Partisinin il başkanları ve il müfettişleri toplantısında konuşan SP Lideri Karamollaoğlu, devletin adaleti ve insani değerleri hakim kılma mekanizması olduğunu vurgulayarak, “Adalet, insanı yaşatan, onuru koruyan, hakkı ve hukuku gözeten iradenin, kararın ve kuralın geçerli ve esas olmasıdır. Her şeyin yerli yerinde, olması gerektiği gibi olmasıdır. Özgürlük, insanı yaşatmayı hedefliyor, insanca yaşamayı sağlıyorsa sahicidir. Yasaklar ve sınırlamalar, ancak insanı ve insanlığı koruduğunda mazur görülebilir” dedi.
Haber Merkezi / Demokrasi, siyaset, hukuk, devlet ve adaleti insanca yaşamayı kolaylaştıran mekanizmalar ve kurumlar olarak gördüklerini vurgulayan Karamollaoğlu, “Hak ve özgürlüklerin anayasada ya da yasalarda yer almasını değil, hayatın içinde var olmasını ve insan tarafından bizatihi kullanılmasını önemsiyoruz.” ifadelerini vurguladı. Hükümet ve devletin yardım ya da merhamet etmekten değil, hakkı ve adaleti tesis etmekten sorumlu olduğunu kaydeden Karamollaoğlu, “Kanunun içinde eşit, hakimin önünde eşit değilseniz adil yargılanma hakkından, hak arama hürriyetinden, kanun önünde eşitlikten bahsetmek ne mümkündür.” dedi.
Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, partisinin AFİTAB Kültür Merkezi’nde düzenlenen il başkanları ve il müfettişleri toplantısında açıklamalarda bulundu. Karamollaoğlu’nun konuşması şöyle:
“Bizler suni gündemlere takılıp kalmadan yolumuza devam ediyor; ülkemizin problemlerinin çözümüne ve insanımızın sıkıntılarını gidermenin yollarına odaklanıyoruz. Sözün güzelini söylemekten ve işin de doğrusunu yapmaktan asla vazgeçmeyeceğiz.
Bugün burada sadece bir İl Başkanları Toplantısı gerçekleştirmiyoruz. Bugün aynı zamanda İnsanca Yaşam Manifestomuzu da kamuoyuna deklare ediyoruz. Saadet Partisi olarak 85 milyon insanımıza bir teklifimiz var. Peki nedir o. İnsanca Yaşam. Evet insan… Eşref-i mahlûkat olan insan… İnsan; dünyanın var oluş gerekçesidir. Yaratılmışların en şereflisi, hakların ve onurun emsalsiz öznesidir. İnancımıza göre insan Allah’ın yeryüzündeki halifesidir. Evet. Zaman, mekan ve imkan tartışmasız insan içindir. Ve elbette inanç, erdem, adalet, fikir, irfan, siyaset ve devlet insana dairdir. Saadet Partisi olarak, insanı yaşatmak da insanca yaşatmak da bizim vazgeçilmez önceliğimiz ve hedefimizdir.
Peki bugün bu topraklar üzerinde insanımız insanca yaşam sürebiliyor mu? Maalesef, hayır. Bugün Türkiye’de milyonlarca insan açlık ve yoksulluk sınırının altında bir hayata mahkum edilmiştir. Her 3 gencimizden 1’i işsizdir. Yıllarca alın teri dökmüş emeklilerimiz; 2-3 bin lira ile geçinmeye çalışmaktadır. Kadınlar hiçe sayılmakta, şiddet görmekte ve cinayetlere kurban gitmektedir. Memurlarımız, mobbinge uğramakta ve maaşları yoksulluk sınırının altında kalmaktadır. İşçilerimiz, emekçilerimiz zor koşullarda çalıştırılmakta ve emeklerinin karşılığını alamamaktadır. Çiftçimiz, üreticilerimiz, toprağa küstürülmüştür. Engellilerimiz, EYT ve KHK mağdurları gibi toplumsal gruplar feryadını yetkililere duyuramamakta, yaşadıkları mağduriyetler giderilmemektedir.
“Karşılaştığımız manzara hakikaten üzüntü verici”
Hangi alanı ele alırsak alalım, hangi meslek grubunu irdelersek irdeleyelim karşılaştığımız manzara hakikaten üzüntü vericidir. Ataması yapılmayan öğretmenler, saatlerce nöbet tutup, şiddete uğrayıp, bir de ülkenin Cumhurbaşkanı tarafından sözlü şiddete maruz kalan sağlık çalışanlarımız, üniversite mezunu olduğu halde iş bulamayıp, diplomalı işsizler kervanına katılan yüz binlerce gencimiz. Bankaların vicdanına terk edilen ve kepenk kapatmak zorunda kalan esnafımız. Polislerimiz, askerlerimiz, eğitimcilerimiz, mühendislerimiz ve hemen hemen tüm meslek grubundan insanımız ve mesleklerine hiç başlama fırsatı bulamayan insanlarımız…
Aynı şekilde kan ağlayan sektörlerimiz ve her gün gözyaşı dökerek adalet arayan mağdurlar… Biz İnsanımızı insanca yaşatmak istiyoruz. Biz, bu düzene razı değiliz, insanımızın mahkum edildiği bu koşullara razı değiliz! İnsanımızı insanca yaşatmayan bu anlayışı kabul etmiyor, reddediyoruz. Biz, insanımızı insanca yaşatmak istiyor ve insanımıza bu koşulları reva gören düzene karşı insanımızın yanında saf tutuyoruz. Biz, çocuğunu pamuk tarlasında doğurmak, fındık bahçesinde büyütmek, ayçiçek tarlalarında çalıştırmak zorunda kalan mevsimlik tarım işçisinin yanındayız.
KPSS’de, yazılı sınavda birinci olup mülakatta 50 puan verilerek elenen öğretmen adayının yanındayız. Biz sipariş verilen pizzayı, bir ambulansın kaza mahaline ulaşmasından daha kısa sürede yetiştirmeye çalışan kuryenin yanındayız. Kuru ekmek ve soğanını inşaatta yiyen, duşunu inşaatta alan, yastığını çimento torbasından, yorganını çimento kağıdından yapmak zorunda kalan inşaat işçisinin yanındayız.
Saadet Partisi olarak biz; eşi ve çocukları günyüzü görsün diye gün ışığı görmeden yer altında çalışan maden işçisinin yanındayız. Biz çocukları okula aç gitmesinler diye başkalarının evinde cam silen, yer ovan gündelikçi annelerin yanındayız. Mazota, gübreye, ilaca, elektriğe para yetiştiremeyen üreticinin yanındayız. Boyundan yüksek çekçeği zıplayarak tutan, okul masraflarını çöpten çıkaran kömür gözlü kağıt toplayıcısı çocuğun yanındayız. Biz Rabia Naz’ın, Nadira Kadirova’nın, Özgecan Aslan’ın, Şule Çet’in, Başak Cengiz’in ve Ceren Özdemir’in yanındayız.
İnsanların kendi kültürlerini yaşatma ve kendi anadillerini kullanma haklarının yanındayız. Biz adil yargılanma talebi duyulmayan, beraat ettiği, takipsizlik kararı aldığı halde işine dönemeyen, pasaportu verilmeyip Meriç’te boğulmaya, kanserden ölüme, açlıktan ağaç kabuğu yemeye mahkum edilen KHK’lının yanındayız.
Lambasını yakmaya, kombisini açmaya korkan emeklinin yanındayız. Biz zor şartlarda fedakarca görev yapan sağlık çalışanlarının yanındayız. Hakaretlere, tehditlere, saldırılara rağmen hakikatin peşinden koşmaktan vazgeçmeyen, köşesini, sayfasını, kanalını doğrulara açan ilkeli basın emekçisinden yanayız. Biz belediye meclislerinin buharlaştırılmasından değil yerel yönetimlerin güçlendirilmesinden yanayız. Üniversitelerin, akademisyenlerin ve öğrencilerin baskı ve tahakküm altında tutulmasından değil, bilim ve düşünce üretmesinden yanayız. Biz Kazdağları’nın, Salda Gölü’nün, Munzur Suyu’nun, Kelkit Vadisi’nin, Gediz Ovası’nın, Ergene Çayı’nın, İkizdere’nin, Cerattepe’nin yanındayız. Özetle, yağma ve talandan değil toplum ve doğadan yanayız.
“İnsanca yaşamak ve insanımızı da insanca yaşatmak istiyoruz”
Biz özgür ve hak sahibi olarak doğan insanların özgür ve hak sahibi olarak yaşamalarının yanındayız. Emeğin, alın terinin, bereketin, üretmenin, paylaşmanın, dayanışmanın, kardeşliğin yanındayız. Biz bu coğrafyanın vicdanıyız. Bu kapıdan içeriye kin giremez, nefret giremez, ırkçılık, mezhepçilik, yabancı düşmanlığı giremez. Biz kendimiz için isteğimizi kardeşimiz için de isteriz. Biz kendimize yapılmasını istemediğimiz başkasına da yapılmasın isteriz. Bizim ahlakımız bunu gerektirir, bizim maneviyatımız bunu gerektirir. Biz barışın, uzlaşının, eşitliğin, adaletin, iş birliğinin, hak ve özgürlüklerin yanındayız. Biz ezilenlerin, hor görülenlerin, hak ayarayanların, adalet peşinde olanların yanındayız. Biz insanımızın yanındayız, insanımızdan yanayız ve insanımızın yanında saf tutuyoruz. Saadet Partisi olarak biz insanca yaşamak ve insanımızı da insanca yaşatmak istiyoruz.
Bizim anlayışımızda devlet insanı insanca yaşatmanın aracı, adaleti ve insani değerleri hakim kılma mekanizmasıdır. Bizim bakışımızda adalet; insanı yaşatan, onuru koruyan, hakkı ve hukuku gözeten iradenin, kararın ve kuralın geçerli ve esas olmasıdır. Her şeyin yerli yerinde olması gerektiği gibi olmasıdır. Özgürlük insanı yaşatmayı hedefliyor, insanca yaşamayı sağlıyorsa sahicidir. Yasaklar ve sınırlamalar ancak insanı ve insanlığı koruduğunda mazur görülebilir.
Bir siyasal sistem, bir hukuk düzeni, bir devlet teorisi ve pratiği ancak ve ancak insani değerleri, insani kalkınmayı, adil paylaşımı mümkün kıldığında, insanı yaşatmayı başardığında; hakkı, insafı ve merhameti kendisine dayanak yaptığında, insanı, onuru ve haklarıyla birlikte koruduğunda, kolladığında, yaşattığında, her insana, istisnasız, ayırımsız ve ayrıcalıksız şekilde insanca yaşama imkanı sağladığında demokratiktir, hukukidir, adildir ve insanidir.
İnsan onuru, ihlale de ihmale de konu edilemez. İnsan hakları, devlet için tehdit, adalet için yük görülemez. Özgürlükler, iktidar tarafından korku gerekçesi, yasak ve baskı dayanağı yapılamaz. Özgür birey, kamu düzeni açısından zafiyet potansiyeli olarak tanımlanamaz. Demokratik toplum, devlet açısından egemenlik riski ve beka tehlikesi olarak sayılamaz. Adil paylaşım, gereksiz, anlamsız ve yersiz talep olarak görülemez ve gösterilemez.
Biz, demokrasiyi de siyaseti de, hukuku, devleti ve adaleti de insanca yaşamayı kolaylaştıran ve mümkün kılan mekanizmalar ve kurumlar olarak görüyoruz. Partisinin iktidar olması ya da iktidarda kalması dışında hiçbir şeyi önemsemeyen duyarsızlığa ve bencilliğe hiç meyletmedik, hiçbir zaman da meyletmeyeceğiz.
Biz, hak ve özgürlüklerin Anayasa’da ya da yasalarda yer almasını değil, hayatın içinde var olmasını ve insan tarafından bizatihi kullanılmasını önemsiyoruz. Hayatta yer almıyor ve kullanılamıyorsa kitaptaki haklar, sadece temenni mektubu vasfını haizdir. Hiçbir vatandaşımız hayatı eksiklerle ve eksilerek yaşamak zorunda kalmamalıdır. Yaşama hakkına sahip olmayı, nefes alıp verebilmek olarak gören bir iktidar adil olamaz. Vatandaşının ihtiyaçlarını karşılayacak kadar gelir elde etmesini sağlayamayan bir iktidar, önce yardıma muhtaç vatandaş kitlesini büyütür ve sonra da kendisine fütursuzca sosyal devlet unvanı üretir. Sosyal devlet vatandaşına hayatta kalacak kadar yardım eden devlet değil, vatandaşını yardıma muhtaç etmeyen ve yardıma muhtaç olmaktan kurtaran devlettir.
“Adil olanı, hakkımız olanı istiyoruz”
Hükümet ve devlet, yardım ya da merhamet etmekten değil, hakkı ve adaleti tesis etmekten sorumludur. Kanunun içinde eşit, hakimin önünde eşit değilseniz; adil yargılanma hakkından, hak arama hürriyetinden, kanun önünde eşitlikten bahsetmek ne mümkündür. Sözün özü, bugün kağıtta yazan haklar, hayatta yaşanan haksızlıklara dönüşüyor.
İnsanlığımızdan, haklarımızdan, özgürlüğümüzden vazgeçmeyeceğiz ve inanın, bu bozuk düzeni; bozulduğundan daha kısa sürede düzeltebiliriz. Çok çalışıp az kazanmak yerine emeklerin karşılığını almak… Kaygıları bitirip umudu çoğaltmak… Hukukta adaleti, kanun önünde eşitliği sağlamak. Yandaşa aktarma düzeneğinden kurtulmak vatandaşlarla paylaşma sistematiğini kurmak… Biz, ücretin de yaşamın da asgarisini reddediyoruz. Adil olanı, hakkımız olanı istiyoruz.
Hepimiz için mümkünken mutluluğun ve huzurun azınlığa ait olmasına rıza göstermeyeceğiz. Mutlu azınlığa tahammül değil itiraz edeceğiz. Hepimizin ortak talebi insanca yaşam.
Asgari ücret, açlık sınırı, geçim sıkıntısı… Bize dayatılan bu yaşam şartlarına alışmayacağız. Zorbaca kaybettirilenleri, yeniden ve birlikte kazanmalıyız. Rızamız olmadan bizden alınanları, geri almalıyız. İnsanı yaşatan devleti, insanca yaşamayı mümkün kılacak adaleti birlikte tesis etmeliyiz. İnanıyoruz ki, birlikte, kararlı ve ısrarcı olursak uzun sürmeyecek.
İnsanca yaşam her birimizin, hepimizin ortak talebi ve ortak iradesidir. Devletin varlık sebebi ve adaletin gerekçesidir.
İnsanca Yaşam Manifestosu
İşte bugün burada İnsanca Yaşam Manifestomuzu ilan ediyoruz. İktidara geldiğimizde, vatandaşlarımız tarafından yetkiyi aldığımızda;
- Gardiyan değil garson devlet” anlayışıyla, devleti asli vazifesine uygun bir şekilde yöneteceğiz.
- Vatandaşını korkutan ve ezen devlet anlayışı yerine; güven veren ve kalkındıran bir devlet anlayışını hâkim kılacağız.
- Adil bir düzen inşa edeceğiz. Gelir dağılımında adaleti sağlayarak, refahı yaygınlaştıracağız.
- Kamu ihaleleri başta olmak üzere, rant düzenini ortadan kaldıracağız.
- Hiç kimsenin kursağında, bir başkasının ekmeği olmasına müsaade etmeyeceğiz.
- Hiçbir vatandaşın kalbinde, haksızlığa uğradığı duygusunun yeşermesine izin vermeyeceğiz.
- Yoksulluk ve yoksunluk düzenini ortadan kaldıracağız.
- En temel ihtiyaçların dahi karşılanamadığı, yalnızca hayatta kalmaya yeten bu yoksunluk düzenini değiştireceğiz.
- İnsanımızın yarınından endişe etmediği, çocukları için mutlu ve müreffeh bir yaşam sürebilme imkânına sahip olduğu bir ekonomi kuracağız.
- İnsanımızın mülksüzleşmesine sebep olarak, kendi ülkesine duyduğu aidiyet duygusunu zedeleyen ekonomi modelini değiştireceğiz.
- Eğlenmenin, sosyalleşmenin, kendini geliştirmenin, teknolojik imkânlara sahip olmanın lüks olmadığı bir Türkiye inşa edeceğiz.
- Yolsuzluk düzenini de ortadan kaldıracağız.
- Sadece milletimiz için çalışacak; devleti, ganimet gibi gören anlayışlara müsaade etmeyecek bir anayasal zemin hazırlayacağız.
- Türkiye’yi yasaklar ülkesi olmaktan kurtaracağız.
- Düşüncenin ve fikirlerin yasaklandığı güvenlikçi politikalara tevessül etmeyeceğiz.
- Toplantı, yürüyüş ve gösteri yapma hakkını antidemokratik bir suç olarak gören anlayışın tersine, demokrasinin temel parametreleri olarak yeniden normalleştireceğiz.
- Basın ve medya başta olmak üzere, her alandaki yasakçı anlayışa son vereceğiz.
- Sadakati değil, yalnızca liyakat ve ehliyeti esas alacağız.
- Normalleştirilen ve herkesin kabullendiği torpil düzenini ve mülakat sistemini kaldıracağız.
- Başarılı, çalışkan ve liyakat sahibi gençlerimizi kendi ülkesine küstüren “tanıdığın varsa” anlayışını ortadan kaldıracağız.
- Gençlerimizi yurt dışında bir hayat kurmaya mecbur bırakan bu adaletsizliğe son verecek, kırılan bütün kalpleri onaracağız.
- Herkes için nitelikli eğitimi yaygınlaştıracağız.
- Devlet kurumlarında verilen eğitimin niteliğini çağın gerekliliklerine uygun, teknolojiyle uyumlu ve geleceğe dönük olarak arttıracağız.
- Yoksul çocuklar ile maddi yeterliliğe sahip olanların eğitim farkını ortadan kaldırmanın mücadelesini vereceğiz.
- Türkiye’nin tüm bölgelerini kapsayacak şekilde fırsat eşitliğini mutlaka sağlayacağız.
- Hukukun üstünlüğünü sağlayacağız.
- Üstünlerin hukukunun normalleştiği, insanların güvenini zedeleyen adalet ve yargı düzenini değiştireceğiz.
- Suçluların; meşrebine, kimliğine, banka hesaplarına, siyasi bağlantılarına göre hareket eden yargının, yalnızca adalete uygun bir şekilde karar vermesini sağlayacağız.
- Siyasetin adalet üzerindeki sivil vesayetine son vereceğiz.
- Vergi politikalarında adaleti sağlayacağız.
- Devletin vergi alacaklarını kişi ve kurumların kazancına uygun olarak yeniden düzenleyeceğiz.
- Temel tüketim maddelerinden ve temel ihtiyaçlardan alınan vergileri en aza indireceğiz.
- Vatandaşın ödediği vergilerin, lüks ve israfa değil; yine vatandaşa dönmesini sağlayacağız.
- Büyük sermaye sahiplerinin milyon dolarlık vergi borçlarını silip, küçük esnafa vergi faizi uygulayan haksız düzeni değiştireceğiz.
- Sokak ve caddeleri güvenli hale getireceğiz.
- Kadına karşı şiddeti bitirecek hukuki düzenlemelerle caydırıcı cezaları çoğaltacak, sokakların insanlar ve çocuklar için güvenli ve yürünebilir yerler olmasını sağlayacağız.
- Ucuz ve kaliteli gıdaya ulaşımı kolaylaştıracağız.
- Türkiye’nin gıda üretimini artıracak tarım politikalarına ağırlık vereceğiz.
- Nüfus büyüklüğünü ve ihtiyaçlarını dikkate alarak kısa, orta ve uzun vadeli plan ve projelerle tarımsal üretim kapasitemizi arttıracağız.
- Tarım alanlarımızın imar rantına kurban edilmesine müsaade etmeyeceğiz.
- Ekilebilir arazilerimizin atıl kalmamasını sağlayacağız.
- Herkesin ucuz, sağlıklı ve kaliteli gıdaya ulaşabilmesini sağlayacağız.
- Demokratik katılımı yaygınlaştıracağız.
- Yerel, bölgesel ve ulusal bazda alınacak önemli kararlarda doğrudan demokrasinin uygulanmasına önem vereceğiz.
- Vatandaşlarımızın karar alma süreçlerinde yer almalarını sağlayarak, alınacak kararlarda vatandaşlarımızın memnuniyetini esas alacağız.
“Biz herkesi davet ediyoruz”
Kim olduğuna, kime yakın veya uzak durduğuna, hangi fikre ve dine mensup olduğuna, varlık veya yokluk konumuna, yaşlı-genç, erkek-kadın olup olmadığına bakmaksızın herkesi, İnsanca Yaşam hedefimize katkı yapmaya ve insanca yaşama noktasındaki gayretlerimize katılıma davet ediyoruz.
Biz inanıyoruz ve her vatandaşımıza şöyle sesleniyoruz. İnsanı yaşatan devlet, insanca yaşatan siyaset, adil paylaştıran adalet seninle olur… İnsanı yaşatan ve insanca yaşatan Türkiye için Saadet Vakti diyor.”