Türkiye İle Suriye Zorlu Bir Dönemin Eşiğinde: Yeni Süreç Nasıl İlerleyecek?

İstanbul Gelişim Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Ali Semin, Türkiye – Suriye arasındaki normalleşme sürecinin üç ayaklı olduğuna ve birinci ayağı olan istihbarat-güvenlik boyutlu görüşmelerin bir süredir yapıldığını söyleyerek, ikinci ayağı ise diplomasinin oluşturacağını söylüyor.

Diplomatik ilişki hemen kurulmasa da belki ilk başta özel temsilciler vasıtasıyla yol alınabileceğini ifade eden Semin, son ayakta ise liderlerin bir araya gelmesinin söz konusu olabileceğini belirtiyor. İstihbarat ve güvenlikle ilgili görüşmelerden bir sonuç alınması nedeniyle bir sonraki aşamaya geçilmeye karar verildiğini öngören Semin, şöyle konuşuyor:

“11 yıl sonra Türkiye ile Suriye ilişkilerine baktığımızda; ortak bir güvenlik tehdidinin oluştuğunu daha önce Türkiye tek taraflı hissediyordu. Ama şimdi bence artık Suriye’deki iktidar da bunu fark ediyor ve tehdit algısı açısından ortak bir görüşe yaklaştıkları söylenebilir.”

Türkiye ile Suriye arasında 11 yıl aradan ve bu süre içinde karşılıklı yapılan çok sert açıklamaların ardından yeni bir normalleşme süreci başlarken, barışı sağlamanın beklenti ve şartları bulunan iki başkent için çok kolay olmayacağı ve bu nedenle temkinli adımlarla ilerleneceği belirtiliyor.

2022 yılının son aylarında Türkiye Suriye’ye yönelik yeni askeri bir operasyon için Rusya ve İran’dan yeşil ışık bekler ancak bunu alamazken, yılın son günlerinde ise Şam yönetimi ile 11 yıllık düşmanlığa son vermek için önemli bir adım attı.

Bu kapsamda 2011’den bu yana ilk üst düzey siyasi temas aralık ayının sonunda Rusya’nın ev sahipliğinde gerçekleştirildi ve Türkiye-Rusya-Suriye üçlü mekanizmasının ilk toplantısı savunma bakanları arasında gerçekleştirildi. Daha önce istihbarat kurumları arasında ilk tohumları atılan sürece dair yeni yılın ilk günlerinde de önemli mesajlar geldi.

Erdoğan’ın dün Putin’le görüşmesinde PKK ve YPG’nin Türkiye’nin sınır bölgelerinden, özellikle de Tel Rifat ve Münbiç’ten temizlenmesi için “artık somut adım atılması gerektiğini” vurguladığı, “Suriye konusunda somut netice almak için rejimin yapıcı olması ve siyasi süreçte birtakım adımları hayata geçirmesinin gerekli olduğunu ifade ettiği” açıklandı.

Putin ile görüşmesinin ardından Erdoğan partisinin il başkanları toplantısında da konuya değinerek, Rusya-Türkiye-Suriye olarak bir sürecin başlatıldığını belirtti ve “Ardından inşallah dışişleri bakanlarımızı yine üçlü olarak bir araya getireceğiz. Daha sonra da gelişmelere göre liderler olarak bir araya geleceğiz. Derdimiz bölgedeki sükuneti, suhuleti sağlamak, bölgede barışı egemen kılmak” diye konuştu.

Ankara sürece nasıl bakıyor?

Pek çok uzmanın işaret ettiği gibi Ankara ile Şam arasındaki sorunlar uzun yıllar içinde çok çetrefilli bir hale gelmiş durumda ve sadece iki ülkenin değil bölge ülkelerinin yanı sıra büyük güçlerin de çıkarlarını doğrudan etkiler halde.

Peki Ankara sürece nasıl bakıyor?

DW Türkçe’nin Gülsen Solaker ve Kıvanç El’in konuyla ilgili yetkililerden edindiği bilgiye göre; Ankara Şam ile başlayan süreçte “terörle mücadele ve mültecilerin geri dönüşü” başlıklarını öncelikli olarak ele alıyor. Türkiye’nin PKK ve YPG konusunda uzun süredir devam eden sıkıntılarının Şam yönetiminin de istemesi durumunda ortak bir şekilde çözümlenmesi umuluyor.

Ancak kısa vadede bir sonuç beklemenin gerçekçi olmadığı da vurgulanan unsurlardan birisi. Şu anda sadece bir sürecin başında olunduğunu ifade eden Ankara’daki yetkililer, liderlerin en son noktada görüşeceğini ve bunun da yüz yüze mi yoksa telefonla mı olacağının ya da nerede olacağının şu an için belli olmadığını belirtiyor.

Mısır ile başlayan normalleşme süreci kapsamında Erdoğan, daha önce çok sert bir şekilde eleştirdiği Mısır Devlet Başkanı Sisi ile Katar’daki 2022 FIFA Dünya Kupası’nın açılışında el sıkışmıştı. Erdoğan ile Esad’ın ilk el sıkışması için de benzer bir durumun oluşturulabileceği ifade ediliyor.

Bu arada Türkiye’nin son dönemde ilişkilerini düzelttiği Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah bin Zayid Al Nahyan’ın da dün Şam’da Esad ile bir araya gelmesi dikkat çekti.

Bu aşamada iki başkentin de geri adım atmadığı konuların bulunduğunu söyleyen kaynaklar, bu konularda tarafların görüşlerinin birbiri ile uyumlaştırılmasının bir süreç olduğunu ve her diplomatik müzakerede olduğu gibi bunun zaman alabileceğini ifade ediyor.

Semin: Süreç üç ayaklı

İstanbul Gelişim Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Ali Semin, iki ülke arasındaki normalleşme sürecinin üç ayaklı olduğuna ve birinci ayağı olan istihbarat-güvenlik boyutlu görüşmelerin bir süredir yapıldığını söyleyerek, ikinci ayağı ise diplomasinin oluşturacağını söylüyor.

Diplomatik ilişki hemen kurulmasa da belki ilk başta özel temsilciler vasıtasıyla yol alınabileceğini ifade eden Semin, son ayakta ise liderlerin bir araya gelmesinin söz konusu olabileceğini belirtiyor. İstihbarat ve güvenlikle ilgili görüşmelerden bir sonuç alınması nedeniyle bir sonraki aşamaya geçilmeye karar verildiğini öngören Semin, şöyle konuşuyor:

“11 yıl sonra Türkiye ile Suriye ilişkilerine baktığımızda; ortak bir güvenlik tehdidinin oluştuğunu daha önce Türkiye tek taraflı hissediyordu. Ama şimdi bence artık Suriye’deki iktidar da bunu fark ediyor ve tehdit algısı açısından ortak bir görüşe yaklaştıkları söylenebilir.”

PKK ve YPG ile mücadele kapsamında ortak bir operasyon olmasa bile Türkiye’nin sınır ötesi harekatına Suriye’nin de onayının olması gibi bir yöntemin devreye girebileceğini belirten Semin, Suriyeli muhalifler konusunda ise bir çeşit yumuşak geçiş düşünülebileceğini ifade ediyor.

Semin’e göre başlatılan süreçte sorunların çözümü “masada daha kolay, sahada ise daha zor bir şekilde” olabilir. “Suriye, artık sadece Suriye’den ibaret değil” diyen Semin, Suriye savaşının büyük güçlerin devrede olduğu bir vesayet savaşına dönüştüğüne ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasının oldukça zorlaştığına dikkat çekiyor.

Bu arada Türkiye ile Suriye arasındaki sürecin Suriye’nin kuzeydoğusunda YPG ile birlikte IŞİD ile mücadele eden ABD’ye ve Türkiye-ABD ilişkilerine etkisi de ayrı bir tartışma konusu. Türkiye ve Suriye arasında 28 Aralık’ta Moskova’da gerçekleşen üçlü toplantıya ilişkin ilk açıklama ABD Dışişleri Sözcüsü Ned Price’dan gelmiş ve Price soru üzerine “Politikamız değişmedi. Esad’ı eski durumuna döndürmek için ilişkilerini iyileştiren veya destek veren ülkeleri desteklemiyoruz” yanıtını vermişti.

Esad ile barış seçime mi ayarlı?

Öte yandan Erdoğan’ın uzun süre “katil” olarak nitelendirdiği Suriye lideri ile barışmasının seçim ile bağlantılı olduğunu düşünenler de bulunuyor. Esad’ın Erdoğan’a seçim kazandırmayı istemeyebileceği ve bu nedenle seçim öncesi ortak fotoğraf vermekten kaçınacağına ilişkin haberler de yayımlanmıştı.

Lübnan’da yayın yapan Annahar Gazetesi Türkiye Editörü Sarkis Kassargian, Şam’daki yetkililerle yaptığı görüşmelerden edindiği izlenimi aktararak, Erdoğan’ın aceleci tavrının nedeninin seçimler olduğunun bilindiğini söylüyor ve şöyle konuşuyor:

“Ama onlar ‘bizi ilgilendiren şartlarımızın yerine gelmesi. O şartlar yerine gelir, normalleşme olur ve normalleşme etkisinde Erdoğan kazanır ya da kaybederse o Türkiye’nin iç meselesi’ diyorlar. Yani onları ilgilendiren isteklerinin yerine getirilip getirilmeyeceği.”

Sürece dair sadece Ankara’nın değil Şam’ın da belli beklentileri ve şartları mevcut. Bunların başında Türkiye’nin askerlerini Suriye’den çekmesi ve Şam yönetime karşı savaşan silahlı gruplara olan desteğini tamamen kesmesi bulunuyor.

Geçtiğimiz günlerde Şam yönetimine yakın El Vatan gazetesinde yayımlanan bir haberde ise Ankara ve Şam’ın 4 ana konuda uzlaştığı iddia edilerek, bu konu başlıkları “Türkiye’nin Suriye’den çekilmesi ve Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı göstermesi, M-4 karayolunun açılması ile PKK’nın iki başkent tarafından da tehdit unsuru olarak kabul edilmesi” olarak sıralanmıştı.

Suriye siyasetini yakından takip eden gazeteci Kassargian “Esad şartları yerine gelmezse Erdoğan ile görüşmeyecektir. Bana göre bu kesin. Çünkü artık bu bir ilkesel sorun olur. Esad bunu kabul etseydi İsrail’le ya da Körfez ülkeleriyle aynı sürece dahil olabilirdi. Ama Esad her ne kadar pragmatik olarak ‘ülkem için yaparım’ diyorsa da çekilme şartı yerine gelmezse masaya oturmayacaktır diye düşünüyorum” diyor.

Sığınmacıların gitmesi kolay mı?

Seçim öncesi yapılan kamuoyu yoklamalarının toplumun önemli sorunlardan birisi olarak gösterdiği sığınmacılarla ilgili adım atmak da iktidarın öncelikleri arasında yer alıyor.

Semin, Suriye nüfusunun 12 milyonunun başka ülkelerde sığınmacı olarak yaşamasının Şam yönetimi için de aslında bir meşruiyet sorunu olduğunu söyleyerek, sağlanacak bir uzlaşı ile Türkiye’deki sığınmacıların yüzde 25-30’unun gönüllü şekilde dönüşü için iki ülkenin bir formül bulabileceğini ancak bunun seçime kadar tamamlanmasının saha gerçekleri açısından zor olacağını düşünüyor.

Kassargian ise mültecilerin büyük çoğunluğunun Suriye’ye dönmesi ile ilgili asıl zorluğun ekonomik nedenler olduğunu belirterek, “Bu insanlar arasında tabi ki Esad karşıtları da var. Ama her ne kadar siyasi uzlaşı, güvenceler, af kararları falan olsa bile bugünkü Suriye’nin ekonomik şartları mültecilerin dönmesi için uygun şartlar değil. Bence mültecilerin en önemli derdi döndüklerinde nasıl yaşayacakları” tespitinde bulunuyor.

Şam yönetimi ile sadece Türkiye’nin değil Körfez ülkelerinin de normalleşmeye gittiğini hatırlatan Kassargian, Esad muhaliflerinin dönüş için başkentlerden gelecek işaretlerle hareket etmesini beklediğini de ifade ediyor.

Paylaşın

Türkiye – Suriye Yakınlaşması: Erdoğan Ve Esat Seçimden Önce Görüşecek Mi?

Türkiye ve Suriye arasında geçtiğimiz hafta Moskova’da gerçekleşen savunma bakanı düzeyindeki teması değerlendiren uzmanlar, sürecin bu şekilde ilerlemesi halinde bahar aylarına kadar Erdoğan-Esat görüşmesinin gerçekleşebileceği; ancak Suriye liderinin Türkiye’deki seçim öncesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a siyasi avantaj kazandıracak bir adım atmak istemeyebileceği görüşünü dile getiriyor.

Türkiye ve Suriye arasında geçtiğimiz hafta Moskova’da gerçekleşen savunma bakanı düzeyindeki temasın ardından gözler bu kez iki ülkenin dışişleri bakanlarının yapması olası görüşmede. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu bir tarih üzerinde çalışıldığını söyledi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esat’la seçim öncesi görüşüp görüşmeyeceği sorulduğunda, “Bu Sayın Cumhurbaşkanımızın vereceği bir karar” dedi.

VOA Türkçe’den Begüm Dönmez Ersöz’e konuşan uzmanlar sürecin bu şekilde ilerlemesi halinde bahar aylarına kadar Erdoğan-Esat görüşmesinin gerçekleşebileceği; ancak Suriye liderinin Türkiye’deki seçim öncesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a siyasi avantaj kazandıracak bir adım atmak istemeyebileceği görüşünü dile getiriyor.

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı Hakan Fidan, Suriye Savunma Bakanı Ali Mahmud Abbas ve Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu ile Rusya’nın başkenti Moskova’da görüşmüştü.

Milli Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada görüşmede Suriye krizi, mülteci sorunu ve Suriye topaklarında bulunan tüm terör gruplarına karşı ortak mücadele çabalarının ele alındığı belirtildi.

2011’de başlayan Suriye iç savaşında Esat rejimini devirmeyi amaçlayan muhalifleri destekleyen Türkiye ve Suriye hükümeti arasında ilk gayrı resmi temas iki ülkenin istihbarat yetkilileri arasında olmuştu. Savunma bakanlarının Moskova’daki görüşmesi Ankara’nın Şam’la diyalog çabasını arttırdığını ortaya koydu.

Görüşme, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde YPG’ye karşı yeni bir askeri harekat düzenleyebileceğini gündeme getirdiği bir döneme de rastladı.

ABD Dışişleri ve Savunma Bakanlığı yetkilileri, Suriye Demokratik Güçleri’nin ana omurgasını oluşturan YPG’ye yönelik operasyonun IŞİD’le mücadeleyi sekteye uğratabileceği ve bölgedeki Amerikan güçlerine zarar gelebileceği endişesiyle karşı olduklarını belirtti. Suriye’deki diğer oyuncular Rusya ve İran da böyle bir operasyona sıcak bakmadıklarını ifade etti.

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar Moskova’daki görüşmeden önce basın mensuplarına yaptığı açıklamada olası bir askeri operasyon için Suriye hava sahasını kullanmak üzere Moskova ile görüştüklerini kaydetmişti.

Ortak çıkarlar ve YPG faktörü

2011-2014 arasında ABD’nin Suriye Büyükelçisi olan Robert Ford VOA Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, Ankara ve Şam’ın Suriye’nin kuzeyinde YPG/PYD’nin özerkliğini sınırlandırma konusunda ortak bir çıkarı olduğu ve yapılan görüşmelerin YPG konusunda tarafların ortak güvenlik endişelerini yansıttığı görüşünde.

Ortadoğu Enstitüsü (MEI) uzmanlarından Robert Ford, “Özellikle Tel Rıfat ya da Menbiç’te YPG’ye karşı koordine bir çabayı tamamen yok saymıyorum. Ankara bir ihtimal Moskova ve Şam’ın YPG’yi bu bölgeleri çatışmadan bırakmaya ikna etmesini ve Rus güçlerin desteğiyle bölgede yeniden Suriye hükümetinin denetiminin tesis edilmesini umuyor” sözleriyle değerlendirdi.

Emekli büyükelçi Robert Ford, Esat rejimi ve YPG’nin zor ilişkilere sahip olmalarına rağmen, Suriye Cumhurbaşkanı Esat’ın YPG/PYD’nin varlığını “kullanışlı” bulduğu için zaman zaman işbirliği yaptıklarına da dikkat çekiyor.

Ulusal Güvenlik ve Uluslararası Politika uzmanı Amerikan İlerleme Merkezi’nden Alan Makovksy de Ankara ve Şam arasındaki diyalog çabalarında YPG kaygısının etkili olduğu görüşüne katılıyor.

Merkezi Washington’da bulunan düşünce kuruluşunun Ulusal Güvenlik ve Uluslararası Politika uzmanı Makovksy, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın YPG’nin sınır bölgesinden çıkarılması için Suriye lideriyle ortak zemin arayışı içinde olduğu kanısında.

Seçim gündemi ve mülteci sorunu

Uzmanlar, Ankara’nın Şam’la ilişkileri normalleştirme çabasında Türkiye’nin seçime gidecek olmasının etkisine de dikkat çekiyor. 4 milyondan fazla Suriyeli mülteciye evsahipliği yapan Türkiye’de Haziran’da yapılması planlanan seçimler öncesinde mülteciler kamuoyunun gözünde önemli ve hassas konulardan.

Bu duruma atıfta bulunan Makovksy, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriye lideri Esat’la diyalogun Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönmeleriyle sonuçlanacağı konusunda seçmeni ikna etmeyi umduğu görüşünü dile getirdi.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu dün basın mensuplarına yaptığı açıklamada iki tarafın dışişleri bakanlarının görüşmesinin planlandığını, Rusya’nın bir tarih önerisinde bulunduğunu; ancak o tarihlerde uygun olmadıkları için başka tarih önerileri üzerinde çalıştıklarını kaydetti.

Çavuşoğlu, olası bir Erdoğan-Esat görüşmesi için, “En nihayetinde bu Cumhurbaşkanımızın vereceği bir karar. Ama Cumhurbaşkanımızın söylediği bir şey vardı: Aşamalı bir diyalog olacak” diyerek, bakanlar görüştükten sonra bunun değerlendirileceğini söyledi.

Reuters haber ajansı Aralık ayı başında konuyla ilgili bir haberinde Suriye’nin Türkiye ile lider düzeyinde bir zirveye karşı olduğunu aktarmıştı. Haberde Şam’ın böyle bir toplantının Türkiye’de seçim öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a siyasi avantaj kazandırabileceğini düşündüğü bildirilmişti.

Koşullar lider düzeyinde görüşmeye uygun mu?

Bazı uzmanlar da iki liderin biraraya gelebilmesi için siyasi düzeyde bir ilerleme olması gerektiği görüşünde. Bu kapsamda Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Miktad’la bu ayın ikinci yarısında sonra yapmayı planladığı görüşme önemli.

ABD’nin eski Suriye Büyükelçisi Robert Ford, “Erdoğan’ın seçimlerden önce konumu çok zora düşerse ve mülteci sorununa çözüm için köklü bir adım atmaya ihtiyaç duyarsa ya da Esat ülkelerine dönen mültecilerin güvenliği konusunda güvence vermek gibi önemli bir taviz vermeye hazır olursa böyle bir görüşme beklerim. Esat’ın da Erdoğan’a siyasi bir avantaj sunacak adım atması da pek olası değil” dedi.

Türkiye ve Suriye arasındaki diyalog süreci manşetlerde ve kamuoyundaki tartışmalarda öne çıkmayı sürdürüyor.

“Bahara kadar Erdoğan ve Esat birlikte fotoğraf verebilir”

İç siyaset dengeleri bağlamında görüşmeleri değerlendiren Alan Makovksy, önümüzdeki bahara kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Suriye Cumhurbaşkanı Esat’ın birlikte fotoğraf vermesini beklediğini; diplomatik ivmenin buna işaret ettiğini söylüyor.

Anket şirketi Metropoll’ün Aralık ayındaki son araştırmasına dikkat çeken uzman, anket verilerinin Türkiye’de kamuoyunda hükümetin Suriye politikasında köklü bir değişiklik istediğini gösterdiği kanısında.

Makovsky, “Araştırmaya göre Türkler’in yüzde 59’u Esat’la görüşülmesine destek veriyor, yüzde 29’u desteklemiyor. Erdoğan (Esat’la) fotoğraf vermekten siyasi bir fayda sağlayabilir ancak Esat’ın muhtemelen Erdoğan’ın yeniden seçilmesine yardım etmek gibi bir niyeti de yoktur” diyor.

Türkiye’de ana muhalefet partisi CHP’nin Suriye’de iç savaşın başladığı 2011’den bu yana Esat’la diyaloga geçilmesi ve çatışmaya müdahil olunmaması çağrısı yaptığını anımsatan Makovsky, “Rusya’nın ise Erdoğan’ın yeniden seçilmesini istediği neredeyse kesin ve Esat’ı Türkiye Cumhurbaşkanı’yla görüşmeye ikna edebilecek konumda” ifadelerini kullandı.

ABD’den eleştiri ve Rusya endişesi

Ankara-Şam arasındaki görüşmelere ilişkin ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan bir sözcü, “ülkelerin Beşar El Esat gibi zalim bir diktatöre eski gücünü kazandırmak için ilişkilerini üst seviyeye taşımalarını desteklemediklerini” belirtmiş; Esat rejiminin “Suriye halkına uyguladığı zulmün dikkatle değerlendirilmesi” çağrısında bulunmuştu.

ABD’nin konuyla ilgili duruşunu değerlendiren uzmanlar, Washington’un Suriye’deki rejimin meşruiyet kazandığını ve güçlendiğini görmek istemediğine; çünkü böyle bir durumun Rusya için diplomatik ve jeopolitik bir başarı olarak algılanacağına dikkat çekiyor.

Uzmanlar ABD’nin Şam ve Ankara arasında YPG’yi IŞİD’le mücadele odağından çıkarabilecek ya da mücadeleyi zayıflatabilecek bir anlaşmaya sıcak bakmadığı görüşünü de dile getiriyor.

Rusya’nın Esat rejimiyle diyalog karşılığında Türkiye’ye Suriye’nin kuzeyine askeri operasyon için yeşil ışık yakabileceği görüşü dile getirilmişti. Alan Makovksy bu görüşe katılmadığını, Rusya’nın bu konudaki tavrının net olduğunu ifade etti. Alan Makovksy bu konuda Ankara’nın Washington’dan almayı talep ettiği F-16 savaş uçaklarına ilişkin sürecin de etkili olabileceği kanısında.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu dün 18 Ocak’ta başkent Washington’da ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’la görüşeceğini açıkladı ve Ankara’nın F-16 talebi dahil ikili konuların görüşüleceğini belirtti. ABD Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada görüşmenin yapılacağını doğruladı; ancak planlanan görüşmeye ilişkin başka bir ayrıntı vermedi.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu Şam’la diyalog konusunda Washington’un tutumuyla ilgili olarak, “ABD’nin normalleşmeye karşı olduğunu anlıyoruz. Ancak yıllardır izlenen politikaların bir neticeye varmadığını ABD’nin de görmesi lazım” demişti.

ABD Dışişleri Bakanlığı ise konuyla ilgili önceki açıklamasındaki ifadeleri yineleyerek bu konudaki politikalarının değişmediğini kaydetti.

Paylaşın

Türkiye Ve Suriye Yakınlaşması: Suriyeli Muhalifler Sürece Nasıl Bakıyor?

Suriye Geçici Hükümeti oluşumunun Başkanı Abdurrahman Mustafa, “Birçok bürokratla görüşmelerimiz oldu. Biz Türkiye’nin her zaman Suriye halkının yanında olduğunu zaten biliyoruz” dedi ve ekledi:

“Bizim bürokratlarla görüşmelerimizde, (Suriye-Türkiye arasındaki) bu görüşmelerin teknik görüşmeler olduğu; terörle mücadeleyle, PKK terör örgütüyle mücadeleyle ve Suriye’nin toprak bütünlüğüyle ilgili olduğu vurgulandı. Sayın bakanımız da (Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu) aynı şeyi vurguladı.”

Abdurrahman, önümüzdeki dönemde Türkiye ile Suriye’nin ilişkilerinin normalleşmesi ihtimali düşünüldüğünde, kendilerinin durumunun ne olacağına dair bir kaygılarının olup olmadığını sorusuna “Öyle bir durum yok” diye cevap verdi.

Türkiye, Suriye ile 2011’den sonraki ilk siyasi temasını 2022’in son günlerinde Rusya’nın ev sahipliğinde gerçekleştirdi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e önerdiği Türkiye-Rusya-Suriye üçlü mekanizmanın ilk toplantısında, Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı Hakan Fidan, Suriye Savunma Bakanı Ali Mahmud Abbas ve Suriye istihbarat yetkileri ile bir araya geldi.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu de önümüzdeki haftalarda Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile gerçekleştirecekleri üçlü görüşme için temasların sürdüğünü açıkladı.

BBC Türkçe’ye konuşan Abdurrahman Mustafa, bu süreçle ilgili olarak, Suriye Müzakere Komitesi Başkanı Bedir Camus ve Suriye Ulusal Koalisyonu Başkanı Salim Al Muslat’tan oluşan bir heyetin hafta içinde Ankara’da çeşitli temaslarda bulunduğunu belirtti ve bu görüşmelerle ilgili şunları söyledi:

“Birçok bürokratla görüşmelerimiz oldu. Biz Türkiye’nin her zaman Suriye halkının yanında olduğunu zaten biliyoruz. Bizim bürokratlarla görüşmelerimizde, (Suriye-Türkiye arasındaki) bu görüşmelerin teknik görüşmeler olduğu; terörle mücadeleyle, PKK terör örgütüyle mücadeleyle ve Suriye’nin toprak bütünlüğüyle ilgili olduğu vurgulandı. Sayın bakanımız da (Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu) aynı şeyi vurguladı.”

‘Biz de Suriyelilerin kendi memleketlerine dönmesi için çaba harcıyoruz’

Abdurrahman, önümüzdeki dönemde Türkiye ile Suriye’nin ilişkilerinin normalleşmesi ihtimali düşünüldüğünde, kendilerinin durumunun ne olacağına dair bir kaygılarının olup olmadığını sorusuna “Öyle bir durum yok” diye cevap verdi ve devam etti:

“Biz bugüne kadar her zaman siyasi çözümden yana olduğumuzu ifade ettik ve ister Cenevre, ister Astana olsun, isterse Anayasa Komisyonu olsun, bütün bu süreçlere pozitif olarak katkıda bulunduk. Maalesef yine tıkandı çünkü rejim ve müttefikleri; Ruslar, İranlılar her zaman askeri çözümden yanadır.

“Tabii ki Türkiye Cumhuriyeti devletinin kendi egemenliği vardır, kararlarını kendi belirler ama biz şuna inanıyoruz ki sayın bakanla (Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu) görüşmemizde de bu vurgulandı; asla bu (süreç), Suriye halkının ve Suriye muhalefetinin çıkarlarının aleyhinde olmayacaktır. Kendisi tam tersine, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler’in 2254 No’lu kararına bağlı olduğunu ve bunun için çaba harcadıklarını ifade etti.

“Biz zaten Türkiye’nin hiçbir zaman Suriye’nin geleceğiyle ilgili Suriye halkının beklentilerinin dışında bir şey yapmayacağa inanıyoruz, görüşmelerimizde de bu vurgulandı. 2254 No’lu kararla oluşacak herhangi bir çözümü zaten biz de baştan beri destekliyoruz. Sayın bakanımızın bize desteğinin sürdüğünü, bunda herhangi bir değişikliğin olmadığını, bizi endişeye sevk edecek bir durumun olmadığını gördük.”

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde 2015 yılında kabul edilen 2254 sayılı karar, Suriye’de ateşkesin sağlanmasını ve ülkedeki sorunlara siyasi çözüm getirilmesini içeriyor.

Abdurrahman, kendilerinin de Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana olduklarını ve Suriyelilerin ülkelerine dönmesini istediklerini savundu: “Terörle mücadeleyi zaten yapıyoruz. Türkiye ile birlikte baştan beri Suriye’nin bölünmesine karşıyız.

“Türkiye’nin, Türkiye’deki Suriyelilere veya bizim bölgemizdeki Suriyelilere desteği aynı devam ediyor. Tabii ki biz de Suriyelilerin kendi evlerine, kendi memleketlerine, kendi köylerine dönmesi için çaba harcıyoruz. Bu dönüşler ancak gönüllü, onurlu ve güvenli bir şekilde Birleşmiş Milletler çatısı altında sağlanır. Türkiye de bu hususta aynı görüştedir.”

Türkiye muhalefetten tutum değiştirmesini istedi mi?

Esad yönetimi ile mücadelelerinin sürdüğünü söyleyen Abdurrahman, “Türkiye sizden Suriye yönetimine dair tutum değiştirmenizi istedi mi?” sorusuna cevap olarak ise “Böyle bir şey hiç olmadı” dedikten sonra ekledi:

“Zaten bizim adil taleplerimiz var. Bu da Birleşmiş Milletler kararlarının uygulanması ve demokratik, insan haklarına dayalı, çoğulcu, herkesi kapsayan bir Suriye oluşturmaktır. Dolayısıyla bizden bunun dışında bir talepte bulunulmadı. BM’nin Suriye’deki çözümünü desteklediklerini vurguladılar.”

Harekât hazırlığı var mı?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2022 yılının son kabine toplantısı sonrasında yaptığı açıklamada, 2023’ün gündem başlıkları arasında “terörle mücadelenin üst sıralarda yer alacağını” söylemiş ve Suriye’nin kuzeyine dikkat çekmişti.

Erdoğan, “Özellikle Suriye’den ülkemize yönelik tehditleri tamamen yok etmek için 30 kilometre derinliğindeki güvenlik hattımızdaki boşlukları kapatacak yeni adımlar atacağız. Bu kapsamda terör örgütünün silahlı kapasitesi yanında güç ve destek aldığı tüm kaynaklarını, tüm altyapısını imha edecek yeni bir mücadele safhasına geçeceğiz” ifadelerini kullanmıştı.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da 29 Aralık’ta düzenlediği basın toplantısında Suriye ile başlatılan sürecin askeri operasyonları engellemeyeceğini söylemişti.

Olası bir harekâta Suriyeli silahlı muhalif grupların çatı örgütü Suriye Milli Ordusu yapılanmasının da katılması bekleniyor.

Bu yapılanma, Suriye Geçici Hükümeti oluşuma bağlı olarak hareket ediyor.

Abdurrahman, söz konusu harekâtın ertelendiği yönündeki iddialarla ilgili soru karşısında ise diplomatik sürecin sürdüğünü söyledi:

“Sonuçta ilk önce diplomatik kanallarla çözülmeye çalışılır. Mutabakatlar vardı; 2019 mutabakatı vardı, Ruslarla da mutabakatlar vardı. Sonuçta illa olması gerekiyorsa bizim Milli Ordu zaten her zaman savaş durumundadır, bunun için özel bir hazırlık yapmasına gerek yoktur, zamanı geldiğinde gerekli operasyonları yapar ama şu anda diplomatik süreç devam ediyor.”

Abdurrahman, “Yani Suriye Milli Ordusu örgütlenmesinde şu an için harekât için özel bir hazırlık yok mu?” sorusuna da şu yanıtı verdi:

“Devamlı eğitim veriyoruz, yeniden yapılanmaya gidiyoruz, düzenlemeye çalışıyoruz, nizami orduya çevirmeye çalışıyoruz; bunlar zaten her zaman var. Bizim zaten mücadelemiz bitmedi ki. İster rejime karşı ister DAEŞ’e karşı, ister El Kaide’ye karşı, isterse PKK terör örgütüne karşı… Hepsine karşı mücadelemiz zaten devam ediyor yani hiçbir zaman durmadı.”

Paylaşın

Türkiye – Suriye Yakınlaşmasına ABD’den Tepki: Türkiye İki Kez Düşünmeli

Türkiye, Rusya ve Suriye savunma bakanlarının aralık ayı sonunda Moskova’da yaptığı üçlü toplantının ardından gelmesi dikkat çekti. Moskova’daki toplantıda Suriye’de iç savaşın başlamasından 11 yıl sonra Suriye ve Türkiye bakan düzeyinde ilk kez bir araya gelmişti.

Haber Merkezi / Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Türkiye’yi üstü kapalı uyararak, bütün ülkelerin “acımasız” olarak tanımladığı Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile ilişkileri normalleştirmeden önce “iki kez” düşünmeye çağırdı.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price basına yaptığı açıklamada, “Acımasız bir diktatör olan Beşar Esad’ı eski durumuna getirmek için ilişkilerini artıran ve bu yönde arzularını ifade eden ülkelere destek vermiyoruz” dedi.

Esad ile ilişkileri normalleştirme konusunda ülkelerin adım atmaması gerektiğini dile getiren Price, “Ülkeleri, Suriye halkına zulüm etmeye devam eden ve hayat kurtaran insani yardıma erişimi engelleyen Esad rejiminin son on iki yıldaki korkunç insan hakları sicilini dikkatli bir şekilde incelemeye davet ediyoruz” ifadesini kullandı.

ABD, 2020 yılından bu yana Şam rejiminin işlediği belirtilen zulümlerden sorumlu görülen Beşar Esad’a yaptırım uygulanmasına izin veriyor.

Suriyeli muhalifler Çavuşoğlu ile bir araya geldi

Öte yandan Türkiye ve Suriye arasında Rusya’da yapılan savunma bakanları seviyesindeki toplantının ardından Şam yönetimi karşıtı muhalif liderler ile Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu bir araya geldi. Türkiye ile Suriye arasında yapılacak ikinci toplantı için tarih kesinleşmezken Suriyeli muhaliflerin siyasi çözüm istedikleri belirtildi.

Anadolu Ajansı’nda yer alan habere göre, Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK), Türkiye’nin, Suriye muhalefetinin güçlü bir müttefiki olduğunu vurgulayarak siyasi çözüm için istekli olduklarını açıkladı.

SMDK Başkanı Salim el Muslat, Suriye Müzakere Komitesi Başkanı Bedir Camus ve SMDK Geçici Hükümeti Başkanı Abdurrahman Mustafa, Ankara’da Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile bir araya geldi.

Görüşmenin ardından SMDK Başkanı Muslat, yazılı açıklama yaptı. Muslat açıklamada, “Türkiye, Suriye devriminin ve muhalif güçlerin güçlü bir müttefiki. 2118 ve 2254 sayılı Cenevre Kararları başta olmak üzere Suriye meselesine ilişkin tüm uluslararası kararlarda Türkiye’nin böyle kalacağını ümit ediyorum.” ifadelerini kullandı.

Beşar Esad rejiminin sözlerini yerine getirmeme konusunda “aldatmaca tavırlar sergilediğini” belirten Muslat, “Suriye muhalifleri, halkın acısını dindirmek için siyasi süreci harekete geçirme konusunda istekli. Adalet ve eşitliğe dayalı yeni bir dönem ve Suriye ile bölge ülkeleri için güvenlik ve istikrar tesis edilmeli.”değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye’ye ve Suriyelilere ev sahipliği yapan tüm ülkelere teşekkür ederek yapılanların unutulamayacağını vurgulayan Muslat, şunları kaydetti: Suriye halkı, mülteci sorununun çözümü için siyasi geçiş konusunda kararlı. Zorla yerinden edilen sivillerin güvenli bir şekilde geri dönüşlerini garanti eden, (Suriye’de) güvenli ve istikrarlı bölge oluşturulması gerekmektedir.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, Suriye muhalefet liderleriyle Dışişleri Bakanlığında yaptığı görüşmeye ilişkin, “Suriye bağlamındaki son gelişmeleri ele aldık. 2254 sayılı BMGK Kararı uyarınca Suriye muhalefetine ve halkına desteğimizi yineledik.” ifadelerini kullanmıştı.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK), Aralık 2015’te oy birliğiyle onayladığı 2254 sayılı karar, Suriye genelinde acil bir ateşkesin sağlanması ve buna paralel olarak siyasi müzakerelerin başlaması; iki yıl içerisinde bir “birlik hükümeti” kurulması ve ardından seçimlerin gerçekleştirilmesi için çağrı yapıyor.

Paylaşın

“Türkiye Ve Suriye, Moskova’da Anlaşmadı” İddiası

Şam yönetiminin, Türkiye’nin kontrolündeki alanları ‘terör bölgesi’ ilan etmek istediği ancak bu talebin Ankara tarafından reddedildiği, Suriye’nin YPG’ye karşı çalışmaya da istekli görünmediği öne sürüldü.

Ankara’nın sınırda, YPG ve SDG birliklerinden arındırılmış 30 kilometrelik bölge oluşturma talebine ve 1 milyon mültecinin Suriye’ye geri gönderme planına Şam’ın sıcak bakmadığı da iddia edildi.

Türkiye, Suriye ve Rusya savunma bakanlarının Moskova’da yaptıkları görüşmelerde, ‘herhangi bir anlaşma sağlanamadığı’ iddia edildi. Suriye ile 11 yıl sonra ilk kez bakanlar düzeyinde yapılan görüşmelere işaret eden Middle East Eye sitesi, Ankara’nın Şam’dan gelen ‘önemli bir talebi reddettiğini’ bildirdi. Siteye konuşan Türk kaynaklar, Türkiye’nin desteklediği silahlı grupları ‘terörist’ olarak nitelemeye karşı çıktığını aktardı.

‘Suriye YPG’ye karşı çalışmaya istekli değil’

Kaynak, Şam yönetiminin, Türkiye’nin kontrolündeki alanları ‘terör bölgesi’ ilan etmek istediğini söyledi ancak bu talep de Ankara tarafından reddedildi. Habere göre kaynak, Suriye’nin YPG’ye karşı çalışmaya ‘istekli görünmediğini’ de sözlerine ekledi.

‘Türkiye’nin derhal geri çekilmesi talep edildi’

Ankara’nın sınırda, YPG ve SDG birliklerinden arındırılmış 30 kilometrelik bölge oluşturma talebine ve 1 milyon mültecinin Suriye’ye geri gönderme planına Şam’ın ‘sıcak bakmadığı’ belirtildi. Habere göre Şam yönetimi, müzakerelerin başlaması için ön koşul olarak Türkiye’nin Suriye topraklarından ‘derhal çekilmesini’ talep etti. Midde East Eye’da, şu ifadelere yer verildi: “Ancak bu ön koşul, Esad’ın kilit müttefiki Rusya’nın, Şam’a Ankara ile ilişki kurması için ağır baskı yapmasının ardından kaldırıldı.”

‘Ankara kabul etti’ iddiaları yalanlandı

Suriye’de yayın yapan Şam rejimine yakın El Vatan gazetesi, Moskova’daki görüşmelerde, Türk askerlerinin Suriye’nin kuzeyindeki topraklardan çekilmesi konusunda uzlaşmaya varıldığını iddia etmişti. Söz konusu iddianın sorulduğu kaynaklar, haberleri yalanlayarak ‘propaganda’ olarak niteledi. Kaynaklar, El Vatan gazetesini, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun açıklamalarını ‘bağlamından koparmak’ ile suçladı.

Çavuşoğlu ne demişti?

Bakan Çavuşoğlu, Moskova’da düzenlenen üçlü görüşmenin ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulunmuştu. “Faydalı bir görüşme olduğunu söyleyebilirim” diyen Çavuşoğlu, Şam yönetiminin Türkiye’ye yönelik genel anlamda “Topraklarımızdan çıkın” açıklamalarında bulunduğunu aktararak, şöyle devam etmişti:

“Biz de buralarda terör örgütlerinin olduğunu, kendilerinin de hakimiyet sağlayamadığını, siyasi bir istikrar olduğu zaman, ülkede her şey yoluna girdiği zaman buraları Suriye’ye devredeceğimizi söylüyoruz. Suriye’nin toprak bütünlüğüne, siyasi birliğine verdiğimiz önemi de zaten tüm açıklamalarımızda vurguladığımızı tekrar hatırlatıyoruz.”

(Kaynak: Gazete Duvar)

Paylaşın

Türkiye-Suriye Yakınlaşması: Suriye’nin Kuzeyi’nde Protestolar

Rusya, Türkiye ve Suriye savunma bakanlarını Moskova’da bir araya getiren üçlü bir toplantının ardından Suriye’nin kuzeybatısındaki bölgelerde, protestolar düzenlendi. Protestolara katılan düzinelerce kişinin devrimi yeniden canlandırma çağrısında bulunulduğu öğrenildi.

Haber Merkezi / Halep kırsalındaki Azaz, Afrin, Mar’e, Cerablus ve El Bab kentlerinde kitlesel protestolar yaşandı. Protestocular ayrıca Suriye hükümetini devirme ve uzlaşmayı reddetme çağrısında bulundular.

İdlib’de El-Maştal meydanında toplanan protestocular, “Uzlaşmayacağız… Uzlaşma Şehit kanına ve devrime ihanettir… Türkiye devrimi ve halkı yüzüstü bırakmıştır. ”

Kimi göstericiler ise “Esad ile barışmaktansa ölmeyi tercih ederiz” şeklinde sloganlar attı.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre Ankara-Şam yakınlaşmasını karış ülkenin kuzeyinde başka noktalarda da son günlerde protestolar düzenleniyor.

Uzmanlara göre, Türkiye, Rusya ve Suriye’nin anlaşması halinde Suriyeli Kürtlere sahip oldukları toprakları geri bırakmaları konusunuda bir ültümaton gelebilir.

Üç ülkenin savunma bakanı önceki gün güvenlik konularını görüşmek üzere Moskova’da bir araya geldi.

Bu görüşme, Ankara ve Şam arasında 11 yıl aradan sonra ilk kamuoyu önünde gerçekleşen ilk görüşme olması açısından önem taşıyor.

Reuters haber ajansına konuşan bir Türk yetkiliye göre Suriye ve Türkiye savunma bakanları arasında Moskova’da yapılan görüşmelerde sınır güvenliği ve Türkiye’nin Kürt milislere karşı nasıl ortak hareket edebileceği ele alındı.

Esat’ın önde gelen müttefiki Rusya’nın teşvikiyle yapılan temas girişimi savaşın gidişatını değiştirebilir. Ancak engeller arasında Türkiye’nin desteklediği savaşçıların ve Esat rejiminden kaçmak için Türkiye’ye sığınan milyonlarca sivilin durumu yer alıyor.

Türk yetkili görüşmeyi “pozitif” olarak değerlendirdi.

İsminin açıklanmasını istemeyen Türk yetkili, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve terörle mücadele için Türk tarafının “YPG ve IŞİD gibi terör örgütlerine” karşı nasıl ortak hareket edebileceğinin değerlendirildiğini kaydetti.

Yetkili, “Türkiye’nin önceliğinin sınır güvenliği olduğunun altı çizildi” dedi.

Suriye’nin kuzeyindeki Kürt özerk yönetimi yetkililerinden Badran Jia Kurd, toplantıdan Suriyeliler’in çıkarlarına aykırı yeni bir dizi anlaşma ve planın çıkmasını beklediğini söyledi.

Reuters’a konuşan Kürt yetkili bu durumun Kürtler’in Suriye’nin kuzeyinde ve doğusunda edindiği kazanımları ellerinden almasından kaygı duyulmasına neden olduğunu kaydetti.

Türkiye, Suriye’de Kürt YPG milislerine karşı üç harekat yürüttü. Kürtler ülkenin kuzeyinde savaşın başladığı 2011’den bu yana büyük ölçüde özerklik sağlamıştı.

Türkiye, YPG’yi PKK’nın uzantısı olarak görüyor ve güvenlik tehdidi olarak algılıyor. Geçen ay İstanbul’da düzenlenen terör saldırısının ardından Türk yetkililer Suriye’nin kuzeyine yeni bir harekatı da gündeme getirdi.

Rusya ve Suriye’de IŞİD’le mücadelede Kürtler’in liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri ile ortak olan ABD, Türkiye’nin yeni bir kara harekatı başlatmasına karşı olduklarını belirtiyor.

Ara ara yaşanan çatışmalara rağmen, YPG ve Şam, savaş sırasında genelde birbirlerinin yoluna çıkmaktan kaçındılar ve Türkiye’nin desteklediği gruplar dahil ortak düşmanları paylaştılar.

Şam, Kürtler’in özerklik taleplerini reddediyor. Siyasi uzlaşı çabalarında da bugüne kadar ilerleme sağlanamadı.

Türkiye-Suriye arasında bir yakınlaşma savaşın önceki dönemlerinde imkansız görünüyordu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Esat için terörist ifadesini kullanıyor ve kendisi görevde olduğu sürece Suriye ile barış olmayacağını söylüyordu. Esat ise Erdoğan’ın Suriye topraklarını “çaldığını” söyleyerek “hırsız” ifadesini kullanmıştı.

Hükümet yanlısı Suriye gazetesi El Vatan, bazı kaynakların, savunma bakanları toplantısının yapılmasının, önceki toplantılarda işler Şam’ın istediği seviyeye geldiği için mümkün olduğunu söylediklerini aktardı.

Suriye devlet haber ajansı SANA, tarafların terörle mücadele, Suriye’deki durum ve mülteciler sorununu ele aldıklarını bildirdi.

SANA, üç bakanın Suriye ve bölgedeki durumun istikrarı için ortak diyaloğun sürdürülmesinin önemini vurguladıklarını kaydetti.

Türk yetkili, Suriye’den Türkiye’ye göçün de bundan böyle hoş karşılanmayacağının belirtildiğini aktardı. Türkiye yaklaşık 3 milyon 700 bin Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyor. Bu dünyanın en büyük mülteci nüfusuna işaret ediyor. Ancak ülkede yaşanan ekonomik kriz toplumun mültecilere karşı tepkisine yol açıyor.

Ortadoğu Teknik Üniversitesi profesörü Hüseyin Bağcı, ilk hedefin güven oluşturmak olduğunu ve her iki tarafın da kazanç elde etmeye çalışacaklarını belirterek görüşmeyi ilişkilerin normalleşmesinde önemli bir adım olarak değerlendirdi.

Paylaşın

Türkiye – Suriye Görüşmesi: Sınır Güvenliği Konuşuldu

Türkiye, Suriye ve Rusya Savunma Bakanlarıyla istihbarat şefleri arasında Moskova’da gerçekleşen görüşmelere ilişkin bilgiler kamuoylarına yansımaya başladı. Görüşmeler genel anlamda pozitif olarak değerlendirildi.

Reuters haber ajansına konuşan bir Türk yetkiliye göre Suriye ve Türkiye savunma bakanları arasında Moskova’da yapılan görüşmelerde sınır güvenliği ve Türkiye’nin Kürt milislere karşı nasıl ortak hareket edebileceği ele alındı.

Dün yapılan görüşme Suriye savaşının 10 yıldan uzun süre önce başlamasından bu yana en üst düzey temas oldu. Türkiye, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat’a karşı savaşan muhalifleri desteklemiş ve ülkenin kuzeyine asker göndermişti.

Esat’ın önde gelen müttefiki Rusya’nın teşvikiyle yapılan temas girişimi savaşın gidişatını değiştirebilir. Ancak engeller arasında Türkiye’nin desteklediği savaşçıların ve Esat rejiminden kaçmak için Türkiye’ye sığınan milyonlarca sivilin durumu yer alıyor.

Türk yetkili görüşmeyi “pozitif” olarak değerlendirdi.

İsminin açıklanmasını istemeyen Türk yetkili, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve terörle mücadele için Türk tarafının “YPG ve IŞİD gibi terör örgütlerine” karşı nasıl ortak hareket edebileceğinin değerlendirildiğini kaydetti.

Yetkili, “Türkiye’nin önceliğinin sınır güvenliği olduğunun altı çizildi” dedi.

Suriye’nin kuzeyindeki Kürt özerk yönetimi yetkililerinden Badran Jia Kurd, toplantıdan Suriyeliler’in çıkarlarına aykırı yeni bir dizi anlaşma ve planın çıkmasını beklediğini söyledi.

Reuters’a konuşan Kürt yetkili bu durumun Kürtler’in Suriye’nin kuzeyinde ve doğusunda edindiği kazanımları ellerinden almasından kaygı duyulmasına neden olduğunu kaydetti.

Türkiye, Suriye’de Kürt YPG milislerine karşı üç harekat yürüttü. Kürtler ülkenin kuzeyinde savaşın başladığı 2011’den bu yana büyük ölçüde özerklik sağlamıştı.

Türkiye, YPG’yi PKK’nın uzantısı olarak görüyor ve güvenlik tehdidi olarak algılıyor. Geçen ay İstanbul’da düzenlenen terör saldırısının ardından Türk yetkililer Suriye’nin kuzeyine yeni bir harekatı da gündeme getirdi.

Rusya ve Suriye’de IŞİD’le mücadelede Kürtler’in liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri ile ortak olan ABD, Türkiye’nin yeni bir kara harekatı başlatmasına karşı olduklarını belirtiyor.

Ara ara yaşanan çatışmalara rağmen, YPG ve Şam, savaş sırasında genelde birbirlerinin yoluna çıkmaktan kaçındılar ve Türkiye’nin desteklediği gruplar dahil ortak düşmanları paylaştılar.

Şam, Kürtler’in özerklik taleplerini reddediyor. Siyasi uzlaşı çabalarında da bugüne kadar ilerleme sağlanamadı.

Türkiye-Suriye arasında bir yakınlaşma savaşın önceki dönemlerinde imkansız görünüyordu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Esat için terörist ifadesini kullanıyor ve kendisi görevde olduğu sürece Suriye ile barış olmayacağını söylüyordu. Esat ise Erdoğan’ın Suriye topraklarını “çaldığını” söyleyerek “hırsız” ifadesini kullanmıştı.

Hükümet yanlısı Suriye gazetesi El Vatan, bazı kaynakların, savunma bakanları toplantısının yapılmasının, önceki toplantılarda işler Şam’ın istediği seviyeye geldiği için mümkün olduğunu söylediklerini aktardı.

Suriye devlet haber ajansı SANA, tarafların terörle mücadele, Suriye’deki durum ve mülteciler sorununu ele aldıklarını bildirdi.

SANA, üç bakanın Suriye ve bölgedeki durumun istikrarı için ortak diyaloğun sürdürülmesinin önemini vurguladıklarını kaydetti.

Türk yetkili, Suriye’den Türkiye’ye göçün de bundan böyle hoş karşılanmayacağının belirtildiğini aktardı. Türkiye yaklaşık 3 milyon 700 bin Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyor. Bu dünyanın en büyük mülteci nüfusuna işaret ediyor. Ancak ülkede yaşanan ekonomik kriz toplumun mültecilere karşı tepkisine yol açıyor.

Ortadoğu Teknik Üniversitesi profesörü Hüseyin Bağcı, ilk hedefin güven oluşturmak olduğunu ve her iki tarafın da kazanç elde etmeye çalışacaklarını belirterek görüşmeyi ilişkilerin normalleşmesinde önemli bir adım olarak değerlendirdi.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

11 Yıl Sonra Türkiye İle Suriye Arasında Bakan Düzeyinde Temas

Türkiye ile Suriye arasında 11 yıl sonra bakanlar düzeyinde görüşme gerçekleşti. Yapıcı havada geçtiği belirtilen toplantının sonucunda Rusya, Suriye ve Türkiye arasında gerçekleştirilen üçlü formattaki toplantıların devamı konusunda mutabık kalındığı bildirildi.

Haber Merkezi / Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı Hakan Fidan ile Rusya’ya gitti. Akar ve Fidan’ın başkent Moskova’daki temasları sürüyor.

Son olarak Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar Moskova’da Suriyeli Mevkidaşı Ali Mahmud Abbas ile görüştü. Görüşmede Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu ile birlikte Suriye ve Türkiye’nin istihbarat başkanları da yer aldı.

Konuya ilişkin Milli Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada “Toplantıda Suriye krizi, mülteci sorunu ve Suriye topraklarında bulunan tüm terör örgütleri ile ortak mücadele çabaları ele alınmıştır” ifadeleri yer aldı.

Yapıcı havada geçtiği belirtilen toplantı sonucunda ise “Suriye’de ve bir bütün olarak bölgede, istikrarın temin edilmesi ve sürdürülmesi için üçlü formattaki toplantıların devamı konusunda mutabık kalındığı” belirtildi.

Bu, Suriye ile Türkiye arasında 11 yıl sonra bakanlar düzeyinde yapılan ilk görüşme oldu.

Rusya’dan açıklama

Görüşmeyle ilgili Rusya Savunma Bakanlığı’ndan da açıklama geldi. Bu açıklamada da görüşmede “Suriye krizi ve mülteci sorununun çözüm yollarının yanı sıra Suriye’deki aşırılıkçı gruplarla mücadeleye yönelik ortak çabaların ele alındığı” belirtildi.

Erdoğan sinyalini vermişti

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz haftalardaSuriye’nin kuzeyindeki YPG güçlerine yönelik olası kara operasyonuyla ilgili açıklamada bulunurken “Biz şu an itibarıyla Suriye-Türkiye-Rusya üçlü olarak bir adım atalım istiyoruz. Bunun için de önce istihbarat örgütlerimiz bir araya gelsin, ardından savunma bakanlarımız bir araya gelsin, daha sonra dışişleri bakanlarımız bir araya gelsin. Onların yaptığı görüşmelerden sonra da biz liderler olarak bir araya gelelim. Bunu da Sayın Putin’e teklif ettim. O da buna olumlu baktı. Böylece bir dizi görüşmeler zincirini başlatmış olacağız” demişti.

Erdoğan’ın açıklamalarının ardından Rus medyasına yansıyan haberlerde, Moskova’nın Türkiye tarafından önerilen üçlü diplomasi mekanizması fikrine sıcak baktığı belirtilmişti.

Reuters, aralık ayı başında, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le yapılacak olası görüşme teklifini reddettiğini yazmıştı.

Paylaşın

ABD, SDG İle Suriye’de Operasyon Düzenledi

ABD, Suriye’nin doğusunda düzenlenen üç ayrı operasyonda altı IŞİD militanının yakalandığını, operasyonlara ana gövdesini YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin de katıldığını açıkladı.

Açıklamada yakalanan kişilerden dördünün, grupla ilişkili Türkmen silah tüccarları olduğu belirtildi. İki SDG savaşçısının baskınlar sırasında yaralandığı kaydedildi.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM), Suriye’nin doğusunda düzenlenen üç ayrı operasyonda altı IŞİD militanının yakalandığını açıkladı. Helikopterlerle havadan indirme yoluyla yapılan operasyonların 48 sürelik bir zaman diliminde icra edildiği belirtildi.

Yakalanan şahıslar arasında IŞİD’in “Suriye Bölge Yetkilisi” kabul edilen “El Zübeydi”nin de olduğu açıklandı. Söz konusu şahsın Suriye’de saldırılar planladığı ya da bunların düzenlenmesine önayak olduğu belirtildi.

Londra merkezli İnsan Hakları Gözlemevi düzenlenen üç baskından ikisinin Deyrezzor ve Haseke bölgelerinde yapıldığını ve bu operasyonlara ana gövdesini YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin de katıldığını açıkladı.

Açıklamada yakalanan kişilerden dördünün, grupla ilişkili Türkmen silah tüccarları olduğu belirtildi. İki SDG savaşçısının baskınlar sırasında yaralandığı kaydedildi.

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı Komutanı Orgeneral Michael Erik Kurilla, operasyonlarla ilgili “IŞİD’in bu unsurlarının yakalanması terör örgütünün istikrarsızlaştırıcı saldırılar planlama ve hayata geçirme kabiliyetini sekteye uğratacak” diye konuştu.

Suriye’de IŞİD ile mücadelede SDG’ye destek veren ABD askerlerinin sayısı 900 olarak tahmin ediliyor. ABD güçlerinin SDG ile birlikte IŞİD’e karşı yaptığı operasyonlar daha çok ülkenin kuzey doğu bölümünde gerçekleşiyor.

SDG son yapılan operasyonlarda yakalanan bir IŞİD militanının Suriye’nin doğusundaki kimi hücrelere komuta ettiğini açıkladı.

Paylaşın

Suriye’de ABD İle SDG’den Yeni Ortak Operasyonlar

ABD’nin IŞİD’le mücadele kapsamındaki ortağı SDG ile devriyelerin başlamasından bu yana, 6 ortak operasyon düzenlendiği açıklandı. Açıklamada ayrıca ABD güçlerinin IŞİD’in kalıcı şekilde bozguna uğratılabilmesi için Suriye’de yerel güçlerle ortaklık halinde bulunmaya devam edeceği ifade edildi.

13 Aralık’ta ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde SDG ile devriye faaliyetlerini tam kapsamlı olarak başlattığı açıklanıştı. Bu devriye faaliyetleri, bölgede Türkiye’nin operasyonları nedeniyle askıya alınmıştı.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Merkez Kuvvetler Komutanlığı Sözcüsü Joe Buccino, ABD’nin IŞİD’le mücadele kapsamındaki ortağı Suriye Demokratik Güçleriyle (SDG) devriyelerin başlamasından bu yana, 6 ortak operasyon düzenlendiğini ve bu operasyonlar kapsamında, IŞİD savaşçılarının tutulduğu bir hapishaneye ve mülteci kampı El Hol’e saldırı düzenlemeyi planlayan, 5 IŞİD çalışanının yakalandığını bildirdi.

Açıklamada ABD’nin, IŞİD’le mücadeleyi ortaklarıyla ve yerel güçlerle sürdürmeye devam ettirmeye kararlı olduğu kaydedildi. IŞİD’in saldırgan bir faaliyet takvimi olduğu belirtilen açıklamada, bunlar arasında ABD ve ortaklarına, bölgede ve bölge dışında saldırılar düzenlemenin de olduğu kaydedildi. Açıklamada ayrıca Amerikan güçlerinin IŞİD’in kalıcı şekilde bozguna uğratılabilmesi için Suriye’de yerel güçlerle ortaklık halinde bulunmaya devam edeceği ifade edildi.

Savunma Bakanlığı Pentagon, ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde SDG ile devriye faaliyetlerini tam kapsamlı olarak başlattığını, 13 Aralık’ta açıklamıştı. Bu devriye faaliyetleri, bölgede Türkiye’nin operasyonları nedeniyle askıya alınmıştı.

ABD’nin desteklediği, çoğunluğunu Kürtler’in oluşturduğu SDG, 2 Aralık tarihinde yaptığı bir açıklamayla, bölgede Türkiye’nin saldırıları nedeniyle ABD ve diğer müttefiklerle tüm ortak operasyonlarını durdurduğunu açıklamıştı.

Türkiye geçtiğimiz haftalarda Suriye’deki PKK uzantısı gruplara yönelik kara operasyonu başlatmaya hazırlanırken bölgede hava saldırılarını da arttırmıştı.

SDG uzun süredir, yeni bir Türk saldırısına karşı mücadelenin, IŞİD’in uyuyan hücrelerine karşı ve IŞİD savaşçılarının tutulduğu bir hapishanenin korunması için kullanılan kaynakların bölünmesine neden olacağı uyarısında bulıunuyordu.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin de Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’a, ABD’nin Türkiye’nin Suriye’deki olası bir askeri harekatına güçlü şekilde karşı olduğunu iletmiş, Türkiye’nin saldırılarının doğrudan Suriye’de IŞİD’le mücadelede yerel ortaklarla çalışan ABD güçlerini tehlikeye attığını bildirmişti.

ABD liderliğindeki koalisyon, SDG’yi hava saldırıları, askeri malzeme ve danışmanlar sağlayarak 2017’den bu yana destekliyor. ABD önce SDG’nin, IŞİD’den toprak kazanmasına daha sonra cihatçı uyuyan hücrelere karşı operasyonlarına yardım etti.

Paylaşın