Diyarbakır: Hz. Süleyman Camii

Hazreti Süleyman Camii; Diyarbakır’ın Sur İlçesi, Cevat Paşa Mahallesi, Hz. Süleyman Caddesi üzerinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Hazreti Süleyman Camii, Nasiriyye Camii Meşhed Camii, Murtaza Paşa Camii ve Kale Camii olmak üzere birçok isimle anılmaktadır. Minaresindeki kitabelerden anlaşıldığı üzere Nisanoğlu Ebul Kasım tarafından 1155-1160 yılları arasında yaptırılmıştır. İç Kalede, Oğrun Kapı’nın güneyindeki burcun kenarında yer alan caminin en önemli özelliği Hz. Ömer döneminde Diyarbakır’ın fethinin buradan başlamasıdır.

Caminin bitişiğinde Osmanlılar Dönemi’nde yapılan Halid Bin Velid’in oğlu Süleyman ile Diyarbakır’ın Araplar tarafından alınışı sırasında şehit düşen diğer sahabelerin burada yattığı Meşhed bulunmaktadır. Sahabelerin burada olması burayı bir ziyaretgâh haline getirmiştir. Yapı günümüzde de geçmişten gelen önemini korumakta ve hala ziyaret yeri olma özelliğini devam ettirmektedir.

Cami 1631-1633 yılları arasında Vali Silahtar Murtaza Paşa tarafından yanındaki meşhedle birlikte esaslı bir onarım görmüştür. Eğimli arazi üzerine kurulan cami, farklı dönemlere ait yapılarla bir topluluk haline gelmiştir. Batısında bir Sahabeler Türbesi, namazgâh ve bir çeşme bulunmaktadır.

Kuzeyinde de bir türbe ve bir çeşmeye yer verilmiştir. Cami kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen bir alanı kaplamaktadır. Kuzeyinde bulunan son cemaat yerinden harime geçiş sağlanmaktadır. Caminin iç kısmında mihrap nişi ve tavandaki kalem işi süslemelerle sınırlı kalan yapıda süsleme unsurları cephede kitabe olarak karşımıza çıkmaktadır.

Caminin kuzey doğusunda kare gövdeli bir minare yer almaktadır. Minarenin gövdesi silmeli yazı kuşaklarıyla beş bölüme ayrılmıştır. Kalker üzerine sülüs yazı kullanılan kitabelerde harflerin araları Rumi ve palmetlerin işlendiği kıvrık dallarla hareketlendirilmiştir. Kitabeler yarım oluk ve düz bir silme ile üç yönden çevrilmiştir. Minarenin doğusunda yer alan kitabe güneyindeki kitabeye göre daha sağlam durumdadır.

Paylaşın

Diyarbakır: Latin Kilisesi

Latin Kilisesi; Diyarbakır’ın Sur İlçesi, Fatih Paşa Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Yapının, kesin yapım tarihi yazılı kaynakların yetersizliği ve inşa kitabesinin olmayışından bilinmemektedir. Kilise doğu-batı yönde dikdörtgen tek nefli ve çapraz tonoz örtülü bir plan şemasına sahiptir. Kilisede bodrum katı mevcuttur. Bodrum günümüzde su ve çöplerle dolu olduğundan çalışma kapsamında incelemeye alınamamıştır.

Kilise beden duvarları dıştan sade tutulmuş olup kalın masif duvarlar pencere ve kapı açıklıkları ile hareketlendirilmiştir. Yapıda ana yapım malzemesi volkanik bazalt taş kullanılmıştır. Ana yapı malzemesi olan volkanik bazalt taşın yanı sıra tuğla, toprak, ahşap ve kireç harcı kullanılmıştır. Yapının çan kulesi bulunmamaktadır. Şuan Süleyman Nazif İlköğretim Okulu olarak kullanılmaktadır

Paylaşın

Hatay: Antakya Kalesi ve Surları

Antakya Kalesi ve Surları; Hatay’ın Antakya İlçesi sınırları içerisinde yer alan Habib Neccar Dağı yamacında bulunmaktadır.

M.Ö.300 yıllarında Büyük İskender’in generallerinden Seleucos I. Nikator tarafından kurulan Antakya kalesi dünyanın önemli yapıları arasında yer alır.

Sırasıyla Seleukoslar Romalılar, Bizanslılar, Haçlılar, Selçuklular ve Osmanlılar tarafından kullanılarak zamanımıza kadar gelebilmiştir.12 km uzunluğunda olan surların 360 kuleden oluştuğu düşünülmektedir. Sayısız depremler ve savaşlar sonucunda çok harap olmuştur.

Bugün ayakta kalan duvarların büyük bir kısmı M.S.6.yy’da Bizans İmparatoru Justianus tarafından yaptırılmıştır. Kale duvarları; Asi nehrinin kenarından başlayarak Silpius dağları arasında dolanıp, Küçükdalyan’da tekrar nehre kavuşmakta idi.

Şimdi ancak Silpius dağı (Habib-i Neccar) üzerindeki kısımları bulunmaktadır. Kalenin, kuzeyde Halep Kapısı (St. Paul), doğuda Demir Kapı, güneyde Şam Kapısı, batıda Köprü kapısı ve kuzeybatıda Köpek Kapısı olmak üzere 5 kapısı vardır.

Paylaşın

Medeniyetler Beşiği Bursa’nın ‘Kale Ve Surları’

Tarihi 8 bin 500 yıl öncesine uzanan Bursa, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı’ya ait birçok tarihi esere ev sahipliği yapmaktadır. Bursa’da yer alan kale ve surlarda bu mimari eserler içinde önemli yer tutmaktadır.

Mimari gelişimdeki ivmeyi gösteren kale ve surları sizler için derledik:

Kestel Kalesi: Bursa’nın 12 km doğusunda yer alan Kestel, Bizans döneminde tekfurluk merkezi idi. İlçede bulunan kale, Doğu Roma İmparatorluğu’nun sınır kalesi olması sebebiyle Latin dilinde Kalecik anlamına gelen Kastel (castel) ismini almış ve 1306 yılında Dimboz Muharebesi’nin ardından Osmanlılar’ın eline geçmesi ile ismi Kestel olmuştur.

Gölyazı İç Kale ve Kent Surları: Modern yerleşim halen, yaklaşık 800 m. uzunluğundaki antik surların içinde yer almaktadır. Sur duvarlarının hem savunma için hem de göl taşkınlarına karşı kullanılmasıı mümkündür. Üzerinde geleneksel konut mimarisi örnekleri görülebilen surlarda, yer yer kapılar ve kuleler bulunur. Bunlardan en önemlisi kuzeydeki Simitçikale’dir. Ayrıca meydanda da bir kule bulunmaktadır. Yerleşimin bulunduğu yarımadayı çevreleyen dışkale ve adayı çevreleyen içkale kalıntılarında, yüzyıllar içinde devşirme malzeme ile değişiklikler yapıldığı görülmektedir. Yer yer Roma, Bizans ve Osmanlı tarzı iç içe geçmiştir.

İznik Surları: Romalılar Nicea adını verdikleri bu şehri korumak için büyük uğraş verdiler. Çeşitli saldırılara uğrayan Nicea’yı bu savaş akınlarından koruyabilmek için, Bithynia Krallığı, zamanında başlatılan ancak depremlerle hasar gören surları, daha güçlü olarak inşa ettiler. Kentin çevresini beşkenarlı çokgen şeklinde kuşatan 4970 m. uzunluğundaki surlar, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemindeki ilavelerle savunma görevini üstlendi. Sur duvarları her medeniyetin taş ustalığını sergiler ve her medeniyet bir önceki medeniyetin taşlarından yararlandığından, surlar adeta iç içe geçmiş bir tarih örgüsüdür.

Dört ana kapı, zafer takı gibi gösterişlidir ve üçü halen ayaktadır. Lefke Kapı’da mermer friz parçalarının kullanıldığı görülmektedir. İstanbul Kapı Konstantinapolis’e açıldığından en gösterişli kapıdır. Roma Tiyatrosu’ndan getirilen masklarla daha da gösterişli olması sağlanmıştır. Yenişehir Kapı kısmen ayaktadır. Göl Kapı ise tamamen yıkılmıştır.

12 tali kapısı ve 10-15m. aralıklarla yapılmış 114 kulesi bulunan İznik Surları dönemin savaş ve savunma stratejilerinin de inceliklerini anlatır.

Kite Kalesi: Ürünlü Mahallesi’nin güneydoğusunda yer alan Kite Kalesi, düz bir ovada kurulmuş olması nedeniyle belki de tarihte bir başka örneği olmayan bir yapıdır. Kite Kalesi’nden günümüze ulaşan sur kalıntıları, kalenin bir hayli görkemli olduğunu göstermektedir. Bugün çeşitli yüksekliklerde korunabilmiş üç parça duvar kalıntısı ve dörtgen planlı köşe burçlarının temel izleri belirlenebilmektedir.

Balabancık ve Gazi Aktimur Hisarı: Gazi Osman Bey, Bilecik, İnegöl, Sakarya ve Yenişehir’den sonra Bursa’ya yönelmeyi planlamıştır. Sarp kayalıklarla çevrili Bursa kalesi kolay alınamayacağı için Osman Gazi, biri kentin doğusundaki tepede, diğeri de kentin batısındaki kaplıcaların yakınında olmak üzere, havale kulesi dediğimiz iki tane gözetleme yeri yapmış ve giriş-çıkışları kontrol ederek kenti ablukaya almıştır.

Bunlardan doğudakine Balaban Bey, batıdakine de Gazi Aktimur dizdar, yani kale komutanı, olarak atandığı için bu havale kuleleri onların adlarıyla bilinmektedir. Bunlardan Balabancık Hisarı günümüze ulaştığı kadarıyla onarılarak koruma altına alınmıştır. Bursa’nın fethi şenliklerinin Yerkapı’da yapıldığı gibi bazı törenler de Balabancık Hisarı’nda yapılmaktadır.

Bursa Kalesi: Bursa, MÖ. 7. yüzyılda yöreye gelerek yerleşen ve MÖ. 327’de bağımsız bir krallık haline gelen Bithynialılar tarafından M. Ö. 2. yüzyılda kurulmuştur. Bithynia Kralı Prusias, Romalılar’dan kaçarak ülkesine sığınan Kartacalı general Hannibal’ın önerisiyle, M. Ö. 185 yılında Prusias ad Olympum ismi verilen kenti bir tepe üzerine inşa ettirmiş ve etrafını surlarla çevrelemiştir. Zamanla kentin Prusias olan ismi Prusa, daha sonra da Bursa olarak değişime uğramıştır.

Bithynialılar tarafından inşa edilen Bursa Kalesi, zaman içerisinde çeşitli kuşatmalar sırasında hasara uğramış, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde çeşitli onarımlar görmüştür. 1326 yılında Bursa’yı Osmanlı topraklarına katan Orhan Gazi döneminde surlar burçlarla desteklenmiştir. 1640 senesinde Bursa’yı ziyarete gelen ünlü Osmanlı gezgini Evliya Çelebi surların altmış yedi kulesi ve beş kapısının bulunduğunu ve çevresinin onbin adım olduğunu belirtmiştir. Yaklaşık olarak 2 kilometre uzunluğunda olan surların beş kapısı, Hisar (Saltanat) , Kaplıca, Zindan, Pınarbaşı (Su) , Yer (Zemin) Kapısı olarak isimlendirilmiştir.

Paylaşın