağlayamayacağını söyleyen Scheller, son dönemde Suriye ile ilişkileri normalleştirme yönünde adımlar atan Lübnan ve Ürdün’ün karşı karşıya kaldıkları sorunlara dikkat çekti.

“Lübnan hükümeti ve Hizbullah, Suriyeli sığınmacıların ülkelerine geri gitmeleri için olağanüstü baskı kurdular. Ama gönüllü olarak geri dönmek isteyenleri bile Esad rejimi geri almadı. Aynı şeyi Türkiye de yaşayacaktır. Çünkü Esad Suriyelileri geri kabul etmeyecektir” diyen Bente Scheller, Esad rejiminin, Suriyelilerin geri dönüşleriyle oluşabilecek ekonomik külfete de katlanmak istemediğini söyledi.

Alman uzman, Ürdün’ün de Esad ile ilişkilerini normalleştirme yoluyla sorunlarını çözüme kavuşturamadığına dikkat çekerken, daha büyük sorunların yaşandığına işaret etti.

Scheller, “Çözüme kavuşturmak bir kenara, Suriye-Ürdün sınırındaki insan, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı sorunu daha da büyüdü. Çünkü Esad rejimi, Ürdün’e uyuşturucu kaçakçılığı faaliyetlerini daha da arttırdı. Özetle, Esad rejimi ile ilişkilerini normalleştirmek, onun yapıcı işbirliği ile karşılık vereceği anlamına gelmiyor. Çünkü Esad, herkesin ona borçlu olunduğuna inanıyor, el uzatanlara da müteşekkir değil. Bütün bunlar Esad ile normalleşme düşünen herkes için teşvik edici olmaktan çok, uyarı niteliği taşıyor” görüşünü dile getirdi.

ABD ve AB’nin geçiş süreci önceliği

Ankara’nın son hamleleri Batılı başkentler tarafından da yakından izleniyor.

Bente Scheller, ABD ve AB’nin Suriye’de iç savaşı sona erdirecek bir “geçiş süreci” başlamadan, Suriye ile bir normalleşmeye karşı olduklarını hatırlattı.

Alman uzman, “Bu barış sürecine de aykırı çünkü Esad ile bir gelecek inşa edilemez, bu nedenle geçiş süreci başlamadan normalleşme çabaları, aslında BM yükümlülüklerine de aykırı” şeklinde konuştu.

Bente Scheller, Türkiye’nin Esad rejimi ile normalleşmeye, diplomatik ilişkiler kurmaya yönelmesi durumunda, bunun hem kendi ulusal çıkarları ve öncelikleri, hem de uluslararası yükümlülükler açısından sıkıntılı bir durum oluşturacağını aktardı.

Türkiye’nin yumuşak gücü

Türkiye’nin Suriye’de kontrolü altında tuttuğu bölgelerde sunulan hizmet ve sağlanan imkanların, Esad’ın kontrolü altındaki pek çok bölgeden daha iyi olduğunu bunun da Esad rejimi üzerinde büyük baskı oluşturduğunu aktaran Scheller, “Bu Türkiye’nin yumuşak gücü. Ve Esad’ın aslında bundan büyük rahatsızlık duyduğu da biliniyor” şeklinde konuştu.

Ancak son günlerdeki açıklamaların, Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’nin kontrolündeki bölgelerde tedirginliğe yol açtığını hatırlatan Scheller, “Çünkü onlar Türkiye’ye güvendi, bulundukları bölgelerde kendilerini güvende hissediyorlardı. Şimdi ise hayal kırıklığına uğradılar. Türkiye, Esad ile işbirliği yaparsa onlar kendilerini nasıl güvende hissedecekler? Çünkü Türkiye’nin rejimle işbirliği, onların tehlikede oldukları anlamına gelebilir” görüşünü aktardı.

Erdoğan operasyon için düğmeye basar mı?

Ankara’nın Şam ile temaslarını etkileyen bir diğer önemli faktör, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde PKK’nın uzantısı olarak gördüğü YPG’nin de ana omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) karşı atmak istediği adımlar.

Erdoğan, yaklaşık üç ay önce Suriye’nin kuzeyine yeni bir operasyon yapılacağını duyurmuştu. Ankara bu yolla, Suriye topraklarında 30 km derinliğinde oluşturmak istediği “güvenli bölgeyi” tamamlamayı hedefliyor.

Erdoğan geçen hafta yaptığı bir konuşmada, “Suriye’de terör örgütünün yuvalandığı son bölgeleri de temizleyerek, bu güvenlik kuşağının halkalarını inşallah yakında birleştireceğiz” demişti.

Ancak başta ABD ve Batılı ülkelerin itiraz ettikleri bu operasyona, Rusya’nın da vetosunu kaldırmaması, Erdoğan’ı zorlu bir tercihe zorluyor.

Operasyon büyük riskler içeriyor

Chattam House uzmanı Haid Haid, son gelişmeleri değerlendirirken, “Türkiye’nin şu anda önündeki tek seçenek Rusya’nın desteğini almaksızın hareket geçmek. Hava gücünü kullanamayacağı için bu daha büyük kayıp ve risk anlamına gelecektir” dedi. Suriyeli uzman şöyle devam etti:

“Erdoğan’ın şu soruya yanıt aradığını düşünüyorum: Böyle bir harekatın kendine sağlayacağı fayda aldığı risklere değecek mi? Faydanın daha ağır bastığını düşündüğü an harekete geçer. Bugün olmasa da yarın ya da üç hafta sonra… Zaten bu diyalog açılımından önceki önceliği bu operasyondu, bu yolla milliyetçi oyları kazanmayı hedefledi. Ama istediği desteği bulamadı.”

Alman uzman Bente Scheller ise, Türkiye’nin sınır bölgesinde daha geniş bir bölgeyi denetim altında tutmasının kolay olmayacağına işaret etti.

Bu tür operasyonların uluslararası hukuka uygun olmadığını, Türkiye’nin diplomatik baskıyla karşı karşıya kalabileceğini söyleyen Scheller, ancak mevcut uluslararası konjonktür nedeniyle kimsenin Ankara’yı engellemek için olağanüstü bir enerji de sarf etmeyeceğine işaret etti.

Scheller, “Dikkatler Ukrayna’ya ve çok tehlikeli ihtilaflara çevrilmiş durumda. Bu nedenle Erdoğan yeniden bir operasyon düzenlemesi halinde bu gayet tabii ki protesto edilir kınanır ama kimse bunu engellemeye çalışmayacaktır” dedi.

Güvenli bölge planı sorunları çözer mi?

Alman uzman, Türkiye’nin güvenli bölge planı için, bu alanı terörden arındırma hedefini öne sürdüğünü, ancak bunun da çok gerçekçi olmadığını söyledi. Scheller, değerlendirmesini şöyle tamamladı:

“Bizler silahlı grupların, terör örgütlerinin nasıl hareket ettiklerini görüyoruz. Kendilerini coğrafya ile sınırlamıyorlar. Zarar vermek isterlerse veriyorlar, bunun silahlı örgütlerin tarihinde görebiliyoruz. Bu nedenle güvenli bir bölgenin Türkiye’nin gerçekten kendisini teröristlerden koruyabileceği anlamına mı gelir bundan çok da emin değilim. Bu nedenle ilan edilen hedef ile elde edilebilecek sonucun pek de örtüştüğü kanaatinde değilim.”

Paylaşın

“Esad’ın Erdoğan’dan Beş Talebi Var” İddiası

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad arasında bir telefon görüşmesi yapılabileceğini öne süren Türkiye gazetesi, Ankara-Şam hattındaki gelişmelere ilişkin iddialarını sürdürüyor.

Gazete, “Türkiye ile 11 yıl sonra komşu olmak isteyen” Şam yönetiminin Türkiye’den beş talebinin olduğunu iddia etti. Ankara’nın ise görüşmelerde önce “PKK ile YPG’nin temizlenmesini” ve Suriyelilerin güvenli dönüşünü talep ettiği belirtildi.

Esad sınırları geri almak istiyor

Gazetede Yılmaz Bilgen imzasıyla yayımlanan haberde, Şam yönetiminin öne sürdüğü iddia edilen şartlar şöyle:

1- İdlib’e Suriye yönetiminin kontrolünün geri dönmesi;

2- Reyhanlı-Cilvegözü Sınır Kapısı ile Kesep Gümrüğü’nün de Şam yönetimine devredilmesi;

3- Cilvegözü-Şam arasında ticari koridor;

4- Suriye’nin doğusundaki Deir el-Zor-Haseke ile Halep-Lazkiye hattında M4 adıyla bilinen stratejik ulaşım koridorunda (M4) Şam’ın tam kontrolü,

5- Avrupa ve ABD’nin Esad yönetimini destekleyen bürokrat, işadamı ve şirketlere dönük yaptırımları konusunda Türkiye’nin destek vermesi.

‘Türkiye PKK ve Suriyeliler için güvenli dönüş istedi’

Haberde, Türkiye’nin bu taleplere karşılık “PKK/YPG bölgelerinin tamamen temizlenmesini” istediği, bunun yanı sıra “muhalefet ile Şam arasında siyasi, askeri entegrasyon süreçlerinin sağlıklı bir biçimde tamamlanması” ile birlikte mültecilerin güvenli dönüşü ve yerleşim sonrası uygulamaları görmek istiyor.

‘Humus, Şam, Halep pilot bölge olsun’

Haberde, Ankara’nın “ilk aşamada Humus, Şam ve Halep’in güvenli ve onurlu dönüşler için pilot bölge olmasını ve daha sonra bu çerçevenin genişletilmesini” talep ettiği belirtildi.

Öte yandan, Suriye yönetiminin “Türkiye’nin terör ve Suriye petrollerinin merkezi yönetime devrine dönük işbirliği teklifine ek olarak baraj, otoyollar, elektrik, eğitim kurumları, su, ziraat gibi alanlarda da desteğin sürmesini” istediği belirtildi.

Paylaşın

Suriye’de Binlerce Muhalif, Türkiye’yi Protesto Etmek İçin Sokaklara Çıktı

Suriye’de muhaliflerin kontrolündeki bölgelerde yaşayan binlerce kişi Cuma günü Türkiye’yi protesto etmek için sokaklara çıktı. Protestolar, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun son açıklamalarının ardından geldi.

Çavuşoğlu, geçen hafta içinde Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad ile Ekim 2021’de görüştüğünü duyurmuş, “Muhalif Suriyelilerle rejim arasında bir barışın olması gerektiğini, Türkiye olarak böyle bir durumda buna destek olabileceğimizi söyledik” açıklamasında bulunmuştu.

AFP’nin haberine göre Çavuşoğlu’nun bu sözlerini Türkiye’nin muhaliflere verdiği desteğin azalması ve Esad rejimine karşı daha yumuşak bir tutum takınılması olarak algılayan Suriyeli muhalifler, Azez, El Bab ve Afrin’de protestolar düzenledi.

BBC İzleme Servisi’nin (BBC Monitoring) aktardığına göre protestolarda birkaç kişi gözaltına alındı. Türk askerlerin kontrolündeki Cerablus’ta gösterileri başlatmakla suçlanan lider konumundaki bir kişinin gözaltına alındığı belirtildi.

AFP’ye konuşan ve El Bab’da yaşayan Suriyeli muhalif Yasin El Ahmed, “Devrimciler olarak biz burada rejimle herhangi bir uzlaşmaya karşı olduğumuzu göstermek için toplandık; çünkü bu milyonlarca Suriyeli’nin yerinden olması ve bir yıkım anlamına gelecektir” dedi.

Suriyeli muhaliflerin bayraklarını taşıyan protestocuların, “Uzlaşma yok, devrim devam ediyor” pankartları taşıdığı görüldü.

Dışişleri’nden yeni açıklama: Suriye halkıyla dayanışmamız sürecek

AFP fotoğrafçısının gözlemlerine göre kimi yerlerde Türk bayrağının yakıldığı görüldü.

Çoğu gösteri, Cuma namazının ardından yapıldı. İngiltere merkezli İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre Suriye’nin kuzey ve kuzeybatısındaki 30 noktada protestolar gerçekleştirildi.

El Kaide ile ilişkili cihatçı örgüt Heyet Tahrir Şam (HTŞ) kontrolündeki İdlib’deki kimi yerlerde de gösteriler düzenlendi.

İdlib’in Mastuma kasabasındaki Türk ordusunun kontrol noktası önünde toplanan onlarca kişi, “Suriye rejimi bitmeli” diye bağırdı.

Sana El Ali adındaki protestocu, “Şehitlerimizi, acılarımızı ve katliamları unutmayacağız” dedi.

Reuters’ın haberine göre Perşembe geceden başlayan gösterilerde emniyet ve yerel yönetim merkezlerindeki Türk bayrakları söküldü.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Büyükelçi Tanju Bilgiç ise Cuma günü yaptığı açıklamada, “Suriye halkıyla dayanışmamız sürecektir” dedi:

“Türkiye, uluslararası toplumun tüm paydaşlarıyla işbirliği içinde bu ihtilafa Suriye halkının beklentileri doğrultusunda kalıcı bir çözüm bulunmasına yönelik çabalara güçlü katkı sağlamaya devam edecektir.”

Türkiye bugüne kadar Suriye’nin kuzeyine çok sayıda askeri harekat düzenledi.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Türkiye, Suriye Politikasını Değiştiriyor Mu?

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Ankara’da düzenlenen 13. Büyükelçiler Konferansı’nın son gününde düzenlediği basın toplantısında, özellikle Suriye ile ilişkiler ve uzun süredir hazırlıkları süren yeni askeri operasyona ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve yeni bilgiler verdi.

Çavuşoğlu’nun açıklamaları arasında en dikkat çeken unsur Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad ile Ekim 2021’de görüştüğünü kamuoyuna duyurması oldu.

Diplomatik kaynaklar ise son günlerde Ankara-Şam arasında siyasi diyalog kurulacağına ilişkin iddiaların gündeme geldiği bir dönemde yapılan açıklamanın Türkiye’nin Suriye politikasını değiştirdiği anlamına gelmediğini kaydediyor. Çavuşoğlu’nun Mikdad’a, Türkiye’nin sınır ötesi operasyonlarının Suriye’nin egemenliğine karşı olmadığı, tersine toprak bütünlüğünü koruma amaçlı olduğu mesajını verdiği belirtiliyor.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Suriyeli mevkidaşı Faysal Mikdad’la 10 ay önce yaptığı görüşmeyi şu ifadelerle aktardı:

“Bağlantısızlar Toplantısı’nda, Belgrad’da ayaküstü diğer bakanlarla sohbet ederken Suriye Dışişleri Bakanıyla da ayaküstü kısa bir sohbetim oldu. O toplantı marjında, yemekten önce…

Sonuçta orada da biraz önce söylediğimi söyledim. Suriye’nin tek çıkar yolu siyasi uzlaşı. Teröristlerin temizlenmesi lazım. Kim olursa olsun, adı ne olursa olsun…Diğer taraftan muhalif Suriyelilerle rejim arasında bir barışın olması gerektiğini, Türkiye olarak böyle bir durumda buna destek olabileceğimizi de söyledik.”

Çavuşoğlu bu açıklamayı, gazetecilerin, basında çıkan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad arasında bir telefon görüşmesi gerçekleştirileceğine ilişkin haberleri anımsatması üzerine yaptı.

Rusya, Ankara-Şam diyaloğu için uzun zamandır çalışıyor

Bu iddialar, Erdoğan’ın 5 Ağustos Cuma günü Soçi’de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı görüşmenin öncesi ve sonrasında Türk ve yabancı basında çıkan haberlerde yer almış ancak Ankara tarafından doğrulanmamıştı.

Çavuşoğlu, Moskova’nın uzun zamandır Ankara ile Şam arasında diyalog kurulması için çalıştığını ancak Türkiye’nin sadece istihbarat kurumları üzerinden temas kurmayı tercih ettiğini kaydetti.

İstihbarat kurumları arasındaki temasların bir süre önce kesildiği ancak şimdi yeniden kurulduğu bilgisini de veren Çavuşoğlu, “Sonuçta bu istihbaratlar arasındaki görüşmede birçok önemli konular gündeme geliyor” değerlendirmesini yaptı.

Çavuşoğlu, Şam’ın Ankara’nın “terör örgütü” olarak tanımladığı YPG’ye karşı mücadele etmesi durumunda destek verileceği mesajını da “Yanı başımızda olan bir ülkenin sınır bütünlüğü, toprak bütünlüğü ve barışı bizi doğrudan etkiliyor olumlu anlamda. Tersine gelişmeler bizi ne kadar etkiledi görüyoruz. Sonuçta bölücü terör örgütlerine karşı verilecek mücadeleyi de biz her zaman destekleriz. Sonuçta bizim Suriye’nin topraklarında gözümüz yok” sözleriyle aktardı.

‘Topraklarının her köşesine hakim bir Suriye’

Bakan Çavuşoğlu, aynı açıklamasında Suriye rejimi ile muhalefet arasında uzlaşma çağrısını yinelerken, “Muhalefetle Suriye’deki rejimi bizim bir şekilde anlaştırmamız lazım. Aksi takdirde kalıcı bir barış olmaz, bunu hep söylüyoruz” ifadelerini kullandı.

Ankara’nın “PKK’nın Suriye kolu” olarak gördüğü YPG’nin amacının Suriye’yi bölmek olduğunu kaydeden Çavuşoğlu, “Suriye’nin bölünmesini engellemek için Suriye’de güçlü bir yönetimin olması lazım, topraklarının her köşesine hakim olabilecek bir irade ancak birlik ve beraberlikle olur. Hep bunu söylüyoruz. Kendileriyle (Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad’la) o zaman, özel bir görüşme değil, ayaküstü bir sohbet olmuştu. Onun dışında herhangi bir temas olmadı” değerlendirmesini yaptı.

‘Suriye’nin egemenliğine karşı değil’

Edinilen bilgilere göre Çavuşoğlu, Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad ile yaptığı kısa görüşmede de benzer görüşleri yineleyip, “Türkiye’nin terörle mücadelesinin Suriye’nin egemenliğine karşı bir amaç taşımadığı”, tam tersine Suriye’nin siyasi ve toprak bütünlüğünü koruma hedefine uygun olduğu mesajını verdi.

Çavuşoğlu’nun da dile getirdiği gibi, Türkiye ile Suriye arasında istihbarat kurumları dışında başka herhangi bir temas kurulmuyor.

Türkiye ile Suriye arasında dışişleri bakanları düzeyinde daha önce son görüşme, Suriye’de iç savaşın başladığı 2011’de dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Ağustos ayındaki Şam ziyareti sırasında gerçekleşmişti.

Davutoğlu, Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim’in yanı sıra Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile de bir araya gelmişti. Görüşme sonrası Türkiye ve Suriye arasında siyasi diyalog kesilmişti.

Politika değişikliğini konuşmak için erken

Ankara’da yapılan değerlendirmelerde, Türkiye ve Suriye dışişleri bakanlarının geçen yıl görüşmesine ve istihbarat kurumlarının yeniden birlikte çalışmaya başlamasına karşın, Ankara’nın Suriye politikasında keskin bir değişime gittiği yorumları yapmak için erken olduğu görüşü öne çıkıyor.

Bunun en temel nedenleri arasında Rusya, İran, ABD ve Batı ülkelerinin açıkça karşı olduklarını açıklamasına karşın, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde belirlediği hedeflere yeni bir operasyon yapma kararlılığında olduğunu saklamaması gösteriliyor.

Son olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara’da konferans için toplanan Türk büyükelçilere hitaben yaptığı konuşmada, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sınırda oluşturulan güvenlik kuşağındaki son halkaların birleştirilerek tamamlanacağını kaydetmişti.

Türkiye’nin yeni bir operasyon yapmasına hem Astana Süreci ortakları Rusya ve İran, hem de IŞİD’le mücadele etmesi için Suriye Demokratik Güçleri adı altında YPG ile ortaklık ilişkileri süren ABD ve önde gelen diğer Batı ülkeleri karşı çıkıyor.

Suriye yönetimi de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kendi topraklarında devam eden operasyonlarına ve varlığına tepki gösteriyor.

Ankara ile Şam arasında siyasi bir sürecin önündeki engeller arasında Suriye içinde rejim ve muhalifler arasında uzlaşmanın henüz sağlanmamış olması, “terörle mücadele” konusunda Ankara ve Şam arasında fikir birliğinin olmaması ve Türkiye’de yaşayan 3,7 milyon Suriyeli mültecinin geri dönüşüne ilişkin belirsizliğin sürmesi gibi unsurlar yer alıyor.

Türkiye, 2011’de başlayan iç savaşın ilk döneminde Esad yönetimini devirmek için Suriye muhalefetine güçlü destek sağlamış ancak Rusya’nın askeri olarak devreye girdiği 2015 sonrasında bu politikasından vazgeçmişti.

Astana Süreci’nin başladığı 2017’den bu yana “Esad gitmeli” söylemini tamamen bırakan Türkiye, artan güvenlik ve mülteci sorunu ile mücadele etmeye odaklanmıştı.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Fransa’da 102 Parlamenterden Ortak ‘Erdoğan Bildirisi’

Fransa’da senatör Laurence Cohen’in girişimiyle farklı siyasi gruplardan 102 parlamenter, yayımladıkları ortak bildiride Türkiye’nin olası Suriye operasyonuna karşı çıkılması çağrısında bulundu.

“Erdoğan’ın savaş çılgınlığına karşı çıkılmalı” başlıklı mektupta senatörler, Türk hükümetinin, “Ukrayna savaşı ile NATO’da merkez rolünü oynama stütüsünden faydalanarak Suriye’nin kuzeyindeki saldırıları yoğunlaştırmak için Atlantik İttifakı’nın onayını elde etmeye çalıştığını” ifade etti.

Le Journal du Dimanche gazetesinde yayımlanan bildiride yer alan ifadeler şöyle:

“Suriye’nin kuzey ve doğusunda özerk yönetim tarafından kontrol edilen bölgelerde savaşın neden olduğu korkunç koşullara rağmen Kürt, Arap, Asuri-Keldani, Ermeni ve tüm etnik halklar bir arada yaşamakta ve kendilerini demokratik, feminist ve ekolojik bir sistem içinde örgütlemeye çalışıyor ve diyalog içinde barışı inşa etmek için mücadele ediyorlar.”

Batılı ülkeler artık Türk ordusu tarafından işlenen ihlalleri görmezden gelmemelidir. Kürt savaşçılarının IŞİD’e karşı mücadeledeki kararlılığı tüm uluslararası toplum tarafından memnuniyetle karşılanmıştır. Ancak bugün unutulmuş görünüyorlar. Kürt müttefiklerimize bir kez daha saldırılmasına izin veremeyiz ve vermemeliyiz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, güney sınırları boyunca 30 km derinliğinde güvenli bölgeler oluşturmak istediklerini duyurmuş ve yeni operasyon sinyali vermişti.

Euronews’e konuşan Stratejik Düşünce Enstitüsü Başkanı Güray Alpar, operasyonun Türkiye’nin kendi güvenliğini tesis etmesi açısından önemli olduğu kanaatinde. Alpar, Suriye’de istikrarın sağlanması ve göçmenlerin de kendi ülkelerine dönebilmeleri için bu bölgelerin ‘temizlenmesi’ gerektiğini vurguluyor.

Kimi analistler ise bunun seçim öncesi iç kamuoyuna yönelik bir hamle olduğu görüşünü dile getiriyor.

Ancak operasyona şu ana kadar ABD, Rusya ve İran, bölgeyi istikrarsızlaştıracağı gerekçesiyle karşı çıktı.

Son olarak İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Tahran’da yaptığı görüşmede Türkiye’nin Suriye’ye yapacağı olası askeri operasyonun, bölge için “zararlı” olacağını söylemişti.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın