Demirtaş: Ortak Adayı Desteklemenin Şartları Olacaktır

Eski HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, “Ortak adayı destekleme konusu belli şartlar altında olacaktır. O şartlar da geçen Eylül’de açıklanan HDP tutum belgesinde en açık şekilde ifade edilmiştir. HDP’nin başka şartı yoktur; HDP ucuz pazarlıklara, koltuk tartışmalarına girecek bir parti de değildir. Biz bütün Türkiye toplumunun hep birlikte kazanmasını istiyoruz” dedi.

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş Millet İttifakı ve HDP’nin konumunu, partisinin kapatılması ihtimali ile olası sonuçlarını değerlendirdi. Demirtaş, “İktidar seçim kazanabilmek için her şeyi dener, her şeyi yapar. Millet İttifakı’ndan daha esnekler. Çözüm süreçleri dahil her seçeneği masada tuttuklarından eminim” dedi.

HDP’ye yönelik kapatma davasını eleştiren Demirtaş, “HDP’yi kapatmanın siyasi sonuçlarını iyi hesap etmelerini tavsiye ederim. HDP seçmeninin gündeminde boykot falan yoktur, bunu herkes böyle bilsin. HDP seçmeni aktif tutumuyla Türkiye’nin demokratik geleceğine damga vuracaktır. Kapatma kararı bu tutumu erkenden netleştirir, seçmenimizin kararlılığını artırır” ifadesini kullandı.

Demirtaş, 28 Şubat Pazartesi günü tekrar bir araya gelecek olan altı muhalefet partisinin buluşması için de “Masanın altına üstüne odaklanmak yerine ne konuşulduğuna nasıl konuşulduğuna bakmak lazım” görüşünü dile getirdi.

Selahattin Demirtaş, Şirin Payzın’ın sorularını yantladı. Payzın, söyleşinin Ukrayna’da sıcak savaşın başlamasından önce yapıldığı notunu düştü.

Demirtaş’ın T24’te yer alan söyleşisi şöyle:

– Altı muhalefet partisinin oluşturduğu yuvarlak masa için ne düşünüyorsunuz?

Uzun süredir hazırlığı yapılan ve beklenen bir gelişmeydi. Farklı siyasi partilerin bir masa etrafında buluşup konuşabilmeleri önemlidir. Siyasette diyalog ve temas olmadan sorunların çözümü sağlanamaz. Masanın altına, üstüne odaklanmak yerine neyin konuşulduğuna, nasıl konuşulduğuna bakmak lazım.

“HDP’nin dışlanması gibi bir sonuç da görmüyorum”

– HDP’nin o masada olmamasına siz nasıl bakıyorsunuz?

HDP Eş Genel başkanlarının da ifade ettikleri gibi zaten HDP masada oturma konusunda bir arayış içinde değildi. Ahlatlıbel buluşması daha çok Millet İttifakı ekseninde gelişen bir durumdur. HDP daha önce açıkladığı tutum belgesiyle, mevcut ittifaklarda yer almayacağını duyurmuştu. Dolayısıyla HDP’nin dışlanması gibi bir durum da HDP’nin o masayı koşulsuz desteklediği gibi bir sonuç da görmüyorum.

Altı muhalefet partisi birlikte ittifaka mı evrilirler bilemiyoruz ama kendi iç tartışmalarını bitirip netleştirdikten sonra HDP ile de görüşecek, müzakere yürüteceklerdir. Aksi durum siyasetin doğasına da o masanın iddiasına da aykırı olur.

HDP ise üçüncü ittifakın inşasına odaklanmış durumdadır. Yani bu gidişle, öyle anlaşılıyor ki görüşmeler HDP ile diğer partiler arasında değil, ittifaklar arasında olacaktır. Açıklamalardan da gördüğümüz kadarıyla HDP diyalog için herkese kapıyı açık tutuyor ama gidip kapalı kapılar önünde bir saniye bile zaman kaybetmeyecek kadar ilkeli, onurlu, ciddi bir siyaset yürütüyor.

– İktidarın ve ortağı MHP’nin HDP üzerinden İYİ Parti ve CHP üzerinde kurduğu baskı bir miktar etkili oluyor. İki parti seçmenine mesajınız var mı? 

Sadece CHP ve İYİ Parti seçmeni için değil tüm seçmenler ve bütün yurttaşlarımız için şunu söyleyebilirim; iktidarın ayrıştıcı politikalarına kanmayın HDP’yi bazı tutum ve söylemlerinden dolayı eleştirebilirsiniz, bunu da anlayışla karşılıyoruz. Ancak HDP tam bir Türkiye partisidir. Birlikten, beraberlikten, demokrasiden yanadır ve kesinlikle barışı savunmaktadır. Bundan asla şüpheniz olmasın ve ülkeyi beraberce el ele vererek düzlüğe çıkaracağımıza yürekten inanın. 85 milyon yurttaşın bir teki bile diğerinin düşmanı değildir, olmasına da izin vermeyeceğiz. Bu nedenle içiniz rahat olsun ve yan yana gelmekten korkmayın. Bizim beraberliğimiz AKP ve MHP seçmenine karşı bir cephe de değildir. Bizim nazarımızda, tüm partilerin seçmenleri eşit ve onurlu yurttaşlardır. Rekabet sadece siyasi alandadır ve muhalefetimiz sadece halkın canını yakan yanlış politikalara karşıdır. Halkın bir kesimine karşı değildir.

“Ortak adayı destekleme konusu belli şartlar altında olacaktır”

– HDP ve TİP’in ortak adayı destekleme ama seçime ayrı girme kararını nasıl buluyorsunuz?

Bir HDP’li olarak hem doğru buluyor hem de destekliyorum elbette. Ancak ortak adayı destekleme konusu belli şartlar altında olacaktır. O şartlar da geçen Eylül’de açıklanan HDP tutum belgesinde en açık şekilde ifade edilmiştir. HDP’nin başka şartı yoktur; HDP ucuz pazarlıklara, koltuk tartışmalarına girecek bir parti de değildir. Biz bütün Türkiye toplumunun hep birlikte kazanmasını istiyoruz.

– Üçüncü ittifak konusunda umutlu musunuz? Altı parti 28  Şubat’ta ikinci toplantıyı yapacak. Bazı sol partiler “çerçevesi ve içeriği belli olmayan pazarlıklar” diyerek ittifaktan uzak duracaklarını açıkladılar. Üçüncü ittifaka sıcak bakmayanlara ve “sol bitti “diyenlere cevabınız ne olur?

Arkadaşlarımız dışarıda üçüncü ittifak için yoğun bir çalışma yürütüyor. Şimdilik ortak bir çalışma zemini yaratıp birlikte hareket etme kararlılığını güçlendirmeye çalışıyorlar, ki bu çok önemlidir. Ekonomik kriz, yoksulluk, işsizlik halkı perişan edip canından bezdirmişken, her yerde emekçi direnişleri gümbür gümbür büyürken yapılması gereken en acil şey sahada emekçilerle birlikte mücadele etmek olmalıdır. Bundan bir seçim ittifakı ve daha stratejik, kalıcı iş birlikleri de çıkacaktır haliyle.

Adına demokrasi ittifakı denilen üçüncü ittifak çalışması bir koltuk, makam, mevki tartışması değil sol ve demokrasi için ilkeli bir ortak mücadele arayışıdır. Zaten bana göre üçüncü ittifak kurulursa tüm milletvekili adayları yerellerde kurulacak sandıklarla, ön seçimle belirlenmelidir. Adı demokrasi ittifakı olan bir yapı, milletvekili adaylarının belirlenmesi dahil her aşamada, demokrasinin en güzel pratiklerini sergilemelidir. Ancak bu, sonraki tartışmadır. Şimdi, ezilen ve direnen emekçiyle omuz omuza verme zamanıdır.

“Sol bitti” diyenlerle polemiğe girecek değilim. Bu pek anlamlı ve yararlı bir tartışma olmaz. Fakat biz, 1980 sonrası solun en büyük atılımını, hep birlikte yapmaya hazırlanıyoruz. Yeni dönem TBMM’de özgün bir sol, sosyalist Meclis grubunun olması çok önemlidir. Kim bilir, belki bir gün aktif siyasete dönersem ben de o grupta yer alırım. Önümüzdeki on yıllarda Türkiye’nin kalbi, tam da olması gereken yerde, solda atacak. Sol hiçbir zaman bitmedi, bitmesi ekonomi politiğin ve de bilimin doğasına aykırı. Alttan alta, güçlü bir damar olarak verimli bir yer altı suyu gibi hep akıp duruyor. Biz tüm yoldaşlarımızla el ele verip bu yer altı suyunu yüzeye çıkaracağız. Kitleselleştirip iktidara taşımaya uğraşacağız. Halkın, ezilenlerin, emekçilerin, doğanın, kadının, gençliğin, inançların ve kimliklerin kurtuluşu neo liberalizmde değil, soldadır.

Özellikle eko sosyalizmi ve yeni sol tartışmalarını yakından ve dikkatlice takip ediyorum ve yeni mücadele araçlarıyla, taktikleriyle Z kuşağının da zekâsı ve enerjisiyle solu büyütebileceğimize inanıyorum.

“Bizim umudumuz Demokrasi İttifakı’nda”

– 28 Şubat’ta altı liderin imzasıyla mutabakat açıklanacak. Mutabakat metninde sizin açınızdan olmazsa olmaz ne olmalı? Yeterli buluyor musunuz varılan mutabakatı?

Söz konusu metin açıklanmadan üstünde yorum yapmam doğru olmaz. Umarım kapsayıcı ve güçlü bir demokrasi mesajı vermeyi başarırlar. Ancak yukarıda da izah etmeye çalıştığım gibi, bizim umudumuz Millet İttifakı’nda veya Cumhur İttifakı’nda değil Demokrasi İttifakı’ndadır.

– İktidarın “yeni bir çözüm süreci” arayışında olduğunu düşünüyor musunuz? Mümkün mü?

İktidar seçim kazanabilmek için her şeyi dener, her şeyi yapar. Bu konularda Millet İttifakı’ndan daha esnekler. Çözüm süreçleri dahil her seçeneği masada tuttuklarından eminim. Ancak çözüm süreci ve barış arayışı, seçim hesaplarına feda edilmeyecek kadar ahlaki ve ciddi bir konudur. Muhalefet dahil herkes çözümün mutlaka bir gün olacağına inanarak ciddi ve dikkatli olmalıdır.

– Kürtleri temsilen yeni parti kurdurma girişimleri olduğunu düşünüyor musunuz? Özellikle muhafazakâr Kürtlerin oylarını alma arayışı var?

Yeni bir muhafazakâr Kürt partisi mi kurduruyorlar? Bildiğim kadarıyla zaten çok sayıda muhafazakâr Kürt partisi var. Ama olabilir, yapabilirler. Sayı yedi ise sekiz olur, dokuz ise on olur. Herkesin hakkıdır, parti kurarlar mı kurdururlar mı kendileri bilir. Bizim gündemimizde ve ilgi alanımızda değil. Hayırlı olsun der, geçer, işimize bakarız.

“Bu bir siyasi mücadeledir”

– Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi sizin ve 40 HDP’li milletvekilinin 20 Mayıs 2016’da dokunulmazlıklarının kaldırılmasının Anayasa’ya aykırı olduğuna karar verdi. Bu kararı HDP’nin kapanma davası bağlamında değerlendirir misiniz?

AİHM kararlarıyla birlikte, bizim hakkımızdaki tüm davalar hukuken çökmüş durumda. Sadece yargı üzerindeki siyasi tahakkümün kalkması ve bu mahkeme kararını verecek hukuka saygılı hâkimlerin göreve gelmesi gerekiyor. O da bu tek adam rejiminde mümkün görünmüyor.

Anayasa Mahkemesi dahil hiçbir mahkemeden adalet çıkmayacağını biliyoruz. Bu bir siyasi mücadeledir. Yargı, iktidarın aparatı olarak siyasi mücadelenin tarafı durumunda. Yaptıkları ağır suçtur ve bir gün mutlaka bağımsız yargı önünde sanık sandalyesine oturup bunların hesabını verecekler. Şimdilik mühür onlarda, Süleyman onlar. Yarın “Süleyman” da mühür de değişir, adil bir sistem inşa edilir mutlaka.

“Kapatma kararı seçmenimizin kararlılığını artırır”

– Anayasa Mahkemesi’nin HDP’yi kapatacağı kanaatinde misiniz? Sonucu ne olur?

İktidar isterse Anayasa Mahkemesi’ne talimat verip HDP’yi kapattırabilir tabii. Anayasa Mahkemesinin en az on üyesi açık açık AKP üyeliğinden oraya atanmış siyasetçiler.

HDP’yi kapatmanın siyasi sonuçlarını iyi hesap etmelerini tavsiye ederim. HDP seçmeninin gündeminde boykot falan yoktur, bunu herkes böyle bilsin. HDP seçmeni aktif tutumuyla Türkiye’nin demokratik geleceğine damga vuracaktır. Kapatma kararı bu tutumu erkenden netleştirir, seçmenimizin kararlılığını artırır.

Tercih iktidarın. Sıkışıklık yaşayan bir değiliz. Eskiden bazı dükkânlarda bir tablo vardı. Ara sıra sosyal medyada görürsünüz. Bir tarafta “peşin satan”, diğer tarafta “veresiye satan”. Biz HDP olarak peşin peşin direndik, dik durduk, ayakta kaldık ve aynen o peşin satan gibi ayak ayak üstüne atmış, sandığı bekliyoruz. Gerisini, veresiye satanlar düşünsün.

– Ukrayna krizine ilişkin görüşleriniz nedir?

Her şeyden önce, ilkesel olarak savaşa karşı çıkmak ve tüm ulusal, uluslararası dengelerden bağımsız olarak barışı savunmak gerekir ve Ukrayna halkının iradesine saygıyı esas almak gerekir. Ancak görünen o ki Batı blokunun Rusya ve Çin’i, Asya’dan sıkıştırma hazırlıklarına karşılık Putin, savaşı kendini en rahat ve en güçlü hissettiği yerde, Ukrayna’da başlatarak hamle üstünlüğünü elinde tutmaya çalışacak. Bu savaşın Batı blokunu bir hayli meşgul edeceği ve planlamalarını gözden geçirmelerine yol açacağı anlaşılıyor.

Savaş kötüdür, savaş yıkıcıdır ama emperyal siyasetin de maalesef ki bir aracıdır. Ukrayna krizi küresel ve ulusal etkileri bakımından önemli sonuçlar doğuracaktır. Enerji ve gıda sorunlarını büyüteceği gibi

NATO, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, ABD gibi küresel güçlerin diziliminde, nitelik ve niceliklerinde de sorgulamalara, yeni kararlaşmalara yol açacaktır. İçeride de AKP hükümeti tam bir açmaza sürüklenecek ve şimdiye kadarki ilkesiz denge politikasını ya yürütemeyecek ya da o politikasının altında kalacak. Türkiye savaşta asla taraf olmamalı, barış için uğraşmalıdır.

Paylaşın

Demirtaş’a Verilen Hapis Cezası Onandı

Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın 24 Arlaık 2015 tarihinde İstanbul Atatürk Havalimanı’ndaki konuşmasında “Cumhurbaşkanına hakaret” ettiği gerekçesiyle hakkında açılan davada aldığı 3 yıl 6 ay hapis cezası onandı.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi, verdiği kararda “yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre, mahkemenin kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığı, delillerde ve işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığı, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğu, eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, cezanın kanuni bağlamda uygulandığı anlaşıldığı” belirtildi. İstinaf başvurusunun reddine karar verildi.

Üye hâkim muhalefet şerhinde şu ifadeleri kullandı:

“Sanık Selahattin Demirtaş hakkında 24/12/2015 günü Rusya ziyareti sonrası havaalanında basın açıklaması yaparken söylediği sözlerle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu’na hakaret ettiğinden bahisle cezalandırılması için açılan iki ayrı kamu davasının birleştirilerek yapılan yargılama sonucunda; yerel mahkeme tarafından sanığın sözlerinin fikri içtima kapsamında değerlendirme yapılarak ceza yasasında en ağır cezayı gerektiren suç olan Cumhurbaşkanına Hakaret suçunu işlediği sabit görülerek sanığa ceza verildiği anlaşılmıştır.

Sanık Selahattin Demirtaş’ın ve vekillerinin yargılama aşamasında sanığın suç tarihinde milletvekili olduğunu, TBMM çalışmaları sırasında Meclis’te söylediği sözleri Rusya’ya yaptığı ziyaret sonrasında havaalanında basın mensuplarına tekrarladığını, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 83/1 maddesi gereğince yasama dokunulmazlığının bulunduğunu, TBMM çalışmaları sırasında söylediği sözleri Meclis dışında tekrarlamasından sorumlu tutulamayacağını ileri sürdüğü, yerel mahkemenin verdiği kararında ise; “Sanığın milletvekilliği görevi süresince ve suç tarihinden önce TBMM’de ve Meclis çalışmaları sırasında iddianameye konu olan sözlerin aynısını söylediğine dair soyut savunma yaptığını, herhangi bir somut delil sunamadığını, bu nedenle Anayasanın 83/1 maddesi korumasında olmadığını” belirterek talepleri reddettiği anlaşılmış ise de; yargılama aşamasında sanık vekillerinin sanığın TBMM çalışmaları sırasında benzer sözleri söylediği bazı parti grup toplantılarının tarihlerini verdikleri anlaşılmıştır.

Yerel mahkemenin sanığın müdafilerinin ileri sürdükleri tarihlerdeki sanığın eş başkanı olduğu partisinin grup toplantılarına ait belgelerin ve tutanakların TBMM Başkanlığı’ndan getirterek inceledikten sonra Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 83/1 maddesinde düzenlenen yasama dokunulmazlığı açısından sanığın hukuki durumunu belirlemesi gerekirken eksik kovuşturma ile hüküm kurması hatalı olup, ayrıca, Mahkemenin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 83/1 maddesinde düzenlenen yasama dokunulmazlığını değerlendirdikten sonra sanığın yasama dokunulmazlığından yararlanamayacağı kanaatine varması halinde ise; dosya içerisine konulan Mersin 14. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/541 Esas Sayılı dosyasına ait belgelerin incelenmesi sonucunda ve UYAP’tan yapılan araştırma sonucunda; sanık Selahattin Demirtaş hakkında katılanlar Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu’na yönelik olarak suç tarihi 27/02/2016 olan hakaret suçlarından iki ayrı kamu davası açıldığı ve iki davanın Mersin 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/541 Esas Sayılı dosyasında birleştirildiği, bu dosyanın halen derdest olduğu ve Mersin 14. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/541 Esas Sayılı dosyasıyla mağdurları Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu, suçları hakaret olan Türkiye’nin çeşitli illerindeki mahkemelerden gelen dosyaların birleştirildiği tespit edilmiştir.

Birleşen dosyalarla ilgili Mersin 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/541 Esas Sayılı dosyasından gelen belgeler yeterli olmadığından UYAP’tan araştırma yapılmış ve yapılan araştırma sonucunda mağduru Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve suçu hakaret olan Ankara 31. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/1656 Esas Sayılı dosyasının suç tarihinin 03/08/2015 olduğu, Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2018/37 Esas Sayılı dosyasının suç tarihinin 09/09/2015 olduğu, Ankara 35. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/1462 Esas Sayılı dosyasının suç tarihinin 26/11/2015 olduğu, Mardin 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/24 Esas Sayılı dosyasının suç tarihinin 04/02/2016 olduğu, yine mağduru dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu suçu hakaret ve suç tarihi 07/09/2015 olan İstanbul 47. Asliye Ceza Mahkemesinin 2019/200 Esas Sayılı dosyalarının olduğu tespit edilebilmiştir.

Bu dosyalardan suç tarihi 04/02/2016 olan Mardin 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/24 Esas Sayılı dosyasından Mersin 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/541 Esas Sayılı dosyasıyla ilgili verilen birleştirme kararının ise Yargıtay 5. Ceza Dairesi tarafından ayrıca onandığı anlaşılmıştır

Sanık Selahattin Demirtaş hakkında Cumhurbaşkanına hakaret ve dönemin başbakanına hakaret eylemleriyle ilgili halen derdest olan Mersin 14. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/541 Esas Sayılı dosyasının birleşen dosyalarla birlikte suç tarihlerinin 03/08/2015 ile 27/02/2016 tarihleri olduğu ve bizim dosyamızın suç tarihi olan 24/12/2015 tarihinin bu tarih aralığında kalması nedeniyle TCK’nın 43. Maddesinde düzenlenen zincirleme suç kapsamında kalıp kalmadığı, sanığın suç işleme kastının yenilenip yenilenmediğinin tespiti açısından dosyanın Mersin 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/541 Esas Sayılı dosyasıyla birleştirilerek yargılamanın yapılması gerekirken eksik kovuşturma ve yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması kanuna aykırı olup bu sebeplerle sayın üyelerin görüşüne katılmıyorum.”

Paylaşın

Demirtaş’tan Erdoğan’a ‘Öcalan’ Yanıtı

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Edirne’deki, en büyük hesabı İmralı’dakine verecek” sözlerini değerlendirdi.

Yeni Yaşam’dan Yusuf Özdemir’in sorularını yanıtlayan Demirtaş, “O halde tecridi kaldırın, Öcalan konuşsun” derken, niyetin Kürt kamuoyunda kafa karışıklığı yaratmak olduğunu söyledi.

“Erdoğan’ın yaptığı algı yaratma girişimi”

Erdoğan’ın grup toplantısında söylediği, “Edirne’deki, en büyük hesabı İmralı’dakine verecek” sözleri tartışmaya yol açtı. Siz de sosyal medya hesabınızdan kısa bir açıklama yaptınız. Bu konuda başka neler söylersiniz? Erdoğan’ın bu sözleri söylemesinin nedeni sizce nedir? Ne yapmaya çalışıyor?

Doğrusu, bir cumhurbaşkanının bu şekilde bir beyanda bulunması son derece tuhaf. Ama söz konusu kişi Erdoğan olunca yadırgamıyorum artık. Altında yatan amaç ve niyeti tam olarak bilme şansım yok. Ancak kesinlikle bir art niyet, kötü niyet olduğunu söyleyebilirim. Çünkü yaptığı şey bir algı yaratma girişimidir. Erdoğan’ın çözüm sürecindeki tutumu ve bizimle birlikte tüm Kürt dinamiklerine yönelik pratiğine bakıldığında bu açıklamanın iyi niyetli olmadığı görülecektir.

Bir başka amaç da Kürtler arasında kafa karışıklığı yaratmaktır ki bu da yanlıştır ve herhangi bir karşılığı yoktur. Bugüne kadarki tüm barış ve çözüm girişimlerini destekledik, çabaların başarıya ulaşması için uğraştık. Bu konuda bir tereddüdümüz yok. Ben demokratik siyasi alanda uzun süre görev almış bir siyasetçiyim, başka da bir rolüm, bir misyonum yoktur. Dolayısıyla bu türden saçma söylemlerin bizim siyaset dünyamızda hiçbir karşılığı yoktur. Kimse de bu tür sözlere itibar etmemeli, bu tür sözleri ciddiye almamalıdır.

Ayrıca HDP yönetimi ile bizim bir irademiz var. Bu iradenin ezilmesine, yok sayılmasına izin vermediğimiz için beş yılı aşkın süredir hapisteyim. Bir kez daha, iktidarın irademizi kırma girişimine, bize maraba muamelesi yapmasına izin vermeyiz. Biz halkın iradesini temsil ediyoruz. Bu iradeye saygı duymayanlara cevabımızı dik durarak, mücadele ederek veriyoruz. Bunu herkesin doğru anlamasını ve buna saygı duymasını bekliyorum. Başka türlüsünü kabul etmem mümkün değil.

Halkımıza, partimize, bizlere yapılanlar için “ufak bir tatsızlıktı, unutalım gitsin” gibi çiğ bir yaklaşım içinde olanlar varsa onları da ciddiye alacak değiliz. AKP-MHP ittifakı bizlere karşı halen en çirkin düşman hukuku uygulamaktan bir adım geri atmış değildir. Biz politikamızı ucuz söylemlere değil, pratiğe bakarak belirliyoruz.

Erdoğan’ın bu sözleriyle ilgili asıl sorulması gereken şey şudur: Yıllardır tecritte tuttuğunuz Sayın Öcalan’ın ne dediğini nereden biliyorsunuz? O halde tecridi kaldırın, Öcalan avukatları ve ailesiyle düzenli olarak görüşsün, ne söyleyeceğini hep birlikte öğrenelim. Hem ağır bir tecrit uygulamak hem de Öcalan adına Cumhurbaşkanı sıfatıyla konuşmak ahlaki bir tutum değildir.

“Basit bir seçim hesabı”

Bilindiği üzere Öcalan üzerinde yıllara yayılan ağır bir tecrit var. Tecride rağmen Erdoğan’ın bu sözlerinin bilgiye mi yoruma mı dayalı olduğunu düşünüyorsunuz? İmralı’da yeni bir süreç veya girişim başlayabilir mi? Bu durumda sizin tavrınız, tutumunuz ne olur, HDP ne yapar?

Az önce belirttiğim gibi tekrar etmeliyim, ortada Öcalan ile görüşüldüğüne dair somut hiçbir bilgi yok. Bildiğimiz tek gerçek, tecridin en katı haliyle yıllardır devam ettiğidir. Görüşme olur mu olmaz mı, olursa içeriği ne olur, bunları bilme şansım yok. Ben de 5 yıl 2 aydır bir hücrede tutuluyorum, herhangi bir bilgiye sahip değilim.

Biz ilkesel olarak her türlü samimi barış girişimini destekleriz. Böyle bir girişime kimse karşı çıkmaz, çıkmamalıdır. Çatışmaların, ölümlerin bitmesini kim istemez ki? En çok da biz, akan kanın durmasını isteriz. Bunun için en çok çaba sarf edenler bizler değil miyiz? Kaldı ki ben ve arkadaşlarım, barış istemenin bedelini yıllardır hapishanelerde ödüyoruz.

Bence İmralı’da görüşme olmalıdır. Çünkü Öcalan devreye girmeden çözülemeyecek konu başlıkları var. Bununla birlikte, daha önce hem benim hem HDP’nin belirttiğimiz gibi her halukarda çözümün nihai adresi TBMM’dir ve HDP de parlamentodaki muhataptır. Zaten Öcalan da önceki süreçte bunu çok kez belirtmişti.

Erdoğan’ın İmralı’da bir görüşme niyeti varsa bile bunu daha ilk anda ucuz bir karşıtlaştırma söylemi üzerine inşa etmesi çok yanlış ve tehlikelidir. Burada ortaya çıkan niyetin akan kanı durdurmak değil, basit bir seçim hesabı olduğu gibi bir düşünce, herkesin kafasında haklı olarak yer alır.

HDP’nin ne yapacağını ise elbette HDP yönetimi belirler. Zaten ortada HDP’nin tutum belgesi varken ne yapacaklarını tahmin etmek zor değil. HDP kesinlikle barışı destekler ancak demokrasi olmadan barışın olmayacağını da bilecek deneyime ve öngörüye sahiptir. Bundan önce olduğu gibi bundan sonra da iktidarın ne dediğine bakmadan biz kendi gündemimizle ilgilenerek yürümeye devam edeceğiz.

Ne olmuştu?

Erdoğan, partisinin 12 Ocak’taki grup toplantısında İmralı Cezaevi’ndeki Öcalan ile Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş arasında bir hesaplaşma yaşanacağını söyleyerek şöyle konuşmuştu:

“Edirne’deki, en büyük hesabı İmralı’dakine verecek. Zannediliyor ki her yer şu anda toz pembe. Değil. Onların da kendi içlerinde ayrı bir hesaplaşmaları var. Ve bu hesaplaşmayı da yapacaklar.”

Bu açıklamanın ardından DW Türkçe’den Gülsen Solaker’e konuşan AKP’li yetkililer, Erdoğan’ın bu açıklamayı “büyük ihtimalle önüne gelen istihbarat raporlarına dayanarak yaptığını” kaydetmişti. Adının açıklanmasını istemeyen bir yetkili, önümüzdeki süreçte Öcalan’ın yeni bir mektup kaleme almasının da gündeme gelebileceğini aktarmıştı.

Öte yandan Erdoğan’ın açıklamaları muhalefet partilerinin tepkisiyle karşılaşmış, Demirtaş da Twitter hesabından isim vermeden yaptığı paylaşımda, “Siyasetçiler halka, partisine, parlamentoya, BAĞIMSIZ yargıya hesap verir. Sen benim için ‘kaygılanmayı’ bırak da kendi vereceğin hesabı düşün” demişti.

Paylaşın

Demirtaş’tan Miting Çağrısı: Farz Edin Ki Ben De Oradayım

Edirne F Tipi Cevaevi’nde tutuklu bulunan Halkların Demokrasi Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, avukatlarının kullandığı sosyal medya hesabı üzerinden miting çağrısı yaptı.

Haber Merkezi / Selahattin Demirtaş, sosyal medya hesabından bu sabah yaptığı paylaşımda cumartesi günü 12.00’de Diyarbakır’da ‘zamlara, zulümlere, yoksulluğa karşı en güçlü şeklide buluşalım’ ifadelerini kullandı ve ‘Farz edin ki ben de oradayım’ dedi.

Demirtaş daha önce; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisi için söylediği “cezaevinde miting yap” sözlerine attığı bir tweet mesajıyla yanıt vermiş; “Çok istiyorsan haydi. İki saat için çıkayım, tek bir megafonla Yenikapı’ya gideyim. Bir kişi eksik toplayan siyaseti bıraksın, var mısın?” demişti.

Selahattin Demirtaş hakkında

Siyasetçi, avukat, yazar, şair, ressam, çizer.

10 Nisan 1973’te Diyarbakır’ın merkez Sur ilçesinin Suriçi semtinde doğdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. 2004’te İHD Diyarbakır Şube Başkanı oldu. 2007 seçimlerinde Diyarbakır milletvekili seçildi.

2014’te Figen Yüksekdağ ile birlikte, çeşitli partilerin ve siyasi oluşumların bir araya gelerek kurduğu Halkların Demokrasi Partisinin (HDP) eş genel başkanlığına seçildi.

Bu görevini sürdürürken ve İstanbul milletvekiliyken 4 Kasım 2016 gecesi, HDP’li 10 milletvekili ile birlikte gözaltına alındı, ardından tutuklandı.

Hapishanede yazdığı Seher (2017) ve Devran (2019) adlarında iki öykü kitabı ile Leylan (2020) ve Efsun (2021) adlarında iki romanı yayımlandı. Bunların yanı sıra, yaptığı şarkılar çeşitli sanatçılar tarafından seslendirildi. Ayrıca yayımlanmış resim, kara kalem ve karikatür çalışmaları da bulunuyor.

Halen, Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevinde tutuluyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) “serbest bırakılsın” kararına rağmen serbest bırakılmıyor.

Paylaşın

Demirtaş’tan Erdoğan’a ‘Hesap’ Yanıtı: Kendi Vereceğin Hesabı Düşün

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, kendisini ve İmralı Cezaevi’ndeki PKK lideri Abdullah Öcalan’ı kastederek “Edirne’deki, en büyük hesabı İmralı’dakine verecek” diyen AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, ismini geçirmeden yanıt verdi. 

Demirtaş, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın grup toplantısındaki açıklamasından 2 gün sonra yaptığı sosyal medya paylaşımında şu ifadeleri kullandı: Siyasetçiler halka, partisine, parlamentoya, BAĞIMSIZ yargıya hesap verir. Sen benim için ‘kaygılanmayı’ bırak da kendi vereceğin hesabı düşün.

Erdoğan ne demişti?

Erdoğan, partisinin 12 Ocak’taki grup toplantısında İmralı Cezaevi’ndeki Öcalan ile Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş arasında bir hesaplaşma yaşanacağını söyleyerek şöyle konuşmuştu: Edirne’deki, en büyük hesabı İmralı’dakine verecek. Zannediliyor ki her yer şu anda toz pembe. Değil. Onların da kendi içlerinde ayrı bir hesaplaşmaları var. Ve bu hesaplaşmayı da yapacaklar.

Açıklamaya kim, ne tepki verdi?

Bu açıklamanın ardından DW Türkçe’den Gülsen Solaker’e konuşan AKP’li yetkililer, Erdoğan’ın bu açıklamayı “büyük ihtimalle önüne gelen istihbarat raporlarına dayanarak yaptığını” kaydetti. Adının açıklanmasını istemeyen AKP’li bir yetkili şunları söyledi:

“Öcalan’ın çözüm sürecinde HDP’nin sorumlu davranmadığını düşündüğü ve sürecin bitmesinden Demirtaş’ı da sorumlu tuttuğu zaten bilinen bir şey. Muhtemelen Öcalan ile İmralı’da yapılan görüşmelerde bu konu yeniden gündeme gelmiş olabilir ve Sayın Cumhurbaşkanı da bu raporları okumuş olabilir.”

Yetkili, önümüzdeki süreçte Öcalan’ın yeni bir mektup kaleme almasının da gündeme gelebileceğini söyledi.

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu konuyla ilgili, “Gidip İmralı’da masaya oturan kimdi? Şimdi İmralı’nın postacılığına soyunmuş, öyle anlaşılıyor. Posta memuru mu kendisi? Gidip tezgahı kuran, konuşan, medet uman o. Yerel seçimlerde ne yaptı? Yerel seçimlerde de ona bir akademisyen gönderdi. ‘Acaba bize oy verebilirler mi?’ diye. Selamlarını getirdi. Devletin televizyonunda bunu canlı yayınladılar. Şimdi dönüp bizi suçluyor” dedi.

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener ise “Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı sayın Erdoğan hukuki olarak ne olup bittiğini anlatmakla görevli olan Erdoğan, mektup arkadaşı Abdullah Öcalan’la Selahattin Demirtaş arasındaki bir hesaplaşmayı söyleyebiliyor. En hafif deyimiyle ayıptır, bu da bir fezleke konusudur” dedi.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu da, “Parti kapatmalarla meşru siyaseti daraltmaya çalışan Erdoğan, Edirne ile İmralı arasında hiyerarşi kurarak illegal siyaset alanı oluşturma gayretinde! İmralı’dan gelen mektupla seçime gitmeye çalışıyorsanız bunlar beyhude! Sandık gelecek; siz ve iki yüzlü anlayışınız gidecek” diye konuştu.

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar ise, “Doğrusu bir cumhurbaşkanının, isterse AKP genel başkanı sıfatıyla konuşsun, böyle bir iddiayı dile getirmesi başlı başına çok hazindir. Muhtemelen HDP içinde bir tartışma yaratma, bulanıklık ortaya çıkarma gibi bir niyete sahip. Zaten bu iktidarın politikası karşısındaki bütün güçleri parçalayarak kendini ayakta tutmak, varlığını sürdürmektir. Bu söylenenlerin HDP’de bir karşılığı olmaz” dedi.

Paylaşın

Selahattin Demirtaş’a ‘Siyasi Cesaret Ödülü’

Edirne F Tipi Cezaevi’nde yaklaşık 5 yıldır tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, François Mitterand Enstitüsü tarafından ilk kez verilen “Siyasi Cesaret Ödülüne” layık görüldü.

Paris’te düzenlenen törene, Demirtaş adına ödülü almak için HDP Dış İlişkiler Komisyonu Eş Sözcüsü Hişyar Özsoy katıldı. Selahattin Demirtaş, ödül törenine gönderdiği mektupta, “Her ne kadar bana veriliyorsa da bu ödülü, cezaevlerindeki tüm HDP’liler adına kabul ediyorum” dedi.

Demirtaş, mektubunda, “Benim için ve milyonlarca Kürt için aslında iki Mitterand var, François Mitterrand ve Danielle Mitterrand. Belleklerimizde iz bırakan, Avrupa değerlerine de büyük katkısı olan her iki değerli şahsiyeti de saygıyla anıyorum. Bilindiği gibi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Daire ve Büyük Daire kararlarına rağmen halen Edirne Cezaevinde tutulduğum için orada sizlerle birlikte olamıyorum. Bizlerin direnişi, sizlerin desteğiyle, Avrupa değerlerini de aşındıran bu büyük hukuksuzluğun bir gün son bulacağına inanıyorum” ifadeleri yer aldı.

Fransa’nın eski dışişleri bakanı ve Vakıf Başkanı Hubert Védrine ise yaptığı konuşmada, ödülün Demirtaş ve HDP’nin devam eden mücadelesine siyasi ve sembolik bir destek olarak görülmesi gerektiğini söyledi.

François Mitterrand Enstitüsü’nün Demirtaş’a hitaben yazdığı mektup da ise şunlar yer aldı: “Bu ödül, demokrat insanların en mütevazı amaç çerçevesinde toplanmasıyla faaliyetleri veya eserlerinden dolayı Fransız ya da yabancı kişi veya kuruluşu onurlandırmayı amaçlamaktadır. Ödül jürisi, sizin azminiz, cesaretiniz ve bağlılığınızdan oldukça etkilenmiştir. Bu ödülün, tutukluluğunuzun üstesinden gelmesine, özgürlüğünüze hızlıca yeniden kavuşmanıza, demokrasi ve sosyal adalet için mücadelenizi sürdürmenize yardımcı olmasını umut ediyoruz.”

(Kaynak: MA)

Paylaşın

Selahattin Demirtaş: MHP, AKP’yi Adım Adım Bitiriyor

Selahattin Demirtaş, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, “Sanırım MHP, son derece akıllıca bir muhalefet taktiğiyle AKP’yi adım adım bitiriyor. Bu arada kendileri de bitiyor ama olsun, Türkiye bu fedakarlığı asla (yani bir ay falan) unutmayacak.” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, avukatları aracılığıyla kullandı sosyal medya hesabından bu sabah bir açıklama yaptı.

Demirtaş, açıklamasında, “Sanırım MHP, son derece akıllıca bir muhalefet taktiğiyle AKP’yi adım adım bitiriyor. Bu arada kendileri de bitiyor ama olsun, Türkiye bu fedakarlığı asla (yani bir ay falan) unutmayacak.” ifadelerini kullandı.

Selahattin Demirtaş, daha önce yaptığı açıklamalarda erken seçime dair talebini de birçok kez dile getirmişti.

Selahattin Demirtaş hakkında

Siyasetçi, avukat, yazar, şair, ressam, çizer.

10 Nisan 1973’te Diyarbakır’ın merkez Sur ilçesinin Suriçi semtinde doğdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. 2004’te İHD Diyarbakır Şube Başkanı oldu. 2007 seçimlerinde Diyarbakır milletvekili seçildi.

2014’te Figen Yüksekdağ ile birlikte, çeşitli partilerin ve siyasi oluşumların bir araya gelerek kurduğu Halkların Demokrasi Partisinin (HDP) eş genel başkanlığına seçildi.

Bu görevini sürdürürken ve İstanbul milletvekiliyken 4 Kasım 2016 gecesi, HDP’li 10 milletvekili ile birlikte gözaltına alındı, ardından tutuklandı.

Hapishanede yazdığı Seher (2017) ve Devran (2019) adlarında iki öykü kitabı ile Leylan (2020) ve Efsun (2021) adlarında iki romanı yayımlandı. Bunların yanı sıra, yaptığı şarkılar çeşitli sanatçılar tarafından seslendirildi. Ayrıca yayımlanmış resim, kara kalem ve karikatür çalışmaları da bulunuyor.

Halen, Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevinde tutuluyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) “serbest bırakılsın” kararına rağmen serbest bırakılmıyor.

Paylaşın

Selahattin Demirtaş’tan ‘Erken Seçim’ Çağrısı

“Halkın olup biteni anlamadığını zannedip halkı küçümseyenler siyaset sahnesinden silinip gidecekler” diyen Selahattin Demirtaş, “Zam var, zulüm var ama umut da var, çözüm de var. Hemen seçim derhal seçim” dedi.

Haber Merkezi / Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, sosyal medya hesabından Fox TV’de yayınlanan Çalar Saat programı sunucusu İsmail Küçükkaya’yı etiketleyerek bir paylaşımda bulundu.

Selahattin Demirtaş, yaptığı paylaşımda, “Günaydın değerli İsmail Küçükkaya. Fox ailesine ve tüm izleyicilere selamlar. Halkın olup biteni anlamadığını zannedip halkı küçümseyenler siyaset sahnesinden silinip gidecekler. Hele ki bir halk, aydınlık yarınları için el ele vermeyi başarmışsa o halkı kimse durduramaz. Zam var, zulüm var ama umut da var, çözüm de var. Hemen seçim derhal seçim” dedi.

HDP eski Eş Genel Başkanı Demirtaş’ın bu mesajı Fox TV’deki programda da okundu.

Paylaşın

Selahattin Demirtaş: AKP’siz Bir Yıl Diliyorum

Avukatları aracılığıyla kullandığı sosyal medya hesabından yeni yıl mesajı yayınlayan  Selahattin Demirtaş, mesajında, “Hepimize zulümsüz, zamsız, soygunsuz ve AKP’siz bir yıl diliyorum” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Lafı hiç dolandırmayayım. Hepimize zulümsüz, zamsız, soygunsuz ve AKP’siz bir yıl diliyorum. Zaten öyle bir yıl, doğal olarak iyi bir yıl oluyor. O halde, iyi yıllar. Sersala we pîroz be. Sersereyê şima bimbarek bo” dedi.

Türkiye 2022’ye girmeye hazırlanırken, siyasetçiler de yeni yıl mesajlarını yayımladı. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, yayımladığı yeni yıl mesajında demokrasi vurgusu yaptı, “Gecenin en karanlık anındayız, yani şafak sökmek üzere” dedi:

“Bu yıl ekonomimiz gibi demokrasimiz de her gün yeni bir darbe aldı. Boğaziçi Üniversitesi’nin demir kapısına kelepçe vurulması ile “Merhaba” dediğimiz 2021 yılını, Milli Eğitim Bakanlığı kapısına takılan asma kilit ile uğurluyoruz. Ancak milletimiz unutmasın ki, gecenin en karanlık anındayız, yani şafak sökmek üzere…”

Kılıçdaroğlu, kendisini “siyasi eşkiyalık” yapmakla suçlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da yeni yıl mesajı ile yanıt verdi. Kılıçdaroğlu, “Hepsi geçecek. Güzelce dinlen, ilaçlarını sakın ihmal etme. Üzmesinler seni. İyi yıllar” dedi.

HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar yeni yıl dileklerini paylaşırken, “felakete dönüşen iktidar anlayışından kurtulacağımız umuduyla” dedi.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, yeni yıl mesajında “2022 için söz veremem ama 2023 hepimize DEVA olacak” ifadelerini kullandı.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, “2022 yılı ufukta göründü. Hiç kimse tereddüt etmesin, hiç kimse karamsarlığa kapılmasın. Ülkemizin ve insanlığın ufkunda parlayacak Gelecek Güneşi hepimizin yüreğini ısıtacak. Sağlıklı, huzurlu, mutlu, hayırlı bir yıl diliyorum” mesajını verdi.

Paylaşın

Demirtaş: Mücadele, Zulüm İktidarı Yıkılıncaya Kadar Sürecek

Selahattin Demirtaş, “Bizim çabalarımız, halkımızın da desteği olmasaydı bugün durum çok daha vahim olabilirdi, umut adına kırıntı bile kalmayabilirdi. Dışarıda yürüyen mücadele esas yön verici olmakla birlikte bizler de cezaevinden, sıra dışı bir mücadele yöntemiyle ses olmaya çalıştık. Bu durum sürüyor, zulüm iktidarı yıkılıncaya kadar da sürecek” dedi.

4 Kasım 2016’dan bu yana Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan Halkların Demokratik Partisi eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, gazeteciler Akın Olgun, Gözde Bedeloğlu ve Kemal Bozkurt’un hazırlayıp sunduğu ‘Aç Parantez’ programı için soruları yanıtladı.

Demirtaş ile yapılan kısa röportaj, 24 Aralık 2021 Cuma günü saat 20:30’da, Aç Parantez YouTube kanalında izleyiciyle buluştu.

Programın ‘3 soru 3 cevap’ bölümünde gazetecilerin gündeme dair sorularını yanıtlayan Demirtaş, halkın desteği ile tek adam rejimine karşı mücadeleye devam ettiğini ve büyük bir değişimin kapısını aralayacak olanın yine halkın kararlığı olduğundan kuşku duymadığını söyledi.

Türkiye’nin ikinci yüzyılına solun rengi ve damgasının vurulmak zorunda olduğunu belirten Demirtaş, “Biz her daim güçlerimizin emekçiler lehine birleştirilmesinden yana olup gönlümüzü ve kapımızı açık tutmaya devam edeceğiz” dedi.

“Biz demir leblebiyiz”

Kemal Bozkurt: Cezaevine girdiğiniz andan itibaren sadece politika değil kitaplar, resimler, karikatürler ve makaleler de üretmeye devam ettiniz. Erdoğan’ın sıklıkla “kültür ve sanatta istediğimiz yerde değiliz!” dediği dönemdi bu aynı zamanda. Özellikle yerel seçimlerde ve tekrarlanan İstanbul seçiminde ülkenin geleceğini de etkilediniz. İktidar sizi “içeriye attığına” pişman mıdır?

Selahattin Demirtaş: Valla pişmanlar mı değiller mi tam olarak bilemiyorum. Ancak onları pişman etmek için elimizden geleni yaptık, yapmaya devam ediyoruz. Dışarıdayken şöyle bir şey dediğimi hatırlıyorum: “Biz demir leblebiyiz, demir leblebi. Bizi çiğnemeye çalıştıkça dişlerin dökülecek senin.” İçeri girdiğimden beri bu sözün gereğini yerine getirmeye gayret ediyorum. Çünkü bu iş o kadar basit değil. Bizleri, seçilmiş milletvekilleri ve halkın iradesinin temsilcisiyken yasa dışı bir şekilde adeta evlerimizden kaçırdılar. Kurmak istedikleri otoriter tek adam rejiminin önünde engel olarak gördükleri herkese ve her kuruma benzer şekilde hukuk dışı operasyonlar yaparak kendilerine alan açmaya çalıştılar. Bizler de halkla bağ kurabileceğimiz her türlü imkanı sonuna kadar kullanarak mücadeleye cezaevinden katkı vermeye çalıştık ve halkımız sayesinde bunu büyük ölçüde başardık. Bizim çabalarımız, halkımızın da desteği olmasaydı bugün durum çok daha vahim olabilirdi, umut adına kırıntı bile kalmayabilirdi. Dışarıda yürüyen mücadele esas yön verici olmakla birlikte bizler de cezaevinden, sıra dışı bir mücadele yöntemiyle ses olmaya çalıştık. Bu durum sürüyor, zulüm iktidarı yıkılıncaya kadar da sürecek.

“Geleceği inşa etmeye çalışıyoruz”

Akın Olgun: Cumhurbaşkanı Erdoğan, hayata geçirdiği “tek şef” siyasetinin önünde Demirtaş’ı ve HDP’yi hep “ayak bağı” olarak gördüğünü inkar etmiyor ve ifadelerine yansıyor. En son cezaevinde olan size “miting bile yapamaz” diyerek seslendi. Devletin en tepesindeki siyasetçinin süreklilik arz eden bu tutumunu neye bağlıyorsunuz? Politik tavrı dışında, durumu kişiselleştirdiğini de düşünüyor musunuz? Ayrıca Türkiye siyasetine “ketıl konuşmaları” kazandırmış biri olarak sizce iktidarın suyu ısındı mı?

Selahattin Demirtaş: Muktedir şahıs, kendisine biat etmeyen herkesi düşman olarak kodluyor ve “tehlikeli kişi” olarak görüyor. Gücünün karşısında boyun eğmeyen bir tek kişi bile onun o sözde sınırsız gücünün halk nezdinde sorgulanmasına yol açıyor. Bu da onu tedirgin ediyor, muhtemelen uykularını kaçırıyor. Hal böyle olunca, orantısız bir güçle sürekli saldırıyor, bitirmeye ve teslim almaya çalışıyor. Bundan sonuç alamayınca iş, nefrete ve kişiselleştirmeye kadar gidiyor. Sanırım benimle ilgili de böyle bir hissiyatı var. Tabii ki asıl nedeni politiktir ama aşırı kişiselleştirme de var işin içinde. Ne yaparsa yapsın istediği sonucun yanına bile yaklaşamayınca bu defa durum tersine dönüyor. Öldürmeyen darbe güçlendirir misali, o saldırdıkça biz dik duruyor ve güçleniyoruz. O da tersine güç kaybediyor, yıpranıyor, dağılıyor adeta. Giderek yönetme kabiliyetini yitiriyor. Geniş kitleler artık onu terk etmeye başlıyor. Ve evet, siyasette suyu ısınıyor. Son noktayı, günü geldiğinde sandıkta halk koyacak ve gidişata nihai bir son verecek. Halkın kararlılığı büyük bir değişimin kapısını aralayacak, bundan kuşkum yok. Biz daha ziyade, iyi ve güzel olan gelsin diye uğraşıyoruz. Yani bir yandan mevcut zulümle mücadele ederken diğer yandan da geleceği inşa etmeye çalışıyoruz.

Gözde Dedeoğlu: Daha özgür ve daha demokratik bir Türkiye inşa edebilmek için, hep birlikte oturmamız gereken o masada sizce ne eksik, ne fazla?

Selahattin Demirtaş: Masanın kendisi eksik bi’defa. Ortada henüz masa yok. Bir çeşit fiskos sehpaları ve sehpaların etrafında kümelenip mırıldanan siyasi gruplar var. Bu da geleceğe dair umudun ete kemiğe bürünmesini engelliyor.

Tüm demokrasi güçleri (siyasi partiler, sendikalar; emek, çevre, kadın ve gençlik hareketleri, inanç grupları, sol hareketler) eksiksiz bir şekilde ve eşitler arası hukukla yuvarlak bir masaya oturup gelecek yüzyılın ortak manifestosunu ilan edebilirlerse, işte bu, somut bir alternatife dönüşecek, karamsarlığı ve kararsızlığı dağıtacaktır.

Türkiye’nin geleceğine ve ikinci yüzyılına solun rengi ve damgası vurulmak zorundadır. Emekten, eşitlikten, doğadan, kadından, ezilenden yana güçlü bir iktidar alternatifini ortaya çıkarmak mümkündür.

Biz de bu konuda samimi bir uğraş içerisindeyiz. Bunu anlayan da var anlamamakta ısrar edip kısır tartışmalara boğmak isteyen de. Biz hepsine saygı duyarız ancak bildiğimiz ve inandığımız yolda yürümeye de devam ederiz. Kaybedecek zamanımız yok, yoldaşça omuz omuza mücadele etmeye hazır olanlarla beraber somut adımlar atarak ilerleyeceğiz. “Ayrı durup mücadele edeceğiz” diyenlere de saygı duyarız. Ama biz her daim güçlerimizin emekçiler lehine birleştirilmesinden yana olup gönlümüzü ve kapımızı açık tutmaya devam edeceğiz.

Türkiye’nin “ötekileri” ülkenin yeniden inşasında bir adım öne çıkma cesaretini gösteremezlerse “öteki” olarak kalmaya devam edecekler. Biz bunu kabul etmiyoruz ve bir adım öne çıkıyoruz. Hem masayı kuracağız hem de masada olacağız.”

Röportajın tamamını izlemek için TIKLAYIN

Paylaşın