10 Maddede, Türkiye Ekonomisinde “Stagflasyon” Belirtileri

Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, yüksek enflasyon ortamında, üretimin ve istihdamın durgunluk göstermesi anlamına gelen stagflasyonun Türkiye ekonomisindeki belirtilerini 10 maddede değerlendirdi.

Sanayi üretimi, istihdam, kredi kullanımı gibi alanlarda yaşanan durgunluğa dikkat çeken Kozanoğlu’nun “Stagflasyon tartışması yeniden” başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:

1) En kritik öncü göstergelerden sayılan sanayi üretimi Haziran ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 4.6 düştü. Bu oran imalat sanayiinde yüzde 6.9’u buldu. Yılın ikinci çeyreğinde de ilk çeyreğe göre yüzde 3.9 zayıflama gerçekleşti. Kapasite kullanım oranı da 2023’ün aynı ayına kıyasla yüzde 1.3 azalarak 75.9 oldu.

2) İstanbul Sanayi Odası’nın derlediği İmalat Satın Alma Yöneticileri Endeksi (PMI) Temmuz’da (üst üste beşinci ay) azalarak 47.2 düzeyinde geriledi. Yeni alınan siparişlerde son 20 aylık dönemin en sert düşüşü kaydedildi. PMI raporuna göre, izlenen on sektörün tamamında yeni siparişler yavaşladı. Üretimde ise giyim ve deri ürünleri dışındaki tüm sektörlerde daralma yaşandı.

3) Merkez Bankası Enflasyon Raporu’nda zorunlu harcamalar dışında ihtiyari harcamalarda yavaşlamaya işaret ediliyordu. Otomobil satışlarında Temmuzda bir yıl öncesine göre yüzde 14.6 düşüş gerçekleşti. Perakende satış hacim endeksinde yıllık bazda Mayısta yüzde 6.2, Haziranda 8.6 artış söz konusu olsa da son 2 yılda hep çift haneli sıçramalar kaydedildiği için burada da bir yavaşlama seziliyor. Çünkü aylık bazda ise Mayısta yüzde 3.4 daralma, Haziranda yüzde 1.7 artış gerçekleşti. Şimdilik dalgalı bir seyirle karşı karşıya bulunduğumuz söylenebilir.

4) Ekonomik yavaşlama ciro endekslerinde de kendini gösteriyor. Haziran 2024 ciro endeksi yıllık yüzde 58 arttı. Aynı ayın TUİK tüketici enflasyonunun yüzde 71.6 açıklandığını hatırlarsak, bu net bir reel gerilemeye işaret ediyor. Enflasyonda en belirgin katılık gösteren hizmetler endeksi yüzde 76.1 ile sınırlı bir reel artış sergilerken, sanayi ciro endeksi yüzde 41, ticaret ciro endeksi yüzde 58.5 nominal artış ile belirgin bir reel düşüş gösteriyor. Sıçrama gösteren sektör ise, yüzde 103.5 artışla inşaat sektörü.

5) Haziran ayında 95.8 değerini alan ekonomik güven endeksi de, Temmuz’da 1.4 düşüşle 94.4 düzeyine indi. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış verilerle tüketici güven endeksi aynı dönemde aylık bazda yüzde 3.1 azalışla son 8 ayın en düşük noktasına geldi.

Mevsimsellikten arındırılmış reel kesim güven endeksi de bir önceki aya göre 1.8 puan düşüşle 98.7’yi gördü. Sektörel güven endeksleri perakende ticarette 1.7, hizmetlerde 1.3, inşaatta 0.8 azaldı.

6) Ekonomiye hız kestirecek en önemli bir gelişme de kredilerin reel olarak daralması. Merkez Bankası verilerine göre, TL ticari kredilerin 13 haftalık büyüme oranı 26 Temmuz itibarıyla yüzde 11.2, bireysel kredilerin yüzde 28 düzeyiyle sert bir reel daralmaya işaret ediyor. Alt kırılımlarda bu oranlar konut kredilerinde yüzde 4.9, ihtiyaç kredilerinde yüzde 42.8 ve kredi kartlarında yüzde 32.4. Son haftalarda özellikle kredi kartı harcamalarında belirgin bir yavaşlama hissediliyor. Çünkü faizlerin düşüklüğü nedeniyle kredi kartlarının borçlanma olanağından yararlanan tuzu kuru kimseler birer birer minderden çekiliyor. Buna karşın gelirleri harcamalarına yetmeyen dar gelirli kesimler son çare olarak kredi kartlarına başvuruyor.

7) Faizlerin yüksekliği ve talebin daralması bekleneceği üzere kredi riskini artırıyor. Bu nedenle karşılıksız çek, protestolu senet ve tahsili gecikmiş alacaklar segmentlerinin her birinde bozulmalar görülüyor. Protestolu senet sayısında 2024 Ocak-Haziran döneminde yüzde 0.5 sınırlı bir artışa karşın, tutarda yüzde 181.9’luk bir sıçrama gözleniyor. Karşılıksız çeklerde ise durum daha vahim; karşılıksız çeklerin sayısı yılın ilk 6 ayında yüzde 78.7 artarken, tutarları yüzde 254.3’lük bir patlama gösteriyor.

Borcunu ödememiş gerçek kişi sayısı 2024 Ocak-Haziran döneminde tüketici kredilerinde 536 bin, bireysel kredi kartlarında 645 bin, toplamda ise 891 bine ulaşmış durumda. Her iki kulvarda da borç takmış kişiler bulunması nedeniyle toplam sayı daha yüksek değil. Takibe giren alacak oranı genelde yüzde 1.5, bireysel kredi kartlarında yüzde 2.5 olmak üzere düşük bir düzeyde bulunsa da artma eğiliminde. Borcunu ödeyemeyen insanların sayısının TL bazında tahsili gecikmiş alacak oranından daha hızlı artışı ise; dar gelirli, kredi limitleri düşük yurttaşların borç ödeyememe sorununu yaşadığını, önümüzdeki aylarda bu tablonun ağırlaşacağını düşündürüyor.

8) Mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı Haziran ayında bir önceki aya göre 0.7 puan artarak yüzde 9.2 düzeyine çıktı. Bu artışın turizm, tarım ve inşaatta istihdamda genişleme beklenen bir ayda gerçekleşmesi dikkat çekici. İşsiz sayısı 234 bin yükselirken, işgücüne katılanların sayısının 107 bin düşüşü, istihdam edilenlerin sayısının 341 bin gerilemesine yol açtı.

Böylelikle çalışma yaşındakilerin işbaşı yapabilenlerinin oranı yüzde 49.3’e indi. Tek bir aylık verinin güvenirliliğinin sınırlı olacağını göz önüne alsak da, işgücündeki azalma asgari ücretin sabit tutulması nedeniyle aslında şaşırtıcı değil., “Bu ücretle çalışacağıma emek piyasasından çekilirim” deme eğiliminin baş gösterdiğini düşündürüyor. Diğer önemli bir gösterge, atıl işgücü oranı da yüzde 29.2’ye ulaştı.

Böylelikle 3.3 milyonu işsizler, 3.9 milyonu tam zamanlı çalışmak istediği halde eksik zamanlı çalışmak zorunda kalanlar, 4.6 milyonu ise genellikle iş bulmaktan umudun kesmiş olması nedeniyle aktif iş aramayan, ama bir iş olsa çalışırım diyenler olmak üzere 11.8 milyon yurttaşımız atıl işgücünün parçası oldu. Ekonomik soğumayla birlikte kış aylarında işsizlik oranının yüzde 12’yi geçmesi, özellikle 2024 üniversite mezunlarının iş bulmakta zorlanması beklenmeli. 15-24 yaş arasını kapsayan genç işsizliği ise, şimdiden yüzde 17.6 düzeyinde.

9) Haziran ayında cari işlemler dengesi 407 milyon dolar fazla verdi. Net turizm gelirlerinin 4.8 milyar dolar gerçekleştiği bir dönemde sağlanan cari fazla şaşırtıcı değil. Böylelikle 2024’ün ilk 6 ayının cari açığı 16.5 milyar dolar olarak gerçekleşti. Ancak bu performansa sevinmeden önce ekonominin yavaşlamasının ödemeler dengesine etkisini de göz önüne almakta yarar var. 2018 kur şokunun ardından hem TL’nin değer kaybının hem de ekonominin yavaşlamasının sonucu olarak, 2019’da 15 milyar dolar cari fazla verildiğini unutmadık.

2024 Ocak-Haziran döneminde ara malları ithalatı yüzde 14.5 azalırken, tüketim malları ithalatı yüzde 19.8 artış göstermiş. Haziran ayında enerji ürünleri ve altın hariç ithalatın bir yıl öncesine göre yüzde 2.7 azalması ekonomik yavaşlamanın etkilerinin ortaya çıktığını; tüketim mallarının ithalatının ise yüzde 5.0 artışı ise, üst gelir grubunun kurun da teşvikiyle talebinin güçlü kaldığını gösteriyor.

10) TL ticari krediler yüzde 59, ihtiyaç kredileri ise yüzde 75 faiz oranıyla öngörülen enflasyonun çok üzerinde seyrediyor. Bu durum özellikle reel sektör şirketlerini dövizlerini bozdurup/dövizle borçlanıp, TL kredi gereksinimlerini karşılamaya/yüksek TL mevduat kredilerinden yararlanmaya teşvik ediyor.

Reel sektör şirketlerinin döviz varlıkları Mayıs’ta 4 milyar dolar gerilerken, döviz borçları da 10.5 milyar dolar artmış; dolayısıyla net döviz pozisyonlarında bozulma 14.5 milyar dolara çıkmış. 2023 sonundan Mayıs’a pozisyon açığı 32,7 milyar dolar yükselmiş Bu eğilimin sürmesi halinde, önümüzdeki dönemde olası bir kur sıçramasının reel sektöre ve borç ödemelerinin aksaması nedeniyle dolaylı biçimde finans kesimine zor günler yaşatması riski artar.

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Türkiye Ekonomisi ‘Stagflasyona’ Gidiyor

Ekonomist Mahfi Eğilmez, “Türkiye de bu noktada. Büyüme yüzde 7’lerde görünüyor ama belli ki üçüncü çeyrekte yavaşladık. Büyük ölçüde böyle giderse ki, bu faiz indirimine böyle bakmak lazım, dördüncü çeyrekte veya önümüzdeki yılın ilk çeyreğinde Türkiye stagflasyona (Enflasyon artışıyla ekonomik durgunluğun aynı anda yaşanması) doğru gidecek” dedi.

Ekonomi Yazarı Güngör Uras’ın ölüm yıldönümü nedeniyle yapılan anma töreninde ekonominin de durumu masaya yatırıldı. Sözcü’den Sayime Başçı’nın haberine göre düzenlenen panelde konuşan ekonomist Mahfi Eğilmez, tüm dünyanın resesyon ve enflasyon arasında ciddi bir dalgalanma yaşadığını belirterek şöyle dedi:

“Türkiye de bu noktada. Büyüme yüzde 7’lerde görünüyor ama belli ki üçüncü çeyrekte yavaşladık. Büyük ölçüde böyle giderse ki, bu faiz indirimine böyle bakmak lazım, dördüncü çeyrekte veya önümüzdeki yılın ilk çeyreğinde Türkiye stagflasyona (Enflasyon artışıyla ekonomik durgunluğun aynı anda yaşanması) doğru gidecek. Eğer yeniden kredi canlanması olup da yeni bir atılım olmazsa oraya doğru gidiyoruz” dedi.

Merkez Bankası’nın faiz indirimine başladığı dönemde enflasyonun yüzde 19’lar seviyesinde olduğuna dikkat çeken Eğilmez, “TCMB hiç dokunmasaydı büyük bir ihtimalle enflasyon yüzde 25’lerde kur da 12 TL gibi bir yerlerde dengelenmiş olacaktı” diye konuştu. Eğilmez, bu dönemden çıkışın anahtarının beklentilerdeki iyileşme olduğunu belirterek, “Şu anda değerleme hesabına baktığınızda TCMB 250 milyar TL zarar ediyor. KKM ile adına faiz demek için her yönüyle yanlış bir politikanın içine girdik” dedi.

İktisatçı Ege Cansen, Türkiye’nin dış borçkolik olduğuna ve çift para birimli bir ekonomi olduğuna dikkat çekerek şu değerlendirmeyi yaptı: “Biz bu cari açık belasını ne pahasına olursa olsun ortadan kaldırmaya mecburuz. Bunu kaldırmadığımız sürece bize bu dünyada rahat yok. Ne pahasına olursa olursun; kan kusarak, irin kusarak, Türkiye cari açıktan kurtulmadığı sürece bu konuşmalar devam eder. Benim bir önerim var. Türkiye’de enflasyonu dolarla ölçelim. Çünkü TL ölçü birimi olmaktan çıkmış. Lastik metre gibi. Lastik metre ile ölçüm yapılmaz.”

Paylaşın

Euro Bölgesi’nde ‘Stagflasyon’ Korkusu

Euro bölgesinde yaşanan fiyat artışları ve enflasyon rakamlarının yeniden rekor seviyeye ulaşması, AB’nin tek para birliği Euro Bölgesi’nde “stagflasyon” korkusu başlattı. Mayıs ayı fiyatlarındaki artış nedeniyle enflasyon yüzde 8,1’e ulaştı. Euro Bölgesi’ne üye 19 ülke ekonomisinde büyüme yavaşlarken, bunlardan 6’sında enflasyon yüzde 10’u aştı.

VOA Türkçe’den Arzu Çakır’ın haberine göre, Ekonomistler, enflasyonun beklenenden daha hızlı arttığına dikkat çekerek, Euro Bölgesi’nin, ekonomide yüksek enflasyon dönemindeki durgunluk anlamına gelen stagflasyonun eşiğinde olduğu uyarısı yapıyor.

Eurostat tarafından dün yayınlanan verilere göre, Mayıs ayında Euro Bölgesi ülkelerinde enflasyon yıllık yüzde 8,1’e ulaştı. Bu oran, euronun doğduğu günden bu yana tespit edilen en yüksek rakam. Bu yeni rekor, özellikle Pazartesi günü Almanya ve İspanya’da ve dün sabah Fransa’da yüksek enflasyon oranlarının açıklanmasından sonra yüzde 7,7 civarında bekleniyordu. Sonuçta bu rekor, ekonomistlerin beklentilerinin 0,3-0,4 puan daha üzerinde gerçekleşerek yüzde 8.1’e ulaştı. Euro Bölgesi’nde en son 2008 yılında yaşanan Lehmann-Brothers krizinde, enflasyonu tetikleyen fiyat endeksi yüzde 4’e yükselmişti.

Yükselen enflasyonla birlikte büyüme rakamları da keskin bir şekilde yavaşladı. Fiyatlar, özellikle Ukrayna-Rusya savaşının sonuçlarına maruz kalan Baltık ülkelerinden Estonya’da yüzde 20,1’lik rekor artış kaydetti. Para birliği içindeki 19 ülkeden yalnızca biri, Hollanda, enflasyonun Mayıs ayında yavaşladığını gördü, ancak bu oran yine de yüzde 10’un üzerinde kaldı.

Euro Bölgesi’nde, 24 Şubat’ta Ukrayna’da başlayan savaşın sadece beş haftasını kapsayan ilk çeyrekte bu oran yüzde 0,3 olarak belirlendi. Nisan ve Mayıs aylarında, bölge genelinde ekonomik göstergelerin tümü aşağı yönlü seyir izledi.

Rekor savaşın komşusu Baltık ülkelerinde

Avrupa’da 1980’lerden bu yana benzeri görülmeyen enflasyon şokunun boyutunu detaylandıran Eurostat verilerine göre, tek para bölgesine dahil 19 ülkeden 6’sında, Hollanda, Yunanistan, Slovakya, Estonya, Letonya ve Litvanya’da enflasyon yüzde 10’u aştı. Enflasyon artışı Euro Bölgesi’nin büyük ülkelerinde de aynı eğilimi izledi. Almanya’da Mayıs ayı enflasyonu yüzde 8,7, Belçika’da yüzde 9,9, İspanya’da 8,5, İtalya’da ise 7,3 oranında gerçekleşti. Nükleer enerji gücüne sahip olan ve elektrik/gaz fiyatlarında “tarife kalkanı” uygulayan Fransa, yüzde 5,8 ile en az etkilenen ikinci ülke oldu.

Mayıs ayı rakamlarını Fransız medyasına değerlendiren Axa baş ekonomisti Gilles Moec, “Yüksek enflasyon ve gayri safi yurtiçi hasılanın düşmesi, Fransa’nın da negatif bölgede İtalya’ya katılması, stagflasyon korkularını canlandırıyor” dedi. Allianz baş ekonomisti Ludovic Subran da, “Ukrayna’daki savaş ve Çin’in sıfır COVID stratejisi, Euro bölgesinde eşi görülmemiş bir enflasyon zirvesi ve büyümede derin bir gerileme yaratıyor” analizini yaptı.

Enerjiden, ekonominin geneline yayılıyor

Enflayon artışına ana neden olarak maliyeti bir yılda yüzde 39 artan enerji fiyatları gösteriliyor. Ancak, yavaş yavaş, bu eğilim tüm ekonomiye yayılıyor. Avrupa’da, Euro Bölgesi’nde gıda fiyatları yüzde 7,5 arttı. Enerji, gıda, alkol ve tütün hariç, “çekirdek enflasyon” da Mayıs ayında yükselmeye devam ederek, bir önceki aya göre yüzde 3,5 ve Ocak ayındaki rakamlara göre de yüzde 2,3 arttı.

Tüketicilerin güveni azaldı

Enflasyondaki artışın tüketiciler üzerindeki etkisini ölçen Avrupa Komisyonu’nun “hane halkı güveni” hesabına göre, bu gelişmelerin tüketicilerin alım gücüne etkisi oldukça şiddetli. Komisyon tarafından yapılan ve her ay, halka, “mali durumlarının son 12 ayda düzelip düzelmediğini ve yakın gelecekte büyük harcamalar yapmayı planlayıp planlamadıklarını” soran ankete göre, geçen yılın Haziran ayında -1.5 olan hane halkı güven puanı, Ukrayna’daki savaşla keskin bir şekilde düştü ve son 20 yılın en düşük seviyesine ulaşarak -21 oranında gerçekleşti.

Enflasyonu tetikleyen bir başka gerekçe ise Ukrayna-Rus savaşı ve Çin’deki “sıfır COVID” kısıtlamalarının halen tedarik zincirini bozması. Ancak sektörler bu gelişmelere hane halklarından daha güçlü bir direnç gösteriyor. Şirketlerin eğilimlerini gösteren “Satınalma Yöneticileri Endeksi” son aylarda düşse de uzmanlar, şirketlerin tüketicilere oranla, korkulandan daha iyi dayandığını gözlemliyor.

Avrupa Merkez Bankası’nın faiz artışı kararı

Yüksek enflasyon eğilimine rağmen Euro Bölgesi’nde 2022’nin ikinci yarısında durgunluk beklemeyen ekonomistler, Avrupa Merkez Bankası’na faiz oranlarını arttırması çağrısı yapıyor. Avrupa Merkez Bankası (AMB) baş ekonomisti Philip Lane, 30 Mayıs Pazartesi günü İspanyol medyası Cinco Dias’a verdiği röportajda “Süreç kademeli olmalı” diyerek Temmuz ve Eylül aylarında çeyrek puanlık iki artıştan söz etti. Fransız Merkez Bankası Başkanı François Villeroy de Galhau da, 2022’nin sonuna kadar pozitif bir orana ulaşmak için üç aşamalı artış önerdi.

Bununla birlikte, zaten yavaşlamaya giren Euro bölgesi ekonomileri için faiz oranlarındaki her artış, borçlanmayı daha pahalı hale getirecek. Bu da hem AMB’nin hem de maliye bakanları ile merkez bankası başkanlarının hassas bir dengeyi gözeterek adım atması sonucunu doğuruyor. Bu nedenle, önümüzdeki hafta Amsterdam’da toplanacak olan AMB’nin büyümeyi boğmadan fiyatların rahatlamasını sağlamak için şu anda belirtilenden ‘daha agresif bir hızda’ faiz oranlarını yükseltme eğilimine de gidebileceği belirtiliyor.

Paylaşın